Geri sayım...

31 Ekim 2007

Ankara’nın gündemi terörle mücadele ve Kuzey Irak’a yönelik sınır ötesi askeri harekata kilitlenmiş durumda. O nedenle de türban tartışmaları, Cumhurbaşkanı’nın Köşk’te verdiği türbanlı resepsiyon, imam hatiplere üniversite yolunun açılması girişimleri şimdilik gündemin tali bölümüne itiliyor. Bugün iktidarın da muhalefetin de askerin de dikkati sınır ötesi operasyona odaklı.

Devletin zirvesinde öteden beri gerilim yaratan, güvensizlik yaratan türban ve laiklik hassasiyeti gibi kritik konuların şimdilik üstü örtülüyor. İç meseleler üstü örtülüp buzdolabına kaldırıldığı için şu anda “Köşk - Başbakanlık- Genelkurmay ekseninde de tam bir birlik, kararlılık ve mutabakat havası hakim.

Kuzey Irak’taki PKK varlığının tasfiyesi, örgüte sağlanan dış desteğin kesilmesi konusunda belirlenen strateji adım adım uygulanıyor. Barzani’yi işbirliğine zorlamak için uygulanacak ekonomik yaptırımlarla ilgili son değerlendirmeler dün Bakanlar Kurulu’nda ayrıntılı biçimde yeniden ele alındı. İlk aşamada Barzani yönetiminin Habur’dan geçiş yapan TIR ve kamyonlardan elde ettiği vergi gelirinin düşürülmesi için bu trafik kademeli biçimde Suriye üzerine kaydırılırken, Barzani ve Talabani ailelerinin kontrolünde olduğu saptanan şirketlerin ticari faaliyetlerine kısıtlamalar getirilmesi öngörülüyor. Ayrıca Kuzey Irak’a yönelik daha kapsamlı bir kara ve hava ambargosu da gündemde tutuluyor.

Ekonomik yaptırımlardan sonuç alma ihtimali yüksek değil. Bu biliniyor ama yine de denenecek. Türkiye kapsamlı bir askeri harekat öncesi bütün kapıları denemeye, bütün yolları tüketmeye kararlı.

Devamını Oku

Türban kritik eşiği geçti...

30 Ekim 2007

Son 25 yıldan beri üniversitelerde, beş yıldan beri de devletin zirvesinde önemli bir gerilim konusu haline gelen türban sorununda dün itibariyle kritik eşik aşıldı.
Aylardan beri herkesin merak konusu olan “Çankaya’da türbanlı first leydi ne yapacak, ortalıkta gözükmeyecek mi, davet ve resepsiyonlara katılmayacak mı, katılırsa ne olacak?” sorusu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dün akşam verdiği 2. 29 Ekim resepsiyonunda yanıtını buldu.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in titizlikle uyguladığı şu kural düne kadar geçerliydi:
“Çankaya Köşkü ve Çankaya Köşkü’nde verilen resepsiyonlar kamusal alandır. Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararları gereği kamusal alanda türban yasaktır. O halde Çankaya’da da yasaktır ve türbanla Çankaya Köşkü’ne girilemez. Eşi türbanlı olanlar resepsiyonlara davet edilmez veya eşsiz davet edilirler...”
AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonlarından buyana sözkonusu kural çok tartışıldı. Sezer’in uygulamaları eleştirildi. Dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç bu kuralın aksini Meclis’te denemeye kalkıştı. Türbanlı eşiyle birlikte 23 Nisan resepsiyonu vermek üzere davetiye dağıttığında ülkede kıyametler koptu. Bu olay en önemli rejim ve laiklik meselesi haline getirildi 2003 yılında. Sonunda geri adım attı Arınç ve davetiyeleri değiştirerek eşsiz resepsiyona döndü.
Ancak 22 Temmuz seçimleri ve AKP’nin aldığı yüzde 47’ye yakın oy ve 340 milletvekiliyle oluşturduğu ezici parlamento çoğunluğu bütün bu olup bitenleri çok gerilerde bıraktı. Önce “olamaz” denilen, olmaması için Genelkurmay’ın internet marifetiyle muhtıra gibi bildiri yayınladığı Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildi, Başkomutan oldu.
Dün de türban kriteri değişti. 10. Cumhurbaşkanı’nın titizlikle uyguladığı kural tarih oldu.

Devamını Oku

Üç aşamalı plan...

24 Ekim 2007

Tezkere çıktığı günden beri herkesin aklındaki temel soru şu: Daha ne bekleniyor? Türk Silahlı Kuvvetleri ne zaman sınırın ötesine geçip harekata başlayacak? Bu noktada hükümet üzerinde de Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde de büyük baskı oluşmuş durumda.

Oysa hemen silaha sarılıp tek başına Kuzey Irak’ta bir askeri operasyon yapmak hiçbir zaman Türkiye’nin birinci önceliği olmadı. Türkiye’nin öteden beri dile getirdiği temel amacı, hedefi, muhataplarından istediği, Kuzey Irak’taki PKK varlığının şu veya bu şekilde tasfiyesi idi. Örgüte verilen maddi ve lojistik desteğin kesilmesi idi. Bu hedefe ulaşmadaki birinci tercih de Irak Hükümeti ve ABD ile işbirliği olmuştu öteden beri ve bunu da muhataplarına defalarca dile getirmişti Türkiye. Tezkere öncesinde Başbakan Erdoğan’ın başkanlığında yapılan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada aslında Türkiye’nin üç aşamalı bir planı uygulamaya başlayacağının ip uçları da verilmişti.

Birinci aşama, siyasi ve diplomatik temas ve tedbirleri içeriyor. Bu çerçevede hükümet, ABD ve Bağdat yönetimi nezdindeki girişimlerini yoğunlaştırdı. “İşbirliği yapmazsanız biz tek başımıza sınır ötesi harekatı başlatıp kendi imkanlarımızla Kuzey’deki PKK varlığını tasfiye etmekte kararlıyız” mesajı net biçimde verildi.

Hemen ardından da Meclis’ten sınır ötesi operasyon yetkisi içeren tezkere geçirildi. Böylelikle Türkiye’nin kararlılığı bütün dünyaya ilan edildi.

Devamını Oku

Erdoğan’ın 10 bin dolarlık gelir hedefine az kaldı

18 Ekim 2007

Başbakan Tayyip Erdoğan bir yıl önce “2013 yılında kişi başına milli gelir 10 bin dolara çıkacak” dediğinde pek inandırıcı bulunmamıştı. Ama Başbakan ısrar etti, 22 Temmuz seçimleri öncesinde de “Hedefimiz ikinci iktidar dönemi sonunda yani 2012 yılında kişi başına 10 bin dolarlık kişi başına gelir seviyesine ulaşmaktır” dedi.
Yine iddialı, abartılı bir hedef olarak görüldü Başbakan’ın sözleri. Ancak döviz kurlarının geldiği seviyeye bakılırsa bu hedef çok da hayali değil.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın 2008 bütçe tasarıyla ilgili olarak dün düzenlediği basın toplantısında açıkladığı bazı rakamlar da 10 bin dolarlık kişi başına milli gelir hedefinin çok uzak olmadığını gösteriyor.
Unakıtan bu yıl 489 milyar dolar civarında gerçekleşeceği tahmin edilen gayri safi milli hasıla büyüklüğünün 2008’de 520 milyar dolara ulaşacağını söylüyor.
Yine Unakıtan’ın verdiği rakamlara bakılacak olursa bu yıl ortalama dolar kurunun 1,323 YTL, 2008’de ise 1,3776 YTL olacağı varsayılmış. Şu anda 1,2 YTL civarında seyreden dolar kurunda önümüzdeki aylarda ve 2008’de ani bir sıçrama olmaz ve trend son birkaç yıldaki gibi YTL’nin dolar karşısında değer kazanması yönünde devam ederse gayri safi milli hasılanın 600 milyar doları aşması da sürpriz olmayacak.
Maliye Bakanı kişi başına milli gelir rakamının 2008’de 7 bin doları geçtiğini de haklı bir övünçle ilan ediyor. Hem de halen 1,2 YTL seviyesindeki dolar kurunun 2008 sonunda 1,4 YTL’yi aşabileceği varsayımıyla. Yok eğer dolar bugünkü düzeylerinde seyredecek olursa o zaman Türk halkı dolar bazında daha da zenginleşmiş olacak; kişi başına gelir belki de 7.500 dolar olacak 2008’de.
Kişi başına milli gelir rakamı AKP’nin iktidarı devraldığı 2002’de 2.600 doları bile bulmuyordu. Ama yine unutmamak gerekiyor ki 2002’deki dolar kuru bugüne göre çok daha yüksekti. Aradan geçen 7 yıl içinde Türkiye’de enflasyon yükseldi ama dolar kuru bunun aksine düştü. O nedenle de 2002 yılında 180 milyar dolar olan Türkiye’nin milli geliri reel olarak yüzde 40 artmış olmasına rağmen dolar olarak yüzde 160 arttı. Kişi başına milli gelir de Türk Lirası ihracatçı ve sanayicilerin arzuladıkları gibi enflasyona paralel biçimde değer kaybetmiş olsaydı bugün muhtemelen kişi başına gelir 7 bin dolar değil bunun sadece yarısı kadar 3500 dolar civarında olacaktı.

Devamını Oku