AKP’de kafalar karışık...

2 Nisan 2008

AKP’de kafalar henüz netleşmiş, izlenecek strateji berraklaşmış değil. Kimilerine göre uzlaşma ve gerilimi düşürme öncelik taşıyor, kimilerine göre ise gerilimse gerilim, teslim olmamak sonuna kadar mücadele etmek eğilimi ağır basıyor.
AKP’de milletvekilleri, partililer, hatta partinin üst kademe yöneticilerinin büyük bölümü de bu süreçte izlenecek stratejiyi bilmiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarının tonuna, ifadelerinin keskinliğine bakarak sonuç çıkarmaya çalışıyor AKP’liler.
O nedenle de bazı milletvekilleri, bakanlar ve parti yetkilileri, “önceliğin ülkedeki gerilim ortamının yumuşatılmasına verilmesi gerektiğini” söylerken, bazıları da kendilerine karşı yapıldığını düşündükleri “komploya, yargı darbesine karşı sonuna kadar mücadele” fikrini savunuyor.
İkinci görüşte olanlara göre dün Anayasa Mahkemesi tarafından partiye resmen gönderilen iddianame için savunma hazırlamak dahi boşa çaba ve zaman kaybı. Çünkü bu görüşü taşıyanlar açılan kapatma davasını normal bir hukuki sonuç olarak görmüyorlar ve Başsavcı’nın iddianamesini “27 Nisan sürecinin (TSK’nın cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili internet bildirisi) farklı bir uzantısı, son merhalesi” olarak niteliyorlar.
Gelişmeleri bu mantık çerçevesinde değerlendirdikleri için de gerilimi tırmandırmamak kaygısıyla hareketsiz kalmanın “giyotine kafa uzatmak”tan farksız olacağını düşünüyorlar.
Onlara göre AKP’nin çıkış için önünde tek yol var: Anayasa’nın parti kapatmalarıyla ilgili 68 ve 69. maddelerinin değiştirilmesi yoluyla davanın düşürülmesi. “Böylelikle Tayyip Erdoğan’a ve partiye karşı kurulan tuzak, yargı darbesi girişimi boşa çıkarılabilir. Aksi takdirde Anayasa Mahkemesi partiyi kapatacak” diyorlar.
Başbakan Erdoğan’ın yakın danışmanlarının da aralarında bulunduğu bir diğer grup ise, önceliğin gerilimin düşürülmesine vermek gerektiği görüşünde. Dün konuştuğumuz bir milletvekili, yapılması gereken ilk işi şöyle anlatıyor:

Devamını Oku

Cumhurbaşkanı ve laiklik davası...

31 Mart 2008

Bir umut, bir iyimser beklenti vardı Anayasa Mahkemesi’nin dün verdiği kararla ilgili olarak. Zayıf bir ihtimal de olsa Mahkeme’nin iddianameyi reddetmesinin AKP’yi rahatlatacağı, yaşanan yüksek gerilimin düşüş sürecine girebileceği umuluyordu.
Ama olmadı. Anayasa Mahkemesi ,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesini oybirliği ile kabul ederek AKP hakkındaki kapatma davasında süreci işletmeye başlattı.
Bu karar kimse için sürpriz olmadı. Sürpriz olan sonuç ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili oylama.
İşte bu beklenmiyordu. Beklenen, Yüksek Mahkeme’nin hiç tartışmadan, oylamadan Cumhurbaşkanı Gül’ü kapsam dışına çıkarabileceği veya şu aşamada hiç tartışmadan hüküm sırasında Gül’ü dışarda tutabileceği idi.
Fakat öyle olmadı. İddianamenin kabulü konusunda ciddi bir tartışma yaşanmaz, oy birliği ile karar alınırken Gül’ün durumunun ciddi bir tartışmaya neden olduğu anlaşılıyor. Sonuçta da 7/4’lük bir oy çokluğu ile Cumhurbaşkanı Gül’ün adı dava dosyasında kaldı.
Bu son derece önemli bir durum. Bu konuda hiç oylama yapılmamış olsaydı belki dava sonucuna kadar fazla dikkat çekmeyecek, önemsenmeyecekti. Ama şimdi durum farklı.
Çünkü Türkiye’de iktidar veya iktidar ortağı bir parti hakkında ilk defa kapatma davası açılıyor değil. Daha önce de bir iktidar partisi hakkında laikliğe aykırı fiilleri nedeniyle dava açılmış ve bu parti (Erbakan’ın Refah Partisi) kapatılmıştı. Ancak hiçbir dönemde görevdeki cumhurbaşkanı ile ilgili bir iddia, suçlama yargıya taşınmamıştı.

Devamını Oku