Ünlü spor yorumcusu ve gazete yazarı Erman Toroğlu, geçen hafta Akademi Ödül Töreni için Hollywood’a gitmiş ve dünyaca ünlü popçu Sir Elton John AIDS Vakfı tarafından düzenlenen Oscar yemeğine katılmış. Erman Hoca, Sir Elton John’un kocası David Furnish ile de tanışmış. Samimi fotoğraflar çektirmiş. Hatta kendisine Sir Elton John ile birlikte taşıma anne yöntemiyle edindikleri bebeklerine kimin baktığını bile sormuş. David de ‘Ağlayınca Elton ilgileniyor’ diye yanıt vermiş. İlgileniyordur tabii. Dadıyı çağırıyordur! O yaştan sonra altını değiştirip ninni mi söyleyecekti yani? Parası da var. Benim esas takıldığım nokta Erman Toroğlu’nun nasıl olup da Hollywood’a gittiği. Gidemez mi? Gider elbette. Gitmiş zaten. Ama ne alaka? Tam anlamıyla kel alaka! Yazdığı gazeteye davet geldi de onu mu yolladılar yoksa kendiliğinden mi gitti acaba? Gazeteden yolladılarsa ikinci tercihleri kimdi çok merak ediyorum. Kendi gittiyse helal olsun. O partiye davetli olmak kolay iş değil. Tanıdık, manıdık gerek. Ya da vakfa büyük bir bağışta bulunmak. Neden bilmiyorum ama Erman Hoca’nın ne oralarda bir tanıdığının olduğuna ne de bir AIDS Vakfı’na öyle kayda değer bir bağışta bulunabileceğine inanmıyorum. Geçen hafta ‘Telegol’ programında ‘Az sonra Erman Toroğlu Oscar töreni için kırmızı halıda’ diye bir alt yazı görünce şaşırmıştım. Şaka yapıyorlar sandım. Meğer ciddiymiş. Eskiden Kezban Paris’te vardı. Şimdi devir değişti. Erman Hollywood’da oldu! Emekli hakem ve eski kabzımal Erman Toroğlu yakında magazin muhabirliğine başlayıp paparazziliğe soyunursa hiç şaşmam. Burası Türkiye. Ya da gavurca ve kısaca T.I.T. (This Is Turkey)Rockçı KiboşÜnlü şarkıcı Kibariye ya da kısaca Kiboş rock söylemiş. Rock kim Kiboş kim demeyin. Artık herkes istediği türde şarkı söylüyor. Arabesk müziğin babalarından, Müslüm Gürses’in söylemediği tür müzik kalmadı. Yapmadığı düet de! Hepsini de kendisine yakıştırmayı başardı. Müslüm Baba gibi ses ve yorum iyi olunca müziğin türü fark etmiyor. Kiboş’un da son derece güçlü bir sesi ve mükemmel bir yorumu var. Rock dahil ne söylerse söylesin hakkını vereceğine inanıyorum. Orhan Gencebay, Ebru Gündeş ve Yıldız Tilbe’den de farklı türde parçalar bekliyoruz. Bunların hepsi kendilerini aşmış sanatçılar. Canım Türkiyem’de yetenek bol. Kendilerini kısıtlamayıp vizyonlarını genişletseler dünyaya açılmaları içten bile değil. Yeter ki onları destekleyelim. Sınıflandırmayalım. Kiboş rock söylemekte geç kaldı. Daha önceden başlamış olsaydı Mettalica ile buraya geldiklerinde belki aynı sahneyi paylaşabilirdi. Düşünsenize... Mettalica featuring Kiboş! Ya da U2 featuring Orhan Gencebay. Vay anam vay!Haftanın önerisiAyşe Arman, "Eski mahallenin yeni yüzleri" röportajlarına başlamış. Serdar Turgut da kendisi gibi "Yeni mahallenin eski yüzleri"ni yapsın! Kafaları değişmiş gibi duran insanlar yerleri değişenlerden bence daha ilginç olur. En azından nedenlerini öğrenmiş oluruz! Yeni mahallenin eski yüzü olmak acaba nasıl bişey?Kaddafi, Çiller aşkıHaftanın en absürd ve bomba haberi Libya’nin katil lideri Kaddafi’nin eski Başbakanlarımızdan Tansu Çiller’e bir zamanlar aşık olduğuna dair çıkan haber oldu. 1993-1995 yıllarında Trablus Büyükelçisi olarak görev yapan Uluç Özülker’in iddiasına göre Kaddafi, Çiller’i Müslüman kadınların simgesi olarak görüyormuş. Tansu Hanım’a aşıkmış. Tansu Hanım da bunu biliyormuş. Kaddafi’nin hediye ettiği altınların ağırlığından Tansu Hanım’ın boynu düşüyormuş. Tansu Çiller ise bu iddiaları reddetmiş ve gerçekleri yansıtmadığını söylemiş. Uluç Bey bunca yıl bunları biliyordu da Kaddafi gündeme gelince mi açıklamak aklına geldi? Kaddafi’nin Tansu Hanım’ı Müslüman kadınların simgesi olarak gördüğü doğruysa adamın o zamandan beri normal düşünemediği gerçeği de ortaya çıkıyor. Dinine, imanına hiçbir lafım yok ama Tansu Hanım, tipik bir Müslüman kadından çok bir yabancıya yani Amerikalıya filan benziyor. Onu gören birinin ‘İşte Müslüman kadınların simgesi’ demesi çok zor. Daha önce hiç görmemiş olması lazım. Kaddafi’nin aşkına gelince. Adam o kadar megolaman ki kendisinden başka birini seveceğine ihtimal vermiyorum. Tansu Hanım güzel ve çekici bir kadın. Beğenmiş olabilir. Büyükelçi de herhalde Trablus’da can sıkıntısından Kaddafi’nin beğenisini kafasının içinde liderler ve altınlar arasında bir aşka çevirdi. Aslında altın meselesi de garip. Yani Kaddafi’nin sözüm ona hediye ettiği altınları Tansu Hanım cezalı gibi boynunda taşımak zorunda mıydı? Hem Tansu Hanım’ın ninesinden kalma bir çıkını yok muydu? Ziynet eşyalarını hep orda saklamaz mıydı? Ona ne oldu? Yoksa Kaddafi’nin verdiği altınlar çıkına sığmadı mı? Uluç Bey, kusura bakmasın ama ben bu masala pek inanmadım. Kaddafi ile Tansu Çiller’i değil aşık olarak iki insan olarak bile yanyana düşünemiyorum. Protokol mecburiyeti olmasa Tansu Hanım, bence hayatta Kaddafi gibi iğrenç bir adamın yanına uğramazdı.Yanlış mı düşünüyorum?Live it upYüksek Sadakat gurubunun Eurovision şarkısı belli oldu. İngilizce olan parçanın ismi ‘Live It Up’. Bir radyocuya bu parça tanıdık gelmiş. Parçayı One and One gurubunun ‘Two Live Crew’ ve The Kings All gurubunun seslendirdiği ‘Day and All of the Night’ isimli iki parçasına benzetmiş. Bravo doğrusu. Çünkü ben hiçbir şeye benzetemedim. Kulağa aşina gelen bir şarkıya benzemesi herhalde hiçbir şeye benzememesinden iyidir. Ancak o da o kadar önemli değil. Çünkü bizim millet sms atma meraklısı. Bizi hiç ilgilendirmeyen şeylere bile sms atıyoruz. Ülkemiz için mi atmayacağız ? İşin ucunda Eurovision olunca yerlisi, gurbetlisi sarılıyor telefona.Yarışmacı olarak kim giderse gitsin ve ne söylerse söylesin beşinciliğimiz zaten garanti.Sertap Erener’inki gibi biraz elle tutulur ritmik bir parça da olursa başa güreşiriz. Yüksek Sadakat’in parçasıyla nereye kadar gideriz bilemem. Tıpkı Eurovision yarışmalarının TRT’deki demirbaş sunucusu Bülent Özveren’in yılın 360 günü ne yaptığını bilemediğim gibi.
Bu Pazar gazete haberlerinden yola çıkarak size inanılması güç olayları ve olaylarla ilgili yorumlarımı aktarmak istiyorum. İşte ‘ Ay İnanmıyorum’larOLAY 1: Adana’da kamyon şöförü koca , boşanma davası açan öğretmen karısının çalıştığı okula gidip dehşet saçıyor. Karısının boğazını bıçakla kesip kaçıyor. Yakalandığında ‘’Karımın boğazını kesmem hiç kimseyi ilgilendirmez’’ diyor.Bu arada saldırıya uğrayan kadının boğazında 18 ve 15 santim uzunluğunda derin kesikler oluşuyor.YORUM 1: Adamın anormal pişkinliğine bakar mısınız. Hem karısının boğazını kesiyor hem de sonra utanmadan onu sahipleniyor. Kimse karımla benim arama giremez havasına giriyor. Boğazına toplam 33 santim uzunluğunda iki tane derin kesik yiyen birinin hayatta kalabilmesi da ayrı hikaye. Elm Sokağı’ndaki Kabus’un Freddy’si,meğer Adana’da kamyon şöförlüğü yapıyormuş da haberimiz yokmuş.OLAY 2: Oyuncu, sunucu Şebnem Dönmez ile tiyatrocu sevgilisi Taksim metro durağında kavga ediyor.Yüzlerce kişinin önünde birbirlerine bağırıyorlar. Daha sonra ayrı ayrı kapılardan metroya biniyorlar. Şebnem Hanım metronun içinde sevgilisini arayıp buluyor. Önünde diz çöküp tartışmaya devam ediyor. Ancak aralarındaki sorunu çözemiyorlar ve Levent’te ayrı ayrı kapılardan metrodan iniyorlar.YORUM 2: Birincisi tanınmış biri olmasa bile Taksim meydanında bağrış, çağrış kavga etmenin tek bir mazereti olabilir. O da yankesici veya kapkaççı kurbanı olmak. İkincisi madem gidip önünde diz çöküyorsun tartışmaya neden devam ediyorsun? Üçüncüsü Taksim’in göbeğinde kavga ettiğin sevgilin gidip metroya biniyorsa sen dolmuşa binsen daha isabetli olmaz mı?OLAY 3: Rus piyanist Oksana Grigoevia, eski sevgilisi ve çocuğunun babası ünlü aktör Mel Gibson’un dayak davasından vazgeçmesi için teklif ettiği 15 milyon doları kabul etmemiş. Öte yandan canım Türkiyem’de adamın biri pantolunuyla birlikte parasını yıkayan eşini saçından sürükleyip tekme, tokat dövmüş. Mahkeme adamı 3 bin lira para cezasına çarptırmış. YORUM 3: 15 milyon dolar teklif edildiğinde "Gel bir daha döv, hediyem olsun" demeyip prensiplerine sadık kalabilen kadın veya erkek önemli değil bir insanın bu devirde bu dünyada yaşıyor olması tüm insanlık adına umut verici. Ülkemizdeki olayda ise kocasından dayak yiyen kadına "parayı yıkayarak aklıyor" diye ceza vermemeleri adalet anlayışımız açısından aynı derecede umut verici.OLAY 4: Playboy’un sahibi 85 yaşındaki Hugh Hefner’in sırları açığa çıkmış. İddialara göre tam bir cinsel sapık olan Mr. Hefner, malikanesinde sürekli çıplak dolaşır, kadınları uyuduklarında bile taciz edermiş. Mr. Hefner 100 bin dolar karşılığında ünlü şarkıcı Jennifer Lopez ve reality show yıldızı Kim Kardashian ile cinsel ilişkiye girmiş.YORUM 4: 85 yaşındaki bir adam evin içinde anadan doğma dolaşıyorsa bunun nedeni kadınları taciz etmek değil giyinmesini unutmuş olmasındandır. Ayrıca Mr. Hefner kadınları uyuduklarında taciz ediyorsa o kadınların şikayet etme hakkı yoktur. Ya uyanıkken etseydi? Jennifer Lopez ve Kim Kardashian ile para karşılığında cinsel ilişkiye girmesi için Mr. Hefner’in sapık değil görme özürlü olması gerekir. Nedeni, Playboy için seçilmiş 90-60-90 ideal vücüt ölçülerine sahip güzellerin yanında onların son derece sıradan ve ‘safi kalça’ kalmalarıdır.OLAY 5: Mısır halkı ‘Facebook’ sayesinde örgütlenip 30 yıllık diktatör Mubarek’i geçen ay devirmişti. Direnişe katılan 25 yaşında Mısırlı bir adam önceki gün doğan kızına Tahrir Meydanı’ndaki direnişin şerefine ‘Facebook’ adını vermiş. YORUM 5: Bebeğin günahı ne ? Ebevynleri kafayı yemişse onların ne suçu var? Hadi adam normal değil, Mısır’daki nüfus dairesi buna nasıl izin veriyor ? Kardeşi olursa yine bir bahane uydurup adını ‘Twitter’ mı koyacaklar? Ya yeni bir trend başlarsa? Yeni doğan bebeklere web sitesi isimleri verilirse ? Yahoo.Com, Msn.Com adında insanlar aramızda dolaşmaya başlarsa? Tövbe tövbe estağrullah!
Arabalar eskiyince yenilenip ‘rektifiye’ olurlardı. Artık insanlar için de aynı durum söz konusu. Üstelik insanlar eskimiyor veya yaşlanmıyor ama rektifiye olmak ihtiyacını hissediyor. Süperstar Ajda Pekkan en başarılısı. Yıllardır o kadar dozunda ve zamanında rektifiye oldu ki artık gözümüz alıştı. Ajda ne yapsa Ajda. Her zaman genç ve güzel. Deniz Akkaya ve Harika Avcı gibi rektifiye harikalarına da diyecek laf yok. Onlar da kendilerini yeni fiziki görünümleriyle kabul ettirdiler. Şimdi de ünlü şarkıcı Gülben Ergen ve oyuncu Meltem Cumbul’da bir rektifiye söz konusu. Onlar hem genç hem güzellerdi. Ne yaptılar bilemiyorum ama rektifiye olmuş bir halleri var. Yine genç ve güzeller. Ancak Gülben, eski Gülben’e, Meltem bildiğimiz Meltem’e benzemiyor. Başka güzel kadınlar gibiler. Kötü mü olmuşlar? Kesinlikle hayır! Ama onlar, sanki artık onlar değil. Yakından görmedim. Medyada çıkan fotoğraflarından tanımakta zorluk çektim. Belki de bana öyle geliyor. Belki benim de rektifiye olmamın zamanı geldi. İşe yarıyor olmalı... Baksanıza birinin kendi televizyon programı var diğerinin dizisi. Boşa değil yani!Tuluhan"ın çilesiGazeteci Tuluhan Tekelioğlu kendi yazdığı gazetenin haberine göre eşinden ‘duygu birliği’ kalmadığı için boşanıyormuş. Diğer gazetelerde çıkan haberler ise çok farklı. Şiddet gördüğü yazıldı. Tuluhan Hanım’ın boşanma dilekçesinde ‘Eşim kolumu kırma noktasına getirecek kadar büktü. 3 gün hareket edemedim. Sinirli bir mizaca sahip ve silahlara çok düşkün. 50 bıçağı, 5 tabancası ve 14 tüfeği var. Can güvenliğim yok" dediği iddia edildi. Bir gazete Tuluhan Hanım dayakla suçladığı ve 6 ay evden uzaklaştırma cezası verilen kocasıyla tatile çıktığını bildirdi. Yani sizin anlayacağınız bu tatsız olayda kafalar iyice karıştı. Ne olursa olsun Tuluhan Hanım için üzücü bir durum. Kendisi çok tatlı ve düzgün bir kadın. Böyle haberlerle gündeme gelmesi onun açısından büyük şanssızlık. Onca bıçak, tabanca ve tüfeği ne yapacak? Sadece biriktirmek amacıyla toplamıyorsa tehlikeli bir durum var. Adam sinirli bir mizaca sahipmiş. Şimdi size soruyorum. Sinirli bir mizaca sahip olduğunu bildiğiniz kocanızın evde cephanelik kurduğunda, onunla aynı çatı altında bir saniye bile yaşar mıydınız? Anlamak mümkün değil. Tuluhan’ın çilesi bir an önce biter inşallah. Çöl tilkisi mi katil mi?Dünyanın en antipatik lideri hiç tartışmasız 42 yıldır Libya’nın başında terör estiren diktatör Kaddafi. Suratı mumya gibi. Cadılar Günü maskesi giymiş sanki. Eskiden uluslararası terör eylemlerine destek olup masum insanları öldürürdü. Şimdi gözünü kırpmadan kurşunlarla bombalarla kendi halkını katlediyor. Eskiden onun terör yanlısı davranışlarına göz yuman veya mecburen görmezden gelen zavallı halkı Kaddafi şiddetinin bedelini şimdi kendi hayatıyla ödüyor. Aslında Libya halkının yıllar önce ayaklanması gerekirdi. Çünkü Kaddafi yarattığı efsanedeki gibi çöl tilkisi filan değil resmen bir katil. Bu satırları yazdığımda Kaddafi kendine özgü küstahlığı ve yüzsüzlüğüyle ulusuna sesleniyordu. Artık sonucu ve tepkileri ne olur bilemiyorum. Ancak zamanında çadırına misafir olup kendisiyle işbirliği yapan sözüm ona Batılı ve çağdaş geçinen devlet liderlerinin şu ana kadar hiç sesi sedası çıkmıyor. İnşallah Libya halkının geleceği için Kaddafi kabusu bir an önce biter. İşçilerimizin hepsi de sağ salim vatanlarına döner. Libya’daki halk ayaklanması Kaddafi’nin katil olarak yargılanması ve hak ettiği cezanın infazı ile son bulmazsa bu dünyada zaten adalet yok demektir. Çöl tilkisi, tarihte halkına zülum etmiş diğer diktatörlerin yanında yer almalı. Başka çıkar yolu yok! Amerikalı DubaiGeçen hafta Dubai’ydim. Jumeriah Beach denilen turistik bölgesinde kaldık. Dubai, son derece modern ve temiz bir yer. Binaları çok ilginç. Gösterişe ve şatafata önem veriyorlar. Şehrin merkezinde yerden yüksekliği 828 metre olan dünyanın en büyük gökdeleni Burj Khalifa’nın 122. katındaki restorana asansör ile 20 saniyede çıkılıyor. Toplam kat sayısının 200 olduğun binanın daha yarısı tepenizde ama siz de kentin tepesindesiniz. Arabalar dehşet lüks. Dubai’ye inanılmaz bir turist akımı var. Hani Araplardan çok Amerikalı gördüm desem abartmış sayılmam. Alışverişiyle ünlü Dubai, aslında alışveriş yapmak için pahalı bir yer. Dubai’de bir Türk garsonla karşılaştım. ‘Artık zengin bir Arap şeyhinin kızını bulur evlenirsin’ diye takıldım ama garson arkadaş ‘Nerdeee. Onlara bakmamız bile yasak’ diye hayıflandı. Dubai’de tıpkı bizim Antalya’da olduğu gibi o kadar çok Rus kadın var ki... Bir onlardan kaçış yok bir de ülkeyi yöneten Emir’lerden. Herbirinin mümkün olan her yere ayrı ayrı kocaman portrelerini koymuşlar. Peki Dubai’ye gidilir mi? Vallahi Araplar, Amerikalı gibi olmaya özenince neler yapabiliyor diye merak ediyorsanız gidip bir görün. Peki Dubai’de yaşanır mı? Hayatınızda bir daha göremeyeceğiniz kadar para veriyorlarsa evet!
Bir gazetede “Suriye, Denizli’yi istiyor” diye bir başlık atmış. Habere göre Suriye Futbol Federasyonu Başkanı Farouk Serriyeh, Mustafa Denizli’ye bir mektup yazarak milli takımlarını çalıştırmasını istediğini belirtmiş. Bu devirde hâlâ mektupla iş teklif edildiğini de bu vesileyle öğrenmiş olduk. Suriyeliler telefon ya da e-postaya inanmıyorlar herhalde. Neyse, Denizli’nin olumsuz yanıt vermesi halinde aynı teklifin Fatih Terim’e yapılacağı iddia ediliyor. Ben Fatih Hoca’yı biraz olsun tanıyorsam bu haberi gördüğünde sinirinden köpürmüştür. Fatih Hoca, asla ikinci tercih olacak bir adam değil. Adının başkalarıyla anılmasından nefret eder. Hele, Milli Takım ve Galatasaray’dan tatlı bir rekabet içinde olduğu Denizli ile anılmaktan hiç haz etmez. Haklı da. Fatih Hoca, bugüne dek sağlam duruşu ve gururuyla birçok insana güvenilir karakteri ve vazgeçmediği prensipleri açısından rol modeli oldu. Bir süredir kendi isteğiyle çalışmıyor. Başkaları gibi kanal kanal ekranda cirit de atmıyor. Şimdi böyle bir haberle onu gündeme getirmek haksızlık olmuyor mu? Haber gerçek bile olsa artık Fatih Hoca’nın Suriye’yi çalıştırması mümkün değildir. Mustafa Denizli istemedi veya kabul etmedi diye Fatih Hoca o işi yapmaz. Zaten yapmasın. Ben Fatih Terim’in Galatasaray Sportif Direktörü olarak kariyerine devam etmesini bekliyorum. Futboldan sorumlu bir CEO. Fatih Hoca’ya yakışır. Bir afiş bir kaprisOyuncu Fahriye Evcen, konuk oyuncu olarak rol aldığı filmin afişinde resminin büyük kullanılmasını istemiş. Yapımcı da kızmış Fahriye Evcen’in fotoğrafını afişten tamamen çıkartmış. “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak" isimli filmde afiş yüzünden çıkan bu krizden anlaşıldığı gibi bizim ünlüler bulundukları yeri hazmedemiyor. Hemen havaya giriyorlar. ‘Küçük dağları ben yarattım’ edasıyla etrafta dolaşmaya başlıyorlar. Bu sadece Fahriye Hanım için söz konusu değil. Onun suçu da yok. O da etraftan gördüğünü yapmış. Hollywood’un dünya çapındaki yıldızların istisnasız hepsi tevazu sahibi. Tom Cruise’u, Brad Pitt’i, Angeina Jolie’si... Milyonlarca dolar kazanmalarına ve milyonlarca hayranları olmasına rağmen ayakları yere basıyor. Konuk sanatçı olarak oynadığın bir filmin afişinde Fahriye Evcen’in resminin büyük olması zaten son derece saçma ve yanıltıcı. Yapımcı resmi büyütmek istese izleyiciyi kandırmak olur diye düşünüp kendisinin kabul etmemesi lazım. Ama nerede? O konuk oyuncu olarak oynadığı filmin adını herhalde ‘Sinyora Evcen’le Afişte Olmak’ filan sanıyor.Yine Babla ve yine evlilikCanım Türkiyem’in divası ünlü sanatçı Bülent Ersoy, ya da Bülent Abla veya kısaca ‘Babla’ yine evleniyormuş. ‘Ben bu filmi daha önce görmüştüm’ dedirten Bablasyon türü bir olayla karşı karşıyayız. Babla, tıpkı bildiğimiz ilk 2 evliliğinde olduğu gibi kendisinden bir hayli genç bir eş adayı seçmiş. Çocuk daha 21 yaşında. Babla’nın yanında koca adayı gibi değil torunu gibi duruyor. Ve de çocuğun annesi yine işin içine bir şekilde karışmış durumda. Müstakbel kayınvalidesiyle Babla sürekli görüşüyorlarmış. Kadın kendi açısından haklı. Bir daha böyle yağlı kısmet nereden bulacaklar? Ancak Babla enayi değil. İşini sağlama almadan adama zırnık koklatmaz. Babla’nın bildiğimiz son iki kocası boşandıktan sonra ortadan kayboldu. Sanki Babla, anakonda misali Bablakonda gibi onları yuttu ve yok etti. Böyle bir risk de var. Habire bildiğimiz iki kocası deyip durmamın nedeni Babla’nın bilmediğimiz kocaları olabilir anlamında değil. Biz sadece ikisini biliyoruz o kadar. Babla da flört etmesini sevmiyor. İlla evlenecek. Bablamıza mutluluk yakışır. Çocuk için aynı şeyi söylemek mümkün değil. 41 yaşına geldiğinde karısı seksenine merdiven dayamış olacak. Amanin Bo! Ya da Amanin Babla!
Giyimi, kuşamı, hali, tavrı ve duruşu farklı. Kendine özgü bir havası var. Daha yeni boşandı. Gitti kendine genç bir sevgili buldu. Bulamaz mı? Bulur elbette. Beklemenin kime faydası olmuş ki Nurgül’e olsun. Yeni bir ilişkiye yelken açmak için aceleci mi davrandı? Bilemeyiz. Kendi keyfi bilir. Canı ne isterse onu yapar.Zaten Nurgül Greentea, aklına eseni yapan özgür bir kadın imajı veriyor. Eski kocası Cem Özer de modern düşünen bir adam. Nurgül Greentea’nin yeni bir sevgili bulması hakkında "İlişki iki kişi arasında yaşanır. Üçüncü kişilere dut yemek düşer. Bu ilişkide ben üçüncü kişiyim. Bana da dut yemek düşer Nurgül, ilişkisini gürül gürül yaşayacaktır" demiş. Ne diyelim Allah tüm boşanan kadınlara Cem Özer gibi bir eski koca versin. Bırakın bozulmayı destekliyor resmen. Hayat felsefesi birçok erkeğe uymayabilir ama adam doğru söylemiş. Bize ait olduğuna inandığımız bir şey artık bize ait değilse başkasının olabilir. Öyle değil mi? Ayrıca Nurgül Greentea’nin kendinden başka hiç kimseye ait olacağını da sanmam. Kadın nev-i şahsına münhasır bir tip. "Kimseye açıklama yapmak zorunda değilim. İkimizin de keyfi yerinde" demesinden belli. Keyifleri nikaha kadar devam ederse Nurgül Greentea için fazla bir şey değişmeyecek. Cem Özer’den sonra Mithat Can Özer ile beraber olduğundan erkeğinin soyadı aynı olacak. Sezen Aksu gibi tatlı bir kayınvalideye sahip olması da işin cabası. Nurgül Greentea ve hayatı boyunca Sezen Aksu’nun oğlu olarak anılmaktan kurtulamayacak olan Mithat Can’a çiçeği burnunda birlikteliklerinde sonsuz mutluluklar diliyorum.No Papua!Boğaz’daki Les Ottomans otelin varlıklı sahibesi Ahu Aysal, Papua Yeni Gine’de teröristlerin molotofkokteylli saldırısına uğramış.Bugüne kadar hayatına giren kokteyller barmenlerin yaptığı alkollü içeceklerden ibaret olan Ahu Hanım’a geçmiş olsun.Bindikleri otobüste 4 rehberle birlikte zemine yapışıp zor kurtulmuşlar. Neyse ki otobüsün şoförü akıllı bir hamleyle onları oradan uzaklaştırmış. Ahu Hanım önceki bir röportajında ölmeden önce iki şey yaşamak istediğini itiraf etmişti.Birincisi bindiği uçağın kaçırılması ikincisi George Clooney ile aşk yaşamak. Uçağı kaçıran George Clooney olsa bir taşla iki kuş vurması işten bile değil. Şaka bir yana Ahu Hanım, artık bir süre bu otobüs macerasıyla idare etsin. Dünya hiç umulmadık tehlikelerle dolup taşıyor. Bilmediğin, etmediğin yerlerde dolaşmayacaksın.Hele Boğaz gibi bir cennette denizin kıyısında 5 yıldızlık bir yalıda oturuyorsan. İnsan kovsalar çıkmaz.Ne işin var Papua Yeni Gine’de ?Otur oturduğun yerde !Arkadaşım eşekSinema eleştirmeni ve köşe yazarı Ömür Gedik’i çok beğeniyorum. Hem güzel hem de akıllı kadın. Son derece iyi kalpli bir insan olduğundan da hiç şüphem yok. Çünkü Ömür tam bir hayvansever. Şarkıcı sevgilisi Ferhat Göçer’den, "Sevgililer Günü" konserinde "Arkadaşım Eşek" şarkısını isteyecek kadar hayvan haklarına duyarlı. Her fırsatta sesini duyuruyor. Yaratıcı zekasıyla hayvan haklarına Sevgililer Günü’nde bile dikkat çekiyor ve örnek bir hayvansever olarak gazetelerde manşet olmayı başarıyor. Nur içinde yatsın rahmetli Barış Manço’nun "Arkadaşım Eşek" şarkısında sadece eşek yok. Taylar, horozlar, kediler, buzağılar, kuzular ve oğlaklar var. Bundan iyisi can sağlığı. New York’taki Bronx Hayvanat Bahçesi, "Sevgiler Günü" için aşıklara çok özel bir hediye sunmuş. 10 dolarlık bir bağış karşılığında hayvanat bahçesindeki 1700 Madagaskar hamamböceğine sevdiğiniz kişinin adını verebiliyormuşsunuz. Bu yıl artık geçti. Önümüzdeki Sevgililer Günü için şimdiden iki hamamböceği için rezervasyon yaptırdım. Birine Ömür, diğerine Ferhat diyeceğim. Keşke herkes onlar gibi olsa.Ali ile HülyaÜnlü reklamcı Ali Taran ile Hülya Avşar’ın aşk yaşadıkları iddia ediliyor. Bu konuda bir tahminde bile bulunmak zor. Çünkü ikisi de son derece eksantrik karakterler. Her an her şeyi yapabilirlermiş gibi bir halleri var. Bir gazete Ali ile Hülya ikilisinin el ele yürürken çekilmiş bir fotoğraflarını yayınladı. Ancak dikkatli baktığınızda ellerin fotoşopla tutuşturulduğu açıkça belli oluyor. Benim buna bir itirazım yok. Asparagas haber yapmak ezelden beri gazeteciliğin şanındandır. Okurlar böyle haberlerden hoşlanıyor. Ancak aynı haberin içine Ali Taran’ın kanser tedavisi gören eşi Selma Hanım’ı da karıştırmaları işin esprisini kaçırıyor. Yok Ali Bey eşi ile tartışmış evi terk etmiş de, Hülya Hanım, Selma Hanım’ı arayıp hatırını sormuyormuş da, bunlar çirkin dedikodular. Gerçek bile olsa belden aşağı vuran haberlerden. İki hain, hasta kadını kaderine terk edip utanmadan aşk yaşıyorlar diye düşünmemizi mi istiyorlar? Avuçlarını yalasınlar. Bence Hülya Avşar da Ali Taran da sorumluklarının bilincinde olan iyi kalpli insanlar. Hiçbir haber de beni bu şekilde düşünmekten ve onların iyiliğine inanmaktan vazgeçiremez. İnsanları yıpratmak için yapılan bu sözüm ona gazetecilik numaralarından bıktık.Korsan DVDCumhurbaşkanı Abdullah Gül, Twitter’da bu yıl Oscar ödülünü kazanması kesin gözüyle bakılan "Zoraki Kral" (The King’s Speech) filmini izlediğini yazınca olay oldu. Yok efendim daha Türkiye’de vizyona girmemiş filmi nasıl izlermiş? Koskoca Cumhurbaşkanı da korsan DVD mi alıyormuş? Bu türde bir dolu laf söylendi ve yazıldı. Biraz kafanızı çalıştırın arkadaşlar. Kaçak DVD diye bir şey kalmadı. İnternetten bütün filmleri ve dizileri Türkçe altyazılı olarak indirebiliyorsunuz. Hele Oscar adayı olanlarını bulmakta hiç ama hiç zorlanmıyorsunuz. Çünkü bu filmlerin DVD’leri yıl sonundan önce piyasaya çıkıyor ve ödüller için oy kullanan Akademi üyelerine izlemeleri için gönderiliyor. Bunlar arasından da fire veriliyor piyasaya ve internete sızdırılıyor. Cumhurbaşkanı kaçak DVD almaya tenezzül etmez. Bir dostu kendisine göndermiştir. Onun da nerden aldığını kimse bilemez. Ortada yasal olmayan bir durum varsa bu sadece Cumhurbaşkanlık makamı için değil hepimiz için geçerli. Çifte standartları bırakalım arkadaşlar. Önce kendi kapımızın önündeki çöpleri temizleyelim. Sonra başkalarını eleştirmeye başlayalım. Yoksa birinin açığını yakaladığımızda üstüne çullanmak kolay. Biz biraz zoru deneyelim. Kendimize bir çeki düzen verelim.
‘Sevgililer Günü’ yine geldi çattı. 14 Şubat, sevgilisi olanlar için bir kutlama olmayanlar için sinir bozucu bir gün. Tek başınıza, bir yere akşam yemeğe gittiğinizde her masada el ele göz göze bir çift görmek hiç çekilmez. Onun için sevgiliniz yoksa kendinize en iyisi bu akşam sokağa çıkma yasağı koyun. Diyelim ki birini buldunuz.Aradan bir zaman geçtikten sonra, nerede, ne zaman ve hangi umutsuz şartlarda tanıştığınızı hatırlayıp birbirinizden soğuyabilirsiniz.Tek hanımlar, ‘It’s A Man’s World’ (Dünya erkeklerin) şarkısının dediği gibi sevgiliniz yoksa dünya hâlâ sizin demektir. Tek beyler, ‘No Woman No Cry’ (Kadın yok ağlama yok) şarkısının dediği gibi sizin de sevgiliniz yoksa kafanız rahat derdiniz yok demektir. Öyle düşünün!Sevgililer size gelince...Bir yıl boyunca birbirinizi sevip, saydıysanız ve üzmediyseniz, kırıcı olmaktan kaçındıysanız ve en önemlisi zihnen veya bedenen aldatmadıysanız o zaman çılgınlar gibi kutlayın.Göstermelik aşıkların değil, gerçek sevgililerin günü 14 Şubat. Bu günün raconu sevgililerin karşılıklı olarak birbirlerini sevmeleri ve bunu bir fedakarlık olarak görmemeleridir.Gösterişli bir hediye almak önemli değil. Yeter ki içten ve samimi olun. Tüm sevenlerin ‘Sevgililer Günü’ kutlu ve mutlu olsun!Kadınsız diskoŞanlıurfa’da sırf erkeklerin gidebildiği bir disko açılmış. Ne eğleniyorlardır ama? Kadınların zaten diskoda ne işleri var? Onlar dans mans etmek isterler. Biz erkekler dans etmekten hoşlanmayız. Kadın milleti olmayınca diskoda istediğimiz gibi takılabiliriz. Kendimizi kasmak ve etrafa hava atmak zorunda değiliz. Kıyafet de önemli değil. Beyaz çoraplarımızla ayakkabılarımızın topuklarına rahat rahat basabiliriz.Arada bir canımız çekince hep beraber halay çeksek kimse ses çıkarmaz.Yükses sesle argo konuşup, bağırsak, çağırsak, naralar atsak karışan olmaz. Nereye gittiğimizi sorduğunda ‘Kadınsız disko’ deriz başımız ağrımaz. Hem Şanlıurfa’da, Tan Sağtürk dans okulu açtı da gitmedik mi? Pardon yani rica edeceğim...Babla olabilmekCanım Türkiyem’in divası ve bazılarına göre gerçek ikoncanı sanatçı Bülent Ersoy, yani Bülent Abla ya da kısaca Babla, Günay’daki performansı sırasında tuvalete gitmek için ayağa kalkan rahmetli Cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal’ın eşi Semra Özal’ı arkadan gördüğünde tanımayıp Semra Özal’a ‘o.....’ dediği iddialarına açıklık getirmiş.‘Ben o lafı kendime dedim’ demiş.Babla olabilmek kolay değil.Bir laf bu kadar güzel çevrilebilir.Saçmalamış olması önemli değil.Önemli olan bunu düşünmesi.Yoksa kimse kendine o..... demez.Tıpkı i... demediği gibi.Genelde o laflar başkaları için söylenir.Lafını esirgemeyen Babla, gafını düzeltmiş işte.Ancak kendisine haksızlık etmiş.Çünkü o bütün ilişkilerinde parayı veren taraf.Eşine, sevgilisine sonuna kadar da sadık.Terk ediliyor ama terk etmiyor.Yani kendisine yakıştırdığı lafla hiçbir alakası yok.Dedim ya...Babla olabilmek kolay değil !Twitcem’ler* Kurbanlarını domuz bağıyla öldüren Hizbullahçıları, sevgilisini testere ile doğrayan katili teker teker saldılar sıra kesikbaşta! * Meltem Cumbul ile Oktay Kaynarca’nın oynadıkları yeni dizinin tanıtımında en komik sahneleri gösteriyorlarsa o diziye ‘komedi’ denmez!* Devletle arası iyi olmayan piyanist Fazıl Say’ın bestelerini sansürlüyorlarmış. Önemli değil. Onun müziğini kaç kişi anlıyor ki?* Arap dünyası liderlerinden Mısırlı Dr. AbdelGhaffar, ’Laiklik bize uymaz’ demiş. Kahire’de olup bitenlerden zaten neyin uyduğu belli oluyor!* Sözleşmeli erler ayda 1500 TL alacakmış. Sözleşmesiz çalışmak daha iyi galiba. En azından daha kârlı bir iş bulma şansı var!* Başbakan, CHP’li Batum’a ‘Her yerin anayasa hukukçusu olsa ne yazar?’ demiş. Cevap veriyorum: Babayasacı!* Behzat Ç., pijamasız Gaffur’a benziyor!* Demek ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisini ‘Tudors’ gibi çekselerdi yer yerinden oynardı!* HT Magazin, ‘Hadise istiyor Sinan vermiyor’ diye başlık atmış.Tersi bir durum olsa aynı başlığı kullanabilirler miydi acaba?* Hagi, doğum gününü unutanlara sitem etmiş. Dert etmesin. Galatasaray’da başarısız olursa sezon sonunda değil gününü doğduğunu bile unutacaklar!* Wikileaks skandalıyla dünyayı karıştıran Julian Assange Galatasaraylıymış. Şimdi anlaşıldı sarı kırmızılı kulübünün uzun süredir neden içinden kaynadığı!
Sempatik sunucu Defne Joy Foster, talihsiz ve zamansız bir şekilde hayatını kaybettikten sonra hakkında söylenmedik laf, yazılmadık şey kalmadı. Yerli, yersiz, anlamlı, anlamsız, görüş bildirenler, yorum yapanlar oldu. Bunu gereksiz bir polemik haline getirdiler ve üstelik günlerce devam ettiler.Hayata gözlerini yumduğu geceyle ilgili dedikodulara bir türlü son vermediler.Defne Joy’u çok konuştuğu için eleştiren hatta ona sinir olanlarımız bile vardı.Ben de ölümünün arkasından konuşanları eleştiriyor ve onlara sinir oluyorum.Başka işiniz gücünüz mü kalmadı ?Biz onu bıcır bıcır konuşmaları, şen şakrak kahkahalarıyla hatırlamak istiyoruz.Üstüne bulaştırılan çirkin, spekülatif, tiraj ve reyting arttıran senaryolarla değil.Onun ölümünden sonra kendi hayatlarını yargılamaya başlayanlardan da bıktım.Yeter artık!Defne Joy’u lütfen rahat bırakın.Anısı, anası, babası, oğlu ve üstüne binen manevi yükün hamallığı altında ezilen kocası adına hepinize teşekkür ederim.Ata Demirer’in aşkı Bazı şeyler vardır gözünüzle görseniz inanmazsınız.Ünlü komedyen Ata Demirer’in ‘Eyvah Eyvah 2’ filmindeki rol arkadaşı genç oyuncu Özge Borak ile yaşadığı aşk da benim için bunlardan biri.Üstüme vazife değil zaten. Merak da etmiyorum. Ama gözümle görsem onların aşkına inanmam gibime geliyor. Sanki bu ikilinin arasında hiçbir şey yok ve olamaz da. Bu konuda o kadar ısrarcı ve acınacak bir durumdayım ki evlenip çoluk çocuğa karışsalar korkarım yine inanmayacağım.Ata Demirer’in Mikonos’da Özge Hanım’a evlenme teklif ettiğine dair çıkan haberler de bana zaten palavra geldi.Nedenini biliyorsam ‘Nouma’ olayım.Birbirlerine yakışıp yakışmadıklarından dolayı değil.Bugüne kadar birbirlerine yakışmayan çift mi görmedik?Ata Demirer’in aşk bombası bana göre filmin gündemde kalması için şişirilmiş bir balon. Uçtuğu kadar uçacak ve sonunda patlayacak. İnşallah yanılıyorumdur!Ünlülerle fink atmakGazetelerde çıkan haberlere göre sosyetik güzel Rita Fink, dünyaca ünlü film yıldızı Colin Farrell ile aşk yaşıyormuş. Rita Hanım’ın da sosyetik olduğunu bu vesileyle öğrenmiş olduk.Sanırım sosyetik bir ünlüyle adı bir kere duyulan otomatikman sosyetik oluyor. Rita Fink de bu kategoriden sosyeteye girmiş olmalı.İrlandalı yaramaz aktör Colin Farrell ile aşk yaşamasına gelince...İddiaya göre ünlü aktör ile 2 ay önce Las Vegas’ta tanışmış. 1 aydır da aşk yaşıyormuş.‘’What Happens in Vegas Stays in Vegas’’ (Vegas’ta olup biten Vegas’ta kalır) diye çok bilinen bir söylem vardır.Rita ile Colin’in bundan haberleri yok herhalde.Las Vegas aşkların, gece başlayıp gün aydınlandığında bittiği yer olarak bilinir.Rita ile Colin için bu durum geçerli değil herhalde.Bu haber bana pek inandırıcı gelmedi.Alkol sınırını aşmasıyla tanınan İrlandalı aktör Colin Farrel, öyle bir içiyor ki belki kendini hâlâ Las Vegas’ta sanıyor!Ya da Rita Hanım, yabancı ünlü gördüğünde derhal kafasında bir ilişki kuranlara özendi.Ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun büyük aşkı manken Didem Erol gibi.Ben de Los Angeles’da yaşadığı yıllarda bir restoran çıkışında ünlü Hollywood yıldızı Meryl Streep ile yan yana gelmiştim. Hatta bana gülümsemişti. Bir kez de yine ünlü yıldızlardan Goldie Hawn ile süpermarkette karşılaşmıştım. O da gözlerimin içine bakıp bana ‘Hi’ demişti. Demek o zaman ben de onlarla farkında olmadan bir aşk yaşamışım. Ayrıca Rocky 3 filmindeki rolüyle dünya çapında üne kavuşan ‘A Takım’ dizisinin gaddar görünümlü siyahi aktörü Mr. T ile bir kuru temizlemecide tanışmıştık. Sonra kendisinden rica ettim benim özel korumam oldu. Komedyen Bill Murray ile asansörde şakalaştığımızı ve o günden beri sürekli telefonlaştığımızı saymıyorum bile. Nasıl! Oldu mu şimdi?Haftanın sorusu?Avrupa kupasına hazırlanan, A Milli Futbol takımımız tipik bir Avrupa takımı olan Güney Kore ile hazırlık maçı yapması sizce işe yaradı mı?Haftanın önerisi Burcu Esmersoy’un pizza reklamından sonra Ebru Şallı da hamburger reklamında oynasın ki tam olsun. Rahat rahat kendimizi suçlu hissetmeden pizza ve hamburger yiyelim!
Acun Ilıcalı, sevilen bir televizyoncu. Canım Türkiyem’in en popüler adamı.İbrahim Tatlıses’i bilmem ama Acun, bugün adaylığını koysa istediği ilden milletvekili olur. Ailemizin çocuğu gibi seviyoruz onu. Her yaptığı programı benimsiyoruz. Reytinglerde zirveye taşıyoruz. Olaylı bir boşanma süreci bile Acun’un imajını zedelemedi. Toleransı sıfır insanlar ona hoşgörü gösterdiler. Başkası olsa medyada yerden yere vurulur, tek tek sponsorlarını kaybederdi. Ama işin içinde Acun olunca kimse sesini çıkarmadı. Durum böyle olunca Acun arada bir kendisini eleştirenleri televizyon programından hedef gösterip bence hata ediyor. Geçenlerde yaptığı gibi ‘Sivrizekalı yazarın biri..’ şeklinde başlayan konuşmalar ona yakışmıyor. Gerek de yok. Acun’un artık bu saatten sonra sırtı yere gelmez. Kim ne derse desin ona vız gelmeli. Kendisini korumak ya da kanıtlamak zorunda değil. Biz zaten biliyoruz. ‘Survivor’ yarışması sırasında eleştirilere yanıt vermek için bir yarışmacıyı kullanmıştı. Şık olmamıştı. ‘Yok Böyle Dans’ yarışmasında Burcu Esmersoy’un prodüksiyonla yaşadığı sorunlar yüzünden elendiği iddiaları üzerine bu kez kendisi çıkıp bir yanıt verdi. Yine şık olmadı. Acun, artık bunları aşmış ve konumunu hazmetmiş olmalı diye düşünüyorum.Ama galiba kendisi bazen öyle düşünmüyor. Bırak ne derlerse desinler, sen işine bak.Biz seni böyle seviyoruz. Olduğun gibi, samimi ve doğal.Sen sen ol pişmiş aşa su katma. Acun’a macun gerekmez!NOT: Defne Joy’u gencecik yaşında kaybetmek çok üzücü oldu. Keşke hiç susmasa, hep bıcır bıcır konuşmaya ve kahkahalarını atmaya devam etseydi. Onu çok özleyeceğiz!Boşa beniEkranda evlilik programlarından geçilmiyor. Esra Erol ve Zuhal Topal ikilisine şimdi de Hande Ataizi ve Seren Serengil katıldı. Ben de bir boşanma programı sunmak istiyorum.Adı da ‘Boşa Beni’ olsun.Bence çok izleyen olur.İnsanlar evlenenlere meraklı oldukları kadar boşananları izlemeye de meraklı.Hatta bence boşanan çiftler daha ilginç.Birbirlerine olan nefretleri yüzlerinden okunur.Kimi boşanmak istemiyorum diye ağlar.Kimi boşanıp kurtulmak için göbek atar.Kimi malvarlığını saklamak için akla hayale gelmeyen her yola başvurur.Kimi yangından mal kaçırırcasına kapabildiğini kapmaya çalışır.Kavga, gürültü, bağrış, çağrış, zırlayanlar, sevinenler, tepinenler.Bundan daha reytingi garanti ne olabilir?Hem bu programı yayınlayacak ideal kanalı ve yayın saatini de buldum.Flash TV!Evlilik Sanatı programını sunan Selin Özkök Karacehennem’den hemen sonra. Tutmazsa ben Cem Ceminay değilim.Ne dersiniz?Ucube yıkılıyorBaşbakan Erdoğan’ın ucube olarak nitelendirdiği Kars’taki İnsanlık Anıtı’nı Kars Belediyesi yıkmaya karar vermiş. Zaten başka şansları yoktu.Başbakan’ın gözünde, son günlerde Galatasaray Başkanı Adnan Polat’ın düştüğü duruma düşmeyi göze alamazlardı herhalde.Başbakan istiyorsa yapacaksın. İstemiyorsa yıkacaksın. Olay bu kadar basit. Burası Türkiye. Bizde böyle. Beğenmeyen çeker gider. Heykelin yıkımı en az 1 ya da 2 yılı bulacakmış. Bulsun önemli değil. Başbakan nasılsa en az 4 yıl daha başta kalacak gibi gözüküyor. Ucubeden kurtuluyoruz bakalım sırada daha ne gudubetler var?Lugano üflemeyince...Gece dışarı çıktıklarında alkol alıp direksiyon başına geçen futbolcular kervanına Lugano da katıldı. Trafik kontrölüne takılan Fenerbahçeli futbolcu alkolmetreyi üflememek için direnmiş. Bir kokoreççiye girip kanındaki alkolün etkisini azaltmak için çay içmiş. Bizim trafik polisleri de maç izler gibi Lugano’yu izleyip ayılmasını beklemişler. Bir saat sonra kan muayenesine götürmek için arabalarına aldıklarında Lugano alkolmetreyi üflemiş ve yasal limitin altında çıkmış.Ne güzel! AB uyum yasalarına ne kadar da uygun!Sürücü içkiliyse ayılana kadar yanında bekleyeceksin...Hatta çay, kahve ikram edeceksin... Bu arada sen onunla uğraşırken bir dolu alkollü sürücü de kontrolden yırtacak.Lugano sayesinde bir şey daha öğrenmiş olduk!