CiHande

3 Haziran 2011

Hollywood’un ünlü oyuncuları Brad Pitt ile Angelina Jolie ikilisine ‘Brangelina’ derler. Tıpkı bir zamanlar oyuncu Ben Affleck ile büyük aşk yaşadığı şarkıcı Jennifer Lopez’e ‘Bennifer’ dedikleri gibi...Tek bir kelimede ikisini birden anımsıyorsunuz. İşte buradan yola çıkarak ben de ünlü tiyatrocu Cihan Ünal ile güzel oyuncu Hande Ataizi ikilisine ‘Cihande’ ismini uygun gördüm. Gerçi diğerleri gibi aralarında bir aşk ilişkisi yok ama sürekli olarak birlikte anılmaya başladılar. Cüretkar sevişme sahneleriyle dolu olan ‘Özel Hayatlar’ adlı oyun Cihan Bey ile Hande Hanım’ın özel hayatına girmiş durumda... Hande Ataizi’nin Cihan Ünal’ı sevişme sahnelerinde ileri gittiği için uyardığı ve Cihan Ünal’ın da ‘Ben sağlıklı bir erkeğim’ diye yanıt verdiği iddia edildi. 101 FM Capital Radio’da hafta içi her sabah yayınlanan Back-Up Morning Show’da ‘Özel Hayatlar’ oyununu sahneleyen tiyatronun sahibi Gencay Gürün ile bu konuyu konuştuk. Gencay Hanım söz konusu oyunun da Genel Sanat Yönetmeni. Gencay Hanım olaydan son derece rahatsız. Tüm ekibi mağdur durumda kalmış. Satılan biletleri geri almışlar. Gencay Hanım, oyun sırasındaki taciz iddialarının asılsız olduğunu ve Cihan Ünal’ın hayatında gördüğü en profesyonel tiyatroculardan biri olduğunu söyledi. Ayrıca Hande Ataizi’nin de bu oyun sayesinde ismini yeniden gündeme taşıdığını ve bu sayede televizyonda iyi para aldığı bir program yapmaya başladığından bahsetti. Yani işin nedeni ekonomik. Tiyatroda para yok. Televizyonda var. Ben kendisine inandım. Aslında Hande’nin yerinde kim olsa tiyatro yapmak angarya gibi gelir. Biricik arkadaşım Nilgün Belgün hariç... Nilgün tiyatroda oynayabilmek için ‘Yabancı Damat’ isimli popüler TV dizisini bırakmıştı. Ama herkes Nilgün gibi olamaz. Cihan Ünal’ın birdenbire aklına esip sevişme sahnelerinde taşkınlık yaptığını sanmam. Sağlıklı bir erkek lafı normal bir adam olduğu şeklinde yorumlanmalı. Cihan Bey ayrıca dedikoduların Hande Hanım tarafından çıkarıldığına inanmadığını açıkladı. Kaynağını bulursa dava açacakmış. Bir süre önce ödül alamadığı için hayal kırıklığına uğrayan Hande Ataizi bu olayı tatlıya bağlamalı. Kendisini hiçbir yerde taciz ettirmeyecek kadar özgüveni olan bir kadın böyle dandik nedenlerle başarılı olduğu bir oyundan ayrılmamalı. Ben ‘Cihande’yi geri istiyorum. Alaturka ada turuBu yaz 4 yıldızlı cruise gemisiyle vizesiz haftalık Yunan adaları turu düzenliyorlar. Mikonos, Santorini ve Rodos’a gemiyle gidebilmek denizi sevenler için büyük şans... Geçtiğimiz yıllarda bunu bizim gemilerle denemişlerdi. Ancak gemilerimizde yeterince konfor olmayınca başarılı olamadılar. Ben de Samsun gemisiyle 3 günlük bir Mikonos ve Santorini turuna katılmıştım. Tur biraz alaturka geçmişti. Tura katılanlar devamlı Türk müziği dinlediler ve göbek attılar. Böyle olunca Yunan adalarına mı gidiyorsunuz, yoksa Heybeliada’ya mı pek anlayamıyorsunuz. Yunan müziği ve sirtaki beklerken İbrahim Tatlıses parçaları ve göbek havalarıyla turu geçirdik. Bizim Türkler nereye gitseler kendi dillerinden bir şey istiyorlar. Yoksa Yunan Adaları’na gidecek bir cruise gemisinde Seda Sayan ile Serdar Ortaç konserlerinin ne işi var? Onları çok mu özlediler de gemide görmek istiyorlar? Bence ‘Seda Sayan ile Yunan adalarına gittik’ demeyi seviyor bizimkiler... Savulun Yunanlılar! Vizesiz Türkler güle oynaya, göbek atarak geliyor!GaysporEşcinsel olduğu ortaya çıkınca görevine son verildiğini öne süren hakem Halil İbrahim Dinçdağ, “İş hayatımı bitirdiler. Ben 2 yıldır çalışamıyorum. Araştırıp bütün eşcinsel futbolcu ve hakemlerin işlerine son verilsin. Hepsini isim isim biliyorum” şeklinde çarpıcı bir açıklama yapmış. Federasyon aleyhine açtığı davada konuşan Halil İbrahim Bey yerden göğe haklı. Eşcinsel olduğu için birini işten atmak kabul edilemez. İnsanların cinsel tercihleri kendilerini bağlar. Halil İbrahim Bey görevini layıkıyla yapıyorsa onu cinsel tercihinden dolayı dışlamak yüz karası bir olay. Bir insanı rengi, dili, dini veya cinsel tercihi yüzünden diğerlerinden ayırmak çağ dışı bir davranış. Halil İbrahim Bey 14 yıldır yaptığı mesleği yapamıyor ve 2 yıldır iş bulamıyor. Neymiş efendim gay’miş! Ne yapalım yani? Suç mu? Ayıp mı? Düdüğünü farklı mı çalıyordu? Futbolculara kur mu yapıyordu? Bir insanın hayatını elinde olmayan nedenlerden dolayı berbat etmek günah değil mi? Halil İbrahim Bey hiç durmasın, hemen bildiği isimleri açıklasın. Bakalım hangi hakemler ve futbolcular eşcinsel? Belki aralarında sevilen isimler vardır da toplum olarak eşcinsellere daha anlayışlı bir gözle bakmaya başlarız. Hatta eşcinsel futbolculardan kurulu “Gayspor” diye bir takım kursunlar. Gay olduklarını açıklasınlar ve sahaya çıkıp toplarını oynasınlar. O zaman ‘öcü’ olmadıklarını kanıtlarlar. Hayatını ne kadar cinsel tercihini gizleyerek, korku içinde yaşayabilirsin ki!

Devamını Oku

Hande’nin fendi Cihan’ı yendi

28 Mayıs 2011

Nedir bu tiyatronun duayenlerinin kadın meslektaşlarından çektikleri? Önce Can Gürzap, Nurseli İdiz’den yakındı. Şimdi de Cihan Ünal, Hande Ataizi’den. İkisi de aynı nedenden dolayı. Söz verildiği halde sahneye çıkmamalarından... Nurseli Hanım’ın alkol sorunu yüzünden sahneye çıkmadığı iddia edilmişti. Hande’nin ise ne sorunu olduğu belli değil. "Özel Hayatlar" oyununda Cihan Ünal ile sahneyi paylaşan Hande Hanım, iddialara göre Kıbrıs’ta kanserli hastalar yararına sergilenecek gösterime mazeret beyan etmeden çıkmamış. Cihan Bey de haklı olarak çıldırmış. “Kıbrıs oyunu öncesi aradık, ‘Sorun var mı’ diye, ‘Yok, geliyorum’ dedi. Sonra gelemeyeceğini söylemiş. Aradım. Telefonlarıma çıkmadı. Mesaj attım cevap vermedi. Ama aynı tarihte Kıbrıs’ta eğlenmiş. Sanat hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım. Herkes layık olduğu yerde yaşar’ demiş... Hande Ataizi’nin kanserli hastalar yararına oynanacak bir oyuna çıkmayıp da aynı yere gidip eğlendiğini sanmıyorum. Hande Ataizi şımarık ve kaprisli olabilir. Ama kötü kalpli olduğuna kimse beni inandıramaz. Olay Cihan Bey’i ne kadar üzmüş ve zor durumda bırakmış olursa olsun, böyle olmamalıydı. "Hande’nin fendi Cihan’ı yendi" diyelim ve önümüzdeki oyunlara bakalım. Tiyatromuzun durumu meydanda. Sanatçılar arasında tatsızlıklara yer verecek lüksü yok. Birlik, beraberlik ve barış dilerim.D-GYM ve değişimMaslak’taki Doğuş Power Center’in içinde D-GYM diye muhteşem bir spor salonu var. Aslında D-GYM’e spor salonu demek haksızlık olur. Orası tam bir yaşam merkezi. Yaşantınıza spor ve doğru beslenme ile sağlık getirecek bir yer. Herşeyden önce D-GYM’in içi tertemiz. Özel havalandırma sistemi sayesinde genelde spor salonlarında önlenilemez olan pis kokulara mükemmel bir çözüm bulmuşlar. Spor yaparken kendinizi rahat ve ferah hissediyorsunuz. Aletler en son model. Yok yok diyebilirim. Üyeler son derece kaliteli insanlar. Soyunma odaları tertemiz. Havlular, bornozlar, duşlar mis gibi. Sauna ve buhar odası ve Türk hamamı 5 yıldızlı otelleri kıskandıracak düzeyde. D-GYM’de sağlıklı ve doğru beslenmenize yardımcı olan York testini yaptırabiliyorsunuz. Kafesinde spor öncesi ve sonrası lezzetli yemek ve içecek seçenekleri bulabiliyorsunuz. D-GYM’deki personal trainer denilen hocalar çok iyi. Değişimdeki başarıda başta Genel Müdür Seçkin Aydın olmak üzere tüm çalışanların payı var. Ben artık sürekli gidiyorum. Hem spor yapıyorum hem de her defasında vücudumu yenileyen harika bir masaj. Daha önce bir spor salonunu görmediyseniz D-GYM farkını anlayamazsınız. Hepsi aynı sanırsınız. Ama değil. Daha önce birçok spor salonu gördüm.Hiçbiri D-GYM’e benzemiyor. Değişimi D-GYM’de yaşıyorum.Yok böyle YÖK!YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan, Gaziantep Üniversitesi’ndeki “17. Bahar Şenlikleri” kapsamında katıldığı bir sergide gördüğü kadın vücudunu andıran kil vazoyu ilginç ama müstehcen bulduğunu söylemiş. İşin garibi bana göre vazo ne ilginç, ne de müstehcen. İşin yine bana göre daha da garibi YÖK Başkanlığı’na yükselmiş, okumuş, yazmış profesör ünvanlı birinin iki kolu olan ince bir objeyi ‘müstehcen’ bulması. 40 yıl baksam müstehcenlikle yakından veya uzaktan bir ilgisi olduğu aklımın ucundan geçmez. Ama YÖK Başkanı bir görüşte vazoya ‘müstehcen’ deyivermiş. Acaba vazoya baktığında benim göremediğim neyi gördü? Üniversite bitirdim. Lisans üstü eğitim aldım. Master (MS) derecem var. Okumuş takımından sayılırım. Ne yalan söyleyeyim, bu olayı duyduktan sonra bunca yıl boşuna okumuş olduğuma karar verdim. Görünen o ki, ben daha neyin müstehcen olarak algılanması gerektiğini bile öğrenememişim. Koskoca YÖK Başkanı benim sade ve kıvrımlı bulduğum bir vazoya müstehcen damgası vuruyorsa herhalde bir bildiği vardır. Bence bundan sonra okullara yeni bir ders koysunlar. Öğrenci kardeşlerime neyin müstehcen olduğunu öğretsinler ki onlar da mezuniyetlerinden sonra benim gibi cahil kalmasın. Yok böyle YÖK yani!

Devamını Oku

Metrene göre konuş!

27 Mayıs 2011

Oyuncu ve assolist Hülya Avşar ömür kadın. Habire bir şeyler yumurtluyor. Hülya Hanım, son olarak Kral TV ödül töreninde kızdığı Megastar Tarkan için ‘Bir metrelik adam’ demiş. Tarkan bir metrelikse Hülya Hanım’ın kendisi de yarım metrelik kadın sayılır; ama önemli değil. Buluş güzel. Hülya Avşar’da bir boy kompleksi olduğunu da hiç sanmıyorum. Ufak tefek de olsa cilveli, işveli güzel bir kadın. Oysa erkekler için durum aynı değil. Kısa ve orta boylu erkeklerde mutlaka bir boy takıntısı oluyor. Kendimden biliyorum. Benden uzun boylu olan hemcinslerimin yanında ayak parmaklarımın ucuna basıp boyumu uzatmak istiyorum. Saçlarım kabarık olursa kendimi daha uzun boylu hissediyorum. Benden uzun kadınlara ise hiç tahammülüm yok. Boy kompleksinin kadınlarda pek görülmemesinin nedeni, onların kendilerinden daha uzun olan erkeklerle birlikte olmaya alışmaları. Erkek uzun kadın ondan kısa. Dünyada bu durum geçerli. Tersi kanıksanıyor. Onun için Hülya Avşar, Tarkan’ı hassas bir noktadan vurmuş. Türk kadınının boy takıntısı ise nedense sadece Rus kadınlarını gördüklerine ortaya çıkıyor. Rus kadınlarında sırf bacak boyunun 1 metre, yani Tarkan kadar olduğu düşünürseniz haksız sayılmazlar. Şaka bir yana Hülya Avşar’ın bir süre önce şutlanarak ayrıldığı iş adamı sevgilisi Saadettin Saran bayağı uzun boylu bir adam. 3 yıl kadar onunla beraber olduktan sonra Hülya Hanım’ın boy kavramı değişmiş olabilir. Yani iki metrelik Saadettin Saran’dan sonra Megastar Tarkan’ı bir metrelik adam olarak görmesi normaldir. Bu arada farkındaysanız ‘Parana göre konuş’ misali bizim siyasiler arasında ‘Metrene göre konuş’ devri başlamış durumda. İktidar partisi iki ayrı fotoğraf gösterip “ABD eski başkanı George Bush’un yanındaki Ecevit mi yoksa Obama’nın yanında Başbakan Erdoğan mı?” diye ima ettiğinde halkın vereceği yanıtı baştan biliyordu. Politikada da aynı. Nerede boy orada oy!SpagettiBir doktor, hemşiresi ile buluşmalara başlar. Buluşmalardan kısa bir süre sonra, hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler. Fakat Doktor, bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye bir miktar para verir ve gidip çocuk doğana kadar orada kalmasını ister. Hemşire,“Bebeğin doğduğunu sana nasıl haber vereceğim?” diye sorar. Doktor da; “Bana hemen bir kart gönder ve arkasına "spagetti" diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok” der. Hemşire parayı alır ve uçağa binip Italya"ya gider. Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora; “Sevgilim, bugün senin adına İtalya"dan postalanmış ilginç bir kart geldi. Fakat ne anlama geldiğini anlayamadım” der. Doktor, “Peki karıcığım ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım” der ve telefonu kapatır. O akşam doktor eve geldiğinde; kartı alır okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer. Acil yardım ve tibbi müdahalelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra acildeki doktorlar adamın elinde hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar: "Spagetti, spagetti, spagetti, ikisi sosisli, biri sade!!!"İmaj meselesiKomedyen Cem Yılmaz, İstinye Park’ta ağzına düdük gibi yapıştırdığı sigarayla dolaşıyor. Televizyonun dahi çocuğu Acun Ilıcalı, Bebek’te motorsikletini kasksız ve ayağında parmak arası terliklere sürüyor. İş adamı Saadettin Saran, kaslı vücudunu sergilemek için Göçek’te teknesine 20 metre uzaktaki kayalara bağlı halata asılarak biniyor. Bunlar hepsi ayrı bir imaj veriyor. Cem Yılmaz ve Acun’unki ayrı Saadettin Saran’ın ayrı. Bunu değerlendirmek bizlere düşüyor. Sizi bilmem ama ben şahsen Cem Yılmaz herkesin ortasında sigara içiyor diye heves edip bir tane tüttürmek aklıma gelmez. Acun gibi motora kasksız ve parmak arası terlikle de binmeyi düşünmem. Saadettin Saran gibi Rambo havalarında halata tutunup tekneye çıkmak ise bana hem zor hem de acayip komik gelir. Ne olumlu ne de olumsuz görüntüler bizi etkilememeli. Hepsinden ayrı bir ders çıkarmalıyız. New York gibi açık havada bile sigaranın yasaklandığı dünyanın en önemli metropolünde yaşasaydık, Cem Yılmaz ceza ücretini verir yine sigarasını içerdi. Acun gibi popüler ve uyanık bir ünlü son derece tehlikeli bir şekilde motoruna biniyorsa kendine göre bir mazereti ya da bir bildiği var demektir. Saadettin Saran vücut çalışmışsa bunu bir fırsatını bulup göstermek istemesi normaldir. Hiçbiri iyi ya da kötü örnek olmamalı. Ünlüler ne yaparlarsa yapsın yaptıkları sadece onları bağlar.Tarkan is goodMegastar Tarkan tam bir megastar gibi davranıyor. Reyting için kendisini kullanmak isteyen bol konuklu lüzumsuz talk-şovlara katılmıyor. Radyo programlarına konuk olarak gitmiyor. Ödül töreninde ödülünü almaya başkasını yolluyor. Polemiklere girmiyor. Eleştirilere veya kendisi hakkında ortaya atılan iddialara laf yetiştirmiyor. Magazin maymunluğu yapmıyor. Bence çok iyi yapıyor. Çünkü bizim ülkede ve bulunduğu sektörde böyle yapması gerekiyor. Özel hayatını deşifre etmemesi, paparazilerden mümkün olduğu kadar uzak durması şart. Yoksa yıllardır büyük başarıyla devam ettirdiği Tarkan efsanesine zarar gelir. Büyü bozulur. Bazı starların ulaşılmaz olması daha iyi. Tarkan, bizdeki tek ulaşılmaz star. Ayrıca kendisi tam bir profesyonel. Söz verdiğinde sahnesini alıyor. Son olarak çıksa ve salon boşalmış olsa bile. Daha ne yapsın? Tarkan is good! Hiç bozmayın olduğu gibi kalsın. Bir metrelik dev adam!Capri AmoreGeçen hafta İtalya’nın nostaljik romantizmiyle ünlü sempatik adası Capri"deydim. İtalyan Havayolları"yla Roma üstünden Napoli"ye uçtuk. Sonra denizden vapur ile Capri’ye geçtik. İtalyan Havayolları ile uçacaksanız karnınızı uçağa binmeden doyurmanızda yarar var. Çünkü yiyecek içecek ikramları çok zayıf hatta sıfır. Bir saat süren Roma, Napoli arası hiç yok. Capri muhteşem bir yer. Bizim Büyükada kadar ama çok daha yüksek. Anacapri denilen bölgeden teleferikle 12 dakikada adanın en tepesindeki tesise çıkabiliyorsunuz. Manzara süper. Daracık sokakları, butik otelleri, sempatik ve orijinal mağazaları, ilginç restoranları ve dünyaca ünlü limonlarıyla Capri’den etkilenmemek mümkün değil. Biz gittik ve çok memnun kaldık. Özellikle gün batımındaki manzaranın güzelliği ve güneşin rengi müthiş etkileyici... İtalyanlar işlerini biliyor. Sanatkar millet. El işlerinde üstlerine yok. Capri gibi küçücük bir adayı cennet yapmışlar, dünyanın dört bir yanından turistler akın ediyor. Capri’ye ilk fırsatta tekrar gitmek isterim. Size de tavsiye ederim. Capri Amore!

Devamını Oku

Yatakta kısa boylu erkekler daha mı iyi?

20 Mayıs 2011

Lüzumsuz araştırmalar ülkesi İngiltere’den yeni bir araştırma sonucu daha çıktı. Bugüne dek her türlü fuzuli konuda araştırma yapmayı kendilerine görev bilen İngilizler şimdi de kadınların kısa boylu erkekleri yatakta "daha tatmin edici" bulduklarını yumurtlamışlar. New York Syracuse Üniversitesi’nde yapılan başka bir araştırmaya göre kısa erkeklerin eşlerine sadık oldukları, uzun boyluların ise "sıklıkla" aldattıkları ortaya çıkmış. Bütün bunlara rağmen kadınların uzun boylu erkekleri kısa olanlara tercih ettiği söyleniyor. Çöpçatan şirketlere başvuran kadınların tercihi en az 1.80’lik bir erkekle beraber olmakmış.Bu verilere göre kadınların ne istediklerini bilmedikleri kanıtlanmış oluyor. Bilselerdi yatakta da dışarda da kısa boyluları tercih ederlerdi. Oysa onlar dışarıda gezerken yanlarında uzun boylu erkekler istiyorlar. Yatağa gelince kısa boylu olanları tercih ediyorlar. Var mı böyle bir çelişki? Çamaşır mıyız biz kardeşim? Yanınızda uzun uzun gezelim sonra yatağa girmeden yıkanıp çekelim. Dünyada kadınlar kadar kararsız bir canlı yok herhalde. Biz erkekler ne istediğimiz çok iyi biliyoruz. Uzun, kısa, zayıf, şişman bize hiç fark etmiyor. Kadın olsun yeter. Ayırımcılık yapıyor muyuz? Kim olsa kabulümüzdür. Sanki biz istemez miyiz yanımızda dolaşırken bizden kısa biri olsun? "Yukarıda havalar nasıl?" diye sormak zorunda kalmayacağımız bir kadın. Sonra da yatakta uzun bacaklı 1.80’nin üstünde bir hatun. Çünkü yatağın içinde bütün boylar birdir. Şiltenin üstüne çıkıp aynanın karşısında yan yaya zıplamadıktan sonra kim neyi fark edecek söyler misiniz? İstisnalar kaideyi bozmaz derler. Her kısa boylu erkeğin yatakta daha tatmin edici olduğunu da sanmıyorum.Tarihten örnek vereyim. Napolyon ve Hitler mesela. Her tarafları tatmin edici olsa ne yazar? Sanırım bu araştırmayı kısa boylu uzmanlardan kurulu bir takım gerçekleştirdi. Çünkü züğürt tesellisine benzeyen bir sonuç çıkarmışlar. Neymiş efendim kısa boylu erkekler yatakta daha başarılı imiş. Ama kadınlar uzun boylu erkekleri tercih ediyorlarmış. O zaman kısa boylu olmanın erkeğe ne faydası var, söyler misiniz? Yatakta daha iyiler ama oraya girecek kadın bulamıyorlar. Kısa boylu erkeklerin uzunlara nazaran daha sadık olmaları da doğal. Yatacak kadın bulmakta zorlanıyor ve o yüzden elindekinin kıymetini biliyorlar da ondan. Yoksa sadık, madık olduklarından değil. Bilmem anlatabiliyor muyum?Parlevu Franse?Fransızların kendilerini diğer milletlerden üstün görmeleri ve aşırı ukela olmaları bana hep antipatik gelmiştir. Antipatik kelimesini anlasınlar diye kullandım. Yoksa ‘itici’ diyecektim. Fransızlar garip insanlar. Futbol takımlarında tek tük gerçek Fransız oynar. Çoğu Fransıza benzemez. Siyah renklidir. Efsane olan Zidane Cezayirli’dir. Yabancı futbolcularını bağırlarına basan Fransızlar aslında bütün yabancılardan nefret ederler. Hepsi İngilizce konuşmasını bilmelerine rağmen sırf inatlarından bilmiyormuş gibi davranırlar. Yani sizin anlayacağınız Fransızlar acayip ırkçı ya da onların anlayacağı dilde yazacak olursak ‘racisme’ olurlar. Zaten Türkleri Avrupalı bulmayan ve bizi ölümcül bir tehlike olarak gördüğünü açıklayan Fransızların ırkçı parti lideri Le Pen’in değil bugüne kadar seçimlerde aldığı bol miktardaki oy sayısı, o ülkedeki varlığı bile bunun en canlı kanıtıdır. Aynı Le Pen’in AB’ye aday olan Türkiye’nin zengin tarihi hatırlatıldığında "Çin’in de zengin tarihi var ama onları da AB’ye istemiyoruz" demesi onun ne kadar mankafa ya da kendisinin anlayacağı dilde konuşacak olursak ‘idiot’ veya ‘godiche’ olduğunu gösterir. Fransızlar ayrıca küstah ve terbiyesizdirler. Fransızcasıyla ‘insolente’ ve ‘impole’ olmaktan adeta zevk alırlar. En pahalı restoranlarında garson olarak çalışan Fransızlar size ‘lütfen’ hizmet ederler. Lüks otellerinin kapılarındaki Fransız görevliler sanki istenmeyen bir misafir geldi gibi sizi karşılarlar. Ama bahşiş almaya geldiğinde yüzlerindeki sahte tebessümü eksik etmezler. Bir keresinde Paris’te bir taksideydim. Arkadaşlarla aramızda Türkçe konuşuyorduk. Şöför Fransızdı.Hiç konuşmamasından ve asık suratından anlaşılıyordu. Derken sohbetimizde Fransızca bir kelime geçti. O hiç konuşmayan şöför birden direksiyon başından bizim telaffuzumuzu düzeltmeye başladı. Hayretler içinde kaldık. Telaffuzumuz gerçi pek düzelmedi ama bizim zengin Türkçe küfür hazinemizi açmamıza epey yardımcı olmuştu. Sadece bize karşı değil bu Fransızlar kendilerini İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlardan kurtaran Amerikalılara karşı bile ukelalık yaparlar. Onun için onlara aldırış etmeyin.

Devamını Oku

Fenerbahçe şampiyon!

20 Mayıs 2011

Fenerbahçe lig şampiyonluğunu bırakmaz. Sarı lacivertliler daha önce iki kez sonuna kadar getirdikleri şampiyonluk yarışını son maçta rakiplerine kaptırdılar. Galatasaray ve Bursaspor, Fenerbahçe’nin son maçta puan kaybetmesiyle lig şampiyonu oldu. Allah’ın hakkı üç olabilir ama Fenerbahçe bu sene bileğinin hakkıyla tutunduğu şampiyonluğu bırakmaz. Sivasspor maçını da kazanırlar. Aksini düşünemiyorum ve bir mucize de beklemiyorum. Trabzonspor çok başarılı bir sezon geçirdi. Galatasaray gibi her zaman başa güreşen bir takımın ilk ona girmekte zorlandığı bir ligde 4 yenilgi ve 80 golle sezonun son maçına çıkmak büyük başarı. Fenerbahçe’nin başarısında ilk üç sırada bence Başkan Aziz Yıldırım, kaptan Alex ve muhteşem Fenerbahçe taraftarı geliyor. Teknik Direktör Aykut Kocaman da takımı olması gereken şekilde kurup oynatınca sarı lacivertliler özellikle ligin ikinci yarısında fırtına gibi esti. Geçen hafta koyu Fenerbahçeli bir dostuma hediye almak için Şükrü Saraçoğlu Stadı’ndaki Fenerium’daydım. Galatasaraylı olmama rağmen mağazayı çok beğendim. Ancak mağazada çalan ‘Yaaaşaaa Fenerbahçe’ nakaratını duymaktan baygınlık geldi. Tezgahtarlara sordum. Bütün gün çalıyor dediler. Onlar adına üzüldüm. Ne kadar koyu taraftar olursanız olun, aynı şeyi her gün 8 saat dinlerseniz psikolojinizin bozulması kaçınılmazdır. Ezeli rakibimizin şampiyonluğunu şimdiden kutluyor kendilerine Şampiyonlar Ligi’nde başarılar diliyorum. ‘Yaaaşaaa Fenerbahçe!’Hülya Avşar şovGeçen hafta Hülya Avşar Show’a konuk oldum. Diğer konuklar Afrodit Banu Alkan, şarkıcı Yıldız Tilbe ve Yeşilçam’ın yakışıklı jönlerinden Salih Güney’di. Hülya Hanım yakından daha güzel. Özellikle gözleri ömre bedel. Bacakları da çok düzgün. Kendine olan güveni her halinden belli oluyor. Afrodit Banu’yu özlemiştim. Uzun süredir kendisini görmemiştim. Ne fizik ne de huy olarak hiç değişmemiş. O gerçek bir Afrodit. Kumsallarda çıplak ayak gezen rüya aleminde yaşamaktan sonsuz zevk alan bir kadın. Hülya Hanım, horlayıp horlamadığı konusu açıldığında Banu Alkan’a aynı soruyu sorunca ben de ‘Afrodit’ler horlamaz’ dedim. Çünkü kısık ve seksi Marliyn Monroe sesiyle ‘Bebeğim’ diye konuşan bir kadının horlaması bence mümkün değildir. Olsa olsa uyurken dudaklarının arasından ‘pısss ve püfff’ diye sesler çıkartıyordur. Yıldız Tilbe çok ilginç bir kadın. Şarkı söylerken tamamen kendinden geçiyor. Üstünü başını çekiştirmeye başlıyor. Parmağını elektrik prizine sokmuş ve şok geçiriyormuş gibi titrek hareketler yapıyor. Ben aslında sabahları çok erken kalktığım için Hülya Avşar Show’un canlı yayınladığı geceyarılarına doğru genelde uykulu oluyorum. Ancak Afrodit Banu’nun parfüm kokusu ve Yıldız Hanım’ın danslarıyla öyle bir ayıldım ki programdan sonra sabaha kadar uyku tutmadı. Benim için değişik ve eğlenceli oldu. Bir ara reklam arası dönüşü reyting olsun diye Afrodit Banu, asansörde sanki mahsur kaldı da panik atak geçiriyormuş gibi yapmasalardı daha çok eğlenecektim. Hülya Avşar’ın bence reytinge ihtiyacı yok. Kadının adı ve güzelliği yeter!Azgın IMF’ci komploya mı kurban gitti?IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın başı dertte. Geceliği 3 bin dolar olan New York’daki Sofitel otelinin 2806 numaralı odasında temizlik görevlisi bir kadına tecavüze yeltenmekten tutuklanan Kahn’ın politik kariyeri bitti deniliyor. Fransa’da önümüzdeki yıl gerçekleşecek başkanlık seçimleri öncesinde şu anki Cumhurbaşkanı Sarkozy’e anketlerde 30 puan fark atan Kahn’ın bir komploya kurban gittiğini düşünüyorum. New York’da hayat kadını kalmadı da temizlik görevlisine mi kaldı bu adam yani? Odaya 3 bin dolar veriyor da seks için bir kadına mı ayıracak parası yok? Apar topar otelden kaçtığı söyleniyor. Paris’e giden bir uçağın içinde yakayı ele vermiş. Peki Kahn’ın saldırdığı iddia edilen kadın kendini odadan dışarı atar atmaz nasıl oluyor da güvenlik görevlilerini çağırmıyor? Avazı çıktığı kadar bağırmıyor? Televizyondaki CSI dizilerini izledikten sonra her şeyden şüphe etmeye başladım. Ama Amerikalılar bu işi çözer. Onlar yalancıyı bulmakta ustadır. IMF’ci filan dinlemezler kolundan tuttukları gibi hapse atarlar. 25 yıl hapisle yargılanacak olan Kahn’ın sadece siyasi geleceği değil özgürlüğü de tehlikede. Paranın patronu IMF Başkanı otel odalarında hizmet eden kadınları kovalıyor ve tacizden gözaltına alınıyor. Kusura bakmayın ama bana bu pek normal gelmiyor. Bu işin içinde bir iş varmış gibi... Bizdeki kaset skandallarının canlı versiyonuna benziyor. Olay saat 13.00’da olmuş. Yani Kahn, 32 yaşındaki kadına öğle yemeği niyetine saldırmış. Bu adam bu kadar aç ve sapıksa bugüne kadar nasıl durmuş? Bulunduğu mevki öyle kolay gelinecek bir yer değil. Koskoca IMF başkanlığından ve koskoca Fransa’nın Cumhurbaşkanı adaylığından bahsediyoruz. Çüşünüz yani! Şayet doğru çıkarsa ve tecavüze yeltendiği kanıtlansa bile ben komplo olduğuna inanıyorum. Kahn, kadınlara düşkün ve azgın bir adam olarak tanınıyormuş. Bunu fırsat bildiler ve adamı bel altından vurdular. Artık belini zor doğrultur.

Devamını Oku

Eurovision suçlusu bulundu!

14 Mayıs 2011

Almanya’nın Düsseldorf kentinde bu yıl 56’ncısı düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nda biz yoktuk. Yarışmada ülkemizi temsil eden Yüksek Sadakat yarı finalde elendi. Yarı final deyince aklınıza herhangi bir başarı gelmesin. Katılan tüm ülkeler yarışmaya zaten yarı finalden başlıyor. Yani bizi ilk aşamada elediler. Eurovision’u bizim kadar ciddiye alan, yarışma öncesi ve sonrası aylarca bu konuyu konuşan bir toplum için bu bir ‘yüksek şok’ oldu. Aslında elenmemiz sürpriz olmamalıydı. Çünkü Yüksek Sadakat Eurovision’a gönderilecek son isimdi. Suç onlarda değil. Hepsi değerli müzisyenler. Asıl suçlu olan onları yarışmaya yollayan TRT’nin seçici kurulu. Eurovision yarışmasının niteliğinden, ruhundan haberleri bile yok. ‘Live It Up’ isimli şarkı kötüydü. Bir kere dinledikten sonra akılda kalan ve ıslıkla çalınabilen şarkılar Eurovision’da başarı olur. Diğerlerinin öyle bir lüksü yok. Çünkü zaman kısıtlı. Yüksek Sadakat’in bugüne kadar hangi parçası ilk duyulduğu anda hafızalara yerleşti ki Eurovision’a katıldıkları şarkı dört gün içinde insanları etkisi altında bıraksın? Bakkal türü müziğin geçerli olduğu yarışmada Yüksek Sadakat’in ne işi var? Rock müziğin zaten şansı çok az. Finlandiyalı Lordi grubu yıllar önce heavy metal parçalarından ziyade inanılmaz sahne şovlarıyla yarışma birincisi olmuştu. Kaldı ki Lordi’nin parçası Hardrock Hallelujah, bizim katıldığımız ‘Live It Up’ şarkısından çok daha fazla akılda kalan cinsten. Geçen yıl Belçikalı Hadise ve ‘Düm Tek Tek’i seçtiklerinde TRT seçici kurulu artık Eurovision denilen anlamsız, ırkçı ve dandik yarışmanın ne beklediğini artık kavradı diye düşünmüştüm. Fena halde yanılmışım. Hiçbir şeyden haberleri yok. Önümüzdeki yıl İtalyanlar’ın Üç Tenor’una nazire yapıp Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur’u 3 Baba diye gönderirlerse hiç şaşmam. Eurovision seçmelerini uzman geçinenler değil halk yapsa çok daha iyi sonuçlar alırız. Keşke bu yıl Hiperstar Ajdar gitseydi. Yüksek Sadakat gibi o da ilk turda elenirdi ama en azından yarışmaya izimizi bırakırdı. Şimdi Eurovision’un tadı tuzu kalmadı. Kim kazanırsa kazansın bize ne? Seçici kuruldakiler lütfen kasetlerinin çıkmasını (!) beklemeden toptan istifa etsin!Mobbing mi robbing mi?Tiyatro sanatçısı Hülya Karakaş, ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde balıkçı rolünü oynayan meslektaşı Orhan Alkaya’nın kendisini taciz ettiğini iddia etmiş. Aynı iş yerinde çalışırken yapılan psikolojik tacize ve şiddet uygulamasına ‘mobbing’ deniliyor. ‘Balıkçı’ Orhan Bey, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Genel Sanat Yönetmeni olarak görev yaparken yine iddiaya göre Hülya Hanım’ın bütün projelerini geri çevirmiş, kaba ifadeler kullanmış ve oynadığı oyunları sahneden kaldırtmış. Yaşadığı stres yüzünden evliliği ve sağlığı bozulan Hülya Hanım, psikiyatristlerden kendisine mobbing uygulandığına dair rapor almış. İyi de Orhan Alkaya, popüler bir dizide popüler bir karakteri oynamasa bu mobbing olayı gündeme gelecek miydi? İş yerinde yapılan tacizlere karşıyım. Ama bunun sağlam temellere dayanması gerekiyor. Yoksa karşımıza her an bir ‘mobbing’ durumu çıkar. Ancak mobbing, yerini yine bu anlamda robbing denilecek istismar soygununa bırakmasın. Mobbing mi Robbing mi anlayalım!Bir Smoke kadar olamadıkAmerikan askerleri 2008’de Bağdat’ta buldukları yaralı eşeği ülkelerine getirtmek için binbir türlü zahmete girmişler. Smoke (duman) adını verdikleri eşeğin Iraklı sahibine 10 bin dolar ödemişler. Daha sonra eşeği Habur sınır kapısına getirtmişler. Sağlık belgeleri olmadığı için Türkiye’ye giremeyen eşeğin belgeleri Amerikan Büyükelçiliği’nin araya girmesiyle tamamlanmış. Geçen ay Türkiye’ye giriş yapan Smoke, üç hafta İstanbul’da kaldıktan sonra uçakla Amerika’ya götürülmüş. Vay vay vay! Eşeğe bakar mısınız? Şu gözünü sevdiğim Amerikalılar bir eşeği sevdikleri kadar yabancıları da sevseler hiçbir sorun kalmayacak. Acaba Smoke Amerika’ya gitmeyi beklerken 21 gün İstanbul’da ne yaptı ve nerde kaldı? Boğaz’daki Four Seasons’da kaldı, Kapalıçarşı’da alışveriş yaptı, Reina’da eğlendi deseler hiç şaşmam. Bir Smoke kadar olamadık!

Devamını Oku

Bugün ne giysem?

13 Mayıs 2011

Show Tv’de sabahları ‘Bugün Ne Giysem?’ adında yeni bir yarışma programı başladı. Ünlü Koreograf Uğurkan Erez danışmanlık yapıyor. İkoncan Ivana Sert ile ünlü modacı Nur Yerlitaş ve tasarımcı Hakan Akkaya da jürisinde yer alıyor. Tarzına güvenen hanımlar arasından Türkiye’nin en şık kadınını seçmeyi planlıyorlar... İlk günkü yarışmacılardan Türkiye’nin ‘en şık’ değil ‘en rüküş’ giyinenleri çıkabilirdi. Ivana’nın içinde olduğu bir projenin farklı olacağı kesin olmakla birlikte, programın ne kadar avam ve düşük maliyetli olacağı tartışılır. Ancak Ivana’sız da bu yarışma yürümez. Programa ayrı bir hava katıyor. Nur Hanım ve hiçbir şeyi beğenmeyen "Armağan Çağlayan tipi" jüri üyesini oynayan Hakan Bey de gayet başarılı. Yarışmacılar onlara eleştirecek o kadar çok malzeme veriyorlar ki yorum yapmakta pek zorlanmıyorlar... Finale kalacak 12 yarışmacı arasından kazananı halk oylarıyla belirleyecekler. Birinciye 100 bin liralık bir ödül koymuşlar. ‘Bugün Ne Giysem’ yarışmasına ‘Yemekteyiz’ misali ‘Gardroptayız’ da diyebilirlerdi. Canım Türkiyem’in en şık kadınını seçecek yarışmanın dekoru biraz daha kaliteli ve zevkli olabilirdi. Ancak zevkler ve renkler tarışılmaz. Bu İkoncan Ivana ve ekibine başarılar diliyorum. Umarım reytinglerde aradıklarını bulurlar. Survivor taktiğiBaşarılı televizyoncu Acun Ilıcalı, yapımcılığını üstlendiği programların ses getirmesini sağlıyor. Son olarak Survivor adasına magazin basınını davet etti. Onlar adaya varmadan önce türkücü Nihat Doğan ile emekli topçu Pascal Nouma’yı senaryo icabı hafiften kapıştırdı. Nouma, Nihat’ı dövdü şeklinde haberler çıktı. Sonra Acun ve ekibi bunu yalanladı. Derken bedava tarafından tropik adada tatil yapmaya giden gazeteciler elleri boş dönmesin diye kavga olayını yineledi. Pascal Nouma çıldırmış bir halde Nihat Doğan’a saldırırken adadaki kadınların feryatları ve yalvarmaları ideal reyting malzemesi oldu. Sonunda Nouma diskalifiye oldu. Nihat Doğan ‘Adanın kralı benim’ diyerek Survivor yarışmasında yeni bir sayfa açtı... Acun uyanık adam. Ekranda neyin tutacağını ve bunu nasıl pazarlayacağını, nasıl gündemde ve taze tutacağını çok iyi biliyor. Böylelikle de basın bol malzeme toplayıp sayfalarını Survivor haberleriyle doldurdu. Yani ‘Survivor Taktiği’ni Acun kafasında pişirip sundu. Hepimiz de afiyetle yedik. Tülin"in beniDünyaca ünlü top model Cindy Crawford’a olan benzerliğinden dolayı ‘Sivaslı Cindy’ olarak tanınan ünlü manken Tülin Şahin’in dudağının üzerindeki ben millete dert oldu. İnsanların işi gücü kalmadı Tülin’in beniyle uğraşıyorlar. Meraklı gazeteciler, Danimarka doğumlu mankenin 6 yaşındayken çekilen bensiz bir fotoğrafını bulmuşlar. Tülin benini Cindy Crawford’a benzemek için sonradan koymuş diye son derece gereksiz bir haber yaptılar. Tülin daha önce basına dudağının kenarına ben koydurttuğu iddialarının şehir efsanesinden ibaret olduğunu söylemiş. Ben Tülin’e inanıyorum. Belki dudağının üstündeki ben 6’da yoktu 7 yaşındayken çıktı. Olamaz mı? Hem kime ne Tülin’in beninden? Ne zaman çıktıysa çıktı. 6 ya da 16 ne fark eder? Sonradan eklendi diye Tülin utanacak mı? Zor durumda mı kalacak? İnsanların defolarını bulmaya ve afişe etmeye bayılıyoruz. Kaldı ki bu bir defo değil, güzellik simgesi. Pes doğrusu. Nerdeyse sonradan ben ekledi diye savcılığa suç duyurusunda bulunacaklar!Kral Tv ÖdülleriDoğuş Yayın Gurubu’nun şimendifer radyosu Kral FM ve kardeş televizyonu Kral TV’nin geleneksel ödül töreni 17 Mayıs Salı gecesi gerçekleşecek. Kralcılar bu yıl çok iddialı. Şimdiye kadar görülmemiş ihtişamda bir gece yapmaya hazırlanıyorlar. Ödülllere aday gösterilen birbirinden değerli sanatçılar arasında kazananlar seçkin jüri ve halk oylaması sonucunda belirlenecek. Ödül töreni ve tören öncesi kırmızı halıda olup bitenler aynı anda televizyondan canlı olarak yayınlanacak.Kralcıların bu gece radyoseverlere bir müjdesi olacak. Kral Pop isimli yepyeni ulusal Türkçe pop radyosu yayın hayatına başlıyor. Herkesin merakla beklediği Kral Pop’da en kaliteli Türkçe pop müziği en güzel programlar eşliğinde büyük bir keyifle dinleyebileceksiniz. Kralcılara ve en kral dostum Mehmet Gezegen’e ödül töreni ve yayın hayatında başarılar diliyorum. Ben bundan sonra Türkçe Pop Müziği"ni sadece Kral Pop’da dinleyeceğim. Size de tavsiye ederim.

Devamını Oku

Kanatsız melekler

6 Mayıs 2011

Dünyada benim için en kutsal insan annemdir. Ona olan sevgim bambaşkadır. Sadece kendi anneme değil bütün annelere hayranım. Onlar çocukları için kendilerini feda ederler. Hiçbir karşılık beklemeden her zaman iyiliklerini ve mutluluklarını isterler. Bir annenin içini ısıtan tek şey evladının ona gösterdiği sevgi ve saygıdır. Saygı da inanın sevgi kadar önemlidir. Anneciğim küçükken yaramazlık yaptığımda bana kızdığında ‘’Beni sevmek zorunda değilsin. Ama saymak zorundasın’’ derdi. Ben onu hem seviyorum hem de saygı duyuyorum. Annenizi sevin, sayın, bağrınıza basın ve onu kırmayın. Haksız olduğunu düşünseniz bile dinleyin. Çünkü o sizin iyiliğinizden başka bir şey istemiyor. Bir daha dünyaya gelirsem anne sözünden dışarı asla çıkmayacağım. Canım Türkiyem, Anneler Günü’nüz kutlu olsun. Annelerinizin değerini bilin. Şehit annelerimizin alınlarından öpüyorum. Hepinizin mekanı cennet. Yeryüzünün kanatsız meleklerisiniz. Ödül furyası Bir ödül töreni furyasıdır aldı başını gidiyor. Memlekette ödül almamış ünlü kalmayana kadar bu furya devam edeceğe benziyor. İnternet oylaması veya SMS sayısına göre verilen ödüllerin bence hiçbir değeri yok. Okullarda yapılan ödül törenlerinin amacı ise öğrencilerin sevdikleri ünlüleri bedavadan görebilmeleri. Ödül veya plaket verdiklerinde gitmemek de olmaz. Ben ödül törenine çeşitli mazaretler uydurarak gelmeyen ünlülere gıcık oluyorum. Hepsi de ödüllerini alması için asistanlarını yolluyor. Bir keresinde Maltepe Üniversitesi’ndeki bir ödül törenindeydim. Ünlülerin çoğu yine mazeretler uydurup asistanlarını yollamıştı. Sıra bana geldiğinde ödülümü almak için sahneye çıktığımda ‘’Kusura bakmayın. Benim asistan rahatsızdı. Ödülümü almaya kendim geldim’’ dedim. Salon alkıştan yıkıldı. Ödül dağıtmaya bayılmamıza rağmen doğru dürüst tören yapmasını bilmiyoruz. Her ödül töreninde mutlaka bir aksaklık oluyor. Zaten kazananlar belli. Kaybeden adaylar havaları kaçmasın diye törene gelmiyor. Ödül furyası çarkı da işte böylesine abuk, sabuk bir sistem içinde yıllardır aynı isimler etrafında dönüp duruyor.Stresli işlerABD’deki bir iş bulma portalının araştırmasına göre en stresli meslek pilotluk, en az stresi olan iş ise odyologlukmuş. Odyologlar işitme duyusunu inceleyen bilim dalında çalışanlara deniliyor. Amerika’yı bilmem ama bizde kaç tane odyolog var ki? Stressiz olsalar ne yazar? Biz kimselere benzemeyiz. Örneğin ABD’deki en stresliler listesinde ikinci sırada olan halkla ilişkiler mesleği bizde listeye bile giremez. Üçüncü sıradaki yöneticiler ise bizde stres verenler olarak bilinir. İşte canım Türkiyem’de bana göre en stresli ve en az stresi olan meslekler:Bana göre top ten1) Politikacılar ve kulüp başkanları (Koltuk stresi)2) Reprezantanlar ve plasiyerler (Satış stresi)3) Taksi şoförleri (Trafik stresi)4) Televizyoncular (Reyting stresi)5) Gazeteciler (Yazma stresi)6) Öğretmenler (Geçim stresi)7) Borsacılar (Endeks stresi)8) İhracatçılar (Kur stresi)9) Öğrenciler (Sınav stresi)10) Perakendeciler (Müşteri stresi)En az stresi olan diye bir iş bizde maalesef yok. Bu ülkede herhangi bir meslek dalında çalışıyorsan mutlaka stresin var demektir. Bunun kaçarı yok. Onun için ben diyorum ki canım Türkiyem’de iki türlü stressiz insan var. Birine ‘turist’ diyorlar diğerine ‘veliaht’!Çılgın projeDoğma,büyüme bir İstanbullu olarak ben de karınca kararınca İstanbul için kendime göre ‘çılgın bir proje’ ürettim. Projemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakalım beğenecek misiniz?* Marmara Denizi tertemiz yapılacak. * Boğaz köprülerinden Metrobüs hariç hiçbir ağır vasıta geçemeyecek.* Her arabaya park yeri bulunacak. Park yeri olmayan binalar yıkılarak yenisi yapılacak.* Bağdat Caddesi, Nişantaşı ve Taksim gibi yoğun bölgeler özel araç trafiğine kapatılacak. * Tüplü alt geçitten sonra iki kıtayı birleştiren tüplü üst geçit yapılacak.* Otoyollar ücretsiz olacak.3 Boğazlardan tanker geçmeyecek. Onlar için Karadeniz Akdeniz arası kanal yapılacak.* Atatürk Olimpiyat ve Seyrantepe Stad’ının çevresindeki yollar düzenlenecek. * Şehir içi hızlı tren servisi verilecek. * Metronun olmadığı yer kalmayacak.* Bisikletler ve motorsikletler için özel yollar yapılacak. * Otoyollar en az 4 şerit genişliğinde olacak şekilde düzenlenecek.* Acil durumlar için her bölgeye 24 saat hazır bekleyen helikopterler konulacak.* New York’taki Central Park büyüklüğünde, tesisli, göletli, yemyeşil bir park yapılacak ve vatandaşın ücretsiz kullanımına sunulacak.* Büyükada, Heybeliada ve Burgazada birbirlerine köprü ile bağlanacak.* Deniz otobüsü ve taksileri gibi deniz dolmuşları ve deniz minibüsleri de olacak.* İskelesi olan her sahil semtinde şehir içi yolcu gemisi duracak. Deniz ulaşımı vatandaşlara ücretsiz 24 saat hizmet verecek.* Kent içindeki tüm yapılanmaya son verilecek. Göze çirkin gelen binalar yok edilecek.* Sadece havalimanlarına giden özel çevre yolları yapılacak.Dr. CeminayDr. Haydar Dümen ve Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz’e gelen gerçek mektupları onların yerine nasıl yanıtlardım? İşte benim cevaplarım:Haydar Dümen mektupları:Soru: 18 yaşında, herkesin arzuladığı bir erkeğim. İki sevgilim var. Hangisini istersem onunla birlikte oluyorum. Şimdi üçüncüyü istiyorum. Ne olur yardım edin. Rumuz: Zevk Düşkünü Cevap: Oğlum sen Başbakanımız’ı yanlış anlamışsın. O aynı kadından 3 çocuk yapın diyor. 3 ayrı kadınla birlikte olun demiyor. Tövbe tövbe estağfurullah. Soru: Penisim her yıl 1 santim uzuyor. Böyle devam ederse ben ne yapacağım ?Rumuz: ParalelCevap: Hiç merak etme. Kaygılanmana neden yok. Bu gidişle dünyanın en popüler erkeği olacaksın!Aşk doktoru mektupları:Soru: 10 günlük ayrılıkta kocam bana ihanet etti. Artık ona hiç güvenmiyorum. Bir daha olmayacağını söylüyor. Ne yapmalıyım ?Cevap: Aklınızı başınıza toplayın. Bir daha sakın 9 günden fazla ayrı kalmayın!Soru: 2 yıl önce bir kızla 3 ay beraberliğim oldu. Ama onu terk ettim. Şimdi geri istiyorum. Beni reddebilir. Nasıl davranmam gerek?Cevap: Çok dikkatli! İleri derecede unutkanlık hastalığı yoksa kafana bir şey yiyebilirsin.

Devamını Oku