Geçen hafta açıklanan ABD enflasyon verileri yaklaşan yıl sonunda piyasaları yukarda kapatmaya çalışan katılımcıların ’tekerlerine çomak sokacak’ tarzdaydı. Yıllık bazda ABD Üretici Fiyat Endeksi’nin (ÜFE) yüzde 6 beklenirken yüzde 7.2’ye yükselmesi, tüketici fiyatlarında (TÜFE) yüzde 4.1 beklentiye karşın yıllık bazda 4.3’e yükselmesi moralleri bir kez daha bozdu. İndirim beklentisi azaldıHer ne kadar FED; “Gıda ve Enerji Hariç ÜFE” rakamındaki hedefine ulaşıyor olsa da; sıradan Amerikalı’nın muhatap olduğu enflasyon yıllık bazda yüzde 4.30’a ulaşmış durumda. FED’in faizleri 4.25’e indirdiği bir ortamda ÜFE’nin yüzde 7.2’lere çıkması çok önemli bir nokta. ÜFE’nin bir kısmının tüketiciye ve de FED’in takip ettiği endekslere yansıması önümüzdeki dönemde kaçınılmaz.Yıl sonu yaklaşırken piyasaları yukarıda kapatmaya çabalayan katılımcılar, bu rakamlarla yeni bir FED faiz indirimin azaldığını düşünmeye başladı. Haksız da sayılmazlar. Piyasaları kısa vadede kurtaracağı düşünülen faiz indiriminin dönüp dolaşıp yine piyasaları enflasyon olarak vurması kaçınılmaz. Faiz indirimleriyle yapılmaya çalışılan; sorunu ileriye erteleyip, zaman kazanmak ve düzelmesini ummak! Erteleme ABD ekonomisine ve de nihayetinde bireylere yansıyacak maliyeti arttırmaktan başka bir işe yaramayacak. Kârlar dolara dönüyorFaiz indirim ihtimalinin azalması borsa cephesinde moralleri bozarken, döviz cephesinde doların “aşınmasını” durdurmaya başladı. 23 Kasım’da dolar karşısında 1.4966 ile zirveye çıkan euro psikolojik de olsa 1.50’yi göremeden döndü. Cuma günü 2.5 centlik bir düşüşle 1.4410’lara kadar değer kaybetti. Önümüzdeki dönemde dolar değer kazanacak gibi görünüyor. 1.4315 ile 1.4115 arasındaki bir seviyeye, özellikle de 1.42 seviyesine inilmesi söz konusu. Doların değer kazanmasının ardında; euronun hızlı yükselişinden AB’nin şikayetçi olması, hızlı yükselişin ardından gelen kâr realizasyonu, bilançolarını daha başarılı göstermek isteyen çokuluslu şirketlerin yurt dışındaki kârlarını dolara çevirerek ABD’ye göndermelerinin yaratacağı dolar talebi sayılabilir. Sebep ne olursa olsun önümüzdeki 1-2 aylık süreçte doların daha fazla talep edilen para olacağı kesin. Bono piyasasında yabancı ilgisi giderek azalıyorKurlardakİ muhtemel hareketi destekleyen bir diğer nokta da Hazine bonolarına yabancı taleplerin azalması. Buna karşın satışların artıyor olması. Döviz almasalar bile, yeni satış yapılmaması kurların daha fazla düşmesini engelliyor. Soldaki grafikte son altı aydır negatif carry’nin (yani fonlama faizinin altında getiri ile bono taşınma döneminin) sonuna yaklaşıldığı görülüyor.Çok büyük olasılıkla 16.60 bono faizine karşın 17.05’lerdeki fonlama faizi arasındaki 40-50 baz puan arasındaki negatif fark da önümüzdeki 2-4 haftada; ya bonolara gelen satışla ya da Ocak ayında PPK’dan gelecek bir faiz indirimiyle “sıfırlanacaktır”. Dolar 1.26 YTL’ye kadar yükselebilirDolarIn uluslararası arenada değer kazanması ister istemez YTL kurlarını da etkiliyor. Aşağıdaki grafikte doların euro ve YTL karşısındaki değerleri ve yılbaşından bu yana izledikleri seyir yer alıyor. Dünya piyasalarında euro daha değerli bir para olduğundan kurlar euro bazında, YTL’ye baktığımızda da dolar daha değerli olduğundan kurlar dolar bazında açıklanıyor. Bu durumda euro ve YTL grafikleri birbirlerinin tam tersi bir seyir izlemiş gibi görülüyor. Halbu ki ker ikisi de dolar bazında ifade ediliyor olsaydı, grafikler neredeyse birbirleriyle aynı yönde olacaktı.Hareket YTL’ye henüz yansımadıYine de aşağıdaki grafiğe baktığımızda, doların euro karşısında değer kazanması, benzer şekilde YTL kurlarına henüz yansımamış görünüyor. Önümüzdeki hafta ya da haftalarda bu denge yine sağlanacak ve dolar YTL karşısında değer kazanacaktır. 1.16 seviyelerinde dip oluşturan YTL kurlarının önümüzdeki bir kaç ayda sırasıyla 1.2060, 1.2350 ve hatta 1.26 seviyelerine kadar yükselmesi bile söz konusu. Tabii ki bu hareketlerin ön koşulu paritede 1.42’li seviyelerin görülmesi olacaktır. Bu arada, Kurban Bayramı tatili nedeniyle piyasalar 19 Şubat öğleden sonra tatile girecek.
Piyasalar faiz indirimi istiyor ! ( “Tanrılar kurban istiyor” lafına benzedi ama olay da oraya gelmedi mi zaten) FED onların isteğini veriyor! Nerede kaldı FED gibi bir Merkez Bankası’nın yönlendirici - ve de yönetici - yönü? Ağustos toplantısına kadar enflasyona vurgu yapan ve büyümeyi ikinci planda tutan FED; piyasalar çöküşün eşiğine gelince önceliğini bir anda değiştirdi. Kurtarıcı rolüne soyundu. 3 faiz indirimiyle toplamda 100 baz puanlık bir indirime gidildi. Herkes bugünkü seviyelerin “gerçek” ve “sürdürülebilir” olduğuna inanmak istiyor. ABD’deki bireyler bu seviyelere ’dayanarak’aldığı yeni krediler nedeniyle, bankalar ’zarar yazmaktan’yoruldukları için, hedge fonlar hem yönettikleri portföylerin azalmaması hem de alacakları bonusları düşünerek piyasaların düşmesini istemiyorlar. Sebep ne olursa olsun kimse kendini “daha fakir hissetmek” istemiyor ! 80 milyar dolarlık “Süper SIV”, eşikaltı ev kredi faizlerini beş yıllığına dondurmak, FED’in sonu henüz belli olmayan faiz indirimleri hep bunu sürdürebilmek için değil mi ? Sürdürmenin zorlaştığı dönemlerde ise piyasalar MB’larına “şantaj” yapıyorlar. İşin ilginci, şimdiye kadar hep istediklerini aldılar. Son toplantısında FED’den 50 baz puan indirim talep eden piyasalar; 25 baz puanlık indirim sonrasında satışa geçtiler. 50 baz puan gelseydi bile yenisini isteyeceklerinde, aslında değişen pek bir şey olmayacaktı. Şantaj devam ediyor. FED elini verdi bir kere, kolunu kurtaramayacak! Nitekim dünkü son hareket de bunun kanıtıydı !FED devam eden oyunun kurallarını yarı yolda yine değiştirdi !1990 yıllarda döviz piyasalarına yapılan tarzdaki “concerted intervention” ları (ortak müdahale) hatırlatır tarzdaki 5 ulusal Merkez Bankası’nın açıkladığı SWAP da bunun bir parçası ! ABD, İngiliz, İsviçre, Kanada ve Avrupa Merkez Bankaları, piyasalara ortak likidite sağlamaya karar verdiler. FED yeni bir oyuncu (oyuncak) piyasaya sürdü ! FED; 17 ve 20 Aralık’ta 20’şer milyar dolarlık 28 ve 35 günlük “Vadeli İhale İmkânı” adı altında bir aracı devreye alıyor. Ocak ayında da benzer iki ihale yapılacak. Tutarları daha sonra açıklanacak. ECB ile 20 milyar, İsviçre Merkez bankası ile de 4 milyar dolar kadar karşılıklı işlemlerle likidite sağlanması mümkün olacak.Faiz indirimi yetmeyince, yeni araçlar devreye girdi. Piyasalardaki likiditenin yerli yerine oturması zaman alacak. Likiditedeki problem LIBOR oranlarından izleniyor. Bu oranların in(diril)en MB faiz oranlarına paralel hale gelmesine kadar MB’ları likidite sağlayan “aracı” veya “ilk kaynak” rolünü oynamaya devam edecekler. Yeter ki piyasalar geril(e)mesin, yeterki biraz daha zaman kazanılabilsin. Bakalım bu “çare” de işe yaramayınca ’şapkadan’ne tavşan çıkacak?
NPL; bankacılık literatüründe batık krediler için kullanılan bir kısaltma, Non-Performing Loan. Yani artık anapara ve faiz ödeyemeyecek hale gelmiş kredi. ABD’deki “eşikaltı ev kredileriyle” başlayan krizde henüz daha “eşikaltı araba kredileri” ve “eşikaltı kredi kartları” konuşulmuyor. Sıra onlara da gelecek gibi görünüyor. ABD yakında bir baştan diğerine NPL’ler ile dolacak korkarım. FED ve Bush idaresi de bunu görüyor olsa gerek. FED enflasyona rağmen faizleri indirirken; Bush yönetimi de Wall Street bankalarıyla her gün yeni bir “çözüm” üretmeye çalışıyor. Bundan üç hafta önce Citibank liderliğinde 80 milyar dolarlık fon oluşturacağı konuşuluyordu. Sorunun çok daha büyük olduğu anlaşıldı ki bu fondan artık bahsedilmiyor bile. Son çözüm önerisi; 2005 yılından, bu yılın Haziran ayına kadar sabit (ve de düşük) faizle eşikaltı ev kredisi almış olanlardan, ödeme güçlüğüne düşenlerin (kimler olduğunun nasıl tespit edileceği henüz belli değil!) faiz oranlarının 5 yıl için “dondurulması”. Bu çözüm de büyük ihtimalle 80 milyarlık fonun akıbetine uğrayacaktır. Neden mi ?FED faizleri düşürse bile, para piyasalarında faizler düşmüyor. Bankaların birbirlerine olan güvenleri kaybolduğundan fonlama faizleri yükseliyor. Buna karşın ev kredi faizleri sabit kalacakmış (?)! Kredi almış olanları kurtaralım derken, kredi vermiş olanlar batacaklar bu sefer. Bunu önlemek mümkün mü? Kredi faizleri dondurulurken, finansal kurumlara bunlara denk gelecek sabit faizli fonlama sağlanırsa mesele yok. Peki kim sağlayacak bu fonlamayı? Piyasa mı, kamu mu ? Tabii ki piyasa değil. Piyasa cari koşullardan iş yapar. Kamu; birilerini kurtarmak için ortaya attığı bu çözümün maliyetini, şu veya bu şekilde yine kamuya yüklerse ancak bu iş olur. ‘Kredilerin batması daha mı iyi?’ diye sorulabilir. “O zaman zarar daha da büyük olacak. Önerilen” çözüm “ile hiç değilse ana para batmıyor, faizden az bir zarar oluşuyor. Bu kredileri sağlayan finansal kurumlar az zararla bu işten kurtulabilecekler.” Bu kurumların varlık amaçları “az zarar” etmek değil “kâr” etmek. Hiçbiri hayır amacıyla kurulmuş değiller! Devlet gelirlerine sınır koyuyor ise, giderlerini de sınırlayacak bir çözüm üretmek zorunda. Yapmıyorsa bu çözümde bir işe yaramaz ! Önerinin en büyük açmazlarından birisi de yaratacağı ‘ahlâki erozyon’. ABD’de ev kredisi kullananların yüzde 94’lük kısmı kredi taksitlerini hiç sorunsuz ödüyor. Yeni “çözüm” geride kalan yüzde 6’lık kısmın bir bölümü için. Hatta bunlarında hepsi için de değil. Bush yönetimine göre 1.2 milyon bazı ekonomistlere göre yarım milyonu bulmayacak borçlu için geçerli olacak. Peki borcunu efendi efendi ödeyen “kuzuların” bir kısmı, borcunu ödemeyip bir de üstüne bundan avantaj sağlayan “kurtları” görünce isyan etmeyecek mi? Şimdiden bu konuda tüketici dernekleri seslerini yükseltti bile. “Kuzuların” bir kısmı da diğerlerine sağlanan avantajdan yararlanmak için ödemelerini aksatmaya başlarsa geri dönüş oranları daha da bozulup sistemde ahlâki çöküntü yaratmaz mı? İhtimal gittikçe yükselecektir.Peki bu sorun nasıl çözülebilir?ABD piyasasının tüm aktörleri; meselenin tıpkı 1980’lerdeki emlâk balonunda olduğu gibi “ulusal NPL” boyutuna ulaştığını ve ‘kol kesmeyi’ kabul edecekler. Faizlerin yüzde 5-10, enflasyonun yüzde 2-4 seviyelerinde olduğu bir ülkede; ortalama bir evin fiyatının 3-4 yıl içinde 2 katına çıkmasının normal olmadığının, fiyatlarda yüzde 15-25’lik belki de daha fazla bir düşüşün olması gerektiğinin kabullenilmesi gerek.Cari fiyat seviyelerini “normal” kabul eden ve bunu korumaya çalışan her türlü “çözüm” ya da önlem; tıpkı şirketi batmak üzere olan bir patronun, borç harç bulup gemiyi ’yüzdürmeye’çalışmasına benziyor. Nasıl bir süre sonra kaçınılmaz son gerçekleşip alınan borçlar NPL haline geliyorsa, ABD’de üretilen “çözümler” de meselenin NPL halini almasını engelleyemeyecek.Balonu daha da fazla şişirecek “nefes” kalmamışa benziyor!
Dün ABD’den; beklenenden iyi gelen verimlilik ve birim işgücü maliyetleri moralleri yükseltti. FED toplantısına kalan sürenin azalması ve en azından 25 baz puanlık indirimin “garanti” görülmesi de iyimserliği arttırıp borsalarda dört gözle beklenen yükselişlerin yaşanmasına yardımcı oldu.Önümüzdeki Çarşamba gününe kadar bu hava sürecek gibi. FED’in faiz indirmesiyle rahatlaması beklenen piyasalar, bunu çok daha önce satın almaya başladı bile.Yıl sonuna yaklaşılmışken; kimse keyiflari kaçıracak haberleri duymak istemiyor, her zamanki gibi olumlu haberler abartılıyor. Son zamanlarda hemen herkesin diline pelesenk olduğu gibi yine “yurtdışı belirleyiciydi”. Dow Jones vadeli kontratlarındaki ’artı’100 puanların üzerine çıkması sadece borsaya alım getirmedi. Bonoya alım, dövize de satış geldi. Gösterge bono faizleri yüzde 16.85 bileşikten 16.65’e geriledi. Dün; aynı gün valörlü işlemlerde günün en düşüğü ile en yükseği arasında 9 baz puanlık bir hareket olurken, bugünkü valörlü işlemlerde fark 21 baz puana kadar çıktı.IMKB 100 endeksi 1.507 puanlık bir artış ile 55.521’den kapatırken VOB’un Aralık kontratında da kapanışlar bazında 1.800 puanlık yani yüzde 2.6’lık bir yükseliş yaşandı. Bu yükselişler sırasında “...55.050, 57.600 bir önceki zirvelere yakın olan 58.500 seviyeleri(nin) hedef...” olduğuna değinmiştim. Yaşananlar yılı iyi kapatma çabalarının devamı. Bu haftanın 57.600’ün üzerinde kapanması (hayli zor olmakla beraber mümkün) durumunda FED’in ve ardından da TCMB’nin muhtemel faiz indirimleriyle yıl sonu yeni rekorlarla bile kapanabilir. 58.500’ün üzerindeki bir kapanış 61.700’ün yolunu açabiliyor. Tüm bu iyimserliğin yine de kısa vadeli olacağına inanmama rağmen, arızi de olsa yeni yükseklerin görülme ihtimalini de yadsımamak gerek. Dow Jones endeksinde 13.760’ın üzeri hayli zor. Hele ki 14.000 seviyesinin yukarı kırılması FED’den 50 baz puanlık bir faiz indirimi gelse dahi zor görünüyor. ABD’de konut satışlarında son kırk yılın; yıllık bazdaki en büyük düşüşü yaşanırken, ABD endekslerinde rekor kırılmasını beklemek hayli zor. Bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülke piyasaları, ABD’den tamamen “boşanırsa” o zaman durum farklı olabilir. Ancak ABD bizim gibi ülkelerin mallarını almazken, nasıl bu “ayrışma” olacağı da ayrı bir tartışma...“Hayli tedbirli iyimser” olarak ’saman alevi ömürlü’rallilere katılmakta ancak tedbiri elden bırakmamakta fayda var.
Yatırım bankalarının ve hedge fonların bir çoğunun yıl sonu Kasım ayındaydı ve geçen haftanın başındaki olumsuz hava ‘yıl bağlama’ günlerinde yerini ‘bahara’ bıraktı. Borsalar yükseldi, enflasyon endişeleri yaratan emtia fiyatlarında ciddi gerilemeler oldu ve dolar da bir parça değer kazandı.Yılbaşına kadar önümüzde 4 hafta var. Bunun son iki haftası bizde bayram, dışarıda Noel, yılbaşı derken pek fazla hareketin olmadığı dönemler olacaktır. İlk iki hafta daha belirleyici olacaksa da; son iki haftada likiditenin azaladığı dönemlerde; emtialar başta olmak üzere özellikle derinliğin az olduğu piyasalarda agresif hareketlerde görülebilir. O nedenle bir çok fon ve hatta bu piyasalarda işini şansa bırakmak istemeyen bireysel katılımcılar piyasalardaki pozisyonlarını kapatıyorlar. (Aslında bu da derinliği azaltan bir faktör değil mi?) Peki önümüzdeki dört hafta da bir rali mi bekliyor piyasaları, yoksa önümüzdeki yıl için son satış fırsatları mı yakalanacak?1998 yılından bu yana son dokuz yıla bakıldığında; 2002 ve 2005 haricinde her Aralık ayında İMKB’de yükseliş yaşanmış. Benzer bir durum ABD’deki Dow Jones Endeksi’nde de görülüyor. Kasım aylarına bakıldığındaysa; ABD’de bu dönemde bir istisna dışında hep yükseliş olmuş. İMKB’de Kasım aylarındaki düşüş sayısı dört. Ancak 1998’den bu yana ne Dow Jones’ta, ne de İMKB’de geçtiğimiz Kasım ayındaki kadar büyük bir düşüş hiç yaşanmamış! (Bu rakamlar istatistiksel bir metoda değil sadece aylık grafiklere dayanıyor.)İçinde bulunduğumuz ortamda; daha önceki yıllara bakıp, Aralık’ta yine bir ralli yaşanır demek zor. Bilançolarını 31 Aralık’ta kapatanlar ki; bunların arasında yerli finans kuruluşları da olduğu için yılın pozitif kapanması iyi bir haber ve bunun için bir çaba olacaktır. Borsada hedef 58 bin 5002008’de ABD için olumlu bir senaryo çizmek hayli zor. 2002 Ekim ayından bu yana yaşanan yükselişin devam etmekte zorlandığı gözleniyor. Buna bir de “eşikaltı ev kredisi krizinin” (henüz daha konuşulmayan “eşikaltı oto kredileri” ve “eşikaltı kredi kartları” da bunlara eklenebilir) muhtemel etkilerini dahil edersek “satış fırsatı” olma ihtimali “ralli” olmasından daha yüksek görünüyor. En azından ABD piyasaları için. ABD piyasaları ile diğer piyasaların “ayrışma (decoupling)” senaryosu hayata geçerse (ki bunun pek kolay olmayabileceği daha sık dile getirilmeye başlandı) bizim piyasalarımızda; ABD’nin tersine “ralli” ihtimalinin daha yüksek olduğu söylenebilir. Teknik analiz açısından bakıldığında da bu mümkün görünüyor. Ralli olması durumunda İMKB’nin önünde sırasıyla 55.050, 57.600 bir önceki zirvelere yakın olan 58.500 seviyeleri hedef olarak duruyor. Aşılması 61.700 ve hatta 64.300’lerde yepyeni zirvelerin görülmesi demektir. Yine de hatırda bulundurmakta fayda var. ABD piyasaları yükselemezken, İMKB’nin yükselmesi hayli zor. Hele hele emtia fiyatlarında “gerileme/düzeltme” başlamış ve en büyük emtia ihracatçısı Brezilya, Güney Afrika ve Rusya bundan olumsuz etkilenecekken (her ne kadar bizim için iyi haber olsa da yükseliştekine benzer, yine aynı kefeye konulacağız.) bizim piyasalarımızın ralli ihtimali de azalıyor. Ya da rallinin boyu “kadük” kalabilir.Ralli yerine satışların artması; İMKB 100’de Ekim ayından kalan 48.175-48.974 ile sonrasındaki 50.527-50.939 ve 51.602-52.292 arasındaki ‘gap’lerin kapanmasına neden olacak bir düşüş yaşatabilir. (Hatırınızda bulundurun; bu boşluklar ama bu yıl ama önümüzdeki yıl kapanacaktır.)Zamanlamayı yine çıkışta olduğu gibi “maalesef” yurt dışı belirleyecek.Biraz altın...Yükselişin 845 ons/dolarda son bulmuş ya da en fazla 860’ın görülebileceğine daha önceleri değinmiştim. Altında 775 ve 767 kısa vadeli destek seviyeleri. 767.30’un altında bir günlük kapanış olmaz ise yeniden 860’lara kadar bile bir yükseliş yaşanabilir. Ancak aşılamayacak ve yeniden daha uzun vadeli bir düşüş trendine girecektir altın. 767’nin aşağı kırılması 740 ve 719 seviyelerine kadar düzeltme/düşüşün sürmesi anlamına gelecektir ki. Halen daha bu yılın en sık işlem görülen 670 seviyelerinin çok üzerindeyiz.Biraz petrol...Tıpkı euro/dolar paritesindeki 1.50 psikolojik seviye görülmeden dönüldüğü gibi petrolde de 100 dolar görülmeden düşüş/düzetme başladı. ABD ham petrolü WTI’da 99.29 ile görülen zirveden önce, 100 doların bile aşılıp 103 dolar kadar çıkılabileceğini düşünmüş ve yazmıştım. Değil 103, 100 bile gerçekleşemedi. Anlaşılan 100 dolarlarda öylesine büyük put opsiyonları var ki, alıcılar bunları taşıyamayacaklarını düşündüklerinden fiyatları oraya kadar yükseltmediler. Önümüzdeki hafta içinde 92-94 dolar aralığına kadar cılız bir yukarı hamle olsa bile 84-87 dolar aralığının görülmesi hayli yüksek bir olasılık. Euro/dolar paritesinin 1.4630 ile kapanışa yakın dip seviyesine inmesi de bu olasılığı destekler nitelikte.Asıl ilginci; bu ay ya da yeni yılla birlikte 80 doların altına inilmesi durumunda, Mart ayındaki 57.58 ile 59.21 arasındaki “gap”i de kapatacak düşüş rallisi olması ihtimaliyle petrolü yakından izlemekte fayda var.ABD büyümesinin resesyona yakın bir duruma gelmesiyle; 90’lı seviyelerde “tepe” yaptığını ve düzeltme trendinin başladığını söylemek mümkün. Umarım böyle olurda petrol faturamız azalır.
Aralık ayının ikinci yarısından itibaren piyasalarda yılbaşı havasına girilecek. Bilançolara sok şekli verilecek; işlem hacmi ve derinlik azalacaktır. Derinliğin az olduğu, önemli oyuncuların ’kenarda beklediği’ sırada özellikle Aralık ayının son iki haftasında bazı piyasalarda “garip” hareketler görülebilecektir. Özellikle de emtia ve vadeli piyasalarda...O zaman kadar daha zaman var. Bu hafta sonu bir çok fon yöneticisi için daha önemli. Zira bir çok fonun ve yatırım bankasının yıl sonu kapanışları Kasım ayı sonuna denk geliyor ve piyasaların yukarıda kapanması hepsinin en büyük dileği. Ancak bilanço rakamları ve ard arada gelen zarar haberleri bir türlü buna izin vermiyor.Geçtiğimiz yıllarda; kârların realize edilip edilmediğine pek bakılmıyordu. Ancak işler karışınca bu sefer “cepteki kârlar” önem kazandı. Hatta son zamanlardaki düşüşte, yıl sonunda realize edilmiş kâr rakamlarını yüksek gösterme çabalarının olduğu da konuşulmaya başlandı. Zira yeni ‘performans kriteri’ cepteki kârlar olmuş.Tatil dönemine kadar olan üç haftada piyasalardaki hareketlilik sürecek ve almak isteyene de satmak isteyene de fırsat verecektir. Yine ABD piyasaları gösterge. Önceki gün Dow Jones endeksindeki sert düşüş dün yerini toparlanmaya bıraktı. Bu endekste 12.680’in altına inilir, hele ki 16 Ağustos’taki 12.517’nin altında bir kapanış olursa 12.100’lere doğru bir hareket yaşanabilir. Şubat ayındaki 12.795’lerdeki zirvenin de sağladığı destekle, şimdilik aşağı yönlü hareket ihtimali düşük. Kısa vadeli pozisyon almak isteyenlere fırsat!İlk hareketin yukarı yönde bir düzeltme olması yeniden 13 binlerin üzerine çıkılması hatta 13.250-500 arasının ‘ziyaret’ edilmesi bile mümkün görünüyor. Bugüne kadar satamamış olanlar için fırsat! Ancak yıl sonu bilanço “makyajları” için görülebilecek bu seviyelere fazla inanmamak gerek. Zira daha önceleri de değindiğim gibi, yükseliş trendinin sonuna geldik! Bundan sonrası ciddi bir düzeltme! Bu arada YTL için de küçük bir not: Son günlerde ABD piyasalarının başını çektiği olumsuz havadan YTL’nin “ekürileri” Rand ve Real olumsuz yönde etkilendiler ve bazı teknik seviyelerin üzerine çıktılar. YTL diğerlerinden daha dirençli çıktı. Faiz mi dersiniz, pozisyonların azlığı ya da döviz alacak halkın azalması mı dersiniz, YTL daha sakin bir seyir izliyor. 1.2345 alış seviyesinin üzerinde günlük kapanış olması durumunda 1.2570, 1.28 hatta 1.2935 seviyeleri görülebilir.Piyasalar sakinleşse de 1.1725’lerin altı yıl sonuna kadar zor görünüyor!
Geçtiğimiz Cuma günü euro/dolar paritesinde 1.4966 ile yeni rekor kırıldı. 1.50 seviyesi ufukta göründü denebilir. 1.50’nin şimdilik ekranlarda görünmemesinin ardında; bu seviyedeki opsiyonların çokluğu olsa gerek. Teknik analiz açısından bakıldığında da 1.5001 seviyesi; 2000 yılındaki 0.8225 ile başlayan 2004’ün sonundaki 1.3661 zirvesi ve ardından 1.1638’e kadar yaşanan düzeltmenin de içinde bulunduğu büyük hareketin önemli hedeflerinden biri. Opsiyonlarla ilgili tahmin doğru çıkar ise paritede zirve görülmüş bile olabilir. Ya da opsiyonların işleme konması bu aralar “kâr sıkıntısı çeken” bankalara veya fonlara para kazandıracaksa, önümüzdeki hafta bu seviye kısa bir an için bile olsa test edilebilir.Gerek Merkez Bankaları’nın müdahale edeceği korkusu, gerekse de güçlü euronun Avrupa ekonomisine zarar vereceği yolundaki açıklamalar; 1.50 seviyelerinde uzun süre kalınmasını zorlaştıracak. 1.50 seviyesinden kâr realizasyonlarının gelmesi normal karşılanmalı. Zira son hareket çok değil, üç ay önce 1.3360 seviyelerinden başlamıştı. Bu kadar hızlı bir hareketin düzeltme yapması ve hatta bu düzeltmenin de yine sert olması ihtimali hayli yüksek. Bu da YTL/dolar kurlarında sınırlı da olsa yükselişlerin görülme ihtimalini arttırıyor. Eurodaki rekor aynı zamanda doların değerinin “yerle yeksân” olması demek. Bu da tüm emtia fiyatlarının yükselmesini beraberinde getiriyor. Altın Cuma günü 802.60 dolardan 825.70’e kadar yükselirken, ABD ham petrolü WTI’ın ilk kontratları 96.16’dan 98.40’lara çıktı. Emtia üreticileri “zam” yaparak, doların alım gücünün aşınmasından kaynaklanan farkı kapatıyorlar. Tabii ki ’zam yapma psikolojisi’ içinde kantarın topuzu kaçabiliyor. Emtia fiyatları euro bazında incelendiğinde bu kolayca anlaşılabiliyor. Euroda 1.50 hedefini yakalayan piyasaların şimdiki hedefi petroldeki 100 dolar hedefine ulaşmak. WTI’da 97.50-97.90 aralığı önemli bir direnç bölgesiydi. Daha önceki yükselişlerde bu seviyenin üzerinde günlük bir kapanış olmamıştı. Geçtiğimiz Cuma günü 98.18 ile hem günlük hem de haftalık bazda bu seviyenin üzerinde bir kapanış oldu ki bu durum 100 dolar hedefine yakın zamanda ulaşılacağının bir işareti. 100 dolar sadece psikolojik bir seviye. Teknik olarak daha yukarısı mümkün. İlk hamlede; 103.06’daki zayıf direnç seviyesine kadar bir yükseliş olabilir. 16 Ağustos’ta FED’in faiz indirimleriyle başlayan son hareket trendini korursa, WTI’da 115.50-118.30 seviyelerine, benzer şekilde de Brent petrolünde de önce 106.35 ve ardından da 112.75 seviyelerine kadar yükseliş olabilir. Bu denli yüksek seviyelerde de halen daha talepte ciddi bir düşüş görülmüyorsa o zaman dünya üzerindeki biz tüketicilere her türlü zam müstehak demektir. Bu zam; ister petrol fiyatlarından isterse de devletlerin arttırdığı vergiler nedeniyle olsun... İlla birileri zam yapacaksa tercihim vergi yönünde olacaktır. Hiç değilse para “içerde” kalır.
Çok değil üç ay kadar önce 16 Ağustos’ta ABD’deki “eşikaltı” krediler nedeniyle başlayan kriz sırasında endeksler dip seviyelerini görmüştü. FED’den gelen 50 baz puanlık indirim sayesinde piyasalar “verem iyiliği” misali kısa bir süre için toparlandı, ancak “hasta” dayanamadı...Aşağıdaki tabloda 16 Ağustos’ta piyasalardaki bazı endeks ve finansal birimlerin gördükleri en düşük seviyeler ve kapanışlarıyla dün görülen en düşük seviyeler yer alıyor. 16 Ağustos 2007 21 Kasım 2007Finansal Birim Kapanış En Düşük En DüşükDow Jones Endeksi 12,845 12,555 12,820 WTI (Varil/$) 71.00 70.10 97.00 Euro/dolar 1.3427 1.3361 1.4776 Altın (Ons/$) 652.40 641.10 796.00 Dolar/YTL 1.4030 1.3545 1.1820 ABD 10 yıllık bono 4.64 4.57 3.98Bu tabloda tüm piyasa katılımcıların en yakından izlediği Dow Jones endeksi. FED desteğiyle 11 Ekim’de 14.198 ile yeni bir zirve görülmesine rağmen bir aydan biraz uzun bir sürede yeniden 16 Ağustos’taki seviyelere gelindi. Sorun FED’in faiz indirimleriyle kısa vadede çözülemeyecek kadar vahim! Bunun kanıtları yine yukarıdaki tabloda yer alıyor. Altın zirvesinden dünkü düşük seviyeye göre 50 dolar kadar gerilemiş olsa da 16 Ağustos’a göre 150 dolar yukarıda. Ha keza petrol, 27 dolar yukarıda ve 100 doları zorluyor.Paritelerde de durum farklı değil. Euro/dolar paritesi 1.34’lerden 1.47’lere yükselirken, YTL de dolar karşısında 1.40’lardan 1.20’lere kadar değer kazandı. Hisse senedi piyasalarında ABD piyasalarında yaşanan sorunlar nedeniyle çok ciddi düşüşler yaşanırken İMKB de bundan nasibini alıyor ve daha önce de sözünü etmiş olduğum 50.770 ile 52.094 arasındaki boşluk kapanacak görünüyor (bir kısmı dün kapandı).Kur cephesindeyse bu denli türbülansa rağmen çok ciddi bir darbe söz konusu değil. Zira dolar krşısındaki herşey “gücünü” koruyor. Bu aralar “pozisyonda dolar olmasın da ne olursa olsun” durumu söz konusu. Yakında bu durum da değişecek ancak o zamana kadar bir süre daha geçecek. YTL kurlarında 1.21’li seviyelere gelinmiş olması henüz ciddi bir krizi işaret etmiyor. Zira bono ve hisse senetlerindeki satışların bile dolara dönmedikleri düşünülüyor. Nakde geçenler için dolar almak yerine gecelik faizde kalmak bile halen daha cazip. Zira gecelik faiz; bileşik bazda halen daha bonolardan daha iyi getiri sağlıyor ve bugünlerde “elde dolar bulundurmaktan daha iyi.”