“11. Cumhurbaşkanı Erdoğan”

24 Aralık 2006

Tüm itirazlara, engelleme çabalarına rağmen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya yolunda önemli mesafe katetmiş durumda.Önce Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun, ardından da TÜSİAD Başkanları Mustafa Koç ve Ömer Sabancı’nın açıklamaları Erdoğan’ı rahatlatırken, erken seçim isteyen cephenin elini oldukça zayıflattı.CHP ve MHP’nin, Mart veya Nisan ayında erken seçim yapılması, cumhurbaşkanını yeni parlamentonun seçmesi yönündeki talepleri belki bir süre daha devam edecek ama artık bu tartışmadan sonuç çıkması ihtimali çok zayıf görünüyor. Çünkü Deniz Baykal’ın büyük umut bağladığı sivil toplumun sermaye kesimi örgütlerinin desteği, erken seçim yönünde değil, aksine Erdoğan’ın dayattığı zamanında seçim yönünde oldu. Bu durum Erdoğan’ı çok rahatlattı. “Cumhurbaşkanı uzlaşmayla seçilsin” çağrısı da Erdoğan’ı rahatsız etmiyor. O da öteden beri, “Parti grubumuzla, Meclis’le, sivil toplum örgütleriyle ve toplumla mutabakat arayacağız” diyordu. Başbakan aynı şeyi söylemeye devam ediyor, hatta “Parlamento dışından birisi de olabilir” diyor ilk kez.Gerçekten olabilir mi, yoksa Başbakan gerilimi düşürmek için mi bunu ortaya attı?İkinci şık daha akla yakın. Ama 2007’nin ilk 4-5 aylık süresinde tartışmaya yeni bir boyut ekliyor Erdoğan bu sözüyle. Şimdi tartışmacılara yeni konu çıktı. “Parlamento dışından kim olabilir?” sorusuna yanıt aranacak. Yargıtay eski başkanlarından biri mi olur, iş dünyasından birisi mi olur, yoksa parlamento dışında kalmış, deneyimli, akil siyasetçilerden biri mi? Örneğin Korkut Özal...Bunlar önümüzdeki haftalarda çok tartışılacak, konuşulacak, siyaset kulislerinde isimler üzerinden pek çok spekülasyon üretilecek.Ama hepsi o kadar. Gündem yokluğunda gündem oluşturulmaya çalışılacak, 15 Nisan 2007’ye kadar boş laf üretilecek... Aslında bugün AKP’de Erdoğan’a yakın veya uzak kime sorarsanız sorun aynı yanıtı alırsınız: “Cumhurbaşkanını bu parlamento, bu parlamento içinden ve AKP Grubundan birini seçecek...” Dün Kanal 7’nin “Başkent Kulisi” programına katılan Devlet Bakanı Beşir Atalay da konuyu partinin resmi kurullarında henüz değerlendirmediklerini söylüyor ve ekliyor: “Benim kanaatimi soruyorsanız, Cumhurbaşkanı’nın Meclis içinden olmasını çok önemli görüyorum. Toplumun seçtiği bir parlamento, dolayısıyla cumhurbaşkanının da Meclis içinden olmasını ben tercih ediyorum, önemli görüyorum...” Aslında bütün AKP’lilerin görüşü bu yönde. “Parlamento dışından da olabilir” dese de, Başbakan Erdoğan’ın gerçek görüşü de böyle.11. Cumhurbaşkanı bugünkü parlamentonun içinden çıkacak. Çok yüksek ihtimalle AKP’nin yetkili kurulları, Tayyip Erdoğan’ı işaret edecek ve “uzlaşma” da onun üzerinde aranacak. Bugünün kuvvetli senaryosu bu. Erdoğan’ın tayin edeceği bir AKP milletvekilinin cumhurbaşkanı seçilmesi ise çok zayıf da olsa kriz ihtimaline karşı yedek senaryo...

Devamını Oku

Baykal’ın erken seçim umudu

21 Aralık 2006

“Erken seçim olmazsa Türkiye 2007’yi kaybeder, kavrulur”CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, sine-i millet konusunda değil ama erken seçim kararı alınmasında ısrarlı. Türkiye’yi ancak erken seçimin rahatlatacağını düşünüyor. Aksi halde 2007’nin çok zor geçeceğini, çalkantılı, gerilimli ve ekonomi açısından da kayıp bir yıl olacağını söylüyor. Dün telefonla konuştuğumuz Deniz Baykal, sorularımızı özetle şöyle yanıtladı:* Bu sine-i millet talebi nereden kaynaklanıyor, bunun altında ne var? Bunun altında cumhurbaşkanlığı seçiminin muhtemel sonucundan kaynaklanan bir tepki ve tedirginlik var. Bu haksız bir tepki, haksız bir tedirginlik değil. Bunu kavramak ve bir çare bulmak lazım. Ben hiç kuşku duymuyorum bu sorun karşısında en geçerli çare, iki seçimin birbiriyle yaklaştırılmasıdır. * Toplumun böyle bir talebi var mı?Topluma bunu anlatmak lazım... Mayıs ayına kadar Türkiye ekonomik, diplomatik bir sürü sorunu askıya alacak ve bir kaygı, telaş içinde cumhurbaşkanlığı seçimini bekleyecek. Bu iyi bir şey mi? Bunu iş adamına sor, iktisatçıya sor, herkesin söyleyeceği “kötü bir şey.” E ondan sonra ne olacak, cumhurbaşkanlığı seçimi maalesef “falan” gelip seçilecek, ondan sonra Türkiye daha da derin bir tedirginlik ve kaygı içine sürüklenecek. Kasım’a kadar bir kampanya bir telaş, bir kasırga Türkiye’yi kavuracak. Bu akıllıca bir şey mi? Ekonomi bakımdan, siyasi bakımdan uygun mu? Değil. 2007 kayıp yıl olacak, arka arkaya gelecek iki kritik seçim ve özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminin yaratacağı tedirginlikler, gerilimler nedeniyle Türkiye 2007’yi her açıdan kaybedecek. Onun için doğabilecek zararları önlemek için seçimi öne alalım, bu sıkıntı Mayıs 2007’de bitsin, Türkiye rahatlasın diyorum...* Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, önceki gün erken seçime karşı olduklarını söyledi. Özel sektör temsilcilerinin sizin dile getirdiğiniz kaygılara pek itibar etmedikleri anlaşılıyor?Niye etmiyor? Bunu önemsemiyor anı yaşıyorlar da ondan. Ben geleceği önlerine koyuyorum. Bu geleceği düşünün, bu gelecek açısından bakın diyorum. * Acaba gerçekten düşünmüyorlar mı yoksa Başbakan’ın vereceği tepkiden mi çekiniyorlar?Konuştuğumuzda, “Çok doğru söylüyorsun, gerçekten genel seçim Nisan’a alınsa Türkiye sükunete erer. Cumhurbaşkanlığı da bir kriz konusu olmaz” diyorlar. Buraya kadar çok iyi ama hemen ardından, “haklısın da kardeşim, bunun kararını alacak bir kişi var (Erdoğan) ve o adam almıyor” diyorlar. Ben de diyorum ki, demokraside bir insanın kendi özel penceresinden bakarak, topluma dayattığı yanlışlığı değiştirmek, kırmak toplumun hem hakkıdır, hem de görevidir. Bizim önümüzdeki görev budur. Bunu anlatmaktır. Yeter ki toplum bunu önemsediğini ortaya koysun. Bu konuyu takip etsin, sahip çıksın. Başbakan istemiyor, biliyorum. Ee sen iste. Sen istersen, o istemek zorunda kalır, demokrasi böyledir. Bunu söylemenin riski var falan diyor şimdilik, belki de buna cesaret edemiyor insanlar. Ben de onu kırmak istiyorum. Cesaret vermek istiyorum. Ben konuştum, MHP Genel Başkanı konuştu, Cumhurbaşkanı konuştu, şimdi yavaş yavaş bu siyaset dünyasının dışına taşar da bir iki ciddi kuruluş, “doğrudur hakikaten bunu düşünmemiz lazım” derse, çok şey değişir. Bu kadar güç mü bunu demek? * TÜSİAD, işçi sendikaları ve diğer sivil toplum kuruluşları mı söyleyecek?İş dünyası, sivil toplum, sendikal kuruluşlar ve medya “bu böyledir” deyiverse, can dayanmaz. Bu o kadar haklı bir dava ki...Baykal özetle bunları böylüyor, TÜSİAD’ın, TOBB’un, işçi sendikalarının AKP üzerinde erken seçim baskısı oluşturmasını istiyor. Ancak o zaman Erdoğan’ın direncinin kırılabileceğini öngörüyor. Ama bugün en azından TOBB ve TÜSİAD’ın erken seçimi istemedikleri de ortada...

Devamını Oku

Tutmayacak formüller...

20 Aralık 2006

Siyaset sahnesi, cumhurbaşkanlığı tartışmalarının alevlenmesiyle birden bire toz duman içinde kaldı. Eylem planı önerileri, restleşmeler, tehditler bini bir para...İş ara rejim tartışmalarına kadar götürülmüş durumda. Ortada çok sayıda orijinal fikir ve öneri var. Yani birden bire reklamdaki gibi sanki herkesin fikri geldi. 6 ay sonra yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında kriz çıkma ihtimali yüksek ya, şimdiden çözüm önerileri geliştiriliyor, formüller üretiliyor.İşte son günlerin heyecanla tartışılan formülleri:* Cumhurbaşkanı’nı Meclis değil, halk seçsin,* Erdoğan şimdiden aday olmayacağını açıklasın, muhalefetle uzlaşsın ve aday mutabakatla belirlensin,* Meclis hemen erken seçim kararı alsın ve Mart 2007’de parlamento yenilensin, cumhurbaşkanını yenilenen parlamento seçsin,* AKP erken seçime razı olmaz ise muhalefet Meclis’i boşaltsın sine-i millete dönsün,* Sine-i millet olmasın, muhalefet parlamento çatısı altında kalsın ama cumhurbaşkanlığı seçimine katılmasın. Cumhurbaşkanı sadece AKP’nin oyları ile seçildiğinde meşruiyet tartışması başlar...* Erdoğan cumhurbaşkanı olmak istiyorsa önce dokunulmazlığını kaldırtsın, yargılanıp aklansın...Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başlayacağı 16 Nisan 2007’ye kadar daha başka öneriler, başka tartışma konuları da şüphesiz ortaya atılacaktır. Şu ana kadar parlamento içi ve parlamento dışı muhalefetin dile getirdiği başlıca çözüm önerileri bu beş başlık altında sıralanıyor.Ne olur, bu önerilerden hangisi tutar derseniz neyin olacağını şimdiden kestirmek güç ama nelerin olamayacağı belli.Örneğin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in öteden beri savunduğu, son günlerde de ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu ve SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın dillendirdikleri “Anayasa değişikliği yapılsın ve cumhurbaşkanını halk seçsin” önerisi olmayacakların başında geliyor.Bir başka olmayacak da tartışılması belki de en heyecan veren ve sanki sonuç alınabilecekmiş gibi gelen “sine-i millet” formülü. O da olmayacak ve CHP bu son derece riskli ve tehlikeli yolu göze alamayacak... Tayyip Erdoğan’ın aday olmayacağını bugünden ilan edip muhalefetle ortak aday belirlemek için uzlaşma arayışı noktasına geleceğini beklemek de hayal. Devlet Bahçeli’nin önceki gün söylediği gibi Erdoğan’ın, “Önce dokunulmazlığımı kaldırın, mahkemeye gidip aklanayım da sonra gelip aday olurum” demeyeceği de çok açık.Erken seçimin lafının bile edilmesi Erdoğan’ı kızdırıyor. Yani bütün bu öneriler olmayacak iş...Ne mi olacak? Nelerin olmayacağını sıralamak kolay ama olacağı bugünden kestirebilmek güç. 4-5 ay Türkiye bu tartışmalarla zaman geçirecek. Belki zaman zaman siyasi tansiyon çok yükselecek, bur arada Tayyip Erdoğan’ın aday olup olmayacağı konusunda “olacak - olmayacak” diye her gün papatya falı açılacak...16 Nisan 2007 günü geceyarısına bir kala Meclis Başkanlığı’na (büyük ihtimalle) Erdoğan’ın, (zayıf ihtimalle de) Erdoğan’ın işaret ettiği AKP milletvekilinin adaylık başvurusu gelecek. Esas büyük kavga da ondan sonra başlayacak zaten...

Devamını Oku

Bahçeli’den Erdoğan’a sert mesaj

20 Aralık 2006

Başbakan Tayyip Erdoğan her ne kadar “Nisan ayına kadar bu meseleyi konuşmayacağız” dese de Türkiye’nin gündemi adım adım Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitleniyor. Meclis Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmeleri bile kimsenin ilgisini çekmiyor, her gün yeni bir boyutuyla erken seçim, sine-i millet ve cumhurbaşkanlığı seçimi tartışılıyor. Tartışma gündemi tam da muhalefetin istediği platformda yürüyor. Ve eğer çok olağanüstü bir iç veya dış gelişme olmazsa veya hükümet sürpriz bir manevra ile yeni bir tartışma gündemi yaratmazsa Türkiye, 6 aya yakın bir süre dozu giderek artan biçimde Çankaya tartışmalarına kilitlenecek.CHP lideri Deniz Baykal’dan sonra dün de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmasına girdi. Bahçeli’nin söyledikleri aslında CHP liderinin bugüne kadar dile getirdikleri ile paralellik taşıyor. Bahçeli de Nisan 2007’den önce erken seçim yapılsın, parlamento yenilensin, cumhurbaşkanı öyle seçilsin istiyor. Bunun için tarih de veriyor; “Bu ayın sonuna kadar Meclis erken seçim kararı alsın, 11 Mart 2007’de seçim yapılsın” diyor.Diyor da bu kararı alacak olan AKP milletvekilleri. Daha doğrusu Erdoğan. Erdoğan artık Çankaya için gün sayıyor çok büyük ihtimalle kendisi, bunda çok ciddi bir risk görürse de işaret edeceği bir AKP’li 16 Mayıs 2007 günü Çankaya’ya çıkacak.Mevcut koşullarda bunu engelleyebilmek kolay gözükmüyor. Ama yine de parlamento içi ve parlamento dışı muhalefet bastırmaya devam ediyor.Devlet Bahçeli dünkü basınla sohbet toplantısında Tayyip Erdoğan’ı çok sert ifadelerle eleştiriyor. Mevcut parlamentonun yapacağı cumhurbaşkanlığı seçiminin “ara rejim korkusu içinde, ara rejim gölgesinde geçme riski bulunduğunu” söylüyor.Erdoğan’ın adaylığı konusunda da çarpıcı ifadeleri var Bahçeli’nin: “Hakkında kendi imzanla Meclis gündeminde bulunan dokunulmazlık dosyaları var. Dokunulmazlığın kaldırılıp bu dosyalardan aklanmadan Cumhurbaşkanı olamazsın. Önce aklan paklan sonra aday ol...” Eğer aklanmaz, ısrar eder ve Mayıs 2007’de cumhnurbaşkanı olursa ne olacak?Bahçeli’nin sözlerinden çıkan sonuç şöyle özetlenebilir:En geç 4 Kasım 2007’de seçim var. O zaman parlamento tablosu değişir AKP azınlıkta kalırsa, bu dosyalar işleme konacak. Erdoğan’ın yargılanmasının önü açılacak. Bu arada cumhurbaşkanının yargılanmasının tek yolu olan “vatana ihanet” suçunu parlamento yeniden tarif edebilecek. Yani, “her halukarda Erdoğan’ı Çankaya’dan indirir ve yargı yolunu açarız” demeye getiriyor Bahçeli.Bu ve benzer tehditler Erdoğan’ı önüne kadar gelen cumhurbaşkanlığı fırsatını tepip “peki madem seçim istiyorsunuz, hodri meydan” noktasına getirir mi dersiniz?Bana göre hayır... Zaten Bahçeli de bu kanaatte olsa gerek ki, son olarak CHP’ye ve Meclis’te temsil edilen diğer muhalefet partileri ANAP ve DYP’ye çağrı yapıyor: Sine-i millete dönmeyin. Meclis çatısı altında kalın ama cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’yi yalnız bırakın. Böylelikle seçilecek cumhurbaşkanı AKP’nin cumhurbaşkanı olsun. Meşruiyet kazanmasına katkı yapmayın...

Devamını Oku

Muhalefet Erdoğan’ı inatlaşmaya mı zorluyor?

18 Aralık 2006

Bugün yürütülen siyasi kavga, sadece cumhurbaşkanlığı seçiminden, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olup olmamasından ibaret değil. Belki Tayyip Erdoğan ve AKP açısından planlar sadece Nisan 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimine göre dizayn ediliyor olabilir. Ama muhalefet açısından pek de öyle sayılmaz. Muhalefet aynı zamanda bir sonraki genel seçimi de düşünerek strateji geliştirmeye çalışıyor. O yüzden sine-i millet çağrılarına mesafeli duruyor CHP. Genel Başkan Deniz Baykal’ın bir süreden beri söylediklerine bakılırsa CHP’nin öncelikli talebi, erken genel seçimle parlamento yenilensin sonra cumhurbaşkanı seçilsin yönünde. Ama bu formül, zaman ilerledikçe zora giriyor, hatta olamayacağı artık aşağı yukarı belli.Bu durumda da yine Deniz Baykal’ın bugüne kadar söylediklerine bakılarak şu sonuç çıkarılabilir:O zaman Tayyip Erdoğan aday olmasın, başka bir isim üzerinde uzlaşma arayışına gidilsin. Yani cumhurbaşkanı adayı, iktidar ve anamuhalefetin uzlaşmasıyla, ortak mutabakatıyla belirlensin...Bu öneri acaba gerçek niyeti mi yansıtıyor yoksa Tayyip Erdoğan inatlaşmaya mı zorlanıyor?Başkent kulislerinde yapılan değerlendirmelere göre ikinci şık ağır basıyor. Çünkü mevcut koşullar değişmediği sürece, bu parlamentonun seçeceği cumhurbaşkanı ya bizzat Tayyip Erdoğan olacak ya da Erdoğan’ın tayin edeceği isim. Durum böyle olunca belki de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması CHP’nin siyaseten daha çok işine geliyor olabilir.Birkaç açıdan CHP’nin işine gelebilir bu. Birincisi, Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasıyla birlikte şu veya bu ölçüde yaşanabilecek sarsıntı AKP’yi bir ölçüde zaafa düşürebilir. İkincisi, AKP’nin yeni genel başkanı (ki, muhtemelen Abdullah Gül) kitleleri etkilemede Erdoğan’ın gösterdiği başarıyı tekrarlayamayabilir. Üçüncü ve en önemlisi de cumhurbaşkanlığı seçiminin yaratacağı siyasal ve toplumsal gerilimin yol açacağı kutuplaşmanın ve laiklik hassasiyetlerinin kitlelerde CHP’ye yönelimi arttırabileceği beklentisi.Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yapılacak genel seçimlerde AKP’nin birinci parti çıksa bile tek başına iktidar imkanını kaybedeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bu durumda üç yada dört partili bir parlamento oluşumunda CHP’ye koalisyonun büyük ortağı olma şansı doğacağı gibi, Baykal’a da başbakanlık yolu açılabilir.Öyle bir tablo AKP için de Tayyip Erdoğan için de çok zor bir dönem demek. Partisinin Meclis çoğunluğunu kaybetmesi halinde Erdoğan’ın Çankaya’daki günleri hiç de kolay olmayacak. 1991 sonrasında Demirel-İnönü ikilisinin Turgut Özal’a yaptıklarının kat kat fazlasını yapacak Baykal-Bahçeli ikilisi... Bu niyetlerini gizlemiyorlar da. Her iki lider de Erdoğan’ı “Yüce Divan’da yargılanırsın” diye uyarırken, aynı zamanda inatlaşmaya zorluyorlar.

Devamını Oku

CHP sine-i millete dönecek mi?

17 Aralık 2006

“Sine-i Millete Dönmek” Türk siyasetinin öteden beri çok önemli bir jargonu olageldi. İktidara yönelik olarak ciddi bir tehdidi de içeren bu söz, çok partili dönemde zaman zaman kullanılmıştır. Muhalefet partisi iktidarı sine-i millete dönmekle, yani Meclis’i terk etmekle, tüm milletvekilleriyle birlikte Meclis’i boşaltıp, orada iktidarı kaderiyle baş başa bırakmakla tehdit etmişlerdir. Ama ne iktidarlar bu tehdidi ciddiye almışlar ne de bu tehdidi savuranlar gereğini yerine getirebilmişlerdir. Hayata geçirilen tek somut örnek var sine-i millet konusunda.Yine tartışmalı bir cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yaşandı bu örnek. Bugünkü duruma benzer bir biçimde 1989 yılında ANAP lideri olan rahmetli Turgut Özal muhalefetin tüm karşı çıkışlarına rağmen aday olup Köşk’e çıkmaya karar verdiğinde yine tıpkı bugün olduğu gibi sine-i millet tartışmaları başlamıştı. O zamanki muhalefet partileri Erdal İnönü’nün SHP’si ve Süleyman Demirel’in DYP’si Özal’ı sine-i millete dönmekle tehdit etmişlerdi. Özal bunlara hiç aldırmadı ve çok tartışmalı biçimde Meclis çoğunluğuna sahip partisi ANAP’ın oyları ile Çankaya’ya çıktı.Ne DYP, ne de SHP sine-i millete dönemedi, tehdit lafta kaldı. Ama bunu lafta bırakmayan tek isim vardı: DYP Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu...Murat Sökmenoğlu, Özal’ın adaylığını ve partisinin sine-i millet sözünü tutmamış olmasını protesto ederek, 31 Ekim 1989 günü sinesinden çıktığına inandığı milletinin arasına döndü. Dönüş o dönüş, Sökmenoğlu’nun sine-i milletten çıkıp tekrar Meclis’e dönebilmesi 10 yıllık bir mücadeleyi gerektirdi. Partisinden ayrılıp MHP saflarına geçtikten sonra 1999 seçimlerinde yeniden Meclis’e dönebildi Sökmenoğlu...Evet, sine-i millet silahı kuşkusuz etkili ama çok da tehlikeli, geri tepme riski olan bir silah.Bazı çevrelerce Tayyip Erdoğan’ın Çankaya yolunu kesmenin tek pratik çözümü olarak görülen sine-i millet formülü, bir yılı aşkın süreden beri siyasi kulislerde konuşuluyor. CHP’nin sine-i millete dönmesi önerileri yapılıyor.CHP de bu öneriyi kategorik olarak reddetmiş değil. Hatta Deniz Baykal da partisinin grup toplantısında “Tayyip Erdoğan’ın uzlaşmaya yanaşmaması, erken seçim kararı almaması halinde sine-i millete dönebileceklerini” söylemişti. Fakat aradan geçen süre içerisinde bu yönde bir hazırlığı görülmedi CHP’nin.Zaten Baykal da bu formülün ancak toplumun bu yönde güçlü bir talebi olması halinde sözkonusu olabileceği ön şartını dile getirmişti.Bugünün sorusu şu: CHP gerçekten sine-i millete dönecek mi?Pek ihtimal dahilinde gözükmüyor. Ne CHP’de o yönde bir hava var bugün, ne de toplumun CHP’den parlamentoyu boşaltın diye güçlü bir talebi...Ancak yarın koşullar değişmeye başlar, tüm etkili sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan, meslek örgütlerinden, oda ve borsalardan bu yönde güçlü bir talep yükselirse belki...Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda toplumda büyük bir gerilim doğar, bir yanda işçi sendikaları, esnaf odaları, diğer yandan Odalar Birliği ve TÜSİAD gibi iş dünyasının etkili örgütleri açıkça bunu talep ederse CHP sine-i millete döner. Ki o şartlarda belki ona bile gerek kalmadan AKP teslim olup uzlaşmaya razı olur...

Devamını Oku

Erken seçim tartışması mı Çankaya kavgası mı?

14 Aralık 2006

Başbakan Erdoğan’ın önceki günkü sert çıkışının ardından dün de Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, “erken seçime hayır” dedi. NTV’ye konuşan Çiçek özetle şunları söyledi: “Erken seçim geçmişte oldu ama o günün şartları farklıydı. Bugün erken seçimin yapılmasını gerektiren şartlar yok. Hükümet anayasal çerçevede hükümet ediyor, bir problem yok. İstikrar var. Erken seçime ‘belli kesimlerin arzusudur’ diye evet demek bu ülkenin zamanını boşa harcamak olur.” Erken seçim taleplerine bir hükümet değişikliği veya iktidar yarışı perspektifinden bakıldığında Çiçek haklı. Ancak bugünkü tartışmanın özü başka. Bugün yaşanan Çankaya kavgası...İktidar kanadında da muhalefette de bütün hesaplar cumhurbaşkanlığı seçimine endeksli. “Parlamentonun anayasal olmasa da siyaseten ömrünü tamamlayıp tamamlamadığı, demokratik sabrın tükenip tükenmediği” tartışmaları özünde milletvekili genel seçimleriyle ilgili değil. Tamamen cumhurbaşkanlığı seçimi hesapları var bunların gerisinde. Özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan veya tayin edeceği bir başka AKP’li adayın Çankaya’ya çıkmasını engelleme planları. Onun için muhalefet erken seçim diye bastırıyor. Son olarak bu cepheye Cumhurbaşkanı Sezer’in de katılması tartışmanın heyecanını biraz daha arttırıyor.Ancak Başbakan Erdoğan son derece kararlı, erken seçim çağrılarına çok şiddetli ve sert yanıtlar veriyor. Erken seçim isteyen cephenin genişlemesi, Cumhurbaşkanı Sezer’in son çıkışları etkili olur, Erdoğan geri adım atar mı?İhtimal dahilinde gözükmüyor. Eğer 5 ay sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi olmasaydı belki “gerilim olmasın” diyerek geri adım atabilirdi Erdoğan. Fakat bu durumda asla.Zaten baştan beri Erdoğan’ın “Anayasa’da yazılı olan 5 yıllık süre doldurulacak” ısrarının anayasa saygısının bir sonucu olmadığı biliniyor. Bütün hesap cumhurbaşkanlığı seçimi; cumhurbaşkanını AKP’nin 355 milletvekili ile mutlak çoğunluğa sahip bulunduğu bugünkü parlamentoya seçtirmek.Aynı şekilde muhalefetin erken seçim diye bastırması da yarın iktidara gelecekleri umudundan değil. Muhalefet partileri de görüyor 2007’nin iktidar partisi için zor bir yıl olacağını, iktidar yıpranmasının AKP’ye oy kaybettireceğini. Normal olarak bakıldığında 2007 sonbaharında seçim muhalefet partilerinin daha fazla işine gelebilir; şimdi yapılacak erken seçim de AKP’nin... Ama bugünkü erken seçim tartışması, iktidar olma, hükümet olma hesabından daha öte. Bugünkü erken seçim tartışmalarının odağında devletin zirvesine kimin hakim olacağı kavgası var. Cumhurbaşkanı’nın bu tartışmaya dahil olmasının gerisinde de bu yatıyor aslında.Bugünkü tablo her bakımdan Erdoğan’ın lehine ve önüne gelen cumhurbaşkanı olma fırsatını riske etmeyecektir Erdoğan. Değil Cumhurbaşkanı, daha başka güçler de “erken seçim cephesine” dahil olsa Erdoğan’ı ikna edebilmek en azından bugünkü koşullarda olası gözükmüyor.Çünkü Erdoğan iktidarını Çankaya ile taçlandırmak istiyor. Yarın seçim olsa yine birinci parti çıkacağına, hatta yine iktidar olabileceğine güveniyor, inanıyor olabilir. Ama ya aksi olur 275 milletvekili bile bulamaz ise ne olacak? Onun penceresinden bakınca, önüne kadar gelmiş olan cumhurbaşkanlığı fırsatının uçup gitmesine niye razı olsun ki?

Devamını Oku

Sezer ile Erdoğan arasında ipler kopuyor mu?

13 Aralık 2006

Başbakan Tayyip Erdoğan her ne kadar “Nisan 2007’den önce bu konuyu konuşmayacağız” dese de siyasetin bir numaralı gündem maddesi çoktan beri cumhurbaşkanlığı seçimi. Erken seçim tartışmaları da bu yüzden çıkıyor, üslup sertleşmeleri de. Artık bütün hesaplar Nisan 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine yapılıyor.Cumhurbaşkanlığı ve askeri kanat başta olmak üzere bazı devlet kurumları ile hükümet arasındaki gerginliklerin çoğunun gerisinde cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin kaygılar yatıyor.Muhalefet Erdoğan’ın Çankaya yolunu kesebilmek için sertleşiyor, “İndiririz, yargılarız” diye tehdit ediyor.Kabul etmeyeceğini çok iyi bilmelerine karşın Erdoğan’a sürekli olarak erken seçim çağrısı yapıyor özellikle CHP ve MHP. 2007 Martı’nda seçim yapılsın, cumhurbaşkanını yeni Meclis seçsin istiyorlar.Parlamento içi ve parlamento dışı muhalefetin bu ortak seçim çağrılarına önceki gün ilginç biçimde Cumhurbaşkanı Sezer de katıldı. SEZER NE DEDİ?Sezer’in 16 Mayıs 2007’de boşaltacağı cumhurbaşkanlığı koltuğunu Tayyip Erdoğan veya tayin edeceği bir isme devretmeyi içine sindirmesinin zor olduğu biliniyor. Bunu engelleyecek her türlü demokratik tutumu desteklemeye açık olduğu anlaşılıyor Sezer’in.Ancak bugüne kadar bu yönde kamuya açık net bir görüş veya düşünce açıklamamıştı Cumhurbaşkanı. Ne bir erken seçim çağrısı yaptı ne de “Cumhurbaşkanını bu Meclis’in seçmesi doğru olmaz” dedi. Ancak, önceki gün ilginç bir gelişme yaşandı Ankara’da. MHP Genel Başkanı iki hafta önce gerçekleşen olağan kongre sonucu oluşan partisinin yeni yönetimi ile birlikte Cumhurbaşkanı’na nezaket ziyareti yaptı.Ziyaretin süresi 15 dakikaydı. Takdim, hal hatır sorma, çay, meyve suyu ikramından sonra Bahçeli ülkenin durumu ile ilgili düşüncelerini aktardı.AB süreci, Kıbrıs ve liman tartışmaları konusunda hükümeti çok sert bir dille eleştiren Bahçeli, “Millet çoğunluğunu temsil etmeyen bugünkü dengesiz parlamento çoğunluğunun cumhurbaşkanı seçecek olmasının ülkede büyük gerilimlere neden olabileceğine” dikkat çekti. Ülkenin rahatlaması için erken seçimin şart olduğunu söyleyen Bahçeli tarih de verdi: 4 veya 11 Mart 2007.Sezer de zaman zaman mimikleriyle, zaman zaman da “evet, haklısınız, katılıyorum, ben de öyle düşünüyorum, erken seçim yararlı olur” gibi kısa ifadelerle Bahçeli’nin ve diğer bazı MHP yöneticilerinin görüşlerini paylaşmış, onaylamış gözüktü. Bu durum, siyasi kulislere “Cumhurbaşkanı Sezer erken seçim olmalı ve cumhurbaşkanını yenilenen parlamento seçmeli dedi” diye yansıdı. Ve dün itibariyle bu haberlerle ilgili Çankaya’dan en ufak bir açıklama veya düzeltme de gelmedi.Acaba Sezer de artık iyice ipleri koparıp, açıkça “Erdoğan’ın Çankaya yolunu kesme cephesinde” mi yer alacak?Bugünkü Sezer-Erdoğan görüşmesi son derece kritik...

Devamını Oku