TMSF’nin başlattığı tahsili gecikmiş alacak satışı, ekonominin rahatlaması ve global kredi koşullarının iyileşmesiyle çok büyük ilgi görmedi. Ancak son dönemde şartlar değişti! Amerika’daki kredi piyasalarının global yansımalarından endişe edilmesi ve bankaların bu sektörü daha iyi anlamalarıyla birlikte bazı finans kurumlarından yeni “havuz” satış haberleri gelmeye başladı
BaŞta bankalar ve finansal kurumlar olmak üzere, ticari kurumların “Tahsili Gecikmiş Alacakları -TGA” (Non Performing Loans -NPL) finansal piyasalarda alınıp satılabiliyor. İlk akla gelen soru ’krediyi vermiş olan banka bu alacağını tahsil edemezken, bir başkası bunu nasıl tahsil edecek?’oluyor. Bankalar hem kurallar, hem de daha “tutucu” yapıları nedeniyle sorunlu kredileri zamanında ve verimli bir şekilde çözemeyebiliyorlar.
Çözümleme çabaları hem uzun zaman hem de ciddi bir emek kaybına maloluyor. Bu konuda uzman olan kuruluşlar var. Sorunlu hale gelmiş olan kredileri bu kuruluşlar aracılığıyla çözmek hem ekonomik hem de çok daha hızlı. Finansal sistemde adeta “eleğin” en altındaki bu işle kimler, neden ilgileniyorlar?
Batık kredilerin tahsili, borçlularla müzakerelerin yürütülmesi, hukuki zemindeki adımların atılması, zamanlamasının ayarlanması ve belki de hepsinden önemlisi borçlu “psikolojisinin yönetilmesi” artık bir uzmanlık haline gelmiş olmsı. Bu bilgi birikimine sahip olan Varlık Yönetim Şirketleri - VYŞ (Asset Management Companies -AMC) sorunlu kredileri belli iskontolarla satın alıyorlar. Banka iskonto edilmiş olan tutarı alıyor, defter değeri ile arasındaki farkı kâr ya da zarar (ki çoğunlukla zarar) olarak kayıtlarına yansıtıp defterlerini kapatıyor. Bir daha da o sorunlu krediyle ilgilenmiyor.
Krizle ortaya çıkıyor
Sorunlu krediyi alan VYŞ; vadeyi uzatarak, yeni kredi vererek, ortak olarak veya bularak ya da kanuni takip yöntemlerinden biriyle tahsil yoluna gidiyor. Hiçbir yöntemin işe yaramadığı hallerde de VYŞ’de zararı sineye çekiyor.
Dünyadaki her finansal kriz sonrasında bu tarz şirketlere yeni “hammadde” niteliğinde TGA’ların ortaya çıkması kaçınılmaz. Tıpkı 2001 krizinden sonra bizde de olduğu gibi. Sorunlu kredilerin önemli bir kısmı TMSF bünyesine alınan bankalardaydı. TMSF, 2004 yılına kadar TGA’ları çözümlemek için çaba gösterdi. Ancak yine kendi kurallarından dolayı birçok dosya çözülemez hale geldi. Bunun üzerine IMF’in de diretmesiyle bunların bir kısmı ihale yoluyla satışa çıkarıldı.
İlk ihale 23 Ağustos 2004’te sonuçlandırıldı. 222.8 milyon dolar nominal değerdeki bir ’havuz’ 22.5 milyon dolar peşin fiyatla, Deutshce Bank’ın iştiraki olan Bebek VYŞ’ye satıldı. İkinci ihaledeki havuz 1 milyar dolarlıktı ve 9 Eylül 2005’te 161 milyon peşin ödeme ve yüzde 43’lük hasılat paylaşımı yöntemiyle Lehman Brothers - Finansbank - Fiba Holding ortaklığına satıldı. Her iki VYŞ’de “çözümlemelerini” başarılı bir şekilde sürdürüyor.
Son olarak Yapı Kredi Bankası İMKB’ye gönderdiği açıklamada 540 milyon YTL nominal değerli (gecikme faizleri dışında kalan anapara tutarı) 24 gruba ait 69 şirketin TGA’larını satacağını açıkladı. Elde edilecek perfomansa göre buna yenileri de eklenebilecek.
Sektör yaşatılmalı
Yine bir başka bankanın 250 milyon dolarlık içinde kurumsal, bireysel, tüketici ve konut kredilerinin de olduğu bir havuz için teklif topladığı; iki ayrı bankanın 100’er milyon dolarlık kredi kartı ve tüketici kredilerinden oluşan “pilot” havuzlarla ilgili çalışma başlattıkları konuşuluyor. Beşinci bir bankadan da 80 milyon dolarlık karma havuzunu da unutmamak gerek. VYŞ alt sektörünün gelişmesi, rekabetin ve yeni katılımcıların artması açısından önemli gelişmeler bunlar. Bankacılık sektörünün bu alt sektörü yaşatması ve koruması, uzun vadede kendisi için avantaj.
Diğer yandan bu hareketlenmeleri bankacılık sektörünün önümüzdeki dönemdeki olası zorluklara hazırlanması olarak da yorumlamak mümkün. Satılması planlanan havuzlarda bireysel krediler (kredi kartı, ihtiyaç, konut, araba) öne çıkıyor. Anlaşılan hem varolanlarda tahsilat sorunları artıyor, hem de bankalar global piyasalarda “maraza” çıkması ihtimaline karşın ’pratiklerini’ artırmaya çalışıyorlar.
Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak evlâdır !
TMSF’yi izleyen olmadı
Türkİye’de bu ’alt sektörün’ oluşmasında TMSF’nin öncülük yapması, bunu sırasıyla kamu bankaları, özel bankalar ve finans kuruluşları, en sonunda da büyük perakende işi yapan kuruluşların takip etmesi bekleniyordu. Bu beklenti 31.8.2004’teki TMSF açıklamasında da, “Türkiye ekonomisinin yeniden yapılandırılması kapsamında önemli bir yer tutan TGA’ların (tahsili gecikmiş alacakların) satışı, aynı zamanda bankacılık sektörünün donuk aktiflerinin tekrar ekonomiye kazandırılması bakımından da önem taşımaktadır” şeklinde yer alıyordu.
Ekonominin ve global kredi koşullarının 2004 sonrasında hızla rahatlamasıyla bu beklenti tam olarak gerçekleşmedi, TMSF’yi izleyen olmadı. VYŞ sektörü bir ara “hammadde” sıkıntısına bile düştü. Son zamanlarda bazı değişiklikler görülmeye başlandı. Hem ABD’deki kredi piyasalarının global yansımalarından endişe edilmesi, hem de bankaların bu sektörü daha iyi anlamalarıyla birlikte bankalardan yeni “havuz” satış haberleri gelmeye başladı.