Merkez Bankası türbülanstan korktu!

17 Ocak 2008

Dünya borsaları; ABD’nin tepetaklak gitmesinden etkilenirken; TCMB de tedirgin oldu. Türbülans sırasında dolar/YTL kurları 1.15 seviyesinden, 1.18 seviyesine çıktı diye, faizleri 25 baz puan indirdi. Dünkü yazımda; “Bu arada dünyadaki çalkantının PPK’nın faiz indirim kararını etkilemesi bence hata olur. Zira bono cephesi faiz indirimi umuduyla ayakta kaldı son bir kaç günde... Bu umudun çökmesi bonoya satış getirecek, paritedeki hareket de döviz cephesine bir alış getirirse; kısa süreli de olsa; garip bir “sarmal ile uğraşıyor olabiliriz” diye yazmıştım.Korktuğum başıma geldi ve TCMB türbülanstan korkup faizleri 25 baz puan indirdi. Gecelik faizler yüzde 15.50’ye (bileşiği de 16.76) indirildi. Ancak bu bileşik faiz; halihazırdaki yüzde 16.30’luk bono getirilerinin üzerinde. Yani bono taşıyanlar için ‘zararına fonlama’ sürüyor. Global finansal piyasalarda ‘kan gövdeyi götürürken’ yerli yatırımcılar dışında kaç yabancı yatırımcı ‘zararına fonlamaya’ katlanacaktır?Dünkü yazımda da belirttiğim gibi bonoya kısa vadede bir satış gelebilir. En azından alışın azalması, faizlerin sınırlı da olsa yükselmesine neden olabilecektir. Zira elinde YTL bulunan yatırımcılar en azından bir ay daha TCMB faizinden paralarını değerlendirebilirler. Neden bono alsınlar ki?Buna karşın döviz cephesinde satışla karşılaşmak, YTL’nin yeniden 1.17’lere doğru hareketlenmesi şaşırtmayacak. Dün değindiğim gibi “garip bir sarmalla” uğraşabiliriz. 1.1550 seviyesinin “teknik” dip seviyelerini oluşturması, aşağı yönlü hareketi sınırlayacaktır. Ancak faizlerin 50 baz puan yerine 25 baz puan indirilmesi kurların yukarı yönlü hareketini de sınırlayacak. YTL’nin en azından bir süre daha değerli kalmasına neden olacaktır.TCMB enflasyonla mücadelede düşük kuru bir silah olarak görüyorsa, 25 baz puanlık indirimi açıklamakta zorlanmayacaktır. Henüz kararla ilgili açıklama gelmedi. Ancak daha önceki söylemlerinde “elektrik ve doğal gaz zamlarına rağmen enflasyonun kontrol altında olduğu” yorumunu yapan TCMB, 25 baz puanlık indirimle, daha önceki söylemlerini bir anlamda yadsımış oldu.25 baz puan varolan enflasyon “hedefi” için doğru bir indirim olabilir. Başta ekonomistler olmak üzere; varolan hedefi “doğru” kabul edenler için, 25 baz puanlık indirim de “doğru” bir karar. Ancak benim gibi kullanılan endeksin “doğru olmadığını” ve değişmesinin şart olduğunu düşünenler içinse “hatalı” bir karar.Zira global türbülanstan korkarak yapılan (FED’in bile 50 baz puan indirim yapması beklenirken) 25 baz puanlık indirim; Türk piyasalarını vuran bir salvo geldiğinde; hiçbir hal ve şart altında bir işe yaramayacaktır. Boşu boşuna yüksek faiz ödemeye devam ediyoruz!

Devamını Oku

Hepsi kıpkırmızı!

16 Ocak 2008

Dün akşam yurt içi piyasaların kapandığı, ABD borsaların açıldığı sırada bu yazı yazıldı. Her şey düşüyordu! Piyasa ekranlarında düşüşler kırmızı, yükselişlerse yeşil ya da mavi ile gösteriliyor. Borsalardan; döviz kurlarına, emtialardan; bono faizlerine kadar nerdeyse her şey düşüyor, düşten dolayı da bütün ekranlar kıpkırmızıydı. (YTL ve ABD 10 yıllık bono fiyatları gibi birkaç istisana dışında...)Piyasalarda adeta kan gövdeyi götürdü. Önceki gün ABD’de Citibank’ın 18.1 milyar dolar zarar açıklaması... Ardından gelen Aralık ayı perakende satışlarının beklenenden düşük, dün ve bugün açıklanan enflasyon rakamlarının beklenenden yüksek çıkması piyasaların son gücünü de tüketti.Son umut; FED’in “olağanüstü” toplantı yapması ve faizleri bir an evvel indirmesiydi! FED’den de bu yönde bir sinyal gelmeyince herşey kızardı! Buna bir de AB bölgesi büyüme tahminlerinin düşürüleceği yönünde Avrupa Merkez Bankası ECB’nin yorumlarının eklenmesi işin tuzu biberi oldu.Dow Jones endeksi 12,392’ye kadar geriledi. Bu yazı yazıldığı sırada borsa henüz daha kapanmamış ancak kayıpların önemli kısmı geri alınmıştı. Kayıplar 25 puana kadar gerilemişti.Asıl önemli hareket emtialar ve döviz cephesindeydi. Altın; 900 dolarlardan, 880’lere; petrol 90 doların altına geriledi. Bir de dolar/euro paritesinde oldu. ECB’nin düşük büyüme konusunda geç saatlerde yapmış olduğu yorumlar, euroyu dolar karşısında geriletti. Büyüme düşecekse, euro cephesinde de faizlerin düşme ihtimali artmış demektir. Faizi düşen dolara karşın faizi yüksek kalan euroya olan talep ‘azalınca’ değeri de düşmeye başladı ve 1.4596’ya kadar geriledi.Aşırı alım/satımEşikaltı krizi ile başlayan ve resesyon endişeleriyle beslenince; hisse senetlerinde hızlı satışlar, emtialarda da hızlı alımlar oldu. Hem alışlar, hem de satışlarda “aşırı bölgeye” gelindi. Aslında “aşırı korku” bölgesine gelindi. Son hareketlerin çok önemli kısmı korkudan kaynaklansa da bir kısmı da FED’e yapılan ‘faiz indirim’ şantajının bir parçası. Neyse az kaldı FED toplantısına. FED’in “acil” bir toplantı yapma ihtimali çok az. Piyasaların gözünde ’zaten faiz indirimlerinde geç kaldı’. Bir de acil toplanarak ‘karizmayı’ bir kez daha zedelemeyecektir. Bu arada artık 50 baz puan kesin gibi. 25 gelirse piyasaya yetmeyeceği, 75 gelirse işlerin çok ciddi olarak bozulduğunun bir tür itirafı olacağından borsalar yine düşecektir.Bu arada FED’in toplantısına kadar, piyasalar “aşırı” bölgelerden “normale” doğru harketleneceklerdir. Hiç bir piyasa sonsuz düşmez, ya da çıkmaz!Eğer Dow Jones endeksi 12,500’ün üzerinde ya da 25-50 puanlık bir eksi ile kapatmışsa “düzeltmeler” başlayacaktır. Yine bir tür “dead cat bounce” sendromu. Borsalar yükselecek, altın başta olmak üzere emtialara satış gelecektir. Nereye kadar süreceğine bilâhare bakacağız!*****Kurdaki hareket sınırlı kaldıParİtedekİ hareket “doğal” olarak YTL kurlarında da hareketi tetikledi ve kur 1.18’in üzerine yükseldi. Şimdilik bugün yapılacak Para Piyasası Kurulu (PPK) nedeniyle bonolarda ciddi bir hareket olmazken, kurlardaki hareket de “görece” olarak sınırlı kaldı. 1.1550’lerde “dip” yapan YTL kurlarında, paritede doların değer kazanmasına paralel yükselişler olabilecek. Ancak bunların bir kriz olarak algılanması için henüz daha erken. Zira “çöken” ABD piyasalarının gelişmekte olan ülke piyasalarıyla destekleneceği fikri (de-coupling) halen daha ciddi taraftar bulabiliyor. Bu arada dünyadaki çalkantının PPK’nın faiz indirim kararını etkilemesi bence hata olur. Zira bono cephesi faiz indirimi umuduyla ayakta kaldı son bir kaç günde... Bu umudun çokmesi bonoya satış getirecek, partedeki hareket de döviz cephesine bir alış getirirse; kısa süreli de olsa; garip bir “sarmal” ile uğraşıyor olabiliriz.

Devamını Oku

Enflasyona rağmen faiz indirimi!

15 Ocak 2008

FED aman ABD ekonomisi resesyona girmesin, büyüme hızı düşmesin diye enflasyonu ikinci plâna atıp faizleri indiriyor. Ağustos’tan bu yana faizlerini 100 baz puan indirdi. Ocak sonundaki toplantısından da 50 baz puan indirim bekleyenlerin oranı yüzde 60’ların üzerinde. Faizlerin 3.75’e indiği bir ortamda ABD tüketici enflasyonu 4.6 seviyelerinde. Neredeyse 100 baz puanlık bir “negatif faiz” söz konusu ABD’de...Bizde neyse ki halen daha “pozitif faiz” var. Yani faizler, enflasyonun üzerinde. Buna rağmen hedefler tutmuyor. 2006 yılında enflasyonda hedef yüzde 5 iken, yüzde 9.65; 2007’de de yüzde 4’lük hedefe karşın gerçekleşme yüzde 8.4 oldu. TCMB enflasyon hedeflerinde; dünyanın en yüksek nominal ve de reel faizine rağmen başarılı olamadı. 2006 Haziran’ındaki 425 baz puanlık artış bile hedeflerin tutturulmasında yeterli olamadı. Bir anlamda boşu boşuna yüksek faiz ödemiş olduk.Hedefler tutmadı çünkü belirlenen hedefte bir sorun var. TCMB’nin “hedef” te revizyona gitmesi artık şart! Revizyon enflasyon hedefinin yüzde 4’ten, tutturulabilecek seviyeler olan yüzde 6 veya 8’e değiştirilmesi değil, hedeflenen enflasyon “tanımının” revize edilmesi gerek. TCMB de FED’in izlediği “Enerji ve Gıda Dışı Enflasyonu (EGDE)” gibi bir endeksi takip ederek, en azından hedefini kontrol edebileceği değişkenler üzerine oturtabilir. Bu hedef daha çok “içsel” faktörleri yansıtacağından, tutması tamamen TCMB’nin ve de hükümetin sorumluluğunda olacak. Kimse tutmayan enflasyon hedefinin ’suçunu’petrole yada buğdaya atamayacak. TCMB’nin belirlediği faiz oranın, dünya petrol fiyatları üzerinde en ufak bir etkisi yok. Yüksek faiz oranı; YTL’ye olan talebi arttırarak kurları düşürüyor. Bu da yüksek petrol fiyatlarının etkisini “kamufle” ederek dünyadaki artışın daha az hissedilmesine yol açıyor. Zahiri bir durum yani !Geçtiğimiz yılın son 8 ayı boyunca piyasa katılımcıları paralarını faizlerdeki düşüş beklentisiyle; TCMB’nin gecelik faizinden daha düşük getiri sağlayan bonolara yatırdÜmışlar. Yani katılımcılar daha düşük faize razıyken; TCMB ısrarla, ’yanlış ve tut(a)mayan bir hedef’uğruna faizleri yüksek tutmuş durumda. Bu yüzden de Hazine gereğinden fazla faiz ödemek, ihracatçı düşük kurla boğuşmak zorunda kaldı. Bu hafta yapılacak toplantıdan; bankaların hazine bölümleri daha çok 50 baz puanlık bir indirim beklerken, ekonomistler 25 baz puan bekliyor. Hazineciler faizlerde düşüş olacak diye almış oldukları bono pozisyonlarının bir an evvel kâra geçmesi için yüksek oranlı indirim bekliyor/talep ediyorlar. Diğer yandan ekonomistler; varolan hedefi “veri” olarak kabul ediyorlar ve bu verinin değiştirilmesinden çok, bu veriye göre yapılması gerekeni göz önüne alıyorlar. Varolan hedef doğru mu diye sorgulayanların sayısı ise oldukça az !TCMB “indirim sezonu” açıldığından bu yana 175 baz puanlık indirim yaptı. 25 yada 50 baz puan yerine 150 baz puan indirim yapılsa toplamı 325 baz puan eder. Haziran 2006’daki 425 baz puanlık artışı geri alabilmek için halen daha 100 baz puanlık indirim imkânı var. Kaldı ki Haziran 2006’daki kriz öncesinde dolar/YTL kurları 1.30’lardaydı, şimdilerde 1.15... TCMB; yel değirmenleriyle değil, doğru bir “hedefle” mücadele etmeli. Yeni ve gerçekçi bir endeksi hedefleyerek, faizleri daha hızlı indirmelidir. Faizler bugün 50 değil, 150 baz puan inse; piyasalarda ciddi bir değişim olmayacak, talep te ciddi bir artış (hele ki dışarıda böylesi bir kriz varken) olmayacaktır.

Devamını Oku

FED’in seçimi

15 Ocak 2008

FED elinden geleni ardına koymuyor, piyasaların normale dönmesi için. Başkan Bush da... Önce ev kredilerinin faizlerini dondurmak (I. Bush Planı), ardından da 100 milyar dolarlık vergi indirimi paketi geliyor (II. Bush Planı). Bank of America, Countrywide adlı, “eşikaltı” krizinin ilk ‘kurbanını’ satın alacağını açıkladı. Daha öncesinde Singapur’lu devlet holdinginin (Temasek) Merrill Lynch’e ortak olması, 800 milyar dolarlık (ABD’li şirketleri kurtarmak-pardon satın almak için) Suudi Devlet fonu oluşturulması da diğer önlemlerdi!Amaç hep aynı: piyasaların “normale” dönmesi!. Peki “normal” ne? ABD piyasalarında atılan her adım; FED’in faiz indirimleri, Bush’un planları hep cari fiyat seviyelerinin “korunması” için. En yüksek ev fiyatı seviyesi, Dow Jones’ta 14,000 seviyesi “normal” kabul ediliyor. Varlık fiyatları yukarı giderken mesele yok. Aşağı gitmesi; ‘engellenmesi’, ‘önlem alınması’ gereken bir durum olarak varsayılıyor.Bu varsayım nedeniyle de ABD’deki sorunlar hep ileriye ötelenmeye, çözüm zamana bırakılmaya çalışılıyor. Ancak “normal” kabul edilen seviyelerin sürdürülmesi mümkün değil. Mutlaka bir düzeltme olmalı. FED ve Bush yönetimi ‘politik’ davranmaktan vazgeçip, düzeltmeye izin vermeli. Bu kriz ancak; sıradan bir ABD vatandaşının da ev fiyatlarının en azından yüzde 20-25 düşmesini yani bu kadar ‘fakirleşmeyi’ kabul etmesiyle aşılabilir. Yoksa FED isterse faizleri yeniden yüzde 1’e düşürsün, ABD’deki bu sorun kolay kolay çözülemez! Eğer piyasalarda düzeltmeye şimdi izin verilmezse; bu önce resesyonu, ardından da kaçınılmaz bir şekilde ‘fakirleşmeyi’ getirecek. Mesele, artık sadece bir zamanlama meselesi! Bir de kontrol meselesi!Düzeltmenin kontrollü olması; zararın “yönetilebilir” olmasına, sorunun kısa sürede aşılmasına yardımcı olacaktır. Yok eğer düzeltme ertelenir ve sorun daha da büyürse, düzeltme hem çok daha “vahşi” hem de çok daha maliyetli olabilir. Tıpkı 2001’de bizde olduğu gibi. FED’in seçimi işte tam bu noktada. Şimdiye kadar piyasaları koruyup kollamaya çalışan bir tavır sergiledi. Ancak bunu da birbiriyle pek de koordineli olmayan, zamanlamaları uyuşmayan, bölük pörçük ‘panik’ paketlerle yaptı. İlk 25 baz puanlık indirimde ne enflasyondan ne de piyasaları kurtarmaktan vaz geçebildi. Ondan sonraki indirimlerde kafası karıştı ve şimdi Ocak ayının sonundaki toplantı bekleniyor. ECB ve İngiltere Merkez Bankası geçen hafta faizlerini değiştirmedi. FED’in faiz indirmemesi; hele hele piyasalar 50 baz puan beklerken; işleri iyiden iyiye karıştıracaktır.25 baz puan indirim ya da hiç faiz indirmemesi FED’in kredibilitesinde ciddi yaralar açacaktır. Bu ay sonundaki toplantıda FED ve Bernanke çok dikkatli olmak zorunda. Aksi takdirde hem güven bunalımı hem de doların dünya parası olma özelliği ciddi yara alabilir. 900 dolara gelen altın şimdiden doların tahtına göz dikmiş durumda!

Devamını Oku

Dünya bono alıyor!

9 Ocak 2008

Borsalarda; yıl sonu kapanışlarının mümkün olduğunca yukarıda olması için gösterilen çaba, yeni yılla birlikte açılan pozisyonlar karşısında dayanamadı ve hisse senedi piyasaları adeta çöktü.Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülke borsalarında ciddi düşüşler oldu. Kısa aralarla ve saman alevi misali yükselişlerle bu düşüşler arada bir mola verse de önümüzdeki günlarde süreceği, bu yılın “parayı koruma” yılı olacağı ilk günlerden belli oldu. Önceki gün Dow Jones endeksinde 17 Ağustos’un bile altında bir kapanış oldu. S&P 500 endeksi de 2003’ten bu yana gelen yükseliş trendinin altında bir kapanış yaptı.Diğer yandan ABD yönetimi ve FED’in piyasaları rahatlatmak için faiz indirimlerine gideceği beklentileri dengeleri daha da bozuyor. Başta altın olmak üzere emtia piyasalarında; ’düşen faizlerin yaratacağı enflasyondan’korunma “güdüsüyle” alımlar yapıldı. Altın başta olmak üzere bir çok emtiada tarihi rekorlar kırılırken, bono piyasaları da olan bitenden nasibini aldı. Nakitlerini korumayı düşünenler; en güvenli liman olan devlet tahvillerine yatırım yapmayı tercih edince, tüm dünyada bono faizleri düştü, bono yatırımcıları daha düşük getirilere razı oldular. Özellikle ABD’de özel sektör tahvili ve varlığa dayalı menkul kıymet piyasalarındaki güven bunalımı, “güvenli liman” olan devlet tahvillerine olan talebi arttıran bir diğer unsurdu.ABD 10 yıllık tahvil getirileri dün yüzde 3.77 seviyelerine geriledi. ABD’deki son yıllık tüketici enflasyonu (Kasım itibariyle) yüzde 4.3, FED fonlarının faizleri yüzde 4.25 iken 10 yıllık tahvil getirilerinin bu denli gerilemiş olması önemli. Bir yandan faizlerin daha da düşeceği beklentisi, diğer yandan da ABD piyasalarında yaşananların ’güvenli liman’arayışları ve yaşananların “panik” havasına bürünmesi bu kadar uzun vadede bu denli düşük getirilere razı olunmasının sebepleri. 17 Ağustos’ta yüzde 4.33’lere kadar gerilemiş olan 10 yıllıkların 3.70’e kadar teknik olarak düşme ihtimali var.“Global bono furyasından” Türk piyasaları da ’nemalanıyor’. Yıl başından bu yana yeni pozisyon açanlar bonoda alım yönünde hareket ederken, dövizde de satıcı oldular. YTL’de ’carry trade’e devam!. Yıla 16.70 bileşik seviyelerinden başlayan gösterge tahvilin bileşik faizi 16.20’ye kadar geriledi. Merkez’den bir hafta sonraki toplantıdan 50 baz puanlık bir indirimin beklendiği bir ortamda bonolara gelen alım daha bir anlam kazanıyor. Borsaların zaafiyeti, bonolara yarıyor. Bu yıl böyle geçeceğe benziyor.

Devamını Oku

2008’de Türkiye’de ne olur?

3 Ocak 2008

Dün; ABD başta olmak üzere yurtdışında 2008’in daha çok bir düzeltme ve konsolidasyon yılı olacağına değinmiştim. Eğer biraz da “puslu” hava gerçek olur ise bundan biz de mutlaka etkileniriz. Herkesin aklına cari açık ve bunun fonlanması sorunu gelecektir ki bence bu endişe edildiği kadar ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmayabilir 2008’de...Nedenine gelince, 2008’de Gayri Safi Milli Hasıla hesaplama yöntemi değişecek. Rakam ister 37 ister 45 olsun... Cari açığın GSMH’ya oranı yüzde 7-8 aralığından yüzde 6 seviyesine gerileyecek ki, görüntüde bile olsa gerilimi azaltacaktır. Cari açığın fonlanmasında ve ülkeye yabancı sermaye girişinde ciddi bir sorunla karşılaşmayacağımızı bekliyorum. Ancak fonlama maliyetimiz ve doğrudan yatırım yapanların getiri beklentileri 2007’ye göre 50-100 baz puan arasında bir artış gösterecektir. Merkez Bankası faiz indirmeye devam edecek. Benim beklentim yıl boyunca en azından 150 baz puanlık bir indirim (olmasını arzu ettiğim ve daha doğru olduğuna inandığım 250). Eğer ilk iki indirim 50’şer baz puanlık olur ise yılın ilk yarısında kurlarda aşağı yönlü hareket sınırlı kalır.Bu yıl Türkiye’nin kredi notunda mutlaka bir artış olacaktır. Yatırım yapılabilir seviyeye ulaşmamız zor olabilir ama, mutlaka bir veya iki not artışı ya da bir not artışı ve görünümde iki kademelik iyileştirme olacaktır. Not artırımları da Merkez Bankası’nın işini kolaylaştıracak, ödenen toplam faiz faturamızı aşağı çekecektir.200 baz puan ve üzerinde bir indirim olur ise kurlarda yılın ikinci yarısında 1.25-1.35 bandında kalınma ihtimali yüksek. Eğer ki euro/dolar paritesinde 1.30’ların altına inilir ise (ki düşük bir ihtimal) o zaman dolar/YTL kurlarında 1.35’lerin bile üzerine doğru bir hareket yaşanabilir. İMKB cephesinde ise tarihi 5 cent seviyelerine çok yakınız. 64-67.000 endeks seviyeleri konuşuluyor. Yaklaşık 10 bin puanlık ya da yüzde 16-18’lik bir potansiyel. [Dikkat! neredeyse bono faizlerine denk bir getiri beklentisi.] İMKB 100 endeksinde yükseliş beklentisine karşın; 48.200 seviyelerinde 2007’den kalan boşluğu (gap) kapatacak önemli düzeltmelerin yaşanacağını düşünüyorum. Yurtdışındaki puslu hava ağır basar ise 44.500’lere kadar uzanan derin bir düzeltme de yaşanabilir. Bu seviye önemli bir direnç olacaktır 2008 boyunca. Hisse senedi piyasalarındaki heyecanı fazla bulanlar, bonoları ciddi bir alternatif olarak düşünmeye başlayabilirler. YTL faizlerinin yıllardır keyfini çıkaranlar bu yıl da bono ve mevduat tarafında önemli kazançlar elde etmeye devam edeceklerdir. 2007’yi hemen hemen tüm piyasalar “zirvede” kapattılar. Bu da 2008’in daha çok bir düzeltme ve konsolidasyon yılı olma ihtimalini arttırıyor. Kasım ayında ABD’de başkanlık seçiminin olması da aslında bu ihtimali destekler bir durum.Bol karlı ve bol kârlı bir yıl olsun!

Devamını Oku

2008’de yurtdışında ne olur?

2 Ocak 2008

Adetten oldu, önce bu yıla dönük beklentileri de kayda geçirmek gerekiyor. 2007 tahminlerimdeki isabet oranlarımı bilahare yazacağım. Bu yıl “küre” ısınacak! (Fal gibi oldu ama olsun)Hem iklim hem de piyasalar açısından... Aralık sonuna geldik, halen daha kâr göremedik büyük şehirlerde. Yüksek yerler de çok az nasiplendiler henüz... Mart’a kadar umarım lapa lapa yağar da; barajdı, tarımdı derken biraz rahatlarız. Yoksa işimiz hem susuzluktan, hem de enflasyondan yanacak...Piyasalar cephesindeyse... 2007’nin ikinci yarısı ABD’nin “eşikaltı” krizinin tüm dünyaya ’bulaşmasıyla’ zorlu bir döneme girildi. Zararı sınırlayabilmek adına “baba” merkez bankaları olayın büyümeden kontrol altına alınması için hiç bir şeyi esirgemediler. FED faiz indirimlerini hızla devreye sokarken, likiditeye ihtiyacı olanların her türlü ‘ihtiyacını’ karşılayacak önlemler aldı, hatta kurallarda bile esnemeyi kabul etti. Önümüzdeki yılın en azından ilk çeyreğinde bu çabalar sürecek. FED olayın “suhulet” ile atlatılabilmesi için en azından ilk çeyrekte faiz indirimlerine devam edecektir. FED faizinin yüzde 3.75’e kadar bile inmesi söz konusu. ‘Resesyon’ “kesinleşir” ise daha aşağı inmesi işten değil...FED faizleri indirdiği sürece 2008’in ilk çeyreğinde borsalar düşüşe direnecek, hatta yükselmek için de çaba gösterecektir. Bu yıl içinde Dow Jones Endeksi’ndeki finans sektörü hisselerinden; Citibank-208.57, sigorta şirketi AIG-101.59, Amex-66.01 ve JP Morgan-31.22 puan Dow Jones’u aşağı çekmiş.Yeni yılın ilk çeyreğinde FED’in faiz inişleriyle eğer tüm hisseler aynı kalır ve toplam 407 puanlık finansal sektördeki kayıp kapanırsa (ki bu durumda Citbank’ın bir anda 30 dolardan 55 dolara çıkması gerekir ki oldukça zor) Dow Jones Endeksi’nde 14 binli seviyeleri yeniden görülmesi BİLE mümkün olabilecek !İlk çeyrekteki “zoraki iyimser” havadan sonraki dönemde; ABD ekonomisinin adına resesyon denmese bile oldukça düşük oranlı bir büyüme dönemine girilmesini, bunun da ister istemez tüm dünya ekonomisini (de-coupling teorisine rağmen) etkilemesini bekliyorum. (İlk çeyrek için Kazakistan öncü gösterge olacak !)Zira faiz indirimleri beraberinde (her ne kadar şimdilik kimse o tarafa bakmıyor olsa da...) enflasyon endişelerini arttırıyor. Bu da petrol ve altın başta olmak üzere emtialar yönelinmesine neden oluyor. 2008 içinde petrol fiyatlarında 103-115 dolar aralığına, altında da 860-890 dolara kadar bir yükseliş olabilecek. ‘Küresel ısınacak’ olmamız özellikle tarımsal emtialarda yeni rekorları beraberinde getirecek. Bu da doğrudan yine enflasyona ‘dönüşecek’. (Zirveler sonrası petrolde 70, altında da 700 doların altının görülme olasılığı hayli yüksek)Bu durum Çin’i de etkileyecek, Çin’deki enflasyon endişelerini daha da artıracak ve Çin’de faizler daha hızlı arttırılacaktır. Faiz artışları nedeniyle Yuan’ın hızlı değerlenmesine izin verilmese bile büyüme olumsuz etkilenecek, uzun yıllardan bu yana ilk kez tek rakamlarda kalabilecektir.*****Birkaç nokta tahmin:Dolar/euro paritesi : 1.54-56 aralığı görülse bile 2008’de 1.42 ve hatta 1.36 seviyelerine kadar dolar değer kazanabilir. Dow Jones endeksi: Önce 14.400 seviyesi test edilirse 12.000 seviyesinin altına inilecektir. Bol karlı ve bol kârlı bir yıl olsun !

Devamını Oku

Batık kredi ticareti hareketleniyor

30 Aralık 2007

TMSF’nin başlattığı tahsili gecikmiş alacak satışı, ekonominin rahatlaması ve global kredi koşullarının iyileşmesiyle çok büyük ilgi görmedi. Ancak son dönemde şartlar değişti! Amerika’daki kredi piyasalarının global yansımalarından endişe edilmesi ve bankaların bu sektörü daha iyi anlamalarıyla birlikte bazı finans kurumlarından yeni “havuz” satış haberleri gelmeye başladıBaŞta bankalar ve finansal kurumlar olmak üzere, ticari kurumların “Tahsili Gecikmiş Alacakları -TGA” (Non Performing Loans -NPL) finansal piyasalarda alınıp satılabiliyor. İlk akla gelen soru ’krediyi vermiş olan banka bu alacağını tahsil edemezken, bir başkası bunu nasıl tahsil edecek?’oluyor. Bankalar hem kurallar, hem de daha “tutucu” yapıları nedeniyle sorunlu kredileri zamanında ve verimli bir şekilde çözemeyebiliyorlar. Çözümleme çabaları hem uzun zaman hem de ciddi bir emek kaybına maloluyor. Bu konuda uzman olan kuruluşlar var. Sorunlu hale gelmiş olan kredileri bu kuruluşlar aracılığıyla çözmek hem ekonomik hem de çok daha hızlı. Finansal sistemde adeta “eleğin” en altındaki bu işle kimler, neden ilgileniyorlar? Batık kredilerin tahsili, borçlularla müzakerelerin yürütülmesi, hukuki zemindeki adımların atılması, zamanlamasının ayarlanması ve belki de hepsinden önemlisi borçlu “psikolojisinin yönetilmesi” artık bir uzmanlık haline gelmiş olmsı. Bu bilgi birikimine sahip olan Varlık Yönetim Şirketleri - VYŞ (Asset Management Companies -AMC) sorunlu kredileri belli iskontolarla satın alıyorlar. Banka iskonto edilmiş olan tutarı alıyor, defter değeri ile arasındaki farkı kâr ya da zarar (ki çoğunlukla zarar) olarak kayıtlarına yansıtıp defterlerini kapatıyor. Bir daha da o sorunlu krediyle ilgilenmiyor.Krizle ortaya çıkıyorSorunlu krediyi alan VYŞ; vadeyi uzatarak, yeni kredi vererek, ortak olarak veya bularak ya da kanuni takip yöntemlerinden biriyle tahsil yoluna gidiyor. Hiçbir yöntemin işe yaramadığı hallerde de VYŞ’de zararı sineye çekiyor.Dünyadaki her finansal kriz sonrasında bu tarz şirketlere yeni “hammadde” niteliğinde TGA’ların ortaya çıkması kaçınılmaz. Tıpkı 2001 krizinden sonra bizde de olduğu gibi. Sorunlu kredilerin önemli bir kısmı TMSF bünyesine alınan bankalardaydı. TMSF, 2004 yılına kadar TGA’ları çözümlemek için çaba gösterdi. Ancak yine kendi kurallarından dolayı birçok dosya çözülemez hale geldi. Bunun üzerine IMF’in de diretmesiyle bunların bir kısmı ihale yoluyla satışa çıkarıldı. İlk ihale 23 Ağustos 2004’te sonuçlandırıldı. 222.8 milyon dolar nominal değerdeki bir ’havuz’ 22.5 milyon dolar peşin fiyatla, Deutshce Bank’ın iştiraki olan Bebek VYŞ’ye satıldı. İkinci ihaledeki havuz 1 milyar dolarlıktı ve 9 Eylül 2005’te 161 milyon peşin ödeme ve yüzde 43’lük hasılat paylaşımı yöntemiyle Lehman Brothers - Finansbank - Fiba Holding ortaklığına satıldı. Her iki VYŞ’de “çözümlemelerini” başarılı bir şekilde sürdürüyor.Son olarak Yapı Kredi Bankası İMKB’ye gönderdiği açıklamada 540 milyon YTL nominal değerli (gecikme faizleri dışında kalan anapara tutarı) 24 gruba ait 69 şirketin TGA’larını satacağını açıkladı. Elde edilecek perfomansa göre buna yenileri de eklenebilecek.Sektör yaşatılmalıYine bir başka bankanın 250 milyon dolarlık içinde kurumsal, bireysel, tüketici ve konut kredilerinin de olduğu bir havuz için teklif topladığı; iki ayrı bankanın 100’er milyon dolarlık kredi kartı ve tüketici kredilerinden oluşan “pilot” havuzlarla ilgili çalışma başlattıkları konuşuluyor. Beşinci bir bankadan da 80 milyon dolarlık karma havuzunu da unutmamak gerek. VYŞ alt sektörünün gelişmesi, rekabetin ve yeni katılımcıların artması açısından önemli gelişmeler bunlar. Bankacılık sektörünün bu alt sektörü yaşatması ve koruması, uzun vadede kendisi için avantaj.Diğer yandan bu hareketlenmeleri bankacılık sektörünün önümüzdeki dönemdeki olası zorluklara hazırlanması olarak da yorumlamak mümkün. Satılması planlanan havuzlarda bireysel krediler (kredi kartı, ihtiyaç, konut, araba) öne çıkıyor. Anlaşılan hem varolanlarda tahsilat sorunları artıyor, hem de bankalar global piyasalarda “maraza” çıkması ihtimaline karşın ’pratiklerini’ artırmaya çalışıyorlar. Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak evlâdır ! *****TMSF’yi izleyen olmadı Türkİye’de bu ’alt sektörün’ oluşmasında TMSF’nin öncülük yapması, bunu sırasıyla kamu bankaları, özel bankalar ve finans kuruluşları, en sonunda da büyük perakende işi yapan kuruluşların takip etmesi bekleniyordu. Bu beklenti 31.8.2004’teki TMSF açıklamasında da, “Türkiye ekonomisinin yeniden yapılandırılması kapsamında önemli bir yer tutan TGA’ların (tahsili gecikmiş alacakların) satışı, aynı zamanda bankacılık sektörünün donuk aktiflerinin tekrar ekonomiye kazandırılması bakımından da önem taşımaktadır” şeklinde yer alıyordu.Ekonominin ve global kredi koşullarının 2004 sonrasında hızla rahatlamasıyla bu beklenti tam olarak gerçekleşmedi, TMSF’yi izleyen olmadı. VYŞ sektörü bir ara “hammadde” sıkıntısına bile düştü. Son zamanlarda bazı değişiklikler görülmeye başlandı. Hem ABD’deki kredi piyasalarının global yansımalarından endişe edilmesi, hem de bankaların bu sektörü daha iyi anlamalarıyla birlikte bankalardan yeni “havuz” satış haberleri gelmeye başladı.

Devamını Oku