Anayasa değişikliği zor...

5 Mayıs 2009

AKP 2007 seçimlerinin hemen sonrasında “yeni anayasa” diye kolları sıvamıştı. Yani 1980 darbecilerinin yaptırdığı, sonraki yıllarda defalarca değişikliğe uğrayan asker damgalı mevcut anayasa çöpe atılacak, yerine daha demokrat, daha özgürlükçü sivil bir anayasa yapılacaktı.

AKP’nin bu iddialı projesi türban davasına kurban edildi. Yeni sivil anayasa için yola çıkan AKP, MHP’nin üniversitelerde türbanı serbest bırakma konusunda mini değişikliğe “hodri meydan” diyerek yeşil ışık yakması üzerine askıya aldı ve yeni sivil anayasa bir daha da askıdan indirilemedi.

40 gün önce yapılan yerel seçim kampanyasının son günlerinde AKP ve Başbakan Erdoğan’ın aklına yine anayasa değişikliği takıldı. Yine dar kapsamlı bir anayasa değişikliği projesi ortaya atıldı. Bir bölümü Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde öngörülen 7-8 maddelik bir anayasa paketi bir süredir AKP’nin hukukçu kurmaylarınca olgunlaştırılmaya çalışılıyor.

Başbakan Erdoğan’ın seçim öncesi yaptığı açıklamalara göre bu değişiklik paketinde türban serbestisi gibi hassas ve tehlikeli konular bulunmayacak. Düşünülen, Türkiye’nin 8-10 yıldan beri tartışmakta olduğu ombudsmanlık (kamu denetçiliği) kurumuna anayasal çerçeve kazandırılması, hukuk sisteminin buna göre düzenlenmesi, temel insan hakları ve özgürlükler konusunda Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan başvuru olanağı tanınması, seçim sistemi ve en önemlisi de Anayasa Mahkemesi’nin görevleri, yapısı ve üye seçiminin yeniden düzenlenmesi ile siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hükümler. Kritik nokta Anayasa Mahkemesi ve siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hükümlerde yapılması öngörülen değişiklikler.

Devamını Oku

Babacan şapkadan tavşan çıkarabilecek mi?

4 Mayıs 2009

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kabinede yaptığı köklü revizyonla ilgili tartışmalar AKP içinde de AKP dışında da devam ediyor.

Bülent Arınç, Ömer Dinçer gibi isimler üzerinden yapılan değerlendirmelerin ötesinde genel yargı hükümette “Milli Görüş” ağırlığının arttığı yönünde. Bu da Erbakan ve SP tehdidine karşı bir önlem olarak değerlendiriliyor.

Ancak bütün bu genel yorum ve değerlendirmeler bir yana kabinede en dikkat çekici yenilik ekonomi yönetimiyle ilgili.

Turgut Özal’dan bu yana Türkiye ilk defa bu dönemde ekonomi yönetiminde tek patronla tanışacak. Başbakan Yardımcılığı statüsüyle ekonominin koordinasyonunu üstlenen Ali Babacan ekonomi yönetiminin neredeyse her alanında tek yetkili olacak. Başka bakanların yetki ve görev alanına giren konularda da Başbakan’dan sonra veya Başbakan adına koordinasyon amacıyla Ali Babacan etkili olabilecek. Ekonomi yönetiminde bu tür geniş yetkiler 1980’li yıllarda Kaya Erdem (Turgut Özal döneminde Başbakan Yardımcısı idi) ve 2001 krizinden sonra da kısmen Kemal Derviş’e verilmişti. Ancak Babacan’ın yetki alanının Erdem ve Derviş’ten bile daha geniş olacağı anlaşılıyor. Örneğin ekonomik hayatta ve ekonomi yönetiminde çok önemli bir bakanlık olan Maliye Bakanlığı’nda da önümüzdeki dönemde işler büyük ölçüde Babacan’ın “koordinasyonu” nda yürüyecek.

Devamını Oku