Demokrasi ayıbı böyle mi önlenir?

Haberin Devamı

Türkiye’de hukuk sisteminin, demokrasinin nasıl işlediği veya işletildiği konusunda dün çok çarpıcı bir örnek yaşandı.

Meclis Başkanlığı, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği bir yazı ile olası bir demokrasi ayıbının, demokrasi kazasının önüne geçti.

Böylelikle, pişmanlığı hala hissedilen 1994’teki DEP milletvekillerinin Meclis’te polis tarafından tutuklanması sahnelerinin bir benzerinin yeniden yaşanmasının önüne geçildi. Bu konuda hem Meclis Başkanı Köksal Toptan hem de İçişleri Bakanı Beşir Atalay gerçekten büyük çaba harcadı.

Bir demokrasi ayıbı, bir yol kazası ihtimali şimdilik önlendi. Ama tümüyle gündemden düşmedi, sadece zaman kazanıldı.

Fakat uygulanan formülün hukuken, ahlaken ne kadar yerinde olup olmadığı tartışma götürür.

Dört temel kuvvetten biri olan yasama organı, diğer kuvvet yargıya 22 Mayıs tarihli bir yazı gönderdi. Bu yazı 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin zabıtlarına şu şekilde geçti:

“Sanıklar Ahmet Türk, Selahattin Demirtaş ve Emine Ayna hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na yazılan müzekkerelere 22 Mayıs 2009 tarihli bilgi mahiyetinde cevap verildiği; cevaplarda, milletvekillerinin sekreterlerine yazıların ulaştırılmış olduğu, ancak adı geçen milletvekillerinin çalışmaları dolayısıyla sık sık Ankara dışında bulunduğundan kendilerine ulaştırılamadığı, gerekli işlemler tamamlandığında mahkemeye bilgi verileceğinin bildirildiği...”

Meclis Başkanlığı, “bu milletvekilleri hep Ankara dışında olduğu için ulaşamadık” diyor. Fakat, Genel Başkan Ahmet Türk de diğer milletvekilleri de günlerdir Ankara’da “ifadeye gitmeyeceğiz” diye açıklama yapıyorlar. Yine Genel Başkan Ahmet Türk’ün de diğer milletvekillerinin de Meclis çatısı altında olduğunu, örneğin dünkü grup toplantılarını yayınlayan tüm televizyonlar gözler önüne seriyor. Kamuoyu da bu görüntüleri izliyor yargı da...

Ama çaresiz bu tiyatro oynanıyor. Demokrasi sakatlanmasın, problem çıkmasın isteniyor.

Tabii ki aklı başında herkes demokrasiye gölge düşmesin, yeni bir skandal yaşanmasın istiyor.

İstiyor da bunun yolu bu mu?

Türkiye niye yapılması gerekeni yapamıyor da böyle temel kurumlar birbirini uyutma, oyalama taktiği uyguluyor?

Bu meselede Türkiye şimdi zaman kazandı ama sorun Eylül’de yine gündeme gelecek. O zaman ne denecek mahkemeye?

Niye yapılması gereken bir an önce yapılmıyor? Yapılması gereken, şimdilik durumu kurtarmak içim mahkemeye yazı göndermek değil, tek maddelik bir anayasa değişikliği yapmak. Dokunulmazlıkları düzenleyen 83. maddeyi değiştirip, oradaki istisna hükmünü kaldırmak.

Çünkü Anayasa’nın 83. maddesi, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet gibi aklınıza ne kadar ayıplı cürüm varsa hepsine dokunulmazlık getiriyor. Ama 14. maddeye atıf yaparak “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedefleyen fiilleri nedeniyle seçimden önce başlatılan soruşturmalar hariç” hükmü getiriyor.

İşte eğer sorun gerçekten demokrasi perspektifinde hukuk çerçevesinde çözülmek isteniyorsa yapılması gereken tek iş bu maddeyi değiştirmek.

Çok mu zor bunu yapmak? Ya da bu yapılırsa Türkiye mi bölünür?

DİĞER YENİ YAZILAR