İngiliz aptallığı

11 Eylül 2010

İngiliz Milli Takımı ve Manchester United takımının 25 yaşındaki yıldız futbolcusu Wayne Rooney’in, geçen Kasım ayında doğum yapan 24 yaşındaki eşi Coleen’i hamileyken bir hayat kadınıyla aldattığı haberini gazetelerde okuduğumda hiç şaşırmadım. Erken yaşta evlenen ve zengin olan genç bir sporcunun yaptığı kaçamak sonucu yakayı ele vermesi bana normal geldi. Yani bu tip olaylar bundan önce de oldu bundan sonra da olacak. Garibime giden başka bir nokta var. Rooney, para karşılığı birlikte olduğu Jennifer Thompson ile bir restoranda tanıştığında “Karım evde yok. Bize gidip birlikte maç yapalım” demiş. Yani hayat kadınını alıp kendi evine götürmüş. Hatta eşiyle paylaştıkları yatak odasında birlikte olmuşlar. İşte bu beni bozdu.Rooney salağına, “Madem hamile eşini sonradan ortaya çıkacağını bile bile bir fahişeyle aldatacak kadar alçalıyorsun, neden bunu deplasmanda yapmıyorsun” demekten başka bir şey aklıma gelmiyor. İngiliz aptallığı n’olacak!Ultra lüks arabalarBizim yollara ultra lüks arabalar fazla geliyor. At kulağına kelebek konmuş gibi bir durum oluyor. Son model Bentley, Aston Martin, Rolls Royce gibi arabaları bizim yollarda kullanmak bir zevk değil. Ferrari, Lamborghini gibi ultra lüks spor arabalar için yollarımız müsait değil. Bizim yollarda kelleyi koltuğa almadıktan sonra sürat yapılmıyor. Çukurlardan geçilmiyor. Etrafta kimse trafik kurallarına uymuyor. Her an bir kaza olabilir. Arabanızı park edecek güvenli yer bulmak zor. Kahya ve vale takımına anahtar bırakmak riskli. Yüzbinlerce Euro değerindeki araç her an çizilebilir. Arabası olmayan yayalardan, otobüse istif halinde binmiş yolculardan gelen bakışlar insanı tedirgin eder. Kendinizi suçlu hissedersiniz. Peki bizdeki ultra lüks araba tutkusu nerden geliyor. Özentiden ve gösteri meraklısı olmamızdan. Yoksa Bebek’te bir tur atmak için o kadar parayı sokağa dökmeye değmez.Hepimiz narsistizGünümüzde insanın kendini fazla sevmesi olarak tanımlanan hastalığa narsizm deniliyor. Megalomanlığın ötesindeki bu hastalık daha çok erkeklerde görülüyormuş. Uzmanlara göre abartılı biçimde kendini önemseme, özel olduğuna inanma ve özel insanlar tarafından anlaşılabileceğini düşünme, başkalarının aşırı derecede hayranlık duymasına ihtiyaç hissetme, insanları kendi çıkarları için kullanma, küstah ve kibirli davranışlar sergileme, başkalarını kıskanma ve kıskanıldığını düşünme hep narsizm denilen hastalığın başlıca belirtileriymiş. Narsistler empati yapmaktan da yoksun oluyorlarmış. Financial Times gazetesinin haberine göre 90’lı yılların ortalarından beri narsistlik dünyada hızla yayılıyormuş. Diğer ülkeleri bilemem ama uzmanların verdiği belirtilerden yola çıkarsak bizdeki narsistlerin haddi hesabı yok. Örneğin aktör Kadir İnanır’a narsist denmiyor. Onunki artık bir ekol olmuş. “Kadirizm” deniliyor. Siyasette narsistlere kısaca “Bakan” diyorlar. Ünlülerimizin çoğu narsistlikten yıkılıyor. Veliahtlar, ikoncanlar, sosyetikler de öyle. İki haftadan uzun ekranda yayında kalan televizyon programcıları ve dizi oyuncularının hepsi narsist. Futbol yorumcuları arasında narsistlik o kadar normal ki en baba iki narsist Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar artık birlikte program yapıyor. Teknik direktörler deseniz dışarda Real Madrid’in hocası Jose Mourinho’nun dillere destan narsistik tavırları bizimkilerin yanında ‘mütevazı’ sayılır. Futbolcular deseniz narsist olmayanı zaten takıma almıyorlar. Yedekleri bile küçük dağları kendilerinin yarattığına inanıyor. Köşe yazarları için narsist kelimesini kullanmak abes olur. Hatta sözlükte narsist kelimesinin karşısına Hıncal Uluç’un bir vesikalık fotoğrafını koysalar kimse yadırgamaz. Radyocuların tümü narsistin önde gideni. Hepsi en iyi radyocunun kendileri olduğunu sanıyor. Ben hem radyocu hem köşe yazarı olduğum için ‘duble’ narsistim. Aslında Türk insanın çoğu burnundan kıl aldırmaz. Kendinden başka kimseyi beğenmez ve dinlemez. Yani sizin anlayacağınız hepimiz narsistiz!Her ülkeye isim takmakAlmanlar ‘panzer’, Fransızlar ‘horoz’, Hollandalılar ‘portakal’, İspanyollar ‘boğa’, Brezilyalılar ‘sambacı’, Arjantinliler ‘tangocu’, Avustralyalılara ‘kanguru’... Özellikle sportif karşılaşmalardan sonra çıkan bu başlıklar çok bayatladı. Örneğin Almanları yenersek “Panzeri ezdik geçtik!” yazıyorlar. Fransızları yendiğimizde “Horozun başını kestik!” veya “Horoz bize ötmez!”, Avustralyalıları yensek “Kanguru terbiyecisi!” diye başlıklar görmek zorunda mıyız? Başık atanların işi kolay değil. Her defasında ayrı bir klişe bulmak zorundalar. Onlar da kafa yormayıp bu bayat başlıkları atıyor olabilir. Bizimkiler işin cucuğunu çıkardılar. Peki yabancı basın bizim için ne tür başlıklar atıyor? Mesela ülkemizin adı İngilizce’de ‘hindi’ anlamına geliyor. Onlar da bizim gibiyse canım Türkiyem’le ilgili her habere mutlaka hindi, lokum veya hamam başlıklarından birini atıyorlardır. Zira bizde öyle bir duruma geldi ki artık panzer demeseler Alman, horoz demeseler Fransız olduklarını anlamayacağız. Herkes illa bir şey olmak zorunda mı? İspanyollara boğa, Brezilyalılara sambacı demezlerse haberin değeri mi kayboluyor? Anlamak mümkün değil. Küçükken ebe seçmek için sayardık, “Bir, iki, üçler yaşasın Türkler, üç, beş, altı Polonya battı, yedi, sekiz, dokuz Ruslar domuz, on, on bir, on iki İtalya tilki, on üç, on dört, on beş Amerika kardeş.” Sonra dünyada bir Amerikan düşmanlığı başladı. Hiç bilmediğimiz Danimarka’ya kardeş demeye başladık. Şimdi de şu bayat başlıkları ülkelerin gerçek isimlerine çevirseler ne güzel olacak.

Devamını Oku

Kim ne kokuyor?

10 Eylül 2010

Dünya Basketbol Şampiyonası için ülkemizde bulunan Amerikalı bir basketbolcu “Türkler, ölü eşek gibi kokuyor“ deyince hepimiz alındık. Kimi bu teşhisi yerinde buldu. “Toplu taşıma araçlarına bir kere kafanızı sokup içeriyi koklamak yeterli“ dedi. Kimi fena halde alındı. Milliyetçilik duyguları kabardı. “Önce o kendine baksın. Afrika kökenli Amerikalı zencilerin kötü koktuğunu herkes bilir” demeye başladı. Dilerseniz hep birlikte bir ‘koku turuna’ çıkalım. Kim ne kokuyor bir göz atalım.Mangalıyla ünlü türkücü İbrahim Tatlıses, kebap gibi kokuyordur. Lahmacun ve çiğ köfte kokusu da cabası. İbo’nun yanından geçenin iştahı açılır. Sezen Aksu, minik bir serçe gibi kokmuyorsa o zaman ona neden öyle diyorlar? Kutusu yeni açılmış ‘tenis topu kokusu’ insanın başını döndürür. Tıpkı tenissever Hülya Avşar’ın çarpıcı güzelliği gibi. Erkeklerini paylaşamayan kadınlardan kesif bir kıskançlık kokusu gelir. Veliaht Erdinç Acar’ı paylaşamayan eski eşi Hande Demir ve son sevgilisi sunucu Ece Erken son zamanlarda aralarındaki atışmalarla etrafa bu kokudan saçıyor.Dünyanın en güzel kokularından biri bebek kokusudur. Yeni anne eski manken Deniz Akkaya bebeğine çok düşkün. Bebeğinin babasıyla uğraştığı zamanların haricinde hiç yanından ayırmıyor. Teni ve kendi de çok güzel. Eminim bebek gibi kokuyordur. Pilates sunucusu Ebru Şallı, şu aralar yine hamile. Diyetinden dolayı kivi gibi kokuyorsa hiç şaşmamak gerek. Gazeteci Serdar Turgut, Habertürk’e transfer olduktan sonra ruhen aklandı. After Shave ve Eau De Toilette yerine gülsuyu ve limon kolonyası kullanıyordur. İkisinin karışımı ilahi bir şey kokuyordur. Bergama’daki antik kaplıca merkezi Allianoi’nin sular altında kalmaması için çağrıda bulunan megastar Tarkan’a, Çevre Bakanı Veysel Eroğlu “Her şeye burnunu sokmasın” dedikten sonra kabinedaşı Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın sahip çıkması popülizm kokuyor. Süperstar Ajda Pekkan, formunun zirvesinde. O kadar çok yerde sahne alıyor ki eminim kendisinden güzel ekstra kokuları geliyordur. Dünyaca ünlü U2 grubu ve solisti Bono, daha ülkemize gelmeden önce özel aşçılarını yollamış. Balığa da benziyorlar. Suşi ve Saşimi gibi kokuyorlardır. Ünlü komedyen Şafak Sezer, Şahan Gökbakar ve Cem Yılmaz’ın her tarafı reklam kokuyor. Kokuları hem cep hem sabit telefondan buram buram geliyor. Ender Mermerci, Ömer Karacan, Feryal Gülman, Osman Merzeci, Deniz Berdan, Erol Tezman, Nil Bentürk, Celal Çapa ve benzer isimler sosyetik kokuyor.Radyolarda reyting palavrasıCanım Türkiyem’de televizyon için yapılan reytinglere inanmakta hep zorluk çekmişimdir. İnsanlarımız bu kadar zevksiz olamaz diye düşünmekten kendimi alıkoyamam. Ama sonuçta televizyon reytingleri elektronik kutularla yapılıyor ve sonuçlar anında kontrol edilebiliyor. Peki ya radyo reytingleri? Bence bizde radyo reytingleri baştan aşağı palavra. Denek grupları ve yapılış şekli yanıltıcı. Örneğin televizyonda var da radyoda neden A-B Grubu dedikleri alıcı gücü yüksek kitlenin reytingi yok. Bunu ölçmekten acizler mi? Reklamverenlerin en değer verdiği A-B kitlesi acaba radyo reytinglerinde ilk sırada çıkan radyoların kaçının frekansını biliyor? Bizim radyodan biliyorum. A-B grubu RADYO N 101 dinliyor. Aksini kimse iddia edemez. Ancak reytingi ölçen kurum sürekli aynı radyoları reytinglerde hep aynı yerde göstermeye devam ediyor. Ne biçim ölçüm yapıyorlarsa? Anketlere bağlı reytinglerin hepsi palavradır. Çünkü Türk insanı anketleri sevmez, sorulardan sıkılır ve doğru yanıt vermez. Bu durum hiç değişmez. Öyle olmasaydı yıllar önce seçim öncesi yapılan ankette birinci parti olarak çıkan CHP, seçim sonrası barajı geçmekte zorlanmazdı. Palavracılar!Briç zevkiBriç oynamasını bilmiyorsanız mutlaka öğrenin. Dünyada bundan daha zevkli dört kişilik bir oyun olamaz. Düşündürücü, zihin geliştirici ve son derece renkli. Satranç oyununun daha hızlısı ve heyecanlısı. Kendinizi sürekli geliştirebileceğiniz bir oyun. Başkalarını izleyerek ve hatalarınızı düzelterek. Briç sadece bir oyun değil aynı zamanda bir hayat dersi. İnsanlara güvenip güvenmemeyi öğretiyor. Hızlı karar verme mekanizmanızı geliştiriyor. Sinirlerinizi kontrol altına almanızı sağlıyor. Çünkü ne de olsa kibar ve medeni bir oyun. Aşırı öfkelenmek mümkün değil. Zaten tartışma uzamadan yeni bir el dağıtılıyor. Kendinize bir iyilik yapın ve yaşınız kaç olursa olsun mutlaka Briç oynayın. Ama yine de dikkati elden bırakmayın ve eşinizle partner olmayın. Bu oyun yüzünden birbirinden ayrılan çiftlerin haddi hesabı yok! Benden söylemesi.Şarkıcıların bayramıBayramların gelmesine en çok sevinenler ünlü şarkıcılar. Keselerini doldurma açısından Ramazan ve Kurban Bayramları onlara ilaç gibi geliyor. Ramazan süresince beklemeye yatmış ünlü isimler 3 gün arka arkaya inanılmaz paralar kazanıyorlar. Bazıları her akşam değişik bir mekanda sahneye çıkıyor. Özellikle Kıbrıs, Antalya ve yurt dışı ekstralarıyla turnayı gözünden vuruyorlar. Peki bu mekanlar ünlü sanatçılara ödedikleri fahiş yevmiyeyi hangi bütçeyle karşılıyor dersiniz? Cevap çok basit. Müşterilerin önüne koyacakları hesaplarla. Bayramlarda tatile gitmek size pahalıya patlayabilir. Çünkü asıl bayramı ekstraya giden şarkıcılar yapıyor.Bak şu konuşturanaAssolist Sibel Can’ın gürbüz kızı Melisa, kilolarını sorun haline getiren annesine “Sen kendine bak. Gazetelerdeki fotoğraflarını görmüyor musun? Kostümlerine sığmıyorsun” demiş. Şimdi sevgili Sibel Can’ın kızının gözünde kostümlerine sığması için iki yol var. Biri sıkı bir diyete girmek ki bu hem eziyetli hem de verdiği kiloları tekrar geri alabilir. İkinci yol daha sağlam. Kızının harçlığını kessin. Bakın bakalım bir daha o bilmiş kızın sesi çıkıyor mu!

Devamını Oku

Doyumsuz Tarkan

4 Eylül 2010

Megastar Tarkan konser vermeye doyamıyormuş. Son albümüyle büyük çıkış yakalayan Tarkan, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda 5’inci konserini hınca hınç dolduran hayranlarına “Keşke her gece konser olsa. Alışkanlık yaptı bende. Dayanamıyorum sizsizliğe” diye haykırmış. Ben Tarkan’ın samimiyetine inanıyorum. Her gece konser vermesi çok güzel olur. Tabii hepsi paralı olmaz. Bedava halk konserleri de olmalı... Yoksa yüz binlerce lira aldıktan sonra her gece konser vermeyi kim istemez? Marifet para almadan sahneye çıkmakta. Şimdi ben Tarkan’a soruyorum: “Bedavaya Var Mısın, Yok Musun?” Verdiği cevabı da duyar gibiyim. (Acun’un sesiyle) “Yokuum dedi!”Bono KöprüsüDünyaca ünlü İrlandalı Rock grubu U2’nun solisti Bono ülkemizde vereceği konsere gelmeden önce Boğaziçi Köprüsü’nden yürüyerek geçmek istediğini açıklamış. Şahsen U2’nin müziğini ve bizzat Bono’yu sevmem. Müziklerini sevip sevmemek zevk meselesidir. Zevkler ve renkler de tartışılmaz. Ancak Bono, bir süre önce insan hakları konusunda suçladığı Türkiye’ye konser vermek için asla gelmeyeceğini söylemişti. Şimdi ne oldu da fikri değişti? Benim için Bono’nun, kısa bir süre önce Kıbrıslı Rumların baskısına dayanamayıp ülkemize gelmekten vazgeçen Porto Riko’lu şarkıcı Jennifer Lopez’den farkı yok. İkisi de cahil. J-Lo’nun kalçaları daha güzel o kadar. Bono, İstanbul’a geldiğinde köprüden geçmek istemiş. Bu arzusu gerçekleşirse onun yüzünden köprü trafiği kapanacak demektir. İşte o zaman benimle birlikte milyonlarca İstanbullu da ondan nefret edecektir. Oldu olacak, köprünün adını o geçecek diye ‘Bono Köprüsü’ olarak değiştirsinler. Tam olsun!Aptal, hıyar ve cahilİtalyan yönetmen Sergio Leone’nin ‘spagetti western’ türünde ‘İyi, Kötü ve Çirkin’ adında unutulmaz bir kovboy filmi vardı. Filmde Hollywood’un efsane aktörlerinden Clint Eastwood iyiyi, Lee Van Cleef kötüyü, Eli Wallach da çirkini son derece başarılı bir şekilde canlandırıyordu. Bugüne kadar ‘İyi, Kötü ve Çirkin’den daha güzel bir üçleme olamaz sanırdım. Yanılmışım...82 yaşındaki usta foto muhabiri Ara Güler, “Avrupalılar aptal, Amerikalılar hıyar, biz de cahiller topluluğuyuz’’ diyerek müthiş bir teşhiste bulunmuş. “İstanbul’un simgesi benim ulan!’’ diyebilecek kadar İstanbul’u bilen ancak tüm dünyayı da gezmiş bir gazeteci olan Ara Güler’in bu sözlerine hayran kaldım. Avrupalılar aptal olmasa bizi dışlamayıp kendi birliklerine almışlardı. Çünkü Türkler zaten Avrupa’yı dört bir yandan fethetmiş durumda. Yani onlar isteseler de, istemeseler de biz AB‘nin içine girmişiz bir kere... Amerikalılar hıyar olmasa dünyanın en güçlü ülkesiyken batmaz ve deneyimsiz Obama’yı da ‘kurtarıcı’ olarak görüp başkan seçmezlerdi. Bizim cehaletimiz deseniz... Örnekler o kadar çok ki yazmakla bitmez. Ara Güler’in ‘Aptal, Hıyar ve Cahil’ benzetmesinden daha güzel ve daha anlamlı bir üçleme olamaz!Başbakan ve ponpon kızlarBaşbakan Erdoğan, 12 Dev Adam’a destek için Milli Basketbol Takımımızın Dünya Şampiyonası’ndaki Rusya maçına gitmiş. Her maç öncesi ve aralarda gösteri yapan ponpon kızlar o maçta yokmuş. Başbakan’ın belki hiç böyle bir isteği olmamıştır. Ama bizdeki ‘kraldan fazla kralcılar’ Başbakan adına düşünüp böyle bir karar almışlardır. Belki de dahi müzisyen Fazıl Say’ın orkestra şefi arkadaşından Başbakan’ın gittiği bir balede başını öne eğip sahneye bakmadığını duyunca tedirgin oldular. Başbakan’ın keyfi kaçmasın diye ponpon kızlara o maç için izin verdiler. Nedeni ne olursa olsun, böylece daha demokratik bir Türkiye için referandumdan ‘Evet’ sonucu bekleyen Başbakan, ponpon kızlara ‘Hayır’ demiş durumuna düştü.FUTBOL TVYeni sezonda en çok ses getiren futbol programını Kanaltürk’te yayınlanıyor. Serhat Ulueren, Ahmet Çakar, Gökmen Özdenak, Ziya Şengül, Erman Toroğlu hepsi mükemmel şov yapıyor. Hele Ahmet Çakar ile Erman Toroğlu’nun pozisyon tarifleri sırasında yaptıkları tangoya bayılıyorum. TRT inanılmaz sıkıcı. Hakan Şükür ve Feyyaz Uçar ile başka türlü olması zaten imkansız. NTV deyince akla Rıdvan Dilmen geliyor. Mantıklı ve bilimsel açıklamalarıyla her zaman göz dolduruyor. TV 8’de futbol programlarının duayeni Faik Çetiner, renkli yorumcu Sinan Engin’le birlikte ‘Herşey Futbol’ adında ilginç bir yeni programa imza atıyor. Lig TV tam bir hayal kırıklığı. ‘Maraton’ günlerinin başarılı moderatörü Şansal Büyüka, yanına aldığı Mustafa Denizli ve Alman eski Hakem Markus Merk ile uyumsuz bir üçlü oluşturuyor. Bir süre izledikten sonra “Bunlar nasıl oldu da bir araya geldi?’’ diye düşünmeye başlıyorsunuz. Hıncal Uluç’un eski partneri Haşmet Babaoğlu da Lig TV’de program yapıyor. “90 Dakika”da uzun ve anlamsız cümleler kuran Haşmet Bey’i, Hıncal Uluç’un karizması kurtarıyordu. Burada yanına öyle partnerler koymuşlar ki durumu daha beter ediyorlar. Şimdiden hepinize iyi bayramlar!Bayram’da Kıbrıs’ın ilk ‘premium’ oteli, Girne’de eğlencenin yeni limanı ve doğal güzelliğiyle ‘cazibe merkezi’ dedikleri Cratos Premium’a gidiyorum. Şimdiden herkesin bayramını kutluyorum.

Devamını Oku

Haybeye transfer

3 Eylül 2010

Fenerbahçe ve Galatasaray futbol takımları bu yıl Avrupa’da başarısız. Transferleri boşuna yaptılar. Sen ülke puanı alamadıktan ve mahalle takımlarına elendikten sonra bomba gibi transferler yapmışsın ne işe yarar? Buna haybeye transfer denir. Yönetim olarak akılları sıra taraftarı uyutuyorlar. Bu arada Galatasaraylı Arda Turan’ın transfer dedikodularından da gına geldi. Arda’ya acımıyorlarsa sabrımıza acısınlar ve artık balon patlatmayı bıraksınlar.Terbiyeli basmaSaadet Partisi’nde Erbakan’cılar kendi partilerinin İstanbul İl Teşkilatı tarafından düzenlenen iftarı basıp sofraları dağıtıyor. İftar basmayı hayatımda ilk defa duyuyorum. Bu adamların hem kendi içlerinde bir saadet yok, hem terbiyeleri sıfır. Ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses, kendi televizyon kanalındaki canlı yayını basıyor. Ama İbo ne de olsa terbiyeli adam. “Ulan şerefsiz“ diye başlayıp şarlatanlıkla suçladığı ve “Bir daha bu binanın gölgesinden bile geçmeyeceksin“ dediği Medyum Mustafa Kılıç’ı kovarken bile “Hadi güzel kardeşim. Saygılar, saygılar” demesini biliyor. Bir yeri basacaksan İbo gibi yapacaksın. Terbiyeli basacaksın. Ramazandayız yahu!Format katliamıBizim televizyoncular yabancı formatları resmen katlediyor. Amerika’da yıllardır yayınlanan “Wheel Of Fortune” gibi sağlam ve oturmuş bir yarışmayı bizde “Çarkıfelek” diye sulu bir şova uygulayıp cucuğunu çıkardılar. İsminden başka orijinaliyle hiçbir benzer tarafını bırakmadılar. Hadi o programı, sunucusunun laubali tarzına göre değiştirdiler diyelim. Başarılı televizyoncu Acun Ilıcalı’ya ne demeli? Var Mısın Yok Musun yarışmasının orijinal versiyonu Deal Or No Deal ile kutulardan başka hiçbir ortak noktası kalmadı. Geçenlerde Survivor yarışmasında da bir yarışmacı kendisi hakkında yazı yazan televizyon eleştirmeni Mesut Yar’a sallayıp durdu. Hem de yapımcı Acun’un önünde. Acun da yarışmacısının verdiği tepkiden habersizmiş gibi davrandı. Banttan yayınlar artık canlı yayın gibi oldu montajla da kesilmiyor herhalde(!) Diyeceğim şudur ki Survivor yarışmasının orijinalinde asla böyle bir olay olmaz. Bizde keyfe keder ve hasbel kader formatlar anında değiştiriliyor ve katlediliyor.Bayramda MikonosÖnümüzdeki Bayram Mikonos’a gitmenizi tavsiye ederim. Bodrum’dan daha ucuz ve daha eğlenceli. Aksini iddia edenler yanılıyor. Taze deniz ürünleri ve damak zevkimize uygun sofra lezzetleriyle Mikonos’da yemekler mükemmel. Deniz son derece temiz. Suyun sıcaklığı yüzmek için ideal. Plajlar rahat ve renkli. Herkes kendi keyfinde. Bakan, eden, fotoğrafınızı çeken ve çocuk gürültüsü yok. Beach barlardaki Saint Tropez tipi ritmik dans müziğinden şehrin merkezindeki marjinal ve çılgın şovlara kadar aradığınız her tür eğlence Mikonos’da var. Üstelik İstanbul’dan uçakla sadece 55 dakika. Tek mahsuru bir o kadar süre de girişteki pasaport kontrolünün alması. Görevli memurlar kaplumbağa misali ağır çalışıyor. En güzel otel Ornos körfezindeki Kiwotos, en iyi restoran şehrin göbeğindeki Chez Catherine’s. Mikonos’daki Yunanlılar Türkleri seviyor. Nasıl sevmesinler? En iyi müşterileri biziz!En güzel bayrak bizim bayrakCanım Türkiyem’in bayrağından daha güzel bir bayrak dünyada yok. Son derece sade ve asil bir bayrak. Diğer ülkelerin kıskanacağı bir bayrağa sahibiz. Ama maalesef kıymetini bilmiyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda bayrak asan yerler yine çok azdı. Yazık! O bayrak sadece güzel değil aynı zamanda bizim için bir gurur kaynağı. Nice şehitler verdik o bayrak uğruna. 29 Ekim geldiğinde bu yazdıklarımı hatırlayın. Bayrağınızı mutlaka evinize ve iş yerinize asın. Ay yıldızımız sadece gönüllerde değil görünürlerde de dalgalansın. Söz mü?Haftanın en özel muhabbeti Genç oyuncu Tuba Büyüküstün’ün, İstanbul Moda Haftası’nda defile sonrası verdiği röportaj...T.B: Çok keyifli bir partiydi her şeyden önce ve eeee hani çok keyifli çok güzel amaçlarla hani burdayız ve ıııı hani defileler başladı işte ııı tasarımcılarla burdaaa olmak çok hani keyifli...Muhabir: İbrahim Tatlıses sizinle bir projede buluşmak istiyormuş..T.B: Öyle mi ?Muhabir: Tabii, gazetelerde böyle haberler de çıktı. Siz de ister misiniz İbrahim Tatlıses ile bir projede buluşmak? Sinema, dizi...T.B: Yani n’olursa olsun. Hani çocukluğunuzdan beri eee seyrettiğiniz eee insanlardan bunu duymak hani genç bi oyuncu olarak eeee çok hoş...Muhabir: İbrahim Tatlıses hayranlığınız var mıdır efendim veya arabeski sever misiniz öyle diyelim...T.B: Buna cevap vermek istemiyorum bu kadar özel şeylere girmek istemiyorum, teşekkür ederim!Not: Tatlıses veya arabesk hayranlığı sorusunun özel şeylere girmek olduğunu da bu vesileyle öğrenmiş olduk. Teşekkürler Tuuba!Haftanın en kebap muhabbeti Levent’te bir kebapçının konsept danışmanlığını yapmaya başlayan yarışma programlarının demirbaş jüri üyesi Armağan Çağlayan’ın kebap muhabbeti...Muhabir: Armağan Çağlayan’ı da hani kebapçılıkla bir araya hiç getiremezdim... A.Ç: E ben bu ülkede doğmadım mı?Muhabir: Kesinlikle öyle...A.Ç: Ben bu ülkede büyümedim mi? Ben bu ülkede yaşamadım mı? Ben bu ülkenin damak zevkine sahip değil miyim yani? Muhabir: Evet. A.Ç: Kebapçı deyince aklımıza... Bence şöyle bir dert var Türkiye’de. Kebapçı eşittir kıro. Bence herkes kebap yiyor herkes de kebap seviyor. Kebapcı eşittir kıro değil, kebap yemek de bence kıroluk değil... Ayrıca kıroluk bile olsa gene de yapabilirim. Çünkü ben kebap yemeyi seviyorum!Not: Konsept danışmanı olan kebapçılara gitmek kıroluk sayılmaz. Teşekkürler Armağan!

Devamını Oku

Berenkolik

28 Ağustos 2010

Aşk-ı Memnu dizisinin Bihter’i oyuncu Beren Saat ne yapsa tutuluyor. Acayip kötü bir reklam filmi çekti. Oradan oraya saçma sapan uçtu. Tanıtımını yaptığı ürünün satışlarında patlama oldu. Önümüzdeki sezon “Fatmagül’ün suçu ne?” isimli yeni bir dizide oynayacak. Dizinin tanıtım filmi ekranda dönmeye başladı ve tıklanma rekorları kırıyor. Bu tıklanma rekoru lafına da fena halde gıcık oluyorum ya hadi neyse. Diyeceğim şudur ki biz bu kızı seviyoruz. “Gel Gel Kayıkçı” türküsünü seslendirmiş. Onu da sevdik. Hepimiz Berenkolik olduk. Referandumda ‘EVET’ ve ‘HAYIR’ seçeneklerinin yanında ‘BEREN’ olsaydı açık farkla kazanırdı. Allah “Yürü ya kulum” dedi bir kere. Beren’i artık kimse tutamaz.Boşandık üzgünüzDünyanın en çok para kazanan sporcusu Amerikalı golfçü Tiger Woods eşi İsveçli eski manken Elin Nordgreen’den boşanmış. Hatırlarsanız Tiger’ın karısını 17 ayrı kadınla aldattığı ortaya çıkmıştı. Tiger Woods, boşanma tazminatı olarak eşine 750 milyon dolar ödemeyi kabul etmiş. Bu aldatma olayı patlak verdiğinden beri dünya magazin gündeminden düşmeyen ünlü çift boşandıktan sonra ilginç bir açıklama yapmış. “Evliliğimiz bittiği için üzgünüz. Birbirimize gelecekte mutluluklar diliyoruz” demişler. Bu basına verdikleri ve kamuoyuyla paylaştıkları ortak bir resmi açıklama. Büyük bir olasılıkla avukatları veya danışmanları tarafından hazırlanmıştır. Kendilerine kalsa durum farklı olurdu. Tiger “Evliliğim bittiği için çok sevinçliyim. Artık önüme gelenle rahat rahat birlikte olabileceğim. Ancak bu kadar para kaptırdığım için çok üzgünüm. Eski karımın benim paramı başka erkeklerle yiyeceği düşüncesi bile beni çıldırtıyor” derdi. Karısı da “Çok mutluyum. Eski kocam kendi cebinden para vererek başka kadınlarla birlikte oldu. Ben de şimdi yine onun parasıyla istediğim erkekle birlikte olacağım ve onu çatlatacağım” şeklinde bir açıklama yapardı. Kadın aldatıldığını, erkek de soyulduğunu asla unutmayacaktır. Bu da böyle biline!Hıncal başkan Galatasaray şampiyonSevgili Hıncal Uluç son günlerde çok öfkeli. Galatasaray’ın durumuna haklı olarak üzülüyor. Başkan Adnan Polat, futbol şubesinden sorumlu Adnan Sezgin ve teknik direktör Rijkaard, başarısızlıklarından yakınan Hıncal Hoca’nın hedef tahtası haline geldi. Sadece onlar değil tüm Yönetim, Divan Kurulu, eski başkanların tümü ve muhalefettekiler bile Hıncal Hoca’ya göre yetersiz ve etkisiz. Hiçbirinden Galatasaray’a hayır yok. Doğru söze laf yok. Çözüm çok basit. Hıncal Uluç, Galatasaray’a başkan olsun. Futbol şubesini yönetsin. Teknik direktörünü de kendisi seçsin. Zaten bugüne kadar cimbomu çalıştıran hiçbir hocayı beğenmedi. Hepsine bir kusur buldu. Çoğu zaman da yerden göğe kadar haklıydı. Ben Hıncal Uluç’u Galatasaray başkanı olarak görmek istiyorum. Beşiktaş’ın efsane başkanı Süleyman Seba gibi kişisel çıkar gözetmeksizin bu işi dürüst ve özverili bir iştahla yapacağına inanıyorum. Fenerbahçe’nin efsane başkanı Ali Şen kadar da futbolu biliyor ve anlıyor. Daha ne bekliyorsunuz? Sloganımız bile hazır: “Hıncal Uluç Başkan, Galatasaray Şampiyon”En kötü televizyon programlarıRadyo N 101’deki ‘BACK UP MORNING SHOW’ dinleyicileri arasında bir anket yaptık. Şu anda yayında olan en kötü televizyon programlarını sorduk. İşte TOP TEN ve gelen yorumlar...1) Evcilik Oyunu: Tahammülsüz bir aile faciası. 2) Küçük Sırlar: Oyunculuk, senaryo hepsi birbirinden berbat. 3) Çarkıfelek: O kadar bayatladı ki esprilerin soğukluğundan baygınlık geldi.4) Var Mısın Yok Musun: Yarışmacıların abartılı rol yapmaları ve uzatarak kutularını açmaları artık yarışmanın tadını kaçırdı.5) Pozitif Reality: Bu programdaki her şey gerçek diyorlar. Eğer gerçekten öyleyse yandık! Yalçın Çakır, herkesi azarlayarak sunuyor.6) Rüyanız Hayrolsun: Sunucusu Emine Akkaya canlı yayında “Çişim geldi” dedikten sonra o programdan bir daha hayır gelmez.7) Su Gibi: Songül Karlı ile Uğur Aslan’ın sunduğu bu evlilik programında zaman su gibi akmıyor, bilakis eziyet gibi geçiyor.8) Yahşi Cazibe: Cazibeden başka her şeyi olan yahşi değil ama ekşi bir dizi.9) Defne Joy Foster’la Çeyiz: Defne Joy’un her zamanki şirinliği bile bu programı kurtaramıyor.10) Pakize Suda ile Lezzete Yolculuk: Pakize Hanım, avazı çıktığı kadar bağırarak sokaklarda dolaşıyor. Lezzetten vazgeçtik programda hiç tat yok!

Devamını Oku

Köle Can

28 Ağustos 2010

Ünlü assolist Sibel Can, bir türlü boşanamadığı eşi Sulhi Aksüt ile tekrar görüşmeye başlayınca kızı Melisa ve oğlu Engincan evi terk etmişlerdi. Babaları oyuncu Hakan Ural ile yaşamaya başlayan çocuklardan Melisa, rahatına düşkün olduğu için işi uzatmadan annesinin yanına döndü. Engincan ise inadını sürdürmeye devam etti. Kız çocukları erkeklerden daha uyanık oluyor. Şimdi Engincan da annesiyle barışmış. Sibel Can da alıp onu hemen alışverişe götürmüş. Barışmanın bedeli bu olsa gerek. Oğlunu ödüllendirmek... Günümüzdeki anneler vallahi billahi resmen çocuklarının kölesi oluyorlar. Biz erken doğmuşuz!Büyü de gel!Habertürk gazetesi yazarı Yiğit Bulut, Başbakan Erdoğan ile yine Habertürk televizyonunda yaptığı röportajı eleştirenlere “Bu arkadaşlara bu kadar yüklenmeyin onları da anlamaya çalışın; büyüyünce Yiğit Bulut olacaklar, biraz kendilerini göstersinler” diyerek karşılık vermiş. Ancak bir sorun var. Büyüyünce Yiğit Bulut olmak imkansız. Çünkü çocuksu yüzüyle Yiğit Bulut daha kendi büyümemiş gibi gözüküyor!Uzaktan kumandaGünaydın’da Yüksel Aytuğ’un ‘Yakından Kumanda’ isimli bir köşesi var. Televizyon programlarını eleştiriyor ve ilginç saptamalarda bulunuyor. Yüksel, ekrandaki “Akademi Türkiye” yarışmalarından jüridaşım olur. Jüri üyesiyken kimsenin hakkını yemezdi. Gazetede ise durum farklı. Kendi yazdığı gruba ait televizyon programlarını hiç eleştirmiyor. Sadece ‘naçizane’ önerilerde bulunuyor. Diğer kanallardaki programlar için ise atış serbest. Bu durum çalıştığı grubun baskısıyla oluşmuş olabilir. Ancak o zaman köşesinin adını ‘Uzaktan Kumanda’ olarak değiştirmesinde yarar var. Çünkü eleştirmenliği kendisine yakın değil, uzak olan kanallar için geçerli.Muhtar olmak kolay değil!Gazeteci Reha Muhtar, başarılı bir köşe yazarı ve iyi bir televizyoncu. Ekranda kendisini izlemek ve ilginç köşe yazılarını okumak büyük keyif. Ancak son zamanlarda Reha’nın yazılarından duygusal anlamda hassas bir dönemde olduğu anlaşılıyor. Mutsuz biten aşklardan ve içimizi parçalayan kadınlardan bahsediyor. Ben Reha Muhtar’ın profesyonelliğine hayranım. Pazar mutsuzluktan içi parçalanıyor. Pazartesi ekrana çıkıp Erman Toroğlu ile Ahmet Çakar arasında moderatörlük yapıyor. Muhtar olmak kolay değil!Buzsuz dumanlarFenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın Yunanistan’daki PAOK maçı sırasında yüzünün tamamını sigara dumanlarıyla kaplayan bir fotoğrafın Vatan’ın spor sayfasında yayınlanmasına “AYIP“ diyenler yerden göğe kadar haklı. Televizyondaki gibi yapacaklardı. Sigara dumanını buzlayacaklardı. O zaman da Aziz Bey’in yüzü hiç gözükmeyecekti. İnsanlık hali. Unutmuşlar işte(!)Haftanın benzerleriBende insanları birine benzetme hastalığı vardır. Örneğin oyuncu Mehmet Aslan’ı hep Amerikalı tenisçi Andy Roddick’e benzetirim. Oyuncu Bergüzer Korel de şarkıcı Demet Akalın’a benziyor. Biliyorum kelalaka diyeceksiniz. Ama cepheden, profilden ikisini yanyana koyup iyice bir bakın. Boy, pos, gözler, bakışlar aynı. Bergüzar’ın hatları Demet’ten daha yumuşak o kadar. Bitmeyen Şarkı dizisinde rol icabı şarkı söylerken Bergüzar Korel bana fizik olarak Demet Akalın’ı anımsattı. Siz ne derseniz deyin!“Sayın” ve “Sevgili” saçmalığıTürkçemiz değil ama insanlarımız garipleşti. Eskiden ‘Sevgili’ ve ‘Sayın’ sevdiğimiz ve saydığımız kişiler için söylenirdi. Şimdi sinirlendiğimiz,hakaret ettiğimiz herkes ‘Sevgili’ ya da ‘Sayın’ oldu. Arabeski eleştiren dahi müzisyenimiz Fazıl Say’ın saçmaladığını söylerken ona ‘Sevgili Fazıl Say’ diye hitap ediyorlar. Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, koltuğunu devraldığı Alman çalıştırıcı Daum’a yalancı demeden önce ‘Sayın Daum’ diyor. Nedir bu saçmalık? Olumsuz bir lafın önüne olumlu bir takı gelir mi? Bir kere ‘Sayın Öcalan’ dediler mertlik bozuldu. Meclis’te herkes birbirine hakaret etmeden önce ‘Sayın’ demeye başladı.

Devamını Oku

Bedava reklam

21 Ağustos 2010

Adamlar önce açılış için ünlü şarkıcı ve artist Jennifer Lopez’i getiriyoruz diye bas bas bağırdılar. Bir süre sonra kadın geliyor, gelmiyor muhabbeti oldu.Gelmeyeceği kesinleşince bu kez ona dava açacağız diye gündemde kalmayı başardılar. Kısa bir aradan sonra ünlü şarkıcı Rihanna ile anlaştıklarını duyurdular. Bu haberler olmasa kimsenin otelin açılacağından haberi bile yoktu. Cratos’çuların taktikleri mükemmel. Yemi ortaya atıyorlar sazanlar atlıyor. Bence Rihanna da gelmesin. Gelse ne olur? Bir konser verip gidecek. Oysa gelmezse J-Lo’daki olayları onunla da yaşayabiliriz. Cratos’çular o geliyor bu geliyor diye daha uzun süre bedava reklamlarını yapabilirler. En iyisi ünlü İngiliz şarkıcı Robbie Williams ile yeni evlendiği yarı Türk eşi Ayda’ya otellerinde Türk usulü bir düğün yapacaklarını söylesinler. Bakın nasıl birkaç hafta daha bedava reklamları oluyor.Ender Saraç’la RamazanBaşarılı diyetisyen Ender Saraç, Ramazan dolayısıyla bir televizyon programına başladı. Ender Bey’in ekran için fazla karizmatik olduğu söylenemez. Ama bizde kimler ekrana çıkmıyor ki Ender Bey çıkmasın. Geçenlerde konuğu eski manken Demet Şener’di. Ender Saraç gibi kilo hesabı yapan birine de Demet Şener gibi ince, bakımlı bir konuk yakışır doğrusu. Her tarafından yağ fışkıran göbekli biri kendini rahatsız hissedebilir. Ramazan dolayısıyla televizyonda canlı yayına çıkan konuklar oruçlu olduklarını söyleyip hiçbir şey yemiyorlar. İkramları geri çeviriyorlar. Demet Şener de bunlardan biriydi. Merak ediyorum. Ekrana çıkacağı için imajı bozulmasın diye oruç tutan ya da oruçlu olmamasına rağmen “Niyetliyim” diyen var mı? TRT’nin hali...Şayet haber doğruysa NTV’den büyük umutlarla transfer olan spor spikeri Murat Kosova’nın işine TRT jet hızıyla son vermiş. İnanmakta zorluk çektim. Sevgili Murat, TRT değil her kanal için ideal bir spikerdir. Ama net ve düzgün diksiyonu, genç ancak ciddiyetinden ödün vermeyen görüntüsüyle Murat’ın özellikle TRT için aranan kan olduğunu düşünmüştüm. Saygın televizyon eleştirmeni ‘Ekran Polisi’ Burhan Ayeri, TRT’nin Murat’ın işine son verme nedeni olarak donuk hali ve cansız sunumunu gösterdiğini bildirmiş. Dünya Kupası’nı yorumlayan Ömer Üründül’den sonra Murat Kosova gibi akıcı konuşan ve usta sunucu Ercan Taner kadar anlattığı maçlara heyecan katan biri TRT’ye fazla gelmiştir. Bu arada TRT’nin donuk olmayan ve canlı halini gören biri varsa haber versin!Nihat Hatipoğlu yeni Fetullah Gülen mi?Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı ve televizyoncu Doçent Dr. Nihat Hatipoğlu’nu çağdaş ve daha genç bir Fetullah Gülen’e benzetiyorum. İkisi de saygın ve popüler kişiler. Milyonlar onları merakla izliyor. İkisi de kültürlü ve iyi bir hatip. İkisi de nur yüzlü. Ben bilirim. Çünkü ben de nur yüzlü radyocuyum. İnanmıyorsanız şarkıcı Yaşar’a sorun. İkisinin geçmişleri, gelecekleri, hedefleri, kitleleri, ekolleri çok farklı olabilir. Ama ben yine de Nihat Hatipoğlu’nda bir Fetullah Gülen havası seziyorum. Kimse kusura bakmasın!Eski Ahmet Hakan’ın yerine yeni Serdar Turgut ‘Hürriyet’ gazetesinde çalıştığı günlerde ‘penis yazarı’ diye nam salan Serdar Turgut, Habertürk gurubuna transfer olduktan sonra değişime uğradı. Önce Fetullah Gülen’in yurt dışındaki okullarının ziyaretine davetli olarak gitti. Sonra ekranda muhafazakar bir hanım meslekdaşıyla program yapmaya başladı. Şimdi de “İslam’ın kutsal merkezi Kabe hangi doğa üstü sırları saklıyor?” gibi ulvi sorulara televizyonda yanıt arıyor. Yakında umreye giderse hiç şaşmam. Ahmet Hakan ile ikisinin kariyeri ters orantılı gelişiyor sanki. Eski Ahmet Hakan’ın yerine yeni Serdar Turgut ilaç gibi gelecektir.

Devamını Oku

Aşkla dalga geçmek

20 Ağustos 2010

Şarkıcı Zeynep Casalini, Bodrum’da kendisinden 6 yaş büyük bir restorancı ile sürpriz bir evlilik yapmış. Zeynep Hanım hayatından memnun. “Ben büyük bir aşk evliliği yaptım. Bir yıldır tanışıyoruz. Çok iyi dosttuk, bunu nikah masasına taşıdık” diyor. Kocası da herhalde hayatından memnun. İkisi birbirlerine yakışıyor mu tartışılır. Hatta çoğu insan ‘yakışmıyorlar’ der. Kadın adamdan daha uzun, şık ve modern görünümlü. Adam ‘Yemekteyiz’ programındaki huysuz yarışmacılardan birine benziyor. Üstüne giydikleri de pazardan ödünç almış gibi duruyor. Ama bütün bunların ne önemi var? Önemli olan aralarındaki aşk değil mi? Bizim magazincilere göre değil! Zeynep ile eşini birbirlerine yakıştıramadıkları gibi komik de bulmuş olmalılar. Çünkü evlilik haberini sürmanşet yapmışlar. Bugüne dek Zeynep Casalini ne zaman birinci sayfa haberi oldu ki? Buna resmen aşkla dalga geçmek derler. Zeynep Hanım ile kocası en güzel cevabı mutlu bir evlilik sürerek verebilir. Ancak bebek yapmaya kalkarlarsa yine etrafta fotoğrafları çıkar. Bu sefer çocuk anneye mi babaya mı benziyor tartışması başlar. Benden söylemesi!Öpmeyin Sinem’iGalatasaray kaptanı Arda Turan’ın sevgilisi oyuncu Sinem Kobal, “Küçük Sırlar“ isimli gençlik dizisinde rol icabı dudaktan öpüşmeyi reddetmiş. Arda Turan’ı kıskandırmak istememiş. Dizideki sevgilisi Sinem’i, sadece yanaktan ve alnından öpebiliyormuş. Tüm gençlerin birbirlerinin yüzünü emdikleri bu devirde Sinem’in kendini rol icabı dudaktan öptürmemesi liseli bir genç kızı canlandırdığı televizyon dizisinde değil ama Rahibe Teresa rolünü oynadığı bir filmde inandırıcı olabilir. Neyse boşverin. Bu kadarıyla idare edelim. Sezon yeni başladı; Arda’nın morali bozulmasın.Father Fazıl SaybeskArabeskin gerçek babası bence hiç tartışmasız Fazıl Say’dır. Fazıl Baba’nın şiddetle arabeske karşı olması bu gerçeği değiştirmez. Fazıl Baba geçenlerde arabeske bir laf etti, düne kadar unuttuğumuz eski arabeskçilerden Hakkı Bulut’una kadar akla gelen herkes ortaya çıkıp arabeski savunmaya başladı. Hatta yaşam stilleriyle arabesklikle hiç ilgisi olmayan Ajda ve Tarkan bile birden arabesk yanlısı kesildi. İşte bunun için Fazıl Baba, arabeskin gerçek babasıdır. Fazıl Baba arabeskin efsane babalar triosu Müslüm Baba, Orhan Baba ve Ferdi Baba’dan daha fazla ses getirmeyi başarmış ve arabeski resmen gündemimize yerleştirmiştir. Ben bile Ümit Besen nerede merak etmeye başladım. Hiç olmazsa Ankaralı Turgut’un Ankara’da olduğunu biliyoruz. Benim için arabeskin yeni adı ‘Saybesk.’ Hem de Father Fazıl Saybesk!CUNDAGeçen hafta sonu Ayvalık’taydım. Cunda’nın en güzel tesisi Ortunç’ta kaldım. Otele ve koya adını veren Orhan Tunç müthiş bir iş başarmış. Dünya çapında bir yer yapmış. Denizi, odaları, yemekleri, hizmeti çok iyi.Otelde konaklayanlar verdikleri paranın karşılığını fazlasıyla alıyor. Havalar o kadar sıcak gidiyor ki normalde serin olan Cunda’nın denizi bile normalden çok daha sıcaktı. Cunda’nın merkezinde Bay Nihat her zamanki gibi en popüler mekan. Her gittiğinizde bir ünlüye rastlamak mümkün. Mezelerindeki kaliteyi de asla bozmuyorlar. Ayvalık’ın içinde üç yıl önce açılan ve benim yeni keşfettiğim ‘Sızma Han’ın restoranını tavsiye edebilirim. Denizin kenarında harika bir manzara eşliğinde farklı lezzetler sunuyorlar. Yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklarında Ayvalık ideal.Ünlülerin göbeğiÜnlü sanatçı Hülya Avşar’ın göbeği magazincilere dert oldu. Her fırsatta kadının göbeğinin fotoğrafını çekip bir yorum yapıyorlar. Hatta son defasında onun göbeği diye profilden ona benzeyen bir başka kadınınkini çekmişler. Çok komik! Paparaziler sadece Hülya Avşar’ın değil tüm ünlülerin göbeğine takmış vaziyetteler. Kıvanç Tatlıtuğ için bile göbeklenmiş diyorlar. Ünlülerimizin çoğu bu yüzden kadınsa göbeğini hep havlularla örterek, erkekse içine çekip göğüs kafesini şişirerek dolaşmak zorunda kalıyor. Geçenlerde bir magazin programında Derya Baykal’ı gördüm, entariye benzeri bir mayoyla denize giriyordu. Oysa rahat bıraksalar da salsalar göbeklerini ne kadar güzel olur.Ekranın yeni Karagöz ve Hacivat’ı“Son Kale” programında eski hakemlerimizden Erman Toroğlu Karagöz’ü, Ahmet Çakar da Hacivat’ı oynuyor. Erman Hoca, Şansal Büyüka ile yaptığı ‘Maraton’ günlerinden Karagöz’ü oynamaya alışık. Ama Ahmet Çakar için bu durum yeni. Eskiden tek tabancaydı şimdi yanına bir bazuka geldi. Başarılı televizyoncu Reha Muhtar programda moderatörlük yerine çok iyi provakatörlük yapıyor. İlk hafta birbirlerinin hakemliklerini yerden yere vurdular. İkinci hafta ne olur bilemem ama ‘Kale Arkası’ karakolda biter.

Devamını Oku