Yılların sanatçısı Hülya Avşar ile yeni nesil köşe yazarı ve çiçeği burnunda popçu Ayşe Özyılmazel arasında geçtiğimiz günlerde son derece gereksiz bir söz düellosu yaşandı. Ayşe Özyılmazel kısa bir süre önce hedef göstermeksizin ‘Bir erkekle aldatıldım’ şeklinde yersiz bir açıklama yaptı. Bunun üzerine Hülya Avşar, televizyon şovunda ağırladığı Ayşe’nin ‘kısa dönem’ sevgilisi şarkıcı Murat Dalkılıç"a gereksiz bir soru yöneltti. Hülya Avşar’ın başka bir konuğa sordurttuğu soruda Ayşe’yi aldatan sevgilisinin bir kadın olma ihtimalinden söz ediliyor yani Ayşe’nin lezbiyen bir ilişki yaşamış olabileceği ima ediliyordu. Bunun üzerine Ayşe Özyılmazel çıldırdı. Hemen gazete köşesinden Hülya Hanım’a saldırdı. Hülya Avşar’ın eski sevgilisi Saadettin Saran tarafından şutlanmasının nedeni Hülya Hanım’ın onu bir kadınla aldatması olabilir mi diye yersiz ve gereksiz bir cevap yazdı. Bu sefer Hülya Avşar sinirlendi ve Ayşe Özyılmazel aleyhine 50 bin TL’lik yersiz ve gereksiz bir dava açtı. Sonuç olarak ikisi de laf yetiştirme konusunda birbirleriyle yarışıyor. Ayrıca ikisi de güzel, işveli, cilveli ve şımarık. İkisi de medyatik. İkisi de popüler. Sizin anlayacağınız benzer noktaları çok. Hatta onlara isimlerini birleştirip ‘HÜLYAYŞE’ demek mümkün. Umarım bu yersiz ve gereksiz tartışmalarını tatlıya bağlarlar. Biz de rahat ederiz!Taksi yok sanki Manken Ece Sükan, arkadaşı oyuncu Meltem Cumbul ile Beyoğlu’ndaki eğlence dönüşü trafik polislerinin kontrolüne takılmış. Direksiyon başında ikinci kez alkollü yakalanan ünlü manken, önce alkolmetreyi üflemeyi reddetmiş. Üflemediği takdirde Adli Tıp’a sevkedeceğini öğrenince üflemeye karar vermiş. 0.68 promil alkollü çıkınca da ehliyetine 2 yıllığına el konulmuş. Ece çok düzgün, aklı başında bir kadındır. Meltem de öyle. İkili Beyoğlu’na kendi kullandıkları bir arabayla gidip içki içiyorlarsa durum vahim. Demek herkes yapıyor. Tevekkeli değil 2011 yılının ilk 3 ayında İstanbul’da 130.880 alkollü sürücü yakalanmış. Taksi yok sanki! Üstelik Beyoğlu gibi park bulması zor bir yere gidiyorsun. Meltem Cumbul da kabahatli. Alkol alan arkadaşını direksiyon başına geçmemesi için uyarmamış. Daha sonra aracı Meltem kullanmak zorunda kalmış. Polis acaba ona da alkolmetreyi üfletti mi? Alkolsüz olsa neden işin başında arabayı o kullanmıyor? Saçma sapan bir olay. Ece Sükan zaten o kadar zayıf ki, 0.68 promilli çıkması için alkolü koklaması bile yeter. Bir daha söyleyeceğim. Belki bundan sonra millet akıllanır. Taksi yok sanki!Usame palavraAmerikalıların terör örgütü El Kaide’nin lideri Usame Bin Ladin’i Pakistan’da düzenlediği bir operasyonla öldürdüğü bana pek inandırıcı gelmedi ve hemen bu konuda komplo teorileri ürettim. 1) Usame ölmedi. Amerikan Hükümeti ile bir anlaşma yaptı ve ortadan kayboldu. 2) Usame eceliyle öldü. Nasılsa artık bundan bir hayır yok diyen yakınları Amerikalıları arayıp haber verdiler ve başına konan ödülü istediler. 3) Usame zaten yıllar önce bir mağara kazasında ölmüştü. Başkanın önümüzdeki yıl gerçekleşecek seçimler için başlayacağı kampanyaya doping etkisi versin diye şimdiye kadar bizden bu gerçeği sakladılar. 4) Usame diye biri yok. Aslında o bir Amerikalı aktör. Dünyada ne zaman bir terör eylemi olsa Amerikalılar onu ortaya çıkartıyor. ‘Ben yaptım’ dedirtiyor. 5) Amerikalılar Usame’yi yakaladılar ama öldürmediler. Sorguya çekecekler, hücre evlerinin yerlerini, örgütteki teröristlerin kimliklerini söyletecekler.Bugüne dek izlediğimiz sayısız Hollywood filmi bize Amerika’da olan hiçbir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığına inandırdı. Ay’a bile gittikleri şüpheli. Biz bunları yemeyiz. Bu operasyona en uygun adı buldum: Usame Palavra! Abaza mı laubali mi?Ünlü avukat Kezban Hatemi, bir duruşma çıkışında iddiaya göre bayan asistanına sarılıp ‘’Ne güzel kızsın sen’’ diyen emekli bankacı Erol Aksoy’a çok kızmış. ‘’Kimse böyle sarılamaz. Resmen taciz ediyorsunuz‘’ diye Erol Aksoy’u azarlamış. Kezban Hanım daha sonra ‘’Biz her duruşmada böyle tacize uğrayacaksak "Fatmagül’ün Suçu Ne?" dizisini geçeriz. “Ne abaza toplumuz’’ diye haykırmış. Kezban Hanım yerden göğe haklı. Elimizi, kolumuzu kontrol etmesini maalesef bilmiyoruz. Sanırım biz abazadan çok laubali bir toplumuz. Erol Aksoy’un yaptığı hareket de abazalığından değil laubaliliğinden kaynaklanıyor. Erol Aksoy taciz iddiaları karşısında sempatik olmak için Kezban Hatemi’nin hatırını sorduğunu ve yanındaki bayana dönüp ‘’Kızınız mı? Ne kadar sevimli bir hanımefendi dedim. Sarılma filan olmadı’’ demiş. Pes doğrusu! Onu bunu bilmem. Abaza veya laubali ne olursa olsun. Eline, koluna, diline sahip çıkamayan beyler dikkat! Her kadının içinde mutlaka bir Kezban Hatemi vardır. Şansınızı zorlamayın sonra zararlı çıkarsınız.
Hülya Avşar, 3.5 yıl birlikte olduktan sonra ayrıldığı işadamı sevgilisi Saadettin Saran’ın kendisini şutladığını itiraf etmiş. Aslında Hülya Hanım gibi güzellikleriyle ünlü kadınların ilişkilerinde şutlayan taraf olduğu düşünülür. Oysa gerçek hayatta Hülya Avşar gibi şutlanan nice güzel var. * Hollywood’un en güzel yıldızlarından Jennifer Aniston, eski eşi yakışıklı aktör Brad Pitt tarafından bir başka güzel yıldız Angelina Jolie için şutlanmıştı.* Güzel sanatçı Hande Ataizi’yi ailesinin baskısıyla kocası nikahtan 24 saat sonra şutlamıştı.* Afrodit Banu Alkan’ı eski büyük aşkı ve maço sevgilisi Murat Taşdemir ekranda herkesin önünde şutladı.* Buğulu gözlü sosyetik güzel Alara Koçibey’i yeni boşandığı kocası kaçak iş adamı Cem Uzan, gözünün yaşına bakmadan ve beş kuruş para vermeden şutladı.* Güzel manken Deniz Akkaya, hamile kalmasına ve ‘bebek kozu’nu oynamasına rağmen bebeğinin babası Efe Önbilgin tarafından fena halde şutlandı. * Bir başka sosyetik güzel Bettina Machler’i şutlayan hep Cem’ler oldu. Önce eski eşi Cem Hakko şutladı sonra da kısa sürelik bir aşk yaşadığı sevgilisi Cem Uzan.* İkoncan Eda Taşpınar, sosyeteye yerleşip kendini gösterdikten sonra olgun sevgilisi iş adamı Nurettin Hasman’ı şutlayıp genç ve şampiyon sörfçü Bora Kozanoğlu’nu buldu. * İş kadını Leyla Alaton, ressam eşi Mehmet Günyeli’yi olaylı bir şekilde şutladı.* Güzel sunucu Defne Samyeli de yine olaylı bir şekilde ‘Seyrantepezede’ mimar eşi Eren Talu’yu şutladı.* Bir başka güzel sunucu Ebru Akel, uzatmalı aşkı popçu Kenan Doğulu’yu şutladı. Daha sonraki ilişkilerinde ise şutlayan mı yoksa şutlanan taraf mı olduğu gizemli kaldı. * Playstation ustası Acun, eşi Zeynep’i şutlamaya çalışıyor. Daha nice örnek var. Önemli olan şutlanmak değil, şutlandıktan sonra ayakta kalabilmek. Yoksa şutlanan şutlanana!New York"tan Los Angeles"a taksiyle yolculukAmerika’da iki maceraperest arkadaş New York’tan Los Angeles’a gitmek için taksi tutmuş. Yatırım bankacısı John, eski taksi şoförü babasıyla girdiği iddia üzerine arkadaşı İngilizce öğretmeni Dan ile birlikte ABD’yi bir uçtan diğer uca taksiyle geçmek için harekete geçmiş. New York La Guardia Havalimanı’nda Bangladeşli taksi şoförü Muhammed ile 5 bin dolara anlaşmışlar. Çek ‘Los Angeles’a’ demişler. Çek dedikleri yer bulundukları kıtadaki toprağın öbür ucu. İyi ki şoförle pazarlık yapmışlar. Çünkü taksimetre açık bir şekilde 5 bin kilometrelik yolculuğu yapsalar ödeyecekleri tutar 17 bin dolara gelirmiş. İki kafadar 6 gün süren taksi yolculuğundan sonra New York’dan Los Angeles’a varmış. Ama Amerikalı bir şoför asla böyle bir yolculuğa çıkmayı kabul etmezdi. Ancak New York’daki taksi şöförlerinin çoğu yeşil kartlı göçmenlerdir. Hem de Bangladeş gibi yoksul ülkelerden gelen cahil ve çaresiz göçmenler. Çat pat İngilizce öğrenirler. Gide gele de yolları... Bangladeşli şöför hayatında bir arada görmediği 5 bin doları duyunca hemen atladı. Bu vesileyle ülkenin tamamını görmüş olurum diye düşündü. Sonuçta bunlar uzun yolculuk için hazırlanmamış bir arabayla Batı"dan Doğu"ya uzandılar. Adam iddiayı kazandı ve yol boyunca çektiği fotoğrafları Twitter’a koyarak meşhur oldu. Bangladeşli taksi şöförü taksiciliği bıraktıysa şaşmam! İyi ki taksici bizim Temel değildi. Müşterilerden daha fazla para sızdırabilmek için bir de yolu uzatırdı!Baby Face (Bebek yüzlü) Amerika’nın New York ve Princeton Üniversiteleri’ndeki psikologların yaptığı araştırmaya göre kadınlar bebek yüzlü adamları diğerlerine tercih ediyormuş. Jude Law, David Beckham, Orlando Bloom, Brad Pitt gibi ünlüler bebek yüzlü erkek yani ‘baby face men’ kategorisine giriyor. Acaba Türk kadınları bebek yüzlü mü yoksa koyu tenli, sert hatlı erkekleri mi beğeniyor? Sanki bizim kadınlarımız bebek yüzlü erkekleri beğeniyor ama sert hatlı erkekleri tercih ediyor. Kadir İnanır, Kenan İmirzalioğlu gibi maço tipli erkekler bizim kadınlar arasında hep revaçta. Göksel Arsoy ve sakalsız Kıvanç Tatlıtuğ benzeri tiplerin ise modası geçebiliyor. Canım Türkiyem’de ‘bebek yüzlü erkek’ deyince aklıma iki isim geliyor. Oyuncu Yağmur Atacan ve iş adamı Saadettin Saran. Yüzler yuvarlak, ifadeler masum ve çocuksu, yanaklar hafif şişik ve makas almak için ideal. Diğer bebek yüzlüler Fenerbahçe’li Emre Belezoğlu, Beşiktaş’lı Guti, Gökhan Özen, Özgür Çevik ve İsmail Hacıoğlu... Ben de bebek yüzlü sayılırım. Belki dışımdan belli olmuyor ama bir İkizler burcu erkeği olarak çocukluk içimden taşıyor. Bebek yüz deyince aklınıza hep iyi adamlar gelmesin. 1900’lerde Amerika’da yaşayan banka soyguncusu ve katil Chicago’lu Baby Face Nelson adında bir adamdı. Yani nasıl bir kitap kapağından belli olmuyorsa, erkekler de yüzlerinden anlaşılmıyor.
Televizyonda Seda Sayan, Petek Dinçöz, Lerzan Mutlu, Gülben Ergen, Ebru Şallı, Müge Anlı sabah programları yapıyor. Seda Sayan’ınki bayatladı. Petek’in güzelliği yeter. Lerzan Mutlu eğlenceli. Gülben Ergen’inki lüzumsuz. Ebru Şallı’nınki yararlı. Müge Anlı’nınki de olaylı. Özet olarak hepsi bundan ibaret. Artık farklı bir şeyler yapmanın zamanı geldi. Seda Sayan, biraz kendini yenilerse yine başarılı olabilir. Çünkü çok seviliyor. Petek Dinçöz kendini çok geliştirdi. Ekranda ne tutar ne tutmaz biliyor ve ona göre programı çok başarılı idare ediyor. Lerzan Mutlu matrak bir kadın. Doğal ve samimi. Ancak kanalındaki imkanlar kısıtlı. Gülben Ergen bildiğimiz Gülben Ergen. Askerlik yapar gibi program sunuyor. TRT’de olduğu için dikkatli olmak zorunda. Ebru Şallı’nın programına konuk olmuştum. Çok tatlıydı. Bence izleyiciyi yormayan ve eğiten güzel bir program yapıyor. Pilatesi ve ‘puff puff’ diye nefes vermeleri de cabası. Müge Anlı’nın programı ‘Tatlı Sert’ de sanki devamlı bir stres ve gerginlik hakim. Müge hem tatlıyı hem serti başarıyla oynuyor. Sabah programlarının hepsinde bir ‘konuk’ sıkıntısı var. Konuk bulmakta zorlanıyorlar. Ağzı laf yapan, sıkıcı olmayan, akıcı konuşan ve kameralara oynayan konuklar bulmak kolay değil. Üstelik her gün. Formatı konuklara dayalı program yapmak imkansız. Bizim televizyonlara çıkan konuklar çok verimsiz. Onlardan medet ummak deveye hendek atlatmaktan daha zor. Şarkı söyletip göbek attırmakla nereye kadar gidilir? Alex, Türk olursa...Fenerbahçe"nin başarılı futbolcusu Alex De Souza, Türk olmak ve Ali De Souza ismini almak arzusundaymış. Alex gibi profesyonel hayatında başarı, özel hayatı düzgün örnek bir sporcunun Türk olması çok güzel bir olay. Ancak Alex’in kesin kararını almadan önce bilmesi gereken bazı gerçekler var. Adını Alex’den Ali’ye değiştirmekle Türk olunmaz. Onlar bizim gözümüzde Türk isimli yabancılar olarak kalır. Türk olmak için her şeyden önce sucuklu yumurtayı seveceksin. Pastırmalı börek dediklerinde iştahın kabaracak. Kuru fasulye pilavın müdavimi olacaksın. Önüne beyaz peynir, kavun koyduklarında "Rakımı getirin" diye tutturacaksın. Kendini limon ya da lavanta kolonyasıyla temizleyeceksin. Alex, sakin bir adam. Türk olursa o sakinliği bir kenara bırakması gerekecek. Çünkü bizde onun gibi fazla sesi sedası çıkmayan sakinlere "uzaylı" gibi bakarlar. Daha yüksek sesle, daha heyecanlı ve daima karşısındakiyle tartışır gibi konuşması gerekecek. Alex sabahları nasıl kalkar bilmiyorum. Ama Türk olursa güleryüzlü olamaz. En azından öğlene kadar asık suratlı ve nemrut, daha sonra da sinirli ve gergin olması lazım. Türkçe bilmesi o kadar önemli değil. Ayrıca her fırsatta kalkıp göbek atmayacaksa boşuna vatandaş matandaş olmasın. Kaçak DVD izleyerek kendini son çıkan filmler konusunda gündemde tutması da iyi olur... Bunları yapamayacaksa hiç boşuna zahmet etmesin. Tamam mı Ali De Souza kardeş? Sizin sevgiliniz ne kokuyor?Fransiz tasarımcı Ghislain, greyfurt, bergamot, tarçın ve misk karışımından ‘İstanbul’ adını verdiği bir parfüm yapmış. Topkapı Sarayı’ndan esinlendiği için parfümle ilgili tanıtımlarda “Sevgilim İstanbul Kokuyor’’ sloganını kullanıyormuş. Sizin sevgiliniz ne kokuyor bilemem ama ben şahsen sevgilimin İstanbul kokmasını istemem. Hatta hiçbir şehir kokusu olmasın. Dünyanın en romantik kenti Paris bile metrolarından dolayı sidik kokuyor. Londra’da yağmurdan dolayı rutubet kokusu hakim. Roma o kadar eski bir kent ki artık küf kokuyor. Los Angeles deseniz falafel, suşi, tako ve burrito kokuyor. New York binaların bidonlarından taşan atığa yetişemiyor resmen çöp kokuyor. İstanbul da olsa olsa kokoreç, ızgara, balık, ter ve koli basili karışımı bir şey kokuyordur. Ghislain, parfümüne kendi adını verseydi merak edip alırdım. Parfümlerde yabancı ve özellikle Fransız isimlere nasılsa alıştık. Bir de ‘Ö Dö Parföm’ diyorlar ya! Ama ‘Sevgilim İstanbul Kokuyor’ başlığıyla ‘İstanbul’ adında bir parfüm çıkarttıysa çok teşekkür ederim ama ben almayayım. Mersi Boku yani !İstinye Park’ta satranç turnuvasıFevziye Mektepler Vakfı 125’nci kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında bu hafta sonu düzenlenen satranç turnuvası için bugün saat 14.00’ de İstinye Park’da olacağım. Işık’çılar canım Türkiyem’in ışık saçan genç beyinlerine satranç turnuvasıyla destek oluyor. Hepinizi bekliyoruz!*Haftanın önerisi: Aşk acısı çekiyorsanız Aşk Doktoru’na gidin. 2 aspirin versin. Sabaha geçer. Geçmezse onu Tabibler Odası’na şikayet edersiniz!*Haftanın mektubu: "Cinsel organım yamuk, bezlenme hatası olabilir mi?" (Bir okuru Dr. Haydar Dümen’e soruyor)*Haftanın fotoları: Ayşe Arman’ın, Ajda Pekkan’ın yanında ve yatakta ablası gibi çıktığı kareler.
Oyuncu Hülya Avşar’ın tenis kortunda yüzünde ağır makyaj, elinde raket, ayağında şort, pembe kalın apartman topuklu ayakkabı ve siyah ince topuklu botlarla çektirdiği overdoz fotoşoplu fotoğrafları bir tenissever olarak komik buldum. Hülya Avşar olduğu için değil. Maria Sharapova da olsa komik bulurdum. Çünkü o pozların yeri tenis kortu değil. Hülya Hanım’a öyle abartılı bir fotoşop yapmışlar ki zaten bacakları Sharapova’nınki kadar uzun ve mevzun olmuş. Hülya Hanım gibi yıllardır tenisi ciddi olarak destekleyen ve artık reklama ihtiyacı olmayan bir ünlüden, tanıtım fotoğrafı çektirirken bile gönül verdiği sporun görgü kurallarına daha duyarlı olmasını beklemek çok şey istemek mi oluyor? Dünyanın en kaliteli ve en zevkli sporlarından biri olan tenis, böylesine hafife alınmayı hak etmiyor. Bir zamanlar TED Spor Kulübü’nün kortlarında efsane tenisçiler Nazmi Bari ve Suzan Gürel gibi top toplamaktan yetişmiş, imkanları dar olan mütevazı sporcular raket sallardı. Şimdi aynı kortlarda Hülya Avşar’ın kendini gazetecilere göstermek için yaptığı komik şovlar var!Ayşe’yi aldatmak...Popçu-gazeteci Ayşe Özyılmazel sevgilisinin kendisini bir erkekle aldattığını açıklamış. Nereden biliyor? Gözüyle görmüş mü? Görmediyse sayılmaz. Adam bundan kurtulmak için uyduruyor olabilir. Belki başka kadın buldu. Belki Ayşe’den sıkıldı. Ama arkasından koşmasın laf etmesin diye ipleri tamamen koparmak istedi. Bir erkeğin bir kadınla olan ilişkisini bir anda kökünden kesip atması için bundan iyi bir mazeret olur mu? ‘Kusura bakma canım. Sorun sende değil, bende. Başka bir erkeği seviyorum’ dediği anda kadın kopar gider. O adama artık telef olmuş gözüyle bakar. Bir de olayın tam tersini düşünün. Adam gelmiş, ‘Başka bir kadını seviyorum’ diyor. Bu daha mı iyi? Kadının gururu kırılıyor ve erkeğe elinden gelen her türlü kötülüğü yapmaya başlıyor. Ayşe Özyılmazel uyanık bir kadın. Erkekler konusunda henüz aradığını bulamamış olabilir ama deneyimli. Sevgilisinin onu bir erkekle aldattığını ya ilgi çekip kapak haberi olmak için kendi hayalinde kurguladı ya da bir keresinde fena halde yanıldı.İnsanlık dramıÜnlü ressam Bedri Baykam’ın kendini bilmez bir saldırgan tarafından bıçakla yaralandıktan sonra sokağın ortasındaki canhıraş feryatları kulaklarımda çınlamaya devam ediyor. Bedri’nin acı ve çaresizlik içinde etrafa koşuşturması ve insanların ona yardım elini uzatmayıp olay yerinden uzaklaşmak için arabalarıyla gazlayıp gitmeleri çok trajik. Demek insanlık öldü. Kimse kimseye yardım etmek istemiyor. Korkuyor, çekiniyor ya da bulaşmaktan kaçınıyor. Nedeni ne olursa olsun insanlık bitmiş vaziyette. Bunun nedeni biz olamayız. Çünkü biz Türk’üz. Yeryüzünde bizden yüreklisi, yardımseveri yoktur. Bizi bu hale getirenler utansın. Bedri’nin dramı aslında hepimizin dramı. İnsanlığın sona erişinin dramı. Royal Wedding’e bizden kim davetli?Bütün dünyanın gözü İngiltere Prensi William ile müstakbel eşi Kate Middleton’un düğününde. 29 Nisan’da Westminster Abbey, Londra’da gerçekleşecek düğün Prens William’ın babası Prens Charles ile annesi Lady Diana’nın yıllar önceki görkemli düğüntörenini gölgede bırakacak gibi. Seçkin bir davetli listesinin olduğu düğüne davetli olmak büyük hava. Yani şu aralar İstinye Park’da son model bir Bugatti ile tur atmaktan bile daha havalı. Acaba bizden kimler bu göz kamaştırıcı düğüne davetli? İşte TOP TEN davetli tahmini...* Ender Mermerci: Çevresi geniş. Zaten Herman Von Alkamade diye kendi öyle mi değil mi bilmem ama en azından ismen bir asilzadeyle takılıyor. Kızları ve damatlarıyla düğüne gider.*Cem Uzan: Fransız makamlarından izin alıp, Derin Mermerci’nin kavalyesi olarak takılır.* Feryal Gülman: Kıtalararası zengin kocası Kemal Bey onun için değil davetiye bulmak, Saray’ı bile satın alır.* Erman Toroğlu: Sir Elton John ve kocasını tanıyor. Onlarla fotoğrafları var. Mutlaka Royal Wedding’e de davet ederler.* Tansu Çiller: Saray’da ona ve eşi Özer Uçuran’a davetiye gönderecek eski bir ‘connection’ı mutlaka vardır.* Asil Nadir: Demirbaş Kıbrıs-Londra temsilcisi olarak onu artık protokolden davet ederler.* Tugay Kerimoğlu: Yıllarca İngiltere’de top koşturdu. Çok seviliyor. Bırakın da davetli olsun.* Yeşim Salkım: Erman Toroğlu giderse o da inadından düğüne bir davetiye bulur. Bulamazsa da allem eder kalem eder, bir iki twit atar içeri sızar.
ABD’deki uluslararası yayınlanan bir dergi için poz veren Ermeni asıllı reality şov yıldızı, güzel yüzlü, ince belli, geniş kalçalı Kim Kardashian, fotoğraflarının Türkiye versiyonunda kullanılmasına öfkelenmiş. Kardashian’ın kapak olan fotoğrafının Türkiye’de yayınlanmasına yönelik öfkesi, bu sayının Ermenilerin soykırım iddialarının anıldığı Nisan ayına denk gelmesinden kaynaklanıyormuş. Twitter üzerinden imza kampanyası düzenleyen Kardashian, dergi yetkililerinin, fotoğraflarının yayınlanacağı ülkeler arasında Türkiye’yi saymadığını iddia etmiş. Saçma! Matmazel Kim, Amerika’daki güçlü Ermeni lobisinin tepkilerinden nasibini almış olmalı. Yoksa fotoğrafını çektirdikten sonra dergi yetkililerine ‘Aman bu pozlar Türkiye’de yayınlanmasın’ dediğine hiç ihtimal vermiyorum. Ayrıca tüm dünyada aynı anda çıkan bir derginin Türkiye’de başka bir kapak basması zaten söz konusu olamaz. Her fırsatta Türklere karşı kin ve nefret kusan Ermeni lobisinin kendisini boykot etmesinden çekindiğinden böyle konuşmuş olmalı. Matmazel Kim, şarkıcılığa soyunduğu ve bir single çıkarttığı için dergiye tanıtım amacıyla bu pozları vermiş. Soyunmak deyince aklıma geldi. Kardashian’ın eski erkek arkadaşıyla çektirdiği ve karşılığında dağıtımı yapan Vivid şirketinden 5 milyon dolar aldığı porno film hakkında Ermeni lobisi ne düşünüyor acaba? O film dünyanın her yerinde mevcut. İnternette var. Zaten Matmazel Kim, o film sayesinde üne kavuştu. Playboy dergisine verdiği çıplak pozlarla da ününü pekiştirdi. Porno filmi ve anadan doğma fotoğraflarının tüm dünyada çıkmasına ses çıkartmayan Ermeni lobisi şimdi düzgün bir dergiye verdiği masum pozların Türkiye’de yayınlanmasından mı rahatsız oluyor? Güldürmeyin beni! Bizde havyar mı var?Dünyaca ünlü bir iç giyim markasının meleklerinden Brezilyalı süpermodel Ana Beatriz Barros, bir defile için İstanbul’daydı. Defileden sonra birkaç gün daha kalıp Kapalıçarşı’yı, Mısır Çarşı’sını ve Sultanahmet Camii’ni gezmiş. Barros’un Türkiye gezisi için planladığı alışveriş listesinde mücevher, baharat ve havyar varmış. Mücevher ile baharatı anladık da havyar nerden çıktı? Acaba burayı İran mı sandı? Ya da Rusya? Süper modellerin havyar ve şampanyaya düşkün oldukları bilinir. Çünkü gittikleri partilerde kesenin ağzını açan playboylar onları etkilemek için bol miktarda havyar ve şampanya ısmarlar. Bütün bunlar tamam da İstanbul’da havyar var da bizim mi haberimiz yok? Yani mutlaka vardır. Ama buraya üç, dört günlüğüne gelen birinin alışveriş listesine girecek kadar bol ve ucuz havyar olduğundan hiç haberim yoktu. Bol ve ucuz olmasa havyarı listesinin başına koymak nerden aklına gelecek Barros Hanım’ın? İstanbul’da doğdum, yaşadım. Bugüne kadar havyarın kaçağını, karaborsasını duydum, pahalısına rastladım ama bolunu ve ucuzunu hiç görmedim. Vay anasına sayın seyirciler ! Demek bizde havyar varmış. Bir Brezilyalı süpermodel sayesinde bunu da öğrenmiş olduk. Sakın zeytin ezmesiyle karıştırıyor olmasın? Bizimkiler havyar diye zeytin ezmesi satıyorlarsa hiç şaşmam! Halılarımıza, nazar boncuğumuza, nargilemize ne oldu? Havyarmış! Başbakan’ın dediği gibi ‘Sevsinler seni’ Yerse...İş adamı ve eskiden gazete sahibi olan Mehmet Ali Ilıcak ile popçu Demet Akalın"ın şakayla başlayıp maalesef kakaya dönen Twitter muhabbetine tüm gazetelerden şahit olduk. İkili aralarında twitleşirken Demet Akalın’ın eski eşlerinden sonuncusu ve şimdilerde sevgilisi olan Önder Bekensir devreye giriyor ve Mehmet Ali Ilıcak’ı klavyeyi yedirmekle tehdit ediyor. Bravo doğrusu. Ne kadar şık bir hareket! Kalite seviyesine hayran kalmamak elde değil. Cevap yazmakta zorlananların çareyi zorbalıkta aramaları normal. Çünkü ellerinden başka bir şey gelmiyor. Kim haklı ya da haksız diye uzun uzun düşünmeye hiç gerek yok. Çünkü bence Önder Bekensir yüzde yüz haklı. Eski Tercüman gazetesinin sahibi rahmetli Kemal Ilıcak ve değerli gazeteci eşi Nazlı Ilıcak’ın oğlu Mehmet Ali Ilıcak, başka işi gücü yok Demet Akalın ile twitleşiyorsa o zaman bunları fazlasıyla hak ediyor. Zaten Demet Akalın, bir twitinde kendisini uyarmış. Hayat arkadaşlarından konu açılınca ‘kaşınma, otur oturduğun yerde, kim galip gelir biliyorsun’ demiş. Daha ne desin? Sonra baktı iş uzuyor "Önderrrrrr gel buraya şu Mehmet Ali’nin icabına bak" diye sevgilisini çağırdı. Önder Bekensir de kendi tarzına uygun bir şekilde olayı sonuçlandırdı. Mehmet Ali Ilıcak, haksız olduğu kadar şanssız da bir adammış. Bilgisayar başında twitleşmeyip cep telefonundan twitleşseydi o zaman Önder Bekensir ona mecburen cep telefonunu yedirecekti. Koca klaviyeyi yemekten iyidir. Değil mi ama? Yerse...Brad Pitt"in günlüğü*Saat 07.00: Dün gece gözüme uyku girmedi. Knox Lean Jolie-Pitt’in dişi ağrıyordu. Yatak ucunda nöbet bekledim. Angelina, ödül olarak bu akşam benimle sevişeceğini müjdeledi. Biraz uzanıp dinlenmek istiyorum. Yoksa sevişecek halim kalmayacak.*Saat 10.00: Çocukları alıp parka götürüyorum. Angelina uyandıktan sonra kafasını dinlesin ki akşama bir güzel sevişelim. 3 ay önce dadı ile yaptığımız kaçamaktan beri seks yapmıyorum.*Saat 12.00: Angelina’dan mesaj geldi. Kuaföre ordan da masaja gidiyormuş. Demek akşam için hazırlanıyor. Ben de sabırsızlanıyorum.*Saat 16.00: Angelina eve geldi. Fıstık gibi olmuş. "Hemen sevişelim" dedim. "Şimdi olmaz çocuklar nerdeyse uyanır. Akşama kadar bekle" dedi. Zaten bu çocuklar yüzünden bekleye bekleye ağaç oldum.*Saat 23.00: Çocuklar yattı. Angelina ile baş başa kaldık. Sevişme zamanı geldi. Nihayet dünyanın en güzel kadınına tekrar sahip olacağım. Angelina banyoya girdi hazırlanıyor.*Saat 24.00: Sabrım taşmak üzereyken Angelina banyodan çıktı. "Brad sana bir iyi bir kötü haberim var. Hangisini önce duymak istersin" diye sordu. Ben de "Kötü haberi" dedim. Angelina, "Kötü haber regl oldum bu akşam sevişemeyeceğiz" dedi. "Peki iyi haber ne?" diye sordum. Bu sefer sevinç içinde gülerek "İki evlatlık çocuk daha almak istiyorum" diye haykırdı. Sabaha kadar yatağın içinde bir sağdan bir sola dönüp kendi kendimi "Sen bu durumlara düşecek adam mıydın?" diye sorguladım durdun. Yaktın beni Angelina yaktın. Keşke Jennifer Aniston’ı bunun için hiç terk etmeseydim. Kadın hala çocuk yapmadı!
Magazinci arkadaşlar ne zaman darda kalsa onlar hakkında bir şey üretiyor. Onlar da bu bedava reklamlarının kaymağını yiyor. Son olarak eski sevgililer Hadise ile Sinan Akçıl albümlerini bir gün arayla çıkartmaya karar verince magazincilere gün doğdu. Hadise şarkısında ‘Adam mısın süslü burjuva’ diye Sinan Akçıl’a laf atıyormuş. Akçıl da ‘Bana yanlış yerlerinden atma’ diye ona karşılık veriyormuş. Allah aşkına bunlar kaç yaşında? Gerçi Sinan Akçıl, Hande Yener ile birlikte monte edilmiş pozunda ceketi kendisine dar ve kısa gelmiş ergenlik çağındaki çocuklara benziyor ama yine de bu kadarı fazla. Şarkılarla nispet yapıp mesaj yollamak demode. Hadise ile Sinan Akçıl fazlasıyla uyanık. Bu saatten sonra barışsalar, ayrılsalar, kavga etseler ne yazar. Biz bu filmi daha önce gördük. Hande’yi tanırım ve severim. İyi kadındır. Öbür ikisini tanımam. Eminim onlar da iyi insanlardır. Zaten teker teker hiçbiriyle sorunum yok. Ama üçünü bir arada görmeye artık tahammül edemiyorum. -Haftanın önerisi: Şişko yerine ‘tosunami’ denilsin... Hem alınan, darılan olmaz, hem de tanımda kayıp yaşanmaz!-Haftanın sorusu: Ferhat Göçer’in yapmadığı bir düet, konser vermediği bir yer kaldı mı? -Haftanın kaçan fırsatı: Geçtiğimiz Pazar akşamı Galatasaray cezası nedeniyle kendi sahasındaki Trabzonspor maçını seyircisiz oynadı. Fırsat bu fırsat keşke Arda Turan, sevgilisi Sinem Kobal’ı davet edip “Bak sevgilim senin için şimdi de stad kapattım’’ deseydi!-Haftanın hatası: Hülya Avşar’ın, şov yapacağım diye ismini harcamaya devam etmesi ve Yahşi Cazibe’den Hakan Yılmaz’ın "Hülya Avşar’ın stüdyosuna işemeye gideceğim" diyerek rol arkadaşı Hande Katipoğlu’nun köpeğini örnek alması!-Haftanın hasreti: Survivor adasındaki türkücü Nihat Doğan’ın tulum peynirine aş ermesi. -Haftanın ikoncan varisi: Eda Taşpınar’la olan ilişkisi sayesinde surfcan Bora Kozanoğlu’nun dizi yıldızı olması ve sosyetiklikten sonra artizliğe soyunması.-Haftanın hayal kırıklığı: Hasta yatağında milletvekili adaylığına umutlanan İbrahim Tatlıses’in AKP’den aday gösterilmemesi.3Haftanın tanımı: Ayşe Özyılmazel’in Beyrutlu sevgilisini etrafa ‘Arap’ diye tanıtması!Zuhal İvedikÜnlü sanatçı Zuhal Olcay, Recep İvedik hayranı çıkmış. İvedik’in repliklerini bile ezberlemiş. Bunu duyan hayranları Zuhal Hanım’a sitem yağdırmışlar. Neden? Siz Zuhal Olcay’ı ayrı bir kategoride mi görüyorsunuz? Onun da gülmeye, eğlenmeye hakkı yok mu? Sizin için kendini mi kasmasını tercih ederdiniz? Recep İvedik hayranı olunca gözünüzde küçüldü mü? Hayranlarını bilmem ama bu açıklamasıyla Zuhal Olcay benim gözümde büyüdü. Zaten kendisini çok beğenirdim. Ama herkes gibi ben de onu fazlasıyla ciddi, donuk ve mesafeli bulurdum. Demek gerçek hayatta Zuhal Olcay kendine göre banal sayılacak espriye gülebilen, neşeli ve hayat dolu bir kadınmış. Bendeki imajı yüzde yüz değişti. Artık gözümde hayatını doyasıya yaşayabilen, kafasına göre takılabilen dopdolu bir kadın var.
Dünyanın en iyi turisti Amerikalı turisttir. Gittikleri yeri ihya ederler. Paralarını harcarken kılı kırk yarmazlar. Önceden hazırlanırlar. Seyahatleri hakkında bilgi sahibi olurlar. Programlı hareket ederler. Spontandan kaçınırlar. Son dakikada karar vermezler. Nerede ne kadar kalacakları, ne yapacakları bellidir. Sürprizleri sevmezler. Çünkü genelde sürprizler tatsız olur. Alışverişte pazarlık yaparlar da, çoğu zaman aldıkları malın değerini bilmedikleri için kazık yerler. Amerikalılara mal satmak kolaydır. Yeter ki onlara güven telkin edilsin. Kandırılmaktan, yalan dolandan ve hızlı konuşan üç kağıtçı satıcı tipinden hoşlanmazlar. Referanslar, Amerikalılar için çok değerlidir. Tanıdıkları, inandıkları birinden aldıkları bilgiyi sonuna kadar değerlendirirler. Yeme, içme, gezme, konaklama ve alışverişte bir Amerikalıyı en fazla cezbeden güvendiği birinden aldığı tavsiyelerdir.Amerikalı aktör Ben Affleck, geçtiğimiz günlerde İstanbul’daydı. Mr. Ben, tıpkı yakın arkadaşı oyuncu Matt Damon gibi tipik bir Amerikalı. Pasaporta ihtiyacı yok. Tipine bakınca ‘Amerikalı’ dedirtiyor. Yeni bir film projesi için mekân arayışında olan Mr. Ben, Kapalıçarşı’da daha önce Amerikalı ünlülere satış yapan bir halıcıdan 6 halı almış. Kapalıçarşı’da bir sürü halıcı var ama Mr. Ben vatandaşlarının daha önce gidip alışveriş yaptığı mağazayı seçmiş. Onlarla kendine göre pazarlık yapmış. Halıların fotoğrafını çekip oyuncu eşi Jennifer Garner’a yollamış. Tipik bir Amerikalı gibi eşinin onayını almadan parasını harcamamış. Sonuçta kısa bir süre içinde 167 bin Euro harcamış. Mağaza sahipleriyle birlikte çekilmiş fotoğraflara bakılırsa, alan memnun satan memnun. Mr. Ben de, satışı yapan esnaf da gülümsüyor. Amerikalı turistler ülkemize daha fazla gelmeye başlarlarsa, daha birçok esnafın yüzü gülümser. Herşey dahil, ucuzcu ve avantacı turistler bize yarardan çok zarar getiriyor. Amerikalı turistler ise iyi niyetli ve bilinçli tüketici oluyor. ‘Go Home Yankee’ (Evine Dön Amerikalı) dedikleri Amerikalı turistler olmasa gerek... Yoksa Paris, Londra, Roma, Atina, Dubai, Mikanos, Venedik, Amerikalılarla dolup taşmazdı.İyi ki doğdun Ebru! Azeri iş adamı Reza Zarrab, hamile olan eşi ünlü sanatçı Ebru Gündeş için 48 milyon Euro"ya otel alıyormuş. Reza Zarrab, Ebru Gündeş için kesenin ağzını açmış. 2 aylık hamile olan ünlü sanatçıya, unutamayacağı bir doğum hediyesi vermek isteyen Azeri iş adamı, geçtiğimiz günlerde Antalya"da satılık bir otel bulmuş. 60 bin metrekarelik bir alanda bulunan 360 odalı ve denize sıfır konumdaki 5 yıldızlı otelin fiyatı ise 48 milyon Euro’muş. Ebru Gündeş, otelin her şeyiyle yakından ilgilenmeyi planlıyormuş. İyi de yapıyor. Zevkine göre dayar, döşer. Artık bayramlarda, seyranlarda Antalya’da hangi otelde sahne alacağını düşünmesine gerek kalmadı. Mekân onun olduktan sonra canı ne zaman isterse çıkar. Helal olsun Ebru’ya! Azeri kocası doğum günü için Türkiye’ye yatırım yapıyor. Onun sayesinde güneyde ekonomik çarkımız dönüyor. Otel sayesinde yüzlerce vatandaşımız iş sahibi olacak. Nereden buldu böyle zengin kocayı acaba? Allah bütün bekâr kadınlara Ebru Gündeş kısmeti versin. Yaz aylarında doğum yapacak olan Ebru Hanım, Antalya’daki konserlerini iptal edemeyince acil bir durum olur diye kocası havalimanında İstanbul’a gidebilmesi için bir jet bekletecekmiş. Bazı kadınlar her an yurt dışına kaçabilmek için gidip çocuğunu Amerika’da doğuruyor. Ebru Hanım’a kocası doğum gününde Antalya’da otel alıp İstanbul’a uçak ayarlıyor. Bize Ebru gibileri lazım. İyi ki doğdun Ebru!Alerjim var!* Dünyadaki dört insandan birinin alerjisi varmış. Diğer dörtte üçünün de mutlaka bir şeylere karşı alerjisi vardır. Polene, tüylere, besinlere, ilaçlara, hava koşullarına, hayvanlara alerjik olanları biliyoruz. Ya diğerleri... Benim mesela Libya lideri Kaddafi’ye karşı bir alerjim var. Ne zaman o meymenetsiz suratını görsem, kaşıntım tutuyor. Suratı mumyalanmış gibi. Ben de buna ‘mumya alerjisi’ diyorum. * ‘Nuri’ diye bir komedi dizisi var. Çok sevdiğim iki değerli sanatçı arkadaş Oktay Kaynarca ve Meltem Cumbul oynuyor. Ama ben dayanamıyorum. Ne zaman görsem, ekran karşısında donup kalıyorum. * Dr. Haydar Dümen’e, ‘Penisimi çamaşır ipiyle bağladım’ diye saçma sapan mektuplar yazanlara alerjim var. Okuyunca fena oluyorum. Haydar Hoca’nın "Mor tayyare, yakında kanadının biri kopmuş, tek kanat tayyare olacaksın" şeklindeki yanıtları da alerjime alerji katmaktan başka bir işe yaramıyor.* Diyetisyenlere alerjim var. Öyle bir rejim tarifi veriyorlar ki, acıkınca yamyam kesilip diyetisyenimi yerim diye kâbuslar görüyorum. *Önüne gelen herkesin DJ’lik yapmasına alerjim var. Dünyaca ünlü porno yıldızı Sasha Grey’den bizim değerli tiyatro sanatçılarımızdan Selçuk Yöntem’e kadar aklına esen herkes DJ’lik yapıyor. Alerjim yüzünden artık radyoda kulaklığımı takınca kulaklarım çınlıyor. * ‘Ramiz Dayı’ alerjim! ‘Ezel’in son bölümünde rahmetli oldu. Daha önce her Pazartesi akşamı repliklerle konuşuyordum. Kimse bir şey anlamıyordu. Ölen dizi karakterleri için 40 gün yas tutanlara da alerjim var. Allah sahicisini zamansız vermesin diyorum. * Manken Çağla Şikel ile oyuncu şarkıcı eşi Emre Altuğ’un TRT’de askerlik görevi yapar gibi yaptıkları yarışma programına alerjim var. Çağla’nın ayakta durup Emre’nin oturmasını yadırgıyorum. Sanki tam tersi olmalıydı diye düşünüyorum. Onları görünce ayak uçlarımın üstünde yürümeye başlıyorum. Buna ‘orantı alerjisi’ diyorum.* Öyle bir Geçer Zaman Ki’nin Caroline’iyle Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’ini sahici sanıp sövenlere alerjim var. Sinir oluyor, hatta tırmıklamak istiyorum. Sanki bu dünyada değil kendi gezegenlerinde yaşıyorlar.* Gazetelerin içinden çıkan bulmaca ilavelerine alerjim var. Onları çözmek bir yana, gazetenin içinden bulup atana kadar akla karayı seçiyorum.
Barışmak istediğini ve Nilüfer’in geçenlerde çıkan son albümünü çok beğendiğini söylemiş. Kayahan’ın öfkesi zamanla geçmiş olmalı. Nilüfer için demediği kalmamıştı. Kıyamet kopsa bir daha onunla bir araya gelmez gibi bir izlenim bırakmıştı. Birdenbire ne oldu da Kayahan cephesinde durum değişti? Nilüfer ile birlikte çalışmak ve daha fazla para kazanmak fikri mi cazip geldi? Ahmet Özhan ile Emel Sayın’ı mı örnek aldı? Bu dünyada kimseyle aranızdaki köprüleri yakmayacaksınız. Yarın ne olur bilinmez. Dostluk olsun, iş ilişkisi olsun. Köprüler sağlam kalmalı. Temelinden uçurursan geri dönmek zor ve uzun olur. Kayahan ve Nilüfer gibi birbirlerine karşılıklı yararı dokunacak bir iş bağlantısını koparmak çok anlamsız. İnanmıyorsanız Zeki Alasya ile Metin Akpınar’a sorun!Çok eşli ErmanEski kabzımal, hakem emeklisi ve futbol yorumcusu Erman Toroğlu, bugüne dek birçok gafa imzasını atmıştır. Çoğu da bel altıdır. ‘Maraton’ yıllarında o zaman Galatasaray’da top koşturan ve ertesi gün evleneceğini açıklayan Ümit Karan’a canlı yayında "Bugün patlama yaptı 3 gol attı. Peki bütün golleri bugün mi attı, yarına golü kaldı mı?" diye soru sordurmaya çalışması hafızalardan silinmemiştir. Aklına estiği gibi konuşmasıyla tanınan Erman Bey, son olarak ‘Tek eşli değilim karım da biliyor’ diyerek kariyerinin en büyük gafını patlattı. Evli ve bir çocuk babası olan ünlü yorumcu, "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Bakıyorum da herkes oynuyor, alayı oynuyor" diye ilave ederek açık sözlü davrandığını da vurgulamış. Bu gafından sonra dokuz köyü bilmem ama eşi onu evinden kovsa yerden göğe kadar haklıdır. Erman Toroğlu, 4-5 yıldır kağıt üzerinde evli olduğunu söylemiş ve evli olduğu sürece bu tip olayların olmadığını iddia etmiş. Büyük bir olasılıkla Erman Toroğlu ünlü olduktan ve paraya para dememeye başladıktan sonra etraftaki tahriklere kendini kaptırdı. Eşi de sesini çıkartmadı. Ancak durum kontrolden çıkınca taraflar birbirlerinden koptular. Şimdi bunu "Tek eşli değilim, karım da biliyor" açıklamalarıyla dillendirmek kadar gereksiz bir şey olamaz. Ancak korkarım bu sözler Erman Bey’in söylediği son gereksiz ve saçma şeyler olmayacak. Vay çok eşli Erman vay!Telefon şakalarıKüçüklüğümden beri telefonla insanları işletmeye bayılırım. Ancak bu şakaları kimseyi üzecek veya yüreklerine indirecek şekilde yapmam. Capital Radio 101 FM"de hafta içi her sabah 07.00-10.00 arası yayınlanan ‘Back Up Morning Show’ programımdaki yeni tele-şaka bölümü için canım Türkiyem’in her yerinden istekler geliyor. Uygun gördüklerimizi yapmaya çalışıyoruz. Bazılarını zaten yapmamıza imkan yok. Çünkü öyle haince şakalar istiyorlar ki, şakazedenin yerine kendimi koyduğumda tüylerim ürperiyor. Bu tür kötü şakaları ne benden isteyin ne de kendiniz yapmaya kalkışın. Web sitemde (www.cemceminay.com) telefon şakalarına yer veriyoruz. Sadece gülmek ve eğlenmek için. Bu çerçeve içinde şaka yapılmasını istediğiniz kişi ve konuları sitedeki iletişim bölümüne ayrıntılarıyla yollayabilirsiniz! Tamam mı?Delikanlı ErkanOyuncu Erkan Petekkaya aradı. Geçen haftaki "çiklet krizi" yazıma üzülmüş. Olayın medyaya yansıtıldığı gibi olmadığını söyledi. İddia edildiği gibi otelde herhangi bir çiklet krizi yaşanmamış. Söylenilenler doğru değilmiş. Ressam Günseli Kato’nun konuşmasından sonra Erkan Bey’in yaptığı da ince bir espriymiş ve anlamsız kaçmamış. Erkan Petekkaya delikanlı bir adama benziyor. Tevazu içinde anlattıklarına ve samimiyetine inanmamak mümkün değil. Özü, sözü bir gibi geldi bana. Onu üzmek istemem. Zaten "Düzeltirim ama sen de artık Caroline’i bırakıp evine döneceksin" dedim, kabul etti. Herkes rahat etsin.