Sanayici örgütleri neden korkuyor?

Haberin Devamı

DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) üyesi Tekstil İşçileri Sendikası dün çok önemli bir gazete ilanı yayınladı. İşverenin, işveren sendikasının yapması gerekeni işçi sendikası yaptı. Ekonomik krize karşı hükümete çok önemli bir önlem çağrısı yaptı Tekstil-İş Sendikası.

Çağrı doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik. “Önlem alın 10 milyon insana iş ve aş sağlayan bir sektör çöküyor” çığlığı var ilanda.

Tekstil sektörünün içinde bulunduğu darboğaz özetlenirken kullanılan ifadeler son derece çarpıcı:

“Türk sanayisi bir felaketle karşı karşıyadır. Sanayinin kalbi olan bölgelerde, örneğin Denizli’de Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışanların yüzde 70’i son bir yılda işini kaybetmiştir... Diğer sanayi kentlerinde de durum farklı değildir... Sanayinin çökmesi ve artan işsizlik nedeniyle Türkiye toplumunun çelik çekirdeği olan aile birliği çatırdıyor.”

Ekonomik felaketin sosyal felakete, sanayi kentlerinde sosyal facialara dönüşmemesi için vakit geçirmeden önlem alma çağrısı yapılıyor.

Önlem önerileri sıralanırken de öyle geçmişte yapılan klasik sendika talepleriyle yola çıkılmadığı görülüyor.

Yani geçmiş dönemlerde olduğu gibi işten çıkarmaların yasaklanması, ücretlere daha yüksek zam talepleri yok işçi sendikasının.

Sektörü ayakta tutmaya dönük anlaşılabilir, tutarlı, gerçekçi öneriler dile getiriliyor:

- Ekonomik kriz nedeniyle işletmelerin zora girmesi sonucu zaten toplanamayan sosyal güvenlik primlerini bir yıl erteleyin,

- Enerji fiyatlarını yüzde 50 ucuzlatın,

- Ücretler üzerindeki vergi oranlarını düşürün...

Bunun karşılığında da sektörden işçi çıkarmama taahhüdü alınmasını istiyor Tekstil-İş. Ki, aslında işçileri birinci derecede doğrudan ilgilendiren konu bu. Asıl önlem önerileri doğrudan sanayinin içinde bulunduğu darboğazdan çıkarılmasına dönük. Dolayısıyla bunlar işçi sendikasının değil sanayicinin, işverenin seslendirmesi gereken talepler denebilir.

Tabii ki şu soru da akla gelebilir:

“Bu ilanı, Başbakan’a yönelik bu çağrıyı neden sanayiciler, işveren sendikaları değil de işçi sendikası yapıyor?”

Sendika da muhtemelen bu sorunun kafalara takılabileceğini düşündüğü için ilanın son bölümünde buna açıklık getirmiş:

“Maalesef sanayici örgütleri sorunlarını güçlü bir şekilde dile getirememektedirler, çekingendirler...”

İşin özü bu cümlede gizli. Evet, bugün sanayici, işveren korkuyor. Hükümeti eleştirmekten korkuyor. Hatta ekonomik kriz nedeniyle öneri getirmekten korkuyor.

Haksız değiller. Başbakan Erdoğan eleştiriden hiç ama hiç hazzetmiyor. Ekonomik kriz konusunda önlem önerenleri de ağır bir biçimde tersliyor; eleştirenleri ve öneri getirenleri muhalif olarak algılıyor.

O yüzden de terslemekle kalmıyor. Maliye’yi, müfettişleri harekete geçirebiliyor...

Zaten Türkiye’de bugün muhalif olmak gerçekten yürek istiyor. Sadece ekonomik konularda muhalefet etmek değil, siyasal muhalefet de giderek zorlaşıyor. Ekonomide Maliye korkusu, siyasette de Ergenekon korkusu toplumun büyük bölümünü sarsmış durumda.

DİĞER YENİ YAZILAR