AKP’nin yeni taktiği...

Haberin Devamı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın kapatma istemli iddianamesini Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu günden beri AKP’nin ne yapıp ne yapamayacağı veya ne yapması gerektiği tartışılıyor.

AKP’liler, muhalif siyasetçiler, hukukçular, hukukçu olmayanlar, gazeteciler, sivil toplum örgütleri ve iş dünyası günlerdir tartışıyor. Dahası Atlantik ötesinden AB’ye kadar dış dünya da bu meseleyi konuşuyor. Hatta bu çerçevede Türk demokrasisinin ve yüksek yargısının kalitesi sorgulanıyor.

Pek çok AKP’linin de AKP’ye destek veren çevrelerin de ilk aklına gelen anayasanın parti kapatmalarıyla ilgili maddelerinin (68. ve 69. maddeler) değiştirilmesi olmuştu. Hem de her ne pahasına olursa olsun mantığı ile: Muhalefet uzlaşmaya yanaşmaz, anayasa değişikliğine destek vermezse bu değişikliği referandum yoluyla gerçekleştirmek.

Referandumu da “AKP kapatılsın mı kapatılmasın mı? Tayyip Erdoğan yasaklansın mı yasaklanmasın mı?” oylamasına dönüştürerek.

Bundan yüzde 70-80’lik bir halk desteği alınacağına da kesin gözüyle bakıldığı için hem dava konusu iddianame veya kapatma davası otomatik olarak yok hükmüne düşecek, hem de iktidarın gücü pekiştirilmiş olacaktı.

Bu formül henüz tümüyle ihtimal dışı değil. Fakat yaratabileceği gerilimleri, toplumsal kutuplaşma ve çatışma ihtimallerini partinin yönetim kadrosu muhtemelen görüyor ki en azından şimdilik gündemde değil. Daha doğrusu bir hafta önce Başbakan Erdoğan’ın partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşma ile bu formül geri plana düştü.

Bir hafta öncesine kadar AKP’nin etkili isimleri gelinen bu noktada kapatmayı önleyecek bir anayasa değişikliğine gitmemenin “giyotine kafa uzatmaktan farksız” olacağını söylüyordu. Parti grubunun yetkili isimleri, iddialı hukukçuları anayasanın hangi maddelerinin nasıl değiştirileceğinin teknik hazırlığını yapıyordu.

Ancak geçen hafta yapılan toplantılarda bu hava değişti.

Aslında tam da değil. Partinin “Milli Görüş” ve “cemaat” geleneğinden yetişmiş radikal unsurları hâlâ tek çıkışın bu olacağı noktasında. Ama tabii ki son sözü Erdoğan söyleyecek.

Erdoğan’a yakın parti kurmaylarının bugün itibariyle görüş ve yaklaşımları ise şu şekilde özetlenebilir:

“Öncelikle gerilim ortamının giderilmesine dönük adımlar atılmalı. AB ile ilişkiler sıcaklaştırılmalı, AB reformlarına ve demokratikleşme sürecinin hızlandırılmasına ağırlık verilmeli. Küresel ekonomik sarsıntının etkilerini hafifletebilmek için ekonomik reform süreci yeniden canlandırılmalı. Böylelikle AKP’ye oy vermemiş olmakla birlikte AKP iktidarına destek veren ama türban olayı nedeniyle kaygıya kapılan çevrelerin de desteği yeniden alınabilir...”

Dünkü Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, demokratikleşme atağı konusunda ilk haberi, 301. madde değişikliği ile ilgili teklifin Meclis’e sunulacağını açıklayarak verdi.

İkinci adım ise muhtemelen demokratikleşme ve özgürlükleri genişletme yönünde mini anayasa paketi olacak. Parti kapatmalarını zorlaştırıcı hüküm de bu paketin içine yerleştirilecek. Bu noktada doğal olarak muhalefetle de uzlaşı aranacak. Düne kadar hükümet üzerinde olan “uzlaşın” yönündeki kamuoyu baskısının muhalefet üzerine kaydırılmasına çalışılacak.

AKP arzuladığı sonucu bu yöntemle daha kolay alabilir.

DİĞER YENİ YAZILAR