Meclis’te grubu bulunan dört siyasi partinin ortak mutabakatına, uzlaşmasına dayalı yeni anayasa konusunda Meclis Başkanı Cemil Çiçek, kamuoyuna iyimserlik pompalamaya devam ediyor. Fakat uzlaşmanın taraflarına,yani siyasi partilerin yetkililerine ve sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa durum pek de parlak gözükmüyor.
Cemil Çiçek, görüşmelerin iyi gittiğini, ortaya bir taslak metin çıkarabileceklerini söylüyor.
Ama örneğin başkanlık sistemi üzerinde bir mutabakat çıkmayacağını, millet tanımı, dil, eğitim ve yüksek yargı gibi konularda uzlaşmanın imkansıza yakın olduğunu muhtemelen Çiçek de görüyor. Söyledikleri iyi niyet ve temenniden öte pek anlam taşımıyor Meclis Başkanı’nın.
Uzlaşma Komisyonu’nun temel sıkıntısı dört partinin yüzde yüz mutabakatına dayalı karar alma koşulunun temel prensip olarak belirlenmesi.
Bu temel prensibin, yani oy birliği koşulunun yaratacağı sıkıntı işin başında bilinmiyor muydu? Elbette biliniyordu. Bunun komisyonu kilitleyebileceği, hiçbir partinin masadan kalkmaması durumunda o masadan iş çıkmayacağı da biliniyordu. Dört parti ortak bir metin üzerinde uzlaşamaz ve hiçbir parti de masadan kalmazsa ne olacak?
Bu noktada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Pakistan gezisi sırasında yaptığı değerlendirmeler son derece gerçekçi. Dört parti uzlaşabilir diye iyimser bir hava vermiyor Başbakan etrafa. Aksine gerçekçi çözümün ne olabileceğinin ipuçlarını veriyor.
Uzlaşma Komisyonu’nun yürütmekte olduğu faaliyetin sonucunda neyin olamayacağının net biçimde ortaya çıkacağını biliyor Erdoğan. Bu komisyonun, çalışmaları sonucunda uzlaşılmış bir taslak metin çıkmasa bile, “dayatma ile anayasa değişikliği yapıldı” iddiasını mesnetsiz bırakacağını düşünüyor.
Gerçekten de Uzlaşma Komisyonu, ortaya bir anayasa taslağı koyamasa bile Başbakan Erdoğan’a en azından şu gerekçeyi verecek:
“Biz sonuna kadar uzlaşma aradık, bütün partilere eşit oy hakkı tanıdık. Ama buna rağmen muhalefet uzlaşmaya yanaşmadı...”
Erdoğan bu veya benzeri ifadelerle rahatlıkla muhalefeti suçlayabilir...
Başbakan Erdoğan, önceki gün Pakistan’da yaptığı açıklamada yeni anayasa konusunda kafasında nasıl bir plan olduğunun ip uçlarını veriyor aslında. Şunu diyor Erdoğan:
“Masadan kaçan taraf olmayacağız. Dört parti kendi arasında mutabakata varamıyorsa, anayasayı yapabilecek gücü olan partilerle konuşuruz. CHP mi olur, MHP mi olur? BDP ile olmaz, yeterli sayısı yok....”
Yani CHP veya MHP ile veya her iki partiyle birlikte uzlaşma arayacaklarını söylüyor.
Eğer dörtlü uzlaşma masasından uzlaşma çıkmaz ise (ki, çıkmayacağı hemen hemen kesin gibi) ikili uzlaşma arayışlarına yönelecek iktidar partisi.
Bu noktada da çok önemli bir kırmızı çizgisi olduğu anlaşılıyor Başbakan Erdoğan’ın. 2010 yılında seçmenin yüzde 58’lik desteği ile gerçekleştirilen 26 maddelik değişiklik paketi...
“Bu paketi deldirtmeyiz” diyor Erdoğan.
Bu paket kapsamında gerçekleştirilen özellikle yüksek yargı ile ilgili düzenlemeler konusunda CHP’nin de MHP’nin de şiddetli eleştiri ve itirazları var.
Örneğin Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılması, HSYK’nın oluşumu gibi...
Bu konudaki anayasa değişiklikleri ile yargı bağımsızlığının tümüyle ortadan kaldırıldığını iddia eden muhalefet şimdi iktidar ile nasıl uzlaşacak?
“Zenginleştirelim derlerse destek veririz ama o maddelerin içini boşalttırmayız” diyor Erdoğan...
Özetle CHP ve MHP ile uzlaşma ihtimali de çok güçlü gözükmüyor.
BDP ile ise “olmaz” diyor Başbakan. Fakat bu “olmaz”a “şimdilik” kaydı düşmekte yarar var.
Çünkü yarın siyasal koşulların nasıl şekilleneceği belli olmaz. “Sayı yetmiyor” diyor Başbakan Erdoğan ama eğer prensiplerde mutabakat sağlanacak gibi olursa “sayısal” durum sorun olmaktan çıkabilir.
Erdoğan’ın yeni anayasa planı...
Haberin Devamı