Emeğe saygı

10 Aralık 2010

Canım Türkiyem’de yerli filmlere yapılan olumsuz eleştiriler çoğu zaman emeğe saygısızlık olarak kabul ediliyor. Neden? Bize mi soruyorlar filmi çekerken? Filmi yapıp yapmama konusunda bir referandum yapılıyor da haberimiz mi olmuyor? Olumsuz eleştiriler filmin gişe potansiyelini etkiliyor diye şikayet ediyorlar. Vah vah! Filmin gişe hasılatından bize pay filan mı dağıtıyorlar? Son zamanlarda yönetmenliğe soyunan ünlü aktör Mehmet Aslantuğ ile başlayan eleştirilere karşı savaş açma modası, ünlü eski türkücü yeni sinemacı Mahsun Kırmızıgül’ün “New York’ta 5 Minare“ ve ünlü yönetmen Yavuz Turgul’un “Av Mevsimi“ filmleriyle devam etti. Sinemadan anlayan, anlamayan herkes bu yapıtlar hakkında iyi, kötü bir fikir yürüttü. Çünkü bizim ülkede herkes futbolda teknik direktör, sinemada da eleştirmen kesiliyor. İşin raconu bu! Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin misali eleştirilere kulağın kapalı olacak.İğrenç dedikleri ve yerden yere vurdukları ‘Recep İvedik’ler hasılat rekorları kırmadı mı? Ben bugüne dek olumsuz eleştirildi diye yerli, yabancı hiçbir filme gitmemezlik etmedim. Sinemacıların bilmesi gereken şey doğru dürüst film yaparlarsa millet gider gerisi palavra. Filmi yapanın, oynayanın en acımasızı dahil her türlü eleştiriye açık olması gerekiyor. Buna tahammül edemeyeceklerse hiç bu işe girişmesinler. Film eleştirilerinde tek karşı olduğum şey bazı kendini bilmez eleştirmen bozuntularının, hiç etik olmadığı halde filmin sonunu da yazmaları. Onlara çok sinir oluyorum. Ancak emeğe saygı isteniyorsa ortaya saygı gösterilecek bir şey çıkarmak gerekiyor. Yoksa alınmakla, ağlamakla, zırlamakla bir yere varılmıyor.Top Ten Cem’liklerPeynir ekmek parası bulamayan, hatta fiyatı 1 liraya çıktığından beri simit bile alamayanların ülkesi canım Türkiyem’de arabalar nasıl oluyor da peynir, ekmek gibi satılıyor?Yeni yasaya göre memurlar artık evden çalışabileceklermiş. Peki amirlerinin gözetiminde iş yerinde bile zar zor çalışan memurlar başlarında kimse olmadan evden nasıl çalışacaklar? İstanbul’daki 5 yıldızlı otellerin bir gecelik ortalama oda fiyatları 300 euro olmuş. Eskiden İstanbul’a Anadolu’dan göç ederlerdi, şimdi bütün dünyadan turist mi gelmeye başladı?Evliliklerini bir türlü yürütemeyen ünlü şovmen M. Ali Erbil, evlilik programıyla televizyona dönecekmiş. Ekranda evlenenlerin de bundan sonra artık evli kalma şansı kalmayacakSağlık Bakanlığı dumansız hava sahasının kapsamını genişletiyormuş. Buna göre etrafında en az 1 metre 35 santimetre yükseklikte duvar bulunan açık alanlar da sigara yasağı kapsamına alınacakmış. Desenize 1 metre 34 santimetreye kadar fosur fosur, ondan sonra püfür püfür bir durumla karşı karşıyayız. Bebek yüzlü popçu Burak Kut baba oluyormuş. Yıllardır onu ‘Bebeto’ olarak bilirdik yakında ‘Babato’ oluyor! MHP Başkanı Devlet Bahçeli, televizyon dizilerini masaya yatırmış ve “Çocuklar Duymasın önce çok iyiydi. Reyting uğruna Havuç raydan çıktı” demiş. Dizi biter Havuç tekrar raya girer de, oy uğruna raydan çıkan politikacıların acaba bu dünyada düzelme şansı var mı? Ünlü popçu Mustafa Sandal, ‘Lale Devri’ dizisinden apar topar ayrılan eşi için “Emina dizide istediği enerjiyi bulamadı” yorumunda bulunmuş. Musti yerden göğe kadar haklı. Donuk bakışlı güzel Emina’yı başrole koydular dizideki enerjiyi kaybettiler. Guti Duti Beşiktaş’ın ünlü İspanyol futbolcusu Guti, geçen haftaki Bursaspor maçından sonra takım arkadaşlarıyla gittiği eğlence merkezinde dut gibi olduktan sonra arabasıyla kaza yapmış. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Real Madrid gibi dünya çapında bir futbol ekolünden yetişmiş, sözüm ona profesyonelliği bilen biri bile bize gelince sapıtıyor. Bir kere maç sonrası eğlence ne demek? Git evine vücudunu dinlendir, istirahat et. Bedeninin en yorgun ve yıpranmış zamanında kendine ne eziyet ediyorsun? Futbolcuları maç öncesi değil esas maç sonrası kampa almak gerek.Sonra madem herkes gidiyor diye sen de eğlenmeye gittin, içkinin küpüne ne giriyorsun? Alkole zaafın var bir kadeh alınca duramıyorsun diyelim peki o zaman neden kendin araba kullanıyorsun? Yollarını, sürücülerini, trafiğini bilmediğin bir yerde kendi ve daha önemlisi başkalarının hayatını tehlikeye atmanın ne alemi var? Memlekette taksi mi yok? Transferden milyonlar almayı biliyorsun da özel şoför tutacak paran mı yok? Guti saha içinde akıllı paslar veriyor ama saha dışında tam bir kuş beyinli gibi davranabiliyor. İnşallah bu ucuz atlattığı kaza ona ve onun gibi trafikte sorumsuz davranan herkese ders olur. Alkol aldıktan sonra direksiyon başına geçmenin silahla adam öldürmeye teşebbüsten hiçbir farkı kalmadı. Ölümcül silahı altındaki cip olan Guti, alkolden iyice amorflaşmış suratını gazetelerde görünce utanmadı mı? 2.71 promillik perişan halini kare kare yayınladılar. Sizin anlayacağınız koskoca Guti oldu tam bir Duti!

Devamını Oku

Ankırmenler

4 Aralık 2010

Televizyondaki ana haber bülteni sunucularına ‘anchorman’ ya da Türkçe yazılımıyla ‘ankırmen’ deniliyor. Sunucuların çoğu erkek olduğu için ‘man’ ya da ‘men’ takısı kelimeye uyuyor. Bizde üç baba ankırmen var. Uğur Dündar, M. Ali Birand ve Ali Kırca. Üçü de birbirinden başarılı. Üçü de birbirinden değerli. Mesleklerinde zirveye ulaşmış, ödül üstüne ödül almış, deneyimli ve birikimli isimler. Son günlerde dikkat ettim Uğur Dündar, sunduğu haberlere şaşkın bir ifadeyle tepki veriyor. Aslında hiç haksız değil. Dünyada o kadar garip şeyler oluyor ki şaşmamak imkansız. Uğur Bey de içi dışı bir yapıya sahip olduğundan, verdiği habere bazen kendi şaşırıyor. M. Ali Birand ise şüpheci. Örneğin generaller ile ilgili uzun süren bir toplantı haberine şüpheyle bakıyor. O da şüphelenmekte haklı. Öyle haberler duyuyoruz ki insan ister istemez haberin içeriği hakkında şüphe içine düşüyor ve bir komplo teorisi üretmeye başlıyor. Kıdemli ankırmen Ali Kırca ise ne şaşkın, ne şüpheci. O küskün! Ali Bey’in haber sunumunda neden bilmiyorum sanki hepimize küsmüş, darılmış gibi bir hali var. Onu gocunduran nedir gerçekten merak ediyorum. Bilmeden onu kırdıysak tüm izleyiciler adına kendisinden özür dilemek istiyorum ki yine eski neşesi ve canlılığına kavuşsun. Bir de Cem Öğretir adlı sempatik bir ankırmenimiz var. Soyadı gibi öğreterek konuşuyor. Elinde kalem tane tane konuşarak haberi sunmaktan çok kişiye özel anlatıyor. Sanki odanın içinde karşınızda oturmuş sizinle sohbet ediyor. Ben en çok dünya güzeli ‘ankırwoman’ Defne Samyeli’yi özledim. Güzel yüzü ve akıcı konuşmasıyla ana haber bülteni sunucusu olarak ekrana çok yakışıyordu. Diğer bir hanım sunucu Ece Üner. Oturmasını, kalkmasını uzun ve güzel bacaklarını ön plana çıkarmak üzere ayarlıyor. Dudakları kalın ve güzel ama konuşurken hafiften birbirlerine dolanıyor. Başarılı sunuculardan Cüneyt Özdemir’in sinsi bir tarzı var. Sorularını çaktırmadan sorup konuklarını kontrpiyede bırakmayı çok seviyor. Can Dündar’ın sunum tarzı son derece samimi. Konuşması tereddütlü. Ankırmenlerin işi zor. Hepsine kolay gelsin diyor ve sonsuz başarılar diliyorum.Yaban domuzuBodrum, Gümbet’te şehre inen bir yaban domuzu insanlara ve otomobillere saldırmış. Saldırır tabii. Ben de ormanda yaşayıp yiyecek bulamasam, ben de şehre indiğimde deli gibi etrafa saldırırım. Üç otomobile zarar veren domuz daha sonra ormanlık alana dönmüş. Yine uslu domuzmuş. Ben onun yerinde olsam otomobillerden birini alır ormana öyle dönerdim. Ancak Bodrum’daki domuzda biraz akıl, fikir olsa şehre yaz mevsiminin ortasında inerdi. Temmuz, Ağustos gibi. Hem Gümbet’teki İngiliz turistleri de görmüş olurdu. Onlar domuz sever. Her sabah kahvaltıda beykınlı yumurta yerler. Bizim yaban domuzu bunu bilse, ezelden beri ecdadlarını kesip yiyorlar diye intikam için İngilizlere çok haşin ve gaddar bir şekilde saldırırdı. Ama bizim geri zekalı domuz Bodrum’da in cin top oynarken Gümbet’e inmiş. Allah’tan cep telefonlarında kameralar var. Domuzu gören sivri zekalı biri onun yakından fotoğrafını çekmek istemiş de, bizim domuz saldıracak birini bulmuş. Yoksa avucunu yalardı. Oysa yazları yayalar, bisikletliler, motosikletliler, üstü açık cipler, neler var neler. Hatta bir de Türkbükü taraflarına gitmeyi akıl etse domuzun kısmeti kimbilir nasıl açılırdı? Televizyonda bu haberi izlediğimde otomobili saldırıdan zarar görmüş bir yaya vatandaş herhalde hesap sormak için nefes nefese domuzun peşinden koşuyordu. Yakalasa ne yapacaktı merak ettim. Yaka paça karakola mı götürecekti acaba?İyi de...* Galatasaray’ın başarısız başkanı Adnan Polat “Biz ne yaptığımızı biliyoruz” demiş. İyi de biz bilmiyoruz!* MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Wikileaks skandalıyla ilgili “Belgeleri iç politika yapmayız” demiş. İyi de zaten içte politika filan yapmıyorlar ki...* Pilatesçi Ebru Şallı yeni bebeğini hesapta olmadan doğurmuş. İyi de bu işlerde ne zaman evdeki hesap çarşıya uydu ki?* Ezeli rakibi Barcelona karşısında hezimete uğrayan Real Madrid’in kibiriyle ünlü teknik direktörü Jose Mourinho “5 gol yedikten sonra ağlayamazsınız” demiş. İyi de ilk 4 golde aklı neredeymiş?* Wikileaks’de yayınlanan diplomatik kriptolar dünyayı karıştırmaya devam ediyor. İyi de Süpermen’i bile güçsüz bırakan kriptonitler dünyaya gelirse ortalık n’olacak? * Hollywood’un ünlü yıldızı Angelina Jolie çocuklarının dadılarını kendisinden fazla sevmelerini kıskanıyormuş. İyi de evin içinde kocası Brad Pitt dururken çocuklarını dadıdan kıskanmanın ne manası var?

Devamını Oku

Şanslı ve şanssız kadınlar

3 Aralık 2010

Erkek bulma konusunda dünyaya şanslı gelen kadınlar var. Hiçbir zaman boşta kalmıyorlar. Dilediklerinde bir ilişki içindeler. Yeşim Salkım gibi... Yeşim Hanım, şimdi son eşinden hamile. Aradığı mutluluğu bulmuş gibi gözüküyor. Henüz evli olmayan sosyetik güzel Derin Mermerci’nin kısmeti o kadar açık ki, ayrıldıktan sonra yeni bir aşka yelken açması bir oluyor. Derin Hanım, şimdi kaçak işadamı Cem Uzan ile dünyanın en romantik kenti Paris’te ateşli bir serüven yaşıyor. Onunla evlenip evlenmemesi hiç önemli değil. Çünkü boşta kalmaz. Genç ve varlıklı. Çevresi yeter. Şu aralar ithal bir sevgili ile takılan bir başka sosyetik güzel Özlem Önal için de durum aynı. Bu hanımlar karşı cinsten kendilerine birini kolaylıkla bulabiliyorlar. Bir de bu konuda şanssız kadınlar var. Hülya Avşar gibi... Hülya Hanım tüm güzelliğine ve şöhretine rağmen ilişkilerinde maalesef şanssız. Manken Deniz Akkaya da şansı olmayanlardan. Ne kadar tutunmaya çalışsa başaramıyor. Son günlerde “Ben Adamı Ayrılırken Tanırım” şarkısıyla iyi bir çıkış yakalayan ünlü assolist Seren Serengil’in erkekler konusunda şanssızlığı dillere destan oldu. Şarkısında dediği gibi erkekleri gerçekten ayrılırken tanıyor. Bir diğer ünlü assolist Sibel Can’ın durumu da ondan farksız. Evliliklerinde bir türlü huzur bulamıyor. Hande Ataizi için durum farklı. Kolay buluyor ama hep yanlış seçim yapıyor. Şarkıcı Nilüfer, yıllardır şansının açılmasını bekliyor. Kadın, erkek kim olursa olsun şans faktörü ilişkilerde çok önemli. Güzellik, servet, şöhret yetmiyor. Yeter ki şansınız olsun. Gani ganiÜnlü yazar ve yapımcı Gani Müjde 50’nci yaşını kutlarken sanatçı eşi Belma Canciğer kendisine hoş bir sürpriz yapmış ve Gani’nin doğum günü partisine revü kızlarını getirmiş. Revü kızlarıyla halay çeken Gani de “Bu kızlar 25 yaşımdayken gelseydi bak neler olurdu“ diye güzel bir espri yapmış. Ancak işin gerçeği birbirinden çekici revü kızları 25’inde gelseydi Gani onları karşında hazır ve nazır bir şekilde gani gani görüp evlilikten vazgeçebilirdi. Belma Canciğer ile canciğer olamayınca çocukları 10 yaşındaki Ece Su ile 7 yaşındaki Arda’nın mutluluğundan da yoksun kalabilirdi. Gani Müjde’ye sempatik ailesiyle birlikte nice mutlu yıllar diliyorum. Belma Hanım en iyisi bir dahaki doğum günlerine revü kızları getirmesin. Ne olur ne olmaz. Devir bir tuhaf. En sağlam bildiklerimiz bile çatırdıyor.Sevdanın son vuruşuŞarkının dediği gibi “Sevdanın Son Vuruşu“nu yapan ünlülerimiz kimler? Son olarak sevdanın son vuruşunu sürpriz bir isim, televizyoncu Acun yaptı. Sunucu Defne Samyeli’nin 14 yıllık eşi mimar Eren Talu’ya yaptığı sevdanın son vuruşu olaylı ve iki tarafı da yaralayıcı oldu. İş adamı Efe Önbilgin, uzatmalı sevgilisi ve bebeğinin annesi manken Deniz Akkaya’ya sevdanın son vuruşunu çocukluk aşkıyla evlenerek yaptı. Sunucu Burcu Esmersoy, İtalyan eşinin kaçamaklarına sevdanın son vuruşunu yaparak karşılık verdi. Basketbolun sevilen ismi İbrahim Kutluay, hatırlarsanız sevdanın son vuruşunu bir Demet’ten diğerine transfer olarak yapmıştı.Oyuncu Pınar Altuğ, sevdanın son vuruşunu işadamı Umut Elçioğlu ile evliyken Tony Theodoridis diye biriyle yaptı. Tony ile beraberken ise sevdanın son vuruşu durumunu, oyuncu Yağmur Atacan’a aşık olup evlenerek tekrar hayat geçirdi. İş adamı Kaya Çilingiroğlu, ünlü yıldız Hülya Avşar ile evliyken sevdanın son vuruşunu Feraye diye hiç tanınmadık biriyle yaptı. Sonra Feraye ile evlendi ve uslandı. Avşar Kızı’nın yeni ayrıldığı sevgilisi iş adamı Sadettin Saran’ın henüz sevdanın son vuruşunu yapıp yapmadığı, yaptıysa da kiminle yaptığı belli değil.Şovmen M. Ali Erbil boşandığı son eşi Tuğba’ya kadar sevdanın son vuruşunu hep kendisi yapmıştı. Ancak boşandıktan sonra sevdanın son vuruşunu Tuğba Hanım, aile dostları iş adamı Önder Fırat ile öyle bir yaptı ki onunkiler silindi. Oyuncu Halit Ergenç, çiçeği burnundaki eşini sevdanın son vuruşunu yaptığı ‘Binbir Gece’den dizidaşı oyuncu Bergüzar Korel yüzünden terk etti. Oyuncu Tamer Karadağlı, sevdanın son vuruşunu yaptıktan sonra eski eşi Arzu Balkan ile yeniden birlikte poz vermeye başladı. Efsane sanatçı sevgili Barış Manço iddialara göre sevdanın son vuruşunu yaparken hayatını kaybetti. Ne diyor şarkıda? “Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsın. Yüreğimden çıkardım attığın kör kurşunu.“ Kahpe kader!Şehrazat küsmesinÜnlü besteci ve söz yazarı Şehrazat, süperstar Ajda Pekkan’a “Aşklayalım” isimli parçasına yeni albümünde yer vermedi diye yine küsmüş. “Bundan sonra asla Ajda’nın albümünde olmam, olamam. Mümkün olma olasılığı sıfır” diye kesin tavrını koymuş. Ajda’nın bilerek veya isteyerek Şehrazat’ı üzeceğine ihtimal vermiyorum. Süperstar hem iyi kalpli hem de düşünceli olduğu için bugün bulunduğu zirveye geldi. Tıpkı Şehrazat gibi. Albümün konseptine uymamıştır, ondan şarkıyı almamıştır. Başka bir art niyet aramamak gerek. Şehrazat, dünya tatlısı ve duygusal bir kadın. Ajda onun gönlünü alsın ve bestelerini okumaya devam etsin. Kalitesi gün geçtikçe kesatlaşan müzik dünyamız yeni bir Kayahan-Nilüfer dargınlığı ile karşı karşıya kalmasın. Şehrazat harika besteler yapmaya devam etsin, Ajda da onları muhteşem yorumuyla seslendirsin. Lütfen bize bunu çok görmesinler. Barışsınlar!

Devamını Oku

Acabalar

26 Kasım 2010

* Belçika’nın önce sakladığı, sonra koruduğu ve sonunda elinden kaçırdığı Sabancı’nın katili çirkin kadına ne oldu? Bizim polis İngiliz holigan katilini bile yakaladı. Belçikalılar acaba yaptıklarından dolayı hiç utanmıyor mu?* Kaçak işadamı Cem Uzan çok mu alaturka? Paris’in göbeğinde yaşıyor ama bir türlü sosyetik kadınlarımızdan vazgeçemiyor. Acaba bunu sırf Türkiye’de gündemde kalmak için mi yapıyor? Yoksa Fransa’da kadın mı kalmadı?* Türkücü İbrahim Tatlıses, konseri sırasında 12 yaşındaki bir kıza ‘’Vay küçük o...’’ dediğini hatırlamamış. “Galiba zilli dedim” demiş. Acaba İbrahim Bey kulaklarında ziller çalmaya başladığı için mi hep ağzına geleni söylüyor?* Eda Taşpınar ve Ivana Sert’in olmadığı bir davet acaba geçerli sayılmıyor mu? Eda ve Ivana’sız açılışlar, açılış değil de kapanış mı?* Yıllardır sadece ‘Kurtlar Vadisi’nin Polat Alemdar’ını canlandıran oyuncu Necati Şaşmaz, acaba kendi sesiyle başka bir rolde oynasa sırıtır mı?* Şarkıcı Hadise ile müzisyen Sinan Akçil’in bitmiş ilişkisine ait son derece lüzumsuz haberler acaba ne zaman sona erecek ?* Kıbrıs’ta ilk iki kocasını sevdiğini diğerini sevmediğini açıklayan Zuhal Olcay, acaba Haluk Bilginer’in kendisini bırakıp şarkıcı Aşkın Nur Yengi’ye gitmesini hâlâ unutamadı ve affedemedi mi?* Hıncal Uluç ile köşe yazarı Rahşan Gülşan arasındaki incir kabuğunu doldurmayacak nitelikteki zorlama polemikler acaba hiç bitmeyecek mi?* Günaydın’ın televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ, acaba kendi grubunun televizyon programlarını eleştirirse günaha gireceğini mi sanıyor?* Kasaptan evine 15 kiloluk pirzola siparişi veren Gülben Ergen ailesine acaba yılbaşında hindi yerine besili bir Angus mu lazım?Savarona’nın intikamıAtatürk’ün yatı Savarona’da 18 yaşından küçük Rus ve Ukraynalı kızlarla zengin iş adamları bir ihbar üzerine jandarma tarafından yakalanmıştı. Altısı tutuklu 10 sanık için ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’ ve ‘küçük yaşta çocuğa fuhuş yaptırmak’ gibi suçlamalar yöneltilmiş. Sanıklar için toplam 140 yıldan 280 yıla kadar hapis cezası isteniyormuş.Bence yetmez. Adam başı en az bin yıl yatmalılar. Belki 987 yaşına geldiklerinde o da uslu durmuşlarsa iyi halden şartlı olarak tahliye edilebilirler. Tabii haftada bir karakola rapor etmeleri kaydıyla. Bu arada grup seks yapmanın yasada ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’ olarak nitelendirildiğini öğrenmiş olduk. Ben esas bunları yetkililere ihbar eden kimse onu merak ediyorum. Partiye davet etmediler diye kıskandı, intikam almak istedi herhalde. Her neyse Savarona’nın intikamı böyle olur işte!Veliaht ve oğluİngiltere Veliaht Prensi Charles ile Prenses Diana’nın 28 yaşındaki büyük oğlu William, 8 yıllık sevgilisi Kate Middleton’la önümüzdeki yıl 29 Nisan’da evlenecekmiş. Prens Charles veliaht, meliaht ama şanssız adam. Hayatının sonuna kadar kral olmayabilir. Çünkü annesinin maşallahı var. Kadın her yıl gençleşiyor. Tahtı bırakmaya niyeti yok. Hayat rahat. Stres yok. Dert yok. 120 yaşına kadar yaşayabilir. İngilizler de kraliçelerini etrafa karşı ayıp olur diye emekliye ayırmıyorlar herhalde. Zavallı Charles bu gidişle veliaht prens olarak kalmaya mahkum. Belki böylesi daha iyi. Çünkü Charles asil bir aileden gelmesine rağmen zevksiz biri. Diana gibi dünya güzeli bir kadının değerini bilemedi. Kendinden büyük ablası gibi duran muşmul bir hatunu tercih etti. Kral ve Kraliçe olarak düşününce pek güzel bir tablo çizmiyorlar. Damat William’ın müstakbel zevcesi en azından kendi yaşında. Havalı, hoş ve çağdaş bir kadın.William da babası gibi kıl değil. Yakışıklı delikanlı. Annesinin güzelliğini almış. Yani bu ikisi Kral ve Kraliçe olarak ideal bir görüntü veriyorlar. Ancak yine de evlilikleri uzun sürmeyebilir. Çünkü bunlar 20 yaşlarından beri birliktelermiş. Bir süre sonra evliliğin verdiği monotonlukla birbirlerinden bıkar ve gözleri dışarı kaymaya başlarsa hiç şaşmam. Tıpkı William’ın Charles’dan önce kral olmasına şaşırmayacağım gibi.Turlara dikkatGeçtiğimiz Bayram yurt dışı turlarına katılan bazı tatilciler mağdur durumda kalmış. Mısır ve Sharm El Sheik turu mağduriyetten öteye işkenceye dönmüş. Havalimanındaki uzun beklemeler, otel rezervasyonlarının yapılmamış olması bayramı zehir etmiş. İtalya turuna katılan Facebook’dan bir arkadaşım tur şirketinin kendileri için Türkçe bilmeyen İtalyan bir rehber ayarladığını söyleyince şaştım. Demek hâlâ bir turu organize etmekten aciz sözüm ona turizmle uğraşan lisanslı şirketler var. Tur şirketleri yurt dışına çıkarken yolcularını sağlık sigortası yapmayı biliyorlar. Bence müşteri memnuniyetini de kapsayan bir sigorta olmalı. İnsan en azından parasıyla rezil olmaktan kurtulur. Sözünde durmayan tur şirketleri de cezalandırılır. Kuyruk hastalarıNormalde insanlar kuyrukta beklemekten hep şikayet eder. Biz bayılıyoruz. H&M diye bir mağaza açıldı. Orada alışveriş yapmak için müşterilere bileklik takıyorlarmış. Gurup halinde girilsin, itiş kakış olmasın diye. Markaları ucuza satıyorlar ama sanırsınız bedava mal dağıtıyorlar. Durum böyle olunca girişte, içerde ve kasalarda acayip kuyruklar oluşuyor. Ama alışveriş meraklısı halkımızda bir ‘kuyruk hastalığı’ olduğu için problem olmuyor. Peki kuyruk hastalığı nedir? İçeride, dışarıda kuyruk olmayan yerlere itibar etmemektir. Kuyruğa girmeden alınan bir şeyi sıradan bulmaktır. Kuyruğa girdiğinde heyecanını kuyruktakilerle yüksek sesle paylaşmak ve sıra kavgası yapmak için fırsat beklemektir. Kuyruktan çıktıktan sonra kuyruğa girdiğini ilgili, ilgisiz herkese anlatmaktır. İşte bizde böyle bir hastalık var. ATM’leri yaptılar ama biz bankada yine kuyruğa girmeyi seviyoruz. Maçlara, konserlere gitmeyi aslında kuyruğa girmek için seviyoruz. Trafikte tampon tampona kuyruk olmadığı zaman ortama alışmakta güçlük çekiyoruz. İşte kuyruk hastalığı böyle bir şey. Şikayetçi misiniz? Kuyruğa buyrun lütfen!

Devamını Oku

Salla Rihanna salla

26 Kasım 2010

Los Angeles’da yapılan Amerikan Müzik Ödülleri töreninde ünlü Amerikalı şarkıcı Rihanna’nın dansını görünce “gerçek“ sallamanın ne olduğunu anladım. Bizde habire o şurayı salladı, öteki burayı salladı diye manşet atıyorlar ya. Meğer bizimkiler sallamıyor, sadece sallanıyormuş. Arada büyük fark var. Rihanna, sahnede öyle bir sallıyor ki yer yerinden oynuyor. O ne müthiş dans figürleri, o ne kıvrak kalça hareketleri öyle? Hadise’nin sahnesi Rihanna’nınkinin yanında ayindeki rahibeler gibi kalır. Bir daha bizden birileri için orayı burayı salladı diye yazmadan önce lütfen Rihanna’nın performansını oturup bir izlesinler de sallamak neymiş görsünler. Salla Rihanna salla. Yakışır sana! Dövme beni“Sabahların Sultanı” Seda Sayan ile son sevgilisi Atilla Altay, ilişkilerinin ne kadar ciddi olduğunu bileklerine yaptırdıkları dövmelerle bayramda herkese göstermişler. Atilla Bey’in bileğindeki dövmede “Seda The End“ yani “Seda son“ diye yazıyormuş. Seda Hanım’ınkinde de “Atilla The End“ yani “Atilla son.“ İnşallah sonsuza dek birlikte mutlu olurlar ama başkasının ismine dövme yaptırmak riskli iştir. Yarın, öbür gün ayrılırsan o dövmeyle artık yaşayamazsın. Bedeninden söküp atmak istersin. Vallahi insan acı, macı dinlemez. Bitmiş bir aşkı anımsatan bir damgayı üstünde görmek istemez. Seda Sayan’ın aşkları aniden başlıyor ve yine ani bir öfke patlamasıyla bitiyor.Bileğindeki dövme geçici olanlardan değilse bu kez sinirlerine hakim olmak ve ilişkisini sürdürmek için elinden geleni yapmak zorunda. Ya da gidip kendine aynı isimde yeni bir sevgili bulacak ki dövmesi sırıtmasın. Atilla Bey için de durum aynı. Kendisinden 13 yaş daha büyük olan bir kadının ismini “son“ diye bileğine kazıdığına göre aşkından fazlasıyla emin olmalı. Daha önce Tuba Ünsal ve Mustafa Sandal’ınki gibi örnekleri gördük. Birbirlerinin isimlerini yazdılar, kazıdılar, sonra ayrıldılar ve derilerini yoldular. Seda Sayan çok akıllı ve tedbirli kadındır. Bence bileklerindeki o dövmeler geçicidir. Yoksa “The End” yerine “The Pain“ yani “sancı“ yazdırsalar daha yerinde olurdu.3 büyüklerin yeni yerleriBu hafta sonu oynanacak Galatasaray-Beşiktaş derbisinin bana göre hiçbir anlamı ve heyecanı kalmadı. Çünkü ikisi de bu yıl sıradan takımlar haline geldi. Ligde şu anda iddiaları, hatta bir umutları bile yok. Sürekli puan kaybediyorlar. Kötüden de kötü oynuyorlar. Taraftarı çıldırtmakta ustalar. Hocaları takımı doğru dürüst ne kurabiliyor, ne oynatabiliyor. Yönetimde sürekli olarak bir kaos yaşanıyor. Yarın akşamki maçı biri kazansa ya da berabere kalsalar ne yazar? Önümüzdeki haftalarda nasılsa ligdeki rakiplerine saçma sapan puanlar dağıtmaya devam edecekler.Sezon sonunda 3 büyüklerin sıralamadaki yeni yerleri bence şöyle olur: Fenerbahçe ilk 3’ü zorlar. Beşiktaş ilk 5’e girer. Galatasaray da Beşiktaş’tan sonraki ilk 5 içinde kalır. Lig dedikleri gibi uzun bir maraton olabilir. Ama 3 büyüklerin finish yerleri belli. Bu arada başarısızlığının nedenini medyaya kesen Galatasaray başkanı Adnan Polat çok haklı. Medyanın pompalamasıyla başkan seçilmişti. Suçlu medyadır.Orhan Baba’nın sesi20 yıldır canlı performans vermeyen arabesk müziğin babalarından Orhan Gencebay, şovunu izlemeye gittiği popçu Serdar Ortaç’ın hatırını kıramayıp mikrofonu eline almış ve bir şarkı söylemiş. Kaydı dinledim. Keşke söylemeseydi.Orhan Baba, bunca yıl boşuna sahnede canlı şarkı söylememek için diretmemiş. Düşünsenize. 20 yılda dolu salonlara kaç konser verebilirdi? Yevmiyesi yüksek kaç ekstraya gidebilirdi? Tonlarca parayı neden geri tepsin? Demek Orhan Baba’mızın bir bildiği vardı. Bence yine bildiğini okumaya devam etsin.4 saat sorguOyuncu ve manken Aysun Kayacı kendisi hakkında olumsuz açıklamalar yapan babası Bekir’i susturmak amacıyla bir çeteyi azmettirdiği iddiasıyla polise 4 saat ifade vermiş. Aysun’u herhalde güzel kadın diye o kadar saat gözaltında tuttular. Yoksa 4 saatte insan sırf sorgulama işkencesi bitsin diye hiç işlemediği suçu bile kabullenir. Aynı soruları ölü atı döver gibi üst üste ve defalarca birine sorarsanız sonunda istediğiniz cevabı alabilirsiniz. Kaç kere “Hayır yapmadım“ diyebilir ki? Sonunda “Lanet olsun, evet yaptım“ diyecektir mutlaka. Herkesin bir dayanma sınırı var. Onun için 4 saat sorgu olmaz. İnsan o kadar süre içinde hayatını anlatsa kendini tekrarlamaya başlar. Bu arada Aysun’un babası fotoğrafında Tarık Akan ile Amerikalı aktör Jeff Bridges’in sakallı haline benziyor.

Devamını Oku

Yükseklerde uçmak

19 Kasım 2010

Medyamız hep yükseklerde uçmayı seviyor. Onların sayesinde pireyi deve yapmayı öğrendik. Abartı yaşam tarzımız oldu. Televizyonda ‘az sonra’ diye başlayıp alt yazılarla bizi uyutuyorlar. Gazetelerde ve internet sitelerinde önemsiz haberlere atılan bayat başlıklar kafamızı karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. En sinirime gidenler ‘fethetti‘, ‘salladı’ ve ‘korkuttu’ laflarıyla donatılanları. En son güzel oyuncu Tuba Büyüküstün, Mısır’ı fethetmiş. Yakışır doğrusu. Kız, Fatih Sultan Mehmet’in torunu ya. Popçuların sahne aldıkları yeri sallamalarından bıktık. Sanırsınız deprem oldu. Hadise, geçen yıl Eurovision öncesi o kadar çok yer salladı ki yarışma gecesi şarkı söyleyecek hali kalmadı. Bir futbolcu mazallah sakatlanır gibi olsun. Hemen ‘Korkuttu’ diye bir başlık. Sizi bilmem ama ben korkmuyorum. Medya ilgi çekmek için abartıdan vazgeçmediği sürece önemli ile önemsiz haberlerin arasında maalesef bir ayırım yapmaktan aciz kalacağız. Örneğin ben hâlâ Tuba Hanım’ın Mısır’ı fethetmesinde kaldım!Pazarlıklar* Cinsel konularda uzman Dr. Haydar Dümen, kendi sorunlarını kime danıştığını üstüme vazife olmamasına rağmen hep merak etmişimdir.* Bağış yapanların bunu bir şekilde kamu oyuna duyurmaları bağışın değerini de yapanı da nedense gözümde düşürüyor.* Türban sorununu ilkokul seviyesine kadar indirenleri kutluyorum. Ana okul ve çocuk doğar doğmaz türban taksın durumları sırada bekliyor.* Ak Partili TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu Başkanı Halide İncekara “Dizi senaristleri ruh hastası” demekte haklı. Başka türlü bir saatlik senaryoyu 3-4 saate yayamazlardı.* Galatasaray’ın hocası futbol efsanesi Hagi ve yardımcısı eski milli futbolcu Tugay Kerimoğlu şu andaki kadroda rahat rahat ilk onbirde oynayabilirler.* Formula 1 şampiyonluğunu taktik hatası sonucu rakibi Red Bull takımına hediye eden sözüm ona deneyimli Ferrari ekibi başarısızlığının mazeretini kendi beyin hücrelerinde aramalı.* Bizim kadınlar hem akıllı hem rahatlarına düşkün oluyor. Avrupalılar ‘Cip değil bisiklet’ diyormuş. Bizim kadınlar da cip diyor başka bir şey demiyor.* THY büyük bir atakta ama yemekleri daha o atağa katılmış seçenek ve kalitede değil.* Avrupa Spor Başkentleri Birliği, 2012 için İstanbul’u seçmiş. Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş “Yaptığımız altyapı seçimde etkili oldu” demiş. Bravo! Demek ki seçimi yapan komiteyi bizim Atatürk Olimpiyat Stadı’na götürme gafletinde bulunmamışlar. Yoksa değil başkent filan kasaba bile olamazdık.* Manken Şebnem Schaeffer’a “Doğan görünümlü şahin” diyen internet sitesinin yöneticisi ve yazarı hakaretten suçlu bulunmuş. Belki bu sayede uzun zamandır ortalıkta görünmeyen Şebnem Hanım’ı tekrar görme fırsatını yakalarız. Sanki onu davadan davaya görebiliyoruz. * Yunanlılar artık Türkiye’de iş arıyormuş. Vize uygulama inatlarından vazgeçmelerinin tam zamanı.Başrolde Emina‘Lale Devri’ dizisinin donuk ifadeli güzel yıldızı Emina, bir magazincinin haberine göre meğer popçu Mustafa Sandal ile ikinci evliliğini yapmış. Emina henüz 17 yaşındayken bir Sırp ile evlenmiş. Evlilikleri de bir yıl sürmüş. Mustafa Sandal’ın bu durumdan haberi olup olmadığı bilinmiyor. Bilmiyorsa da bu lüzumsuz vesileyle öğrenmiş oldu. İddialara göre Emina, Sırp gazetesine verdiği bir röportajda Türk medyasından dert yanmış. “Benim bir dizide başrol oynamamı bir türlü kabullenemediler. Sırbistan’dan bir kadının nasıl olur da başrolü alabildiğini merak ediyorlar. Bence bu konuda mutsuzlar” demiş. Son zamanlarda röportajlarda söylediklerini sonradan inkar etmek moda olduğu için Emina bunları söylediğini kabul etmemiş. Emina Hanım oyunculuğuna yapılan eleştirilerden dolayı üzülüyorsa boşuna alınganlık yapmasın. Çünkü oyunculuğu iyi değil. Hatta vasat bile değil. Kendi sesini kullanamaması ve dublaj sesinin ona uymaması ayrı bir handikap. Sırp olduğu için eleştirilmez. Kötü oynadığı için eleştirilir. Ancak bu Emina Sandal’ın ilk oyunculuk denemesi. Kendisi mutlaka bir deneyim kazanacak ve gün geçtikçe daha iyi olacak. Ben, Emina’nın kendini gösterme azmi ve hırsıyla her geçen gün daha iyi bir oyuncu olacağına inanıyor ve kendisine başarılar diliyorum.

Devamını Oku

Acun´un “C”si

19 Kasım 2010

Başarılı televizyoncu Acun, “Yok Böyle Dans“ yarışmasında A-B kitlesini ele geçirdi ama C kitlesine ulaşamadı. Acun, geçen hafta C kitlesinden reyting alabilmek için Beyazıt Öztürk’ü konuk jüri olarak davet etti. Yine olmadı. Çünkü seçimi yanlıştı. C kitlesinin seni izlemesini istiyorsan Şahan Gökbakar yani nam-ı diğer Recep İvedik’i getireceksin. Ya da Kibariye’yi. Keşke yarışmacılardan sunucu Burcu Esmersoy ile geçen hafta “koca parası yeme“ konusunda polemiğe giren güzel sosyetik ikoncan Ivana Sert’i konuk jüri yapsaydı. C kitlesini nasılsa yakalayamadı. Ivana olsaydı en azından büyük olay olurdu.Kıssadan hisse* Boğaz’da 3 dev köpek balığı yakalamışlar. Korkacak ne var? Oradaki yalıların fiyatlarının yanında köpekbalıklarının lafı mı olur?* Müşterisine 100 lira kazık atan taksiciye 70 lira ceza kesen Ulaşım Hizmetleri adalet anlayışı ve keskin zekasıyla ufkumuzu açtı.* Filenin Sultanları Peru’yu 3-0 yendikten sonra Vatan spor sayfasında atılan başlık unutulur gibi değildi: “Peru’şan ettik.”* Yılın en bayat başlığı da Günaydın’dan geldi: “Cem Yılmaz bu kez kadınları güldürdü.” * Oyuncu Sinem Kobal’ın futbolcu sevgilisi Arda Turan’ın yanında hep üzgün ve suç işlemiş gibi durması Galatasaray’ın içinde bulunduğu durumu yansıtıyor.* Survivor yarışmasının birincisi Merve Oflaz’ın dik kütüğe sarılıp tırmanmasını gösteren ve oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ’un bol makyajlı bir kadını anımsatan uzun saçlı fotoğraflarını görmekten bıktım.* “Kaybedenler Kulübü” filmindeki sevişme sahnesi oyuncuları zorlayınca sette donuna kadar soyunan yönetmen Tolga Örnek, tüm yönetmenlere örnek olsun. Sinan Çetin’i bokser’ı ya da tercihen slipiyle görmemizin zamanı geldi.* Cem Uzan, boşandığı eşi Alara’yı “Seni yaşayamaz hale getireceğim” diye boşuna tehdit ediyor. Kadın o duruma alışıktır. Yıllarca onunla evli kalmadı mı?Tarkan’ın bayramıBayramlarda en çok sevinen ekstraya giden sanatçılar oluyor. Anormal paralar kazanıyorlar. En çok kazananların başında da mega star Tarkan geliyor. Tarkan’ın iki bayramdan toplam kazancı bir milyon lira civarında. Helal olsun. Parasında gözümüz yok. Veren varsa o da alacak. Enayi değil ya? Tarkan duygusal bir yapıya sahip. Doğayı, hayvanları seviyor. Kurbanlıklar için üzüldüğünü söylemiş. Kesim olayından olumsuz etkilendiğini belirtmiş. Bence Tarkan yatsın kalksın o kurbanlıklara şükretsin. Yoksa iki konsere bu kadar parayı kimse ona veremezdi.Ama madem hayvanları bu kadar çok seviyor. Onların yararına bir konser verebilir. Hatta hayvanseverliğiyle ünlü süperstar Ajda Pekkan’la birlikte sahne alabilir. Tabii para almadan. Ne dersiniz? Hayvan katliamına gözyaşı döktüğünü belirten Tarkan’a, Nat Geo Wild kanalı “Tesetere“den beter korku filmi gibi geliyorsa hiç şaşmamak gerek. Bu arada dikkatimi çeken bir konu var. Bayramlarda hijyen olmayan koşullarda ulu orta hayvan kesimi hoş değil.Ama yıl boyu etoburların üç, dört gün için vejetaryen kesilmeleri de garip.Müzmin sakatlarBir Galatasaraylı olarak bizim takımın son dönemlerdeki hali beni üzüyor. Benim bu takımın kısa süre içinde düzeleceğinden umudum yok. Çünkü en önemli pozisyonlarda müzmin sakat futbolcular var. Biri golcü Baroş. Diğeri Kewell. Şimdi bir de Arda bonus olarak eklendi. Bir yıldır oynamayan savunmadaki Gökhan’ı saymıyorum. Ya takımda yerlerini alamıyorlar ya da verimsizler. Sürekli sakat ve sakatlık endişesi içindeler... Müzmin sakatlar taraftarı hasta etti. Beşiktaş, Delgado felaketinden kurtuldu. Galatasaray’dakiler hâlâ kadroda ve bordroda!İstinye Park AB yerine BH’ye girmişBiz İstinye Park’ta AB’ye, ABD’ye değil BH’ye yani Beverly Hills’e girmiş vaziyetteyiz. Geçen hafta Radyo N 101 çalışanları ile İstinye Park’ın avlusunun göbeğindeki restoranda bir bayram yemeğine gittik. Etraftaki manzaranın Los Angeles kentinin zenginliği ve ihtişamı dünyaca ünlü Beverly Hills bölgesinden fazlası var eksiği yoktu. Mağazaların ve insanların havası, şıklığı, dünya markaları ve göz kamaştırıcı son model süper otomobilleriyle İstinye Park’ın ihtişamı müthiş. Arabanla, güzelliğinle övünüyorsan yanından senden daha havalısı geçiyor. Ünlüyüm diye kasılıyorsan, senden daha ünlüsünü görüyorsun. İstinye Park’taki bazı Türk kadınları durumun farkında. Birbirlerine İngilizce veda ediyorlar. “See you later. Bye bye şekerim“ diyorlar.

Devamını Oku

Demode Oskarları

13 Kasım 2010

Radyo N 101 dinleyicilerine hafta içi her sabah 07.00-10.00 arası yayınlanan ‘Back Up Morning Show’da kimler ‘demode’ diye sorduk. İşte gelen yanıtlar ve Demode Oskarları...En demode sinemacı Sinan Çetin: Yıllardır hep aynı. Giyim tarzı bile değişmedi.En demode yorumcu Erman Toroğlu: Maraton’dan ayrıldıktan sonra süngüsü düştü. Argosuyla birlikte demode oldu.En demode kadın şarkıcı Ceylan: Küçük Ceylan doğuştan demode olanlardan.En demode lider Deniz Baykal: Demode olmayı bile partisinin içinde moda haline getirmek için çabalıyor.En demode siyasetçi Önden Sav: Sözlükte demode kelimesinin karşısında vesikalık fotoğrafı olsa başka tarif gerekmez.En demode sanatçı Tamer Karadağlı: Kalıplaşmış oyunculuğu ve haşin bakışları hep aynı ve artık demode.En demode oyuncu Necati Şaşmaz: Kurtlar Vadisi’nin modası hâlâ geçmemiş olabilir ama Polat Alemdar karakterinden başka hiçbir role uymayan Necati Şaşmaz iyice demodeleşti.En demode assolist Petek Dinçöz: Genç, güzel ama ne yaparsa yapsın nedense demode.En demode sunucu M. Ali Erbil: ‘Çarkıfelek’le birlikte hem yaşlandı hem de demode olmayı başardı.En demode televizyoncu Beyazıt Öztürk: Müzmin bekarlığı, temiz aile çocuğu imajı ve evlenmek için uygun bir eş arıyor havası demode.En demode erkek şarkıcı Kayahan: Melodik, nostaljik ve fena halde demodematik.En demode programcı Seda Sayan: Hem sabahların hem de demodelerin sultanı.Ajda mı, Ayşegül mü?Sanal paylaşım sitesi Twitter’da Ajda Pekkan ile Ayşegül Aldinç hayranları kapışıyormuş. Hangisi daha iyi diye. Bundan daha saçma bir kapışma nedeni ne duydum ne gördüm. Ajda ile Ayşegül Aldinç arasında elma ile portakal kadar fark var. Tek ortak noktaları ikisinin de fizik ve ses olarak güzel olmaları. Ajda mı iyi Ayşegül mü diye düşünmek bile abes. İkisi de iyi. İkisi de başarılı. Ancak Ajda her daim ortada ve sürekli çalışıyor. Ayşegül arada bir keyfine göre arz-ı endam ediyor. Millet nerede bir tartışma varsa hemen üstüne atlıyor. Gereksiz ve anlamsız polemikler yaratmakta üstümüze yok. Twitter’da öğretmen edasıyla ahkam kesenlere sinir oluyorum. I love you Ajda. I love you too Ayşegül. Ben ikisini de ayrı seviyorum.Eyvah... Burcu şımardı!Burcu Esmersoy popülaritesinin doruğunda. Herkes onu konuşuyor, herkes onu beğeniyor. Durum böyle olunca havaya girmemek mümkün değil. Burcu, çok tatlı, bulunduğu yeri hak etmiş ve hazmetmiş bir arkadaşımızdı. Maalesef o da şımarmış. Bir alışveriş programına başlayan Burcu, sosyetik ithal ikoncanlarımızdan Ivana Sert’e laf atmış. “Koca parası değil alın terini harca” demiş. Ben de burdan Burcu’ya soruyorum. Sana ne? Ivana, kocasının parasını ister harcar ister harcamaz. Kadın dönüp “Sen kendine bak. Bir koca buldun onu da elinde tutamadın” dese ne yapacaksın? Burcu Esmersoy, genç kızlarımızın rol modeli olarak aldıkları biri. Onlara evlenin ama koca parası yemeyin kendiniz çalışın mesajını vermek gibi bir niyeti varsa Ivana Sert yanlış örnek. Popülist ahkamlar kesmek çok kolay. Marifet popüler olup şımarmamakta!

Devamını Oku