CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün söylediği “Kürt meselesinde iyi gelişmeler olabilir. Türkiye tarihi bir fırsat yakaladı” sözlerinin üzerinde önemli duruyor. Bir kaç gündür bu konuda açıklık istiyor.
Muhtemelen bugünkü grup toplantısında da bu konuda önemli açıklamalar yapacak Baykal. “Tarihi fırsat” ifadesinin gerisinde olgunlaştırılmaya çalışılan bir proje olduğunu düşünüyor Deniz Baykal. Bu konuda bazı tahminleri de var elbette ama söylemiyor, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan’a soruyor. Her ikisine de “Çıkarın ağzınızdaki baklayı” çağrısı yapıyor.
Özellikle de Cumhurbaşkanı Gül’ün “tarihi fırsat” ifadesiyle neyi kastettiğini açıklaması gerektiğini dile getiren Baykal, şöyle devam ediyor: “’Tarihi fırsat’dediği, büyük devletlerin baskısı, dayatması ile kabul edilen yol haritası ise bu fırsat olmaz. O durumda ancak tarihi mecburiyetten söz edebiliriz. Acaba öyle midir bilemiyorum. Somut bir takım gelişmeler varsa onu da bilemiyorum. Cumhurbaşkanı bu sözlerine açıklık getirmelidir...”
“Siyaset cesaret sergileyip yeni açılımlar yapmalı” yönündeki görüşleri de önemli görüyor Baykal ve soruyor:
"Merkez sağ" da birlik veya daha büyük, daha güçlü bir siyasi hareket için sosyal demokratları da içine alabilecek “Merkezde Birlik” projeleri üzerinde yıllardan beri kafa yoruluyor, tartışılıyor. Ama bir türlü sonuç çıkmıyor. Tartışmalar, girişimler sürdükçe merkez veya merkez sağın erime süreci hızlanıyor.
İlk girişimi dört yıl önce Mesut Yılmaz başlatmıştı. Süleyman Demirel’le, Hüsamettin Cindoruk’la, Hikmet Çetin’le, Celal Doğan’la görüşmüş bir “Merkez Parti” oluşumu için nabız yoklamıştı.
Yılmaz’ın girişimleri 2007 seçimleri öncesi ANAP ve DYP’nin DP çatısı altında birleşmesine kadar getirdi işi.
Ancak milletvekili aday listelerinin belirlenmesi sırasında çıkan derin anlaşmazlıklar o projeyi öldürdüğü gibi her iki partiyi de bitirdi.
AKP 2007 seçimlerinin hemen sonrasında “yeni anayasa” diye kolları sıvamıştı. Yani 1980 darbecilerinin yaptırdığı, sonraki yıllarda defalarca değişikliğe uğrayan asker damgalı mevcut anayasa çöpe atılacak, yerine daha demokrat, daha özgürlükçü sivil bir anayasa yapılacaktı.
AKP’nin bu iddialı projesi türban davasına kurban edildi. Yeni sivil anayasa için yola çıkan AKP, MHP’nin üniversitelerde türbanı serbest bırakma konusunda mini değişikliğe “hodri meydan” diyerek yeşil ışık yakması üzerine askıya aldı ve yeni sivil anayasa bir daha da askıdan indirilemedi.
40 gün önce yapılan yerel seçim kampanyasının son günlerinde AKP ve Başbakan Erdoğan’ın aklına yine anayasa değişikliği takıldı. Yine dar kapsamlı bir anayasa değişikliği projesi ortaya atıldı. Bir bölümü Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde öngörülen 7-8 maddelik bir anayasa paketi bir süredir AKP’nin hukukçu kurmaylarınca olgunlaştırılmaya çalışılıyor.
Başbakan Erdoğan’ın seçim öncesi yaptığı açıklamalara göre bu değişiklik paketinde türban serbestisi gibi hassas ve tehlikeli konular bulunmayacak. Düşünülen, Türkiye’nin 8-10 yıldan beri tartışmakta olduğu ombudsmanlık (kamu denetçiliği) kurumuna anayasal çerçeve kazandırılması, hukuk sisteminin buna göre düzenlenmesi, temel insan hakları ve özgürlükler konusunda Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan başvuru olanağı tanınması, seçim sistemi ve en önemlisi de Anayasa Mahkemesi’nin görevleri, yapısı ve üye seçiminin yeniden düzenlenmesi ile siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hükümler. Kritik nokta Anayasa Mahkemesi ve siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hükümlerde yapılması öngörülen değişiklikler.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kabinede yaptığı köklü revizyonla ilgili tartışmalar AKP içinde de AKP dışında da devam ediyor.
Bülent Arınç, Ömer Dinçer gibi isimler üzerinden yapılan değerlendirmelerin ötesinde genel yargı hükümette “Milli Görüş” ağırlığının arttığı yönünde. Bu da Erbakan ve SP tehdidine karşı bir önlem olarak değerlendiriliyor.
Ancak bütün bu genel yorum ve değerlendirmeler bir yana kabinede en dikkat çekici yenilik ekonomi yönetimiyle ilgili.
Turgut Özal’dan bu yana Türkiye ilk defa bu dönemde ekonomi yönetiminde tek patronla tanışacak. Başbakan Yardımcılığı statüsüyle ekonominin koordinasyonunu üstlenen Ali Babacan ekonomi yönetiminin neredeyse her alanında tek yetkili olacak. Başka bakanların yetki ve görev alanına giren konularda da Başbakan’dan sonra veya Başbakan adına koordinasyon amacıyla Ali Babacan etkili olabilecek. Ekonomi yönetiminde bu tür geniş yetkiler 1980’li yıllarda Kaya Erdem (Turgut Özal döneminde Başbakan Yardımcısı idi) ve 2001 krizinden sonra da kısmen Kemal Derviş’e verilmişti. Ancak Babacan’ın yetki alanının Erdem ve Derviş’ten bile daha geniş olacağı anlaşılıyor. Örneğin ekonomik hayatta ve ekonomi yönetiminde çok önemli bir bakanlık olan Maliye Bakanlığı’nda da önümüzdeki dönemde işler büyük ölçüde Babacan’ın “koordinasyonu” nda yürüyecek.
Başbuğ’un darbe iddialarına yanıtı:
Demokratik rejim üzerindeki asker gölgesi iddiaları, darbeler ve darbe girişimleri Türk siyasetinin öteden beri en önemli en hassas tartışma konularından biri. Ergenekon operasyonları ile başlayan süreçte de en çok tartışılan konu darbe girişimleri. Bu soruşturma kapsamında ortaya çıkan bazı yasa dışı faaliyetlerle Türk Silahlı Kuvvetleri arasında bağ kurulmaya çalışılması, ele geçirilen silah ve mühimmatların TSK’ya ait olup olmaması...
Dün Ankara’da bir basın toplantısı düzenleyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Ergenekon soruşturması, ele geçirilen silah ve mühimmat ile darbe iddiaları konusundaki bütün sorulara açık ve net cevaplar verdi.
Aslında Ergenekon soruşturmasının ana çıkış noktalarından biri 2003 ve 2004 yıllarında yaşandığı iddia edilen “Yakamoz,” “ Sarıkız ”, “Ayışığı”, “Eldiven” gibi kod isimler verilen darbe girişimleri ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen darbe günlükleri idi...
Ekonomik kriz, işsizlik, terör, Ergenekon soruşturmaları, Ermenistan’la yürütülen kritik diplomatik atak, Azerbaycan’la gerilen ilişkiler...
Türkiye’nin gerçek gündeminin özeti bu...
Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Türkiye’yi idare edenler, bu kritik gündemle, günden güne ağırlaşan sorunlara karşı çözüm üretmek, siyaseten riskli kararların altına imza atmak durumunda.
Başbakan Erdoğan bu ağır ve zorlu Türkiye gündemi ile meşgul ama diğer yandan da kafasında başka bir projeyi olgunlaştırıyor. Ankara’nın siyaset ve bürokrasi kulislerinin bugünlerdeki asıl ilgi alanı ise Türkiye’nin zorlu gerçek gündeminden çok Başbakan’ın kafasındaki “diğer proje”. Yani kabine revizyonu.
DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) üyesi Tekstil İşçileri Sendikası dün çok önemli bir gazete ilanı yayınladı. İşverenin, işveren sendikasının yapması gerekeni işçi sendikası yaptı. Ekonomik krize karşı hükümete çok önemli bir önlem çağrısı yaptı Tekstil-İş Sendikası.
Çağrı doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik. “Önlem alın 10 milyon insana iş ve aş sağlayan bir sektör çöküyor” çığlığı var ilanda.
Tekstil sektörünün içinde bulunduğu darboğaz özetlenirken kullanılan ifadeler son derece çarpıcı:
“Türk sanayisi bir felaketle karşı karşıyadır. Sanayinin kalbi olan bölgelerde, örneğin Denizli’de Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışanların yüzde 70’i son bir yılda işini kaybetmiştir... Diğer sanayi kentlerinde de durum farklı değildir... Sanayinin çökmesi ve artan işsizlik nedeniyle Türkiye toplumunun çelik çekirdeği olan aile birliği çatırdıyor.”
Ekonomik kriz dünyanın olduğu gibi elbette Türkiye’nin de en önemli gündem maddelerinden biri. Ergenekon operasyonları üzerinden yürütülen ve artık bakanları bile karşı karşıya getirecek duruma gelen tartışmalar da öyle.
Ama bugünlerde bütün bunlar Ankara gündeminin birinci önceliği değil gibi. Son günlerde Başkent’in siyasi kulislerin en önemli gündemi, en hararetli beklenti ve tartışma konusu, kabine revizyonu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın seçim gecesinde, sonuçları değerlendirirken söylediği, “Kabine revizyonu olabilir” ifadesi, AKP içinde öteden beri varolan beklentiyi iyice körüklemiş durumda.
Başbakan’ın 29 Mart akşamı yaptığı bu çıkış üzerine AKP’liler kabine operasyonunun hemen yapılacağını zannediyorlardı. Fakat Erdoğan işi ağırdan aldı. Daha doğrusu seçim kampanyasının yorgunluğunu atmak için çıktığı tatil uzadığı için, bu kritik operasyon da gecikti.