Sorun Deniz Baykal ve ekibi olsaydı bu şimdiye çoktan aşılmış, Türk sosyal demokratları da birkaç kez iktidar adayı, hatta iktidara gelmiş olurdu. Ama değil, CHP’nin sorunu çok daha derinlerde. Belki de bu partinin genetik yapısında.
CHP (bir dönem SHP) aslında 1980 sonrasında hiçbir seçime iktidar adayı olarak girmedi. Her seçime “hiç olmazsa koalisyon ortağı” umuduyla girdi. Çoğunluk oyuna hiçbir zaman talip olamadı.
Ve hemen her seçimde de sonuç hüsran oldu sosyal demokratlar açısından. Her seçim sonrasında sert tartışmalar yaşadılar, gerekçeler aradılar. Bir dönem solun bölünmüşlüğüne sığındılar. Sol birleşse iktidar oluruz diye kendilerini avuttular. Bir yandan birleştiler, bir yandan bölündüler ama sonuç alamadılar.
1999 seçimlerinde baraj altında kalınca sorun Deniz Baykal ve ekibinden kaynaklanıyor sonucuna vardılar. Baykal istifa etti. Ama işler yine yürümedi. İki yıl geçmeden Baykal’ın kapısını çaldılar, kurtarıcı olarak geri getirdiler. Ama görüldü ki yine olmuyor...
İKTİDAR partisi dünkü seçimlerde belki de Tayyip Erdoğan’ın ve kurmaylarının bile beklemediği bir zafer elde etti. Tek parti iktidarını koruduğu gibi parlamentoda yine ezici bir milletvekili çoğunluğuna ulaştı, dahası en yakın rakibi ile araya kolay kolay kapatılamayacak bir mesafe bıraktı.
Seçim sonuçlarının daha ilk sandıklar açılmaya başladığı andan itibaren ciddi siyasal alt üst oluşlara neden olacağı anlaşılıyordu. MHP dışındaki bütün muhalefet partilerini zor günler bekliyor.
Ve akşam saatlerinde barajı aşmak bir yana 2002 seçimlerindeki oyunun yarısına zor ulaşan DP (eski DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın istifa haberi geldi.
Bu seçimin sonuçları muhalefet bakımından sadece Ağar’ın istifası ile sınırlı kalmayacak. Son barutunu bu seçimde harcayan Erbakan’ın SP’si bundan sonra acaba varlığını sürdürebilecek mi, kuşkulu... Aynı şekilde Cem Uzan’ın aile şirketi gibi yönetilen GP’sinin akıbeti de meçhul.
Başbakan Erdoğan’ın ortaya koyduğu “Tek başına iktidar olmazsam siyaseti bırakırım” iddiası sanıldığı kadar kolay bir hedef değil. Bunun için barajı üç parti geçerse yüzde 38, dört parti geçerse yüzde 40 civarında oy alması gerekiyor AKP’nin.
Alabilir mi?
Teorik olarak elbette alabilir. Fakat, anketler her ne kadar iktidar partisinin oy oranını yüksek gösterse de 38’in üstünde bir oy oranına erişmek kolay değil. Çünkü seçime katılma oranının yüzde 85’leri bulması durumunda üç partili Meclis’te tek başına iktidar olabilmek için en az 14 milyon civarında oy gerekiyor. Ki bu da AKP’nin 2002 seçimlerinde aldığı oy miktarını yüzde 35 oranında arttırmasıyla mümkün...
Başbakan bunu gerçekleştirebileceğine inanıyor.
Partiler ve liderler artık son kozlarını oynuyorlar. Liderler dört gün daha konuşacak ve artık son kozlarını oynuyorlar. Pazar günü de seçmen son sözü söyleyecek. Seçmenin ne diyeceğini, sonucun ne olacağını da Pazar gecesi hep birlikte göreceğiz.
İktidar değişecek mi değişmeyecek mi, tek parti hükümeti mi koalisyon mu çıkacak? Bütün bu soruların yanıtı Pazar gecesi belli olacak.
Fakat esen veya estirilen havaya bakılırsa bugünden belli olan bir sonuç var ki o da iktidardaki AKP’nin yarışı yine açık ara birinci bitireceği. Meydanlarda esen rüzgar, anket ve eğilim yoklamalarının gösterdiği ortak sonuç bu yönde.
Aksi bir sonuç sadece iktidar partisini hayal kırıklığına uğratmakla kalmayacak, muhalefet için bile sürpriz olacak. Çünkü muhalefet de AKP’nin birinci çıkacağını kabullenmiş gibi gözüküyor.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kalelerden çok partisinin güçsüz olduğu illere gitmeye özen gösteriyor. Önceki gün de Kırıkkale ve Kırşehir mitingleri vardı. Kırıkkale CHP’nin çok iddialı olduğu bir il değil. Fakat, özellikle birinci sıradaki kadın aday Aliye Gündüz’e destek için araya sıkıştırılmış. Güneşin altında 40 dereceyi aşan sıcağın da etkisiyle meydanda öyle büyük bir kalabalık yoktu. Kırıkkale’de MHP ve AKP çekişiyor ama dört milletvekilinden birini CHP’nin çıkarması sürpriz olmayacak gibi...
Kırşehir’de ise Baykal’ı daha mutlu eden bir tablo vardı. Şehre girişten itibaren coşkulu bir karşılama yapıldı. Yol kenarlarından verilen sıcak selamlar, alkışlar bu ilde CHP’ye dönük sempatinin bir işaretiydi. Ana caddelerdeki evlerin balkonlarından sarkan bayraklar, meydandaki coşkulu kalabalık Kırşehir’deki üç milletvekilinden birini CHP’nin alacağının işareti gibiydi.
Ve meydanda Erdoğan’a ve hükümete yüklendikçe kalabalığın coşkusu artıyor. Kampanyasını esas olarak üç ana eksene oturtuyor Baykal: Bölücü terör ve terörle mücadele. Yolsuzluklar. Ucuz mazot, aile yardımı ve eğitim reformu vaadi...
Terörle mücadele konusunda izlediği politikayı eleştirirken Erdoğan’a çok ağır ifadelerle yükleniyor Baykal ve meydandaki kalabalıktan da olumlu reaksiyon alıyor.
22 Temmuz seçimleri normal değil, olağanüstü bir erken seçim. Meclis cumhurbaşkanını seçemediği için bu seçime zorunlu olarak gidiliyor. Yaptırım niteliğindeki bu anayasa hükmü ilk kez uygulanıyor.
22 Temmuz günü seçmen hem yeni parlamentoyu ve iktidarı belirleyecek hem de dolaylı biçimde Çankaya tercihini ortaya koyacak. Cumhurbaşkanının hangi partiden olmasını istediğini ortaya koyacak.
Gerçi cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesine ilişkin anayasa değişikliği süreci devam ediyor ama öyle anlaşılıyor ki 11. Cumhurbaşkanı yine mevcut usulle parlamento tarafından seçilecek. Partiler arasında gönüllü veya zorunlu bir uzlaşmaya dayalı olarak... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da yeni dönemde cumhurbaşkanlığı seçimi için uzlaşmaya açık olacağı yönündeki son açıklamalarıyla bugün itibariyle yüzde 10 barajını geçeceğine kesin gözüyle bakılan bütün parti liderlerinin “uzlaşma” fikrinde uzlaştıkları söylenebilir. En azından şimdilik hiçbir liderin, sistemi kilitleyip yeni bir erken seçim, ardından referandum ve sonra da iki turlu cumhurbaşkanı seçimi senaryosunu göze almayacağı anlaşılıyor.
Peki nasıl olacak?
Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanının iki turlu sistemle halk tarafından seçilmesine ilişkin anayasa değişikliğinin iptali için Cumhurbaşkanı Sezer ve CHP’nin yaptığı başvuruları reddetmesi bütün siyasi hesapları alt üst etti.
Çünkü düne kadar iktidar kanadında da muhalefette de ağırlıklı beklenti Anayasa Mahkemesi’nin iptal başvurularını yerinde bularak anayasa değişikliğini iptal edeceği yönündeydi. Ve bütün partiler hesaplarını 22 Temmuz’dan sonra yeni cumhurbaşkanının uzlaşma ile seçileceği üzerine yapıyordu.
Dün akşam saatlerinde açıklanan Anayasa Mahkemesi kararı tam anlamıyla bir şok etkisi yarattı siyasette.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “ABD ile gizli anlaşma yaptılar. 1 Milyar dolar hibe karşılığında Kuzey Irak’a girmeme taahhüdü verdiler” açıklaması siyasetin en hararetli polemik konusu olmaya devam ediyor. Tartışmaya dün de kurum olarak Dışişleri Bakanlığı dahil oldu.
Seçim öncesinde sınır ötesi askeri operasyon tartışmalarının sürdüğü bir ortamda çıkan bu 1 milyar dolar polemiği, şimdi Dışişleri’nin açıklamasıyla yeni bir boyut kazanmış durumda.
ABD ile tartışmalı bir kredi anlaşması imzalanmış olduğu artık netleşmiş durumda. Ancak bu anlaşmada Kuzey Irak koşulu var mı yok mu?
Baykal “var” diyor ve bu noktadan iktidarın zayıf karnına vurmayı sürdürüyor. Hükümet “Hayır yok. Yalan” diyor.