Yeniden Uludere faciası ön plana geçtiği, tartışmaların ana ekseni bu olay üzerine kaydığı için bu hafta başkanlık sistemi yoktu siyasetin gündeminde.
Ancak başkanlık sistemi tartışması her ne kadar haftalık grup toplantılarının ana gündeminde olmasa da herkesin kafasının bir yerinde bu konu kuşkusuz vardı.
Yeni anayasa ve başkanlık sistemi siyasetin temel tartışma gündemi içindeki yerini bir süre daha koruyacak.
Şu anda asıl merak konusu Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanının seçimi ve görev süresi ile ilgili yasa konusunda ne karar vereceğinde.
“Yeni anayasa için ilk günden beri gece-gündüz durmadan uğraştık, uğraşıyoruz. İyi niyetle çalışıyoruz. 7 aydır cumartesi-pazar yollardayız. Halkla konuşuyoruz. Şimdi yazım aşamasındayız, tartışmalar oluyor ama en azından şimdilik olumlu yönde ilerlemeler kaydediyoruz.
Bu iş elbette zor. Zorluk işin tabiatından kaynaklanıyor, sıradan bir kanun çalışması değil bu, tartışmalar elbette olacak. Tartışmalıyız da, ama kavga etmeden, birbirimize hakaret etmeden tartışmalıyız. Bu Meclis yeni anayasayı yapabilmelidir. Bunun için herkesin sorumluluk duygusu ile hareket etmesi gerekir. Türkiye artık mevcut anayasa ile yoluna devam etmemeli, edemez...”
Neden edemezin gerekçelerini de sıralıyor Cemil Çiçek:
Birincisi elbette herkesin üzerinde ittifak sağladığı, ülkeyi 12 Eylülcülerin yaptığı darbe anayasasından kurtarmak.
Meclis’te grubu bulunan dört siyasi partinin ortak mutabakatına, uzlaşmasına dayalı yeni anayasa konusunda Meclis Başkanı Cemil Çiçek, kamuoyuna iyimserlik pompalamaya devam ediyor. Fakat uzlaşmanın taraflarına,yani siyasi partilerin yetkililerine ve sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa durum pek de parlak gözükmüyor.
Cemil Çiçek, görüşmelerin iyi gittiğini, ortaya bir taslak metin çıkarabileceklerini söylüyor.
Ama örneğin başkanlık sistemi üzerinde bir mutabakat çıkmayacağını, millet tanımı, dil, eğitim ve yüksek yargı gibi konularda uzlaşmanın imkansıza yakın olduğunu muhtemelen Çiçek de görüyor. Söyledikleri iyi niyet ve temenniden öte pek anlam taşımıyor Meclis Başkanı’nın.
Uzlaşma Komisyonu’nun temel sıkıntısı dört partinin yüzde yüz mutabakatına dayalı karar alma koşulunun temel prensip olarak belirlenmesi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin anayasa uzlaşma komisyonundaki temsilcilerini kastederek, “Masadan kalkan taraf biz olmayacağız” diyor. Meclis Başkanı Cemil Çiçek, ise masadan kalkanın, uzlaşmadan kaçanın seçmen tarafından sandıkta cezalandırılacağını söylüyor.
Özetle muhalefet partileri açısından risk büyük. Uzlaşma masasından kalkan yanacak...
İyi de siyasi parti temsilcileri uzlaşma komisyonundan niye kalksınlar? “Yeter artık, sıkıldık, biz gidiyoruz” mu diyecekler? Ya da “Sizin önerileri kabul edemeyiz” diye tepki gösterip mi masadan kalkacaklar?
Hayır. Hiç bir muhalefet partisinin o masadan kalkmasına gerek yok aslında.
2011 seçimlerinin yapılıp yeni Meclis’in oluşmasının üzerinden yaklaşık 11 ay geçti. Bu 11 ay boyunca tutuklu milletvekilleri sorunu ülkenin ve siyasetin önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam ediyor.
Bu önemli hukuksal ve yargısal sorun uzun süredir siyasetin en önemli tartışma malzemesi.
Aslında geçmiş örneklere bakıldığında çözüm çok basit: İlgili mahkemenin vermesi gereken tutuksuz yargılama kararı...
Demokrasiye, Türkiye’nin geçmiş deneyimlerine, 50’li yıllardan bu yana zaman zaman yaşanan böyle bir sorunda, evrensel hukuka uygun düşen uygulama tutuklu 8 milletvekilinin 2011 yılı Haziran ayında serbest bırakılmasıydı. Örneğin en son 2007 seçimleri sonrasında PKK davasından tutuklu yargılanan Sabahat Tuncel’in seçilir seçilmez serbest bırakılmıştı.
Başkanlık sistemi tartışması, öyle gündem değiştirmeye dönük konu bulma sıkıntısından ortaya atılmış, sıradan, gelip geçici, gündem değiştirmeye dönük bir tartışma değil. Bu tartışmanın yeni anayasa hazırlıklarının bu aşamasında güncelleştirilmesi önümüzdeki süreç bakımından kritik önem taşıyor. Çünkü tartışmanın özü, rejimin, ülkenin siyasal ve yönetsel sisteminin temel karakteri ile ilgili.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın işareti ile yeniden alevlendirildiği anlaşılan başkanlık sistemi tartışması, hükümetin ve iktidar partisinin önde gelen isimlerince koordineli biçimde sürdürülerek kamuoyuna maledilmeye çalışılıyor.
Hemen her gün iktidar partisinden bir yetkili veya bir bakan konuya ilişkin görüş ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Başbakan Erdoğan da “bu konu enine boyuna tartışılsın, millet tercihini yapsın” istiyor.
Evet, tercihi nihai olarak seçmen yapacak. Anayasa değişikliği önüne geldiğinde rejimin temel karakterini seçmen belirleyecek.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı seçildiği yaklaşık iki yıldan beri “Yeni CHP” diyor. CHP’de temel politika ve yaklaşımların değişeceğini söylüyor.
Ancak, kulağa hoş gelen, bu oldukça iddialı “Yeni CHP” projesinin altı henüz doldurulabilmiş veya kamuoyuna yeterince anlatılabilmiş değil.
Oysa Kılıçdaroğlu’ndan beklenti, tıpkı 1970’li yıllarda Bülent Ecevit’in yaptığı gibi bir dönüşümü hem sözde hem de özde gerçekleştirmesiydi.
Ecevit öncesinde her ne kadar “ortanın solu” diye kendine göre bir sol çizgi belirlemiş olsa da, CHP, devlet partisi, askerle yakın dirsek teması içinde yürüyen bir siyasi yapı özelliği taşıyordu. Ecevit, “demokratik sol” dedi. “Hakça bir düzen” dedi. CHP’yi devlet partisi konumundan çekerek adına uygun biçimde “halkın partisi” konumuna getirdi. Hakça bölüşüm ve özgürlük vaat etti. O günün koşullarında bu söylem ve program değişikliği tuttu.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bir süredir tartışma gündemi dışında olan “Başkanlık sistemi”nin fitilini dün yeniden ateşledi.
Mevcut sistemin tam anlamıyla bir parlamenter sistem olmadığını, kuvvetler ayrılığı ilkesinin, yasamanın yürütme üzerindeki denetiminin işlemediğini dile getiren Bozdağ, “başkanlık sistemi”nin yeni anayasa çalışmaları kapsamında tartışılması gerektiğini söyledi.
Evet hiç kuşku yok ki bu tartışmayı yapacak Türkiye. Fakat ne zaman ve nasıl?
Yeni anayasa hazırlıklarını sürdüren TBMM Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki partilerarası anayasa uzlaşma komisyonu sürecin birinci aşamasını tamamladı. Yeni anayasa ile ilgili görüşler alındı. Şimdi ikinci aşama yazım süreci başlayacak.