NTV’nin dünya güzeli spikeri Burcu Esmersoy, selülitlerinin olduğunu itiraf etmiş. Selülitleri görüntülenmesin diye mayo giyemeyen, bacak bacak üstüne attığında kameralardan bucak bucak kaçan ünlü hanımlarımızın kulakları çınlasın. Hani selülitleri kazayla ortaya çıktığında güneş ışığını suçlayanlar var ya onlar. Burcu o kadar komplekssiz ki hayran olmamak elde değil. Kadın dediğin Burcu gibi olmalı. Selülitlerinin olup olmaması önemsiz. Doğal ve samimi olmak önemli. Yoksa biz ne selülitler gördük de yılmadık öyle değil mi beyler?Şahan boşuna kızmış! Şahan Gökbakar nam-ı diğer Recep İvedik, yıllar önce televizyon projesini çöpe atan Okan Bayülgen’e öfkelenmiş. Haber doğruysa boşuna öfkelenmiş. Hatta öfkeleneceğine Okan Bayülgen’e minnettar olması gerekir. Ya çöpe atmasaydı? Şahan’ın sonu Okan Bayülgen’in bir ara yapımcılığını üstlendiği Ata Demirer gibi olmaz mıydı? Ne kadar da kindarız? Sen üç fim, üç reklamla malı götürmüşsün. Paraya para demeyecek duruma gelmişsin. Sonu hüsranla bitecek bir televizyon projesinde mi kaldı aklın? Allah yürü ya kulum demiş Şahan Bey kardeşimiz hâlâ arkasına bakıyor.Üçlü evlilik Adamın biri aynı gün iki kez nikah masasına oturmuş. Saat 23.00’e kadar bir eşinde kalıyor, sonra diğerine gidip orada yatıyormuş. İki karısına ayrı şirketten cep hattı almış. Birini hamile bırakmış, kadın bebeğini aldırmak zorunda kalmış.Olay ortaya çıktıktan sonra kadınlardan biri “Kocam orada mı?” diye diğerini arayıp soruyormuş. Diğeri de “Kocam değil, kocamız diye konuşacaksınız hanımefendi” diye cevap veriyormuş. Gelinlerden birinin evliliği mahkeme kararıyla iptal edilmiş. Şimdi adam diğerinin evine iç güveysi olarak yerleşmiş.Bu bir fıkra değil. Bir film senaryosu değil. Olsa zaten kimse inanmaz.Ankara’da yaşanmış benzeri görülmemiş traji komik gerçek bir hayat hikâyesi.Biz birini yapmakta zorlanırken, adam aynı gün iki kez dünya evine girmiş. Birbirinden habersiz iki ayrı kadınla evlenmiş. Adamın birden fazla kadınla evlenmesini anlarım. Biz erkekler elimizde olsa her gün başka bir kadınla birlikte olmak isteriz. Gece yarısına doğru birini bırakıp diğerine gitmesini de anlarım. “İşe gidiyorum, gece vardiyasında çalışıyorum” diyebilir. Ama ilkiyle kıyılan nikahından sonra çiçeği burnunda gelini nasıl bırakıp da ikincisine gitti anlamak mümkün değil. Kadın “Dur yahu nereye gidiyorsun daha yeni evlendik?” demez mi? Bu adam eşini alıp balayına çıkmak yerine gidip ikincisiyle nikah kıymış. Süpermen olsa yapamaz. Kadınların kıskançlığı Süpermen’i felç eden uzaylı kripton taşından beterdir. Sonra iki kadın durumu öğreniyor. Adamın saçını başını yolacaklarına aralarında senin kocan benim de kocam muhabettine giriyor. Pes! Birini mahkeme boşuyor. Diğeri iç güveysi olarak adamı evine alıyor. Duble pes!Böyle anlayışlı kadınlar olduğu sürece adamın bunlara yaptığı az bile.Ben olsam üçüncüyü de alır her ihtimale karşı dördüncüyle de nişanlanırdım.Boşanma davasıyla gündeme gelen Mehmet Ali Erbil’in en büyük şanssızlığı böyle karılara çatmaması. Eşlerine tüm malını mülkünü veriyor ama sonuncusu donuna kadar istiyor. Orhan Baba’nın şarkısında dediği gibi “Batsın bu dünya!”HaftanIn en komİk benzetmesİ Facebook’ta “Anti Demet Akalın” grubunun Demet Akalın’ın bir fotoğrafını şarkıcı Kibariye’nin annesi Makbule Tokmak’a benzetmeleri!7 günde 5 kilo Maldivlerde tanıştığım Ayurverda doktoru Hintli Aviansh Tiwari’nin önerdiği ve bir haftada 5 kilo vermemi sağlayan diyeti sizlerle paylaşmak istiyorum. Kısa sürede kilo vermekte kararlıysanız bu diyeti doktorunuza danıştıktan sonra denemenizde yarar var. Rejimin sırrı mutlak surette her gün 10 büyük bardak su içmekte. Bunu hiç ihmal etmek yok. Bu arada diyeti uyguladığınız sürece yediğiniz yemekler vücudunuza verdikleri kaloriden çok, kalori yakmanıza yardımcı oluyor. Aç kaldığınızda bile kendinizi kötü hissetmiyorsunuz. Ben ilk iki gün biraz zorlandım. Ancak daha sonra alıştım. Enerjim eksilmediği gibi sindirim sistemim de her zamankinden daha iyi çalıştı.Birinci gün: Muz hariç istediğiniz kadar meyve. Özelikle kavun ve karpuz.İkinci gün: Sabah kahvaltıda bir adet haşlanmış patates. Gün boyunca istediğiniz kadar taze, çiğ veya pişmiş sebze.Üçüncü gün: Muz ve patates hariç istediğiniz kadar meyve ve sebze.Dördüncü gün: 3 bardak süt ve 8 adete kadar muz.Beşinci gün: 13 bardak su. 6 adet domates. Bir kase pilav.Altıncı gün: İstediğiniz kadar sebze ve bir kase pilav.Yedinci gün: Bir kase pilav. Meyve suyu ve istediğiniz kadar sebze.Bu diyeti dilediğiniz sıklıkta uygulayabiliyorsunuz. Ancak her uygulamadan sonra 3 gün ara vermenizi öneriyorlar. Diyet süresince sadece sütsüz, şekersiz kahve içebiliyorsunuz. Yağ kullanmak yok. 40 yaşını geçmiş kadın ve erkekler için ideal. Hiçbir zaman kendinizi aç bırakmayacaksınız.General Motors şirketinin çalışanlarının uyguladığı bu diyet süresince “Mucize Çorba”dan (Büyük soğan, yeşil biber, bütün domates, lahana ve kereviz kökünü suda kaynatarak yapılıyor) her gün istediğiniz kadar içebiliyorsunuz. Ben bu diyeti harfiyen uyguladım ancak vejetaryenler için önerdikleri pilav yerine, etobur bir Türk olarak normal porsiyon bir bonfile ve köfte yedim. Günde 20 dakika hafif egzersiz yapmanız da öneriliyor. 7 günde 5 kilo gidiyor. Tabii bu kadar eziyete katlanıp verdiğiniz kiloları fazlasıyla geri almamak için diyet sonrası yediğiniz içtiğinize dikkat etmeye devam edeceksiniz. Toksinlerden arınmış bedeniniz iştahınızı kontrol altına almanızı sağlayacak. Tekrar hatırlatayım hiçbir diyeti doktorunuza danışmadan uygulamayın. Bol şanslar!Klip kralı Cem Ceminay Canım Türkiyemin en kral kanalı Kral TV ekranlarında Cumartesi akşamları saat 23.00’de “Klip Kralı” isimli 30 dakikalık yeni bir program sunmaya başladım. Ünlü şarkıcılarımızın dünden bugüne çektikleri kliplerin yanı sıra son derece eğlenceli amatör ve komik videolara yer veriyoruz. Ayrıca her hafta sizin için özel olarak hazırladığımız sürpriz bir klibimiz var. Facebook ve internet sitemde (www.cemceminay.com) “Klip Kralı” programının yayınlanmış bölümlerini izleyebilirsiniz. Hepinizi Kral TV ekranlarına bekliyorum.
Amerikan ’Daily Beast’ (Günlük canavar) isimli bir internet sitesi, çok az seks yaptığını açıklayarak hayranlarını şaşırtan ünlüleri liste halinde sıralamış. İlk sırada giyimi ve sahne şovuyla marjinal şarkıcı Lady Gaga var. Lady Gaga’nın çok az seks yapması hayranlarını şaşırtabilir. Kadın imaj olarak yeni neslin seks simgesi. İkinci sırada porno kasediyle dünya çapında bir üne kavuşan Hilton otellerinin çılgın varisi Paris Hilton yer alıyor. Habire sevgili değiştiren, fotoğraflarında acayip frikik veren, alkol kullanmasını seven, parti kızı Paris’in, çok az seks yaptığını itiraf etmesi de şaşırtıcı gelebilir. Listenin üçüncü sırasındaki isim ise 46 yaşındaki ünlü Amerikalı müzisyen Lenny Kravitz. Hadi ona da eyvallah. Sonuçta seks unsuru bol ve tutucu olmayan bir sektörün içinde çalışıyor.Ama sıralamada 4’üncü gelen Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard’ın çok az seks yapmasına hayranları nasıl şaşırmış anlamak mümkün değil.Adam 1813 ile 1855 yılları arasında yaşamış. Neredeyse 200 yıl önce...Dinsel bir atmosfer içinde yetişmiş... Hıristiyanlığın yozlaştığını iddia etmiş ve bu uğurda çatışmalara girmiş... Varoluşçu felsefenin öncülüğünü yapmış...Bu felsefede görülen saçma, bunaltı, korku ve kaygı kavramlarının içindeki felsefi sorunlarla uğraşmış... 42 yaşında gencecikken de hayata gözlerini yummuş... Şimdi aranızda “Vay be bu herif neden çok az seks yapmış? Çok şaşırdım!” diyecek bir Allah’ın kulu varsa beri gelsin. Ben bu sitenin yaptığı listeden bir şey anladıysam Abdul Kader Keita olayım!Böyle bir listede herhangi bir Türk erkeğinin olması bana imkansız gibi geliyor.Çünkü biz Türk erkekleri huyumuz kurusun her an seks yaptığımızı hayal ederiz.Sonunda da buna kendimizi inandırır rekorlarımızdan bahsetmeye başlarız.Havamızı aldığımız durumlarda bile palavralarımızla hava atmaya bayılırız. Onun için çok az seks yapanlar listesi bize göre değil.Bakın kadınlarımız için durum farklı. Bize sorsanız onların hepsi sanki bu listeye girebilir.Yastık sohbeti Japonya’da, Lee Jin-Gyu isimli 28 yaşında bir Koreli kendi büyüklüğünde bir yastıkla kilisede dünya evine girmiş. Yastığa gelinlik de giydiren damat, yıllardır aynı yastıkta uyuduğunu ve onu gittiği her yere beraberinde götürdüğünü itiraf edip törenin ardından eşini öpmüş. Koreli damat geline düğün hediyesi pırlanta işlemeli bir kılıf almış da olabilir. Adamın normal olmadığı konusunda bir şüphe yok da bu nikahı kıyan Japon yetkililerine ne demeli?Herhalde Koreli dünyaya kendini rezil etsin diye izin verdiler. Kendi vatandaşları olsa böyle bir saçmalığa göz yummazlardı. Belki de Korelinin yaptığı normal.Yastığıyla mutlu mutlu yaşayacak. Kayınvalide, kayınpeder, dünür, bacanak yok.Dırdır, surat asma, kapris, kıskançlık yok. Yastığın ek kredi kartı, masrafı filan yok. Gece arkadaşlarıyla içmeye gitse eve döndüğünde yastık söylenmeyecek. Yastığı başka yastıkla aldatsa eşi olan yastık gıkını çıkartamayacak. Başka bir yastığı yatağa kuma olarak getirse bile sorun çıkmayacak. Günün birinde boşanmaya kalkışırsa yastığa tazminat ödemeyecek. Maksat evlenmekse bundan iyisi can sağlığı. Getirin yastığımı ben de bir imam nikahı kıymak istiyorum!Pelin Batu mazoşist mi?Sinema oyuncusu Pelin Batu son derece tatlı ve uysal bir kız. İyi bir aileden geliyor. Aynı zamanda kültürlü. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu. Ama acaba mazoşist mi? Yani kendisine işkence yapılmasından hoşlanıyor mu? Hoşlanmıyorsa ünlü tarihçi ve gazeteci Murat Bardakçı’nın hazırlayıp sunduğu “Tarihin Arka Odası” isimli televizyon programında ne işi var? Ya sıkıntıdan uyuyor, ya da büyük bir sabırla beklediği söz hakkı kendisine verildiğinde stüdyodaki beyefendilerle tartışıp programı terk etmek istiyor. Peki neden hâlâ orada? Pelin Batu gizliden gizliye acı çekmekten zevk alıyor olabilir mi? Cinsel değil tarihsel anlamda!İstanbul gibisi yok! Canım İstanbul dünyanın en güzel kenti. Bir gelen bir daha dönmek istemiyor. Baksanıza Brezilyalı güzel Martha Şavkan, 2.5 yıl evli kaldığı eşinden ayrıldıktan sonra ülkesine dönmek yerine İstanbul’da kalmayı tercih etmiş. Nişantaşı’nın nostaljik havası, Bebek semtinin güzelliği, İstinye Park’ın ihtişamı ve İstanbul’un sabahlara kadar süren eşsiz gece hayatı kısaca İstanbul gibisi yok. Dünyanın en renkli şehri Rio De Janerio bile İstanbul’un yanında sönük kalır. Onlarda yılda sadece 4 gün süren karnavalı İstanbul 365 gün doyasıya yaşıyor. Şimdi ex-yabancı gelin Martha Hanım, bekarlığının tadını İstanbul’da çıkaracak. Eski kocası da ondan her haber aldığında veya karşılaştıklarında sinir olacak. Yabancı gelinler konusunda en akıllı işi ünlü playboylarımızdan Rus güzellerinin uzmanı, sosyetik playboy İlker Mengi yapmıştı.Daha önce Playboy dergisine poz vermiş dünya güzeli Rus manken Larissa ile bir evlilik yaşayan İlker Mengi, boşandıktan sonra bir yolunu bulup eski eşini buradan sepetledi. Ondan sonra birbirinden güzel Rus mankenlerle gönlünü eğlendirmeye devam etti. Dikkat çekici güzellikte yabancı gelin almadan önce bir evlilik sözleşmesi yapıp boşanma durumunda onu geldiği yere postalamak en mantıklısı. Yoksa bu şehr-i İstanbul’a gelen gitmek bilmiyor.Desperate Husbands ABD’nin Minnesota eyaletinde banyo duvarında delik açıp kendi karısını izni olmadan çıplak görüntüleyen kocaya bir yıl hapis cezası verilmiş. Kadın çıplak görüntülerini evdeki bilgisayarda görünce kocasına dava açmış. Mahkeme kararında “Eş, evinde makul bir mahremiyet beklentisi içinde olabilir. Bu beklenti evlilik nedeniyle ihlal edilemez” demiş. Temyiz Mahkemesi’nin de kararı onaylamasıyla adam cezaevine konmuş. Evlilik müessesinde bundan daha büyük bir rezalet olamaz. Bu adam karısı tarafından cinsel anlamda ne kadar aç bırakıldı ki röntgenciliğe başladı? Burada bir suçlu varsa o da adam değil kadın. Yani bir kadın bu kadar düşüncesiz olabilir. Kocasını banyonun duvarında delik açıp röntgencilik yapacak kadar umutsuz ve çaresiz bırakmış. Pes doğrusu... Adam yine evcilmiş. Karısını gidip başka kadınlarla aldatmamış. Kadının bu olaydan davacı olacağına gurur duyması gerekirdi. Demek adam onu beğeniyor ki röntgenlemek için duvarları deliyor. Şimdi zavallı adam hapiste.İşin kötüsü, “Neden içeri girdin?” diye sorduklarında “Karımı röntgenlemekten” diyecek. Önce kimse inanmayacak. Sonra herkes dalga geçmeye başlayacak. Trajikomik bir durum. Demek bu dünyada, “Desperate Houseviwes” yani çaresiz ev kadınları gibi, “Desperate Husbands” denilen çaresiz kocalar da varmış. Allah böyle anlayışsız ve huysuz eşi olan tüm erkeklere sabır versin!Bruni’nin elleri Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve eşi Carla Bruni birbirlerini aldatıyor mu? Dünya son günlerde bu haber ile çalkalanıyor. Bir Fransız gazetesine göre Bruni, Fransız şarkıcı Benjamin Biolay ile birlikteymiş. Haberin doğru olup olmadığını bilemem ama bu vesileyle Fransa’da Benjamin Biolay diye bir şarkıcı olduğunu öğrenmiş olduk. Artık ne işimize yararsa? Bu arada Sarkozy ise teselliyi Çevre Bakanı Chantal Jouanno’da buluyormuş. Ne güzel. Bu vesileyle Fransız Çevre Bakanı’nın da adını öğrenmiş olduk. Paris’te ormanda kaybolursak gelip kurtarsınlar diye onun adını haykırabiliriz.“Chantaaaaaal Jouannoooooo!” İşe yaramayabilir ama kulağa hoş geleceği kesin. Tıpkı ’aldatma’konusunun Fransızların kulağına hoş geldiği gibi.Eşlerin birbirini aldatmasını onlar kadar ’normal’ karşılayan bir milllet yoktur.Aynı dedikodunun bizde çıktığını düşünebiliyor musunuz? Bir kere hiçbir gazete haberi basmaya cesaret edemezdi. Sonra Bakan ile birlikte hükümet de devrilmişti. “Balyoz Operasyonu” işte esas o zaman olurdu. Neyse, biz dönelim olayın kahramanı Sarkozy ve Bruni çiftine. Biliyorsunuz Sarkozy ufak tefek bir adam. Bruni de ince ve uzun bir kadın. Topuksuz giydiğinde bile Sarkozy’e tepeden bakıyor. Tam fizik olarak bunları yan yana görmeye alışmıştık bu kez Bruni’nin elleri çıktı. “Carla Bruni eşinin elini tutmakta zorlandı” başlıklı haberin altında Bruni’nin ince ve uzun elini kavramaya çalışan Sarkozy’nin ufacık elleri vardı. Kadının ellleri o kadar büyük ki adamın eline sığmıyor. Başlığı yanlış atmışlar. Doğrusu “Sarkozy, Bruni’nin elini tutmayı başaramadı” olmalıydı. Zaten adam sonunda çareyi kadının elini bırakıp bileğinden tutmakta bulmuş. Bunlar birlikteyken önce boydan sonra ellerden sırıttılar.Bakalım evlilikleri de gerçekten sırıtmaya başlayacak mı?
Manken Şenay Akay’a gazeteciler birkaç kez “Lezbiyen misiniz?” diye sormuşlardı. Bu sorudan rahatsız olan Şenay Hanım, yayın kuruluşlarına bu soru nedeniyle manevi çöküntü yaşadığını belirten bir faks çekmiş ve kişilik haklarına saygı duyulmasını istemiş. Peki bizim ülkemizde kadınlara “Lezbiyen misiniz?” diye açık açık ve defalarca sorulurken neden erkeklere “Gay misiniz?” diye sorulmuyor. Aradaki fark nedir? Lezbiyen olmak kabul edilebilir bir durum da gay olmak kabul edilemeyecek bir durum mu? Çifte standartlarımız var. Bence her iki soruyu sormakta da bir sakınca olmamalı. “Hayır değilim!” veya “Evet öyleyim!” dersin konu kapanır. Eşcinsel olmak kişilerin kendi tercihi. Bunu kamuoyuna açıklamaları veya dolaplarında gizli tutmaları da kendi tercihleri. Yani sonuçta bize ne? Burada problem sorunun kendisinde değil soruluş tarzı ve nedeninde.Çoğu zaman kişiyi suçlamak ve küçük düşürmek için bu soru soruluyor. Eşcinsellik, bu devirde bile maalesef hâlâ bir suç veya günahmış gibi görülüyor. Toplum olarak en büyük ayıbımız da bu zaten. İnsanları oldukları gibi kabul etmekte zorlandığımız sürece bu ayıp devam edecek. Kimse kimsenin istediği veya umduğu gibi olmak zorunda değil! Bilmem anlatabiliyor muyum?Kadınları etkileme taktikleriMSN’de kadınları etkilemek için erkeklere 10 taktik vermişler. Doğrusu ben hiçbirini beğenmedim. Kadınları taktiklerle etkilemek imkansızdır. Onlara taktik maktik işlemez. Onların kafaları farklı çalışır. Taktiklere kendilerini kaptırmazlar. Üstelik taktikler sonra ters tepebilir. İşte MSN’de verdikleri taktikler ve bana göre olası sonuçları:1) İyi bir dinleyici olun: Ki... Bir daha asla susmasın!2) Olduğunuz gibi görünün: Ki... Göbeğinize, sakalınıza bakıp sizi hiç beğenmesin.3) İyi bir hikâye anlatıcı olun: Ki... Size palavracı desin hiçbir zaman inanmasın!4) Güçlü olun: Ki... Her fırsatta sizi hamal gibi kullansın!5) Pozitif olun: Ki... Sizden acilen AIDS testi yaptırmanızı istesin!6) Güleryüzlü olun: Ki... Hakkımızda yeterince ’cool’ değil yavşağın biri diye düşünsün!7) Kadınların dünyasını yakından tanıyın: Ki... Arkanızdan size ’Bu galiba gay’ desin!8) Onu yüceltin: Ki... Bu adam bana layık değil deyip terk etsin!9) Medeni olun: Ki... Sizi en yakın arkadaşınızla aldatsın!10) Özgün bir tarzınız olsun: Ki... Sizi hobinizle başbaşa bırakıp kendine yeni eğlenceler arasın. Taktik mi dediniz? Ben almayayım!Pamuk gibi kaçamak...Nobel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un Hintli meslektaşı Kiran Desai ile kumsalda yürürken çekilen fotoğrafının yayınlanmasından sonra Goa adlı Hindistan’ın en ünlü tatil beldesinin popülaritesi zirve yaptı. Şu aralar herkes Goa’ya bir kaçamak yapmak istiyor. Son günlerde Hindistan ve Goa turlarına talep yüzde 25 artmış. Artık tur rehberlerinin Goa’da “İşte burası da Orhan Pamuk ile sevgilisinin görüntülendikleri plaj. İsterseniz bir mola verelim resim çekin” dediklerini duyar gibiyim. Hindistan’a hiç gitmedim. Eminim çok ilginç bir yerdir. Ama doğrusunu isterseniz ben pek merak etmiyorum. Hintlilerin köri kokusundan insana fenalık gelebilir diye düşünüyorum. Ben, Hint Okyanusu’nun incisi Maldivlerden yeni döndüm. Kış ortasında tatil kaçamağı için bana göre en ideali Maldivler. Bütçenize göre kalacak bir ada bulmanız mümkün. Hepsinin denizi, kumsalı, tesisleri, yemekleri güzel. Robinson Crusoe’nun adası dedikleri Soneva Fushi’yi tavsiye ederim. Hint Okyanusu’nda Mauritius da kaçamak yapılacak çok güzel bir yer. Denize girmenin haricinde gezecek görecek, alışveriş yapacak bir dolu yer var. Mauritius’da The Oberoi Oteli’ni tavsiye ederim. Hint Okyanusu’nda bir başka tropik cennet de Seyşeller. Henüz oraya gitmediğim için önerecek yerim yok. Endonezya’nın ünlü tatil beldesi Bali, bir başka kaçamak alternatifi. Deniz kenarı istiyorsanız Four Seasons Jimbaran Bay’i, muhteşem bir doğanın içinde kafanızı dinleyip huzur bulmak istiyorsanız Four Seasons Sayan’ı tavsiye ederim. Beyler için söylüyorum... Tatille birlikte aynı zamanda bir aşk kaçamağı yapacaksanız Orhan Pamuk gibi kendinize kültürlü, kafa dengi ve güzel vücudu olan bir hanım bulmanız iyi olur. Pamuk ile sevgilisi eminim Goa’da harika bir tatil yapıyorlardır. Gündüz kumsalda yürüyüş yapıyor, denize giriyor, akşam şaraplarını içip entel sohbetlere dalıyorlardır. Sonra da Orhan Pamuk’un eserlerinden birini okurken tıpkı benim gibi nasıl uykuya daldıklarını bile anlamıyorlardır. Ne zaman olursa olsun tatile gitmek güzel şey... Hele işin içinde Pamuk gibi bir kaçamak yapmak varsa!Dünya seks harİtasIİngiliz The Sun Gazetesi ülkelerin seks alışkanlıklarını araştıran bir çalışma yayınlamış. İşte ülkelerin seks alışkanlıkları ve özellikle biz erkekler için bunlardan alınacak dersler...YENİ ZELANDA: Yeni Zelandalı kadınlar hayatları boyunca 20.4 seks partneri ediniyor. Onlar dünyanın en “rastgele cinsel ilişki yaşayan” kadınları. Yani bekarsanız ve hasbel kader bir yere gitmek istiyorsanız hedef Yeni Zelanda, beyler. Kadınlar orda misafirlerini iyi ağırlıyor.AVUSTURYA: Ortalama 29.3 seks partneriyle Avusturya erkekleri dünyanın en “çapkın”ları. Yani evliyseniz veya bir sevgiliniz varsa siz Avusturya’ya gidecekseniz hanım evde kalacak.İSPANYA: Kadınlara göre en iyi sevişen erkekler İspanyollar. Yani oraya kazayla bile gidilmez. ALMANYA: Kadınlara göre Alman erkekleri kötü koktukları için en kötü partnerler. Yani iyice yıkanıp, temizlendikten sonra deodorantlarımızı, parfümlerimizi sürüp Almanya’ya gidiyoruz.TAYLAND: Ortalama 10 dakikayla en kısa sevişme süresi onlarda. Yani geçerken uğramakta yarar var. Vakit nakittir misali. BREZİLYA: En uzun süreli sevişme rekoru ortalama 30 dakika ile onlardaymış. Aslında bu rekor ortalama 120 dakika ile bizde. Ama maalesef ilk 118 dakikası yalvarmakla geçiyor!YUNANİSTAN: En şehvetli milletmiş. Şehvet kurbanı Şevket olmak istemiyorsanız uzak durun.AVUSTRALYA: Dünyanın en büyük göğüslü kadınları oradaymış. Demek yeryüzündeki cennet güneyde “Down Under” dedikleri yerde. İlk hedefimiz Avustralya. Uçalım arkadaşlar!HİNDİSTAN: Telefon seksi yüzünden birçok kişi borç batağına düşmüş.Yani cepleri açmak gibi bir hataya düşmeyeceğiz. “Aradığınız numara şu anda telefon seksine kurban gitmemek için kapalıdır!” diye de bir mesaj bırakacağız.FRANSA: Fransızların yüzde 41’i hayatlarında bir kez de olsa seks partisine katılmış. Ayrıca dünyanın en büyük çıplaklar kampı orda. Tek başımıza kabul ederlerse partiye katılırız. Ama olmazsa ne yapalım, tekrar izci olup o büyük kamplarına gideriz. Yiğidin malı meydanda olur!ABD: Yasal olarak dağıtımı yapılan porno filmleriyle dünya lideri. Ne olacak yani biz de uydu ve internetten yasal olmadan izlenen ve indirilen aynı tür filmlerde dünya lideriyiz.İSRAİL: Tel Aviv, dünyanın “genelev başkenti” olarak biliniyormuş. “Efendim? One Minutes!” İNGİLTERE: Banliyösünde bulunan Upminster, seks oyuncaklarıyla ünlüymüş ama ta oralara gitmeye değmez. Bizdeki seks shoplar’da oyuncakların âlâsı var. Üstelik gümrükten geçerken aranıp rezil olma tehlikesi yok!
Aşk-ı Memnu dizisinde Nihal karakterini canlandıran 19 yaşındaki Hazal Kaya geçen hafta Pazar gecesi yayınlanan Oscar Ödül Töreni’ne kendini fena kaptırmış. Sabaha kadar ekranın başında töreni izleyen güzel oyuncu bir ara Twitter’da “En iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü Christoph Waltz almazsa Los Angeles’a gider soyunurum” şeklinde bir açıklamada bulunmuş. Waltz ödülü kazandığı için Hazal Hanım’ın gurbet ellere gidip soyunmasına gerek kalmadı. Boşuna seyahat masrafından kurtulmuş.Çünkü Los Angeles’ta zaten soyunan soyuna. Giyinik gezene garip bakıyorlar. Hazal Kaya gibi de binlerce genç ve güzel kız var. Hazal Hanım’ın orda soyunsa kimsenin umrunda olmaz. Soyunacaksa burada soyunsun. Tanınmadığı yerde değil. Eskiden biriyle iddialaşırken “Taksim Meydanı’na çıkıp çırılçıplak soyunur, eşek gibi anırırım” denirdi. Şimdi “Los Angeles’a gidip soyunurum” demeye başladılar. Soyunacaksan Taksim Meydanı’na çık soyun da bir işe yarasın. Eşek gibi anırmana da gerek yok.Eğlence olsun, gözlerimiz biraz şenlensin.Dizi baymaya başladı...PARANOYACanım Türkiyem’de yaşayıp da paranoyak düşüncelere sahip olmamak mümkün değil. Türk insanı şüphecidir. Her şeyin arkasında bir komplo teorisi arar. Ama yapacak bir şey yok.Beğenmeyen küçük kızına almasın.Ergenekon’undan Balyoz Operasyonu’na, şikesinden teşvik primine, borsadan dövize, kredi kartı ekstrelerinden etiketlerin üzerindeki fiyatlara kadar uzanan sonsuz bir paranoyamız var.* Örneğin, herkesin beyazlar içinde dolaştığı umrede siyah giysileri ve siyah gözlükleriyle poz veren Seda Sayan acaba umreye değil de alışveriş yapmak için Dubai’ye mi gitti?* Her maçta Galatasaray’ı yenen Eskişehirspor’un teknik direktörü Rıza Çalımbay, yoksa Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın kadrolu elemanı mı?* Erman Toroğlu’nun Lig TV’den esas atılma nedeni devre arasında bir akşam sarhoş olduktan sonra Şansal Büyüka’yı arayıp maaşına fahiş bir zam isteyip alamayınca ona küfür etmesi mi?* Deniz Baykal’ın partisinin demirbaş başkanı olarak kalması Barack Obama’nın George W. Bush rejiminden aldığı bir taktik olmasın?* Toyota’nın araçlarındaki son arızayı otomotiv sektöründe Japonların imajına darbe vurmak isteyen Amerikalı teknoloji casusları mı yaptı?* Cem Uzan, karısından boşanmadı Göcek’te Fransız bayraklı bir teknede mi yaşıyor? Londra’dan firar eden Türk asıllı işadamı Asil Nadir, Kıbrıs’da İngiliz gizli ajanı olarak mı görev yapıyor? * Yunanistan’ın ekonomik krizi sahte mi? Bizi AB üyeliğinden caydırmak için numara mı yapıyorlar?* Bedrettin Dalan, Amerika’da Fethullah Gülen’in himayesinde Harvard’da mı yaşıyor?* Tarkan’ı hedef şaşırtmak için Deniz Seki mi ihbar etti?* Fenerbahçe’nin sözde golcüsü Guiza’yı gol kaçırsın diye aslında Galatasaray mı transfer etti?* Alişan askere gitmedi de Libya’ya işçi olarak mı gitti? Bedelli askerlik yapmaya hak kazanınca geri mi dönecek? * Önüm, arkam, sağım, solum sobe misali herkesden ve her şeyden şüphe ediyoruz.Bu paranoyanın sonu yok.Hülya Avşar homofobik mi?Eşcinselliğe ya da eşcinsellere karşı duyulan irrasyonal nefret, korku, hoşnutsuzluk, ayrımcılık “Homofobik” olarak tanımlanıyor.Hülya Avşar, son zamanlardaki hali ve tavrıyla bu tanıma uyuyor.Önce Zekeriya Beyaz Hoca’nın eşcinsellik hakkındaki yakışıksız konuşmalarına çanak tuttu.Sonra jürisinde oturduğu yarışmada Bülent Ersoy nam-ı diğer Bülent Abla ya da kısaca ‘Babla’ taklidi yapan bir yarışmacıyı homoseksüellerin sesi hep aynı oluyor diyerek sınıflandırdı.Üstelik ‘homoseksüel’ kelimesini söylerken zorlandı ve anlamından bihabermiş gibi yaptı.Şimdi Hülya Hanım, Ruhi Su’nun yaşayıp yaşamadığını bilmeyebilir, Haiti’deki depremi Tahiti’de oldu sanabilir ama ‘homoseksüel’ kelimesinin anlamını bal gibi bilir. Lütfen bizi yemesin!Bülent Ersoy nam-ı diğer Bülent Abla ya da kısaca ‘Babla’ ile kişisel sorunu olabilir.Ondan nefret ediyor da olabilir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Ancak olay ‘Babla’yı aşıp da genelleşince Hülya Avşar’ın homofobik olup olmadığı tartışılır.Belki de Hülya Hanım’ın ‘Babla’nın ameliyatla kadın olduğundan ve homoseksüellikle hiçbir ilgisi olmadığından haberi yok.Ne de olsa neredeyse otuz yıl geçmiş aradan. Kadın daha dün olanları hatırlamıyor onu mu hatırlayacak?Maldivler ve Türkler Geçen hafta kısa bir süreliğine Maldivlere kaçamak yaptım. Aslında çok da kısa değil toplam 8 gece kaldık ama ben doymadığım için kısa diyorum. Maldivler Hint Okyanusu’nun ortasında Mercan Adaları’ndan oluşan gerçek bir cennet. Masmavi uçsuz bucaksız bir deniz, bembeyaz bir kumsal, nefis bir mehtap, harika bir doğa.Mevsiminde gitmek kaydıyla.Mevsim önemli çünkü Muson yağmurlarına yakalanırsanız durum hiç de iç açıcı olmayabilir. Biz gittiğimizde hava mükemmeldi.27 ile 33 derece arasında güneşli. Nem oranı rahatsız edici değildi. Şansımıza ideal hava şartlarına denk geldik.İstanbul’un çamurlu yağmurlarından ve buz gibi soğuklarından kurtulup rengarenk balıkların arasında yüzmek çok ferahlatıcı ve moral verici oluyor.Hiçbir şey canınızı sıkmıyor.Belkenmedik rastlantılar bile...Dünyanın neresine giderseniz gidin mutlaka karşınıza bir Türk çıkar teorisine Maldivler’de bir kez daha inandım.Male Havalimanı’nda sabah uçaktan indik.Tekneye binip otele gittik.Arada 3 veya kaldığınız adaya göre 4 saat fark var.Bütün gece uçmuşuz yorgunuz.İstirahate çekilmeden bir kahvaltı edelim dedik.Ufak bir yemek alanı.Bilemediniz bir düzine masa var.Gittik boş bir masaya oturduk.Yandaki masada oturan çiftin yanına küçük bir kız geldi “Anneciğim ne zaman denize girecez?” deyiverdi.Yani bu kadar olur.Biz Türkler nereye gitsek mutlaka bir Türk buluyoruz.Hem de acilen!‘Bismillah’ demeden adadaki tek Türk aileyi bulduğumuzu sanıyordum.Yanılmışım!Dalış malzemelerini almaya gittiğimde bu kez arkamdan “Siz Cem Ceminay değil misiniz?” diye bir ses duydum.O anda orda canınız ne kadar istese de “Hayır” diyemiyorsunuz tabii.Bir ara “Benzetiyorsunuz. Ben değilim” demeyi düşündüysem de sonra vazgeçtim.Ayaküstü kısa bir süre sohbet ettik ve bir daha o adada birbirimizi görmemek için and içtik.Ne de olsa Maldivler’de tatildeyiz.Kafa dinleyeceğiz.Rahat edeceğiz.Huzur bulacağız.Arkadaş, markadaş değil.Maldivler’i özellikle bizim kış aylarında ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.İnsan farklı dönüyor.Ya da benim gibi kendi dönüyor ama aklı bir süreliğine orada kalıyor.Ne kadar süreliğine mi?Vallahi en az bizde havalar düzelene kadar.
82’nci Oscar Ödülleri son derece sönük geçti. Sunucular Steve Martin ve Alec Baldwin yetenekli olabilir ancak Hollywood’un bu en önemli gecesinde uyumsuz ve lüzumsuz kaldılar. Oscar gecesinin en ilginç manzarası gişe rekortmeni ’Avatar’ın yönetmeni James Cameron ile “The Hurt Locker’’ filmiyle gecenin ödül rekortmeni olan eski eşi yönetmen Kathryn Bigelow ikilisi arasında canlı yayında yaşanan medeni rekabet oldu. James Cameron görkemli törene yeni eşiyle gelmişti. Yeni eşi kermesten aldığını gururla açıkladığı gösterişsiz bir elbise giymişti. Aşırı kemikli olan bedeni bu basit elbisenin içinde fena halde sırıtıyordu.James Cameron’un yanında karısı gibi değil, bakımsız erkek kardeşi gibi duruyordu. Öte yandan, gecenin galibi Kathryn Bigelow’un tüm ihtişamı üstündeydi. Kadın bir yönetmenden çok film yıldızlarına benziyordu. Hatta biraz ünlü artist Elizabeth Hurley’i andırıyordu. Hani bir dondurma reklamı için ülkemize gelen Hugh Grant’in eski göz ağrısı güzeller güzeli İngiliz bir kadın var ya, işte onu... James Cameron’un şanssızlığı törenin yapıldığı salonda eski eşiyle aynı yere düşmesi oldu. Kathryn Bigelow, ödülleriyle James Cameron’u, fiziğiyle Cameron’un yeni eşini sürklase etti. Düşünün... 19 yıl önce boşandığınız eski eşiniz yeni eşinizin yanında dünyanın gözü önünde dünya güzeli gibi duruyor. Üstelik aranızda iki sıralık bir mesafe var. Bu olaydan alınacak ders şudur beyler: Eski karınız yeni karınızdan güzelse, onları kesinlikle bir araya getirmeyeceksiniz. Yoksa, James Cameron gibi ayvayı yersiniz! Sonra size sadece ’loser’ değil, aynı zamanda ’stupid’ derler. Ünlülere anlamlı cezalarBizdeki hakimler de Amerikalı “hukukdaşları” gibi yaratıcı cezalar veremeye başladı. Genç Parti lideri Cem Uzan’ın yurt dışına kaçmasına belki de, 5 kitap okuma cezası neden oldu. “O kadar kitap okumaktansa çeker giderim!” demiş olabilir. Adam ne de olsa eski televizyoncu.Okumayı değil, izlemeyi seviyordur. Ağzından çıkanı kulağı duymayan pop şarkıcılarımızdan Demet Akalın ise, İstiklâl Marşı’nı elle yazma cezasına çarptırılmış. Demet Akalın bir yere kaçmıyor. Aldığı cezayı yerine getireceğini Twitter’da müjdelemiş. Tabii onun Cem Uzan gibi yurt dışında uçsuz bucaksız bir serveti yok. Yoksa, bu tür cezalar ünlülerimiz için ürkütücü olabilir. İşte ünlüler ve onlara özgü anlamlı, caydırıcı cezalar...İBRAHİM TATLISES: Mangal ve çiğ köfte yapmayacak. Kebap ve lahmacunsuz yaşayacak. Dünya Kadınlar Günü’nün tarihini ezberleyene kadar tebeşirle kara tahtaya yazacak.HÜLYA AVŞAR: Haiti ile Tahiti’yi ayırt edecek bilgi birikimine sahip olana dek ansiklopedi karıştıracak.SAADETTİN SARAN: Hülya Avşar ile basında kırk yılda bir acil durumlar yerine haftada bir fotoğrafı çıkacak.ŞAHAN GÖKBAKAR: Recep İvedik’siz hayat yaşayacak. Bir daha o ismi asla anmayacak.SEDA SAYAN: Artık evlenmeyecek. Hatta, nikah salonunun önünden bile geçmeyecek.BÜLENT ERSOY: Hem bir daha evlenemeyecek, hem vejetaryen olacak, hem de makyajsız dolaşacak.HINCAL ULUÇ: Dargın olduğu herkesle barışacak. Küs kalamayacak, alıngan olamayacak. Kendi yaşına uygun kadınlarla çıkacak ve artık genç mankenlere kavalyelik edemeyecek.HAŞMET BABAOĞLU: Alaçatı’ya girişi ve zeytin ağaçlarıyla ilgili yazması yasaklanacak.TARKAN: Televizyonda davet edildiği her programa konuk gitmek zorunda kalacak. Onlarca konuk arasında sırasını bekleyecek ve “Hadi bir şarkı söyle” dediklerinde kalkıp söyleyecek. EBRU ŞALLI: Pilatesi bırakıp patatese başlayacak. 20 kilo alıp podyuma çıkacak.BEREN SAAT: Kahvaltıya giydiği uzun siyah çizmeleriyle gece yatıp uyuyacak. SİNAN AKÇIL: Monica Molina’nın “Ay Amor” şarkısından birebir esinlenip Ziynet Sali’ye yaptığı “Rüya” parçasından sonra esinlenmemek için bir daha yabancı parça dinlemeyecek. Sörfcan şehirli olursa İkoncan Eda Taşpınar ile milli sörfçü sevgilisi Bora Kozanoğlu birbirlerine fizik olarak çok yakışan bir çift... İkisi de boylu poslu güzel insanlar. Ancak yaşam tarzları farklı... İkoncanın hayatı davetlerde, açılışlarda, kokteyllerde, resepsiyonlarda geçiyordu. Sörfcan ise kapalı mekanlara girdiğinde herhalde bunalıma giriyordu. Bunlar ikisi işi pişirince, kısa bir süre için İkoncan fedakarlık yaptı ve Çeşme’ye yerleşti. Alaçatı’da güle oynaya sörf yaptılar. Sonra sörf mevsimi bitti kış geldi çattı, İkoncan Sörfcan’ı alıp İstanbul gecelerine daldı. Ancak Sörfcan, İkoncan’ın muhitine uyumda ve gezme tozma hızına ayak uydurmakta zorlandı. Kimi zaman aralarında, kimi zaman da başkalarıyla tartışmalar yaşandı. İşte bu tartışmalardan birinde Sörfcan, Bebek’teki bir kafenin kahyalarıyla kavga etmiş. Nereden bilsin Bebek raconunu denizden gelen çocuk? Oradaki kahyaların elinden kurtulmak için arabanın anahtarını versen yetmeyebilir. Sörfcan, onlarla bir de sille tokat kavga etmiş. Yumruklar konuşmuş ve Sörfcan ile kahya takımı karakolluk olmuş. Şimdi Sörfcan’ın 8 aydan 2 yıla, kahyaların ise 7 aydan 4 yıla kadar hapsi isteniyormuş. Sörfcan, “Olayda benim suçum yok. Adaletin yerini bulacağına inanıyorum” demiş. Ben Sörfcan’a yüzde yüz katılıyorum. Olayda eminim ki, suçu yoktur. Ancak onun hatası denizden çıkıp karaya yerleşmek. Adaletin yerini bulmasını istiyorsa bir an önce eski hayatına geri döner. Kahya takımıyla dövüşeceğine, dalgalarla boğuşur. Yoksa, korkarım Sörfcan şehirli olmaya devam ederse bunun gibi daha çok tatsızlıklarla karşılaşabilir.
Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Tüm kadınlarımızın bu anlamlı gününü kutlarım. Ancak, yine de anlamadığım bir şey var. Dünya Kadınlar Günü’nü yapmaya ne gerek var? Hangi gün kadınların günü değil ki? Biz erkekler kadınlarımız için yaşamıyor muyuz? Önce annelerimiz sonra sevgililerimiz, eşlerimiz...Ben bugüne kadar kendim için yaşadığımı hatırlamıyorum. Siz hatırlıyor musunuz beyler? Küçükken anne sözünden çıkmazdım. Onu üzdüğümde ben daha çok üzülürdüm. Sonra kızlar, kadınlar, flörtler, evlilik derken meğer farkında olmadan hep kadınlar için yaşamışım. Bizim evde kadın ne derse o olur dostlar... Ben öyle yetiştim. Kadınlarının sözünü dinleyen erkekler mutlu ve huzurlu bir yaşam sürerler. Dünya bunun aksini kanıtlamaya çalışan bir dolu bedbaht erkekle dolu. Bence bu dünyayı da kadınlar yönetiyor. Devlet başkanı erkek olabilir ama mutlaka karısının etkisindedir ve onun sözünü dinliyordur. Kadın devlet başkanları ise, kendi bildiklerini okurlar, erkeklerine kulak asmazlar. Kadınlar Günü, kadınların bu dünyanın tek ve gerçek hakimi olduklarının biz erkeklere bir kez daha hatırlatılmasıdır.EVLİ ERKEK DUASIAllah’ım... Karımı her türlü tehlikeden koru, gerekirse ben tehlikeye atlayayım / Onu hiç yorma, gerekirse ben yorulayım.O çalışmasın, ben çalışayım / Allah’ım o aldatmasın, ben aldatayım / Benim güzel karım dul kalmasın, ben kalayım.Elhamdurusu ile, kızlar sürüsü ile, sabah birisi ile, akşam yenisi ile...EVLİ KADIN DUASIAllah’ım lütfen bana, Adnan kadar kibar ve olgun (Aşk-ı Memnu) / Selim kadar zeki ve zengin (Bir İstanbul Masalı) / Seymen kadar güçlü ve aşık (Asmalı Konak) / Behlül kadar espirili ve eğlenceli (Aşk-ı Memnu) / Mithat kadar becerikli (Sahra)/ Levent kadar seksi ve yakışıklı (Yaprak Dökümü)/ Demir kadar karizmatik, sadık ve kararlı (Asi) biriyle tanışma fırsatı ver. Ver ki, evdekini kapıya koyacak kadar yeterince cesaretim olsun. Yoksa, televizyon karşısında yaşlanmaya devam edeceğim!Elhamdülilah eriynen,Yakışıklılar sürüynen,Her gün başka biriynen,Nasip eyle yarabbi... OSCAR GECESİ 82’nci geleneksel Akademi Ödülleri, nam-ı diğer Oscar töreni bu akşam yapılıyor. Oscar ödülü, film dünyası emekçilerinin sinema tarihinde unutulmazların arasına girmesini sağlar. Bir film ne kadar kötü olursa olsun, “Oscar” kazandıysa ilgi çeker. Coen kardeşlerin 4 Oscar ödüllü “No Country For Old Men” filmi gibi... Sıradan basit bir filmdi. Çoğu izleyen beğenmedi. Ama Oscar aldıktan sonra bakış açıları değişti. Bu geceki ödül töreni pazartesi sabaha karşı NTV’den canlı olarak yayınlanacak. Ben Akademi üyelerinin oylarını şöyle kullandıklarını tahmin ediyorum:En İyi Film: The Hurt LockerEn İyi Yönetmen: Kathryn Bigelow (The Hurt Locker)En İyi Erkek Oyuncu: Jeff Bridges (Crazy Heart)En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christoph Waltz (Inglourious Bastards)En İyi Kadın Oyuncu: Gabourey Sidibe (Push)En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Mo’nique (Push)En İyi Sanat Yönetmenliği: AvatarEn İyi Sinematografi: AvatarEn İyi Kostüm: NineEn İyi Müzik: AvatarEn İyi Müzik Orijinal Şarkı: Take It All (Nine)En İyi Özel Efekt: AvatarEn İyi Senaryo Uygulaması: Up In The AirEn İyi Orijinal Senaryo: The Hurt LockerEn İyi Ses Ve Ses Miksajı: AvatarDOMATES SALATALIK MESELESİFadime ne kadar uğraşsa da, bahçesinde yetiştirmeye çalıştığı domateslerin karşı komşusundaki kadar güzel kızarmasını bir türlü başaramaz. Çareyi komşusu Temel’e gidip işin sırrını sormakta bulur. Komşu Temel, sırrını şöyle açıklar: “Ben her sabah fideleri suladıktan sonra pantolonumu aşağı indirip bir müddet karşılarında dururum, domatesler de utançlarından kıpkırmızı kesilirler.” Fadime hemen uygulamaya geçer ve bir hafta sonra bu kez Temel sorar: “Nasıl, bir gelişme var mı domateslerde?” Fadime’den cevap: “Domateslerde değişiklik yok ama salatalıkları bir görme!!!” YERLİ FUTBOL OSKARLARIEn Anlamlı Medyatik Aşk: Arda Turan/ Sinem KobalEn Anlamsız Medyatik Aşk: Helin Avşar/ Sercan YıldırımEn Verimli Futbolcu: Alex (Fenerbahçe)En Kabız Futbolcu: Guiza (Fenerbahçe)En İyi Yorumcu: Rıdvan Dilmen (NTV)En Kötü Yorumcu: Feyyaz Uçar (Lig TV)En Sempatik Yorumcu: Sergen Yalçın (NTV)En Antipatik Yorumcu: Sinan Engin (Kanaltürk)En İyi Kalpli Yorumcu: Hakan Şükür (TRT)En Kötü Kalpli Yorumcu: Ahmet Çakar (Telegol)En Gerekli Yorumcu: Erman Toroğlu (İşsiz)En Gereksiz Yorumcu: Ömer Üründül (TRT)En İyi Teknik Direktör: Yılmaz Vural (Kasımpaşa)En Kötü Teknik Direktör: Christopher Daum (Fenerbahçe)En İyi Taraftar: BursasporEn Kötü Taraftar: Kendi takımına küfür edenlerEn İyi Başkan: Aziz YıldırımEn Kötü Başkan: Yıldırım DemirörenEn İyi Yönetici: Haldun Üstünel (Galatasaray)En Kötü Yönetici: Aykut Kocaman (Fenerbahçe)En İyi Yabancı: Arıza Makukula (Kayserispor)En Kötü Yabancı: Delgado (Beşiktaş)
Sanal dünyada insanlar özel hayatlarını artık kolayca deşifre ebiliyor. Kullanıcının son sevişmesini haritadan işaretleyerek haberdar ettiği www.Ijustmadelove.com diye bir site yapmışlar. Pozisyon, mekan, prezarvatif kullanımı ve cinsel deneyiminin ilk kez olup olmadığına dair son derece mahrem olması gereken bilgiler bu sitede fütursuzca paylaşılıyor. Binlerce kişi en son nerede, nasıl ve kiminle seviştiğini rapor ediyor. Denizde, karada, teknede, arabada, iç mekan, dış mekan, heteroseksüel, homoseksüel, ilk defa, son defa sevişme olarak ne ararsanız var. Her türlü sansüre karşı olmama rağmen bu durum karşısında benim bile şaşkınlıktan dudağım uçuklamış durumda. “Yuhunuz” ve de “çüşünüz” demekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Sevişme bildirme rekortmeni Amerikalılar. Bunu garipsememek gerek. Nerede çokluk varsa orada daha fazla anormallik olması doğal. Üstelik onlar Playboy, Penthouse gibi dergilerde cinsel içerikli uyduruk okuyucu mektuplarını okuyarak büyümüş bir millet. Yatak odası sesli obez kadınların çalıştığı 0900’lü seks hatlara olan ilgileri de cabası. Siteye en çok sevişme haberi yollayan ülkelerden biri de Polonya. Bunu da kanıksamamak gerek. Bizdeki Temel fıkralarının dünyadaki muadili Polonyalılardır. Yani biraz saf olurlar. Seviştiklerini derhal rapor etme gibi bir zorunlulukları olduğunu sanabilirler. Yoğun sevişen ülkeler arasında canım Türkiyem de var. Urla’dan bir Türk erkeği denizde ilk cinsel deneyimini yaşadığını bildirmiş. Bodrum’dan bir katılımcı iç mekanda çift prezarvatif kullandığını müjdelemiş. Ben nedense bizimkilere inanmakta zorlanıyorum. Çünkü biz cinsel performanslarımızı çoğu zaman sadece hayal eden ve abartan bir toplumuz. Bol keseden atmayı severiz. Hatta bir süre sonra palavralarımıza kendimiz de inanmaya başlarız. Örneğin, ülkemizde yapılan hiçbir anket doğru sonuç vermez. İnsanlarımız anketörlerle geçirdikleri süreyi angarya olarak gördüğü için düşünmeden kafadan sallarlar. Hangi partiye oy vereceksin ya da hangi radyoyu dinliyorsun gibi basit sorulara bile samimi yanıt vermekten hoşlanmayız. Bir de Türk erkeğinin aklında hep seks vardır. Yapmasa da devamlı fantezi kurup seks düşünür. Onun için arabasının lastiğini değiştiren bir adam bile krikosunu bıraktıktan sonra, “Az önce dış mekanda seviştim” diye bu salak siteye bir haber uçurabilir. Yakında sevişme rekorunu Amerikalıların elinden alırsak hiç şaşmam. Kimbilir bunun gibi daha ne siteler var da haberimiz yok. Youtube’un ne günahı vardı anlamadım gitti!ÇIplak ünlülerMegastar Tarkan biliyorsunuz geçenlerde dünyada hayvan hakları için mücadele eden PETA için soyundu. Sokaktan kurtarılmış bir köpek ile kamera karşısına geçip poz verdi. Ünlüler soyununca insanlar ilgi gösteriyor. Tarkan’ın spor salonunda yoğrulmuş vücudu ile verdiği yarı çıplak pozu buna güzel bir örnek. Süperstar Ajda Pekkan ve dünya iyi kalplisi Sezen Aksu da hayvan dostları. Onlara bu teklifle gitselerdi acaba ne derlerdi? PETA için Ajda ve Sezen çıplak poz verir miydi? Belki de verirlerdi. Hiç belli olmaz. İkisi de özgüveni sağlam kadınlar. Önemli olan yapacakları işe inanmaları. Ajda ve Sezen gibi dünyada insanların merak ettiği bir dolu ünlü var. İnsanlar merak ettikleri ünlüleri çıplak görmeyi ilginç buluyor. Angelina Jolie, Haiti depremzedeleri için çırılçıplak soyunsa şüphesiz çok para toplardı. Ünlüler de sonuçta insan. Onların da zayıf noktaları var. Playboy dergisi milyonlarca dolar verse belki çıplak poz vermeyi kabul etmezler ama yardım amaçlı ise hiç çekinmeden soyunabilirler. Bizde en çok çıplak görmek istediğiniz ünlüler kimler diye bir anket yapılsa listenin en başında mutlaka ekrandaki popüler dizilerin masum ve güzel yıldızları çıkar.Beren Saat, Cansu Dere, Tuba Büyüküstün, Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalioğlu, Özcan Deniz gibi...Bunların rol icabı öpüşme sahneleri bile internette tıklanma rekoru kırıyor. Ben tam tersini merak ediyorum. Hangi ünlüyü mazereti ne olursa olsun asla çıplak görmek istemezdiniz? Böyle bir anket aslında çok daha ilginç olurdu. Dinleyicilere radyoda sorduğumuzda Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Ali Taran, Muazzez Abacı, Yıldız Tilbe, Banu Alkan, Haydar Dümen, Gönül Yazar, Kamer Genç gibi çok farklı isim ortaya çıktı. Zevkler ve renkler tartışılmaz ama her iki ankette de ön plana çıkacak bir isim biliyorum. Hem en çok görmek istediğiniz hem de asla görmek istemediğiniz. Kim olabilir bu sizce? Tek doğru cevap var. Bülent Ersoy nam-ı diğer Bülent Abla ya da Babla. Amanin Booo ya da Amanin Babla!THY’yi kim uçursun?THY büyük bir çıkışta. Başarılarını reklam kampanyalarıyla süslüyorlar. Kevin Costner ile şanssız bir başlangıç yaptılar ama yılmadılar. Barcelona gibi bir dünya markasından sonra şimdi yeni yüz arayışına girdiler. Bence THY gibi yükselen değerlerin yeni bir yüze ihtiyacı yok. Charlize Theron veya Nicole Kidman gibi ünlü Hollywood yıldızları THY ile uçuyor diye kimse onları tercih etmez. Önemli olan THY’nin verdiği hizmet ve güven. Saatinde kalk, rötarını minimuma indir, fiyatlarını makul tut gerisi önemli değil. Uçağın içi temiz, yemekler lezzetli, kabin görevlileri güleryüzlü olsun yeter. THY çok değerli bir ekibe sahip. Yerde ve havada. Personeli mükemmel. Hiç boşuna ünlü yüz diye reklamı çektikten sonra bir daha görmeyecekleri birine paralarını kaptırmasınlar. Onun yerine çalışanlarına daha fazla imkan tanısınlar ve tanıtımlarda onları kullansınlar. Hem çok daha samimi ve inandırıcı olur hem de uzun vadede yararlı. Kevin Costner, uçtu diye kaç müşteri geldi? Adamın kendi uçağı var be, kim inanır onun oynadığı havayolu reklamına? John Travolta da pilot. Milyonlarca dolar bayılıp onu yeni yüzleri yapsalar ne yazar? O da kendi uçağını kullanacak bizim THY de reklam yaptım diye kendini kandıracak. Boşverin palavraları. Kendi yağımızla kavrulalım!Soğuk Amerikan esprileri* Adamın biri ilgi hep üstünde olsun istiyormuş. Cenazeye gittiğinde bile tabutu kıskanıyormuş.* Zenginlik asla mutluluk getirmez. Parayla saadet olmaz. İnanmıyorsanız fakir birine sorun!* Kadın sürücü arkadaşına nasıl park edileceğini anlatıyor: “Önce geri vitese takıp arkadaki araca vuracaksın. Sonra ileri vitese takıp öndeki araca vuracaksın. Bir süre sonra araya sıkışıyorsun.” * Sigara karşıtı kampanyalar yüzünden adamın biri intihara yeltenmiş. Aslında sigara içmiyormuş. Kül tablası imal ediyormuş.* Karımla, benim çok mutlu bir hayatımız vardı. Sonra... Tanıştık!* Kredi kartı borcumun birinci yılı doldu. Ben de bankaya bir doğum günü kartı yolladım.* Filler hiç unutmazmış derler. Hatırlasalar ne olur? * Sağlıklı beslenip rejime girmenin tek amacı zayıfladıktan sonra sağlıklı beslenmeme hayalidir.
Lig TV’nin canım Türkiyemin emsalsiz Karagöz ve Hacivat’ı Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu’nun “Maraton”u yerine koyduğu maç sonrası programın adı “Ninni” olmalı. İzleyeni bundan güzel uyutacak bir şey isteseler bulamazlardı.Maçın heyecanı ve yorgunluğundan sonra bu program Pasiflora gibi geliyor. Alkış o kadar ağır ki fazla dayanmanız mümkün değil. Hatta futbol manyağı olsanız dayanamazsınız. Golleri tekrar tekrar gösterseler yine dayanamazsınız. Çünkü sunucu da yorumcular da son derece sıkıcı. Lig TV’yi TRT’ye dönüştürmek için çabalamışlar. Ama onu da becerememişler. TRT’nin yorumcuları Lig TV’ninkilerin yanında süperstar kalır. Sunucuyu daha önce hiç görmemiştim. Görmüş olsam da hatırlayacağımdan şüpheliyim. Yerel bir kanaldaki ana değil, ara haber spikerlerine benziyor. Eski Galatasaraylı Hakan Ünsal’ın yorumları beni zaten hep tutardı. Şimdi eski Beşiktaşlı Feyyaz Uçar sayesinde resmen uyutmaya başladı. Feyyaz Hoca iyi bir futbolcu olabilir. Futbolu iyi biliyor olabilir. Yorumları doğru olabilir. Ama bu onun yorumculuk yapmak için doğru olduğunu kanıtlamaz. Konuşması monoton ve lafları eveleyip geveleyerek konuşuyor. İki dakika dayanabilirseniz sabırlısınız demektir. Bence Lig TV’nin başında kalması için yalvar yakar Şansal Büyüka’ya tutunması hiç de iyi sonuç vermemiş. Şansal Bey kurt adam. “Erman Hoca’yı mı beğenmiyorsunuz? Alın size o zaman beğeneceğiniz türden yorumcular” deyip, bile bile iki uyutkan Hakan Ünsal ile Feyyaz Uçar’ı oraya koymuş. Yaranın üstüne tuz serper gibi bir de robot sunucu ilave edip yönetimden intikamını almış. Lig TV’ciler yayından kaldıracakları bir programın daha iyisini yapamıyorlarsa, o zaman o programı neden yayından kaldırıyorlar? Bunlar ihaleyi kazanmasını biliyorlar ama neden kazandıklarını bilmiyorlar! 27 kamera ile maçı HD formatında naklen yayınlamak marifet değil.Önemli olan doğru dürüst sunucular ve yorumcular bulmak. Lig TV’de onlardan eser yok! Bunlar bu gidişle Erman Hoca’yı mumla değil el fenerleriyle arayacaklar.Tiger Woods özür dilememeliydiÜnlü Amerikalı golfçü Tiger Woods eşini bilmem kaç kadınla aldattığı için bir basın toplantısı düzenleyip kamuoyundan özür diledi. Amerikan televizyonları Tiger Woods’un açıklamalarını canlı yayınlarını keserek yayınladı. Bütün ülke Tiger Woods’un itiraflarında samimi olup olmadığını konuşmaya başladı. Özürün yeterli olup olmadığı tartışıldı. Bence Tiger Woods hata etti. Özür filan dilemeyecekti. Zaten dilediği özür işe yaramadı. Millet onu hakkında ne düşünüyorsa aynı şekilde düşünmeye devam ediyor. Kimse “Vay be adam pişman olmuş, bak seks bağımlılığından kurtulmak için tedavi bile oluyormuş” demiyor. Tiger Woods’un yanında onu kendi evinden golf sopasıyla kovalayıp arabasının camını indiren ve kaçamaklarını bütün dünyaya ilan etmesine neden olan karısı yoktu. Karısının ne yapacağını kimse bilmiyor. Belki Tiger’ı affedecek belki boşanacak. Ama kadına helal olsun, en azından bu konuyu kimseyle konuşmuyor. Öte yandan Tiger, bu olaydan sonra kaybedeceği kadar zaten kaybetti. Sponsorlarından bazıları ürün ve hizmetlerinin sözcüsü olarak onu bıraktı, bazıları devam ediyor. Tiger, o kadar zengin ki bu tür minyatür kayıplar onu hiç etkilemez.Adam dünyanın en fazla kazanan sporcusu. Bir milyar doların üstünde serveti var. Üstelik golf sporu ona deli gibi muhtaç. Tiger, golfe ara vereli televizyonda golf izlenme oranı yüzde elli düşmüş durumda. Yani o daha golften uzun süre para kazanmaya devam edecek gibi görünüyor. Tıpkı NBA’nin yıldız basketbolcusu Los Angeles Lakers’lı Kobe Bryant gibi. Kobe de eşini aldattı. Hatta tecavüz ile suçlandı. Sponsorlarını kaybetti. Sonra tecavüz suçundan kendini bir şekilde akladı. Ortalık yatıştı. Sponsorlar yine akın akın gelmeye başladı. Kobe de basın toplantısı yapıp kamuoyundan özür dilemişti. Ama yanında onu affettiğini söyleyen ve ona destek olan karısı vardı. Kobe’nin o şartlar altında özür dilemesi normaldi. Tiger’ın ise değil. Evliliğinin akibeti belirsiz. Boşanma tazminatı olarak karısı malvarlığının yarısını alabilir. Sen ne çıkıp özür diliyorsun Tiger kardeş?Bırak erkeklik sende kalsın. Özür dilemesi gereken biri varsa o da Tiger değil, karısı. Para basan adamı başka kadınlarla basıp dünyaya rezil etmenin ne alemi var? Altın yumurtlayan horoz kesilir mi? Ne şapşal oluyor bazen şu Amerikalı kadınlar!Balyoz Operasyonu neye denir? SEDA SAYAN, kocasını uzaktan kumanda medyaya gönderdiği faks ve e-postalarla değil de ilişkisi olduğu iddia edilen başka bir genç kadınla bassaydı buna balyoz operasyonu denir.Reklamcılıktan emekli yeni jüri üyesi ALİ TARAN, “Yetenek Sizsiniz” yarışmasında canlı yayında nedensiz olarak ortaya değil de nedenli olarak programın yapımcısı Acun Ilıcalı’ya okkalı bir küfür etse buna balyoz operasyonu denir.Aşk-ı Memnu dizisinde BİHTER Nihal’e, Behlül de Adnan Bey’e aşık olursa buna RTÜK’ü de karman çorban eden karmakarışık bir balyoz operasyonu denir.Fenerbahçe’nin kabızlığıyla ünlü İspanyol forveti DANIEL GUIZA, kaleciyle karşı karşıya kaldığı sayısız gol fırsatlarından birini mucize olark değerlendirirse buna balyoz operasyonu denir.Ayran gönüllü AYŞE ÖZYILMAZEL, iki haftadan uzun bir süre yeni aşkıyla birlikte kalabilse buna balyoz operasyonu denir.HELİN AVŞAR, seksi pozlar vermeden herhangi bir erkekle normal bir röportaj yapabilse buna balyoz operasyonu denir.AJDA PEKKAN, doğal haline dönmek isteyip ameliyatla estetiklerini yok etse buna balyoz operasyonu denir.DENİZ BAYKAL, durup dururken partisinin başkanlığından istifa edip emekliye ayrılsa buna balyoz operasyonu denir.CEM YILMAZ ile ŞAHAN GÖKBAKAR, “Recep İvedik Yahşi Batı’da” diye birlikte bir film çevirirler ve film gişede iş yapmazsa buna balyoz oprasyonu denir.Kıskanç fanatiklerin küfürlerine muhatap olan Galatasaraylı milli futbolcu ARDA TURAN, golünü attıktan sonra formasını çıkarıp “Sinem” yazan bir tişört ile kale direklerine sarılırsa buna balyoz operasyonu denir.