Ürküten senaryo...

Haberin Devamı

Yakın gelecekten herkes kaygı duyuyor. Herkes ülke bir siyasi krize düşmeden, demokrasi kazaya uğramadan çıkış bulunmasını arzu ediyor. Bunun için de son günlerde dillerden düşmeyen tek sözcük var: Uzlaşın...

İyi de kim kiminle nasıl uzlaşacak? Hangi temelde ve ne için uzlaşı lacak?

Açıkça söylenmiyor ama önerilen model şu :

“CHP de destek versin, AKP’ye yardım elini uzatsın ve anayasanın siyasi partilerin kapatılmaları ile ilgili 68. ve 69. maddeleri değiştirilsin. Kapatma davası düşürülsün...”

CHP bu öneriye karşı olduğunu üstüne basa basa ilan ediyor. Yargıya, hukuka müdahale olarak görüyor bu tür bir düzenlemeyi. Genel Başkan Deniz Baykal, AKP ile ilgili iddiaların rejimin temeli olan laiklikle ilgili olduğunu hatırlatıyor ve yapılacak bir anayasa değişikliğinin doğrudan laiklik ilkesini boğazlamak anlamı taşıyacağını söylüyor.

Çıkış yolu sorulduğunda da söyledikleri aşağı yukarı Süleyman Demirel’in siyaset literatürüne kattığı “Demokrasilerde çare tükenmez” anlamına gelen ifadelerden ibaret.

Peki bu durumda ne olacak?

İki senaryo var yakın gelecekle ilgili olarak:

Birincisi, AKP’nin Anayasa Mahkemesi’nde aklanması veya “Hazine yardımından mahrum bırakma” gibi görece olarak hafif sayılabilecek bir uyarı cezasıyla kurtulması.

Bu durumda, AKP önümüzdeki dönemde laiklik konusunda daha dikkatli biçimde yoluna devam edebilir. Türkiye derin bir nefes alır.

İkinci senaryo ise herkesin korkulu rüyası. Yani Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın iddianamesi doğrultusunda iktidar partisini kapatması, Tayyip Erdoğan ve aralarında bir-iki bakanın da bulunduğu 10 milletvekiline siyaset yasağı getirmesi.

Böyle bir kararın açıklandığı andaki Türkiye tablosunu hayal edin.

Hükümet Başbakan’la birlikte otomatik olarak düşüyor. Hatta Cumhurbaşkanı’nın durumu bile tartışmalı hale geliyor. Parlamentoda 550 milletvekilinin 10’a yakının üyeliği düşerken 330’u partisiz kalıyor.

Kapatılan partinin arkasında 16 milyon 500 bin oy olduğu düşünülürse toplumun büyük bir bölümünde oluşan derin bir hayal kırıklığı ve tepkilerin varolan toplumsal gerilimi hangi düzeylere taşıyabileceği ayrı konu...

AKP bu durumu tevekkülle karşılayıp, Deniz Baykal’ın söylediği gibi, “Ne yapalım şeriatın kestiği parmak acımaz. Biz de şu şu noktalarda büyük hatalar yaptık” mı diyecek?

Zor...

Böyle bir sonuçta ekonomi ve mali piyasalar ne hale gelecek?

İşte AKP’li olsun, AKP’ye karşı olsun aklı başında herkesi korkutan tablonun, senaryonun özeti bu.

Bu korkunç senaryonun gerçekleşmemesi için uzlaşma çağrıları yapılıyor. Şimdiden, araba devrilmeden bir çare, bir çözüm bulunsun isteniyor.

Ama ne yazık ki bugün itibariyle tünelin ucunda ışık gözükmüyor. Çözüm için, uzlaşma için bir zemin bulunamıyor.

Ancak zaman tükenmiş, uzlaşı kapıları da bir daha açılmamak üzere tümden kapanmış değil.

DİĞER YENİ YAZILAR