Photoshop diyeti

1 Nisan 2011

Nane nane Sibel Hanım yeni çıkacak kasedi için kendini fazla kilolu bulmuş olmalı. Zayıflamak da kolay iş değil. Hele Sibel Can gibi balık etinde her an kilo almaya müsait gürbüz ve iştahlı tipler için hiç değil. ‘Su içsek yarıyor’ derler ama yiyip içmeden de duramazlar. Durum böyle olunca da kilo almak kaçınılmaz oluyor. Photoshop diyetinde istediğiniz her şeyi istediğiniz zamanda, istediğiniz miktarda tüketebiliyorsunuz. Rejime girdikten sonra kilo alsanız bile tartınızdan başka kimse fark etmiyor. Çünkü “photoshop” denilen fotoğrafçılık tekniğiyle her tarafınızı zayıf göstermek mümkün. “Photoshop Diyeti” öncesi ve sonrası resimlerini gören ünlü bir fotoğrafçı, Sibel Can’ın 42 bedenden 36 bedene indirilmiş olduğunu iddia etmiş. Hem de bir hafta gibi inanılmaz kısa bir zamanda... Mucize gibi. Yüz ve boyun küçültülmüş, cilt temizlenmiş, göğüsler yandan kaldırılmış, kollar incelmiş... ‘Photoshop Diyeti’ sayesinde Sibel Can, yepyeni bir kadın olmuş. Bir başka assolistimiz Bülent Ersoy, yani Bülent Abla veya kısaca “Babla” da aynı diyeti uygulamıştı. Dört saat süren konseri çeken kameralarda kullanılan özel mercekler sayesinde, Babla ve 50 kişilik orkestrayla birlikte sahnedeki tüm yaylı, sazlı enstrümanlar da belirgin bir şekilde incelmişti. Mikrofon bile dünyada gördüğüm en ince ve uzun mikrofondu.‘Photoshop Diyeti’ni doktor gözetiminde yapmanıza da gerek yok. Tekniği bilen bir fotoğrafçı bulun yeter. Bundan iyisi can sağlığı!"Uluslararası Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Buluşması"na konuşmacı olarak katılan oyuncu Erkan Petekkaya, konferansın yapıldığı otele alkollü gelmiş. Ağzındaki tattan rahatsız olan Erkan Bey, organizasyon görevlilerinden naneli ciklet istemiş. Bu beklenmedik istek üzerine görevlilerin eli ayağı dolaşmış. Sakız yerine şeker vermek istemişler. Erkan Petekkaya da naneli çikletini çiğnemeden konferansa katılmayacağını söylemiş. Neyse sonunda naneli cikleti bulmuşlar... Ancak konuşmalar sırasında "benim burada ne işim var" dercesine sürekli etrafına bakınmış. Bir ara önündeki isim etiketini devirmiş. Konferansta konuşan Günseli Kato, Japonya’da olduğu yıllarda bir kadın olarak çektiği zorlukları anlattığında ‘’Siz bunları çektiyseniz Dali ve Picasso neler çekmiştir’’ gibi anlamsız bir benzetmede bulunmuş. Sonuçta sırf popüler bir dizide oynadığı için konferansa davet edilen Erkan Bey, konferanstaki rolünü dizideki gibi oynayamamış. Erkan Bey konferansa alkollü gelmese ve naneli cikletini istemese ülkemizde böyle yararlı bir konferans yapıldığından kimsenin haberi olmayacaktı. Hiperstar Ajdar’ın kulakları çınlasın. "Nane Nane!"Survivor NihatTürkücü Nihat Doğan ilginç bir tip. SSSS yani “Sabahların Sultanı Seda Sayan” ile uzun süre flört edip evlenmeyen bildiğimiz bir tek o var. SSSS’den ayrıldıktan sonra ortalıktan kaybolmayıp kendi başına şöhretini devam ettiren de bir tek o var. Kendisi sanal ortamda bir "geyik muhabbeti" efsanesi olmuş vaziyette. Anladığım kadarıyla felsefi konuşmaya çalışıyor ve garip laflar ediyor diye önce hafiften dalga geçmeye başlamışlar. Sonradan geyiklerin önü kesilememiş... Red Kit okurları belki hatırlarlar. Kasabada şerif seçilecek. Kasabanın yarısı kulakgil ailesi, diğer yarısı burungil ailesi. Kulakgillerle burungiller aralarında kıyasıya kapışırlar. Sonunda seçimi kimsenin kazanacağına ihtimal vermediği ve şamata olsun diye aday yapılan köyün delisi kazanır. Nihat Doğan elbette deli meli değil. Bilakis çok akıllı. Kendinden söz ettirmeyi çok iyi biliyor. Herkes onunla dalga geçildiğini sanarken o kendisinden bir marka yarattı. Survivor’a katılması da ekmeğine yağ sürecek. Daha yarışma başlamadan havalimanında, "Acun söz verdi adada yılan yokmuş. Varsa ben dönerim" demesi bile Nihat Doğan’ın ne kadar farklı bir Survivor yarışmacısı olacağını kanıtlıyor. Acun’un kazayla adadaki bir yılanı görmemesi ve o yılanın da Nihat Doğan’ın karşısına çıkması umuduyla, hepimiz sabırsızlıkla yarışmanın başlamasını bekliyoruz.İbracılarGalatasaray’da Başkan Adnan Polat yönetimini mali konularda ibra ettiler ancak idari konularda etmediler. Yani parayı doğru yere harcadığını kabul ediyorlar. Ancak o para karşılığında aldıklarını doğru dürüst idare edemediklerini belirtiyorlar. Ne kadar saçma! Bir GS’li olarak, Adnan Polat yönetiminin artık miadını doldurduğuna inanıyordum. Ancak ibradaki bu çelişki kafamı karıştırdı. Böylesine tarihi bir rezaletten sonra Adnan Polat’ın hâlâ koltuğunu bırakmak istememesi ve mahkemeye gitmeyi düşünmesi daha da kafamı karıştırdı. Onlar aralarında etmiş olabilir ama biz taraftarlar ne aciz ve beceriksiz yönetimi ne de pusuda bekleyen ve plansız, programsız daha ne yapacağı belli olmayan muhalefeti ibra etmiyoruz. Zeki (!) hırsızlarİstanbul polisi aylarca uğraştıktan sonra otomobil hırsızlığı yapan bir çeteyi yakalamayı başarmış. Hırsızlar geçenlerde bir doktorun evinden Ferrari’sini çalmışlar. Polisler takibi sürdürüp Ferrari’yi Başakşehir’de bulmuşlar. Ferrari de sarı. Yani kilometrelerce öteden rengiyle bağıran cinsten bir otomobil. Hırsızların yakalanması neden bu kadar uzun sürmüş anlamadım. Ferrari olayından anlaşılıyor ki pek uyanık değillermiş. Sarı renkli Ferrari’yi çalıp Başakşehir’de saklıyorlar. Sarısından vazgeçtim, Başakşehir’de acaba kaç Ferarri var ki bunlar dikkat çekmemeyi ummuşlar merak ettim. Oysa İstinyepark’ta turlasalardı, kimse anlamazdı. Hırsıza bak hizaya gel!

Devamını Oku

Monica n’apıyor?

26 Mart 2011

Dünyaca ünlü güzel İtalyan oyuncu Monica Bellucci bir film için ülkemizdeymiş. Bir süredir film çevirmeyen Yılmaz Erdoğan ile aynı filmde oynayıp kah otelde, kah onun evinde kalıyormuş. Yılmaz Bey ve eşi, Monica ile 10 aylık kızı Leonie ve Leonie’nin dadısına ev sahipliği yapıyormuş. Hemen hemen her gün Monica ile ilgili küçük bir haber okuyoruz. Yok, Monica İstinye Park’ta alışverişe çıktı fiyatları çok pahalı bulunca bir şey almadı. Yok, Monica Türk yemekleri için diyetini bozdu. Yok, Monica’nın elini gülsuyu dökerek yıkadılar. Yok, Monica Türkçe’yi söktü... Sinyorina Monica, İranlı yönetmen Bahman Ghobadi’nin filmi için bir de ‘gizlice’ Türkiye’ye gelmişti. İyi ki gizlice gelmiş. Bir de reklamı yapılarak gelseydi ne olurdu acaba merak ediyorum. Merak ettiğim bir diğer şey de Monica’nın oynadığı filmin adı. Kimine göre ‘Gergedan Mevsimleri’ kimine göre ‘Gergedanın Son Şiiri’. Ortada bir gergedan olduğu muhakkak ama mevsimine göre mi takılıyor yoksa şiir mi okuyor daha belli değil. Ben şahsen öyle arada bir göstermelik değil Monica gerçekten ne yapıyor acayip merak ediyorum. Neden Ali Kırca’nın Ana Haber Bülteni’ne çıkmadı? Reina’da neden hâlâ eğlenmeye gitmedi? Bu kadın ne yiyor, ne içiyor, kaçta yatıyor, kaçta kalkıyor? Bizi böyle alıştırmadılar mı? Bugüne dek ülkemize gelen ünlülerle hep içli dışlı olmadık mı? Monica’nın ne eksiği var? Ayrıca özel hayatını da öğrenmek istiyoruz. Son olarak ‘Black Swan’ filminde izlediğimiz başarılı oyuncu eşi Vincent Cassel ne yapıyor? 7 yaşındaki diğer kızları Deva’ya kim bakıyor? Bu gereksiz gibi görünen detayların her biri bizim için çok önemli. Söylesenize lütfen! Monica n’apıyor?Sınavda kopyaAmerika’da lisansüstü eğitimi yaptığım sırada matematikte çok zorlanıyordum. Ancak master programından mezun olabilmek için matematik dersini almak zorunluydu. Kafamın içindeki şeytanlıklar aktif duruma geçti ve matematikte sınıfın en iyisi olan Filipinli bir kızla arkadaşlığımı ilerletmeye başladım. Amacım sınavda ondan kopya çekmek ve geçer not almaktı. Sınav günü geldiğinde Filipinli kız ilk sayfayı doldurup yanına koydu. Hemen kağıdı kaptım. Ama kız kızgınlık içinde suratıma baktı. Sınavı bu şekilde yakalanmadan tamamladım. Kopya çektiğim anlaşılmasın diye cevaplarda küçük değişiklikler yaptım. Sınav sonuçları açıklandığında yaptığım o değişikliklerde tesadüfen doğruyu tutturmam nedeniyle sınıfta en yüksek notu benim aldığım ortaya çıktı. Bugünün sınav günü olması sebebiyle bu yazımı yazdım. Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda tüm öğrencilere başarılar dilemek ve onlara “OGS ve KGS’den geçmiş bir nesilsiniz. Merak etmeyin YGS’den de geçersiniz” diye seslenmek istiyorum. Kolay gelsin arkadaşlar ! Yılmaz öpmüş ama...Şarkıcı Yılmaz Morgül, Amerika’da çektiği son klibinden alınan fotoğrafta güzel Rus model ile öpüşürken canı hiç çekmiyormuş gibi duruyor diyordum. Yılmaz’ın kulağına gitmiş beni aradı. ‘Aslında ben çok iyi öptüm ama RTÜK ekranda yayınlanmasına izin vermez diye montajladık’ dedi. Gördüğüm fotoğraf meğer klibin RTÜK’lenmiş halindenmiş. Bu arada Yılmaz Morgul’ün çeşitli vakıf ile hayır dernekleri yararına ücretsiz bir dolu konser verdiğini ve engellilerimiz için tekerlekli sandalye kampanyalarında aktif rol aldığını hatırlatmakta yarar var. Neden mi yarar var? Daha geçen gün ayağının biri engelli olan vatandaşımızın karşıdan karşıya geçerken ağır yürüyor diye üç insan müsveddesi tarafından bıçaklandığı haberiyle şok olduk da ondan!Tıklanma rekoruİnternette tıklanma rekoru kırmak için garip şeyler yapmak gerekiyor. Farkındaysanız iyi şeyler tıklanmıyor. Sadece bizde değil tüm dünyada durum aynı. ABD’de Rebecca Black adında şarkıcılığa hiçbir yeteneği olmayan bir kız, son derece kötü sesi ve şarkısına rağmen 30 milyon kez tıklanarak rekor kırmış. Bizde de yıllar önce ‘İnternet Mahir’ diye biri vardı. Sitesi sayesinde ilk internet magandası olarak üne kavuşmuştu. Daha sonra Hiperstar Ajdar sahneye çıktı. ‘Popstar’ yarışmasına giremedi ama ‘Nane Nane’ şarkısıyla internette tıklanma rekorları kırdı. 80 küsür yaşında ‘Türkiye’nin babaannesiyim’ diyen bir ninenin nasihatları, evlilik programı sunan ve her gün ekranda olan oyuncu Zuhal Topal"ın ‘Hint Dansı’ tıklanma rekoru kıranlardan. Benim küfürlü ‘Emlakçı Metin’ şakamın videosu olsa tıklanma rekorlarını alt üst ederdi. Aynı şaka küfürsüz olsa kimse izlemezdi. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Devamını Oku

Bıkılan çiftler

25 Mart 2011

Tolgahan Sayışman ile Serenay Sarıkaya ikinci. Berrak Tüzünataç ile Nejat İşler üçüncüymüş. Arda Turan ile Sinem Kobal ise dördüncü. İki insanı bir arada görmekten bıkmak için onları sevmememiz veya kıskanmamız gerekiyor. Yoksa bıkmayız. Tıpkı Angelina Jolie ve Brad Pitt ikilisinden bıkmadığımız gibi. Bizdeki bıkılan çiftler listesindeki ünlüler de güzel insanlar. Birbirlerine yakışıyorlar mı o ayrı hikaye... Aslında tip olarak yakışmayanı yok. Demet Akalın ile Önder Bekensir pek sempatik değil. Tolgahan ve Serenay için durum farklı. İkisi de sevimli. Demek onları birlikte görünce kıskananlar var. Berrak ile Nejat ise bıktıracak türden insanlar değil. İkisi de marjinal ve enteresan. Arda Turan bu yıl Galatasaray’ın başarısızlığından dolayı çok suçlandı. Bence o ikisi arasında Sinem’den ziyade Arda’dan bıkanlar var. Listede yer alan Engin Altan Düzyatan ile Özge Özpirinçi de kıskançlık kurbanı olmuş. Gökçe Bahadır ile Ali Sunal’ın bıktırması için gece gündüz magazin izlemek lazım. Ben ikisini bir arada görmüşsem bile hatırlamıyorum. Eser Yenerler ve Zeynep Abdullah diye bir çift yer alıyor. Onları tanımıyorum bile. Milleti bıktırmayı nasıl başardılar çok merak ediyorum. Son olarak Özgü Namal ve Başar Savur listede yer alıyor. Orada da kıskanç bir durum söz konusu. Yeni sevgili deyince... Tekrar beraberler mi değiller mi bilinmiyor ama birlikte de olsalar ayrı da kalsalar Nurgül Yeşilçay ile Mithatcan Özer’in bu listede yer almamasına şaşırdım. Bunlardan bıkanlara bir önerim var. Bakmayın kardeşim!Correct bir kadınDiva Bülent Ersoy, yani Bülent Abla ya da kısaca ‘Babla’ ömür kadın. Geçenlerde “Sabahların Sultanı Seda Sayan” ya da kısaca SSSS ile canlı yayında kapışmış. SSSS nedense Babla’yı halası sanıyor. Çünkü İbrahim Tatlıses’i ziyaret edenlerin timsah gözyaşları döktüğünü söylediği iddia edildiğinde SSSS, Babla için, "Eğer söylediyse halam değil babam da olsa özür dileyecek" şeklinde konuşmuş. Babla bunun üzerine "Ne timsah ne it ne köpek lafı etmedim. Sesini o kadar fazla yükselttin ki, yani kıyamet kopmuş gibi feryatla" diye SSSS’a sitem etmiş. Sonra da "Ben bu yorumu yapmam. Gerçeklerden sapmadığını göstermen gerekti, çünkü ben senin CORRECT BİR KADIN olduğunu gördüm" demiş. Tüm ülkenin en güvenilir ünlüsü de herhalde ‘correct’ yani ‘doğru’ bir kadındır. Türkçe konuşurken araya İngilizce lafların sokulduğu birçok örnek duydum da ‘correct bir kadın’a ilk kez tanık oluyorum. Babla İngliş takıldığına göre ‘doğru’ bulmadıklarına da ‘wrong’ diyor. Amerika’da kalmama ve konuşurken araya alışkanlıktan İngilizce laflar katan biri olarak bugüne dek hiç aklıma ‘correct bir kadın’ demek gelmedi. Dedim ya, Bablamız ömür kadın. Ya da onun anlayacağı dilde Babla “life” bir kadın. Sahadaki penisAslantepe ya da benim deyimimle Tokitepe’de oynanan ilk Galatasaray-Fenerbahçe derbisine sahaya atılan rakı şişesi damgasını vurdu. Rakı şişesi hedefini bulup milli kaleci Volkan’ın başına isabet etseydi ciddi bir hasar verebilirdi. Rakı şişesini sahaya kim atar diye düşünmeye gerek yok. Kendini bilmez sarhoşun teki. Peki bugüne kadar dünyada maçlar sırasında sahaya fırlatılan diğer cisimlere ne demeli? Barcelona taraftarı Real Madrid’e transfer olan Luis Figo’ya domuz kafası atmış. Hadi onlar Katalan. İrlanda’da kuzu budu fırlatan olmuş. Onlar da viskicidir, kafaları dumanlıdır diyelim. İtalya’da bir Inter taraftarı sahaya ‘scooter’ fırlatmış. Hadi o da hırsından scooteri gazladı elinden kaçırdı olsun. Ayakkabı, çorap, tavşan, tahta parçaları, kereviz sapı, parfüm şişesi, hepsi tamam. Ama yapay penis atanın mazereti ne? Bir futbol karşılaşmasına yapay penisle gelmek kimin aklına gelir? Bu ne biçim sapıklıktır? Girişte arama yapılırken yakalansa çıkacak rezaleti hayal edemiyorum. Görevlinin yapay penisi çıkartıp ‘Bu ne?’ diye elinde salladığını düşüne biliyor musunuz? Yapay penis fırlatıldığını görmeyen futbolcular, aralarından birinin hayati bir organını sahaya düşürdüğünü sanıp panik olabilirlerdi. Nereden tahmin edecek yapay olduğunu? Çimin üstünde penis gören bir futbolcunun ne koşası kalır ne morali. Bakalım daha neler göreceğiz maçlarda? Ne olursa olsun yapay penisi gölgede bırakacak bir obje bulacaklarını sanmıyorum.Haftanın gözlemleri3 Seksi bir Rus fotomodel ile çektiği klip fotoğraflarını gördüğünüz zaman bu dünyada Yılmaz Morgül kadar bir kadını öpmekten haz etmeyen bir erkek yoktur diyorsunuz! 3 Şarkıcı Emrah, "Dizilerden bölüm başına 70 bin lira almayı hak etmiyor muyum?" demiş. O hak ediyor etmesine de acaba biz bunu hak ediyor muyuz o ayrı konu!

Devamını Oku

Başlıklar

19 Mart 2011

Gazetelerin tiraj artırmak için başvurdukları en kolay yöntem dikkat çekici başlıklar atmak. İyi başlık bulmak ve tam yerine koyabilmek büyük maharet. Spor sayfalarındaki başlıklar ise diğerlerine göre daha çarpıcı. Bazen atılan başlıklarda kelime numaralarına baş vuruluyor. Beşiktaş’tan istifa eden Schuster için "7 Bitirdi !" bunun güzel örneği. Bazı başlıklar da şaşırtıcı. Yine Schuster’in istifasıyla ilgili "Sarı Melek Uçtu!" diye bir başlık atılmış mesela. Adamın seveni yoktu. Ne zaman melek oldu anlamadım gitti. Sansasyonel bir başlık atmak pahasına zırvalayanlar da var. Dört çeker motoruyla Bebek’te hava atan ve Deniz Akkaya’dan çocuğu olduktan sonra başka biriyle evlenen iş adamı Efe Önbilgin için atılan başlık “Bebek Kovboyu” Kovboyların ATV denilen araçlarla şehrin göbeğinde turladıklarını ilk kez duyuyorum. Başlık atmak için atanlar ve bu işi çok iyi yapanlar var. Vatan bu konuda en iyi başlıkları atan gazetelerin başında geliyor. Ya da kel alaka ama dikkat çeken bir başlıkla: “Vatan Baş Göz Ediyor.” Evlilik programı mı sandınız? Demek amacına ulaşan bir başlık oldu. Hepinize güzel başlıklı haberler dilerim.Menopoz ötelemeBilimsel çalışmalarını ABD’e sürdüren Prof. Dr Kutluk Oktay, kadınların korkulu rüyası menopozu geciktirecek yöntemi araştırıyormuş. Kıymetli doktorumuzun yeni hedefi menopozu 15 yıl ötelemek. Ben bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Kadın olmadığım ve menopozdan anlamadığım için değil. Tanrının düzenini bozmanın insan dengesini olumsuz etkileyeceğine inandığım için. Kadınlar 65 yaşında menopoza girerlerse daha kötü olur. O yaşta menopoza giren bir kadını düşündükte andropoza giriyorum. Hele bir de nasılsa vakit var diye anneanne olacak yaşta anne olmaya kalkan kadınlar olursa? Sırf çocuk doğurma olayı da değil. Menopozun 15 yıl ötelenmesi erkekleri de olumsuz etkiler. Kadınların menopoz dönemindeki siniriyle erkeklerin canına okuması işten bile değildir. Normal yaşta menopoza evet. Ötelemenin de bir haddi var canım!İstanbulificationAmerikalıların “Californication” diye bir televizyon dizileri var. X-Files dizisinin Mulder’ı David Duchovny, Los Angeles’da yaşayan sorunlu ancak sorumsuz bir yazar olan Hank Moody’i canlandırıyor. Moody karakteri, seks bağımlılığı tedavisi gördüğünü açıklayan başrol oyuncusu David Duchovny için yazılmış. Sempatik ve yakışıklı Moody’nin maceraları her sezon daha ilginç oluyor. Uzun yıllar Los Angeles’da kaldığım ve oraları bildiğim için ‘Californication’ı izlemek benim çok hoşuma gidiyor. Bizde de “İstanbulfication” diye bir dizi çekseler büyük bir keyifle izlenir. Sonuçta İstanbul, Los Angeles kadar renkli bir kent. Kafeler, barlar, restoranlar müthiş. Geçen hafta Vatan’dan sevgili dostum Güney Öztürk ve cici eşi ile Asmalımescit’te ‘La Brise’ diye bir bistroya gittik harikaydı. Neden bizde de bir İstanbulfication olmasın? David Duchovny’nin canlandırdığı Moody karakterini bizden Nejat İşler çok rahat oynar. Hadi biraz cesaret. İstanbulfication fikri bence süper.I am sorry Mr. Kelly California’da üniversiteye gittiğim yıldı. Amerikan sürücü belgesi almak için sınava girdim. Yazılıyı kolayca geçtim. Ancak araba kullanmasını bildiğimi sanmama rağmen direksiyondan iki kez çaktım. Kendimden o kadar emindim ki direksiyon sınavının yapıldığı yere kendi arabamı kullanarak gitmiştim. Beni sınavda çaktıran yetkili oraya nasıl geldiğimi sordu. Kendi arabamla deyince “Hemen git kendine doğru dürüst araba kullanmasını bilen ehliyetli birini bul yoksa buradan gidemezsin” dedi. Ona göre çok tehlikeli araba kullanıyormuşum. Bir sonraki ehliyet sınavına girdiğimde bekledikleri gibi dikkatli araba kullandım ve ehliyeti aldım. Alır almaz da eski kötü huylarıma döndüm. Bir gün Wilshire Bulvarı’nda bana göre ağır giden bir Rolls Royce’a önce arkadan korna çaldım sonra da gaz verip solladım. Direksiyondaki adam haliyle tepki verdi. Ben de ona, sağ elimi sallayarak bizdeki ayıp işareti yaptım. Bir de baktım Rolls Royce’un içindeki sürücü dünyaca ünlü aktör ve şarkıcı Gene Kelly. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. “Singing In The Rain” filmiyle bütün dünyayı şemsiyeli dansı ve şarkısıyla kendine hayran bırakmış bir sanatçıyı resmen çıldırtmıştım. Üstelik bir de hakaret etmiştim. Üç gün aynaya bakamadım. Bir süre de şemsiye kullanamadım. I am sorry Mr. Kelly! Düzeltme notu: Uçakta aşçı olur mu? diye yazdım. THY’nın 8 saatin üzerindeki seferlerinde Business Class’ta gerçekten Flying Chefsyani Uçan Aşçılar varmış. Bilginize...

Devamını Oku

Bir garip survivor

18 Mart 2011

Nisan ayında başlayacak yeni ‘Survivor’ yarışması için televizyonun dahi çocuğu Acun Ilıcalı kolları sıvadı. Bu sefer ıssız adada yaşam mücadelesi verecek olan ünlü yarışmacı adayları bir garip. En garipleri de türkücü ve internet geyiklerinin kahramanı Nihat Doğan. ‘Ne işi var o yarışmada’ diye düşünmemek mümkün değil. Ama yarışmanın yapımcısı Acun ne yaptığını biliyor. Nihat Doğan’ı seçerken izleyicinin ilgi göstereceğini hesaplamıştır. Manken ve şarkıcı Ebru Destan’ın da yarışmacı olması tuhaf. Herhalde ona “5 yıldızlı otelde kalacaksın, her türlü konfor olacak merak etme” dediler. Ayrıca bakım ve hijyen de onun için önemlidir. Baksanıza şimdiden tırnaklarına kalıcı oje sürdürmüş. Tuhaf yarışmacıların bir tanesi de çılgın modacı olarak tanınan marjinal tipli Zeynep Tunuslu. Zeynep Hanım, 12 Mart döneminin eski Hava Kuvvetleri Komutanı’nın Genel Sekreteteri’nin kızı. Diğer bir garip yarışmacı manken Özge Ulusoy. Çeşme’deki düğünü ailesi tarafından basılınca evlilikten çark edip jet hızıyla boşandıktan sonra yine aynı adamla birlikte olan ve sonunda ayrılan yani sizin anlayacağınız ne yaptığını pek bilmeyen manken. Dansçı ve şarkıcı Asena ‘garip’ değil. Bence yakışır. Derya Büyükuncu ve Pascal Nouma sporcu adamlar. Yarışmacı olarak sırıtmıyorlar. Ancak Acun’un onları dans yarışmasının hemen ardından başka adam yokmuş gibi Survivor’a katmasının esprisini anlayamadım. Ama ben bu işlerden ne anlarım? Anlasaydım zaten kendim televizyonda olurdum. Anladığım bir şey var, o da rahmetli sanatçı Yıldırım Gürses"in ‘Bir Garip Yolcuyum’ isimli efsane şarkısı bu yarışma için ‘Bir Garip Survivor’cıyım’ olmuş. Hepsine başarılar.Sex and the Ayşe Amerikan televizyonlarının efsane ‘Sex And The City’ dizisi ve filmlerinde4 olgun hanımın seks hayatlarına tanık olduk. Dizi ve film kadınların çok hoşuna gitti. Onları kadınlıklarını doya doya yaşayabilecekleri bir fantezi dünyasına taşıdı. Biz erkekler de ‘Sex And The City’ serisini meraktan ve kadınların bu diziden neden hoşlandıklarını anlamak için izledik. Ama ‘Sex And The City’ furyası bitti. Sex And The City yerine yeni bir dizi başlasın. Adı da ‘Sex And The Ayşe’ olsun. İki tane Ayşe’miz hazır. Biri ‘’Haz aldığım anlardan biri, iç çamaşırı koleksiyonumu elden geçirip onları şampuanla yıkamak ve havlular arasında kurutarak gelecek maceralara hazır olmalarını sağlamak’’ diyen gazeteci Ayşe Arman. Diğeri de “Seks hayatım yok! Yani bu aralar yok... Olması için de çabam yok. İstesen ondan kolay şey yok ama beynimi ele geçiremeyecek bir adamla sevişemem artık’’ diyen gazeteci ve popçu Ayşe Özyılmazel. İki tane daha onlar kadar açık konuşan cesur Ayşe bulabilirsek bizim kadro tamam.Kaya gibi adamÜnlü starlarımızdan Hülya Avşar’ın eski eşi Kaya Çilingiroğlu’nun duruşunu ve hayat felsefesini çok beğeniyorum. Kaya gibi bir adam Kaya. Neden mi? Çünkü eski ve yeni eşinin görüşmesi Kaya’nın hoşuna gitmezmiş. “Biri eski, biri yeni eşim. Dost olmaları mümkün değil” demiş. Nihayet normal biri çıktı. Eskisiyle yenisinin birlikte ne işi var? Bitmiş olan bir evlilik, yürüyen bir evliliğe katkı yapmaz. Ben Kaya’nın yerinde olsam o ikisini çocuklar varken bile bir araya getirmem. Ama Kaya zaten ne yaptığını bilen bir adam. Eminim huzurunu bozmamak için her türlü önlemi almıştır. Yeni nesil boşanmış eşler, eski eşlerinin yeni partnerleriyle dost olabiliyor. Dışarıya karşı ne kadar medeni görünselerde aslında o işler göründüğü gibi olmuyor.Meleğim olur musun? Hafta içi yayınlanan ‘BACK UP MORNING SHOW’ isimli programımda bana eşlik edecek melekler arıyorum. Meleklerin, içinin ve dışının güzel olmasını, başkaları hakkında kötü konuşmamasını, karşıt fikirlere saygı duymasını, sesinin etkileyici, kendisinin ve konuşmasının büyüleyici olmasını istiyorum. Melekler için başvuru adresimiz,melegimolurmusun@cemceminay.com Fotoğrafınızı, sizi tanıyabilmemiz için gereken bilgileri ve neden Cem Ceminay’ın meleği olmak istediğinizi yazıp gönderin.

Devamını Oku

Hollywood yıldızlarını Türk toplumuna kazandıralım

12 Mart 2011

Dünyaca ünlü Hollywood yıldızı aktör Kevin Bacon, “Acı Hatıralar’’ isimli bir yerli dizinin iki bölümünde oynayacakmış. Amerikalı Kevin, bizim dizide bir Fransız ajanı canlandıracakmış. Senaristlerimize hayranım. Amerikalıyı alıp Fransız gibi rol kestiriyorlar. Herhalde Amerikalı ajanlardan baygınlık geldi ilginç olsun diye, gerçeği yansıtmayan Fransız ajan karakteri yaratmışlar. Amaç dikkat çekmekse tipik Amerikalı Kevin’ı Ugandalı yapsalar daha ilginç olurdu. Teninin rengiyle hemen dikkat çekerdi. Önemli olan Hollywood starlarının bizim dizilerde rol alması. Sharon Stone’un ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinde Polat Alemdar ile öpüşmesi hatırlarsanız olay olmuştu. Şimdi yenilere bakalım. Charlie Sheen mesala işsiz. Dizisinden kovuldu. Onu alıp yerli bir dizide Hintli bir fakir yapabiliriz. Kafa durumu da müsait. Hemen kabul eder. Ünlü Hollywood yıldızı sansasyonların prensesi Lindsay Lohan da müsait. Bir mağazadan mücevher yürütürken kameralara yakalanmış. Amerika’da artık bir süre iş bulması zor. Onu da alıp Yeni Zelanda’dan gelen deprem mağduru bir turist yapabiliriz. Rahmetli Sadri Alışık’ın "Turist Ömer"i gibi. "Turist Lindsay" olur... Çok tutulan ‘24’ dizisinin kahramanı Keifer Sutherland da boşta. Onu da getirip ‘42’ adında iki günü bir türlü tamamlanamayan bir aksiyon dizisinde oynatalım. Hollywood damgalı starlar bitmez. Çoğu da Amerika’da vergi ödemeden para kazanmaya bayılır. Bakın en namlısı George Clooney bile her fırsatta dışardaki reklam filmlerinde oynuyor. Paris Hilton’u köylü kızı Hatice yapabiliriz. Kim Kardashian’ı da ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinde Halit Ergenç’in oynadığı karakteri baştan çıkarmak isteyen İranlı bir güzel. Sarayın altını üstüne getirir vallahi. Bizden Hollywood’a giden olmadı. Bari onları buraya getirerek teselli bulalım. Ne dersiniz? Nasılsa para bol. Bölüm başı birkaç milyon doların ne önemi var?THY-KobeLos Angeles Lakers’ın lideri Kobe Bryant’ın THY reklamını gördünüz mü? Kobe, uçakta kendisine hizmet eden aşçıyla iddialaşıyor. Kobe mutfağa girip yemek pişirmesini, THY aşçısı da basketbol oynamayı deniyor. Sonunda ikisi de pişman olup esas yaptıkları işe dönüyor. Bu reklam filmini kim hayal etti merak ediyorum. Ben bugüne dek hiç kabinin içinde bir aşçı görmedim. Görsem panik olurum zaten. "Hostes buysa pilot acaba ne" diye. Diyelim ki espri yapmaya çalıştılar, ama gerçekçilik yok olmuş. Ben İstanbul’dan Los Angeles’a direkt uçana kadar THY’nin oraya sefer koyduğuna inanmayacağım. Uçarsam da bu sefer aşçı çıkıp yemek getirmezse THY mi değil mi anlamayacağım. Bilmem anlatabiliyor muyum? "Capital Radio" geri döndüRadyo N101 artık Capital Radio oldu. Ankara’nın en popüler radyosu Capital Radio şimdi 101 frekansında ve Marmara Bölgesi’nden yayın yapıyor. Back Up Morning Show, hafta içi her sabah 07.00-10.00 arası yine tüm hızıyla devam ediyor. Yeni radyomuzun özelliği yabancı müzik ağırlıklı olması. 80 ve 90’lı yılların unutulmaz klasikleriyle günümüzün en sevilen parçalarını harmanladık. Geçen hafta Capital Radio"nun açılış Haddaway, Dr Alban, C.C.Music Factory ve Blackbox sahne aldı. Müthiş bir gece oldu. Bu arada Back Up Morning Show"da Saffet Emre Tonguç "Dünya Turu" köşesine başladı. Özlem Denizmen ile "Para Durumu", gizemli Şiir Adam’dan mükemmel şiirler ve yeni telefon şakaları programımızı süsleyen diğer bölümler. Ayrıca yeni radyo partnerimi bir yarışma ile seçiyorum. Yarışmanın adı "Meleğim olur musunuz?" Doğuş Yayın Gurubu bünyesindeki değerli markalardan biri olan Capital Radio"yu Genel Müdürümüz Atilla Şen ile yeniden hayata geçirdik. Yakında, başta Ankara ve İzmir olmak üzere diğer illerde de yayına geçmeyi hedefliyoruz. Türkiye"nin dörtte üçü...Trabzonspor Başkanı Sadri Şener Türkiye’nin dörtte üçünün Trabzonspor’un şampiyon olmasını istediğine inanıyor. Bu ne kadar doğru bilemem ama Türkiye’nin dörtte üçü dendiği zaman nelerin doğru olduğunu tahmin edebiliyorum.Örneğin Türkiye’nin dörtte üçü karnını ekmekle doyuruyor. Bu sebepten, dünyanın en fazla ekmek tüketen ülkesiyiz. Ayrıca Türkiye’nin dörtte üçü son yapılan zamlardan sonra arabasına benzin alırken iki kere düşünüyor. Çünkü biz (Maşallah!) dünyanın en pahalı benzini olan ülke ünvanını kimseye kaptırmıyoruz. Türkiye’nin dörtte üçü Avrupa Birliği"ne girmiş vaziyette. Geri kalan dörtte biri zaten girmek istemiyor. Türkiye’nin dörtte üçü araba kullanmasını bilmiyor, direksiyon başına geçince canavarlaşıyor ve kural tanımıyor. Geri kalan dörtte biri de trafiğe çıkmadan önce hayatta kalabilmek için dua ediyor. Türkiye’nin dörtte üçü televizyonda hep aynı şeyleri izliyor. Geri kalan dörtte biri uzaktan kumandayı kapmak ve kanalları zaplamak için için savaşıyor. Türkiye’nin dörtte üçü evli, mutsuz ve çocuklu. Geri kalan dörtte biri kendisine televizyon programlarından eş arıyor. Türkiye’nin dörtte üçü okula gidenlerin çektikleri sıkıntı ve karşılaştıkları zorluklara üzülüyor. Geri kalan dörtte birinin habire sınava girmekten gıkı çıkmıyor. Türkiye’nin dörtte üçü küfür etmeyi ve kendisine dokunmadığı sürece küfür duymayı seviyor. Geri kalan dörte biri de sürekli küfür yiyor. Star TV’nin sokak röportajlarına bakılırsa Türkiye’nin dörtte üçü ne İstiklal Marşı"nı ne de Kıbrıs’ın nerede olduğunu biliyor. Geri kalan dörtte biri de prensip olarak televizyona çıkıp röportaj vermesini sevmiyor. Türkiye’nin dörtte üçü spora olan ilgisinden değil maçlara stres atmak için gidiyor. Geri kalan dörtte birinin maddi açıdan yerinden kıpırdayacak hali yok. Türkiye’nin dörtte üçü şüpheci, tedirgin ve gergin. Geri kalan ne yapıyor onu da Allah bilir!

Devamını Oku

Sasha İstanbul"da

11 Mart 2011

Turneye çıktığında İstanbul’a uğradı. Geçen hafta bir gece kulübünde DJ’lik yaptı. Kulüp yönetimi ellerinde biletleri olduğu halde damsız olanları kapıdan çevirmiş. Neden? Bizim erkeklerimiz o kadar tehlikeli mi? Porno filmlerde oynuyor diye DJ’lik yaparken kadının üstüne mi saldıracaklar? İstanbullu delikanlılarımız hiç mi kadın görmedi? Madem sakıncalı gördüler o zaman neden damsız erkeklere bilet satışı yaptılar? Sasha’nın "Aman yanlarında kadın olmayan erkekleri sakın içeri almayın" dediğini hiç sanmam. Kadın bunları çoktan aşmış. Genç yaşında görmediği, yapmadığı şey kalmamış. Ama ne yazık ki Sasha Grey’i getirecek kadar açık zihniyette olanlar daha hiçbir şeyi aşamamış!Kadınlar ve erkeklerAşık olan bir adam evlenene kadar "eksik" bir adamdır. Evlendikten sonra ona tam “işi bitmiş” bir adam denir. Zsa Zsa Gabor Lisedeyken feminist olmak istemiştim ama erkek arkadaşım izin vermemişti! Denise MunroErkekler çok şanslı. Bıyık bırakabiliyorlar. Ne güzel. Keşke ben de bırakabilsem. Tam yüzünün ortasında küçük bir evcil hayvan besliyormuş gibi duruyorsun!Anita WiseÇoğu erkek kadınların göğüsleri ne kadar büyük olursa zekalarının o kadar düşük olacağına inanıyor. Aslında tam tersi. Kadınların göğüsleri büyüdükçe karşılarındaki erkeklerin zekası küçülüyor.Anita Wise Kadınların medyumluğu erkeklerden çok daha üstün. Örneğin birlikte oldukları erkeğin seks yapıp yapmayacağına onlar karar veriyor!Paul RodriguezBeyler dikkat. Kadınlarla mutfakta asla tartışmayın. Çünkü onlar mutfakta her şeyin yerini bilirler, siz bilmezsiniz! Diane Amos n Annem erkekleri linolyum kaplı bir zemine benzetirdi. "İyi döşersen 30 yıl üstünde yürüyebilirsin" derdi!Brett ButlerErkekler haritaları kadınlardan iyi okur. Çünkü ancak bir erkeğin aklı 1 santimin 100 kilometreye eşit olduğunu kafasında hayal edebilir!Roseanna BarrErkeklerin hepsi yalancıdır. Ben cebir yalancısıyım. İki iyi yalanımdan biri pozitif çıkarabilir.Tim Allen Sil gitsinİki sevgilinin birbirlerine dair kötü anılarını hafızalarından sildirdiği ‘Sil Baştan’ (Eternal Sunshine of the Spotless Mind) filmi gerçek oluyormuş. Bilim adamları beyinde bulunan bir molekülün miktarını değiştirerek hafızanın hem silinebileceğini hem de güçlendirilebileceğini müjdelemiş. Artık hatırlamak istemediğimiz olay ve kişileri beynimizden silip atabileceğiz. Unutmak istediğiniz sadece eski bir sevgiliyi değil, tatsız biten bir evliliği, nefret ettiğiniz eski işinizi ve patronunuzu, sizi dolandıran eski ortağınızı, arkanızdan dolap çeviren ve yüzünü bile görmek istemediğiniz bir dost müsveddesini artık hafızanızdan yok edebileceksiniz. Aklınızda sadece güzel anılar kalacak. Dünya pespembe olacak. Ne dersiniz? Bence iyi bir fikir değil. İnsan hayatta yaptığı hatalardan ders alır. Kötü anılar bize bir daha aynı hatayı yapmamayı öğretir. Deneyim kazandırır. Onları silip yeni baştan aynılarını veya daha beterlerini yaşamak bana pek cazip gelmiyor. Sil gitsin diyeceğimize kötü anıları kulağımıza küpe yapalım ve tekrarlamamaya çalışalım. Ya da yaşımız ne olursa olsun önemli kararlar vermeden önce mutlaka bizi en iyi bilen ve tanıyan biricik annemizin sözünü dinleyelim. Ne dersiniz?Tele-ziyetTelefonlar dinleniyor korkusu canım Türkiyem’de bir ‘Telekulak Paranoyası’ başlatmış vaziyette. Herkes telefonunun dinlendiğini sanıyor. Öyle bir durum olsa ülke nüfusunun yarısının dinlemede olması lazım. Öteki yarısı konuşuyor ya! Biz normalde karşımızda konuşan insanları dinlemiyoruz. Bizim halk telefonda uzun uzun konuşmasını seviyor. Ne kadar çok konuşurlarsa kendilerini o kadar önemli bir şahsiyet olarak görüyor olmalılar. Yoksa her fırsatta ahizeyi kulağa dayayıp dünya sorunlarını çözüyormuş gibi saatlerce laga luga yapmak kolay iş değil. Ben şayet gerçekten böyle birileri varsa telekulakçılara acıyorum. İki kelimeden bir anlam çıkarmak için çuval dolusu saçmalık dinliyorlar. Çarli"nin melekleriSeks, alkol ve uyuşturucu bağımlısı ünlü Hollywood yıldızı Charlie Sheen, (Çarli) iyi değil. Kafası bir hayli bulanık. Yaptıklarını hatırlamıyor veya kabul etmiyor. Geçenlerde CNN INT’de kadınlara asla şiddet uygulamadığını söyledi. Skandal kralı Çarli "Kadınlar sevilmek için yaratılmıştır. Dövülmek için değil. Ben hiçbir zaman bir kadına el kaldırmadım. Sadece bir keresinde üstüme saldıran bir kadını tuttum" diye. Tüm dünyanın huzurunda yalan söyledi. Çarli, bölüm başı 1.2 dolar aldığı dizisi iptal olunca iyice sapıttı. İki pornocuyla yaşamaya başlayınca ikizlerinin elinden alındığı haberi çıktı. Çarli, meleklerini bulmuş ama içindeki şeytanı çıkaramıyor!

Devamını Oku

Tek ayak havada

5 Mart 2011

Dünya güzelimiz Azra Akın’ın bir GSM firması için çektirdiği reklam fotoğrafında tek ayağı havada. Bu pozu daha önce de gördük. Azra Hanım gibi uzun, ince ve mevzun bacaklı kadınlar tek ayaklarını havaya kaldırarak poz vermeyi seviyor. Hele bel ince vücut da güzel olunca bu kadınlara bakmaya doyum olmuyor. Bu kadınlarda tek ayağı (genelde sağ) havaya kaldırmayı tetikleyen acaba nedir? Hiç düşündünüz mü? Benim işim gücüm olmadığı için düşündüm. Bence ayağını havaya kaldıran kadın kendini daha flörtöz ve seksi hissediyor. Göze hoş gelen bir poz verdiğine inanıyor ve bu inanç onun kendine olan güvenini pekiştiriyor. Azra Hanım kırmızı giysileri ve ayakkabılarıyla çok sade ancak çarpıcı bir güzellik sergiliyor. Kalçasını dışarı doğru çıkartması uzun saçlarını arkaya doğru salması ve elini ince beline koyması verdiği pozun cazibesini tamamlıyor. Kısa boylu ve kalın bacaklı bir kadının böyle bir poz vermesi imkansız. Komik olur. Erkekler için de tek ayak havada poz vermek söz konusu değil. Onlar daha da komik olur. Tek ayak havada çok feminen bir duruş. Azra Hanım gibi güzel poz veren ve güleryüzlü bir hanım olunca tek ayak havada mutlu ve kendisiyle barışık bir kadının imajını veriyor. Suratı asık bir kadının tek ayağını havaya kaldırması kadar gereksiz birşey olamaz herhalde. Reklam kampanyasında Azra Akın için en çekici kız diyorlar. Tek ayak havada olunca aynı zamanda en havalı kız da olmuş.Popo estetiğiSosyetik kadınlar için son zamanlarda en gözde estetik operasyon Kim Kardashian poposu yaptırmakmış. Kim Kardashian İran asıllı Ermeni Amerikalı bir güzel. Yüzü çok seksi. Göğüsler silikonlu. Kalçalar muazzam. Hatta Kim için safi yüz, meme ve kalça denebilir. Bacak boyu çok kısa. İnce de bir beli var. Durum böyle olunca Kim’in kalçaları ve poposu kendisinden daha meşhur oldu. Kim de her fırsatta bunları sergilemekten çekinmiyor. En son doğum günü partisinde amuda kalkmış vaziyette pipette fıçıdan bira içiyordu. Bizim sosyetikleri anlamakta zorluk çekiyorum. Moda diye kendilerini paralıyor. Kim’in kalçası güzel olmasına güzel ama kendisi de güzel. Her kadına o kadar geniş bir basen yakışmaz. Hatta daha düne kadar baseni geniş kadınlar popolarını küçültmek için bıçak altına yatıyorlardı. Kim diye hiçbir yeteneği olmayan bir reality şov yıldızı. Şimdi bütün kadınlar onlar gibi kalça ve popo istiyor. Baby or no babyÜnlü şarkıcı ve sunucu Gülben Ergen ile kocası Mustafa Erdoğan’ın aralarının limoni olduğu söyleniyordu. Ayrılıyorlar, boşanıyorlar derken bunlar bir şekilde devam ettiler. Ancak ünlü çiftin evliliği bu kez bir kriz ile karı karşıya kaldı. İddiaya göre Mustafa Erdoğan dans gurubundaki bir dansçısıyla yasak aşk yaşamış ve onan bir de bebek sahibi olmuş. Mustafa Bey bu iddiaları yalanlamış. Gülben Hanım da Twitter’da bu konuda "Bir fikrim yok. NOKTA!" diye yazmış. Bundan da anlaşılıyor ki Gülben Hanım’ın haklı olarak sinirleri biraz gergin. Kocasının bir başka kadından olma çocuğunu nerden bilecek? Bilse de söyler mi? İddia doğru olmasa bile Gülben Hanım’dan bildiğimiz 3 çocuğu var. Olayın aslı yakında ortaya çıkar. Ok yaydan fırladı artık. Bebek var mı yok mu Gülben Hanım ile birlikte öğreneceğiz. Ünlü İngiliz şair ve yazar Wiliam Shakespear’in efsane olmuş lafı "To Be Or Not To Be" gibi Mustafa Erdoğan’ın şu andaki durumu da ‘Baby Or No Baby’.Erbakan"ın cenazesiRahmetli Necmettin Erbakan’ın cenaze töreni devlet büyüklerini korumakla görevli olanların açısından dehşet vericiydi. Bir milyon kişinin arasında Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan’ı korumak ya da korumaya çalışmak eminim onlar için kabus gibi olmuştur. Başbakan’a kazayla veya kasıtlı olarak çarpan el tartışıldı. Türk insanı vefat eden kişiye karşı duygusaldır ve saygılıdır. Cenaze törenine gitmek de son görevi yerine getirmek olarak kabul edilir. Bütün bunlara diyeceğim bir şey yok. Keşke tüm dünya insanları bizim kadar ince düşünceli ve hatırşınas olsa. O zaman dünyamız çok daha güzel bir yer olurdu. Sayın Erbakan’ın cenaze töreninde devlet büyüklerimizi korumaları değil Allah korudu. Yoksa kaosa varan o kalabalığın içinde çok üzücü ve telafisi mümkün olmayan bir olay çıkabilirdi. Cumhurbaşkanı Gül ve özellikle halk içinde dolaşmasını ve halkıyla birebir temas etmesini seven Başbakan Erdoğan’ı gözümüz gibi korumamız gerekiyor. Kötü niyetlilere fırsat vermeden halkla bütünleşsinler. Sayın Erbakan’a Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. Hepimize de büyük geçmiş olsun.

Devamını Oku