Aslında şu anda Başbakan Erdoğan istese yarın 60. Hükümeti, yeni Bakanlar Kurulu listesini onay için Sezer’e sunabilir. Ama sunmayacak.
Çünkü şu anda Erdoğan’ın gündemindeki en hafif, en sorunsuz konu yeni kabine. Erdoğan’ın kafasını günlerden beri meşgul eden ve kesin kararını açıklamakta zorlandığı kritik sorun, cumhurbaşkanı adaylığı.
Erdoğan bu sorunun çözümünü kafasında netleştirmeden hükümet kurma konusunda adım atmayacak. Perşembe gün yapılacak olan Meclis Başkanlığı seçiminde AKP’nin gerçek adayının kimliği dahi Çankaya’ya kimin gideceği ile bağlantılı.
Önceki gün bir davette karşılaştığımız Erdoğan’ın yakın çevresindeki bir milletvekilinin bu konuda şakayla karışık söyledikleri ilginç:
CHP, seçim yenilgisini bu kez geçmiş dönemlere göre daha düşük bir iç gerilim ve düşük yoğunluklu bir iç hesaplaşma ile atlatmaya çalıyor.
Yine “Baykal istifa”, “yönetim istifa” sesleri çıkıyor sağda solda, partinin önünde bazı küçük çaplı gösteriler yapılıyor ama 2004 yerel seçimleri sonrasındaki kadar gür çıkmıyor muhalif grupların sesi.
Bu, belki geçen süre içinde muhalefetin umudunu kesip sağa sola dağılmasının bir sonucu. Belki de daha ilk günden Mustafa Sarıgül ve arkadaşlarının uygulamaya koyduğu muhalefet stratejisinin tutmamış olmasının, Sarıgül ekibinden farklı düşünen muhaliflerin “şimdilik” sessizliği tercih etmesinin bir sonucu.
Şu anda dışarıda Sarıgül ve arkadaşlarının estirdiği muhalefet rüzgarından daha fazla tepki var aslında CHP’nin içinde. Ama şimdilik bu tepki dışa vurulmuyor, tıpkı fırtına öncesi sessizlik gibi. Parti yönetiminin, Deniz Baykal ve arkadaşlarının söyleyeceği gerekçeler, atacağı adımlar bekleniyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu dönem çok daha güçlü, siyasi rakipleriyle aradaki farkı tahminlerin ötesinde açmış durumda. Yüzde 47’ye ulaşan oy oranı ve 341 milletvekili ile çok parlak bir zafer elde etti seçimlerde. Ancak bu kez sıkıntısı da sorumlulukları da geçen döneme göre daha fazla.
Sıkıntısı tabii ki hükümet kurmak veya parti yönetimi ile ilgili değil. O alanlarda son derece rahat.
Ancak hükümet kurma işinden daha önemli iki adım var Erdoğan’ı bekleyen. Birincisi cumartesi günkü yemin töreninin ardından gündeme gelecek olan Meclis Başkanlığı seçimi. İktidar partisinin göstereceği adayın seçileceği kesin. Ama kimi aday gösterecek Erdoğan?
İkincisi ve Erdoğan açısından daha zor olan tercih ise cumhurbaşkanı adayı. Özellikle de Abdullah Gül’ün geçen hafta yaptığı aday olacağı yönündeki açıklaması bu konuda Erdoğan’ın hareket sahasını çok daraltıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci henüz başlamadı. Fakat, tartışmaları, seçim sürecine ilişkin kaygıları günden güne artıyor.
Özellikle de önceki gün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yaptığı açıklamalar, 12 Nisan’daki “Sözde değil özde laik ve bunu davranışlarına yansıtmış” biçimindeki aday tarifini yinelemesi iktidar kulislerini dalgalandırmış durumda.
AKP kulislerinde şimdi Orgeneral Büyükanıt’ın 12 Nisan konuşması ve Genelkurmay’ın 27 Nisan bildirisi yeniden tartışmaya açılıyor. Konuşma ve bildiri metni yeniden satır satır okunuyor, satır arası kodları yeniden deşifre edilmeye, yorumlanmaya çalışılıyor.
Aslında Orgeneral Büyükanıt’ın önceki günkü açıklamasında şaşılacak bir yan yok. Ne deseydi Genelkurmay Başkanı? “Nisan ayındaki Türkiye şartları başkaydı; bugün başka. Bugün Türkiye yeni bir genel seçimden geçti. İktidar partisi oy oranını yüzde 47’ye yükseltti. O nedenle bizim 12 Nisan ve 27 Nisan’da söylediklerimizin hükmü kalmadı” mı deseydi?
AKP kulislerinde bugünlerde yüksek sesle konuşmamaya, tartışmamaya özen gösterilen tek konu Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığı.
Kapsamlı anayasa değişiklikleri, yeni kabine oluşumu, hükümetin yeni dönemde izleyeceği ekonomik siyasi ve sosyal politikalar tartışılıyor ama Gül’ün adaylığı hiç konuşulmuyor.
Başbakan Erdoğan da bu konuda çıkıp “Evet cumhurbaşkanı adayımız Abdullah Gül” demedi. Konuyu geçiştirmekle yetindi.
Çünkü Gül’ün adaylık açıklamasının ve hemen ertesi gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den gelen “oylamaya katılırız, 367 sorunu çıkmaz” yönündeki açıklamanın Erdoğan’ın planını bozduğu anlaşılıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın seçimlerden kısa bir süre önce cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili çok önemli bir açıklaması olmuştu. Yeni dönemin farklı olacağına işaret eden Erdoğan, anayasa referandumundan önce Meclis’in yeni cumhurbaşkanını seçebilmesi için muhalefet partileriyle uzlaşma arayacağını açıklamıştı. Parti başkanlarını ziyaret edeceğini, birkaç isimli bir aday listesi götürerek bunun üzerinde uzlaşma arayacağını bildirmişti.
Ancak önceki gün Abdullah Gül’ün basın toplantısında adaylığını ilan etmesi Erdoğan’ın seçimden önceki bu yaklaşımı konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor kafalarda.
Şimdi Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’ye yapacağı ziyaretlerde neyi konuşacak? “Bizim adayımız Abdullah Gül. Desteğinizi bekliyorum” mu diyecek? Öyle derse bu nasıl uzlaşma arayışı olacak?
Belki de yüzde 46’lık oy oranını, seçmenin uzlaşması olarak kabul edip muhalefet partileriyle uzlaşmaya gerek görmeyecek.
Abdullah Gül dünkü basın toplantısında lafı doğrudan söylemedi, çok dolaştırdı, muhtemelen Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor olmasının da etkisiyle diplomatik bir dil kullandı. Direk olarak “süreç başladığında yine cumhurbaşkanı adayı olacağım” demedi ama, sözlerinin tercümesi oydu. Zaten tüm Türkiye de öyle anladı. Gül Ağustos ayının ikinci yarısında yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yine aday.
Gül’ün dünkü açıklamasından sonra AKP’den artık başka bir aday çıkması beklenmemeli. Çoğunluk partisinin tek adayı geçen dönemde olduğu gibi yine Abdullah Gül.
Peki geçen dönemde parlamentoda toplantı yeter sayısı olan 367 milletvekili bulunamadığı için seçilemeyen Gül bu kez seçilebilecek mi?
Hiç kuşku yok seçilecek. AKP’nin milletvekili sayısı bu kez daha düşük, geçen dönemde 352 olan sayı şimdi 341 ama bu sayı bu kez Gül’ü Çankaya’ya çıkarabilecek gibi gözüküyor.
Seçim sonuçlarının CHP’nin başarılı olamadığını netleştirmeye başladığı pazar günü akşam saatlerinden itibaren sosyal demokrat kesimde müthiş bir hareketlilik yaşanıyor.
Muhalif gruplar toplantı üzerine toplantı yaparak strateji belirlemeye çalışırken CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da dün parti genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyerek çekilmeyeceğini, doğru bildiği yolda devam edeceğini ilan etti.
Baykal “yola devam” diyor ama hiç bir şey olmamış, seçimde alınan sonucu normal, kabul edilebilir görerek devam etmeyeceğinin de ipuçlarını veriyor. Seçim sonuçlarını analiz edeceklerini, nedenlerini araştıracaklarını, “toplumdan daha geniş destek almanın yollarını arayacaklarını” söylüyor.
Söylediği bir başka nokta da şu Baykal’ın: