IMF anlaşması seçim sonrasına kalacak gibi...

3 Şubat 2009

Küresel krizin Türkiye’yi teğet geçmediği, geçmeyeceği artık herkes tarafından net biçimde anlaşılmış durumda. Piyasalarda yaşanmakta olan durgunluk, sanayinin içine girdiği darboğaz, işsizliğin hızla artmaya başlaması, krizin Türk ekonomisini ciddi biçimde sarsmaya başladığının net belirtileri.

Yurt içi talep geçen yılın Haziran ayından itibaren daralmaya başlamıştı. 2008’in son aylarında da dış talep keskin bir düşüş trendine girdi. 2008 Aralık ayında yüzde 21 oranında azalan ihracat, bu yılın Ocak ayında da geçici verilere göre yüzde 28’e varan oranda düştü. Önümüzdeki aylarda da trendin tersine dönmesi ihtimali zayıf. Hem iç talebin hem dış talebin birlikte düştüğü bir kriz ortamını Türkiye belki de ilk defa yaşıyor. Geçmişte Türkiye’nin kendi kendine yarattığı özel krizlerinden çıkışta döviz kuru artışları ihracatı tetiklediği için döviz sorunun çözümüne katkıda bulunduğu kadar üretimi ve dolayısıyla toplam ekonomiyi canlandırabiliyordu. Şimdi ise durum çok farklı.

Geçmişten farklı olan bir başka nokta da dış finansman ihtiyacının büyüklüğü. Bu büyüklük ve uluslararası likidite koşullarındaki keskin değişim IMF ile anlaşmayı kaçınılmaz kılıyor.

O yüzden IMF ile yeni bir anlaşmaya öteden beri sıcak bakmayan, “ümüğümüzü sıktırmayız” diyen Başbakan Erdoğan “kerhen” de olsa yeni bir anlaşmaya “evet” diyor.

Devamını Oku