Twitter’da ünlüler hakkındaki çarpıcı iddiaları sayesinde yeniden gündeme oturan Dr. Erol Köse, Hadise’yi obez bulduğunu ve aksi kanıtlanırsa diplomasını yırtacağını söylemiş. "Twitter benim mecram. Orada yayın yapıyorum. Aynı zamanda ürünlerimi sunuyorum" diyen Dr. Erol Köse, son derece eksantrik bir adam. Hiç çekinmeden aklına geleni söylüyor. Dilinin kemiği filan yok. Popçu Demet Akalın’ın erkek versiyonu gibi. Zaten o tiplere bulaşırsanız sizi bir anda doğduğunuza pişman ederler.Onun için kimse kusura bakmasın ama ben bu işe karışmak istemiyorum. Dr. Erol Köse ne derse odur. Hadise, kısa bir süre önce radyo programıma konuk gelmişti. Bana obez değil tam aksine fıstık gibi geldi. Ama ben doktor moktor değilim, ne anlarım? Dr. Erol Köse’nin ne doktoru olduğunu bilmiyordum. İnternetten bakmaya çalıştım. Karşıma bugüne kadar yapılmış dünyanın en komik videolarından ‘Dr. Erol Bey’ klibi çıktı. Klibi tekrar zevkle izledikten sonra Erol Bey’in ne doktoru olduğunun önemli olmadığına karar kıldım. Adam hayat doktoru. Yaşamış, görmüş, yapmış, etmiş ne biliyorsa hepsini anlatıyor... Sizi bilmem ama Dr. Erol Köse bana gerçekten sempatik geliyor. Marjinal insanları severim. Kimin aklına gelirdi Hadise’ye obez demek? Kırk yıl düşünsem böyle bir yakıştırma yapamazdım. Dr. Erol Bey olmanın farkı da bu olsa gerek!Cem"in En"leriCanım Türkiyem’de doğup büyüdüğüm ve bana göre dünyanın en güzel kenti İstanbul’un iki yakasında en çok sevdiğim yerlerini sizin için bir liste haline getirdim. Beğeninize sunuyorum.*En iyi semt: Nişantaşı (Avrupa), Caddebostan (Asya)*En iyi AVM: İstinye Park (Avrupa), Optimum (Asya)*En iyi mağaza: Harvey Nichols, Kanyon (Avrupa), Vakko (Suadiye)*En iyi otel: Four Seasons, Beşiktaş (Avrupa) Doubletree by Hilton, Moda (Asya)*En iyi eğlence mekânı: Chilai, Bebek (Avrupa) Hayal Kahvesi, Çubuklu (Asya)*En iyi sinema: Cinebonus, Kanyon (Avrupa) Cinecity Hillside Trio, Ataşehir (Asya) *En iyi restoran: Sunset, Etiler (Avrupa) Büyük Kulüp, Çiftehavuzlar (Asya)*En iyi spor salonu: D-Gym, Maslak (Avrupa) Hillside, Ataşehir (Asya)*En iyi erkek kuaförü: Salon Veysel, Etiler (Avrupa) Salon Veysel, Suadiye (Asya)*En iyi havuz: Çırağan Kempinski, Beşiktaş (Avrupa) Ulus 29, Çubuklu (Asya)*En iyi piknik alanı: Belgrad Ormanı, Sarıyer (Avrupa) Polenezköy (Asya)*En iyi yürüyüş parkuru: Yeniköy-Tarabya (Avrupa) Suadiye-Dalyan arası (Asya)*En iyi plaj: Kilyos (Avrupa) Ağva (Asya)Evlenme ve boşanma sezonuYaz geldiğinde hava güzelleşince evliliklerin arttığını bilirdik. Şimdi artık sıcak havalarla birlikte boşanmalar da artmış vaziyette. Hemen hemen her gün gazetelerin magazin ilavelerinde hiçbir masraftan kaçınılmadan yapılmış görkemli bir düğünden fotoğraflar görüyoruz. Davetli kitlesi de nedense aşağı yukarı hep aynı ünlü isimlerden oluşuyor. Örneğin sevgili dostum ve eski patronum Cem Hakko’nun zarif kız arkadaşı Ronit Gülcan’la birlikte gitmediği sosyetik bir düğün yok gibi. Evlilikler kadar boşanmalar da yaz sezonunda son sürat devam ediyor. Ünlü rockçı Özlem Tekin 3 yıllık kocasından ayrılmaya karar vermiş. ‘Düriye’nin Güğümleri’ dizisinin setinde tanışıp evlenen İpek Tuzcuoğlu ile Yener Gülsoy da boşanan çiftler arasında. Doğal olarak boşanmalar düğünler kadar renkli olmadığı için basında ön plana çıkmıyor. Evlenirken korkunç bir gürültü patırtı kopartıyorlar. Boşanırken tam tersi acayip sessizliğe bürünüyorlar. Evlenenler kadar boşananların olduğu hatta boşananların evlenenlerden daha fazla olduğu konusunda şüphelerim var. Belediyeler yakında evlendirme dairelerindeki nikah salonlarının karşısına bir de boşanma odaları açmak zorunda kalırlarsa hiç şaşmam. En iyisi çok sevgili dostum, patronum ve aynı zamanda nikah şahitlerimden Niğdeli Ferit Şahenk’den daha yeni öğrendiğim bir Niğde atasözü ile bu hassas konuyu noktalamak. "Önemli olan evlenmek değil, evli kalmaktır." Ne dersiniz?ChilaiBebek’teki Chilai, İstanbul’un tüm güzelliğini bünyesinde barındıran harika bir mekan. Özellikle sushi’si çok başarılı. Kalabalık olmasına rağmen içi ferah, servis de mükemmel. Geçen hafta Amerika’dan ziyarete gelen çocuklarım Cemile ve Remzi ile gittim. İkisi de hayran kaldı. Hatta New York’da yaşayan kızım Cemile New York’ta bu kadar güzel bir yer görmediğini itiraf etti. Genelde gittiğim restoranları köşemde yazmam ama Chilai sıradan bir yer değil. Kentin gözbebeği olmaya aday. Hem keyif hem eğlence bir arada. Müziği de çok güzel. Tavsiye ederim.
Bir gazetede "Nurgül’ün Yenisi, Hülya’nın Eskisi" diye bir başlık atmışlar. Tercümesi Nurgül Yeşilçay, nam-ı diğer Greentea’nin yeni sevgilisi yirmi yıl önce Hülya Avşar’ın sevgilisiymiş. Ne yapalım yani demeyin. Bunlar önemli konular. Birinin eskisiyle birlikte olanlarda "Eskici Sendromu" diye bir ‘takıntı’ oluşur. ‘Eskici Sendromu’ kadınlarla erkekler arasında ters orantıda işler. Genelde kadınlar kendilerinden önce bir başka kadınla ilişki yaşamış erkeklerden rahatsız olmazlar. Hatta eskisinden daha iyi olduklarını göstermek için adama daha iyi davranırlar. Özellikle güzelliğiyle ünlü bir kadının eski kocası veya sevgilisiyle birlikte olmak gururlarını okşar. Yani Nurgül Greentea, Hülya Avşar’ın ‘eskisi’ lafından rahatsız olmamıştır. Erkekler için ise durum farklı. Biz hemcinslerimizin eskiden birlikte oldukları kadınlarla ilişki kurmayı severiz ama sonra bunun acısını çekmeye başlarız. "Eskici Sendromu" eşlerini ve sevgililerini eskiden yaşadıkları ilişkiden dolayı kıskanan ve bunu hazmedemeyen erkeklerin yaşadığı bir sendromdur. Özellikle yakışıklılığıyla ünlü bir adamdan sonra bizimle birlikte olan bir kadın ağzıyla kuş tutsa eski sevgilisinden üstün olduğumuza bizi inandıramaz. İçimizden kendimizi başrolü kaçırmış ve figüranlıkta kalmış ikinci sınıf bir aktör gibi hissederiz.Brad Pitt’den sonra defalarca sevgili değiştiren ve aradığı mutluluğu bulamayan Jennifer Anniston, ilişki yaşadığı erkeklerde baş gösteren ‘Eskici Sendromu’nun kurbanıdır. Dünyanın en yakışıklı erkeklerinden Brad Pitt, dünyanın en güzel kadınlarından biri olan Angelina Jolie ile birlikteyken kendisi kadar yakışıklı olmasa da Angelina’nın hayatına daha önce girmiş sevgililerini düşünüp bir ‘Eskici Sendromu’ yaşamış olabilir. Aslında Batılılar eminim bu konuda bizden daha ‘geniş’ düşünüyordur. Ama Türk erkeğinin genlerinde ve bünyesinde bir ‘Eskici Sendromu’ olduğu muhakkak. Komedyen Cem Yılmaz, televizyoncu Okan Bayülgen ile eskiden birlikte olan uzatmalı sevgilisi manken ve oyuncu Cansu Dere ile ‘Eskici Sendromu’nu yaşıyor olabilir. Keza Okan Bayülgen de önce yapımcı ve sonradan olma sunucu Osman Tan Erkır ile eskiden evli olan eşi Şirin Hanım için aynı sendromu yaşamış ve ondan çocuk sahibi olduktan sonra sendromundan kurtulmuş olabilir. Ünlülerin hepsinde bu sendrom vardır. Ne de olsa onlar da etten kemikten yapılmış insanlar. Üstelik işin kötüsü ünlü olunca birlikte olduklarınızın geçmişini mutlaka süzgeçten geçiriyorlar. Bir tek sosyetikler arasında bir ‘Eskici Sendromu’ yoktur. Çünkü huyları kurusun sosyetikler o kadar sık sevgili değiştiriyorlar ki öyle bir sendromu olan hayatı boyunca kukumav kuşu gibi tek başına kalmaya mahkumdur.Jay Lo BoşanıyorÜnlü şarkıcı ve oyuncu Jennifer Lopez kendisi gibi şarkıcı olan eşi Marc Anthony’den boşanmaya karar vermiş. Çiftin evliliğini sözüm ona Senyor Marc’ın maçoluğu bitirmiş. 7 yıldır evli olan çocuk sahibi Jay Lo ve Marc Anthony"nin ayrılmaları çocukları açısından üzücü olabilir ama ünlü çiftin birbirlerine çok yakıştıklarını kimse iddia edemez. Jay Lo çok güzel olmasa da havalı, tatlı, cana yakın ve müthiş seksi bir kadın. Kalçaları Kim Kardashian öncesi Shakira ile birlikte dünyanın sayılı kalçalarındandı. Marc Anthony kendi çapında başarılı bir şarkıcı ama J Lo ile aşık atacak bir konumda değil. Fizik olarak da ufak tefek solucan gibi bir tip olduğu için Jay Lo’nun yanında sırıtıyordu. Özellikle Jay Lo’nun yakışıklı Amerikalı aktör Ben Affleck ile ‘Bennifer" diye adlandırılan ilişkisinden sonra kimse Marc Anthony’i ona yakıştıramamıştı. Meğer adam görüntüsünün aksine aşırı maçoymuş. Maço olmasa zaten Jay Lo gibi ateşli bir kadını elinde bu kadar zaman zor tutardı. Senyor Marc biraz da kıskançmış. Jay Lo"nun son filminde çıplak görüntü vermesine şiddetle karşı çıkmış. Çiftin yakınları Marc Anthony’nin arka planda kalmaya tahammül edemediğini söylüyormuş. Boşanma kötüdür. Çevrenizdeki insanlar hakkınızda ileri geri konuşmaya başlarlar. Jay Lo ve Marc Anthony için de durum aynı. Jay Lo’nun son albümü "On The Floor" isimli parçası çok iyi. Klip muhteşem. Kadının süksesi dorukta...Peki Senyor Marc’ın son albümü ne zaman çıkmıştı hatırlayan var mı ? İşte bence budur, asıl boşanma nedeni.Kaza Kurşunuİzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü, Genel Cerrah Prof. Dr. Mehmet Füzün, kendisinden habersiz hamile kalan eşini boşamış. Rektör, 7 yıl önce evlendiklerinde eşiyle çocuk yapmamak konusunda anlaşma yaptıklarını iddia etmiş. Allah Baba’nın işine bakar mısınız? Deli gibi isteyenlere bazen çocuk vermiyor, millet tüp bebek yapmak için kapı kapı doktor, klinik dolaşıyor. İstemeyenler ise böyle ‘kaza kurşunu’ ‘bu nerden çıktı?’ dedirten bebeklere sahip oluyor. Benim anlamadığım şey mal varlığı ve kazanç ayırımını anlarım ama dünyanın hiçbir yerinde evlendiğin kadınla çocuk yapmamak üzere anlaşıp evlenmek geçerli sayılmamalı. Bir kadının elinden ‘anne’ olmak hakkını almak değil koca bir rektöre, hiçbir kula yakışmaz. Acaba kadın rektörün spermlerini nasıl çaldı? Adam onları evde buzdolabında mı saklıyordu? Bu arada mahkeme bunları boşamış. Deniz Akkaya ’nın kulakları çınlasın. Efe Önbilgin’den habersiz hamile kaldı ama Efe Bey ondan kurtulmak için gitti çocukluk aşkı bir kadınla aniden evlendi. Şimdi de kendisinden hamile kalan 8.5 aylık eşine boşanma davası açmış. Demek adamın haberli veya habersiz çocuk yapan kadına tahammülü yok. İşin komik yanı kendisi de bunu biliyor ama çocuk yapmadan da duramıyor. Efe Bey’in sözlüğünde "korunma" diye bir şey yok herhalde. Allah ne verdiyse koyveriyor gidiyor. Lig maçları ertelenmesinCanım Türkiyem’de futbol hastası olan büyük bir kitle var. Bunlar sanki bu dünyada sırf futbol maçlarını izlemek için yaşıyor. Hafta sonları gözlerini bir saniye bile ayıramadıkları maçlarda 90 dakika nefes alıyor. Sonra emekli hakemlerle futbolcuların ekranda yaptıkları geyik muhabbeti yorumlara takılıyor ve dünyayla ilişkisini kesiyor. Haftanın diğer günleri de oynanmış veya oynanacak maçların tartışmasıyla geçiyor. Lig ertelenmesi bu kitle için ölümcül olur. Ne yapacaklarını bilemezler. Sadece maçlarda ‘deşarj’ olabildikleri için stres ve gerginlik içinde etraflarına zarar verebilirler. Boşanmalar artabilir. Ya futbol hastası adam ya da onun huysuzluğuna tahammül edemeyen eşi çeker gider. Yeni ‘Şiddet Yasası’ yüzünden zaten statlarda küfür edemeyecek olan futbol hastası, şimdi maç olmayınca sinirinden evinde olur olmaz yerde ikide bir küfür etmeye başlayacak. Mutsuz ve bedbaht bir toplum haline geleceğiz. Bu tatsız durum işimize, gücümüze, trafiğimize yansayacak. İnsanlarda verimlilik düşecek, moral kalmayacak. En sevdiği oyuncak elinden almış çocuklara benzeyen bir çoğunluk oluşacak. Bizim hayatımız futbol. Milli maçlar nedeniyle veya devre arasında lige ara verildiğinde nasıl şaşkına döndüğümüzü hatırlamamak mümkün değil. Avrupa"yı filan 5 yıl kadar unutalım, kendi başımızın çaresine bakalım arkadaşlar. Lig maçları ertelenmesin. Yoksa cümbür cemaat hepimiz ayvayı yeriz.
Survivor yarışmasına katılan ünlüler şimdi ne yapıyor diye merak ediyorsanız, size bildiğim ve gördüğüm kadarını aktarayım.ACUN ILICALI: Survivor yarışmasının yapımcısı ve sunucusu ‘Survivor’ sonrası nerdeyse her kanaldaki her programa konuk oldu. Hatta bir önceki Survivor yarışmasının sonucunu önceden açıkladığı için canlı yayında bozuk çaldığı televizyon eleştirmeni ve program sunucusu Mesut Yar ile bile bir ‘ekran samimiyeti’ kurdu. İşin güzel tarafı ne Acun ne Mesut aralarındaki tatsızlığa yol açan konuyu hatırlamadı.DERYA BÜYÜKUNCU: Survivor’ın birincisi milli yüzücümüz pek ortalıkta yok. Düzgün bir aile hayatı olan Derya Bey, eşiyle tatil yapıyor ve Olimpiyat’lara altıncı kez katılmak için o havuz senin bu havuz benim çalışıyor herhalde.NİHAT DOĞAN: Sanal alemin fenomeni ‘Survivor’ sonrası kendisini üne kavuşturan repliklik laflarını yumurtlamaya devam ediyor. Yarışmaya katıldığı adadaki saçı sakalı birbirine girmiş halini anımsayıp, ‘Che’de kendimden bir şeyler görüyorum’ şeklinde cümleler kuruyor.PASCAL NOUMA: Türk vatandaşlığına geçme, Müslüman olma ve sünnet olma konularıyla açılışlara gidip popülaritesini sürdürüyor. Bu arada Türk olma yolunda büyük yol aldığını ve artık aramızdan biri haline geldiğini küçük oğlunu sokağa çiş yaptırarak kanıtlıyor.ÖZGE ULUSOY: 24 saat içinde evlenip boşanan ve aynı adamla tekrar birlikte olup ayrılan ‘kararsız’ Özge Hanım, Bodrum’da bikinisiyle boy gösteriyor ve objektiflere yakalandığını hissettiğinde utanıyormuş pozları vererek ‘seksi masum kız’ rolünü oynamaya çalışıyor.ASENA: Ekstralarda şarkı söyleyip göbek atmaya bu kez ‘Survivor’ gazıyla kaldığı yerden devam ediyor.EBRU DESTAN: Yarışma sonrası kısmeti açıldı. Bir süredir beraber olduğu sevgilisiyle nikah kıydı. Bundan sonra evliliğinde ‘Survivor’ı oynamaya ve birlikteliğini korumaya çalışacak.ZEYNEP TUNUSLU: ‘Survivor’ yarışması sonrası daha önceki hayatına geri döndü. Ne yaptığını kendi dahil kimse bilmiyor. Kafasına göre takılıyor.TANER VE METER: ‘Survivor’ sayesinde ‘geçici’ bir üne sahip olan garip ikili son gördüğümde Ortaköy’de popüler bir gece kulübünün çıkışında trafiğin ortasında dikkat çekmek için mekik çekiyordu. Ancak bu tür çok tuhaf hareketler bile onların ününü sürdürmeye yetmeyecek ve ‘Taner ve Meter yeteer !’ dedirtecek.Armut piş, Hilal panpişBir işin hiç emek harcanmadan kendiliğinden hazır olup insanın ayağına gelmesini beklemek anlamında kullanılan ‘Armut piş, ağzıma düş’ deyimiyle Hilal Cebeci’ye hayat veren panpiş kelimesi arasında inanılmaz bir bağ var. Popülaritesini yitirdiği ve gündemde olmadığı için eski ‘Kuşum’, yeni ‘Tavşan’ şarkıcı Aydın’ın Bodrum’daki kabaresinde rol vermek istemediği Hilal Hanım, bir laf uydurdu iki fotoğrafını koydu Twitter’ı birbirine kattı. Şimdi ‘Panpiş’ kelimesinin patentini alıp ürünler pazarlayacakmış. Bundan daha ‘Armut piş, ağzıma düş’ durumu herhalde dünyada olamaz. Hilal Cebeci ayrıca kendi erotik pozlarını çektiği ‘Fotoğraf makinemi erkek arkadaşım gibi görüyorum’ gibi tahrik edici laflarla süksesini sürdürmeye devam ediyor. Geçenlerde gönüllü gazeteci- zorla televizyoncu Serdar Turgut’un gece yarıları ve sabaha karşı mekanların tuvaletlerini gezip malzeme toplayan magazinci Esin Övet ile birlikte sundukları ‘Alt Üst Muhabbetler’ isimli programa ‘Panpiş’ Hilal konuk olmuş. Serdar Turgut, canım Türkiyem’in panpişi Hilal Hanım’a ‘Sudan şöhret’ deyince ipler gerilmiş. Panpiş Hilal, Amerika hayranlığıyla tanınan Serdar Turgut’a ‘Amerika’dan uzaklaşmadan sizinle tartışmayacağım’ türünden anlaşılması zor bir cevap vermiş. Serdar Bey de Hilal’in panpişleri için Amerika’dan uzaklaşmaya değmeyeceğini düşünerek sessiz kalınca olay kapanmış.Ben en çok gece hayatından nefret eden Serdar Turgut ile geceleri dışarıda dolaşmaktan evine gitmeye zaman bulamayan Esin Övet’i bir araya getiren zihniyeti kutluyorum. Bunlar ikisi program yapıyorsa yeryüzünde herkes ekranda bir ‘ikili’ olabilir.Panpiş Hilal’e ‘sudan şöhret‘ diye takılmalarına gelince, Panpiş Hilal olmasa kimi konuk edeceklerdi çok merak ediyorum.Bodrum’un bikinilileriYaz gelince Bodrum’da ünlüler için ‘bikinili’ pozlar vermek moda oluyor. Ne kadar az ünlüysen o kadar çok bikinili fotoğrafın çıkıyor. Şöhret miktarı arttıkça bikininin üstünü havlular filan örtmeye başlıyor. İyi de oluyor. Zira şöhret miktarı arttıkça göbekteki yağlar da çoğalıyor. Çağla Şikel, Ebru Şallı, Özlem Yıldız gibi evli ünlüler kusursuz vücutlarına güvendikleri için rahat rahat gezip dolaşıp güneşlenebiliyorlar.Deniz Berdan gibi mükemmel fiziğe sahip magazinsel sosyetikler de diledikleri gibi hareket edebiliyor. Bütün kış yarım porsiyon salata ile beslenmenin ödülünü bikinisiyle özgürce dolaştıkça görüyor.Hülya Avşar, Sezen Aksu, Sibel Can gibi selülitten sabıkası olan mega ünlüler özel teknelerden denize girip uzun menzilli objektiflerden korunmak için kendilerini daima dikkatli davranmak zorunda hissediyorlar. Bir de Azeri güzeli manken Nigar Talibova ve seksi şarkıcı Seda Üren gibiler var. Onlar kendilerini hatırlatmak için incecik bikinileriyle Bodrum plajlarında boy gösteriyorlar. Bence çok da iyi ediyorlar. Yoksa, Nigar Hanım’ın mankenlik yaptığı bir defileyi ve bir zamanlar ‘Ünlüler Çiftliği’ diye bir yarışmaya katılan ve ‘möööö’ diye ineklere seslenen Seda Hanım’ın şarkılarını hatırlayana aşk olsun. Ben en çok ‘Halikarnas’ şarkısının kahramanı Akrep Nalan’ı bikinisiyle görmek istiyorum. Hiç unutmam Akrep Nalan’ı telefonda bir kez ‘ekstra bir iş var’ diye şakalamıştım. Ankara’daki yeni açılacak gece kulübümüzde Halikarnas gecesi yapacağımızı, kulübün içindeki havuza girip bikinisiyle şarkı söylemesini istediğimizi söylemiştim. Sevgili Akrep Nalan öyle okkalı bir küfür etmişti ki bir daha bikini giymesini önerecek cesareti kendimde bulamadım. Yine de Bodrum’un bikinilileri deyince Akrep Nalan’ı hayal etmeden duramıyor ve oturduğum yerde kaşınıyorum.
Enerjisi ve performansı mükemmel. Dünyaca ünlü starlarının hepsi Ajda’yı kendilerine örnek almalı. Madonna, Britney Spears, Lady Gaga, Ajda’nın yaşına geldiklerinde bakalım Ajda gibi dimdik ayakta olabilecekler mi? Ajda’ya en çok benzettiğim yabancı şarkıcı Cher. Ama o da hiçbir zaman Ajda kadar güzel ve bakımlı değil. Ajda kadar da çok çalışmıyor. Hatta Ajda Hanım kadar çok çalışan galiba kimse yok. Star Akademi diye bir yarışmada jüri koltuğunda bile Süperstar Ajda oturuyor. O da onun hakkı. Bırakın oturduğu yerden de biraz para kazansın. Ben de televizyonda jüricilik yaptım ordan biliyorum. Oturduğun yerden ukalalık yaparak bu kadar para kazanmaya imkan yok. Zavallı yarışmacılar bir hafta gece gündüz demeden çalışıp hazırlanıyorlar. Jürici ünlü oturduğu yerden onların performansını değerlendirerek acayip iyi para kazanıyor. Bir aralar Armağan Çağlayan’ın yaptığı gibi ekranda demirbaş jüricilik diye bir meslek olsa ben radyoculuğu filan bırakırım. Süperstar Ajda jüricilik yaparken onu dedi, bunu dedi diye saçma sapan lüzumsuz eleştirilere hedef oluyor. Oysa onun orda olması yeter de artar bile. Canım Türkiyem’de rakipsiz ‘yılın kadını’ olacak Süperstarı televizyonda görme şansını yakalıyorsunuz daha ne istiyorsunuz? I love you Ajda!Hülya ile tellakŞarkıcı Hilal Cebeci’nin ‘panpişlerim’ diyerek seksi fotoğraflarını Twitter’a koyması ve takipçi sayısını aniden yüzbinlere çıkartması Hülya Avşar’a ilham vermiş olmalı. Avşar Kızı erotik bir ‘tellak hikayesi’ yaratmış. Buyrun: "Hamama adım attığımda kişinin tellağım olduğunu öğrendim. "İlk defa bir erkek keseleyecek beni; acaba mayomu giyse miydim?" diye yüksek sesle konuşurken, tellağın ‘’Eee ne anlayacaksınız o zaman keseden rahat olun, siz benim için bir günde keselediğim 30 kadından birisiniz" demesiyle kendimi mermerin üzerinde buldum. Peştamalım yarı belime kadar indirilmişti. Peştamalın sadece popo kısmını kapattığını kese sırasının bacaklara geldiğinde fark ettim. Sarsıntı anında üstümden uçmasın diye peştamala yapıştım. Tellak ‘Kalk’ dedi. Kalktım. ‘Arkanı dön’ dedi. Döndüm. Arkamdan şaaap diye soğuk su attı. Biri beni itmiş gibi taa kurnaya fırlattı. Derken peştamal düştü. İki saniyelik bir popo şovla tellak ve ben hamamdan çıktık... İşte Hülya Avşar’ın ‘tellak hikayesi’. Hayal kurma ile rüya görme arasında kurgulanmış bir senaryoya benziyor. Sırf ilgi çeksin diye uydurulmuş havası veriyor. Bir kere Hülya Hanım, erkekler hamamına mı gidiyor ki kendisini natır değil tellak keseliyor? Tellak da bu arada bir günde Hülya Hanım gibi 30 kadın keselediğini söylemiş. Adamın ya ahtapot gibi elleri var ya da 24 saat uyumadan keseliyor. Hülya ile Tellak’ın macerası erotik bir masal gibi başlamış ama komedi filmi gibi bitmiş. Hülya Avşar’ın kese hikayesi bana keseden çok traş gibi geldi!AyşecikAyşe Özyılmazel’e , Ali Taran’ın 14 Haziran’da boşandığı eski eşi Selma Hanım bir teşekkür mesajı yollamış. İrlanda asıllı Selma Ann Desmond, Ayşe Özyılmazel ile Ali Taran’ın Bodrum’da yaşadıkları balayı fotoğraflarını yorumlamış. "Ne zarif ne asil görünüyorlar. Ayşe kızıma teşekkürler. Onun sayesinde ben de özgür kaldım. Hayat o kadar güzel ki bunu anlayabilmek için ruhun, düşünceleri ve vicdanın güzel olması gerekir" demiş. Selma Hanım kibar kadın. Ne de olsa genlerinde İrlanda terbiyesi var. Asıl içinden geçenleri duyar gibiyim. "Ne kadar salaş ve sakil görünüyorlar. Ayşe kızın sayesinde hayatta yalnız kaldım. Ama bunu anlamak için insanda önce ruh, düşünce ve vicdan olması gerekir" diyor gibi... Ali Taran’ın eski eşi Selma Hanım’ı yine duyar gibiyim. "Keşke evlenseydin de kocamı rahat bıraksaydın be!" diyordur sanki. Belki ‘be’ demiyordur. Kadının genlerinde İrlanda terbiyesi var ya. Gerçi Selma hanımla Ayşe hemşehri sayılır. Biri İrlandalı, diğeri içimizdeki İrlandalı.İlişki mi trajedi mi?Ekranların birbirlerine en çok yakışan, en şirin ve en sempatik çifti Davut Güloğlu ile Ece Erken haftada üç kez kavga edip ayrılıyor; ama dayanamayıp hemen barışıyorlarmış. Davut Bey, konuyla ilgili düşüncelerini "Kavgalar olmazsa ilişki güzel olmaz. O zaman ilişkide sahtelik vardır. Bir gömleğe, bir saça bile takabiliyoruz. Yolda yürüyüşümüzden bile kavga çıkabiliyor. Bu da bizim aşık olduğumuzu gösteriyor" şeklinde açıklamış. Karadenizli Davut Bey’e göre çiftlerin arasındaki kavga ilişkinin tadı, tuzu yani bir nevi raconu oluyor. Davut Bey’inki ne güzel mantık? Temel fıkrası gibi. Habire kavga eden ve haftada 3 kez ayrılıp barışan çiftlerin aralarında yaşadıklarına benim lügatımda ilişki veya aşk denmez. Trajedi denir. Bunlar sanki aşık oldukları için değil kavga etmek için birlikteler gibi görünüyor.Futboldan soğudumŞike olaylarından sonra futboldan soğudum. Bu sezon maç izlemek içimden gelmiyor. Atatürk’ün yıllar önce söylediği ‘Ben sporcunun ahlâklısını severim’ sözlerinin değerini şimdi çok daha iyi anlayabiliyoruz. Gelişen olayları büyük bir şaşkınlık ve üzüntü içinde izliyoruz. Şike operasyonuna ismi karışan, karışmayan futbolla ilgili her şey sinirimi bozmaya başladı. Sporda şiddet yasası çıktı diye seviniyorduk. Sevincimiz tam anlamıyla kursağımızda kaldı. Sporun içinde ahlâk kalmadı. Şiddet olsa ne yazar? Türkiye’de şike skandalı adaletli ve kamu oyunu tatmin edecek bir şekilde sonuçlanmadan futbolla ilgili her şey son derece şüpheli ve şaibeli olacak. Maçlar, futbolcular, hakemler, yorumlar hepsi zan altında kalacak. Yeni seçilen TFF’nın sanki hiçbir şey olmamış gibi liglere kaldığı yerden devam etmesi de bana normal gelmiyor. Sonuçsuzluk ilerde daha büyük bir kaos yaratacaktır. Bu şekilde başlayan bir lig olmaz olsun. Ben futboldan soğudum. Bu sezon kadınların istediği olsun. Futbolu bir yana bırakıp hafta sonları onlarla ilgilenelim. Bence o zaman herkes daha karlı çıkar.
Sosyetik İkoncan, tasarımcı ve televizyon starı Ivana Sert ile 8 yıllık eşi inşaat kralı sevgili arkadaşım Yurdal Sert’in arasının limoni olduğuna dair çıkan haberler bana inandırıcı gelmedi.Bodrum’da esmer bir genç kızla samimi bir pozda görüntülenen Yurdal’a bozulan Ivana, sözüm ona kocasının telefonlarını açmıyormuş. "Ne hali varsa görsün, umrumda değil Kaçamaklarına göz yumarım derken bunu gizlice yapması gerektiğinden söz ettim. Şimdi milletin diline düştük. Tadım tuzum kalmadı" diyormuş. Yurdal Bey de kendisini affettirmek için dünyanın en güzel hediyelerini karısının önüne sermeye hazır olduğunu ve biraz fazla samimi dans etmesinin haricinde, görüntülendiği genç kızla aralarında bir şey geçmediğini söylüyormuş. Benim tanıdığım ve bildiğim kadarıyla Yurdal ile Ivana arasında müthiş bir güven var. İkisi de birbirlerine güveniyor. Zaten başka türlü evli kalmalarına imkan yok. Ivana, kocasının kaçamaklarına göz yumabileceğini açıklarken bunun gerçekleşmeyeceğini biliyor ve lafın gelişi söylüyor. "Bir hata için evliliğimi yıkmam" mesajını veriyor. Sizin anlayacağınız İkoncan Ivana, kocasının Bodrum’da herkesin ortasında alenen yabancı biriyle kocasının kendisini aldatmayacağını çok iyi biliyordur. Yurdal da milletin ve paparazilerin gözü önünde böyle bir şey yapmayacak kadar görgülü ve akıllı bir adamdır.Eğlenmek ayrı, aldatmak ayrı. Yurdal eğlenmiştir ama aldatmamıştır. Ivana da bunu anlayışla karşılamıştır. Gerisi hikaye ve reyting malzemesidir.Dövme beniDövmelerden oldum olasıya hoşlanmamışımdır. En küçüğü bile gözüme batar. İnsan kendi vücudunu nasıl bile bile damgalar anlamam mümkün değil. Dövmesi olanların zevkine saygısızlık etmek istemiyorum ama dövmeler bana ‘çekici’ değil ‘itici’ geliyor. Daha bir tane bile beğendiğimi görmedim. İşin kötüsü son zamanlarda dövmeler inanılmaz miktarda çoğaldı. Sanki herkesin görünen ya da görünmeyen bir yerinde dövme var. Özellikle kadınlar vücutlarının değişik yerlerine kendilerine göre anlamı olan dövmeler yaptırmaya bayılıyor. Bir dövme modası aldı başını gidiyor. Tedavisi mümkün olmayan psikolojik bir rahatsızlık olmalı. Bir kere yaptırdıktan sonra devamı geliyor. Farkındaysanız tek dövme ile yetinen çok az dövmesever var.İnsanların her yeri dövme oldu. Angelina Jolie ve David Beckham gibi güzel insanlar garip şekilli dövmelerle bedenlerini akıllarınca süslemekten bana göre deforme etmekten çekinmiyor. Eskiden genelde sadece kolda olan dövmeler şimdi bileklere,sırta,bacaklara,kalçalara sıçradı. Kalıcı dövmeleri çıkartmak da işkence olmalı. O yüzden artık millet orasına burasına birinin adını veya isminin baş harflerini kazıtmıyor. Neme lazım bir gün ayrılırsam başıma iş açmayayım diye düşünüyor...Yıllar önce Bodrum’da bir Alman turistin sağ kolunda yanık gibi duran kocaman bir leke vardı. Ne olduğunu merak edip sorduğumda bir gece sarhoş olduğunda ‘Nazi dövmesi’ yaptırdığını sonra çıkartmak için derisini yüzdürmek zorunda kaldığını söylemişti.O günden beri dövmelerden hep nefret etmişimdir.Onun için ne kadar moda olursa olsun ben almayayım. Dövme beni!Sinan TimberlakeSöz yazarı ve besteci Sinan Akçıl başarılı bir müzisyen. Popüler parçalara imzasını attı. Usta isimlerle çalıştı. Sinan Bey şimdi şarkıcılık da yapıyor. Herhalde ‘’Bu kadar popçuya şarkı verdim ben de çıkar en az onlar kadar güzel okurum’’ diye düşünüp ‘Kalp Sesi’ diye bir albüm yaptı. Ardından solo konserler gelmeye başladı. Derken bir televizyon kanalında canlı yayında şarkı söyledi. Veee... Sinan Akçıl’da tek başına şarkıcılık yapacak bir ses olmadığı ortaya çıktı. Bırakın tek başınayı Hande Yener ile olan düetinde Sinan Bey’in vokali Hande’nin sesini bile bozuyor.Detone mi desem fena halde kulak tırmalıyıcı mı desem artık bilemiyorum. İşin tuhaf yanı, hayatı müzikle geçen ve çok iyi bir müzik kulağına sahip olması gereken Sinan Bey’in bunun farkında olmaması. Acaba Sinan Akçıl sahnede hayranlarının karşısına çıktığında kendini Justin Timberlake gibi mi hissediyor? Sinan Timberlake! Hissetmesine hissedebilir de ses olmayınca bu işler olmuyor. Elektronik enstrümanların gücüyle olmayan sesini nereye kadar kamufle edebilirsin? Ancak Sinan Akçıl’ın güzel bir sese sahip olması da galiba gerekmiyor. Ses ve şarkı söyleme yeteneği olmadan albüm yapıp sahneye çıkan ne ilk ne de son sanatçı. Temiz yüzlü, yakışıklı ve sempatik biri olduktan sonra sesin güzel olması önemli değil... Sesi düzelir veya terbiye edilir mi bilemiyorum. Ama hedef kitlesi için bunun pek de elzem olduğunu sanmıyorum. Bir zamanlar dünya çapında şöhret olan Milli Vanilli diye bir ikili vardı. Canlı performansları albümleri gibi çıkmayınca alay konusu olup piyasadan silindiler. Sinan Akçıl için böyle bir durum söz konusu değil. Alan memnun, satan memnun idare ediyorlar işte.Belarus mu, Belâ Rus mu?Kumarhaneler kralı Sudi Özkan, kendisinden 40 yaş küçük Belaruslu eşi Katsiaryna Schulkevitch’den boşanırken ‘’Belarus’lu kadından kadın olmaz. Bunlar için ilişki yaşamak lavaboda el yıkamak gibi bir şey. Çok güzel insanlar ancak hiçbir şeye aldırmıyorlar. Bunlarda kıskançlık diye bir şey yok’’ demiş. Bir şey anladıysam Nouma olayım! Sudi Bey’in şikayeti nedir? Masal gibi bir düğünle evlendiği ve Kumburgaz’daki otelinde garson olarak çalışırken büyülü güzelliğinden etkilenip peşinden koştuğu 7 yıllık eşi, 3 tane aslan gibi erkek çocuk doğurmuş. Kadın ilişkiye girmek için nazlanmıyor. Kocasını yalvartmıyor, inletmiyor. Kıskanç değil. İğneli laflar ve kötü bakışlarla erkeğini rahatsız etmiyor. Dırdır, huzursuzluk ve stres yok. Daha ne isteyebilir bir erkek?"Bulmuş da bunamış" lafı herhalde bu gibi durumlar için söylenmiş olmalı. Sudi Özkan, Sinderella hikayesinden esinlenilmiş masalsı bir düğünle evlendiği eşinden kültür farklılığından dolayı boşandığını söylemiş. Aralarındaki 40 yaş fark sorun olmuyor da kültür farklılığı problem yaratıyor demek. Vay be! Belaruslu kadınların güzelliği dillere destandır. Sudi Özkan, yaptığı açıklamaya Belaruslular"dan gelen tepki gelince geri adım atmış ve tekrar bir Belaruslu kadınla dünya evine girebileceğini söylemiş. Bu onlar için iyi haber mi kötü haber mi bilemiyorum. Belarus mu yoksa "Belâ Rus" mu artık karar sizin!Baharatlı Hint düğünüHindistan’ın en zengin ailelerinden Bansal ve Kanodai, Antalya’nın ve hatta Orta Doğu’nun en görkemli oteli Mardan Palace’da muhteşem bir düğün yapmışlar.5 gün 5 gece süren düğünde gelinin ailesi Hint geleneklerine uyarak damada 15 milyon Euro başlık parası vermiş. Davetliler iki özel uçakla getirtilmiş. Düğünün faturası 2 milyon Euro!Hintliler o kadar memnun kalmışlar ki Eylül ayında başka bir düğün için tekrar geleceklermiş. Düğün turizminin en yağlı müşterisi Hintliler. Sadece yağlı değil aynı zamanda aşırı baharatlı. Düğün için memleketlerinden 2 ton baharat getirmişler. O kadar bol baharatla sadece düğünün yapıldığı Mardan Palace’da değil eminim Antalya’nın tamamında köri kokusundan geçilmemiştir. Canım Türkiyem turistler için gerçek bir cennet. Ruslar, Almanlar, İngilizler, tatil, eğlenmeye Hintliler’le Araplar da her fırsatta evlenmeye geliyor. Zengin Hintliler’in basında çıkan düğün manzaraları bana Bollywood filmlerini hatırlattı... Hindistan dünyada en çok sinema filminin çekildiği ülke. Amerikalıların Hollywood’u gibi Hintlilerin de Bollywood’u var. Üstelik Bollywood çok daha renkli ve şatafatlı. Hollywood’da kostümler filmin temasına göre değişir. Gerçekçi olma çabasıyla sade olabilir. Ama Hintlilerin kostümleri tabir-i caizse tam güllük gülistanlık. Bu düğün de aynen bunun gibi. Mihrace ve Mihracene misali Hintli damat ve gelin krallara ve kraliçelere layık bir düğünle dünya evine giriyor. Acaba Hint geleneklerinde “düğün sigortası” diye bir şey var mı? Ben gelinin babası olsam 15 milyon Euro başlık parası verdiğim damat bey hazretlerinin kızımı ölene kadar yanından ayırmamasını isterdim. O kadar para bayılacağım sonra da bir kavga edip boşanacaklar. Yok öyle yağma! Onun için bence bu tür geleneklerin olduğu ve fahiş denilecek paraların havada uçuştuğu bir ortamda insan kendini sağlama almalı. Bizim sigorta şirketleri Hintlilerden esinlenerek ‘düğün sigortası yapmaya başlasa oğlunu, kızını evlendiren ve daha yılı bile dolmadan boşanmalarıyla karşı karşıya kalan birçok aile rahat eder. Hatta düğüne gelen hediyeler bile sigortalanmalı. Bu parlak fikrime ne dersiniz?
Dünyanın en önemli müzisyenlerinden İngilizlerin dahi şarkıcı ve piyanisti Elton John’un konserini keyifle izlerken başka hangi dünya starlarını ülkemizde konser verirken görmek istediğimi düşündüm. İşte benim listem:-Rolling Stones: Mick Jagger ve ekibi ilerlemiş yaşlarına rağmen müthiş bir sahne performansı veriyormuş. Sürekli dünya turuna çıkıyorlar. Konserlerden hâlâ en çok para kazanan guruplardan biri. Müziklerini özledim. ‘Satisfaction’ isimli parçalarını dinleyip emekliye ayrılmalarından önce Rolling Stones’a doymak istiyorum.-Paul McCartney: Beatles’ın hayatta kalan tek aktif elemanı. Paul McCartney grubun en sevdiğim üyesiydi. Zaten Beatles’ın tüm efsane parçalarına John Lennon ile birlikte imzasını attı.-Chris Rea: Chris Rea benim bu dünyada sesini ve şarkılarını en çok beğendiğim şarkıcı. California’da yaşarken üstü açık Mustang GT arabamla Sunset Bulvar’dan Malibu sahiline inerken sürekli onun ‘On The Beach’ parçasını dinlerdim. İngiliz sanatçı aynı zamanda çok iyi bir gitarist. ‘Blue Cafe’ ve ‘Fool If You Think It’s Over’ ile canım Türkiyem’i mest ederdi.-Eric Clapton: Dünyanın en iyi gitaristlerinden biri olan Eric Clapton komple bir müzisyen. 18 Grammy ödüllü şarkıcının New York’da bir gökdelenden düşüp hayatını kaybeden oğlu için yazdığı ‘Tears In Heaven’ isimli şarkısı insanı hüngür hüngür ağlatmaya yeter de artar bile. Son olarak ‘Autumn Leaves’ isimli efsane parçayı mükemmel yorumlamıştı.-Coldplay: Solistleri Chris Martin çok başarılı. Grubun diğer üyeleriyle uyum içinde. Müzikleri şelale gibi akıyor. Sırf "Clocks" ve "Viva La Vida" gibi en tanınmış eserlerini dinlemek için bile konserlerine gitmeye değer. Müzikte kalite, eşittir Coldplay demektir!-Rod Stewart: Her şarkısıyla beni coşturan bir isim. Tipik sesi ile ‘Da Ya Think I’m Sexy’ şarkısını söyleyip sahnede dolaşsın yeter. Tüm hayatı boyunca birbirinden güzel kadınlarla birlikte olmayı başarmış Rod Stewart, ‘Crazy About You’ parçasıyla dans etmesini hiç sevmediğim halde beni bile yerimden kaldırıp oynatır. Buralara en çok yakışan şarkısı da genç nüfusuyla övünen ülkemiz için ‘Young Turks’ (Genç Türkler) olurdu.-Hermes House Band: Şu ana kadar 75 üyesi olan grubu yeniden aktif hale getirseler ve ‘Live is Life’ ve ‘I will Survive’ gibi parçaları kendilerine özgü tempo ve heyecanla söyleseler konser verdikleri tabiri caizse yıkılır.- Chicago: ABD Chicago kentinden gelen müzisyenlerden kurulu grubun sound’una hasret kaldık.Robert Lamm liderliğindeki pop rock ve caz grubunun geçtiğimiz Ocak ayında Tarsus’da mini bir konser vereceğini duymuştum. İstanbul’u gelseler bizim burayı da sallasalar ne güzel olur.- Britney Spears: Genç yaşında kavuştuğu şöhretin çok zararlarını gören Britney Spears düzensiz hayatını geride bırakıp kendini toparlamayı başardı. Ritmik şarkıları ve sahnedeki dinamik performansını bizim çoşkulu gençlerimizle birlikte izlemek isterdim.- Led Zepplin: Robert Plant ve arkadaşları Beatles’dan sonra dünyada albümleri en çok satılan grup olmayı başardı.Stairway To Heaven’ isimli parçaları müzik otoritelerine göre tüm zamanların en iyi şarkısı ilan edildi. 2007 yılında grubun hayatta kalan üyeleri Ahmet Ertegün’ün anısına Londra’da muhteşem bir konser verdi. İstanbul’da tekrarını yapsalar, yer yerinden oynar.Amerikan adaletiAmerika gündemini işgal eden Casey Anthony’nin 2 yaşındaki öz kızı Caylee’yi öldürmesi ile ilişkin dava sürpriz bir şekilde sonuçlandı.Duruşma süresince sürekli gözyaşı döken Casey’i jüri suçsuz buldu. Casey’nin kızını kendisine ayak bağı olduğu için öldürdüğü iddia ediliyordu...Bu olay eski eşi ve sevgilisini bıçaklayarak öldürmekle suçlanan ve beraat eden Amerikan futbolunun eski efsane isimlerinden O.J Simpson’u anımsattı. O. J Simpson’un eski eşi ve sevgilisine bir komando gibi tuzak kurup arkadan bıçakladığına herkes inanmıştı. Tüm deliler O. J Simpson’un suçlu olduğuna işaret ediyordu. Bir dayanak bulunup beraat ettirildi... Amerika’da sanığın suçsuz olduğunu kanıtlamasına gerek yok. Savcı onun suçlu olduğunu ‘beyond a shadow of a doubt’ yani tüm şüphelerin gölgesinden uzakta kanıtlamak zorunda. En ufak bir tereddüt bile O.J.Simpson ve Casey Anthony’de olduğu gibi jüri tarafından suçsuz bulunabiliyor. Amerikadaki sistem böyle işliyor ve bazen jürideki Amerikalı vatandaşların verdiği saçma sapan kararlara sahne oluyor.No İddaaBu şike olaylarında kurunun yanında yaşlar yanacak, ağır cezalar verilecek ve Türk futbolu tarihinin en büyük yarasını alacak... Bir GS’li olarak FB’nin Süper Lig’den düşürülmesi hoşuma gitmez. Aslantepe’de onları yeneceğimiz günün hayalini kuruyordum. FB’nin Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olup ülkemize puanlar kazandırmasını bekliyordum... Bu olayları duyan yıldız futbolcular ülkemize gelmek istemeyecek. Türkiye, üçkağıtçı damgası yiyecek. Her maça şüpheyle bakılacak... Bahis oyunlarının da hiçbir esprisi kalmayacak. Futbola kumarın girmesi bize göre değil. Biz bir 5 yıldızlı otelin içinde kumarhane işletmesini bile bilmiyoruz. Onun için İddaa, artık Türkiye liglerinden hiçbir maça yer vermesin. Bence hiçbir mücadele İddaa’da yer almamalı. Madem kökten temizlik başladı; o zaman tahrikleri yok etmenin tam zamanı. Bu sayede belki bazı futbolcular bahis oynamayı bırakıp top oynamaya başlarlar. Ne dersiniz?Bunları kaçırmayın...Forum İstanbul"da İbrahim Kutluay"la basketbol öğreninForum İstanbul’un İbrahim Kutluay Basketball Academy işbirliği ile hayata geçirdiği ve 75 TL’lik alışveriş karşılığında ücretsiz katılımın sağlandığı derslerde 7-15 yaş arasındaki çocuklar, İbrahim Kutluay Basketball Academy’nin deneyimli antrenörlerinden basketbol dersi alıyor. Dersler, Forum İstanbul’daki Decathlon basketbol sahasında ikişer haftalık dönemlerle yapılıyor. Hafta içi her gün gerçekleştirilen kurslarda dersler, 16:00-19:00 saatleri arasında 3 seans olarak yapılıyor. Öğrenciler, sertifikalarını ünlü basketbolcu İbrahim Kutluay’ın elinden alacak.Harry Potter"a destansı veda"Harry Potter ve Ölüm Yadigarları-2" 13 Temmuz"da dünya sinemalarında vizyona giriyor. Harry Potter serisinin son filminin galası için hayranları hem heyecanlı hem de üzgün. Seriye veda edecek Harry Potter tutkunları gişe önünde kuyruğa girdi bile. Cinecity sinemaları filmin biletlerini satışa çıkardı. 12 Temmuz 2011 Salı 00:00 gece seansı ile "Harry Potter Ölüm Yadigarları Bölüm 2"yi herkesten önce Cinecity konforu ile izlemek isteyenler www.cinecity.com.tr"ye tıklayabilir.
Monaco Prensi Albert ile evlenen Güney Afrikalı eski yüzücü Charlene Wittsock’un masal düğünden önce 3 kez kaçmayı denediği ancak bunu bir türlü başaramadığı iddia ediliyor.Gelin hanım iki ay önce Paris’e gelinlik almaya gittiğinde ilk kaçış eylemini gerçekleştirmiş. Koskoca Monaco Prensi ile evlenecek kadın zaten giyeceği gelinliği sarayına ayağına getirtmiyor da alışveriş numarasıyla Paris’e tüyüyorsa şüphelenmek gerekir. Gelin hanımın ikinci kaçış denemesi Mayıs sonunda Monaco’daki Formula 1 yarışları sırasında olmuş. Dünyanın en süratli arabalarının önünden vızır vızır geçtiğini görünce aklına oralardan kaçmak gelmiş olabilir. Normaldir. Bir prens ile dünya evine girmeye hazırlanan her genç kızın başına gelir! Son olarak da düğünden üç gün önce Nice hava meydanında kaçarken polisler tarafından pasaportuna el konularak durdurulmuş. Prens yetkilileri arayıp “Sakın bırakmayın” dedi herhalde. Hayatımda bu kadar isteksiz bir gelin görmedim. Üstelik Avrupanın en köklü hanedanlığına gelin gidiyor. Söylentilere göre gelin hanımın kaçma nedeni prensin 3 gayrımeşru çocuğunun olduğunun masal düğünden birkaç gün önce ortaya çıkmasıymış. Bana hiç inandırıcı gelmedi. Koskoca Monaco prensinin 3 değil 13 gayrımeşru çocuğu olsa ne yazar? Herhalde hepsine bakacak kadar parası vardır. Yani kadına külfet olmazlar. Ayrıca bir, iki tane de kendisi meşru çocuk doğurur, olur biterdi. Ne var bunu büyütüp olay haline getirecek? Prens ile kaçak gelinin nikah sonrası dudaktan öpüştükleri fotoğraf aslında tüm gerçeği yansıtıyor. Gelin hanım hiç mutlu değil. Kocasını laf olsun, adet yerini bulsun diye zoraki öpüyor. Suratını buruşturmuş. Sanki acı çekiyor. Demek ki kimyaları tutmamış. Kadın adamdan ters elektrik alıyor. Şimdi siz bu satırları okuduğunuzda iddiacılara göre boşanmalarına 1/2 verilen ünlü çift, gelinin kaçmak istediği memleketi Güney Afrika’da balayında olacaklarmış. Prensin aklına şaşayım. Hem kadını oraya kaçmasın diye hava meydanlarından çeviriyor hem de sonra kendi eliyle onu oraya götürüyor. Kaşınmak buna denir. Masal düğünün sonu kabus balayı olmasın?Piranha çiftlerBabası yaşındaki bohem reklamcı Ali Taran ile sürpriz evliliği sayesinde hayatında olmadığı kadar kendi reklamını yapmayı başaran şarkıcı ve köşe yazarı Ayşe Özyılmazel, "Ağız tadıyla mutlu olmak yok mu kaderimde?" diye sormuş ve kendisini eleştirenlere “Piranha gibisiniz be!” diye seslenmiş. Ayşe Hanım haklı. Etraf piranhalarla dolu. Eleştirmeyi seven polemiklere ve tartışmalara bayılan bir toplumuz. Başkalarıyla uğraşmak hobimiz. İşimizin olmadığı yere burnumuzu sokmak genlerimizde var. Nedeni de Ayşe Özyılmazel ve Ali Taran gibi medya piranhası olan çiftler. İlişkilerini göz önünde yaşayan, işine gelince basın ile yüz göz olan sonra işler istediği gibi gitmediğinde çevresine küsüp “tu kaka” yapan çiftler bunlar. Piranha toplumun, piranha çiftleri. Birliktelikleriyle etrafa huzursuzluk veriyorlar. Kendileri de huzursuz oluyorlar. Örneğin, Ali Taran ve Ayşe Özyılmazel kendilerine yöneltilen haklı ya da haksız eleştirilere antipatik yanıtlar vererek kendilerini sevimsizleştirdiler.Ali Taran gibi reklam dünyasının yaratıcı beynine düğünün ardından Twitter’da yaptığı “Alemin ağzı torba değil ki büzesin diyorlar. Bazılarının ağzı zaten büzük ben ne uğraşayım” türünden çok basit ve mahallevari yorumları hiç yakışmadı. Bu arada Ali Bey’in çiçeği burnunda eşi Ayşe Hanım da köşesinden verdi veriştirdi. Sakız çiğneyip balon patlatıyormuş havasını veren yazı tarzıyla evliliğini savundu. Oysa hiç cevap vermeseler bir süre sonra olay kapanır giderdi. Ancak böyle durumlarda sessiz kalmak, Ali Bey ve Ayşe Hanım gibi piranha çiftler için mümkün olamıyor. Piranha çiftler kesinlikle laf altında kalmıyor. Herkese laf yetiştirmek için inanılmaz bir hırs ve de gayret gösteriyor. Adeta negatif enerji ile besleniyorlar. Piranha çiftler sayesinde hayatımız renkleniyor ve can sıkıntısından kurtuluyoruz. Aslında düşünecek olursanız onlara çok şey borçluyuz. Yaşasın piranhacılık!Şike fetvasıCanım Türkiyem’in gündemine bomba gibi düşen şike skandalının trajikomik yanları var. Bir tanesi Temel fıkrası gibi. İddialara göre Trabzonspor da şike yapmak istemiş ama bunu başaramamış. Şike yapmanın da bir beceri istediğini hayatımda ilk defa duyuyorum. Acaba ne yaptılar da işi bozdular? Merak etmemek elde değil. Film gibi. ‘Sırf sinemada olur bu tür olaylar’ dedirten cinsten. İkinci trajikomik olay İBB"li futbolcu İbrahim Akın’ın yine iddialara göre şike yapmadan önce inandığı bir hocayı arayıp fetva alması. Dinen caiz olup olmadığını sorması. İbrahim Akın, hocaya "100 bin dolar veriyorlar. Günah mı?" diye sormuş. "Hayır değil!" cevabını alınca bu sefer kur değiştirmiş şike yapmak için 100 bin Euro istemiş. Peki, orada bir günah söz konusu değil mi? Pazarlığı bozmak ve düşkünün acizliğinden kendi maddi çıkarların doğrultusunda yararlanmak günah değil mi? Resmen şike komedisi!PampişlerŞarkıcı Hilal Cebeci çok akıllı bir kadın. Kendinden söz ettirmesini biliyor. Hep gündem yaratacak taktikler kullanıyor. Aslında "benim" diyen reklamcıların Hilal Hanım’dan ders almalarında yarar var. Saatler hatta günler süren bitmek bilmeyen toplantılar ve beyin fırtınası yapacaklarına Hilal Cebeci’yi kendilerine örnek alsınlar. “Pampişlerim yatmadan önce son pozum” notuyla Twitter’a bir dekolte fotoğrafını koydu ortalık yıkıldı. Takipçileri 10 binlerdeyken 50 bine dayandı. Yani tek bir hamleyle takipçi sayısını beşe katladı. Allah bilir şimdi yüz binlerdedir. Hilal Cebeci’nin kankanın anlamına gelen "pampişlerim" lafı çok tuttu. Benim bile ağzıma takıldı. Radyoda "Pampiş Special" programı yaptım. Pampişçe sözcükler üretmekten kendimi alıkoyamadım. Örneğin “Bir pampiş bir pampişe gel birlikte pampişistanda bir pampişçi açalım” demiş. Bir deneyin bakalım söyleyebiliyor musunuz?Elton babaDünyaca ünlü İngiliz müzisyen Elton John 18 yıl sonra İstanbul’da muhteşem bir konser verdi. Küçükçiftlik Park’taki konsere ben de gittim. Elton Baba gerçekten doyururucu bir müzik ziyafeti verdi. Eski ve yeni şarkılarından söyledi. Biraz daha tanınmış parçalarına yer verse ben şahsen daha memnun olurdum. Ama Elton Baba kariyerinde artık doruk noktasına gelmiş. Ticari değil zevkine göre takılıyor. Sahnede pengueni andıran renkli giysileriyle sempatik hareketler yaptı. Yaşına, boyuna, posuna göre atletik takıldı. Şahane çaldığı piyanonun üstünde unutulmaz bir şov yaptı. Elton Baba’yı herhalde son kez izlemek fırsatını bulduk. Bir 18 yıl daha geçse ne onun ne orkestrasının sahneye çıkacak hali kalmaz gibime geliyor. Konser alanı doluydu. İzleyicilerden çoğu cep telefonlarıyla Elton Baba’yı çekmekten konserin zevkini çıkaramadılar. Elton Baba çok profesyoneldi. Orkestrasındaki elemanları tek tek tanıtıp onore etti. İki günlüğüne geldiği için kocası David Furbish"i getirmemiş. O herhalde evde oturmuş çocuklarına bakıyordu.
Mahsun Kırmızıgül’ün, Bodrum’da bir Rus kadınıyla görüntülenmesi gündeme bomba gibi düştü. Bir süre önce ayrıldığı 5 yıllık sevgilisi çellist Mine Cangal "Bizim asla böyle fotoğraflarımız çıkmadı. Çünkü ben o tip kızlardan değilim" demiş. Saman altından su yürütenler bu konuda ustadır. Taa ki yakalanıncaya kadar! Tıpkı 19 değişik kadınla aldattığı eşine 500 milyon dolar tazminat ödeyip boşanmak zorunda kalan, dünyanın en çok para kazanan sporcu ünvanına sahip, ünlü Amerikalı golfçü Tiger Woods gibi. Tiger Woods, yakayı ele verene kadar, ailesine bağlı ideal bir eş olarak tanınıyordu. Hatta temiz çocuk imajı sayesinde sponsorlar bulmuştu. Saman altından su yürüttüğü anlaşılınca kaybı büyük oldu. Peki, sizce Türk erkekleri saman altından su yürütüyor mu? Bence birbirinden güzel Rus hatunlar ülkemize dadanalı çoğu, saman altında su yürütmeye başladı. Eşleri de ya farkında değil ya da farkında sesini çıkartmıyor.Bebeğin fendi, David’i yendi!David Beckham’ı eski ‘Baharat Kız’ yeni ‘moda ikonu’ ve dördüncü kez anne olmaya hazırlanan eşi Victoria, yataktan atmış. Beckham’lar gibi her tür imkanı olan ve çocuklarını dadılarla büyüten zenginlerin cinsel hayatı bile çocuklar yüzünden ister istemez olumsuz etkileniyor. Örneğin, Hollywood yıldızları Angelina Jolie ile Brad Pitt bu konuda çözümü çocuklarına sevişecekleri zamanı söylemekte bulmuş. ‘Anne ve baba öpüşecekler’ deyip çocukları dadılarına teslim ediyorlarmış. Düşünsenize yarım düzine çocuk kapının dışında sizi bekliyor. Her birinin kafasından "Bu ne öpücükmüş bitmek bilmedi?" ya da "Koca dudaklı annem babamı öperken yutarsa ne olur" türünde düşünceler geçiyor ve siz içeride seks yapmaya çalışıyorsunuz. Zaten tüm gün çocukla uğraşmaktan insanlarda seks yapma isteği de kalmıyor. Başbaşa gidebilecekleri tatilde çiftler birbirlerine biraz zaman ayırmazlarsa ilişkileri ‘sevgili’den ‘arkadaş’ havasına dönüşüyor. Sonra genelde baba yabancı uyruklularla öpüşmeye başlıyor. Victoria aklını başını toplayıp David’i bir an önce yatağına geri alsın. O adam kapanın elinde kalır vallahi!L World2000"lerin ortalarında L World diye bir dizi vardı. Hollywood’da yaşayan lezbiyenlerin hayat hikayesini anlatırdı. Dizideki kadınların tutkulu aşkları bir kadın ile erkek arasında bile böylesine tutkulu aşk olamaz dedirtecek kadar tutkuluydu. Sessiz sedasız ülkemizi ziyaret eden dünyaca ünlü eşcinsel Amerikalı oyuncu Jodie Foster ve ailesini görünce lezbiyenler arasındaki aşkın ne kadar tutkulu olabileceğini anladım. Oscar’lı oyuncu Jodie ile 20 yıllık sevgilisi Cydney Bernard, arasındaki aşk L World dizisindeki tutkulu aşklara benziyor. Sevgilisi olan kadın Jodie Foster’ın yanında kendisinden yaşça bir hayli büyük ablası gibi duruyor. İki çocuklarıyla birlikte Efes’e gidip Meryem Ana Evi’ni ziyaret etmişler. Hacı olmuşlar. Anadolunun zengin tarihinden çok etkilenmişler. L World isimli diziyi izlemediyseniz mutlaka izleyin. Gerçek hayattaki Jodie Foster ve sevgilisinin dizideki karakterlerden hiçbir farkı yok!GSM suratıNeden bilmiyorum GSM firmalarının reklamlarına çıkan ünlü komedyenlerin surat ifadeleri hep aynı oluyor. Hepsinde ne yaptığını bilmez şaşkın bir ifade var. Şafak Sezer kafasında sürekli bir soru varmışçasına bakıyor. Yakışıyor da. Herhalde bu surat ifadesi halk arasında tutuluyor ki Şafak Sezer bir değişiklik yapma gereği görmüyor. Tutan bir şey olunca da hemen bir benzeri geliyor. Recep İvedik furyasının parsasını reklam piyasasında toplamaya devam eden Şahan Gökbakar da Şafak Sezer havalarına girmiş. "Ben kimim, neredeyim, ne yapıyorum?" şaşkınlığı içinde etrafına bakınıyor. Ata Demirer’in reklamı da diğerleri gibi. Ortada ya GSM suratı diye ortaklaşa bir durum var hepsi aynı ifadeyi veriyor ya da aldıkları astranomik ücretten küçük dillerini yutmuş gibi duruyorlar. İyimser kadınlarKadınlarımızın kıymetini bilelim. Dünyanın en iyimser kadınları Türkiye’deymiş. Küresel bilgi ve analiz firması Nielsen’in 21 ülkede ve 6500 kadın üzerinde yaptığı araştırmanın sonucuna göre Türkiye’deki kadınların yüzde 92’si kızlarının kendilerinden daha fazla imkanı olacağını düşünüyorlarmış. Eğri yatalım doğru konuşalım. Biz Türk erkekleri kolay geçinilecek insanlar değiliz. İsteklerimiz bitmez, kendi zevklerimizden fedakarlık yapmaya yanaşmayız. Durum böyle olunca Türk kadınının, Türk erkeğiyle yaşayabilmesi için iyimser olması şart. Başka türlü bize tahammül etmesi mümkün değil. Hintli kadınların da dünyanın en stresli kadınları oldukları ortaya çıkmış. Onun da nedenini biliyorum. Köri kokusu! Hayatınızın her günü her yerde kesif köri kokuları içinde geçse siz de stres içinde olurdunuz. Haksız mıyım?HAFTANIN SORUSU?Bugüne kadar Müslüm Gürses’in oynamayı reddettiği bir reklam teklifi olmuş mudur acaba?