AKP kulislerinde bugünlerde yüksek sesle konuşmamaya, tartışmamaya özen gösterilen tek konu Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığı.
Kapsamlı anayasa değişiklikleri, yeni kabine oluşumu, hükümetin yeni dönemde izleyeceği ekonomik siyasi ve sosyal politikalar tartışılıyor ama Gül’ün adaylığı hiç konuşulmuyor.
Başbakan Erdoğan da bu konuda çıkıp “Evet cumhurbaşkanı adayımız Abdullah Gül” demedi. Konuyu geçiştirmekle yetindi.
Çünkü Gül’ün adaylık açıklamasının ve hemen ertesi gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den gelen “oylamaya katılırız, 367 sorunu çıkmaz” yönündeki açıklamanın Erdoğan’ın planını bozduğu anlaşılıyor.
Erdoğan’ın planı neydi?
Bunu kesin olarak bilmek elbette ki mümkün değil. Gönlünden Abdullah Gül’ün adaylığını devam ettirmek mi geçiyordu? O konuda da kesin bir şey söyleyebilmek güç.
Ancak, gerek Erdoğan’a yakın çevrelerin değerlendirmelerine, gerekse de Erdoğan’ın seçim kampanyasının son döneminde verdiği uzlaşma mesajlarına bakılırsa, sanki Gül’ün adaylığı birinci tercih değildi, sonucu çıkıyor.
Çünkü Erdoğan’ın bu konuda kamuoyuna yaptığı açık bir taahhüt var. Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetle uzlaşma arayacağını, bunun için liderler turuna çıkacağını söylemişti Erdoğan.
Fakat Abdullah Gül’ün geçen hafta basın toplantısı düzenleyip adaylığını ilan etmesi, Erdoğan’ın “uzlaşma” taahhüdünü havada bırakmış durumda.
Acaba Erdoğan seçimlerde yüzde 47 değil, daha düşük bir oy oranı ve 300 civarında bir milletvekili tahmin ettiği ve muhalefetle uzlaşmaya mahkum kalacağını düşündüğü için mi taahhütte bulunmuştu? 341 milletvekili çıktığını görünce Gül ile konuşup adaylık açıklamasını ona bırakarak uzlaşma taahhüdünden kurtulmak için bir taktik mi geliştirmişti?
Erdoğan’ın yakın çevresi bu değerlendirmeyi şiddetle reddediyor.
Anlatılanlara göre Başbakan, adaylık konusunda Gül’e herhangi bir görüş belirtmemiş. Hatta daha önce söylediği “Adaylığını devam ettirip ettirmemek Abdullah bey’in takdiridir”, “muhalefete alternatifli isimler önereceğim” biçimindeki açıklamalarının da aslında Gül’e dolaylı biçimde “aday olma” mesajı içerdiği ifade ediliyor bazı AKP’lilerce.
Ancak aynı AKP’liler, Gül’ün açıklamasından sonra artık başka bir aday düşünmesinin söz konusu olmayacağının da altını çiziyorlar. Bu noktadan sonra birinci tercihi olmasa, çok arzu etmese de Erdoğan’ın Gül’ü mümkün olan en yüksek siyasi ve kurumsal mutabakatla Çankaya’ya uğurlayabilmenin zeminini oluşturmaya gayret edeceği söyleniyor.
Erdoğan, yemin töreninin ardından muhtemelen önümüzdeki hafta içinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve randevu verirse MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ayrı ayrı ziyaret edecek. Resmi adaylık başvurusu öncesinde Gül’ün seçimi için destek isteyecek.
Tabii ki bundan önce Erdoğan’ın başkanlık edeceği çok kritik bir toplantı var: Yüksek Askeri Şura...
27 Nisan bildirisinin ardından Erdoğan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepe kadrosu ile topluca biraraya gelecek. Toplantıda cumhurbaşkanlığı meselesinin gündeme gelmesi elbette sözkonusu olmayacak. Ancak, 27 Nisan bildirisinde yer alan irtica kaygılarının gündeme getirilmesi yüksek olasılık.
TSK’nın Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden “mutluluk duymayacağı” biliniyor, ama öte yandan buna karşı açık bir tepki vermesi de beklenmiyor.
Muhtemelen Bülent Arınç’ın Meclis Başkanlığı’nın ilk döneminde olduğu gibi eşli olarak verilecek davetlere “kamusal alanda türban” nedeniyle katılmama gibi bir tavır sözkonusu olabileceği ve bunun ilk uygulamasının da 29 Ekim resepsiyonunda görülebileceği iddiaları dolaşıyor kulislerde.
Abdullah Gül’ün adaylığı...
Haberin Devamı