Can acıtan aşklar

18 Temmuz 2010

Yönetmen Mustafa Altıoklar, bir süre önce oyuncu Nehir Erdoğan ile olan 3 yıllık ilişkisini bitirmiş. Mustafa Altıoklar, Nehir Hanım ile biten ilişkisi hakkında ilgili ‘’Çok güzel bir beraberlikti ama güzelliğini kaybetmeye başladığında bitirmeye karar verdik’’ diyor. ‘’İlişkilerde bir gerçek var varki çok uzayınca sorun çıkıyor’’ diye de ilave ediyor. Bu arada Nehir Erdoğan’ın, yakışıklı oyuncu Kenan İmirzalıoğlu ile birlikte tatilde görülmelerinin ardından Mustafa Bey’e aralarında bir aşk varsa canınızı acır mı diye sormuşlar. O da ‘’Tabii ki acır, herkesin acır. Aslında biten bir ilişkiden sonra kimsenin hayatı kimseyi ilgilendirmez’’ diye çelişkili bir yanıt vermiş. Mustafa Altıoklar, can acıma konusunda haklı. Benim de sevgilim benden ayrılıdıktan sonra benden daha yakışıklı ve popüler birini bulsa benim de canım yanardı. Allah’tan öyle biri yok. Şaka bir yana insan böyle bir durumla karşılaştığında bunu gurur meselesi yapar acısını da itiraf edemez. Sosyetik işadamı Nurettin Hasman, ikoncan yaptığı genç sevgilisi Eda Taşpınar’ı Türkiye sörf şampiyonu Bora Kozanoğlu ile birlikte görünce canı yanıyordur. Kaya Çilingiroğlu, gamsız bir adama benziyor ama eski eşi Hülya Avşar’ı başarılı ve yakışıklı iş adamı Saadettin Saran ile gördüğünde belki azıcık canı acıyordur. Borsacı Aytek Şavkan, Brezilya’dan getirip evlendiği güzel model eşi Martha, ile boşanırken kadın başka biriyle gözü önünde olmasın diye elinden geleni yaptı. Ama başaramadı. Şimdi Martha Hanım’ın genç ve yakışıklı işadamlarımızdan Alican Ulusoy ile kıyıda köşede çekilmiş fotoğraflarını görünce mutlaka canı acıyordur. Sadece erkeklerin değil kadınların da bu konuda canları acır. Dünyada her kadın ayrıldığı erkeği artık sevmiyor bile olsa kendinden daha genç ve güzel bir kadınla birlikte gördüğünde canı acır. Hatta kadının daha güzel olması şart değil. Daha genç olması yeterli. Bunu inkar eden kadın yalan söylüyor demektir. Canınızın acımasını istemiyorsanız ilişkinizin değerini bilin. Siz bakmayın Mustafa Altıoklar’ın bu konudaki beceriksizliğine. Doğru birini bulursanız ilişki uzadıkça sorun morun çıkmaz. Aksine birlikteliğinizin tadını daha fazla çıkartmaya başlarsınız. Hepinize can acıtmayan aşklar diliyorum.Hıncal Uluç’a teşekkürler!Duayen gazeteci Hıncal Uluç, geçen Salı günkü köşesinde benim Elif Şafak ile ilgili 10 Temmuz 2010 Vatan Bizim Kahve’deki yazımı beğendiğini belirtmiş. Hıncal Hocam tarafından övülmek benim için önemli. Çünkü kendisi canım Türkiyem’de görüşlerine en çok değer verdiğim insanların başında gelir. Her konuda aynı fikirde olmanız gerekmiyor. Ama Hıncal Hoca’nın eşsiz saptamaları ve birikimine saygı duymamak imkansız. Ben de kendisine buradan nazik sözleri için yürekten teşekkür ediyorum. Baba çıplakBasında çıkan bir habere göre Diva Bülent Ersoy, yani Bülent Abla nam-ı diğer ‘Babla’yı Bodrum’da komşusu şezlongunda çırılçıplak güneşlenirken görmüş. Komşu gördüğü manzara karşısında korkmuş ve kaçmış. Palavra! Babla’yı kim çıplak görse merak eder bakar. Niye korkup kaçsın ki? Anakonda mı bu? Yakında Babla Bodrum’da yüzdüğünde karnı acıktı, suşiye aş erdi ağzını açtı ve denizdeki bütün balıkları çiy çiy yuttu derlerse hiç şaşmam. Bir tane Babla’mız var. Kıymetini bilelim lütfen.Şişmanlar daha mutlu oluyorYaz gelince vücutlar ortaya çıkmaya başlıyor rejim yapanlardan, diyetisyene ve spora gidenlerden, aldıkları ve yaktıkları kalorileri teker teker hesaplayanlardan geçilmiyor. Doktor Mehmet Öz’e sinir olmaya başladım. Adamın bağırsakları bile tertemiz. Organik beslenmenin de bir haddi var. Pizza, hambuger, börek, çörek, pilav, patates olmadan hayatın keyfi çıkmaz. Zaten onun için şişmanlar zayıflara göre daha mutlu oluyor. İnsanlar zayıfladıkça kuruyor ve sinirleri geriliyor. Şişmanlar kahkalar ve neşeli. Zayıflar asabi ve gergin. Çünkü hep karınları aç! Aslında şişmanlara ne kadar kilolu oldukları ve zararları habire hatırlatılmasa hiç moralleri bozulmayacak. Zayıflar ise kilo vermenin sağlıkları ve fiziksel görüntüleri açısından ne kadar iyi olduğu kendilerine söylenmese kısa süreli geçici bir mutluluk yaşayamayacaklar. Bakın Deniz Seki kilo almış ne kadar mutlu. Konserden önce 1 buçuk porsiyon iskender sipariş etmiş. Sonra da çıkmış harika bir konser vermiş. Afiyet, bal şeker olsun. Kepek bisküvi, çubuk krakerlerle idare etmeye kalksaydı performansı düşerdi. Sibel Can’ın da maşallahı var. Kadın kilolu ama ona yakışıyor. Üstelik mutlu ve kendisiyle barışık. Çocuklarının şımarıklıklarını, eski kocası Hakan Ural’ın ve saçmalıklarını, kendine dert etmiyor. O kadar mutlu ki boşanma davası açtığı son kocası Sulhi Aksüt’ü bile evine alıyor. Zayıflamaya kalksa sinirleri bozulacak. Ben bugüne kadar fakir bir Yahudi ve mutsuz bir şişman görmedim. Ya siz? Mutsuzsanız biraz yemek yiyin. İyi gelir.

Devamını Oku

Go home J-LO

16 Temmuz 2010

Sesinden çok kalçasıyla ünlü Amerikalı şarkıcı Jennifer Lopez veya kısa adıyla J-LO, KKTC’deki konserini son derece dandik nedenlerden dolayı korkup iptal edince olay çıktı. Girne’deki konserin iptaline KKTC 1’inci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tepki göstermiş. ‘’Rumlar ‘bu kadına’ 7 bin mail attıysa bizim milyonlarca mail atmamız lazım’’ demiş.İşimiz gücümüz kalmadı kıçıyla birlikte burnu da büyüyen 40 yaşındaki bir Porto Riko’lu hatunla mı uğraşacağız?220 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını söyleyen otel sahipleri büyük zarara uğradıklarını iddia edip J-LO’ya en az 100 milyon dolarlık bir tazminat davası açacaklarmış.Çok uyanıklar.Şayet kazanırlarsa neredeyse masraflarının yarısı bir konser iptalinden çıkmış olacak.O zaman kumardan gelecek gelire bile gerek kalmaz.Yılda bir konser iptali, arkasından bir tazminat davası malı götürürler.Düşünsenize...J-LO’ya açacakları tazminat davasını kazanırlarsa konserin iptali için propaganda yapan ve ortalığı birbirine katan Rumlar işte esas o zaman mosmor olacak.Hem J-LO gelmese ne yazar?Kadının son albümü 3 yıl önce çıkmış.Kocası Marc Anthony deseniz hikâye.Kariyeri bitmiş, üstelik acayip tipsiz.Birbirlerine hiç mi hiç yakışmıyorlar.Konser için bunlara verecekleri 3 milyon dolara değmezdi.Ama otelin reklamı için değdi.Yaşasın canım KKTC! Go home J-LO!Ivana no vanna!İkoncan güzellerimizden Ivana Sert sürekli magazincilere haber oluyor. ‘’Ivana, Bodrum’da sezonu açtı.’’‘’Ivana Fashion TV mankenlik yarışmasında jüri üyeliği yaptı.’’‘’Ivana, ’Sex And The City’ filminin galasındaydı.’’Ivana’nın kendi tasarladığı mayolardan, giydiği giysilerden, verdiği frikiklerden ve boy gösterdiği davetlerden artık fenalık geldi.Tamam cazibeli bir kadın. Fotoğrafının çekilmesinden hoşlanıyor. İyi de poz veriyor. Ama sonuçta evli ve bir de çocuk sahibi. Çok tatlı, anlayışlı ve varlıklı bir kocası var. Bu kadar ortada olmaya hiç ihtiyacı yok. Artık öyle bir duruma geldi ki, o istemese de paparaziler peşini bırakmıyor.Ok yaydan fırladı bir kere... Ivana dur durak bilmiyor. Bu hızda devam ederse Ivana yakında ‘No Vanna’ dedirtecek!Lafoloji değil, PalavralojiSabah gazetesinin magazin ilavesi ‘’Günaydın’’ da ‘Lafolofi’ diye bir bölüm var. Ünlülerin saçma laflarını yakalayıp yazıyorlar. Bugüne kadar söylenilenleri aynen aktardıklarını sanıyordum.Yanılmışım!Geçen Pazartesi günkü Lafoliji’de benim 11 Temmuz 2010 Pazar Vatan’da çıkan ‘’Arda’nın sevgilisi Sinem’’ başlıklı köşe yazımdan esinlenmişler.‘’Çekimler uzayınca, Sinem Kobal isyan etmiş. Kabak yönetmene patlamış! Sonuçta haklılar. Sahneleri ne kadar tekrarlarsan tekrarla orijinali gibi olmaz ki!’’ diye bir özetini yayınlamışlar.Ortaya istedikleri gibi bir saçmalık çıkmış.Oysa ben, ‘’Sonuçta yabancı bir dizinin kopyasını çekiyorsun. Sahneleri ne kadar tekrarlatsan orijinalini yakalayamayacaksın’’ diye yazmıştım.Arada fark var.Günaydın’cılara beni okudukları için teşekkür ediyorum.İnşallah bir daha okuduklarını algılamakta zorlanmazlar.Yoksa her söylenen lafı kendilerine göre derleyip yayınlayacaklarsa ‘Lafoloji’ yerine ‘Palavraloji’ desinler!Üfle Özge üfleOyuncu Özge Özpirinçci, Beyoğlu’nda alkol uygulaması yapan trafik polislerine zor anlar yaşatmış. ‘Melekler Korusun’ dizisinin yıldızı Özge Hanım kendisine uzatılan alkolmetreyi üflemeyi reddetmiş.Özge Hanım, ‘’Üfletmeyin, bunlar ilkel şeyler. Avrupa’da polisler bunu kullanmıyor. Sizin yaptığınız tamamen kanuna aykırı. İnsanlar sizin yüzünüzden dışarı çıkıp eğlenemiyorlar. Ben bu ülkede yaşadığıma bazen üzülüyorum’’ demiş. Polis, alkol kontrolu için Özge Hanım’ı hastaneye götürüp kan tahlili yaptırmak zorunda kalmış.Şimdi Adli Tıp Kurumu’ndan sonuçları bekliyorlarmış. Özge Hanım, hangi Avrupa ülkesinden bahsediyor bilmiyorum.Ordaki uygulamalarla neden bu kadar haşir neşir, o da belli değil.Ama Amerika’da Chicago gibi bir yerde aynı numarayı yapsa polis onu önce bir güzel yere yatırır, sonra da kafasına ayağıyla basıp yüzünü kaldırıma yapıştırırdı.Tutuklanıp, kelepçelenip ‘drunk tank’ dedikleri ‘sarhoşlar kodesine’ konması da cabası.Bu ülkede yaşadığına bazen üzülmesine gelince. Başka hangi ülkede oyunculuk yapabilirdi acaba? Yatıp, kalkıp haline şükretsin. Üfleme konusunda ise haklı. Alkolmetre hem ilkel, hem de demode.Vuvuzela üflesin! O zaman dışarı çıktığında rahat rahat eğlenir.Üfle Özge Üfle...

Devamını Oku

Arda’nın sevgilisi Sinem

11 Temmuz 2010

“Gossip Girl“ isimli yabancı diziden esinlenerek çekilen “Küçük Sırlar“ dizisinin yönetmenini değiştirmek zorunda kalmışlar. İddialara göre bugüne kadar ismi güzel oyuncu Sinem Kobal olarak geçen, ancak son zamanlarda Galatasaraylı futbolcu Arda ile olan ilişkisinden dolayı adı artık Arda’nın sevgilisi Sinem olarak anılan Sinem Hanım, yönetmenin aynı sahneleri tekrar tekrar çekmesine isyan etmiş. Çekimler uzayınca sette sinirler gerilmiş. Sonunda kabak yönetmenin başında patlamış. Arda’nın sevgilisi Sinem’i kovacak halleri yok ya! Yönetmene yol vermişler.Çok da iyi yapmışlar. Sonuçta yabancı bir dizinin kopyasını çekiyorsun. Sahneleri ne kadar tekrarlatsan orijinalini yakalayamayacaksın. Bu sıcaklarda çekimi uzatıp herkesi perişan etmeye ne gerek var? Sanki 23’üncü çekimde daha iyi mi olacak? Eskiden olsa Sinem Kobal’ın sözüyle belki yönetmeni değiştirmezlerdi. Arda’nın sevgilisi olmak bu sefer hem onu hem de settekileri kurtardı. Baksanıza Sinem’in içinde olduğu Arda’nın aracı geçenlerde ünlü gazeteci Güneri Civaoğlu’nun arabasına arkadan çarpmış. Güneri Bey, “N’oluyoruz yahu“ diye arabasından hışımla inmiş. Ama Sinem’i görünce asık yüzünü aniden bir tebessüm kaplamış ve Arda’ya selam ve sevgilerini yollamış.Arda’nın sevgilisi olmak sette de sokakta da her zaman işe yarıyor demek.Evlenilecek kadınManken Özge Ulusoy’un, “Sen evlenilecek adamsın“ deyip evlendiği Ferruh Taşdemir’den apar topar ayrılmak zorunda kalmasından sonra ideal evlenilecek kadın tipi de ortaya çıktı . Oyuncu Arzu Yanardağ! Arzu Hanım, “Sevgililerimi aldattım ama eşlerime sadık kaldım“ demiş. Evlenilecek kadın dediğin böyle olmalı. Flört ederkenkiler sayılmaz, nikah sonrası aldatmamalı.YARI ÜNLÜLERGördüğünüzde ismini tam olarak çıkaramadığınız ya da ismini hatırlayıp nereden bildiğinizi anımsayamadığınız yarı ünlü insanlar var. Tam ünlü olmaya çalışmışlar ama bir yerde önleri tıkanmış. “Bunu bir yerden gözüm ısırıyor ama nerden” diye merak ediyorsunuz. Yarı ünlüler genelde popçular, topçulardan ve ekrana çıkanlardan oluşuyor. Büyük takımların yedek kalecileri de yarı ünlü. Çünkü onları aslı sakatlanınca kırk yılda bir sahada görüyoruz.Şeker kız Kendy, Orçun Kabil, Yusuf Güney, Ece Anlı, Febyo Taşel, Firdevs, Emir, Müge Zeren, Emel Yalçın, Suzan Kardeş, Devrim Erden hep yarı ünlü şarkıcılar.Dizi oyuncusu Bade İşçil de yarı ünlü. Ezel’in başarısına rağmen hâlâ Mahsun Kırmızıgül’ün eski sevgilisi denilince hatırlanıyor.Seren Serengil’in eski eşleri Ozan Kaçmaz, Musa Aytun da yarı ünlü.Ben de yarı ünlüyüm. Görenlerin yarısı tipimden yarısı sesimden tanıyor.Aman gösterme Hocam!Eski futbolcu, hakem ve kabzımal futbol yorumcusu Erman Toroğlu’nun çıktığı reklamda “Göstermeyeyim, göstermeyeyim diyorum ama zorla göster diyorlar“ demesi bana acayip komik geliyor. Erman Hoca’nın göstermekten neyi kastettiğini tam olarak anlamış değilim. Önce reklamda gördüğümüze bir bakalım. Erman Hoca, siyah hakem giysilerinin içinde elinde kırmızı bir kartla poz vermiş. Yalnız sanki Hoca’nın şortunun içinde sporcuların hassas yerlerini korumak için kullandıkları suspansuvardan var. Siz ne anlıyorsunuz bilmiyorum ama ben her ihtimale karşı Erman Toroğlu’na “Aman gösterme Hocam!“ diyorum.Frİkİk avcılarıHer yıl olduğu gibi bu yaz da Bodrum’daki insan manzaralarından fenalık geldi. Güzel kadınların düzgün vücutları bile doğrusu bana itici gelmeye başladı. Hep o mega tele zoomlu magazin fotoğrafçıları yüzünden. Hollywood’un klasikleri arasına girmiş “Hayalet Avcıları“ diye bir film vardır. Bodrum’da da “Frikik Avcıları“ diye bir grup paparazzi var. Bunlar damlarda, şişme botlarda, çalılıklarda, ağaçların arasında saklanıyorlar. Tek amaçları ünlülerin frikik diye bilinen uygunsuz pozlarını çekmek. Pusu kurup uzun menzilli tüfeğiyle düşmanını avlamak için saatlerce kamuflaj altında bekleyen nişancılara benziyorlar. Silahları da son teknoloji fotoğraf makineleri. Hiç ummadığınız bir anda sizi, memeden, popodan, kalçadan, bacaktan, göbekten çekebilirler. Hem de hiç istemediğiniz bir şekilde. Göze hoş değil “çirkin“ gelecek bir biçimde. Bir an burnunuzu veya kıçınızı kaşıyacak olsanız o pozunuzu ertesi gün gazetelerde garip bir başlık ve uyduruk yakıştırmalar eşliğinde görebilirsiniz. Selülidiniz varsa yandınız. Herkes nerenizde olduğunu bilecek demektir. Frikik Avcısı olarak yazı geçirmek nasıl bir hayat bilmiyorum. Ama onlara yakalanmamak için Bodrum’a gitmemek gerektiğini biliyorum. “Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin“ misali. Bodrum’un keyfini “Frikik Avcıları”na yakalanmadan yaşamak hayal oldu.Haftanın TwitiGeçenlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e saati sordum... Franck Müller dedi. Ben de “Peki o zaman Vacheron Constantine“ deyip konuyu kapattım.

Devamını Oku

Elif Şafak haklı mı haksız mı?

9 Temmuz 2010

Ünlü yazar Elif Şafak, Türk pop müziğinde şarkı sözü yazanlara birer sözlük hediye edilmesini önerdi. Elif Hanım, şarkı sözlerinin bakkal dönüşü kese kağıdına tükenmez kalemle karalanmış ahenksiz ve duyarsız cümlelere benzetti.Bu eleştiri ‘polemik manyağı’ magazinciler için bulunmaz Hint kumaşı oldu.Hemen gidip besteci, yorumcu, sanatçı, şarkı sözü yazarı, müzik eleştirmeni, konuyla ilgili kim varsa fikirlerini sormuşlar.Hepsi kendine göre bir cevap vermiş.Elif Hanım’ı haklı da bulan var haksız da.Bence Elif Şafak haksız.Kendisi başarılı bir edebiyatçı.Radyoda konuğum olmuştu, çok tatlı da bir kadın.Ama müzik sözü yazma, roman yazmakla bir değil.İngiltere ve Amerika’da şarkı sözü yazarları sanki Sheakspeare’in eserlerine ve sözlüklere mi bakıyorlar?Popüler müzikte artık anlamlı sözlerin modası geçti.Hatta çoğu parçada ne denildiği tam olarak anlaşılmıyor bile.Frank Sinatra, Andy Williams, Barbara Stresiand, Whitney Houston devri bitti.Puff Daddy, Ice Cube, Snoopy Dogg, 50 Cent, gibi adları bile tuhaf sanatçılar geldi.Bunlar hedef kitleleri olan sokaklardaki gençlerin kullandığı ve anlayacağı dilde şarkı söylüyorlar.Bizde de durum aynı.Elif Şafak’ın okur kitlesi, müzik sözü yazarlarının dinleyicisiyle aynı olsaydı o da lügatını hafifletmek ve onların tarzına ayak uydurmak zorunda kalırdı.Şarkı sözleri bizi bozmuyor, biz şarkı sözlerini bozuyoruz.Anneanne yerine ‘anana’ dedikleri bir devirde yaşıyoruz.Siz ne diyorsunuz?Dün gece Madonna aradı...Hollywood’un ünlü çifti Brad Pitt ve Angelina Jolie ya da kısaca Brangelina, gizlice Bodrum’a gelmiş. Geçtiğimiz hafta L&R Noor isimli tekneyle Türkbükü açıklarına demirleyen çift rahatsız edilmemek için ilk gün hiç tekneden çıkmamış. Sonra sözüm ona tebdili kıyafet ile Bodrum’u gezmişler, alışveriş yapmışlar ama kimsenin ruhu bile duymamış. Bu ne tebdili kıyafetse!Bodrum gibi turist ve ünlü meraklısı bir yerde Brangelina’yı tanımayacaklar.Çünkü orada yaşayanların ve tatil için gidenlerin bu dünyayla bir ilişkileri yok.Bana tamamen asparagas bir haber gibi geldi.Brad Pitt ya da Angelina Jolie’nin kendi ağızlarından duymadığım sürece de inanmam.Çünkü Bodrum’da çekilmiş tek bir görüntüleri yok ve Brangelina’dan sadece Brad’i gördüğünü iddia eden bir Türk iş adamı var. Hikâyeye göre bu iş adamımız kendi teknesini onlarınkine yanaştırmış.Herhalde her gördüğü yabancı tekneye kimin diye yanaşma huyu var. Brad Pitt’le selamlaşıp bir süre konuşmuşlar. Angelina Jolie’yi görmemiş ama teknede 5 kişi daha varmış. Onlar da herhalde George Clooney ve Victoria Secret modelleriydi. Az daha unutuyordum. Beni de dün gece Madonna aradı.Hepinize selam söyledi.ŞIMARIKLARDünyanın en şımarığı Hilton otellerinin varisi Paris Hilton.Peki ya bizden?‘’Anne bana sürat teknesi al’’ diyen assolist Seren Serengil baş şımarık.Popçu Demet Akalın da şımarıklıkta rakipsiz.Sinema salonunu kapatması futbolcu Arda’nın şımarıklığından oldu. Eski futbolculardan Sergen Yalçın’ın duruşu da yorumları da şımarık.Megastar Tarkan’ın şarkısındaki gibi şımarık olduğu aşikar. Sanatçılardan Seda Sayan, televizyonculardan Saba Tümer şımarık. Köşe yazarlarından Ayşe Özyılmazel ve Oray Eğin şımarık.Diva, Bülent Ersoy yani Babla’nın şımarıklığı had safhada.Avşar kızı Hülya’nın şımarıklığı her zamanki gibi doruklarda.Komedyen Cem Yılmaz’ın gülmesi bile şımarık.Manken Aysun Kayacı ve şarkıcı Tuba Ekinci’nin pozları şımarık.En şımarık radyocu da benim.Var mı bize yan bakan?

Devamını Oku

No dance please!

3 Temmuz 2010

Aslında dans etme yeteneğinden yoksun olmam genlerimden gelmiyor. Rahmetli babam hem dansı çok sever hem de güzel dans ederdi. Ama ben dans etmeyi deneyince acayip komik oluyorum. Kızım Cemile bir keresinde “N’olur baba yanımda dans etme, etrafa rezil oluyoruz” diye bana yalvarmıştı. Şöyle söyleyeyim, stand-up niyetine sahneye çıkıp göbek atsam hiç ağzımı açmadan milleti kırıp geçiririm. Ne yazık ki sahnede veya kliplerde dans etmesi gereken ancak bunu beceremeyen şarkıcılar var.Radyo N 101 ’deki “BACK-UP Morning Show“da kimler dans etmesin diye sorduk. İşte gelen yanıtlar:Mustafa Sandal: Aslında benim dansımdan pek farkı yok ama onunki daha kıvrak. Hep aynı hareketleri yapıyor. Ezberledik artık.Yıldız Tilbe: Balkonda lodosa tutulmuş bir süpürge gibi iki tarafa sallanıyor.Emrah: Bazı insana dans etmek yakışmıyor. Bu da onların başında geliyor.Ajda Pekkan: İki el havaya kalkıp dans ritmine kendini kaptırdığında cool kadın gidiyor, funny woman geliyor.Serdar Ortaç: Mustigillerden. Şarkıları da, dansı da birbirine benziyor.Işın Karaca: Beden yapısı müsait değil. Israr etmemeli.Sibel Can hiç şoke olmasınÜnlü şarkıcı Sibel Can, 9’uncu sınıf öğrencisi kızı Melisa’nın karnesinde tüm notlarının kırık olduğunu görünce şoke olmuş. Hiç olmasın. Sibel Can, mutlaka çocuklarını çok seven ve onlara her türlü imkanı vermek için çırpınan bir annedir. Eminim ona en son moda ve en pahalı giysileri, ayakkabıları, takıları, cep telefonlarını alıyordur. Bir dediğini iki etmiyordur. Kızın emrinde hizmetçiler, şöförler vardır. Durum böyle olunca maalesef çocuklar inanılmaz şımarıyor. Üniversite sınavlarında neden çoğu şampiyon İstanbul’dan değil Anadolu’dan çıkıyor? Maddi imkanı olmayan öğrenciler daha hırslı ve azimli oluyor da ondan. Yaşıtları gezip, tozarken, internette dalga geçerken ve birbirlerine SMS’ler gönderirken, onlar derslerini çalışıyor. Sibel Can’ın, burada okumasının zor olduğunu düşünerek kızını İngiltere’de paralı bir koleje göndermeye karar verdiği söyleniyor. Şimdi siz bu kızın yerine kendinizi koyun. Tüm notlarınız kırık geldiğinde sizi hem de İngiltere”de “Denize nazır, diploma hazır“ bir okula göndereceklerini bilseniz ders çalışır mıydınız? Ben olsam kitabın kapağını açmazdım. Kızı da aynen öyle yapmış. Onun için Sibel Can hiç şoke olmasın!Evlenilecek adamÜnlü model Özge Ulusoy, televizyon yapımcısı Ferruh Taşdemir ile Çeşme’de yıldırım nikahıyla evlenmiş. Evleneceklerini de Demet Akalın Twitter’dan duyurmuş. Bu yıldırım nikahlarını oldum olası anlayamamışımdır. Sanki iki taraftan biri her an evlenmekten vazgeçecek ve acil olarak gidip nikah kıyıyorlar. Ferruh Bey, Özge Hanım’a çıkma teklif etmiş. O da “Evlenelim. Sen evlenilecek adamsın!” diye yanıt vermiş. Keşke benim boşandığım Amerikalı eski eşim de evlenme teklif ettiğimde bana “Sen evlenilecek adam değilsin” deseydi. Adamın tipinden evlenilecek biri olduğunu anlamak ne kadar güzel bir sezgi. Bu konuda yanılan yanılana! Tamer Karadağlı’nın karısı Arzu Balkan anlayamadı mesela. Gönül Yazar 6 kere yanıldı.Adnan Şenses, evlenilmeyecek bir adam olduğunu 6 eşine de çaktırmadı. Hande Ataizi, Fethi Pekin’in evlenilmeyecek bir adam olduğunu nikah kıyıldıktan 24 saat sonra anladı. Hülya Avşar, evlenilecek adam olmadığını bile bile Kaya Çilingiroğlu ile evlendi. Nazire Şenlendirici, müzisyen Hüsnü’nün evlenilecek bir adam olmadığını medya sayesinde öğrendi. Bazı kadınlar evlenilecek adam olmadığını anladıktan sonra bile eski kocalarının soyadını kullanmaktan vazgeçmiyor. Televizyon programcısı Serap Güner, eski eşi Sümer Ezgü’nün soyadını mahkeme kararıyla durdurtana kadar kullanmaya devam etti. Erkeklerin çoğu evlenmeden önce evlenilecek gibi duruyor. Sonra ne mal oldukları ortaya çıkıyor.HT ve STHaberTürk gazetesine transfer olduğundan beri sevgili yazar dostum Serdar Turgut dur durak bilmeden yazıyor. Köşesi sayfalara döndü. Sayfalar yakında ilaveye döner de HT bir ST eki çıkarırsa hiç şaşmam!

Devamını Oku

Komedyen Şahin K

2 Temmuz 2010

Geçen hafta efsane Türk porno starı Şahin K. ile ilginç röportajlarından birini yapmış. Açıklamalarına bakılırsa pornocuların Recep İvedik’i Şahin K., eşi tarafından aldatıldıktan sonra ünlü mimar Eren Talu gibi yapmamış. Ağlamamış, zırlamamış. Gidip pornocu olmuş. Bunu da övünerek söylüyor. “Porno benim aldatılmaya karşı isyanım!“ diyor. Şahin K.’yı gördükten sonra insan ister istemez keşke eşi ona ihanet etmeseydi de şu porno işine hiç bulaşmasaydı diye düşünmeden edemiyor. Oysa Şahin K., hayatından memnun. “Ailemden hep destek gördüm“ demiş. Aile dediği annesi, babası. Bir de çocuğu varmış ama görüşmüyorlarmış. Bıraktığında çocuk 6 yaşındaymış. Şimdi kimbilir nerede ve kaç yaşında? Şahin K., ileride bir çocuğu daha olursa ona yaptığı işi anlatacakmış. Çünkü açık ve demokrat bir adammış. Böyle bir durum gerçekleşirse çocuğun büyüdüğünde babasının bir filmini gördüğünde geçireceği “onarılmaz“ şoku düşünmek bile istemiyorum. Şu anda olan çocuğunun ortaya çıkmamasının nedeni acaba bu olabilir mi? “Köylü Kız“, “Hizmetçi Kız“, “Gerdek Gecesi“ gibi filmlerde başrolü oynayan aktör babam olsaydı ben de ortaya çıkmazdım. Şahin K. insanların kendisini pornocu olarak değil de komedyen olarak hatırlamasını istiyormuş. Bu konuda içi rahat olsun. Onu filmlerinde bir kere görüp de komedyen olarak hatırlamayan zaten bir daha ömrü boyunca asla porno izlememiştir. Şahin K.‘nın yaşamı absürd olaylarla dolu. Örneğin, bir keresinde çekime ara verdiklerinde filmdeki partneri kadın bir şişe viski içmiş. 8 saat ayılmasını beklemişler. Kadının içip sızmasının tek nedeni Şahin K. ile o malum sahneyi paylaşması değil miydi sanki? Eren Talu toz duman Mimar Eren Talu’nun, gazeteci Ayşe Arman’a verdiği röportajı okuyunca hem kızdım hem üzüldüm. Kızdım çünkü bir erkek ne kadar haklı olursa olsun birlikte olduğu bir kadının arkasından kötü konuşmamalı. Hele o kadın çocuklarının annesiyse ağzını bile açmamalı. Bu yönden bakınca Eren Talu’nun affedilir yanı yok.Ayrılmak üzere olduğu 14 yıllık eşi sunucu Defne Samyeli hakkında ağzına geleni söylemiş. Üstelik röportaj vermeyi de kendi istemiş. Defne Hanım’ın, El Cezire televizyonunun Uğur Dündar’ı diye tanımladığı bir yabancıyla yaşadığı yasak aşkın otel banyolarına kadar uzanan hikâyesi... Karısının kendisini aldattığını öğrendikten sonra adamın eşini bir arkadaşına telefonla aratıp aralarındaki ilişkiyi haberdar etmesi... İki şişe votka içtikten sonra karısıyla karşılıklı itiraflarda bulunup sevişmeleri... Yurt dışında para karşılığı yaptığı kaçamakları jimnastik olarak nitelendirmesi...Beş parasız kalıp sıfırı tüketmesi ve parasız kaldığı için eşinin onu terketmesi... Eren Talu bütün bu detayları kendi ayağıyla gidip Ayşe Arman’a yumurtlamış. Belli ki Eren Bey çaresiz kalmış. Yoksa kim böyle bir rezaletin duyulmasını ister? Bu çıkmış ortaya bas bas bağırarak ilan ediyor. Üzüldüm çünkü adamın canı çok yanmış. Genelde aldatan, ağlatan, çekip giden erkek tarafı olur. Burada ise aldatılan, ağlayan, terk edilen erkek tarafı oldu. Eren Talu’nun kafası da son derece karışık. Röportajın sonunda artık karısını rahat bıraktığını, uğraşmadığını ve son 3 aydır ona huzur verdiğini söylemiş. Şayet bu söylediği doğruysa iyi ki kadını rahat bırakıyor ve uğraşmıyor. Çünkü 3 aydır verdiğini iddia ettiği huzuru bir röportajla toz duman etti.Puma SabaKendinden genç erkeklerle birlikte olmayı seçen orta yaşlı kadınlara “cougar“ yani “puma“ diyorlar. Hatta Amerikalılar bu konuda Friends dizisiyle tanınan Courtney Cox’un oynadığı “Cougar Town“ diye bir dizi bile yaptılar. Bizdeki gerçek hayat pumaların başında Seda Sayan geliyor. Sevgili arkadaşım “Billy“ Billur Kalkavan da ünlü pumalarımızdan. Bülent Ersoy, yani Bülent Abla nam-ı diğer “Babla“ da heybetli bir puma. Son pumamız ise şuh kahkahalarıyla nam salan televizyoncu Saba Tümer. Programına konuk ettiği genç ve yakışıklı bir aktörle aşk yaşamaya başlamış. Çok da iyi yapmış. Aşk güzel şeydir. İnsanı neşelendirir. Saba da artık olur olmaz yerde bir kahkaha patlatmak için kendini zorlamaz. Bir puma olarak içinden geldiği gibi gerçek kahkahalarla aşkının keyfini çıkarır.

Devamını Oku

Kezban New York’ta!

26 Haziran 2010

Köşe yazarı ve çiçeği burnunda popçu Ayşe Özyılmazel‘in klip çekimi için gittiği New York maceraları bitmek bilmiyor. Hani, New York’u bilmesek bu kız Amerika‘yı yeniden keşfetmiş diyeceğiz. Son çıkan bir habere göre Ayşe’nin yine New York’ta bir kafede karşılaştığı Ralph Lauren‘in yakışıklı mankeni Tyson Beckford‘u gördüğünde dili tutulmuş.Yanındakilere “Ölmek üzereyim. Çabuk beni bu adamla tanıştırın“ diye emir buyurmuş. Sonra bunlar tanışmışlar ve birlikte adamın motoruna binip bir tur atmışlar. Çekim de yapmışlar ama kullanmayacaklarmış, çünkü özel bir şey için çekmişler. Bu arada Amerikalılar Ayşe’yi “America Idol“ yarışmasıyla üne kavuşan genç şarkıcı Jordin Sparks‘a benzetip imza istiyorlarmış. Haber, Ayşe’nin dilinin tutulması dahil bana baştan sona palavra gibi geldi. Yok motora binmişler, çekim yapmışlar da kullanmayacaklarmış. Buna espriden hiç anlamayan asık suratlı kargalar bile güler.Amerikalıların Ayşe’yi şarkıcı Jordin Sparks’a benzetmelerine gelince... İkisi birbirlerinden gece ile gündüz kadar farklı. Boy, kilo ve renk olarak kelalaka iki tip. Amerikalıların görme engelli olanları bile aralarında bir benzerlik kuramaz.Tek ortak noktaları biri şarkıcı. Diğeri şarkıcı olmaya hevesli. O kadar! Hikayelere bakılırsa bizim Neco’nun tatlı ve şirin kızı Ayşe değil de sanki eski Türk filmlerindeki köylü kız “Kezban“ New York’a gitmiş de haberimiz olmamış.Haftanın önerisi: Sortie ve ErganiKuruçeşme’deki Sortie, Pasha, Laila olduğundan beri en güzel sezonunu yaşıyor. Mekanın sahipleri Kaynar kardeşler ve işletmecisi Emre Ergani minimalist ama göze çok hoş gelen rahat ve ferah bir mekan yaratmışlar. Mutlaka gidip görün.Ken Kıvanç ile Barbi BerenBarbi Beren, oyuncak koruda parti verir. Amacı tüm aile fertlerini öldürüp Aşk-ı Memnu’su Ken Kıvanç’la uzaklara kaçmaktır.Barbi Beren: (Şampanya bardağını havaya kaldırır) Hoşgeldiniz dostlar. Bu akşam hepimiz sabaha kadar içeceğiz ve çılgınlar gibi eğleneceğiz (şuh bir kahkaha atar) Adnan Bebek: (Barbi Beren’in kulağına fısıldar) Yavaş ol biraz. Ağırdan almazsan hemen sarhoş olacaksın.Barbi Beren: Bence sen de bu akşam kafayı çeksen iyi olur kocacım (yanağına bir öpücük kondurur) Keeeeeeeen... Neredesin canım gelsene hadi?Ken Kıvanç: (Koşarak panik içinde gelir) Yapma rezil edeceksin bizi. Amcam aramızda ilişkiyi öğrenirse beni öldürür.Barbi Beren: Hiçbir şey yapamaz. Öyle değil mi Matmazel?Matmazel Bebek: Ne demek istiyorsunuz anlayamadım? Barbi Beren: Yakında anlarsın dedikoducu cadaloz!Firdevs Bebek: Kızım ne biçim konuşuyorsun sen?Barbi Beren: Sen bu gece bana karışma anne. Haydi şerefe Bülent Bebek...Bülent Bebek: Ama ben daha küçüğüm içemem...Barbi Bebek: Bu gece içmezsen belki bir daha hiç içemezsin (Kahkaha).Ken Kıvanç: (Barbi’nin kolundan tutar ve sarsar) N’oluyor sana böyle Barbi?Nihal Bebek: (Ken’in koluna asılır) Ken korkuyorum gidelim burdan.Barbi Beren: Cehenneme kadar yolun var. Sülük gibi yapışmayı bırak defol git.Adnan Bebek: Kendine gel Barbi. O benim kızım.Barbi Beren: Yeter be! Sana da, kızına da, oğluna da, mürebbiyene de, aşçına da, hizmetçine de, kalfana da başlayacağım artık. Geberin. (Barbi Beren’in koyduğu zehirin etkisiyle Ken Kıvanç haricinde herkes teker teker kendinden geçip yere düşmeye başlar.)Toplu ses: Öggghhh, Aghhhh ölüyoruzzz...Barbi Beren: (Kötü kahkahalar) Ahh Ahh Ahh!Ken Kıvanç: (Şaşkın) N’oldu bunlara böyle?Barbi Beren: Seninle birlikte olabilmek için hepsini zehirledim. Hadi kaçalım buralardan.Ken Kıvanç: İyi de ben bir yerlere gidemem.Barbi Beren: Nedenmiş o? Ken Kıvanç: Amcamın hazır parasını yemek varken ne işim var başka yerlerde? Barbi Beren: (Hanımlık tabancasını çıkarır ve Ken’i alnının ortasından vurur. Ken diğerlerinin yanına bir doksan yere uzanır). Barbi Beren: Oh be dünya varmış. Hepsinden kurtuldum. Dizinin devamı da, reklamlar da bana kaldı!-SON-

Devamını Oku

Ken Kıvanç ile Barbi Beren

25 Haziran 2010

-Aşk-ı Memnu’nun popülaritesi sayesinde dizide Bihter ve Behlül’ü canlandıran oyuncular, Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ hayatımıza dört bir yandan girdiler. Reklamlarda Beren’in koltuk altları ve plajda uçması, Kıvanç’ın saçları ve THY derken ünlü ikili şimdi de Barbi Bebek ve sevgilisi Ken Bebek’in sesi olmuşlar. Ben de bu hafta sonu size ‘Ken Kıvanç’ ile ‘Barbi Beren’in öyküsünü sunuyorum.(Barbi Beren, Kaliforniya’daki oyuncak evinde otururken Ken Kıvanç kapıyı çalar) Ding Dong... (Amerika’da kapı çalma sesi) Barbi Beren: Kim o?Ken Kıvanç: Ken tabii kim olacak?Barbi Beren: Ne yani postacı olamaz mı?Ken Kıvanç: Postacı olsa kapıyı 3 kere çalar! Ah..Ah..Ah.. (Amerika’da kötü kalpli karakterlerin gülme sesi)Barbi Beren: Ken çok salaksın git şimdi başım ağrıyor.Ken Kıvanç: Aç kapıyı güzelim. Fazla naz Ken’i usandırır. Ah..Ah..Ah..Barbi Beren: Açamam. Amcan Adnan Bebek yukarıda uyuyor.Ken Kıvanç: İyi ya içeri girdiğimi ruhu bile duymaz.Barbi Beren: Olmaz! Matmazel Bebek yüzünden bizden şüpheleniyor zaten.Ken Kıvanç: Ne yumurtlamış yine o dedikoducu?Barbi Beren: Ne bileyim ben. Senaryo icabı ağzı olan konuşuyor. Hem sen Nihal Bebek’ine gitsene canım.Ken Kıvanç: Ama ben seni seviyorum. Giy mayonu sörf yapmaya gidelim.Barbi Beren: Olmaz mayomu annem Firdevs Bebek’e verdim.Ken Kıvanç: Öyle mi? Peki hangi plaja gitti?Barbi Beren: N’apıcan?Ken Kıvanç: Hiiiiç! Öylesine soruyorum işte...Barbi Beren: Yoksa ona da mı sarkmayı düşünüyorsun sapık?Ken Kıvanç: Ayıp ediyorsun ama. Benim senden, Nihal Bebek’ten, ablan Peyker Bebek’ten ve arada bir hizmetçi Katina Bebek’ten başka kimseyi gözüm görmüyor.Barbi Beren: Çüşşş... Gözün çıksın. Bir de utanmadan itiraf ediyorsun.Ken Kıvanç: Hadi aç şu kapıyı beni de Beşir Bebek gibi verem etme!Barbi Beren: Sus sesini çıkarma. Adnan Bebek uyandı galiba...Adnan Bebek (Haykırarak): Barbiiiii. Kiminle konuşuyorsun?Barbi Beren: Kendi kendime konuşuyorum.Adnan Bebek: Kendi kendine konuşanlara biliyorsun deli derler. Ah..Ah..Ah..Barbi Beren: Ben de delirmek üzereyim zaten. İntihar bile edebilirim!(Birinci bölümün sonu / arkası yarın) Çırpınan kelebekYazar Tuna Kiremitçi, incir çekirdeğini doldurmayan bir nedenden dolayı Vatan’ı bırakıp Cumhuriyet’e gitti. Orada yazı yazdığının kimse farkında değilken Hürriyet’in ilavesi Kelebek’e geçti. Kelebekçiler de büyük bir sevinç ve coşku içinde Tuna Bey’in boy, boy, poz, poz artistik fotoğraflarını baş sayfalarında günlerce yayınladılar. Ancak, Tuna Kiremitçi’nin yazıları ne yazık ki içerik olarak tamtakır çıktı. Çünkü Tuna Bey, zor hazmedilir romanlarındaki gibi Kelebek’te de sadece kendi açısından anlam taşıyan yazılar yazmaya devam ediyor. Tuna Kiremitçi’nin yerinde olsam Cumhuriyet’ten ayrılmazdım. En azından orada kimse okuduğundan bir şey anlamayı ummuyor. Kelebek’te onu daha baştan uçurmaya çalıştılar ama o çırpınıyor. Twitter kavgaları Seviyeli tartışmayı bilmediğimiz için Twitter’da kimseyle dalaşmamak gerek. Birbirlerine laf geçirme sevdasıyla yanıp tutuşan bir grup takıntılı insanla uğraşmaya değmez. Gazeteci Ahmet Hakan ile oyuncu-yazar Başak Sayan takıntılı olmayabilir ama onlar da Twitter’da birbirlerine sataşmadan duramamışlar. Şifreli yazıştıkları için aralarındaki kavgayı anlamak için bir tercüman gerekiyor. Bu tür saçmalıklara Twitter’ın yaşam konsepti gibi yüzeysel bakmak iyi oluyor. Örneğin; Başak Sayan ile Ahmet Hakan gibi iki tip kavga edince kim haklı olursa olsun ben daima Başak Sayan’ın tarafını tutarım. Neden mi? Hem çok daha güzel, hem kılsız! Anelka Fenerbahçe’de olsaydı...Fenerbahçe’nin dışladığı Alman teknik direktör Daum ile olan sorunları medyada son günlerin en çok konuşulan konularından biri oldu. Aziz Yıldırım ve yöneticiler geçen sezon alınan sonuçlardan sonra başarısız buldukları Daum’u tazminatını ödemeden göndermek istediler. Ancak Daum enayi değil. Başka hiçbir kulüpten alamayacağı parayı Fenerbahçe’de bulduktan sonra görevini bırakmaya yanaşmadı. Bunun üzerine birtakım oyunlar oynanmaya başlandı. Daum’un yetkileri kısıtlandı. Çalışma saatleri mercek altına alındı. Yani kısacası adama, kovmak için fırsat aranan memur muamelesi yapıldı. Daum’u Fenerium mağazasının camlarını bile sildirecek duruma getirdiler. Olay yabancı basına elbette olumlu yansımadı. Almanların efsane futbolcusu Beckanbauer, Fenerbahçe’yi bir sirke benzetti. Galatasaray’ın parasını zamanında ödemeyip elinden kaçırdığı Fransız yıldız futbolcu Frank Ribery’den sonra Türklerin sözleşme şartlarına uyup tazminat ödemekte de zorluk çıkarttıkları tüm dünya kamuoyuna yansıdı. Belki de böylesi daha iyi oldu. İnşalllah bu olay sayesinde bundan sonra Daum gibi ikinci sınıf hocaların yerine kaliteli yerli hocalar takımlarımızı çalıştırma imkanı yakalayacak. Keşke işi baştan tatlıya bağlayıp bu duruma getirmeselerdi. İşi tatlıya bağlayamadılar mı? O zaman keşke Fransa Milli Takımı’ndaki hocası Domenech’e soyunma odasında ana avrat küfür edip, suratına top fırlatan Anelka hâlâ Fenerbahçe’de olsaydı... Bakın inatçı Daum, pılısını pırtısını toplayıp arkasına bakmadan nasıl kaçmıştı!

Devamını Oku