Merkez’in mücadelesi

Haberin Devamı

FED; enflasyonla mücadele konusunda “Gıda ve Enerji Dışı Tüketici Fiyat Endeksi”ni temel alıyor. İkinci dünya savaşı sonrasında, ABD’de yaşanan büyük kuraklıklar nedeniyle tarımsal ürün fiyatları çok hızlı artmış. 1970’lerdeki kriz sonrasında da, petrol fiyatları endeksler üzerinde çok ciddi oynaklık yaratmış. Bu “arızi” etkileri azaltabilmek amacıyla dönemin FED Başkanı Arthur Burns tarafından “Gıda ve Enerji Dışı TÜFE” endeksi yaratılmış. Bir anlamda iş biraz ‘sulandırılmış’. Bizdeki karşılığı da ‘D’ endeksi. Son yıllarda FED bu endekse bakarak politika faizlerini belirliyor.
Aşağıdaki grafikte 1990’dan bu yana ABD’deki tüketici enflasyonun gelişimi yer alıyor. Tüketici fiyatlarındaki iniş çıkışlar daha sert olurken, gıda/enerji dışarıda tutulduğunda daha “yumuşak” bir seyir izleniyor. FED de normal TÜFE’deki sert hareketlere bakıp “fevri/anlık” kararlar almaktan ‘kurtuluyor’!



Bir sonraki grafikte ise 2001’den bu yana bizdeki TÜFE ve aynı şekilde “gıda/enerji dışında tutulduğunda oluşan TÜFE (D enflasyonu) görülüyor. Bizdeki endekslerde de daha yumuşak hareketler gözlenebiliyor. Enflasyon hesaplamasında oldukça büyük öneme sahip olan bu iki kalemin dışarda tutulması ilk bakışta akılcı olmayabilir. Hatta tıpkı FED’in yaptığı gibi işin ciddiyetinin “sulandırılması” gibi bile algılanabilir.




Ancak olayın bir de Merkez Bankası (MB) boyutu var. Gıda fiyatları önümüzdeki ay çok büyük olasılıkla kuraklık nedeniyle yüksek çıkacak. Petrol fiyatları 98 dolarla rekor kırdı. Peki iki konuda MB ne yapabilir?
Kuraklık doğadan kaynaklanan bir sorun. MB faizleri “faizleri yüksek tutarak yağmur yağdıramaz ki?” Petrole gelince... Spekülatörlerin ve hedge fonların yarattığı bir sorun. MB; YTL faizlerini yüksek tutarak bu spekülasyonu engelleyemez ki... Bunların bize olan etkileriyle baş edebilmek için “içeride” yapılanlar, aslına bakarsanız “yeldeğirmenlerine karşı savaş...”

MB tek yapabildiği, yüksek YTL faizleri sayesinde düşen kurlarla petrol fiyatlarının enflasyon etkisini “zahiri” olarak azaltabilmek. Zahiri diyorum zira artan petrol fiyatları; düşen kurlar nedeniyle pompaya sınırlı yansısa bile, ileriye dönük dış ticaret dengesine “mutlak” doğrudan negatif olarak yansıyor.

Ekim ayı itibarıyla TÜFE yüzde 7.70 yıllık seviyeye ulaşmış buna karşın “D enflasyonu” yüzde 6.26’da kalmış durumda. MB’nın politika faizleriyle yapabileceklerinin önemli kısmı da aslında bu bölümde yer alıyor.
Bu yazı yazıldığında PPK kararı henüz açıklanmamıştı. Her ne açıklanmış olursa olsun politika faizlerinin belirlenmesinde ve önümüzdeki dönemdeki enflasyon hedeflemesinde yapılabilecek değişikliklerde; kanun değişikliği gerekse bile; bu durumun dikkate alınmasında fayda olacaktır. Böylelikle MB bir anlamda “anlamsız” bir mücadele adına faizleri yüksek tutmaktan kurtulabilir. Aksi takdirde MB gereksiz yere; hem kendine güven problemi, hem de kredibilite kaybı yaşayacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR