- Selam, benim adım Selma.- Selam, benimki de Aysel. Sen nasıl öldün? -Donarak öldüm...- Ne kadar korkunç.- Yok o kadar kötü değildi. Soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm oldu.- Peki sen nasıl öldün?- Ağır bir kalp krizi geçirdim.Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş üstünde yakalamak için eve erken geldim. Fakat evde tek başına televizyon seyreder halde buldum.- Sonra ne oldu?- Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim. Bütün evi aramaya başladım. Yatakların altını, her yeri aradım fakat bulamadım. Ararken aşırı yorulmuşum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.- Ah be güzelim bir de derin dondurucuya baksaydın. Şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık!Dedelerle Ninelere seks dersiGeçenlerde İngiliz televizyon kanalı ITV’de yayınlanan ‘Bu Sabah’ isimli programı izleyenler neye uğradıklarını şaşırmış. Sunucu Philip Schofield, 60 yaş ve üzeri çiftlere özel seks dersi vermesi için bir seksoloğu canlı yayına çıkartmış.Üzerinde pijamaları bulunan yaşlı bir çift stüdyodaki yatakta seksoloğun talimatlarına uyarak kendi yaşları için en uygun olan pozisyonları uygulamalı olarak göstermiş.Bizdeki evlilik programları geldi aklıma.Onlardan birinde böyle bir şey yaptıklarını düşünebiliyor musunuz? RTÜK’ün sesini çıkarmayacağını bilseler yaparlar da... Gözünüzün önüne bir getirmeye çalışın lütfen. Dişsiz dedelerle nineler pijamalarıyla ekranda sevişme pozisyonları deniyor. Başlarında da bir uzman onlara yol gösteriyor. Ne reyting yapar ama? Sabahın köründe bile olsa millet artık işini gücünü bırakır o programı seyreder.Dedelerle ninelerin birbirlerini uyarmaları bir hayli vakit alacağından sabah başlayan program akşamüstü bitebilir. Belki araya başka programlar koyarlar ve yaşlı çift hazır olunca stüdyoya bağlanırlar. Spikerin anonsunu duyar gibiyim, ‘Necdet Amca ile Asuman Teyze hazır! Sevişme başlıyoooor. Az sonra...’ Ben seksolog değilim ama İngiltere’de televizyonda pozisyon denemesi yapan dedelerle ninelere küçük bir tavsiyem olacak, ‘‘Pijamaları çıkartın!’’Olimpik bakireBu yıl ülkesini Londra’daki olimpiyatlarda temsil etmek için Haziran ayındaki elemelere hazırlanan 29 yaşındaki Amerikalı atlet Lolo Jones, bakire kalmanın olimpiyatlara hazırlanmaktan daha zor olduğunu söylemiş.İnançları gereği evlilik öncesi sekse karşı olduğunu ifade eden Jones, “Bakire kalmak oyunlara hazırlanmaktan da üniversiteden de zor. Bakire olduğumu öğrenen telefonlarıma çıkmıyor” diye dert yanmış.Şu Amerikalı erkekler de ne tuhaf oluyor.Lolo Jones’un bakire olduğunu duyan telefonlarına çıkmıyor.Oysa bizim Türk erkeği aynı şeyi bilse kızın telefonları susmaz!
Sanıklardan futbolcu İbrahim Akın, bir cami hocasıyla yaptığı konuşmaları cahilce bulmuş. Hakim bir ara kahkahalar nedeniyle mahkeme salonundakileri uyarmak zorunda kalmış. Kendisine şike teklifi yapılmış olsa teklifi yapanın yüzüne tüküreceğini, hatta öldüreceğini iddia eden teknik direktör Bülent Uygun da bir alem. Sanki yıllardır futbolun içinde değil. Dünyadan bihabermiş gibi konuşmuş. En komik olay ise Eskişehirspor kaptanı Ümit Karan’ın Fenerbahçe şampiyon olmasın diye gol pozisyonundaki takım arkadaşına pas vermemiş olabileceğini itiraf etmesi. Galatasaray’da da uzun yıllar top koşturan eski milli futbolcu "İyi bir Galatasaraylıyım. Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını istemem ama şike de yapmam" demiş. İşte ben buna bravo derim. Sahaya arkadan itildim ve düğün davetiyemi vermek için girdim diyen taraftarlardan beri bundan güzel bir mazeret duymadım.Söz konusu pozisyonda Ümit Karan pas vermek yerine topla kendi ilerlemiş. Bunu zaten hep yapmıyor muydu? Ümit Karan golcüydü, pasör değil. Kimse ondan pas vermesini beklemiyordu. Gol atmasını bekliyordu. Atamazsa da atamaz yani. İlk gol kaçıran futbolcu Ümit Karan değil herhalde?O zaman Fenerbahçe’nin okçu lakaplı İspanyol transferi Guiza her maçta şike yaptı. Gol kaçıran futbolcunun yaptığına şike mike değil, beceriksizlik denir. Kaba tabiriyle kabızlık. Ümit Karan sahada kabızlık yapmış olabilir ama mahkemede ifade verirken döktürmüş. Keşke bu müthiş yaratıcığını futbol oynarken saha içinde gösterebilseydi.Demet ve bebekDemet Akalın geçenlerde Kıbrıs’ta Yakın Doğu Üniversitesi’nde verdiği konserde öğrencilerin protestolarına maruz kalmıştı.Pet şişe yağmuruna tutulan ve sahneyi terk eden ünlü şarkıcı bu durum karşısında çok sarsılmış. İstanbul’a döndüğünde rahatsızlanıp hastaneye gitmiş ve hamile olduğunu, ancak bebeğini düşürdüğünü öğrenmiş. Demet Hanım, olayın sorumlusu olarak gördüğü Kıbrıs’taki protestoculara veryansın etmiş. Allah katında yeriniz yok, bebek katilleri, sizi mezar bile paklamaz şeklinde lanetler yağdırmış. Kıbrıs’taki öğrencilerin Demet Akalın’a yaptıkları çok çirkin.Davet ettikleri bir sanatçıya büyük saygısızlık etmişler. Protesto etmenin de bir yeri, zamanı, yolu, yordamı vardır. Parasını verip getirttikleri bir şarkıcıya sahnede pet şişe yağdırarak protesto etmek kadar saçma bir şey olamaz. Hem paraları haybeye gitti hem de okullarının kötü bir imajı oluştu.Demet Akalın’ın bebek düşürdüğüne dair hastane raporu varsa hiç durmasın hemen yüklü bir tazminat davası açsın. Ama onun gibi bir sanatçıya kendisine haksızlık yapılmış olsa da beddua savurmak hiç yakışmıyor. Hayallerindeki bebeğe kavuşmasını diliyorum.Bade’nin bademleriGüzel oyuncu Bade İşçil ilginç bir kadın. Sadece Kurtuluş’tan Tarabya’ya yürümesiyle değil, röportajlarındaki açıklamalarıyla da dikkat çekmesini başarıyor. Önce "bütün erkekler kardeşim olur" diye saçmalamıştı. Sonra onu sadece dedikodumun çıktığı adamlar diye düzeltti. Şimdi de ‘’Twitter’da İşçi Bayramı’nı kutladım olumsuz yorumlar aldım’’ demiş. Ne var bunda alınacak? Twitter’da hava bugün çok güzel deseniz biri hemen ‘Bizim burada berbat’ diye ortaya fırlıyor. Yediğiniz yemeğin fotoğrafını paylaşıyorsunuz, dünyadaki aç insanlardan haberin var mı türü kendinizi suçlu hissettirecek eleştiriler geliyor. Bade Hanım ayrıca aşkı bir illüzyona benzetmiş. Aşk diye bir şey yok anlamında değil, karşımızdaki insana değil kendi yarattığımız kahramana aşık oluyormuşuz. Sonra o kişiyi tanımaya başladığımızda onu o şekilde ya seviyor ya da sevmiyormuşuz. "O ara zaten aşkı yitiriyor ve hissetiklerimiz sevgiye dönüşüyor ya da dönüşmüyor" diyor Bade Hanım. Onun için de illüzyonistini arıyormuş. Kafanız karıştı mı? Ben ambale oldum! Aşkın bu kadar karmaşık ve komplike olduğundan hiç haberim yoktu. İllüzyonistlerin kralı David Copperfield bile gelse bu durumu çözemez. Başkaları konuştuğunda inciler döküyorsa, Bade her ağzını açtığında bademler akıyor.
Müzisyen Ozan Doğulu ile güzel eşi Ece’nin kızları Arya’nın doğum günü kutlamasına, Ozan’ın ünlü popçu abisi Kenan Doğulu tek başına katılmış. Kenan Doğulu’nun son günlerde büyük aşk yaşadığı ve yanından bir an bile olsun ayırmadığı oyuncu sevgilisi Beren Saat, kutlamaya ve daha sonra verilen aile yemeğine katılmamış. İddialara göre bunun nedeni Ozan Doğulu’nun bir röportajda "Beren tatlı kız. Ama ilişkileri daha yeni. İleride ne olur bilinmez" şeklinde bir demeç vermiş olması... Ozan Doğulu yanılıyor. İleride ne olacağı şimdiden belli. Beren Hanım, günün birinde Kenan Bey ile evlenir de aileye gelin gelecek olursa, kafasında bir yere yazdığı bu sözleri hep hatırlayacak. En iyisi, olası gelin adayları hakkında alınabilecekleri, kırılabilecekleri yorumlar yapmamak. Çünkü kadınlar böyle şeyleri asla unutmuyor!Haluk Bilginer’in hatasıİngiliz The Guardian gazetesinin tiyatro eleştirmeni Michael Billington, Haluk Bilginer’in Londra’da Türkçe olarak sahneye konulan Shakespear’in "Antonius ile Kleopatra" oyunundaki performansını beğenmemiş. Mr. Billington’un son olaylardan haberi yok. Bilginer, eşi şarkıcı Aşkın Nur Yengi ile özel hayatlarını ayırdığını açıkladı. Ardından aralarına bir genç kadının girdiği dedikoduları çıktı. Derken Haluk Bey’in Aşkın Hanım için terk ettiği ünlü sanatçı Zuhal Olcay, "Yuva yıkanın yuvası olmaz" dedi. Bunun üzerine Haluk Bey hayatının hatasını yaparak boşanma kararı aldığı eşi Aşkın Nur Hanım ile 5 yaşındaki kızları Nazlım’ı da Londra’ya yanında götürdü. Gerginliği düşünebiliyor musunuz? Kendisinden genç bir kadın yüzünden ayrılacağını bilen eşin ve duygusal koz olarak kullanacağı küçücük kızınla önemli bir oyuna hazırlanırken aynı evde ne işin var? Haluk Bey’in sahnedeki partnerine rolü gereği fiziksel bağlılığını iyi yansıtamaması çok normal. Bu şartlar altında sahnede ezberini unutmaması bile mucize!Volkan limuzin servisiCanım Türkiyem’de yeşil sahalarda top koşturan veya yakalamaya çalışan bazı futbolcular ne yapsalar kimseye yaranamıyorlar. Bu konuda başı çeken Emre Belözoğlu, İspanya’ya kaçtı ve tıpkı yeni takım arkadaşı Arda Turan gibi paçayı kurtardı. Volkan Demirel ise onlar kadar şanslı değil. Deplasman maçlarında olduğu gibi kamplarda da tepki çekiyor. Geçenlerde fotoğrafını çekmeye çalışan bir muhabire "Ben seni yazdım oğlum. Seni evinde aldırmazsam ben de Volkan Demirel değilim" dediği için ağır eleştirilere hedef oldu. Ne var bunda büyütülecek? "Seni evinden alır, götürür ormanın ortasında eşek sudan gelinceye kadar pataklarım" dememiş ki! Sadece “seni evinden aldırtırım” diyor. Ne biliyorsunuz, belki Volkan’ın limuzin servisi var. Volkan’ın getir götür işlerinde kullandığı bir limuzin servisi olamaz mı? Her söyleneni kötü yöne çekmemek gerek. Volkan yeni kurduğu limuzin şirketinin tanıtımı yapmak için o lafı etmiştir. Bakışları sert, konuşması sinirli olduğu için yanlış anlaşıldı!
Temel İçgüdü filminin yönetmeni Paul Verhoeven, bir zamanların seks sembolü güzel oyuncu Sharon Stone’un filmin meşhur sorgu sahnesi için çıkardığı külotu kendisine verdiğini açıkladı. 1992 yapımı filmde rol gereği iç çamaşırsız olan Sharon, elinde sigara bacak bacak üstüne atıp kendisini sorgulayan polislere zor anlar yaşatıyordu. Polis rolündekilerden biri de bir aralar seks bağımlılığı nedeniyle tedavi gördüğünü itiraf eden ünlü aktör Michael Douglas’dı. Sahneyi çekecekleri gün film setini boşalttıklarını söyleyen Verhoeven öğrenciyken okula iç çamaşırı giymeden ve bunu herkese fark ettiren bir kız arkadaşının hikayesini Sharon Stone’a anlatmış.Filmde sekste sınır tanımayan ateşli bir kadını canlandıran Sharon da birlikte yedikleri akşam yemeğinden sonra donunu çıkartıp ünlü yönetmene hediye etmiş. 74 yaşındaki Hollandalı yönetmenin filmin vizyona girmesinden 20 yıl sonra birdenbire ortaya çıkıp Sharon’un donunun kendisinde olduğunu söylemesine bir anlam vermek zor. Bu kadar yıldır sustu da birdenbire mi aklına geldi?Sharon’un donu bu kadar zamandır nerdeymiş? Derin dondurucuda mı, kilitli hatıra defterinin içinde mi, çelik kasada mı, yastık altında mı? Yoksa bir çerçevenin içinde evinin duvarında aldığı diğer ödüller arasında asılı mı duruyor? Yoksa söz konusu don evde değil arabasında mı? New York’daki Porto Rikolulara özenip arabasının dikiz aynasına astı da yıllardır ordan sağa sola aşağı yukarı mı sallanıyor?Durup dururken ortaya çıkıp böyle bir şey söyleyeceksen kimseyi merakta bırakmayacaksın. Acaba Verhoeven, yaşlılığında parasız kaldı da donun önce reklamını yapıp sonra açık arttırmayla satmayı mı planlıyor? Ünlülerin filmlerde veya sahnede kullandıkları eşyaların biliyorsunuz çok meraklısı var. Michael Jackson’un eldiveni gibi meraklısına Sharon Stone’un donu da paha biçilmezdir. Hollywood’da şöhretin yönetmenin yatak odasından geçtiği hep söylenirdi. Yıldız adayları için şöhrete kavuşmanın en kısa yolu ses getirecek bir filmde rol kapmaktır. Rolü veren de filmin yönetmeni olduğuna göre onu tavlamak gerekir. IQ seviyesinin yüksek olduğu bilinen Sharon Stone cazibeli olduğu kadar akıllı da bir kadın. Kendi gitmemiş donunu hatıra olarak yollamış. Adam 20 yıl sonra bile hâlâ o donu sayıklıyor!Survivor kılları‘Survivor’ yarışmasında dikkat ettiyseniz erkek yarışmacıların hepsinin sakalları uzamış ama koltuk altı kılları yok. Hele aslında ünlü olup da Gönüllüler’den yarışan dansçı Hasan’ın gür kara sakalı ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizindeki Kanuni’yi canlandıran Halit Ergenç’in ekstra sakalıyla boy ölçüşebilir cinsten. Ama onun da koltuk altı kılları yok. İnsanlar aç kalınca acaba koltuk altlarındaki tüyler çıkmıyor mu?Yoksa reyting gurusu Acun yarışmacıları adaya götürmeden münasip yerlerine epilasyon mu yaptırdı? Tesadüfen bu yıl adada koltuk altları doğuştan köse olanlar yarışıyor olabilir mi? Belki de yarışmacılara uçaklardaki Business Class’lerdeki yolculara takdim ettikleri hijyen torbasından birer tane verdiler. Sakala yetmedi koltuk altındaki kılları alarak idare ediyorlar. Kadın yarışmacılar da kol ve bacaklardaki tüyleri alıyorlar. Kıl konusuna öyle bir kafamı taktım ki kim elendi umrumda olmadı. Survivor’daki yarışmacıların kıllarına ne olduğuna ‘kıl’ olmuş vaziyetteyim.Süper SabaTelevizyon programcısı Saba Tümer gündüz kuşağında çok başarılı oldu. Hatta Saba Tümer gündüzün Okan Bayülgen’i oldu denebilir.Tarzları, konuşmaları, mimikleri birbirine benziyor. Saba, sanki Okan’ın dişi versiyonu ve daha az sivrisi. İkisi de son derece zeki, ekranda deneyimli ve mesleklerini çok iyi yapıyor. Saba Tümer, tıpkı Okan gibi ilginç konuklarla programını renklendirmesini biliyor. Bunda Show TV İç Yapımlar’ın başındaki Caner Bey’in televizyon programcılığı konusundaki birikimi ve uzmanlığı da büyük rol oynuyor. Geçenlerde Hollywood’a gitmişler Jennifer Lopez ve Cameron Diaz ile röportaj yapmışlar. Birkaç gün önce de ünlü türkücü İzzet Yıldızhan ve 5 çocuğunu canlı yayına konuk aldılar. Üstelik bunu rol yapmasını hiç beceremeyen İzzet Yıldızhan’a sürpriz yapıyormuş gibi ekrana getirdiler. İzzet Yıldızhan, kendi başına zaten ilginç bir karakter. Yanında çocukları olunca program daha da enteresan oldu. Saba Tümer bir ara çocuklardan hangisi İzzet babalarına benziyor diye yakından inceledi. İzzet Bey, şu ve şu diye oğlanları işaretlese de Saba kızlardan birinde karar kıldı. İzzet Bey’in kendisine benzediğini iddia ettiği oğlu için de, ‘’Seninle hiç alakası yok’’ diyerek sözünü esirgemediğini kanıtladı. Çocuklarının ilerde müzikle bir ilgisi olup olmayacağını sorulduğunda İzzet Bey, ‘’Hayatımızda ikinci bir vaka olmayacak’’ diyerek bu konudaki kesin tavrını ortaya koydu. Bu vesileyle kendisinin ülkemizde bir ‘vaka’ olduğunu da bilmeyenlere duyurmuş oldu. Süper Saba, sayesinde televizyondaki monoton gündüz kuşağına farklı bir kalite geldi. Show TV İç Yapımlar ekibini ve Saba’yı istikrarlı başarılarından dolayı kutlamak gerek.
Türk sinemasında televizyon dizisi çeker gibi film çekiyorlar. Hatta televizyondaki dizilerin sinema filmlerinden çok daha fazla emek ve zaman ile gerçekleştirildiği bile söylenebilir. Birçok yapımcı için maalesef bu sinema sezonu parlak geçmemiş. Vizyona giren 56 film arasında sadece 9’u kâr elde etmeyi başarmış. Zarar eden filmler arasında ‘Ekümenopolis: Ucu Olmayan’, ‘Pazarları Hiç Sevmem’, ‘Eş Ruhumun Eş Zamanı’ , ‘Öz Hakiki Karakol’, ‘Patlak Sokaklar Gerzamot’, ‘Mevsim Çiçek Açtı’ ‘Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi’ isimli yapımlar var.Kitap alırken kapağına göre karar vermemek gerek derler. Bunlar da sinemaya giderken filmin adına göre karar verilmemesi gereken yapımlar olmalı. Çok mu düşünmüşler filmlerini adlandırırken? İkinci tercihleri neydi acaba?Kullandıklarından daha kötü olmasına pek imkan yok. En azından gişe açısından.Hiç tanımadığımız bir adam ve ailesinin aşırı acıklı hikayesini izlemek için üste para ödeyip sinema salonuna niye gidelim? Kendi acıklı hikayelerimiz bize yeter de artar bile! Patlak Sokaklar’daki gerzamotu İstanbul trafiğine çıkan herkes, hergün görüyor. Pazarları sevmeyen birini tatil gününde kim gidip izler? Eş ruhun eş zamanı kafa karıştırmaktan başka neye yarar?Zarar edenler arasında ‘Güzel Günler Göreceğiz’ diye bir film de var.Günleri gördüler mi bilemem ama gişede bir güzellik görmedikleri kesin.Emeğe saygızılık etmek aklımın ucundan geçmez. Mutlaka çok değerli sinemacılar büyük umutlarla bu filmlerde çalıştılar. Aralarında çok iyiler olduğundan da şüphem yok. Çünkü bizdeki filmciler son derece yaratıcı yetenekler. Ama filmi çekerken gösterdikleri başarıyı filmi pazarlarken gösteremiyorlar.Aranızda kaç kişi yukarıda sözünü ettiğim filmlerin ismini, cismini bir kez bile duydu?Kimsenin izlemeyip ödül verdikleri festival filmleri gibi hiçbirinden haberimiz olmadı.Bugün Hollywood’un en ünlü yıldızları kapris yapmadan rol aldıkları filmlerin tanıtımı için gece gündüz demeden dünyayı dolaşıyor.‘Siyah Giyen Adamlar’ filminin üçüncüsünün galası için Rusya’ya giden maço Amerikalı aktör Will Smith, geçenlerde bir adamın kendisini dudaktan öpmeye kalkışmasına bile maruz kaldı.İçeriği boş olan filmler sırf tanıtımı mükemmel yapıldığı için dünyada hasılat rekorları kırdı. Bizdeki çoğu film kısıtlı ve dar bütçelerle çekildiğinden doğru dürüst tanıtım yapmak imkanı olmuyor.Gişede başarı da dolayısıyla hayal oluyor.Aslında zarar eden filmlerin hepsine ortak bir isim cuk oturuyor: ‘HÜSRAN’Medyum CavcavGençlerbirliği kulübünün eski genel menajeri Mehmet Dilber, efsane başkanları İlhan Cavcav’ın takımın başarısı için bir medyuma prim verdiğini iddia ediyor. Takma adı Ebru olan medyuma kaynak yaratabilmek için İlhan Cavcav, futbolcuların ve çalışanların alacaklarından kesinti yapıyormuş. Medyum Ebru adı ‘M’ harfiyle başlayan kişilerin kulüple ilişkisinin kesilmesini istemiş. Mehmet Bey’in de bu yüzden görevine son verilmiş. Medyum Ebru tesislerde futbolculara uzaktan tütsü yapıyormuş. 3-3 biten Sivasspor maçında durum 3-2 Gençlerbirliği lehine iken Sivas’tan 2 oyuncu atılmış. Medyum Ebru, Cavcav’ı arayıp ‘’ Gördünüz mü iki oyuncu attırdım’’ demiş. Daha sonra staddan ayrılan ve maçın berabere sonuçlandığından haberi olmayan Medyum Ebru yine Cavcav’ı arayıp ‘’Bakın nasıl kazandırdım’’ deyince bu kez fena halde azar işitmiş. Cavcav takım kadrosunu bile Medyum Ebru ile birlikte kuruyormuş.Vay Cavcav vay! Ama bu medyum bir garipmiş. Medyumluk yapan birinin ‘M’ harfinin uğursuzluğuna inanması bana tuhaf geldi. Medyum Ebru ‘R’ Değil de ‘M’ özürlü olmasın sakın! Belki de kendini ‘Medyum’ yerine ‘Edyum’ olarak tanıtıyordur. 2004 yılında Fenerbahçe yönetiminin Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda büyü olabileceğini düşünüp sahaya Fenerbahçe’yi büyüden koruyan ve şans getiren okunmuş muska gömüldüğüne dair bir haber çıkmıştı. Sekiz sene sonra da Cavcav’ın dişi medyumu ortaya çıktı. Bu sayede Memiş ve Keto dışında bir başka medyumun ismini de öğrenmiş olduk. Cavcav tam bir transfer dahisi. Futbolcuları ucuza alıp pahalıya satmakta üstüne yok. Kulübün kasası onun bu becerisi ve uyanıklığı sayesinde ağzına kadar doldu.Şimdi bu son olay üzerine insan, acaba transfer konusunda da Cavcav’a yol gösteren bir medyum var mıydı diye düşünüyor.KartaltepeGalatasaray’ın maçlarını oynadığı Türk Telekom Arena’yı sarı kırmızı renklerle donatıp Cimbomun sembolü olan aslandan yola çıkarak ‘ASLANTEPE’ dediler.Sonra sponsor ağır bastı ve stadın adını ‘TT Arena’ olarak anmaya başladılar. Galatasaray beş kuruş vermedi. O stad aslında TOKİ’nin denilince adı bir ara ‘TOKİTEPE’ oldu. Şimdi de İnönü Stadı’nın tadilatı sırasında Beşiktaş’ın maçlarını aynı stadda oynama olasılığı belirdi.Hatta dünya efendisi ve centilmeni Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Beşiktaş’a bu konuda destek oldu ve gelsinler oynasınlar çağrısında bulundu. "Bana kalsa maç günleri staddaki hediyelik eşya satan Galatasaray Store’u, Beşiktaş Store olarak da kullanabilirler" dedi.Fatih Hoca’nın bu daveti kabul görürse, Beşiktaş maçlarında stadın adı ‘Kartaltepe’ olacak.Stadın içine ve dışına şu anda hakim olan sarı kırmızı renkler yerini siyah-beyaza bırakacak.İki takım bir sezonda ligde iki kez karşılaşıyor.Stad birinde ‘Aslantepe’ diğerinde ‘Kartaltepe’ olarak hizmet verecek. Birlik, beraberlik ve sportmenlik diye işte buna derler. İki kardeş kulüp, aynı stadı paylaşıyor.Tıpkı İnönü Stadı Mithatpaşa iken Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın paylaştığı gibi. Oldu olacak Fatih Hoca, maddi açıdan sıkıntı yaşayan Beşiktaş’ın bu sezon hocalığını da Galatasaray’ın hocalığıyla birlikte yapsın.Tıpkı milli takım ile kulüp takımlarını eş zamanda çalıştıran hocalar gibi.Stadlar, hocalar, localar, store’lar hepsi bir.Bundan alâsı Şam baklavası.
Canım Türkiyem’in en hoş ve havalı kadınlarından biri Nebahat Çehre. Yıllar ondan bir şey almadı aksine daha da güzelleştirdi. Geçenlerde bir ödül törenine son derece cesur şeffaf bir kıyafetle katılmış. İnsan görünce ‘helal olsun’ diyor. Bir kadın ancak bu kadar güzel ve cazibeli olabilir. Nebahat Çehre’nin en büyük özelliği hâlâ eski Nebahat Çehre’ye benziyor olması. Yani kadın olduğu gibi kaldı. Yüzü müzü değişmedi. Estetik kurbanı olmadı. Anormal botokslanıp kendini tanınmaz hale getirmedi. Yaşlanmama uğruna yeni bir Nebahat Çehre’ye dönüşmedi. Kadınların her yaşta ne kadar bakımlı ve güzel olabileceklerinin en canlı kanıtı Nebahat Çehre diye düşünüyorum. Ayrıca yaptığı işte de başarılı. Oynadığı dizilerde rolünün hakkını veriyor. Kimse onun bu kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu bilmiyordu. Aşk-ı Memnu ve Muhteşem Yüzyıl’daki performansıyla hepimizi büyüledi. 20 yıldır kalbinin boş olduğunu ve kendisinden 10 yaş genç bir adamı kaldırabileceğini söylemiş. Bence boşta geçen 20 yıla yazık olmuş. 10 değil 20 yaş genç bir adamla da birlikte olsa sırıtmaz. Nebahat Çehre Türk kadının umudu ve gururudur.
Roketle yapılacak uzay yolculuğuna katılacak ilk Türkler belli olmaya başladı. İlki Galatasaray kulübü başkanı Ünal Aysal’ın eski eşi otelci Ahu Hanım. İkincisi Fenerbahçe’nin eski efsane başkanlarından Ali Şen. İkisi de uzaya gitmek üzere yerlerini ayırtmışlar bile. Peki bizden başka hangi ünlüler uzaya gitsin?İşte Top Ten Uzay Yolcuları:ACUN ILICALI: Yeryüzünde yapmadığı televizyon programı kalmadı. Uzaya çıkıp yenilikler aramasının ve her zamanki gibi ilklere imza atmasının tam zamanı.SÜLEYMAN SEBA: Bir Galatasaraylı başkanın eşi bir de Fenerbahçeli eski başkan gidiyorsa Beşiktaş’ın efsane başkanı da uzaya gidenler arasında olmalı.SADRİ ŞENER: Trabzonspor’un renkli ve sivri dilli başkanı olmadan 4 büyükler tamamlanmaz.HADİSE: Eurovision’a katıldığından beri dünyada sallamadığı yer kalmadı. Uzayı da sallasın görelim. Belçikalı bir Türk olarak gurbetteki vatandaşlarımızı da uzayda temsil etmiş olur.SİBEL CAN: Dünyada denediği diyetlerin hiçbirinin işe yaramadığını söyleyen Sibel Can, belki aradığı rejimin formülünü uzayda bulur.BÜLENT ERSOY: Roket içinde kendisine uygun rahat bir yer bulabilirse Bülent Abla nam-ı diğer Babla da uzaya gitsin ki uzaylılar dünyalı neymiş görsün!SEDA SAYAN: Sabahların Sultanı Seda Sayan’ın uzun süredir kalbi boş. 7 kez evlenen Seda Sultan 8. kocayı uzaydan bulup getirirse televizyon programında inanılmaz reyting yapar.KAMER GENÇ: Tunceli milletvekili Kamer Bey, Meclis’deki konumunu ve konuşmalarını yeni boyutlara taşımak için uzaya bir gidip gelmeli.AYDIN BOYSAN: Ağzından bal akan 92 yaşındaki karizmatik gazeteci, mimar, yazar Aydın Bey, uzayda da bir çilingir sofrası kursun ki tam olsun.AYŞE ARMAN: Aydın Boysan gidiyorsa onun da röportajcı bir köşe yazarı olarak bu yolculuğa katılması şart. Dünyada işlemediği konu kalmadı. Yeni malzeme çıkarması için tam zamanı.Kaçış yok Pamuk3 ay öce ressam Karolin Fişekçi ile adı aşk dedikodularına karışan dünyaca ünlü yazarımız Orhan Pamuk’un şimdi de güzel oyuncu Pelin Batu ile birlikte olduğu iddia ediliyor. Geçen gün Bodrum’da gurup halinde arkadaşlarıyla birlikte yürürken karşılarında birdenbire gazetecileri görünce ünlü ikili şaşırmış. Pelin Hanım gruptan ayrılıp tek başına yoluna devam etmiş. Orhan Bey ise gazetecilerin sorularını "Teşekkür ederim, ilgilenmiyorum" diye yanıtlamaktan kaçınmış. Bir kere mevsim ne olursa olsun Bodrum’daysan gazetecilere yakalanırsın. Sonra biri rahatsız olup guruptan ayrılırsa daha fazla dikkat ve şüphe çeker. Ayrıca gazetecilerin sorularına sokak satıcılarıymış gibi kusura bakmayın ama ben almayayım şeklinde yanıtlar vermek Nobel ödüllü bir edebiyatçıya yakışıyor mu? Orhan Pamuk çapkınlıklarını ortada değil gizli yapmaya çalışıyor. Hindistan’ın Goa bölgesindeki Calangute plajının kumsalında yazar sevgilisi Kiran Desai ile yürürken tesadüfen orAda yaşayan bir Türk fotoğraf sanatçısı tarafından görüntülenmişti. Yani kendisine diyeceğim şudur: Dünyanın bir köşesinde saman altından su yürütürken seni bir Türk yakalıyorsa Bodrum’da haydi haydi yakalarlar. Bizden kaçamazsın Pamuk Bey kardeş.Canım annemBugün senin günün biricik anneciğim. Dünyadaki tüm annelerle birlikte Anneler Günü’n kutlu olsun canım anacığım. Bana olan sonsuz sevgin ve yıllarca gösterdiğin bitmek tükenmek bilmeyen fedakârlıklarına layık olabildiysem kendimle gurur duyarım. Karşılık beklemeden sevmek nedir senden öğrendim. Terbiyemi, görgümü, eğitimimi senin sayende edindim. Sözünü dinlemediğimde hep mutsuz, dinlediğimde hep mutlu oldum. Bir daha dünyaya gelecek olsam yine annem olmanı isterdim. Ama bu kez her söylediğini dinler ve seni hiç ama hiç üzmezdim. Yıllarca senden uzaklarda yaşayıp sana ve sevgine hasret kalmazdım. Hayatımı, insanlığımı, her şeyimi sana borçluyum benim canım annem. Alnından, yanağından, mis kokan gıdından öpüyorum. Anneler Günü"nde seni dünyalar kadar çok seviyorum!
Dünyaca ünlü çizgi roman kahramanı Yarasa Adam, ‘Batman’ yazarlarından Grant Morrison, Batman karakterinin eşcinsel olduğunu ve Robin ile ilişkisi olduğunu iddia etmiş. Playboy dergisine verdiği röportajda Morrison “Emin olun ki Batman eşcinsel. Bütün konsept boyunca eşcinseldi. Onu etkilemeye hatta damdan dama atlayarak baştan çıkarmaya çalışan fetiş kıyafetli kadınlar oldu. Ancak ilişkileri hep saman alevi gibiydi. Batman kadınlara değil erkeklere ilgi duyuyor’’ demiş.İlk kez 73 yıl önce ortaya çıkan Batman nihayet Amerikalıların eşcinsellerin cinsel tercihlerini açıkladıklarında dedikleri gibi dolaptan (İngilizcesi klozetten) çıkmış oldu.Yarasa Adam dolaptan Gay Batman olarak fırladı! Ben zaten ondan şüpheleniyordum. Bir kere malikanesi çok karanlık. Bu da karanlık işler çevirdiğinin en büyük kanıtı. Gotham City yani Gotik Kent diye hayal ürünü bir şehirde yaşıyor. Bu da isminden anlaşıldığı gibi gay bir kent olduğu havasını veriyor. Sonra Batman Bey, Batmobil arabasına hep sağ kolu Robin ile biniyor. İnsanın hiç o kadar havalı arabası olur da arada sırada güzel bir kadını gezdirmez mi? O daracık küçücük arabanın içinde kimbilir neler yapıyorlar? Ben Süpermen’in de gay olmasından şüphe ediyorum. Kriptoniti görünce gevşiyor bir tuhaf oluyor. Lois Lane ile bugüne kadar hep Clark Kent kılığındayken öpüştü. O da bir zorla, bir iki kerecik ve muhtemelen senaryo icabı. Süpermen heteroseksüel olsa telefon kulübelerinde üstünü değiştirip peleriniyle havalarda uçmaz. Spider Man yani Örümcek Adam da eşcinsel eğilimli olabilir. Binalara tırmanırken kıçını sağa sola sanki biraz fazla sallıyor. Her türlü kurşuna göğüs gerebilen hatta bu kurşunları düşmanına geri atabilen feministlerin ikonu Wonder Woman’ın lezbiyen olma ihtimali de yüksek. Onun gibi güçlü Amazon kadınlarının erkeklere karşı olan nefretlerini bilmeyen yoktur. Yunan mitolojisinin karışımıyla yaratılan bir süper kahraman olduğu için eşcinsel olması çok normal. Çocukluğumuzdan beri hayranı olduğumuz kahramanlar arasında kimbilir daha ne gay olanları var? Kadınların gözdesi James Bond’un cinsel tercihi bile zan altında. Hiç öyle koluna kadınları takıp 007’yim diye hava atıp durmasın. Erkek adam kendi numarasının önüne çift sıfır koydurmaz! Artiz ŞahanRecep İvedik furyasıyla büyük başarı yakalayan komedyen Şahan Gökbakar, gittiği sosyetik bir mekanda yan masasında oturan kızlı, erkekli bir grup müşterinin sözlü tacizine uğramış. Genç komedyenin ününü ve kazancını kıskanan ve ona sinir olan gruptakiler, Şahan Bey kardeşimize "Gece vakti güneş gözlüğüyle oturmuş artistlik yapıyor" diye sataşmış. Dünyada abesle iştigal etmekten zevk alan ne kadar çok insan var görüyorsunuz. Şahan Bey kardeşimiz de bunlara karşılık verince aralarında bir tatsızlık yaşanmış. Daha sonra Şahan müdürü çağırıp kendisine laf atılanların mekandan kovulmasını istemiş. İsteği yerine getirilmeyince hesabı ödeyip mekanı terk etmiş. Güneş gözlüğü taktı diye kendisine artiz deseler ne yazar? Artiz değil mi zaten? Recep İvedik filmleri olmasa Şahan Bey bu kadar zengin ve popüler olur muydu? Ne var artiz olmakta? Keşke hepimiz artiz olabilsek. Ayrıca karanlıkta güneş gözlüğü takanlara artiz denmesi o kadar demode ki cevap vermeye değmez. Ama genç yaşta ünlü ve varlıklı olmak kolay değil. Ne atılan bir lafı hazmedebiliyorsun ne de kovdurmak istediklerinin kovulmamasını. Şahan en doğrusunu yapmış. Mekândan gitmiş. Keşke laf atan masanın da hesabını ödeseydi. Boş yere sözlü tartışmaya girdiği gruba verebileceği en anlamlı karşılık bu.Laleli’de inecek varTalk şov günlerine bir geri dönüş yapma çabası içinde olan Cem Özer, modacı ve televizyon yıldızı İvana Sert için "Öyle güzel değilmiş. Laleli ve Aksaray’da bunlardan çok var" gibi son derece gereksiz bir laf etmiş. Laf altında kalmayı içine sindiremeyen İvana da bunun üzerine "Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş. Bırakın uzanmayı Cem Özer benim yanımdan bile geçemez" şeklinde son derece gereksiz bir cevap vermiş. Bu ikisine göre Laleli’deki Rus ve Ukraynalı kadınlara benzetmek veya benzetilmek aşağılayıcı hatta daha da ötesi hakaret içeren bir durum olmalı. Peki nesi var Laleli’nin? Bir dönem bavul ticaretinin merkezi olan Laleli şimdilerde çoğunluğu eski Sovyet ülkelerinden gelen bebek bakıcısı kadınların iş bulma mekanı olarak tanımlanıyor. Aksaray ve Laleli’deki otellerde fuhuş yapan yabancı uyruklu hayat kadınlarının zaman zaman AIDS paniğine neden oldukları da bilinen bir gerçek. İvana Sert, Rus veya Ukraynalı değil Yugoslav. Cem Özer’in onu Laleli’deki hangi tür yabancı kadınlara benzettiğini bilemem. Ama televizyon programına dikkat çekmek için ucuz bir espri yaptığı inkar edilemez. Bu yersiz benzetmeyi üstüne alınıp Cem Özer’e "küçük dağları ben yarattım sen de kim oluyorsun" minvalinde bir karşılık vermesi de akıllı bir kadın olan İvana için puan kaybı. Cem Özer neden yanından geçemezmiş anlayamadım? Yani İvana kendini bazıları tarafından yanından geçilemeyecek bir kadın olarak mı görüyor? Ekranda şöhrete ulaşmak bir insanı bu kadar çabuk mu havalara sokuyor? Laleli’deki kadınların adı bu işe neden, niçin, niye ve nasıl karıştı ve onların ne günahı var?Durdurun bu saçmalığı lütfen. Laleli’de inecek var!Fotoşoplu GülbenÜnlü şarkıcı Gülben Ergen’in gözünde iri güneş gözlükler, elinde kırmızı bir elektro gitar ve üstünde fıstık yeşili takım elbiseyle acayip havalı bir pozu var. ‘Hayat Bi Gün!" isimli albümündeki bir klip için ünlü fotoğrafçı Nihat Odabaşı tarafından çekilmiş. Saçları da dünyaca ünlü genç şarkıcı Rihanna’nınki gibi kesilmiş. Gülben Hanım boşandıktan sonra yeni imajıyla bambaşka bir kadın olmuş. Hatta fotoğrafının yanına ismini yazmasalar kimse tanıyamaz. Görenler ‘Gülben genç kızlık günlerine dönmüş’ diyormuş. Haksızlık ediyorlar. Bence genç kızlık döneminden de güzel. Tıpkı Süperstarımız Ajda Pekkan gibi. Fotoşop denilen teknoloji sağolsun!