BDP’li milletvekilleri, “barış ve uzlaşı” mesajları vererek boykotu bitirmiş, yemin ederek Meclis’e gelmişti. Katıldıkları ilk Meclis oturumunun gündemi de sınır ötesi askeri harekat tezkeresi oldu.
Tezkere doğal olarak BDP ile iktidar ve diğer muhalefet partileri arasında bir gerilim konusuydu. Geçen dönemlerde olduğu gibi tezkere yine BDP’nin muhalefeti diğer partilerin ise “evet” oyları ile geçti.
Tezkere geçmesine geçti de şimdi ne olacak?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söylediği gibi Türk Ordusu, yarın sınırın Irak tarafına geçip Kandil’e bayrak mı dikecek?
Hemen her konuda kavga etmeye hazır görünen siyasi partiler ve genel başkanlar, seçim meydanlarında verdikleri sözler ve kamuoyundan gelen “uzlaşın” baskısı nedeniyle şimdilik en azından anayasa konusunda uzlaşmaya hazırmış gibi görünüyorlar.
Ama sadece öyle görünüyor veya görünmeye çalışıyorlar.
Bugün sergilenmeye çalışılan bu görüntü, her şeyin güllük gülistan gideceği, birkaç ay sonra da Türkiye’nin bütün partilerin uzlaşısı ile yapılan yeni, özgürlükçü ve yüksek demokrasi standartlarını içeren bir anayasaya kavuşacağı anlamına gelmiyor.
Şu anda henüz yeni anayasa hazırlıkları için hazırlık yapılıyor. İşin esasını henüz kimse konuşmuyor. Hiçbir siyasi parti dağarcığını net olarak ortaya koymuyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Makedonya gezisi sırasında gazetecilere söylediği Alman vakıflarının BDP’li ve CHP’li belediyelere aktardığı kredilerin PKK’ya gittiği yolundaki iddiasına ilişkin haberlerde dün düzeltme yapma ihtiyacı duydu. Ancak Almanya’dan gelen paranın PKK’ya gittiği iddiasının hala arkasında.
Tabii Alman vakfı deyince hemen herkesin aklına Konrad Adenaur veya Friedrich Ebert vakıfları geliyor...
Belediyelere kredileri bu vakıflar mı veriyor?
İşin aslı pek öyle değil gibi. Çünkü bunlar adı üstünde vakıf ve belediyelere, yerel yönetimlere, kredi veya hibe verebilmeleri sözkonusu değil.
Meclis’te dün yapılan tören aslında yeni yasama yılının başlangıcı içindi. Fakat 12 Haziran’da oluşan yeni Meclis ilk defa dün BDP’lilerin de yemin etmesiyle tam olarak toplanabildi.
Aslında hala eksiği var. Hala 12 Haziran’da seçilen 8 milletvekili Ergenekon ve KCK davaları nedeniyle tutuklu oldukları için cezaevlerinde.
Bu durum Meclis’in, siyasetin, hukuk ve demokrasinin önemli bir sorunu olmaya devam ediyor.
Buna rağmen dün, yeni yasama dönemi, Haziran döneminin aksine, gerginliklerden uzak, uzlaşı havasının ön planda olduğu büyük umutlarla başladı.
Tıpkı ağa ile kahyanın hikayesinde olduğu gibi CHP’nin yemin boykotunun ardından 1 Ekim’de BDP’nin Meclis boykotu da sona eriyor.
11 Haziran seçimlerinde oluşan yeni parlamento 1 Ekim Cumartesi günü nihayet bütün siyasi partilerin katılımıyla toplanabilecek.
Ama hala bir eksiği olacak.
Meclis’e bütün partiler katılacak ama ne yazık ki parlamento 8 eksikle toplanacak. Çünkü 5’i BDP’li, 2’si CHP’li ve 1’i de MHP’li olmak üzere toplam 8 milletvekili cezaevlerinde tutuklu oldukları için Genel Kurul’a katılamayacak.
Ya Van Bağımsız Milletvekili ve DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk yanılıyor ya da PKK ile yapılan gizli görüşmeler için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yanısıra görevlendirdiği ikinci bir üst düzey temsilci var.
PKK terör örgütü yöneticileri ile Oslo’da yapılan pazarlık görüşmelerinin ses kaydının kamuoyuna yansıması ile birlikte ortaya dökülen bazı bilgiler, gizli görüşmelerin sırlarını sır olmaktan çıkarmaya başlamıştı.
En önemli unsur kuşkusuz şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı iken siyasi otoritenin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özel temsilcisi sıfatıyla pazarlık görüşmelerine katıldığının ortaya çıkmasıydı.
Ancak, Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un Taraf gazetesinin önceki günkü sayısında yayınlanan mektubunda çok önemli bir başka unsur yer alıyor.
Kamuoyu ve siyaset dünyası, dünkü gazete manşetlerini süsleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın terörle ilgili sözlerini tartışıyor.
“Siyasi ayakla müzakere, terör örgütüyle mücadele” diyor Başbakan.
“Siyasi ayak” dediği BDP veya DTK (Demokratik Toplum kongresi) olsa gerek.
Terör örgütü de PKK...
TSK’da komuta kademesinin yenilenmesinin ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında üst üste ‘Terörle Mücadele zirvesi’ toplantıları yapılıyor. Yeni bir strateji, yeni bazı kararlar ve önlemler üzerinde duruluyor. Diğer yanda da Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın koordinatörlüğünde yürütülen açılım ve demokratikleşme hazırlıkları devam ediyor. Fakat şu anda önceliğin askeri ve güvenlik tedbirlerine kaydığı anlaşılıyor. TSK bünyesindeki iyi yetişmiş komando birliklerinin kırsaldaki operasyonları yoğunlaştırılıyor. Bugün onbinlerce asker Güneydoğu dağlarında gece gündüz terörist kovalıyor. Ülke sınırları içinde tesbit edilen terörist yuvaları, kışlık mağara barınakları teker teker imha ediliyor.
Uçaklar Irak’ın kuzeyindeki serbest terör üslerinde sürekli olarak keşif uçuşu yapıyor. 17 Ağustos’tan beri aralıksız devam eden hava operasyonları ile örgüt kampları, kontrol noktaları, cephane ve mühimmat depoları bombalanıyor.
Ve öldürücü darbe için Kuzey Irak’a yapılması muhtemel kara operasyonu için de hazırlıklar iki farklı çerçevede devam ediyor. Birincisi askeri hazırlıklar. İkincisi ise diplomasi. Merkezi Irak hükümeti ile Kuzey Irak’taki Kürdistan özerk yönetimi ile (Barzani) ve en önemlisi de ABD yönetimi ile bu konudaki mutabakat görüşmelerinin olumlu bir noktaya geldiği söyleniyor.
Bu hazırlıklar, operasyonlar yürütülüyor ama öte yandan PKK da terörü günden güne tırmandırıyor.