Hülya gibi kadın!

Bir daha böylesi zor gelir!.

Haberin Devamı

Tatlı bir düş... Bir hayal... Hülya gibi bir kadın Hülya Avşar. Şu anda kariyerinin doruğunda. Onun güzelliği bugüne kadar hep dillere destan oldu. O da şaka yoluyla canım Türkiyem’in en güzel kadını olduğunu bize hatırlattı. Ama güzelliğinin yanı sıra yeteneklerini kabul ettirmek için her zaman büyük bir çaba göstermek ve mücadele vermek zorunda kaldı. Şarkıcılık yaptı sahneye çıkacak sesi yok dediler. Filmlerde, dizilerde oynadı, oyunculuğunu eleştirdiler. Magazin çıkardı, çok güzel yazılar yazdı, görmemezlikten geldiler. Gündem yaratan cesur laflar etti kendi reklamını yapıyor diye beğenmediler. Velhasıl, Hülya Avşar’ı ne yaparsa yapsın her fırsatta yerden yere vurmaktan çekinmediler. Ben de bu köşede defalarca onun hakkında yazdım. Tenis kortunda fotoşoplu ve topuklu ayakkabılarla elinde raket poz vermesini eleştirdim. Hiç üstüme vazife olmadığı halde başkaları gibi Saadettin Saran ile olan ilişkisini yorumladım. Sonuçta Hülya, bir şekilde hepimize kendinden bahsettirdi ve onunla ilgilenmemizi sağladı. Helal olsun! Bugün baktığımızda Hülya mükemmel bir anne, iyi bir televizyoncu ve başarılı bir assolist. Ayrıca hâlâ çok güzel ve çok çekici. Hayatı ve sporu sevmesi de cabası. Hülya gibi kadın dedim ya. Kıymetini bilelim...
Bir daha böylesi zor gelir!

Kaynana dayağı

Ülkemizde kadınlara karşı uygulanan şiddet büyük tepki görmeye başladı. Kamu oyunun infiali sayesinde nihayet kadınlarımızı koruyan yasa ve uygulamalar geliyor. Peki ya bu memleketteki erkekler? Onları karşı cinsin şiddetinden kim koruyacak? İstanbul Eyüp’te bir adam, yeni doğan bebeğine kendi başına isim vermeye kalkınca kaynana ve baldızından dayak yemiş.
Bebeğe ‘Furkan’ ismini koymak isteyen adama kaynanası itiraz etmiş. Bebeğin adının ‘Yusuf’ olması gerektiğini söylemiş.
Damat bey kardeşimiz de "Çocuk benim. İstediğim ismi koyarım" diye dayılanınca, kaynanası ile baldızının saldırısına uğramış.
Damatlarını döven kaynana ve baldızın adam yaralama suçundan iki yıl hapsi isteniyormuş. Ne kaynanalar varmış da haberimiz yok. Torununa verilecek bir isim uğruna damadını dövüyor. Hem de kızlarından birinin yardımıyla. Demek baldız her zaman baldan tatlı olmuyormuş. Acaba damat beyi neyle yaraladılar? Tencere, tava mı gibi alet edavatla mı? Yoksa sırf tırnaklarını kullanarak mı? Adamın karısı bu olaylar olurken nerdeydi? Kendi ailesini karakolluk olmadan önce zaptedemedi mi? Bunlar bundan sonra birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar? Baksanıza bir isim uğruna bütün aile birbirine girmiş. Aslında işin çözümü çok basit.
İki tarafı da memnun etmek için bebeğin adını ‘Furkan Yusuf’ koyacaklardı. Olup bitecekti... Baldız destekli kaynana dayağından sonra bu evlilik nereye kadar devam eder bilemem. Ama çocuğun sünnetine, okuluna filan karar verirlerken herhangi bir çıngar çıkmayacağını kimse garanti edemez!

Don Hayko

Rock müziğin çılgın yıldızı Hayko Cepkin’in bir üniversite konseri sırasında kuliste paçalı beyaz donlu fotoğrafı internette fenomen olmuş vaziyette. Bu durumu ünlülerin çıplaklığına veya iç çamaşırına ne kadar meraklı olduğumuzun bir göstergesi olarak kabul etmek gerek. Hayko’nun rap sanatçısı Sagopa Kajmer ile soyunma odasının kapısında el sıkıştığı anda bir cep telefonuyla görüntülenmesini karizmasının bittiği an diye yorumlamışlar. Sahnedeki marjinal haliyle paçalı beyaz donu tezat oluşturuyor diyorlar. Bence Hayko tepeden tırnağa karizmatik bir müzisyen. Beyaz atletiyle paçalı donu da bence karizmasını hiç bozmuyor. Aksine güçlendiriyor. Çünkü Hayko’nun yaptığı rock müzik doğaçlama ve doğal bir müzik türü. Rock müzik deyince son derece özgür, rahat ve spontane davranışlar akla geliyor. Bu müziğin dünyadaki tüm başarılı temsilcileri de bu tür bir hayat tarzı benimsiyor. Hayko’nun diğer rock müzisyenlerinden bir farkı yok. Adam yaratıcı, başına buyruk, isyankar ve kendine özgü bir karakter. Yani arasanız bir tane daha Hayko bulamazsınız. Tıpkı rock müzisyeni olan meslektaşları gibi bu özelliği onu hayranlarının gözünde farklı ve özel kılıyor. İç çamaşırlarıya kapıya çıkıp kimseyi umursamaması da Hayko’nun yaşam tarzının bir parçası. Başkalarını bilemem ama paçalı beyaz donlu fotoğrafı Hayko’nun karizmasını benim gözümde yüceltti. Keşke arada bir sahneye de öyle çıksa. Don Hayko!

Taşbebek ile altın çocuk

Yılların yıpratamadığı ünlü sanatçı Gönül Yazar, yarım asır önce çekilen ‘Taş Bebek’ isimli filmde başrolü efsanevi jönlerimizden Göksel Arsoy ile paylaşmıştı. Gönül Hanım, "Göksel Arsoy öpüşürken dudağımı kanatmıştı. Ama görüyorum ki şimdikiler birbirine tam yumuluyor’’ demiş. Gönül Yazar, canım Türkiyem’in en çok evlenen ünlülerin başında gelir. Hatta onun için ‘flört etmez evlenir’ bile denebilir. Şimdi bir filmde oynasa o da hemen birine yumulabilir. Gönül Yazar, her dönemde taş gibi kadın olduğu için de ‘Taş Bebek’ lakabını almıştır. Göksel Arsoy ise tam tersi. En popüler olduğu zamanlarda bile sansasyondan uzak kalan, evine, ailesine bağlı mükemmel bir eş ve kadınlar için ideal bir erkek modelidir. Büyük bir aşka evlendiği 38 yıllık eşi Soley Hanım’dan Aşkım ve Gökhan isimli iki güzel çocuğu olmuştur. Türk Sanat Müziği’nin unutulmaz bestecilerinden Yesari Asım Arsoy, Göksel Bey’in amcasıdır. Kibar, efendi, utangaç, özel hayatına dikkat eden, sağlığa ve spora önem veren son derece düzgün ve klas bir beyefendi olarak ün salmıştır. Sinema kariyerine romantik jön rolleriyle başlayan Göksel Arsoy, 1960’ların ortasında James Bond filmleri furyasında sarı saçlarından esinlenerek ‘Altın Çocuk’ isimli aksiyon yapımlarında rol aldıktan sonra lakabı ‘Altın Çocuk’ olarak kalmıştır. Tatlı deli, ateşli, heyecanlı, seksi ve erkeksiz olamayan bir Taşbebek. Dünya şekeri, durgun, masum ve mazbut yaşamı olan bir Altın Çocuk. Şimdi Allahaşkına elinizi kalbinize koyup siz söyleyin... Bunların arasında diğerinin dudağını kanatacak kadar öpen hangisi olur? Bence sevgili Gönül Yazar, olayı yanlış hatırlıyor. Taşbebek, Altın Çocuğu öperken kendini kaptırıp dudaklarını kanatmış olabilir. Tersine inanmak mümkün değil!

Dexter

Amerikan televizyon dizileri arasında en etkileyicisi hiç şüphesiz ‘Dexter’. Her sezonu bir öncekinden daha sürükleyici ve dehşet verici.
Dizide adli kanıt uzmanı olarak polislerle birlikte çalışan Dexter isimli bir seri katil, kanundan kaçmayı başaran suçluları kendi yöntemlerine göre hunharca cezalandırıyor. Dizinin yapımcısı Jeff Lindsay, “Bazıları Dexter’ın adaleti yerine getirdiğini düşünüyor. Ama bu doğru değil. İnsanlar onu taklit etmemeli” diye bir uyarıda bulunmuş. Bizde de biliyorsunuz, sigara içmeye heveslendirmesin diye dumanlı sahneleri buzluyorlar. Bence ikisi de çok saçma. Ekranda sigara içiliyor diye sigaraya başlayacak biri zaten sigara içmeyi deneyecektir. Çünkü gerçek hayatta maalesef sigara içenlerin ağzını burnunu örtmek mümkün olmuyor. Ayrıca televizyondaki bir dizide suçlular kesip biçiliyor sonra da torbalara doldurulup denize atılıyor diye kimse seri katil olmaz.
O zaman sadece dizileri, filmleri, gazeteleri değil, etrafımızdaki her şeyi sansürlemek gerekir. Bu arada yeni sezon Dexter müthiş. Kimseye bir zarar vermeyecekseniz izlemenizi öneririm.

DİĞER YENİ YAZILAR