TEB BNP Paribas WTA Championship ülkemiz için mükemmel bir tanıtım ve art arda gelen acı haberlerle yüreği parçalanan bizler için de çok büyük bir moral oldu. Bu organizasyonu yapanları gönülden kutlamak gerek. Dünyaca ünlü raketler ilk kez İstanbul’da mücadele ediyor. Eurosport tüm dünyaya ne kadar modern ve çağdaş bir ülke olduğumuzu gösteriyor. Yahoo sitesinde tenis bölümünde İstanbul’daki turnuva en önemli haber olarak geçiyor.Yapılan tesis mükemmel, televizyon yayınımız kusursuz ve turnuvaya katılan isimlerin marka değeri yüksek ve kişilikleri son derece renkli. Kazanmak için canla başla mücadele ediyorlar.Sezon sonu yorgunluğundan eser yok. Bundan iyisini isteyemezdik.Ama ben isteyeceğim arkadaşlar.Önümüzdeki yıl tıpkı Dubai’de olduğu gibi kadınlardan sonra erkek tenisçiler korta çıksın.Bizim onlardan fazlamız var eksiğimiz yok. Biz de onlar gibi iki haftalık bir şölen yapalım.Tıpkı dünyanın bir numaralı bayan raketi Caroline Wozniacki ve en popüler tenisçilerinden Maria Sharapova gibi, Novak Djokovic, Raphael Nadal, Andy Murray ve Roger Federer’i de dünyanın en güzel kenti İstanbul’da görmek çok güzel olur.İstanbul bu yıldan başlayarak 2013 yılına kadar dünyanın en iyi 8 kadın tenisçisini ağırlayacak.Turnuvada bu yıl toplam 5 milyon dolara yakın para ödülü dağıtılacak.Hükümetteki yetkililerin ve sponsorların desteğiyle erkekleri de İstanbul’a getirebilirsek yapılan yatırımım karşılığını fazlasıyla alacağımıza inanıyorum.Hem ülkemizin olumlu tanıtımı olur hem de tenisin güzelliğini gençlerimize aşılamış oluruz.Bakarsınız bu sayede belki bizden de günün birinde bir Grand Slam şampiyonu çıkar.Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve mutlu olsun. 1923 yılından beri büyük bir coşkuyla kutladığımız bu anlamlı ve değerli Bayram milletimizin gurur kaynağı olmaya devam ediyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün bize armağan ettiği ve 10. Yıl Nutku’nda en büyük bayram olarak nitelendirdiği Cumhuriyet Bayramı canım Türkiyem’in geleceği için büyük önem taşıyor.Egemenlik kayıtsız şartsız ulusumuzun olması yurttaşlarımızın seçme ve seçilme haklarının olması geleceğimize umut, inanç ve güvenle bakmamızı sağlıyor.Sevgi, Saygı, Birlik, Beraberlik ve Barış dileklerimle Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve mutlu olsun... Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!Ne yapsan kabahatYardım ediyorsun söylemiyorsun ‘’Neden yardım etmedi’’ diyorlar... Yardım ettiğini söylüyorsun kendi reklamını yapıyor diyorlar... Yardım ediyorsun miktarını söylemiyorsun az yapmıştır utanıyor diyorlar... Yardım ediyorsun miktarını söylüyorsun, ‘’Vere vere bu kadarcık mı verebilmiş?’’ diyorlar... Bu memlekette kimseye yaranmaya ve yaptığını beğendirmeye imkan yok!Özellikle sosyal medya son derece çirkin ve yersiz bir öfke, kin ve nefret kusuyor. Her fırsatta ünlü birileri aleyhine linç kampanyaları başlatılıyor. Provakatörlerin bini bir para. Yalancılar, iftiracılar ve kötü niyetli insan müsveddeleri etrafta cirit atıyor. Başkalarını yerin dibine batırmak ve kötülemekten başka hiçbir şey düşünemeyen hasta ve zararlı beyinler var. İşin kötüsü araştırmaya zahmet edemeyip bunlara inanan saf ve tembel beyinsizler de var. Televizyonun reyting gurusu Acun’a matem günü yarışma programı yayınladı diye kızıyorlar.Komedyen Cem Yılmaz, zamansız diye stand-up gösterilerini erteleyince ‘’Keşke yapsaydı da gelirini bağışlasaydı’’ diyorlar. Yahu size ne ? Adam ne isterse yapar. Belki içinden komiklik yapmak gelmiyor.Belki o standup şovlarından kazanacağından daha fazlasını bağışladı ama sesini çıkartmıyor.Ne yapsan kabahat. Yeter be!‘Tutti frutti’ GutiBeşiktaş’ın bir türlü sahada bekleneni vermeyen yıldızı Guti, ülkemize ilk geldiğinde bir gece eğlencesi çıkışında alkollü araç sürerken ters yola girerek kendini medyaya tanıtmıştı.O günden sonra da başını dertten kurtaramadı. Maçlardaki performansından çok eğlence hayatıyla gündeme geldi.Sabırlı Beşiktaş taraftarına bile antipatik davranışlarıyla saç baş yoldurttu.Kendine hiç bakmadığından kondisyon eksikliği yaşadı ve kadro dışı kaldı.Yani saçmaladı da saçmaladı.Guti’nin son saçmalığı yarışırken talihsiz bir kaza geçirip hayatını kaybeden İtalyan MotoGP pilotu Marco Simoncelli’ye twitter hesabından ‘Limoncelli’ diye seslenmesi oldu.İspanyol futbolcu kendisine Katalanca mesaj yollayan birine ‘’Üzgünüm, bu lehçeyi veya dili anlamıyorum, Polonyalı mısın?’’ diye alaycı bir yanıt verince ortalık iyice karıştı.Polonyalılar sözünün İspanyolların Katalanları küçümsemek amacıyla söylediğini hesaba katmayan Sinyor Guti gelen tepkiler üzerine barış ve aşk diyerek konuyu kapattı.Guti için söylenecek fazla bir şey yok.Kendi kariyerini ciddiye almayan, aldığı paranın karşılığını vermek için çaba göstermeyen bir adamı ciddiye almak saçmalık olur.Onun için söylediklerinden kimse alınmamalı.O sorumsuzca eğlencesine, gece hayatına, dalgasını geçmeye devam ettiği sürece herkesin nazarında ‘Tutti Frutti’ Guti olarak kalacak!
Tatlı bir düş... Bir hayal... Hülya gibi bir kadın Hülya Avşar. Şu anda kariyerinin doruğunda. Onun güzelliği bugüne kadar hep dillere destan oldu. O da şaka yoluyla canım Türkiyem’in en güzel kadını olduğunu bize hatırlattı. Ama güzelliğinin yanı sıra yeteneklerini kabul ettirmek için her zaman büyük bir çaba göstermek ve mücadele vermek zorunda kaldı. Şarkıcılık yaptı sahneye çıkacak sesi yok dediler. Filmlerde, dizilerde oynadı, oyunculuğunu eleştirdiler. Magazin çıkardı, çok güzel yazılar yazdı, görmemezlikten geldiler. Gündem yaratan cesur laflar etti kendi reklamını yapıyor diye beğenmediler. Velhasıl, Hülya Avşar’ı ne yaparsa yapsın her fırsatta yerden yere vurmaktan çekinmediler. Ben de bu köşede defalarca onun hakkında yazdım. Tenis kortunda fotoşoplu ve topuklu ayakkabılarla elinde raket poz vermesini eleştirdim. Hiç üstüme vazife olmadığı halde başkaları gibi Saadettin Saran ile olan ilişkisini yorumladım. Sonuçta Hülya, bir şekilde hepimize kendinden bahsettirdi ve onunla ilgilenmemizi sağladı. Helal olsun! Bugün baktığımızda Hülya mükemmel bir anne, iyi bir televizyoncu ve başarılı bir assolist. Ayrıca hâlâ çok güzel ve çok çekici. Hayatı ve sporu sevmesi de cabası. Hülya gibi kadın dedim ya. Kıymetini bilelim... Bir daha böylesi zor gelir!Kaynana dayağı Ülkemizde kadınlara karşı uygulanan şiddet büyük tepki görmeye başladı. Kamu oyunun infiali sayesinde nihayet kadınlarımızı koruyan yasa ve uygulamalar geliyor. Peki ya bu memleketteki erkekler? Onları karşı cinsin şiddetinden kim koruyacak? İstanbul Eyüp’te bir adam, yeni doğan bebeğine kendi başına isim vermeye kalkınca kaynana ve baldızından dayak yemiş.Bebeğe ‘Furkan’ ismini koymak isteyen adama kaynanası itiraz etmiş. Bebeğin adının ‘Yusuf’ olması gerektiğini söylemiş.Damat bey kardeşimiz de "Çocuk benim. İstediğim ismi koyarım" diye dayılanınca, kaynanası ile baldızının saldırısına uğramış.Damatlarını döven kaynana ve baldızın adam yaralama suçundan iki yıl hapsi isteniyormuş. Ne kaynanalar varmış da haberimiz yok. Torununa verilecek bir isim uğruna damadını dövüyor. Hem de kızlarından birinin yardımıyla. Demek baldız her zaman baldan tatlı olmuyormuş. Acaba damat beyi neyle yaraladılar? Tencere, tava mı gibi alet edavatla mı? Yoksa sırf tırnaklarını kullanarak mı? Adamın karısı bu olaylar olurken nerdeydi? Kendi ailesini karakolluk olmadan önce zaptedemedi mi? Bunlar bundan sonra birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar? Baksanıza bir isim uğruna bütün aile birbirine girmiş. Aslında işin çözümü çok basit.İki tarafı da memnun etmek için bebeğin adını ‘Furkan Yusuf’ koyacaklardı. Olup bitecekti... Baldız destekli kaynana dayağından sonra bu evlilik nereye kadar devam eder bilemem. Ama çocuğun sünnetine, okuluna filan karar verirlerken herhangi bir çıngar çıkmayacağını kimse garanti edemez!Don HaykoRock müziğin çılgın yıldızı Hayko Cepkin’in bir üniversite konseri sırasında kuliste paçalı beyaz donlu fotoğrafı internette fenomen olmuş vaziyette. Bu durumu ünlülerin çıplaklığına veya iç çamaşırına ne kadar meraklı olduğumuzun bir göstergesi olarak kabul etmek gerek. Hayko’nun rap sanatçısı Sagopa Kajmer ile soyunma odasının kapısında el sıkıştığı anda bir cep telefonuyla görüntülenmesini karizmasının bittiği an diye yorumlamışlar. Sahnedeki marjinal haliyle paçalı beyaz donu tezat oluşturuyor diyorlar. Bence Hayko tepeden tırnağa karizmatik bir müzisyen. Beyaz atletiyle paçalı donu da bence karizmasını hiç bozmuyor. Aksine güçlendiriyor. Çünkü Hayko’nun yaptığı rock müzik doğaçlama ve doğal bir müzik türü. Rock müzik deyince son derece özgür, rahat ve spontane davranışlar akla geliyor. Bu müziğin dünyadaki tüm başarılı temsilcileri de bu tür bir hayat tarzı benimsiyor. Hayko’nun diğer rock müzisyenlerinden bir farkı yok. Adam yaratıcı, başına buyruk, isyankar ve kendine özgü bir karakter. Yani arasanız bir tane daha Hayko bulamazsınız. Tıpkı rock müzisyeni olan meslektaşları gibi bu özelliği onu hayranlarının gözünde farklı ve özel kılıyor. İç çamaşırlarıya kapıya çıkıp kimseyi umursamaması da Hayko’nun yaşam tarzının bir parçası. Başkalarını bilemem ama paçalı beyaz donlu fotoğrafı Hayko’nun karizmasını benim gözümde yüceltti. Keşke arada bir sahneye de öyle çıksa. Don Hayko!Taşbebek ile altın çocukYılların yıpratamadığı ünlü sanatçı Gönül Yazar, yarım asır önce çekilen ‘Taş Bebek’ isimli filmde başrolü efsanevi jönlerimizden Göksel Arsoy ile paylaşmıştı. Gönül Hanım, "Göksel Arsoy öpüşürken dudağımı kanatmıştı. Ama görüyorum ki şimdikiler birbirine tam yumuluyor’’ demiş. Gönül Yazar, canım Türkiyem’in en çok evlenen ünlülerin başında gelir. Hatta onun için ‘flört etmez evlenir’ bile denebilir. Şimdi bir filmde oynasa o da hemen birine yumulabilir. Gönül Yazar, her dönemde taş gibi kadın olduğu için de ‘Taş Bebek’ lakabını almıştır. Göksel Arsoy ise tam tersi. En popüler olduğu zamanlarda bile sansasyondan uzak kalan, evine, ailesine bağlı mükemmel bir eş ve kadınlar için ideal bir erkek modelidir. Büyük bir aşka evlendiği 38 yıllık eşi Soley Hanım’dan Aşkım ve Gökhan isimli iki güzel çocuğu olmuştur. Türk Sanat Müziği’nin unutulmaz bestecilerinden Yesari Asım Arsoy, Göksel Bey’in amcasıdır. Kibar, efendi, utangaç, özel hayatına dikkat eden, sağlığa ve spora önem veren son derece düzgün ve klas bir beyefendi olarak ün salmıştır. Sinema kariyerine romantik jön rolleriyle başlayan Göksel Arsoy, 1960’ların ortasında James Bond filmleri furyasında sarı saçlarından esinlenerek ‘Altın Çocuk’ isimli aksiyon yapımlarında rol aldıktan sonra lakabı ‘Altın Çocuk’ olarak kalmıştır. Tatlı deli, ateşli, heyecanlı, seksi ve erkeksiz olamayan bir Taşbebek. Dünya şekeri, durgun, masum ve mazbut yaşamı olan bir Altın Çocuk. Şimdi Allahaşkına elinizi kalbinize koyup siz söyleyin... Bunların arasında diğerinin dudağını kanatacak kadar öpen hangisi olur? Bence sevgili Gönül Yazar, olayı yanlış hatırlıyor. Taşbebek, Altın Çocuğu öperken kendini kaptırıp dudaklarını kanatmış olabilir. Tersine inanmak mümkün değil!DexterAmerikan televizyon dizileri arasında en etkileyicisi hiç şüphesiz ‘Dexter’. Her sezonu bir öncekinden daha sürükleyici ve dehşet verici. Dizide adli kanıt uzmanı olarak polislerle birlikte çalışan Dexter isimli bir seri katil, kanundan kaçmayı başaran suçluları kendi yöntemlerine göre hunharca cezalandırıyor. Dizinin yapımcısı Jeff Lindsay, “Bazıları Dexter’ın adaleti yerine getirdiğini düşünüyor. Ama bu doğru değil. İnsanlar onu taklit etmemeli” diye bir uyarıda bulunmuş. Bizde de biliyorsunuz, sigara içmeye heveslendirmesin diye dumanlı sahneleri buzluyorlar. Bence ikisi de çok saçma. Ekranda sigara içiliyor diye sigaraya başlayacak biri zaten sigara içmeyi deneyecektir. Çünkü gerçek hayatta maalesef sigara içenlerin ağzını burnunu örtmek mümkün olmuyor. Ayrıca televizyondaki bir dizide suçlular kesip biçiliyor sonra da torbalara doldurulup denize atılıyor diye kimse seri katil olmaz. O zaman sadece dizileri, filmleri, gazeteleri değil, etrafımızdaki her şeyi sansürlemek gerekir. Bu arada yeni sezon Dexter müthiş. Kimseye bir zarar vermeyecekseniz izlemenizi öneririm.
Hollywood’un gözde çifti Demi Moore ile Ashton Kutcher’ın evliliğine nazar değdi. Mr Kutcher kendisinden 15 yaş büyük eşini yine kendisinden 10 yaş küçük bir kadınla aldatırken yakayı ele verdi. Üstelik bu eylemi karısıyla 6. evlilik yıldönümlerine rastlayan gecede gerçekleştirdi. Kadınlık gururu fena halde incilen Mrs Moore bir süre pek ortalıkta görünmedi. Ancak geçen gün yeni filmi ‘Margin Call’un New York’daki galasına katılmak zorunda kaldı ve güzel oyuncunun aşırı derecede kilo kaybettiği göze çarptı. Üzüntüden bir deri bir kemiğe dönen Mrs Moore’un kurumasına nedeni hiç şüphesiz eşi tarafından aldatılması olmuştur.Hiçbir kadın ihanete uğradığını unutmaz ve affetmez. Unutmuş ve affetmiş gibi yapsa bile asla aklından çıkarmaz. Onun için en sağlıklısı kadınların kendilerini aldatan erkeklerden bir an önce kurtulmalarıdır. Aksi halde hayat iki taraf için de zindan olacaktır. Kadın kurumaya adam da bildiğini okumaya devam edecektir. Mrs. Moore gururunu bir yana bırakıp eşi Mr.Kutcher’la birlikteliğini yürütmenin yollarını arıyorsa uzun vadede kendisine daha da yazık edecektir. Çünkü Mr Kutcher artık kesinlikle rahat durmayacaktır. Kuruyan kadınlar kervanına katılmak istemiyorsa Mrs. Moore, gözü oynaşta eşi Mr. Kutcher’ı bir an önce şutlamalıdır. Yoksa onu ne Kabala kampı ne de Hollywood’un en pahalı evlilik terapisti kurtarabilir.Çakma çantaSosyetenin popüler genç kızı Celal ve Şebnem Çapa’nın kızları Ceylan, tencereci sevgilisinden ayrılmış. İddiaya göre ayrılığın nedeni de çakma bir çantaymış. Sevgilisi Ceylan’cığa ünlü bir markanın son model çantasını hediye etmiş. Ceylan’cık stili kendisine uymadı diye çantayı değiştirmek için mağazaya götürdüğünde şok gerçekle karşılaşmış. Çanta sahte çıkmış. Hem zor durumda kalmasına hem de taklit bir çantaya layık görülmesine kızan Ceylan’cık ilişkisini derhal noktalamış. Hiç vakit kaybetmeden de kendisine yeni bir sevgili bulduğu söyleniyor. Ceylan’cığın aniden eski göz ağrısı durumuna düşen tencerecilik yapan arkadaşın niyeti acaba zaten ondan ayrılmak mıydı diye düşünmeden edemiyorum. Yoksa cemiyet hayatının kurdu haline gelmiş, alfabeden önce markaları ezberleyen ve dünyaya geldikten sonra anne veya baba bile demeden büyük bir olasılıkla ‘Gucci’ diyen Çapa’ların kızına neden çakma çanta hediye etsin?
Sadece erkekler değil artık kadınlar da uzun boylu olmayı seviyor. Uzun boylu olarak tanınan Rus kadınları bile topuksuz ayakkabılarını giymeden sokağa çıkmıyor. Plaj terliklerinin çoğu bile topuklu. Kadın şarkıcılar genelde acayip yüksek topuklarla sahneye çıkıyorlar. Hadise bir de yüksek topuklarla sahnede hoplayıp zıplıyor. Aynı durum televizyon için de geçerli. Ekranda uzun boylu gözükmek kadınların hoşuna gidiyor. Biz zavallı orta boylu erkekler yüksek topuklu ayakkabı giyemediğimiz için boyumuzu uzun gösterme gibi bir şansımız yok! Amerikalı efsane şarkıcı Prince hariç. Çok kısa boylu olan Prince bir zamanlar apartman topuklu ayakkabılarla sahneye çıkardı. Geçen hafta, bu Pazar akşamı yayınlanacak ‘Yok Böyle Dans’ yarışmasının çekimlerindeydik. Dünya televizyon tarihine geçecek dans performansımdan sonra kendimi yarışmanın güzel sunucusu Burcu Esmersoy ile dünya tatlısı Ukraynalı partnerim Alina’nın arasında ve jürinin önünde buldum. Sağımda duran Burcu 20 santimlik topuklarıyla en az 1.90, solumdaki Alina 10 cm. topuklarla en az 1.80 olmuştu. Ben ikisinin arasında kendimi kısa boylu gürbüz bir penguen gibi duruyordum. Onlar uzunlamasına, ben enlemesine gibi bir manzara vardı. Prince’in apartman topuklu ayakkabıları aklıma geldi. "Acaba gökdelen topuklu ayakkabı yapıyorlar mıdır" diye düşündüm. Ben normal topuklu ayakkabılarımla dans ederken düşmeyeyim yeter. Penguenliğe razıyım!Sabır taşı DenizEski manken Deniz Akkaya iş adamı sevgilisi Efe Önbilgin’den evlilik dışı bir kız çocuğu doğurmuştu. Deniz Hanım elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen Efe Bey’i yanında tutmayı başaramadı. Adam gitti çocukluk aşkıyla evlendi. Ondan da bir çocuk yaptıktan kısa bir süre sonra ondan da ayrıldı. Deniz Hanım, bir televizyon programında kendisine kızının babasıyla bir araya gelip gelmeyeceğini sorduklarında "Büyük konuşmamak, suyu akışına bırakmak lazım. Kader ne gösterir bilemem. Efe bana sabrı öğretti" türünden laflar etmiş. Bu arada aynı gün gazetelerde Efe Bey’in daha resmen boşanmadan yeni bir sevgili bulduğunu iddia ediyordu. Yani Deniz Hanım’ın halâ umudu varsa pes doğrusu. Suyu akışına bırakmakla Efe Bey’i akışına bırakmak aynı şey değil. Efe Bey, özgür bir yapıya sahip olmalı. Uzun süre tek bir kadına bağlı kalamıyor. Çocuk yapmayı seviyor ama çocukla birlikte yaşamak istemiyor. Bunda ayıplanacak bir durum yok. Adam genç. Hayatını yaşamak istiyor. Kadınlarla çocuklarla uğraşmak istemiyor. İkisiyle bir arada olamıyor. Ama kadınsız yapamadığı için bir şekilde çocuklara da bulaşıyor. Efe Bey’in bence hiç suçu yok. Kadınlar onu rahat bırakmıyor. O da dayanamıyor, deniyor, olmayınca da uzuyor. Çoğu erkek onun yerinde olsa aynı şeyi yapar. Öte yandan Deniz Akkaya da onu beklemeye devam ediyor. Bırakın sabırlı olmayı öğrenmeyi kadın sabır taşı oldu çıktı!
Yeni James Bond filminin bir bölümü canım Türkiyem’de çekilecekmiş. İlk Bond filmlerinden ‘From Russia With Love’da olduğu gibi yine Türk oyunculara filmde yer verilecekmiş. Gerçi o filmde bizden bir ‘Bond Kızı’ yoktu ama bu filmde olması düşünülüyormuş. James Bond kızı kim olabilir? Türk kadının güzelliğini yansıtsın ama aynı zamanda çağdaş bir görünümü olsun.Oyuncu ve sunucu Ebru Akel bu rol için teklif aldığını söylemişti. Seksi şarkıcı Tuğba Ekinci de Bond kızı olmak için belinde silah pozlar verdi. Peki ya diğerleri? Nurgül Yeşilçay olabilir. Hem farklı bir güzelliği var hem çok yetenekli bir oyuncu. Bergüzar Korel de öyle. Dünya güzelimiz Azra Akın’ı da unutmamak gerek. Aksiyon filmlerine yakışır bir canlılığı var. Bir başka aday son derece Avrupai bir fiziği olan karada ve denizde çok hoş duran wind surf şampiyonumuz Çağla Kubat. Fahriye Evcen ve Deniz Çakır diğer akla gelen isimler. Hepsi çok iyi Bond kızı olur ama benim yapımcılara önerim Berrak Tüzünataç. Çarpıcı bir fiziği var. Modern Türk kadınını simgeleyen bir görüntüye sahip. Havalı ve uçuk. Gözleri çok etkileyici. Berrak, James Bond’a kök söktürür ve harika bir ‘Turkish Delight’ olur. Ne dersiniz?Yok böyle dansçıTelevizyonun dahi çocuğu Acun, reytinglerde olduğu kadar sempatik hali ve tatlı diliyle karşısındakini ikna etmekte de usta. Bir buçuk saatte beni ‘Yok Böyle Dans’ yarışmasına yarışmacı olarak katılmaya ikna etti. Çok samimi söylüyorum beni televizyonda milyonların gözü önünde dans ettirmeyi bu dünyada Acun’dan başka hiçbir Allah’ın kulu başaramazdı. Televizyona çıkmak istemediğimden değil. Dansın ‘D’ sini bilmediğimden. Hayatım boyunca dans etmeyi bir türlü beceremedim. Bir keresinde yanında dans ettiğim biricik kızım Cemile, ‘Babacığım sen lütfen git yerine otur herkes bize bakıyor çok utanıyorum’ diye bana resmen yalvarmıştı. Size durumu kısaca şöyle özetliyeyim stand-up niyetine sahneye çıkıp hiç konuşmadan sırf dans etsem Cem Yılmaz’ı bile sollarım. İnanmıyorsanız bu akşamki performansımı izleyebilirsiniz. Performans kelimesi biraz iddialı kaçtı. Çabalamamı desem daha yerinde bir deyim olur. Geçen yıl yarışan gazeteci Güneri Civaoğlu bile benim yanımda duayen dansçılardan Fred Astaire kalır. Dans edemememin yanı sıra fazla kilom da var. Hatta en formsuz dönemimdeyim diyebilirim. Şimdi 2 günlük provayla profesyonel bir dansçı eşliğinde tango yapacağım. Hareketlerim slow motion olursa bağışlayın. İsteksiz olduğumdan değil göbeğim dans etmeme engel olduğundandır. İşin garibi dans etmesini çok iyi bilen bir aileden geliyorum. Rahmetli babacığım ve amcam çok iyi dans ederlerdi. Ben herhalde dans etmekten fazla zevk almayan anneciğe çekmişim. Bu satırları okuduğunuzda haritadan bulduğum bir üçüncü dünya ülkesine kaçmış olabilirim. Olur ya son dakika heyecanı... Hep sevgili Acun’un yüzünden. Milyon dolarlık şapşal‘Milyon Dolarlık Bebek’ filmiyle Oscar ödülü kazanan Hollywood’un gözde yıldızlarından Hilary Swank bir alışveriş merkezinin açılışına katılmak için İstanbul üzerinden Çeçenistan’a gitmiş. Atatürk Havalimanı’nda kaldığı süre içinde basın mensuplarının kendisini görüntülememesi için yüzünü saçlarıyla kapatmış. Ne sinir! Üstelik Çeçenistan’da açılışına gittiği yer bir Türk firmasınınmış. Ne olurdu yani yüzünü gizlemese? Makyaj yapmadı yol yorgunu kendini halsiz ve çirkin mi hissetti? Bu kadın Oskar ödüllü bir artist değil mi? Oynadığı filmlerde ağzı burnu dağılmış bir boksörü ve erkek kılığına girmiş bir kadını canlandırmadı mı?Yani Hilary Swank, güzelliğiyle popüler olmuş bir oyuncu değil. Canlandırdığı değişik karakterlerle başarıya ulaşmış bir sanatçı.Uçak inmeden önce makyajını tazelese de suratını gizlemese daha normal olmaz mıydı? Ünlüler gerçekten bazen çok salak oluyor.Hilary Swank de bunlardan biri. Sen İstanbul’da saçınla yüzünü saklıyorsan Çeçenistan’da hiç sokağa çıkma daha iyi! Milyon dolarlık şapşal ne olacak?Cimri sosyetiklerİstanbullu tiyatroseverlerin karşısına ‘3’üncü Richard’ isimli oyunla çıkan Oscar ödüllü İngiliz aktör Kevin Spacey, sinema sektörü için yardım toplayan vakfı için bir müzayede düzenlemiş. Sosyetenin önde gelen isimleri ünlü oyuncunun davetine katılmış. Ancak bizim sosyetiklerin pamuk eller maalesef ceplerine girmemiş. 350 bin Euro gelir beklenen gecenin sonunda 42 bin Euroya zor ulaşmışlar. Ürünlerin tümü olması gerekenden daha aza satılmış. Hatta birçok ürün kelepir fiyata gitmiş. Örneğin Four Seasons Resort Maldiv’lerde iki kişlilik tatil sadece 3 bin Euro gibi çok ucuz bir rakama alıcı bulmuş. Kevin Spacey ‘Az para toplansa da İstanbul’da olmak güzel’ diyerek hayal kırıklığını kibar bir şekilde dile getirmiş. Bizim sosyetiklerin sadece kendi aralarında kendi vakıfları için yapılan yardımlarda ellerinin açık olduğunu nerden bilsin adamcağız? O zaman hiç çekinmeden harcarlar çünkü harcadıkları paranın geri geleceğini bilirler. Bir nevi döner sermaye... Sen benim vakfıma ne kadar bağışta bulunursan ben de seninkine o kadar veririm hesabı.
İthal ikoncan İvana son derece hırslı ve başarılı bir kadın. Hayatta ne istediğini çok iyi biliyor. Almasını da biliyor. Önce mankenlik yapmak için dünyanın en güzel ülkesi canım Türkiyem’e geldi. Sonra kendisine eş olarak varlıklı bir ailenin veliahtını buldu. Hiç vakit kaybetmeden bir erkek çocuk doğurdu ve geleceğini sağlama aldı. Kocasının geniş çevresi sayesinde sosyeteye girdi. Çarpıcı fiziğiyle dikkatleri üstüne çekti. Bıkmadan, usanmadan, yorulmadan her açılış ve davette boy gösterdi. Kameralarla cilveleşti. Seksi pozlar verdi. Kısa bir süre içinde magazin fotoğrafçılarının rüyası haline geldi. Hergün bir gazete veya ilavede resmi çıktı. Reklamını o kadar güzel yaptı ki isminden bir marka yarattı. Mayo koleksiyonu, defileler, Nişantaşı’nda butik, televizyon programında jüri derken yıldızı parlamaya başladı. İvana çok da akıllı bir kadın. İki ayağının üzerinde durabileceğini sezdiği anda kendisini aldatırken paparazzilere yakalanan kocasına boşanma davasını açtı. Dışarıdan görüldüğü kadarıyla işin özeti bu...İvana, sadece görsel olarak değil, söyledikleriyle de ilgi odağı olmayı başarıyor. Geçenlerde, verdiği bir röportajda ‘’Ben yine evlenebilirim. Türk, yabancı veya zenci olması önemli değil’’ demiş. Kadındaki kararlılığa bakar mısınız? Daha boşanmadan tekrar evlenmeyi düşünüyor.Üstelik fazla seçici de davranmıyor. Kim olursa olsun gibi bir havada. Ama işin aslı öyle değil. İvana’nın bu saatten sonra evleneceği adamın zengin olması gerekiyor. Ancak ne olursa olsun İvana bu tavrıyla hiçbir kısmetini beğenmeyen ve her erkekte bir kusur bulan bekar kadınlara da iyi bir ders vermiş oluyor. Fazla ince eleyip sık dokursanız evde kalırsınız mesajını veriyor. Bence İvana ekranda bir evlilik programı sunsun.Hayata bakış tarzı ve birikimiyle çok başarılı olur. Hem kocayı bulmasını biliyor hem de zamanı geldiğinde bırakmasını...Daha ne olsun? Parmak arası terlikGalatasaray’ın karizmatik Teknik Direktörü Fatih Terim, moda eğitimi alan kızı Buse’nin hatırına gardırobunu deşifre etmiş. Güneş gözlüğünü gömleğinin yakasına takarak yeni bir akım başlatan ve ayakkabıları önemli bir aksesuar olarak gören Fatih Hoca, parmak arası terlikten hoşlanmadığını söylemiş. Ben de yüzde yüz aynı fikirdeyim.Parmak arası terlikler bana göre nedense erkeklerde ters duruyor. Kadın terliği giymiş gibi. Hele Fatih Hoca gibi Adanalı maçolara parmak arası terlik asla olmaz. Ne kadar Milano’dan alışveriş yaparsan yap, bazı şeyler değişmez. Fatih Hoca gayet şık giyiniyor. Vücudunun yapısına giydiklerini yakıştırıyor. Parmak arası terlikler uzun bacaklı ve ayakları ince olan erkeklerde sırıtmıyor. Örneğin Kıvanç Tatlıtuğ’da. Ancak aşağı yukarı aynı cüsseye sahip olan Kenan İmirzalıoğlu’nda sırıtabilir. Aslında erkeklerin parmak arası terlik giymesi artık çok normal. Hatta piyasada parmak arası olmayan plaj terliği bulmak zor. Gözümün önüne bir başka Fatih, slip mayosuyla sevgili Fatih Ürek ve parmak arası şıpıdık terlikleri geldiği sürece modası ne olursa olsun terlik zevkimin değişeceğini sanmıyorum. İçimden bir ses Fatih Hoca için de durumun aynı olduğunu söylüyor!4 kadınla küvetteHollywood’un ünlü çifti Ashton Kutcher ve Demi Moore’un boşanmak üzere olduğu söyleniyor. Melek yüzlü aktör Ashton, kendisinden 15 yaş büyük seksi eşi Demi’yi 6. evlilik yıldönümlerinde bir otel odasında verdiği partide 23 yaşındaki bir genç kızla aldatmış. Bu arada partide dört kadınla birlikte çırılçıplak küvete girerek iyice dağıtmış.Ashton’un Demi’yi aldattığı Sara Leal isimli Kaliforniyalı güzel de macerasını anlatmak için 250 bin dolarlık bir bedel istiyormuş. Uzun yıllar Los Angeles’da yaşamış biri olarak bu yaşananlardan hiçbiri bana anormal gelmedi.Kız arkadaşını çırılçıplak girdiği Ashton’un küvetinden almaya giden arkadaşının tepkisizliği bile California’dakilerin aşırı rahat ve serbest hayat tarzı içinde doğal bir reaksiyonmuş gibi geliyor. Bu olayın en ilginç tarafı bebek yüzlü masum çocuk olarak tanıdığımız Ashton Kutcher’ın kabuğundan çıkıp asıl yüzünü göstermesi. Tam da başrolünü kaptığı ‘Two And A Half Man’ dizisinin başladığı bir dönemde... Ashton’un dizideki karakteri de evin içinde anadan doğma dolaştı ve iki kızı koluna takıp odasına gitti. Yani 4 kadınla küvete giren gerçek hayattaki Ashton ile dizide canlandırdığı karakterin pek farkı yok. Ya da Ashton reyting uğruna öyle düşünmemizi istiyor. Uslu çocuk imajını dizinin tutması uğruna feda ediyor.Televizyon izleme rekoruHollanda’da ekran karşısında 87 saat geçirerek gayrı resmi bir dünya rekoru kırmışlar. Canlı yayında 55 yarışmacı en uzun süre televizyon izleyen kişi olmak için ter dökmüş. Perşembe sabahı başlayan izleme maratonu Pazar akşamı sona ermiş. Yarışma sırasında sadece kısa süreli ihtiyaç molaları vermişler. Uykuya direnerek en fazla televizyon izleyen yarışmacı ödül olarak Hollywood’a gitme hakkı kazanmış. Yarışmacılara son 60 yılın televizyon programlarından kesitler izletilmiş. ‘İzleyen Son Adam’ isimli canlı şov bizde yapılsa sonuç ne olurdu? Kemal Sunal filmleri ve Çocuklar Duymasın dizisinin tekrarlarında olduğu gibi başka hangi millet ekran karşısında bizim kadar çok vakit geçirebilir? Yeni bir araba sahibi olacak diye günlerce ellerini alışveriş merkezindeki arabadan çekmeyen yarışmacıları nasıl unuturuz? Bizdeki şovlar da Hollanda’dakilerden eğlencelidir. Bu rekor denemesini bir de biz denesek... Bizde bu rekoru farkında olmadan kıran izleyiciler vardır. Getirin uzaktan kumandaları. Yarış başlasın!
Televizyonda reytingin gurusu ve dahi çocuğu Acun Ilıcalı’yı artık kimse durduramaz. Ok yaydan fırladı bir kere. Yapımcı, sunucu ne yapsa tutuyor. Canım Türkiyem onu seviyor. Piyasada başka program yapımcısı bırakmadı. Hepsini sildi süpürdü. Onun yaptıklarının yanında diğerleri ikinci sınıf projeler gibi kalıyor. Acun, bu başarısını çok çalışmasına ve son derece uyanık olmasına borçlu. Ayrıca başkalarının cesaret edemedikleri işlere girip vizyonunun ne kadar geniş olduğunu gösteriyor. Acun’un imzasını attığı işler medyada çok ses getirdiği için herkes onunla çalışmak istiyor. Geçen yıl 24 saatlik evliliğiyle gündeme gelen manken Özge Ulusoy’un şansı Acun’un ‘Survivor’ı sayesinde açıldı. Pascal Nouma ve Nihat Doğan gibi ünlü isimlerin birden bire popülarite olarak zirveye çıkmalarını Acun sağladı. Acun’un son projesi yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği ‘O Ses Türkiye’ isimli yeni bir ses yarışması. Dünyada ‘The Voice’ olarak bilinen bir format. Jüridekiler yarışmacılara fiziki görünümlerinden etkilenmemek için sırtlarını dönüp oturuyorlar. Yarışmacının sesini beğendiklerinde iskemlelerini çevirip duydukları sesin sahibini görebiliyorlar. Buraya kadar her şey güzel. Ama jüridekiler seslerinden ziyade karizmalarıyla öne çıkan şarkıcılar. Sevgili Hülya Avşar’ı saymıyorum. Çünkü Acun nerdeyse o da orda. ‘Hadi sen de gel’ demiştir Hülya da kabul etmiştir. Jürideki diğer bir şarkıcı Hadise. Sesiyle değil şovuyla ve güzelliğiyle ünlü. Mustafa Sandal, hiçbir zaman sesiyle değil başarılı besteleriyle ön plana çıktı. Murat Boz’un sesi değil yakışıklılığı konuşuluyor. Hatta bunlar arasında sesi en güzel olan galiba yine Acun. Sertap Erener gibi güçlü sesi olan bir sanatçının bu jüride olması daha mantıklı. Ama Acun bu. İşini biliyor. O jüriye Hiperstar Ajdar’ı bile koysa yarışma tutar. Gerisi ‘Nane, Nane’ yani!Bir demet aşkŞarkıcı Demet Akalın aşksız yaşayamanlardan. Aşkı da uzaklarda değil hemen yanında olsun istiyor. Eski, yeni, sevgili, sözlü, nişanlı, koca konumu ne olursa olsun her an yanında bir aşkı var. Demet Hanım’ın aşksız ve sevgilisiz kaldığı bir dönemi hatırlayana aşk olsun. Son olarak uzatmalı sevgilisi ve eski eşi, işletmeci Önder Bekensir’den ayrıldıktan sonra ikisinin müşterek spor hocasıyla birlikte olmaya başlamış. Hatta spor hocasını Demet’e Önder Bekensir bizzat kendisi tanıştırmış. İşin ilginç tarafı Demet’in çevresinde her an beklemede bir erkek var. Stepne gibi! Demet Akalın her zaman ilk başladığında olduğu gibi sevgilisinden çok memnun. Aşkını yine doya doya yaşıyor. Bu arada eski sevgilisi Önder Bey de boş durmamış. O da hemen kendine yeni bir sevgili bulmuş. Demet Akalın ile ilişkisinin bitme nedenini kendine göre açıklarken de bayağı bir uçmuş. "Demet’e bir şans daha vermiştim. Çocuk yapacağımıza söz verdi ve ona 5-6 ay müddet verdim. Ancak konuk olarak katıldığı programlarda anne olmaya uzak olduğundan bahsetti. Zamanımı çaldığını düşünerek ayrıldım" şeklinde laflar etmiş. Sanki şansı, mühleti veren sonra da bırakıp giden hep kendisiymiş gibi. Bu doğru bile olsa bu kadar özel şeyleri paylaşmak delikanlılığa yakışır mı? Gerçi bunlar ilişkilerinin tümünü reality şov gibi medya önünde yaşadıkları hatta bir ara birlikte bir televizyon programına katıldıkları için şaşıracak bir durum yok. Demet Akalın’ın çocuk yapmasına gelince. Kariyerinin zirvesindeyken çocuk için işine ara vermesi çok büyük bir maddi fedakarlık olurdu. Hele defalarca ayrılıp barıştığı bir adamdan çocuk yapmak onun için büyük riskti. Demet Hanım da son derece zeki. Aklını kullandı çocuk yapmadı. Spor hocasıyla işi pişirip yeni bir aşka yelken açtı. Önder de ikisini tanıştırdığıyla kaldı! Yol arkadaşı dediğin...SSSS veya 4S yani Sabahların Sultanı Seda Sayan ile alıngan modacı Nur Çakmaktaş pardon Yerlitaş alışverişe gittikleri İtalya’da tatsız bir sürprizle karşılaşmışlar. Nur Hanım’ın içinde pasaport, nüfus cüzdanı, kredi kartları ve parasının olduğu çantası çalınmış. Seda Hanım, televizyondaki canlı yayınına yetişebilmek için memlekete dönmüş. "Nur Yerlitaş’ı orda bıraktım geldim. Herşeyi gitti. Morali sıfır" demiş. İşte yol arkadaşı diye ben buna derim. Önce ve sadece kendine bakacaksın. Yanındakilerin bir şeyi kaybolur ya da çalınırsa bunu kendine sorun etmeyeceksin. Programını değiştirmeyeceksin. Yol arkadaşın konsoloslukta veya otelde geçici bir süreliğine tutsak kalmışsa sen bunu hiç kendine dert etmeyeceksin. Nasılsa bir yolunu bulur kurtulur döndüğünde de yine görüşürüz lay lay lom oley diyeceksin. Şimdi bu olay eminim basına yansıdığı gibi cereyan etmemiştir. Çünkü Seda Hanım son derece iyi kalpli ve candan bir arkadaştır. Mertttir. Dobradır. Kimseyi yarı yolda bırakmaz. İyi de gazetelerde bu olayla çıkan haberde sanki Seda Sayan, Nur Yerlitaş’ı bıraktı ne halin varsa gör dedi ve döndü gibi bir hava verilmiş. Yani okuyan bunu anlıyor. Kişiler, seyahatte, kumar masasında ve içki sofrasında kendilerini belli ederler derler. Seda Hanım’dan hiçbir şüphem yok ama siz yol arkadaşınızı seçerken dikkatli olun. Çakar çakmaz Ahmetİstanbul Tıp Fakültesi mezunu, eski hakem, yorumcu Dr. Ahmet Çakar, gayet iyi eğitim almış biri. Nedense asıl mesleği yerine futbol dünyasında olmayı seçmiş. Kıvrak zekası ve sivri dili ile televizyonda parlayan Ahmet Çakar, bu sezon ‘Telegol’den ayrılıp ‘Derin Futbol’ diye bir tartışma programına başladı. Geçen Pazartesi gecesi konuklardan biri olan Aziz Yıldırım’ın avukatı olarak tanınan Faik Işık’la çok fena kapıştılar. Ahmet Bey, ekranda neyin tutacağını çok iyi kavramış. Diksiyonu ve beden dili çok iyi. Karşısındakini istediği anda çileden çıkartabilecek özelliklere sahip. Kendisini kontrol edip rakibini delirtmekte üstüne yok. Faik Işık’ta herhalde bir ışık gördü. Ben bunu çıldırtırım, büyük olay olur, herkes bizi konuşur dedi ve yanılmadığını gösterdi. Benim anlamadığım şey bir avukat olan Faik Bey’in bu tuzağa düşüp canlı yayında kendini kaybetmesi. Yani bu adam canlı yayında böyleyse duruşmada nasıl merak ediyorum. Ahmet Çakar’ı kutluyorum. Doktorlukta ne kadar yükseldiğini bilemem ama televizyonda şov yapmakta tam bir profesör olmuş. Nabza göre şerbet veriyor ve izleyicinin ne istediğini çok iyi biliyor. Faik Işık’la olan hararetli tartışmanın arasında bir ara ‘’İşte şov bu’’ diye haykırması da bunu gösteriyor. Çakar çakmaz Ahmet... Sağ gösterip çaktırmadan sol vuruyor ve sonunda rakibini nakavt ediyor!
İkoncan İvana Sert, boşanmak üzere olduğu veliaht eşi tarafından defalarca aldatıldığını bildiğini ve erkeklerin seksi spor gibi yaptıklarını söylemiş. İvana, “Erkek spor olsun diye aldatır” diyor. Bugüne kadar hiç eşini aldatmamış bir erkek olarak düşünüyorum da haksız sayılmaz. Biz erkekler dünyanın neresinde olursak olalım sporu da seksi de çok severiz. Aslında sporu genelde başkalarıyla izlemeyi, seksi ise bizzat yapmayı tercih ediyoruz. Televizyonun karşısında elimizde uzaktan kumandayla maçları izlemenin keyfi ayrı... Sevdiğimiz veya beğendiğimiz bir kadınla seks yapmanın zevki ayrı. İkisi bir arada olduğunda hayat bizim için mükemmel olur. Zaten seks yapmak serbest stilde güreşmeye benzemiyor mu? Spor niyetine seks yapmayı bu dünyada hangi aklı başında sağlıklı erkek istemez? Kapalı salonlarda sabahtan akşama kadar tepinip ter dökmek nereye kadar yani? Arada bir onun yerine seks yapmak aslında hiç de fena fikir değil. Bir taşla iki kuş vurmak gibi bir şey. Yine ter döküyorsun ama en azından zevk aldığın bir işi yapıyorsun. Kas yapacağım diye hamal gibi ağırlık kaldırmıyorsun. Göbeğin çatlayıncaya kadar askerlik günlerindeki gibi mekik çekmiyorsun. Seks yapmak da kalori yaktığına göre erkeklerin yaptıkları kaçamaklara spor yapıyormuş gözüyle bakmaları çok normal. İşin sonunda kan ter içinde nefes nefese kalacaksak spor yerine seks yapalım daha iyi. Ancak İvana, erkeklerin spor olsun diye aldattıklarını düşünüyorsa, kocası Yurdal masum. Adamın maaşallah kiloları yerinde. Hiç spor yapmış birine benzemiyor. İvana’nın dediği gibi de spor niyetine seks yapıyor olsa şimdiye kadar tığ gibi olurdu. Kendi ağzıyla yakalanmak da buna denir. Düşünmeden konuşmayacaksın!Kapat gitsinMilyonlarca genç kızın hayran olduğu 17 yaşındaki Kanadalı şarkıcı Justin Bieber, 19 yaşındaki oyuncu ve şarkıcı sevgilisi Selena Gomez’le baş başa film izlemek için 20 bin kişilik bir salonu kapatmış. Salon demek haksızlık olur. Amerika’nın Los Angeles kentinde Kobe Bryant’ın Los Angelas Lakers takımı ve çok sayıda konsere ev sahipliği yapan Staples Center resmen bir arena niteliğini taşıyor. 53 milyon dolarla "Dünyada en çok kazanan genç yıldız’’ unvanının sahibi olan Justin Bieber, İngiliz Daily Mail Gazetesi’nde yer alan habere göre sevgilisiyle ‘Titanic’ filmini izlemiş. Ne kadar romantik! İnsanın gözleri yaşarıyor. Toplam yaşları 36 olan iki velet 20 bin kişilik bir yeri kapatıyor. Bizde aynı şeyi çok daha küçük çapta milli futbolcu Arda, oyuncu sevgilisi Sinem Kobal için yaptığında olay olmuştu. Basında çıkan haberler tribünlere yansıyınca Arda, mütevazi bir sinema salonunu kapattığına bin pişman olmuştu. Şimdi eminim Arda da Sinem de o olayı hatırlamak istemiyorlardır. Sevgili için sinema salonu kapatıp film izlemek artık demode oldu. Salon ne kadar görkemli olursa olsun iki saat sonra paralar yanıyor. Kapatacaksanız hiç modası geçmeyecek ve sevgilinizin asla unutamayacağı bir yeri kapatın. Mesela İstinye Park’ı sevgilin için kapat! İstediği gibi dolaşıp alışverişini yapsın bakalım bir daha hayatı boyunca unutuyor mu?Nuri’nin gazozu 80’li yıllarda filmlerde genç kızları rol gereği ilaçlı gazozuyla ağına düşüren Türk sinemasının Tecavüzcü Coşkun ile birlikte unutulmaz kötü adamlarından Nuri Alço, çağımızda internette gazozcuların türediğini söylemiş. ‘Gazoz devri bitti, internet devri başladı’ demiş.Genç kızların artık internetten tanıştıkları ve huyunu suyunu bilmedikleri insanlarla birlikte olmalarının çok tehlikeli olduğunu vurgulayan deneyimli oyuncu, teknolojiye ayak uyduran kötü niyetli gazozculardan uzak durulması gerektiğini hatırlatmış. Bazı şeyler ne yapsan değişmiyor. Hatırlarsanız Müslüm Gürses’e bir zamanlar hiç istemediği halde ‘jilet imajı’ yapışmıştı. Onun efkarlı Arabesk şarkılarını dinleyen delikanlılar aşka gelip kendilerini jiletliyordu. Aradan zaman geçince o jilet sevdalısı kitle büyüdü, jilet olayı bitti. Nuri Alço’nun filmlerinin oynadığı zamanki kitle de büyüdü ama gazozu hiç peşini bırakmadı. Müslüm Baba kadar gündemde olmamasına rağmen onu her gören gazozunu hatırladı. Oysa Nuri Bey olgunlaştı ve bayatlamış gazozcu imajından bıkkınlık geldi. Ama baktı ki ne yapsa olmuyor, mecburen olayın üstüne gitti. “Alço” yazan gazoz kutularıyla pozlar verdi. Canlı yayında meslektaşı Ahu Tuğba’nın gazozuna ilaç koyup kendinden geçirdi. Genç kızları uzak durmaları için uyardığı internet ortamında Nuri Alço’nun ismi gazoz, ilaç, tecavüz ve seks kelimeleriyle birlikte anılıyor. Eski filmlerinden derlenmiş tecavüz klipleri ve müziği bile var. Onlar eskide kalmış olabilir ancak Nuri Alço da boş durmuyor. Gazozunun devam eden popülaritesiyle gençlere yararlı mesajlar veriyor. Anlaşılan Nuri’nin gazozu, yıllar sonra bile sihrini kaybetmemiş ve işe yarıyor.Haftanın Çözümü: Her Yunanlı kendisine bir Alman eş bulursa, ne politik ne ekonomik sorun kalır!