Geçtiğimiz Cuma günü ABD’li yatırım bankası Goldman Sachs’ın ekonomisti “eşikaltı” kredilerden kaynaklanacak toplam zararın 400 milyar dolara ulaşabileceğini söylemiş. Zarar sadece konut kredilerinden kaynaklanmıyor. Bu kredilere bağlı türev ürünler ve yapılandırılmış menkul kıymetlerden doğacak zaralar da bu tutara dahil.Şimdiye kadar finansal piyasalardaki en büyük zarar rakamı 28 milyar dolarla 1998’deki Rusya/Uzakdoğu krizi sırasında yaşandı. Hesaplanan 400 milyar dolarlık zarar, bu tutarın 14 katı civarında.Olay sadece zarar yazılmasıyla da bitmiyor. Yazılan zararlar nedeniyle, borç veren banka ve finans kurumlarının sermayeleri azalıyor, bu da verilebilecek kredi rakamını düşürüyor. Bundan da önemlisi zararların yarattığı “kötümser ruh hali” yeni kredi açılmasının önündeki en büyük engel. Daha tutucu bir kredi politikası nedeniyle kredi arzında 2 trilyon dolarlık bir daralma olabileceği de yine aynı raporda belirtilmiş. Ayrıca daralmanın bir yıl gibi kısa bir zaman diliminde gerçekleşmesi halinde, bunun çok “ciddi bir resesyona” yol açabileceğine de değinilmiş. (Böylesi bir daralma; Türk bankacılık sisteminin sendikasyon kredilerinin yenilenmesi başta olmak üzere cari açık finansmanı ile ilgili bir çok konuda yeni tartışmaları beraberinde getirecektir. ABD’deki faizler in(diril)miş olmasına rağmen...)FED’in köşeye sıkıştığı ve enflasyon endişelerine rağmen, piyasaları kurtarmak adına yapmış olduğu radikal faiz indirimlerinin ardında yukarıdakine benzer hesapların yatıyor olması yüksek bir olasılık. Ancak bu indirimlerin bile piyasaları kurtarması hayli zor. 50 baz puanlık faiz indirimi sonrasında 14.198 ile yeni rekor kıran Dow Jones endeksi her kötü haberi, her zarar haberini ‘kulak ardı’ etmeye çabalasa da dün 13.000 endeks seviyesi test edildi. Kasım sonuna kadar piyasaların yukarda kalma ‘arzu ve çabalarına’ rağmen bu pek mümkün olamayacakmış gibi görünüyor. Malum Kasım ayı hedge fonların bilanço dönemi. Fon yöneticileri de ikramiyelerini yıl boyunca gösterdikleri performansa göre alacaklar. Kasım sonundaki (kağıt üzerinde de olsa) kapanışlar ne kadar yüksek olursa, ikramiyeleri de o kadar “şişman” olacaktır. Çaba o yönde...Ancak her kötü haber Dow Jones’da Ağustos ortasındaki 12.517 seviyesinin yeniden görülme ihtimalini arttırıyor. Hele ki bu hafta içinde herhangi bir gün 12.950’nin altındaki bir günlük kapanış bu ihtimali daha da arttıracaktır.Bugün, yarın yeniden konuşulmaya başlayacak 50 baz puanlık bir FED indirimi bile endeksi 13.500’lere doğru ancak yükseltebilecektir. Dışarının “etkisiyle” 58 binlere yükselen İMKB’de ister istemez bu havadan nasibini alıyor.
FED; enflasyonla mücadele konusunda “Gıda ve Enerji Dışı Tüketici Fiyat Endeksi”ni temel alıyor. İkinci dünya savaşı sonrasında, ABD’de yaşanan büyük kuraklıklar nedeniyle tarımsal ürün fiyatları çok hızlı artmış. 1970’lerdeki kriz sonrasında da, petrol fiyatları endeksler üzerinde çok ciddi oynaklık yaratmış. Bu “arızi” etkileri azaltabilmek amacıyla dönemin FED Başkanı Arthur Burns tarafından “Gıda ve Enerji Dışı TÜFE” endeksi yaratılmış. Bir anlamda iş biraz ‘sulandırılmış’. Bizdeki karşılığı da ‘D’ endeksi. Son yıllarda FED bu endekse bakarak politika faizlerini belirliyor. Aşağıdaki grafikte 1990’dan bu yana ABD’deki tüketici enflasyonun gelişimi yer alıyor. Tüketici fiyatlarındaki iniş çıkışlar daha sert olurken, gıda/enerji dışarıda tutulduğunda daha “yumuşak” bir seyir izleniyor. FED de normal TÜFE’deki sert hareketlere bakıp “fevri/anlık” kararlar almaktan ‘kurtuluyor’! Bir sonraki grafikte ise 2001’den bu yana bizdeki TÜFE ve aynı şekilde “gıda/enerji dışında tutulduğunda oluşan TÜFE (D enflasyonu) görülüyor. Bizdeki endekslerde de daha yumuşak hareketler gözlenebiliyor. Enflasyon hesaplamasında oldukça büyük öneme sahip olan bu iki kalemin dışarda tutulması ilk bakışta akılcı olmayabilir. Hatta tıpkı FED’in yaptığı gibi işin ciddiyetinin “sulandırılması” gibi bile algılanabilir. Ancak olayın bir de Merkez Bankası (MB) boyutu var. Gıda fiyatları önümüzdeki ay çok büyük olasılıkla kuraklık nedeniyle yüksek çıkacak. Petrol fiyatları 98 dolarla rekor kırdı. Peki iki konuda MB ne yapabilir?Kuraklık doğadan kaynaklanan bir sorun. MB faizleri “faizleri yüksek tutarak yağmur yağdıramaz ki?” Petrole gelince... Spekülatörlerin ve hedge fonların yarattığı bir sorun. MB; YTL faizlerini yüksek tutarak bu spekülasyonu engelleyemez ki... Bunların bize olan etkileriyle baş edebilmek için “içeride” yapılanlar, aslına bakarsanız “yeldeğirmenlerine karşı savaş...” MB tek yapabildiği, yüksek YTL faizleri sayesinde düşen kurlarla petrol fiyatlarının enflasyon etkisini “zahiri” olarak azaltabilmek. Zahiri diyorum zira artan petrol fiyatları; düşen kurlar nedeniyle pompaya sınırlı yansısa bile, ileriye dönük dış ticaret dengesine “mutlak” doğrudan negatif olarak yansıyor.Ekim ayı itibarıyla TÜFE yüzde 7.70 yıllık seviyeye ulaşmış buna karşın “D enflasyonu” yüzde 6.26’da kalmış durumda. MB’nın politika faizleriyle yapabileceklerinin önemli kısmı da aslında bu bölümde yer alıyor. Bu yazı yazıldığında PPK kararı henüz açıklanmamıştı. Her ne açıklanmış olursa olsun politika faizlerinin belirlenmesinde ve önümüzdeki dönemdeki enflasyon hedeflemesinde yapılabilecek değişikliklerde; kanun değişikliği gerekse bile; bu durumun dikkate alınmasında fayda olacaktır. Böylelikle MB bir anlamda “anlamsız” bir mücadele adına faizleri yüksek tutmaktan kurtulabilir. Aksi takdirde MB gereksiz yere; hem kendine güven problemi, hem de kredibilite kaybı yaşayacaktır.
ABD’de işler iyice karıştı, gelen haberler yatırımcıları tedirgin ediyor. Sadece finans kurumları değil, reel sektör şirketleri de zarar açıklıyor. Gözler piyasalarını kurtarıcısı FED’e çevrildi. Kısa vadede yeni bir faiz indirimi gündeme gelebilir. Ancak bu pansuman tedbirler, taşların yerine oturması için yeterli olmuyor. Piyasalar için riskler artıyorGeçtiğimiz haftanın finansal piyasalardaki belki de en önemli olayı; ABD’deki General Motors’un beklenenden çok daha fazla ’zarar’ açıklamasıydı. Finansal kurumlardan birbiri ardına zarar açıklanmasını adeta ’kanıksamış’ olan piyasalarda, reel sektörden böylesi zarar gelmesi kafaları karıştırdı. Buna bir de ABD’de devlet destekli mortgage şirketlerinde kamu otoritesinin inceleme başlatması eklenince, hafta ortasından itibaren moraller bozulmaya başladı. Yakında yeniden FED’in faiz indirimi konuşulmaya başlanırsa şaşmamak gerek. Hatta bunu “olağanüstü” toplantıyla bile yapacağı konuşuluyor olabilir. Zira bir sonraki toplantıya neredeyse bir ay zaman var!.. Piyasaların bu kadar dayanması hayli zor görünüyor. FED, nasılsa bundan önce iki defa piyasaları “kurtardı”, bir kez daha kurtarsa ne olur ki? İndirim işe yaramıyorFED’in faiz indirimleri hisse senedi piyasalarında kısa vadeli iyimser rüzgârlar estirse de aslında temel olarak pek bir işe yaramıyor. Hele ki hem finansal sektörden, hem de reel sektörden zarar haberleri ya da tahminlerin altında kârlar gelirken...Kolay spekülasyonFaiz indirimleri borsaları toparlamaya yetmese de, hisse senedi piyasalarından umudunu kesen hedge fonların emtia piyasalarında daha kolay pozisyon almalarına, bu piyasalarda daha kolay spekülasyon yapmalarına ’yardımcı’ oluyor. Hatırlanacak olursa petrolün varilinin 70’lerden 98 dolarlara; altının ons’unun da 650’den 845 dolarlara çıktığı hareketin başlangıcı; FED’in bankalara sağladığı fonlamanın faizini yüzde 6.25’ten 5.75’e düşürdüğü, 17 Ağustos günüdür. Petrol ve altın yükselmezFaiz indirimleriyle başlayan son harekette; petrol, altın, gümüş başta olmak üzere bir çok emtia fiyatı ya tarihi rekorlar kırdı ya da zirve tazeledi. Petrol 100 dolarlık “hedefine” çok yaklaştı. ABD ham petrolünün bir kontratı 98.63 dolar ile “hedef zirvenin” sadece 1.37 dolar altında kaldı. Yakında bir şekilde 100 dolar fiyat ekranlarda “yakılacak” görünüyor. Buralara kadar gelinmişken, insanların aklına bu fiyatı “nakşedebilmek” adına da bu hareketler yapılacak. Önümüzdeki dönemde düşüşler olsa da; yeniden 100 dolara gelinmesi, burası daha önceden görüldüğünden çok da fazla yadırgamayacak. Ha keza altındaki 845-860 bölgesi için de bu sav geçerli.ABD ekonomisinin zafiyet geçirmesi; bir-iki yıllık bir düzeltme dönemine girilme ihtimalinin artması, emtia spekülasyonlarında daha yukarıların görülmesini de zorlaştırıyor. Hatta altın 845 dolar, petrol 98.63 dolar ile zirveler görülmüş bile olabilir. Değilse bile yukarı potansiyel son derece azalmış, düzeltme/düşüş ihtimali artmış görünüyor. Euronun hedefi 1.50FED faizleri indirince, faizi düşen dolardan daha yüksek faizli paralara hızlı bir kaçış yaşandı. Bundan da en fazla euro etkilendi ve 1.4752 ile bir rekor da burada yaşandı. Euro/dolar paritesinde 1.50 yeni “hedef seviyesi”. Bu seviyenin görülmesiyle yukarıda sözünü ettiğim düzeltmelerin yıl sonundan önce başlama ihtimalini de yükselecek. Çin’den gelecek ‘revalüe’ haberi ABD’yi rahatlatacakGeçtiğimiz haftanın dolar karşısında en fazla direnen “metası” euroydu. Euroda 1.50 hedefi oldukça net olarak önümüzde... Diğerlerinde yeni zirve görülmese bile euro 1.50’yi zorlayacak görünüyor. 1.50 sonrasında ya da geçen Cuma günü görülen 1.4752 seviyesini zirve kabul ettiğimiz takdirde 1.42 ve hatta 1.37’lere kadar bir düzeltme olacak görünüyor. Ancak Çin’den ABD’yi rahatlatacak yuanın hızlı ’revalüe’ edilmesine yönelik bir haber gelmez ise euro paritesindeki düzeltme hareketleri daha yavaş olacaktır. 150 dolarlık hedef başka baharaPetrolde zirvenin 98.63’te görüldüğünü varsayarsak, düzeltmelerde sırasıyla 91.50, 86.50 ve 83.60 seviyeleri ilk hedefler. Bu arada spekülatörler halen daha 100 dolar diye ’tuttururlarsa’ ellerinin ayarı kaçabilir ve 103.50 hatta 111 seviyelerine kadar bile bir yükseliş olabilir. 150 dolarlık yeni “hedef” bir başka bahara...Düzeltmede 743 dolara gerileyebilirAltında; 845 ile kısa vadeli hedefe ulaşılmış durumda. Tıpkı petrol ve euroda olduğu gibi yukarıda 860’da yeni bir zirve hedefi var. Şimdilik 845’in zirve olduğu varsayımıyla; (kaçınılmaz) düzeltmede sırasıyla 797, 767 ve 743 dolar/ons seviyelerinin test edilmesi söz konusu. Dolar/YTL’de yukarı hareket kaçınılmazDolar/YTL’de 1.1580’in altında bir kapanış olması 1.0440 seviyelerini bile resmin içine sokacaktır. Ancak yukarıdaki tüm düzeltme hareketleri yaşanırken YTL’de de düzeltme kaçınılmaz. 1.2075’in üzerinde kapanış olması; sırasıyla 1.2350, 1.2570 ve 1.2810’a doğru bir hareketi başlatabilir.
Euro; dolar karşısında onbeş yıl önce gördüğü 1.4577 seviyesine en yakın 1.4571 seviyesine kadar yükseldi. 15 yıl önce euro yoktu. Ancak euroyu oluşturan eski AB paraları ile yeni para birimi arasındaki paritelere dayanarak yapılan hesaplamalar neticesinde 1.4577 bulunuyor. Reel olarak da rekor kıran petrolden sonra (dün 96.77 ile ABD ham petrolü WTI’ın birinci kontratı yeni bir rekor daha kırdı) euro da tarihi bir zirveye geldi. Altını da unutmamak gerek, 825 dolarla yeni bir zirve daha görüldü. Dolar ‘mum gibi erimeye’ devam ediyor. Eğer ABD yönetimi ve FED doların değer kazanması yönünde bir politika oluşturmazlar ise 1.50 bir sonraki “net hedef”. Doların değer kaybı ABD ekonomisinin dış ticaret açığının kapatılması açısından avantaj sağlıyor. Ancak düşen dolar aynı zamanda “enflasyon” sorununu da beraberinde getiriyor.Sadece petrol bazında baktığımızda; yıl başında petrolün varili 61 dolar, parite ise 1.32 seviyelerindeydi. Bugün gelinen noktada petrol fiyatı 96.50 dolara çıkarken, parite de 1.4550’ye yükseldi. 2 Ocak’tan bu yana petrol fiyatı dolar bazında yüzde 58.20 (18 ocak’taki 50 dolara göre ise yüzde 93) artmış durumda. Parite dikkate alınıp euro bazında bakıldığında ise artış yüzde 43.50 dolaylarında. Her ne kadar FED; politikalarını petrol ve gıda dışı enflasyona göre belirlese de, ‘konut kredisi ödeyicisi’ durumundaki sıradan ABD vatandaşının enflasyonuna petroldeki bu artış doğrudan etki ediyor. Bir başka deyişle “kredi ödeyebilir gelirde” doğrudan azalma oluyor. Bu da konut kredilerinin geri ödenmesinde yeni sorunları ortaya çıkarabilir. Artık kaçınılmaz görünen 100 dolar hedefine ulaşılınca sorun biraz daha büyüyecek. Olsun... Mesele şimdilik doların zaafiyeti üzerine kurulmuş durumda ve oyun buna göre oynanıyor. Paritede 146’lı seviyeler aşılır, 1.50’lere doğru harekte başlarsa piyasalardaki “dengesizlik” daha da çarpıcı hale gelecek, global enflasyon daha fazla konuşulur olacak.. Dow Jones’ta (DJI) 13.500 seviyesi önemli. Son iki haftada bu seviyenin altında bir kapanış olmaması için her türlü çaba gösteriliyor. 13.475’in altında bir kapanış olması durumunda bu çabalar boşa çıkabilir ve 13 binli seviyelerin altına inilebilir. Eğer DJI 13.475’in altında kapanış yapar ve bu arada da euro paritesinde yeni bir zirve görülmemişse piyasalarda kısa vadeli de olsa bir düzeltme başlayabilir. Özellikle de petrol 97.50-97.90 dolar, altında da 845-855 dolar aralığı görülmüş ise bu olasılık daha da artacaktır. Şimdilik bu seviyeler test edilene kadar pozisyonlar korunacak.
Yaklaşık üç yıl önce gazetenin santralindeki arkadaş aradı. ‘Liseden Fizik hocanız Cumhur Işın arıyor’ dedi ve telefonu bağladı. Kabataş Erkek Lisesi’nden (KEL) 1980 yılında mezun olduktan sonra neredeyse kendisinden hiç haber alamadığım hocam, beni gazete aracılığıyla buldu.Uzun yıllardır görüşmediğim, lise ikinci sınıfta hem fizik hem de kimya derslerimize giren ve üçüncü sınıfta da bizi mezun eden müthiş bir öğretmendi. O dönemden gayet iyi hatırladığım Edebiyatçı Ayten Hanım ve matematik öğretmenim Nuri Bey’in yanında daha tecrübesizdi. Buna karşın fedakâr, birşeyler öğretmek için elinden ne geliyorsa yapan, öğrenciyi ‘yük’ olarak görmeyen, öğrencilerini seven bir öğretmendi. Sorunu olanla ilgilenen, gerektiğinde elindeki, avucundakini bile öğrencileri için harcamaktan çekinmeyen, yetmediği yerde onlara burs bulmak için uğraşan “nesli tükenmiş hocalardan” biriydi. Bu yıl kendisinin Kabataş Erkek Lisesi’ndeki 30. yılı (yazıyla da yazayım... otuzuncu yıl). Okula ilk atandığında; “Hamam Sınıfı” olarak anılan, 106 ile 112 (yanlış okumadınız yüzoniki öğrenci bir sınıftaydı 1978-79 öğretim yılında) arasında değişen mevcuduyla 2 Fen B’ye ders vermeye başladı. O denli kalabalık sınıfı, henüz başlarında olduğu öğretmenlik kariyerinin amatör ruhuyla kucaklamayı başardığını hatırlıyorum. Evet bu kadar kalabalık sınıfla başa çıkmak hayli zordu. Sınıfta uğultunun eksik olduğu pek söylenemezdi. Ama yine de Cumhur hoca kâh kızarak, kâh eğlendirerek bir şekilde sınıfa hakim olmayı başarır, hepimize bir şeyler öğretebilmek için çabalardı.Son sınıfa geçtiğimizde mevcudumuz yarıya düştü ve hepimizi üniversite sınavı heyecanı sardı. O dönemde de Cumhur Hoca bizler için elinden geleni yaptı. Daha sonraki yıllarda Kabataş’tan ilk mezun ettiği bu sınıfla bağlarını hep korumaya çalışmış. En son bulduklarından birisi de bendim ve hocamız okuldaki otuzuncu yılını ‘ilk göz ağrısı’ olan 3 Fen B sınıfıyla kutlamak istedi. Yakında emekli olmayı düşünmesine rağmen öğrencileriyle fizik projeleri üreten ve halen daha okul için bir şeyler yapmaya çalışan, yeni bir fizik labaratuarı kurulması için çabalayan hocamızın bu isteğini tabiiki kıramazdık.. Bugün akşam 1980 yılında Kabataş Erkek Lisesi’nin 3 Fen B sınıfından mezun olan arkadaşlar tam 27 yıl sonra ilk defa, Cumhur Hoca’nın 30. yılını kutlamak için Feriye Lokantası’nda toplanıyoruz. Ulaşabildiklerimiz gelecek, ulaşamadıklarımızda umarım bu yazıyı okuyup gelirler sevgili Cumhur hocamız için....Piyasalar için bir not: ABD’de Citibank ve bir kaç yatırım bankasının yeni sermaye artışına ihtiyaç gösterecek kadar zarar etmelerine rağmen piyasalar “yıkılmıyor”. 85 bin artış beklenen tarım dışı istihdam verisi 166 bin artış olarak açıklandı. Son bir kaç ayda FED’in desteğiyle ayakta durabilen piyasalar data sonrası bu sefer de (!) ekonomide işler yolunda gidiyor diye toparlandı. Kasım sonuna kadar dayanacaklar!
Dünkü gazetelerde TİM Başkanı Sayın Oğuz Satıcı’nın; Merkez Bankası (MB) Başkanı Sayın Yılmaz’ı kastederek, “Kim rahat uyumak istiyorsa, Türkiye’ye bu faizi ödetmez!” dediği yer alıyordu.MB’nin faizleri önceden ve daha hızlı indirmeye başlamış olması gerektiğini savunanlardan biriyim. Benim savım oldukça basit.Geçen sene Haziran ayındaki kriz sırasındaki 425 baz puanlık artışın gereğinden fazla, “fevri” bir tepkiydi. “olağanüstü” alınan kararlar, işler yoluna giridiğinde yine “olağanüstü” bir hızla “normale” döndürülmeliydi. Faizleri yüksek tutarak gereğinden fazla bir maliyet ödüyoruz. Şimdiye kadar ödediğimizin üzerinde bundan sonra ödeyeceklerimiz de cabası! Birçok köşe yazarı ve ekonomiste göre faizlerin yavaş indirilmesi enflasyonla mücadele de MB’nın elini güçlendiriyor. Amaç sadece enflasyonu indirmekse o zaman biz faizleri yüzde 25’e hatta yüzde 40’a çıkaralım, bir YTL 2 dolar alır hale gelsin. Herkes YTL edinebilmek malını bir an elden çıkarabilmek için fiyat kırsın, deflasyon olsun. Böyle bir şey mantıklı olur mu? Tabii ki hayır. TİM başta olmak üzere, bir çok meslek kuruluşu tarafından son PPK toplantısından önce tam sayfa ilanlarla MB’na faizleri hızlı indirme çağrısı yapılmıştı. Bu “salvo” halen daha devam ediyor. Peki faiz konusunda sadece MB suçlamak doğrumu? Bu konuda ’hem nalına hem mıhına’ vurmak gerek. Evet, faiz oranları konusunda son karar verici MB. Ancak faiz indiriminin şartlarının oluşması konusunda hükümetin hiç mi sorumluluğu yok ? Olmaz mı? En basitinden bütçe dengelerinin korunması ve iç borç dinamiklerinin iyileştirilmesi hükümetin sorumluluğunda. 2007 başında IMF ile birlikte açıklanan faiz dışı fazla hedefi yüzde 6.7’ydi. Ancak konunun uzmanları yıl sonu gerçekleşmesinin yüzde 3.9 ile 4.25 arasında kalınacağını belirtiyorlar.Bu konuda kimse hükümetten hesap sormuyor, ya da tam sayfa ilan vermiyor gazetelere. FDF önümüzdeki yıl içinde yüzde 5.5 açıklanmış durumda. Hazır AKP ciddi bir kamuoyu desteğiyle iktidar olmuşken, neden piyasalardaki iyimser havadan faydalanıp ilerisi için önlemleri bugünden almaz da herşeyi MB’dan bekler?Elektrik zammı ve sosyal güvenlikte bir an evvel yapılması gerekenler yapılsın ki, biraz olsun “cephane” biriktirebilelim. Bu konularda MB’nin yapacağı hiç bir şey yok! Top hükümette. Onlar da gece yatarken biraz düşünsünler, sadece MB değil !
Pazartesi günkü Wall Street Journal’daki (WSJ) haber öncesinde, ‘FED faizleri indirecek mi?’ diye tartışılmıyordu bile... Tartışma, 25 baz puan mı, yoksa 50 baz puan mı indirim geleceği üzerineydi... Hisse senedi piyasalarını yukarı götürmek için FED’den beklenen faiz indirimi aslında iki tarafı keskin bıçak. Borsaların yükselmesi bireylerin kendilerini ‘zengin hissedip’ harcamaya devam etmeleri açısından önemli. Borsalara ‘doping’ amacıyla kullanılmaya başlanan faiz indirimleri diğer taraftan doların değerinin düşmesine neden oluyor. Değeri düşen dolar nedeniyle bu sefer de başta petrol olmak üzere tüm emtiaların fiyatları artıyor. ABD petrolü WTI’ın 1 kontratı 93.68 ile tarihi rekor kırarken -hem de bu kez reel bazda- altın 795 dolarlara yükseldi. Kısa vadede iyimser etki yapacak olan faiz indirimi, uzun vadede tüm dünya ekonomilerine enflasyon olarak geri dönecek.Olsun önemli olan kısa vadeyi kurtarabilmek... Bunun içinde yine FED’e şantaj yapılıyor. Zira piyasalar kısacık zamanda indirimlerin “müptelâsı” oldular... Ama 25, ama 50 baz puanlık bir indirim... Yeter ki indirim olsun!WSJ’deki haber, FED’in piyasaları 25 baz puanlık indirime hazırlama amacına yönelik olabilir. Her ne kadar çoğunluk 25 baz puan beklese de, son günlerde 50 baz puanlık indirim bekleyenlerin sayısında önemli bir artış vardı. Hal böyle olunca 25’lik indirim; hele hele hiç indirim olmaması; piyasaların keyfini kaçırabilir. Bu da ilk aşamada ABD piyasalarına bir satış getirebilir. Dolar hem euro hem de emtialara karşı değer kazanırken, tüm varlık piyasalarında bir gerileme/düzeltme yaşanabilir.FED’in 25 baz puanlık indirimin yaratacağı “hayal kırıklığını” dengelemek adına finansal kurumların fonlama faizlerinde 50 baz puanlık indirime gitmesi de ciddi bir politika alternatifi. Böylelikle hem finansal kurumların yaşamakta olduğu fonlama problemlerini hafifletmiş, hem de piyasalara ‘enflasyon endişeleri’ olduğu mesajını aynı anda verebilir.Her iki politika faizinde de 50 baz puanlık indirim bana göre ciddi bir teslimiyet. Hem piyasalara ucuz fonlama gerektirecek sorun devam ediyor, hem de önümüzdeki dönemde enflasyon sorununa rağmen resesyon endişesinin arttığını kabul etmek anlamına gelecek ki, resesyon ‘varlık piyasalarının’ en çok korktuğu durum. Faizler 50 baz puan indirildi diye yaşanacak kısa vadeli bir ralli sonrasında resesyon korkusuyla, Kasım sonunu bile beklemeden ciddi satışlar görülebilir.
Dünkü piyasalarda olumlu bir havanın yaşanacağı, borsada da yukarı yönlü bir hareket olacağı tahmin ediliyordu. Hatta İMKB 100 Endeksi’nde Cuma ve Pazartesi günlerinin kapanış ve açılışlarındaki 55.130-53.577 arasında oluşan “boşluğun” kapanacağı düşünülüyordu. Ancak dünkü piyasalardaki gibi bir “ralli” havası da pek beklenmiyordu. Üstelik Kuzey Irak belirsizliği halen daha sürmesine, ikinci seans sırasında ’PKK’nın ateşkes açıklamadığı’haberi gelmesine rağmen...Dün alımlar o denli hızlı başladı ki, bu seferde dünkü açılış ve Pazartesi kapanışı arasında 54.100 -54.703 arasında bir “boşluk” oluştu. Bu boşluk da bir ara ’kapanacak’ ancak o zaman kadar piyasa yukarı gitme çabasını sürdürecek görünüyor. Borsadaki yakın vadedeki hedef 56.750-57.850 seviyelerinde. Bu seviyeler; Kuzey Irak gerginliği (gerçi bir süre sonra piyasalar pek umursamayacak gibi görünüyor ya...) yaşanırken aşılır ise 61.700, hatta 64.250 ile yeni zirveler görülebilir.Sadece bizde değil, tüm piyasalardaki olumlu havanın ardında FED’den 31 Ekim’de yeni/yine! bir faiz indirimi geleceği beklentisi yatıyor. ABD piyasalarındaki faiz opsiyonlarına bakıldığında yüzde 64, vadeli kontratlara bakıldığında ise yüzde 84 ihtimalle 0.25 baz puanlık bir indirim gelecek. Eh bu da ’oyunu’; en azından Kasım sonuna dek sürdürebilecek taze kaynak demek.Kasım sonu yatırım ve hedge fonların, değerlemelerini ve “ikramiye/bonus” dönemlerini kapattıklar dönem. Kasım bittikten sonra da noel, yılbaşı geliyor derken yılı kazasız belasız kapatmak için çaba sarfedilecektir. Parite önemli...FED’in faiz indirimi beklentisi özellikle euro/dolar paritesi üzerinde etkili oluyor. Önceki gün 1.4350 seviyelerini test eden, ardından da 1.4180 seviyelerine kadar gerileyen parite, dün yeniden 1.4275 seviyelerine kadar yükseldi. 1.4350 önemli bir seviye. Bu seviyenin aşılması önce 1.4580 ardından da hem psikolojik hem de teknik olarak önemli olan 1.50 seviyelerinin test edilmesinin yolunu açabilir. Eğer zirve önceki gün görülmüş ise, düzeltmeler pariteyi 1.4115 ve ardından da 1.3950’lere kadar düşürebilir. Aslında bu da hem emtialar hemde tüm piyasalar için kısa süreli de olsa “sağlıklı” bir düzeltmenin habercisi olacaktır.