Yıllardan beri hiç bitmeyen türban tartışmaları Başbakan Erdoğan’ın Madrid’teki açıklamalarından sonra yeniden alevlendi.
Tartışma alevlendi ama bu sorunun bugünden yarına çözüme kavuşturulabilmesi sözkonusu değil.
Çünkü çözümün tek yolu var; anayasa değişikliği. Sırf türbanı serbest bırakmak için bir iki maddelik anayasa değişikliği de düşünülmediğine göre yeni anayasa beklenecek.
Zaten AKP’nin de Başbakan Erdoğan’ın da baştan beri düşündüğü yol buydu. Yeni anayasaya eklenecek bir hükümle üniversitelerdeki türban yasağını kaldırmak...
AKP’nin 5 yılı aşan iktidarı döneminde Türkiye pek çok gerilimli süreç geçirdi. En son geçen yıl Nisan ayındaki başarısız cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşandığı gibi iplerin kopma noktasına geldiği anlar da oldu. Ancak sonuçta bu gerilimleri krize dönüştürmeden aşmasını da bildi iktidar.
Son derece kararlı ve iddialı çıkışlarla başlatılan bazı girişimlerde bile kamuoyu ve kurumsal tepkiler karşısında geri adım atıp ortamı yumuşatmayı başardı Başbakan Tayyip Erdoğan. Tıpkı Türk Ceza Yasası değişikliği sırasında yaşanan zina tartışmalarında olduğu gibi. Ya da YÖK, imam hatip ve türban tartışmalarında geçmiş dönemde yaşandığı gibi...
O tartışmalar sırasında da gerilimin dozunun yükseldiğini gördüğü anda Başbakan Erdoğan, toplumsal mutabakatın yanı sıra kurumsal mutabakata da önem vereceklerini söyleyerek çözümleri hep erteledi.
Şimdi bu kritik türban ve imam hatip tartışmaları bir süredir yine gündemde. Tartışma önce yeni anayasa çalışmaları ile başladı. Bireysel özgürlükler çerçevesinde türban yasağının kaldırılabilmesi yönünde anayasa hükmü formüle edilmeye çalışıldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın baş döndürücü dış gezi trafiği arasında son günlerde iki kritik tartışma konusu gündeme damgasını vurdu: Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınıp taşınamayacağı ve türbanın siyasal simge dahi olsa serbest bırakılması... Aylardan beri hazırlıkları süren, kamuoyunun merakla beklediği acil eylem planını geçen hafta Başbakan Erdoğan basın toplantısıyla açıkladı. Erdoğan’ın açıklamasındaki en etkili bölüm Merkez Bankası ile ilgili sözleri oldu. Gazetelerin manşetlerine, birinci sayfalarına bu konudaki sözleri çıktı Erdoğan’ın.
Bazı bakanlarla Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz arasında uzun süredir polemik konusu olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınma tartışmasına Erdoğan, üstüne basa basa, heceleyerek “ta-şı-na-cak” deyip son noktayı koydu.
Erdoğan Merkez Bankası Başkanı ile Bakanlar arasındaki polemiğe son noktayı koydu ama kamuoyunda asıl tartışma şimdi başladı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Erdoğan’ın kararını çok sert ifadelerle eleştirdi. Pek çok çevreden eleştiri geldi bu karara. Cumhuriyetin simge değerlerinin başkentten taşınmasının cumhuriyet öncesine duyulan özlemin ifadesi olarak değerlendirenler de çıktı.
Tartışmanın büyüyerek süreceği anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için yeni bir girişim başlatma hazırlığında.
Cumhurbaşkanı Gül, Pazar günü çıkacağı ABD gezisi öncesinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı Çankaya Köşkü’nde ağırladı.
ABD’deki temasları sırasında gündeme getirmeyi düşündüğü yeni girişimin ana hatları konusunda KKTC Cumhurbaşkanı ile genel bir değerlendirme yapan Gül, görüşmeler sonrasında düzenledikleri ortak basın toplantısında da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Mun ile yapacağı görüşmede kapsamlı çözüm için yeni bir hareket başlatmasını isteyeceğini söyledi.
Gül önümüzdeki haf ta başında Washington’da önce ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile görüşecek, 8 Ocak günü de Beyaz Saray’da Başkan Bush ile bir araya gelecek. Bugüne kadar Dışişleri Bakanı olarak Beyaz Saray’da çok sayıda görüşmeye katılan Gül şimdi ilk kez Cumhurbaşkanı olarak ağırlanacak.
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, ardından erken erken seçim tartışmaları nedeniyle uzunca bir süredir askıda kalan ekonomik ve siyasi reformlar için Başbakan Erdoğan’ın yeniden düğmeye bastığı belirtiliyor.
Bakanlıklarda ve Başbakanlık’ta yürütülen hazırlık çalışmaları geçen Aralık ayı içinde büyük ölçüde tamamlandı. Yeni reform düzenlemelerinin önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu gündemine gelmesi bekleniyor.
Hükümet, Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülmekte olan tartışmalı sosyal güvenlik reform tasarısına toplumsal muhalefeti kırabilmek için ani bir kararla uzun bir aradan sonra Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplama kararı aldı. Bu toplantıda sağlanabilecek asgari bir uzlaşmanın, tasarının Meclis görüşmelerini rahatlatacağı ve hızla yasalaşmasının önünü açabileceği düşünülüyor.
Başbakan Erdoğan’ın başkanlığında yapılacak olan Konsey toplantısında ayrıca sosyal güvenlik reformunun yanısıra işsizlik sigortası sisteminin yeniden gözden geçirilmesi ve yeni oluşturulması düşünülen “kıdem tazminatı fonu” ile birleştirilmesi formülü de masaya getirilecek.
2007 Türkiye için her bakımdan zor ve kritik bir yıl oldu. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşananlar, rejim tartışmaları, asker - sivil ilişkilerindeki gerilim ve yükselen bölücü terör geçen yıla damgasını vurdu.
Bahar aylarında yaşanan müthiş bir siyasal ve toplumsal gerilimin ardından cumhurbaşkanlığı seçiminde askerin devreye girip internet aracılığıyla geceyarısı bildirisi yayınlaması ertesi gün hükümetin bir başka sert bildiri ile buna yanıt vermesi birden bire müdahale tartışmalarını gündeme getirdi. Ancak alınan erken seçim kararı ve AKP’nin yüzde 47 oyla yeniden tek başına iktidara gelmesi gerilimi bir ölçüde dondurdu.
Başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere devlet kurumlarının bir bölümü ve bazı toplum kesimlerinin muhalefetine karşın Abdullah Gül’ün yeniden aday olup AKP’nin oylarıyla 10. Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Çankaya’ya çıkması, ana muhalefetin iktidar partisi ve cumhurbaşkanlığı makamı ile ilişkilerini kopma noktasına getirdi. Asker-hükümet, asker-Cumhurbaşkanlığı ilişkileri de nazik bir aşamaya geldi.
Herkes, askerin karşı olduğunu 27 Nisan bildirisi ile ilan ettiği Gül’ün Cumhurbaşkanı olması karşısında nasıl bir tutum sergileyeceğine odaklandı.
Yeni anayasa tartışmalarının dozu bir yükseliyor bir düşüyor. Siyasi gündemde boşluk doğduğunda iktidar partisi sözcüleri özgürlükler ve yeni anayasa tartışmalarını gündemin ön sıralarına taşıma gayreti içine giriyor.
Son dönemde terör ve sınır ötesi askeri operasyonlar nedeniyle anayasa tartışmaları gündemden düşmüş gibi gözükse de AKP öngördüğü takvim çerçevesinde hazırlıklarını sürdürüyor.
Ancak aylardan beri bugün yarın açıklanacak denilen AKP’nin anayasa taslağı henüz resmen kamuoyuna açıklanmış değil. Hala taslak üzerindeki teknik çalışmalar sürüyor. Bir yandan üniversitelerde türban serbestisine hukuki temel arayışı devam ederken öte yandan da bireysel özgürlüklerin Avrupa Birliği normları düzeyine getirilmesine özen gösteriliyor.
Anayasa tartışmalarında AKP’nin en çok şikayetçi olduğu nokta ise tartışmaların demokratikleşme ve genel olarak özgürlüklerin genişletilmesi üzerinde değil de sadece türban ve laiklik konuları üzerinde odaklanması.
Türk-Amerikan ilişkilerinde birkaç yıldan beri devam eden tatsızlık PKK ile mücadelede işbirliği ile birlikte yeniden bahar havasına dönme trendine girdi.
İki ülke arasındaki ilişkiler Irak savaşı öncesi, 1 Mart 2003’teki tezkere kriziyle büyük yara almış, ardından yaşanan talihsiz çuval hadisesiyle gerilimli bir süreç başlamıştı. Bu olay, ikili siyasi ilişkilere darbe vurduğu gibi askeri ilişkilerde tamiri daha güç kırıklıklara neden olmuştu.
Bu arada ABD işgali altındaki Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye yönelik terör saldırılarının hız kazanması, bu bölgede teröristlerin himaye görmesi, lojistik destek alması, ABD’ye yönelik kamuoyu tepkisini tırmandırmıştı.
O nedenle de son dönemde Türk kamuoyundaki Amerikan aleyhtarlığı iyice yükselmişti. Öyle ki, 70’li yıllardaki haşhaş ekim yasağı ve ardından 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra uygulanan silah ambargosu yüzünden bozulan ilişkiler ve yükselen sol dalganın da etkisiyle artan tepkiler bile bu kadar yüksek bir Amerikan aleyhtarlığına neden olmamıştı.