Fırsatlar ve mecburiyetler...

Haberin Devamı

Türkiye, Kürt ve terör sorununun çözümü konusunda bir süredir “tarihi fırsat mı, mecburiyet mi?” tartışması yürütüyor.

Tartışma Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “tarihi fırsat” sözleri üzerine alevlendi. Gül, 10 gün önce tarihi fırsat dedi ama bunun ne olduğunu açıklamadı. Muhalefet partisi liderleri ile Çankaya Köşkü’nde ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Muhtemelen bu konuyu onlarla da görüştü. Ancak görüşmeden çıkan liderler de ya sormayı ihmal ettiler ya da aldıkları yanıttan tatmin olmadılar ki “Fırsatın ne olduğu açıklansın” ifadeleri ile başlayan sert demeçler verdiler. Tartışmayı daha ileri boyutlara götürenler de oldu. Örneğin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal açık açık sordu: “Tarihi bir fırsatla mı karşı karşıyayız yoksa tarihi bir mecburiyetle mi?”

Şam gezisi sırasında görüşme imkanımız olduğunda kamuoyunun merak ettiği bu soruyu sorduk Cumhurbaşkanı’na. Gül bu konu üzerinde görüşlerini uzun uzun anlattı. Ancak “fırsat”ın ne olduğu sorusu yine tam olarak açıklığa kavuşmuş değil. Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin satır aralarından anlaşıldığı kadarıyla “fırsat”tan kastedilen üç noktada özetlenebilir:

1. Devlet kurumları arasındaki tam mutabakat. Bu gerçekten önemli. Cumhurbaşkanı bu noktada çok önemli bir saptama yapıyor. Sivil-asker düne kadar farklı düşünen, farklı konuşan devlet kurumları bugün aynı noktada. Düne kadar sivil veya asker bir kanadın yapmaya çalıştığını diğeri bozuyormuş. Bugün ise tam bir koordinasyon ve görüş birliği içinde imiş devlet kurumları. Bu elbette önemli. Türkiye’nin en önemli ulusal sorunu konusunda devlet kurumları arasında uyum değil çatışma ortamının yaşandığı bir dönemde sorun elbette çözülemezdi. Şimdi ise tam bir uyum ve görüş birliğinin oluşmuş olması bir fırsat.

2. İkinci bir nokta, ki en az birincisi kadar önemli. Gül, toplumun farklı kesimlerini temsil eden, birbirine zıt görüşler taşıyan isimlerle görüştüğünü söylüyor. Ve o kesimler arasında da yine görüş ayrılıkları olsa bile sorunun çözümü konusunda ortak irade var. Yani toplum kesimleri arasında da genel bir konsensusun varlığı önemli bir fırsat.

3. Üçüncüsü dış konjonktür. Yani bölge ülkelerinin tutumu. ABD ve merkezi Irak hükümetinin tutumunun yanısıra Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin de Türkiye ile işbirliği noktasına gelmiş olması; bu da bir fırsat.

Cumhurbaşkanı fırsat konusunda daha fazla bir açıklama yapmıyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dile getirdiği “mecburiyetler” konusuna ise “günlük politika tartışmalarına girmem” prensibiyle hiç değinmiyor bile.

Ancak en azından şu ifadeleri dikkat çekici: “Türkiye’nin son 20-25 yıldır enerjisini tüketen nedir? Bugün 20-25 yılın terörlü ve terörsüz iki simülasyonu yapıldığında ortaya acaba nasıl bir tablo çıkar..?”

Evet, terörün bittiği bir Türkiye simülasyonu gerçekten de daha yüksek kalkınma, daha fazla refah ve en önemlisi daha yüksek standartta bir demokrasi demek. Buna hiç kuşku yok.

Bu nedenle, ekonomik ve sosyal kalkınma ve ref ah için, toplumsal barış için terörün son bulması, bu sorunun bitmesi bir mecburiyet. Tabii ki başka mecburiyetler olabilir. O da ayrı bir tartışma konusu zaten...


DİĞER YENİ YAZILAR