Fırsatlar ve mecburiyetler...

18 Mayıs 2009

Türkiye, Kürt ve terör sorununun çözümü konusunda bir süredir “tarihi fırsat mı, mecburiyet mi?” tartışması yürütüyor.

Tartışma Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “tarihi fırsat” sözleri üzerine alevlendi. Gül, 10 gün önce tarihi fırsat dedi ama bunun ne olduğunu açıklamadı. Muhalefet partisi liderleri ile Çankaya Köşkü’nde ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Muhtemelen bu konuyu onlarla da görüştü. Ancak görüşmeden çıkan liderler de ya sormayı ihmal ettiler ya da aldıkları yanıttan tatmin olmadılar ki “Fırsatın ne olduğu açıklansın” ifadeleri ile başlayan sert demeçler verdiler. Tartışmayı daha ileri boyutlara götürenler de oldu. Örneğin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal açık açık sordu: “Tarihi bir fırsatla mı karşı karşıyayız yoksa tarihi bir mecburiyetle mi?”

Şam gezisi sırasında görüşme imkanımız olduğunda kamuoyunun merak ettiği bu soruyu sorduk Cumhurbaşkanı’na. Gül bu konu üzerinde görüşlerini uzun uzun anlattı. Ancak “fırsat”ın ne olduğu sorusu yine tam olarak açıklığa kavuşmuş değil. Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin satır aralarından anlaşıldığı kadarıyla “fırsat”tan kastedilen üç noktada özetlenebilir:

1. Devlet kurumları arasındaki tam mutabakat. Bu gerçekten önemli. Cumhurbaşkanı bu noktada çok önemli bir saptama yapıyor. Sivil-asker düne kadar farklı düşünen, farklı konuşan devlet kurumları bugün aynı noktada. Düne kadar sivil veya asker bir kanadın yapmaya çalıştığını diğeri bozuyormuş. Bugün ise tam bir koordinasyon ve görüş birliği içinde imiş devlet kurumları. Bu elbette önemli. Türkiye’nin en önemli ulusal sorunu konusunda devlet kurumları arasında uyum değil çatışma ortamının yaşandığı bir dönemde sorun elbette çözülemezdi. Şimdi ise tam bir uyum ve görüş birliğinin oluşmuş olması bir fırsat.

Devamını Oku