Önce savunma sonra anayasa değişikliği...

21 Nisan 2008

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son günlerde birkaç kez tekrarladığı gibi, Anayasa Mahkemesi işini yaparken, AKP’nin kapatma davası ile ilgili süreci devam ettirirken, AKP ve hükümet de “o iş ayrı bu iş ayrı” deyip normal faaliyetlerini sürdürebilecek mi? Zor görünüyor. Rutin işler elbette yürüyecek ama kafalarda hep bu sorun olacak. Samimi olarak istense de bu pek mümkün değil.
Kapatma davası ile birlikte iktidar partisinin ana gündemi bu konu. Sadece AKP’nin değil Türkiye’nin de gündemi bu.
Dava ne zaman sonuçlanacak? AKP kapatılacak mı kapatılmayacak mı? Kafaları meşgul eden soru bu. Şu anda AKP’nin gündeminde iki kritik hazırlık var: Yazılı savunma ve anayasa paketi...
AKP’nin hukukçu kurmayları yaklaşık bir aydan beri bağımsız bilim adamlarının, anayasa hukukçularının da katkısını alarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın iddialarını çürütecek kapsamlı ve etkili bir savunma metni hazırlığında. İddianamede yer alan unsurların, tek tek ele alınıp yanıtlandığı savunma metninde, AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak bir yana aksine laik sistemin güçlendirilmesi konusunda atılan adımlar anlatılıyor.
Savunmanın normal olarak 10 gün sonra Anayasa Mahkemesi’ne sunulması gerekiyor. Çünkü normal süre 2 Mayıs’ta dolacak. Ancak AKP isterse üç aya kadar ek süre alabilecek.
AKP yetkilileri ek süreye gerek olmadığını savunma metninin büyük ölçüde hazır olduğunu söylüyorlar. Bu savunma metni ile Başsavcının iddialarının teker teker çürütüldüğünü, normal hukuk düzeni içinde partilerinin kapatılamayacağını iddia ediyorlar.
Ama tereddütleri var; “kapatacaklar” diyorlar. Çünkü bunun normal bir hukuki süreç olduğuna inanmıyorlar. Komployla, “yargı darbesi” ile karşı karşıya olduklarına inanıyorlar.

Devamını Oku

Rüzgar terse dönerse ne yaparlar?

17 Nisan 2008

Küresel ekonomideki dalgalanma devam ediyor. Yakın geleceği kestirebilmek çok zor. Kimilerine göre ABD ekonomisindeki resesyon 1929 bunalımından bile daha derin. Şimdilik dünya borsaları günü birlik haber ve gelişmelere göre yön tayin etmeye çalışıyor. Bir gün hafif bir bahar esintisi ertesi gün tipiye dönüşebiliyor.
Haliyle Türkiye’de de durum farklı değil.
Hükümet her ne kadar “Bizim ekonomimiz sağlam, gerekli tedbirleri alıyoruz” dese de sokaktaki vatandaş da piyasa aktörleri ve iş dünyası da gelecek kaygısı taşıyor.
Kaygı yersiz değil.
Gerçi 5 yılı aşkın süreden beri tek başına iktidar olan AKP’nin ekonomiyle ilgili karnesi fena değil. Hatta pek çok alanda parlak da sayılabilir. Örneğin, enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi ve yüzde 8’ler bandında seyretmeye devam etmesi, kamu maliyesinde geçen yıla kadar devam ettirilen sıkı disiplin, büyüme hızında yine geçen yıla kadar olan yüksek performans, başarılı özelleştirme uygulamaları ve döviz bolluğunun yarattığı görece rahatlık, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin 70 milyar doları aşmış olması...
Ulusal hesaplarda yöntem ve rakam değişiklikleri yoluyla da olsa bugün kişi başına milli gelirin 10 bin dolara yaklaşmış olması da hükümetin başarı hanesine eklenecek bir sonuç.
Ancak bütün bunlara rağmen küresel ekonominin sarsıntılı, fırtınalı bir sürece girmesi durumunda hükümetin direksiyon hakimiyetini koruyabileceği konusunda ciddi kuşkular var.

Devamını Oku