Metrene göre konuş!

Nerede boy orada oy!

Haberin Devamı

Oyuncu ve assolist Hülya Avşar ömür kadın. Habire bir şeyler yumurtluyor. Hülya Hanım, son olarak Kral TV ödül töreninde kızdığı Megastar Tarkan için ‘Bir metrelik adam’ demiş. Tarkan bir metrelikse Hülya Hanım’ın kendisi de yarım metrelik kadın sayılır; ama önemli değil. Buluş güzel. Hülya Avşar’da bir boy kompleksi olduğunu da hiç sanmıyorum. Ufak tefek de olsa cilveli, işveli güzel bir kadın. Oysa erkekler için durum aynı değil. Kısa ve orta boylu erkeklerde mutlaka bir boy takıntısı oluyor. Kendimden biliyorum. Benden uzun boylu olan hemcinslerimin yanında ayak parmaklarımın ucuna basıp boyumu uzatmak istiyorum. Saçlarım kabarık olursa kendimi daha uzun boylu hissediyorum. Benden uzun kadınlara ise hiç tahammülüm yok. Boy kompleksinin kadınlarda pek görülmemesinin nedeni, onların kendilerinden daha uzun olan erkeklerle birlikte olmaya alışmaları. Erkek uzun kadın ondan kısa. Dünyada bu durum geçerli. Tersi kanıksanıyor. Onun için Hülya Avşar, Tarkan’ı hassas bir noktadan vurmuş. Türk kadınının boy takıntısı ise nedense sadece Rus kadınlarını gördüklerine ortaya çıkıyor. Rus kadınlarında sırf bacak boyunun 1 metre, yani Tarkan kadar olduğu düşünürseniz haksız sayılmazlar. Şaka bir yana Hülya Avşar’ın bir süre önce şutlanarak ayrıldığı iş adamı sevgilisi Saadettin Saran bayağı uzun boylu bir adam. 3 yıl kadar onunla beraber olduktan sonra Hülya Hanım’ın boy kavramı değişmiş olabilir. Yani iki metrelik Saadettin Saran’dan sonra Megastar Tarkan’ı bir metrelik adam olarak görmesi normaldir. Bu arada farkındaysanız ‘Parana göre konuş’ misali bizim siyasiler arasında ‘Metrene göre konuş’ devri başlamış durumda. İktidar partisi iki ayrı fotoğraf gösterip “ABD eski başkanı George Bush’un yanındaki Ecevit mi yoksa Obama’nın yanında Başbakan Erdoğan mı?” diye ima ettiğinde halkın vereceği yanıtı baştan biliyordu. Politikada da aynı. Nerede boy orada oy!

Spagetti

Bir doktor, hemşiresi ile buluşmalara başlar. Buluşmalardan kısa bir süre sonra, hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler. Fakat Doktor, bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye bir miktar para verir ve gidip çocuk doğana kadar orada kalmasını ister. Hemşire,
“Bebeğin doğduğunu sana nasıl haber vereceğim?” diye sorar. Doktor da; “Bana hemen bir kart gönder ve arkasına "spagetti" diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok” der. Hemşire parayı alır ve uçağa binip Italya"ya gider. Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora; “Sevgilim, bugün senin adına İtalya"dan postalanmış ilginç bir kart geldi. Fakat ne anlama geldiğini anlayamadım” der. Doktor, “Peki karıcığım ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım” der ve telefonu kapatır. O akşam doktor eve geldiğinde; kartı alır okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer. Acil yardım ve tibbi müdahalelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra acildeki doktorlar adamın elinde hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar: "Spagetti, spagetti, spagetti, ikisi sosisli, biri sade!!!"

İmaj meselesi

Komedyen Cem Yılmaz, İstinye Park’ta ağzına düdük gibi yapıştırdığı sigarayla dolaşıyor. Televizyonun dahi çocuğu Acun Ilıcalı, Bebek’te motorsikletini kasksız ve ayağında parmak arası terliklere sürüyor. İş adamı Saadettin Saran, kaslı vücudunu sergilemek için Göçek’te teknesine 20 metre uzaktaki kayalara bağlı halata asılarak biniyor. Bunlar hepsi ayrı bir imaj veriyor. Cem Yılmaz ve Acun’unki ayrı Saadettin Saran’ın ayrı. Bunu değerlendirmek bizlere düşüyor. Sizi bilmem ama ben şahsen Cem Yılmaz herkesin ortasında sigara içiyor diye heves edip bir tane tüttürmek aklıma gelmez. Acun gibi motora kasksız ve parmak arası terlikle de binmeyi düşünmem. Saadettin Saran gibi Rambo havalarında halata tutunup tekneye çıkmak ise bana hem zor hem de acayip komik gelir. Ne olumlu ne de olumsuz görüntüler bizi etkilememeli. Hepsinden ayrı bir ders çıkarmalıyız. New York gibi açık havada bile sigaranın yasaklandığı dünyanın en önemli metropolünde yaşasaydık, Cem Yılmaz ceza ücretini verir yine sigarasını içerdi. Acun gibi popüler ve uyanık bir ünlü son derece tehlikeli bir şekilde motoruna biniyorsa kendine göre bir mazereti ya da bir bildiği var demektir. Saadettin Saran vücut çalışmışsa bunu bir fırsatını bulup göstermek istemesi normaldir. Hiçbiri iyi ya da kötü örnek olmamalı. Ünlüler ne yaparlarsa yapsın yaptıkları sadece onları bağlar.

Tarkan is good

Megastar Tarkan tam bir megastar gibi davranıyor. Reyting için kendisini kullanmak isteyen bol konuklu lüzumsuz talk-şovlara katılmıyor. Radyo programlarına konuk olarak gitmiyor. Ödül töreninde ödülünü almaya başkasını yolluyor. Polemiklere girmiyor. Eleştirilere veya kendisi hakkında ortaya atılan iddialara laf yetiştirmiyor. Magazin maymunluğu yapmıyor. Bence çok iyi yapıyor. Çünkü bizim ülkede ve bulunduğu sektörde böyle yapması gerekiyor. Özel hayatını deşifre etmemesi, paparazilerden mümkün olduğu kadar uzak durması şart. Yoksa yıllardır büyük başarıyla devam ettirdiği Tarkan efsanesine zarar gelir. Büyü bozulur. Bazı starların ulaşılmaz olması daha iyi. Tarkan, bizdeki tek ulaşılmaz star. Ayrıca kendisi tam bir profesyonel. Söz verdiğinde sahnesini alıyor. Son olarak çıksa ve salon boşalmış olsa bile. Daha ne yapsın? Tarkan is good! Hiç bozmayın olduğu gibi kalsın. Bir metrelik dev adam!

Capri Amore

Geçen hafta İtalya’nın nostaljik romantizmiyle ünlü sempatik adası Capri"deydim. İtalyan Havayolları"yla Roma üstünden Napoli"ye uçtuk. Sonra denizden vapur ile Capri’ye geçtik. İtalyan Havayolları ile uçacaksanız karnınızı uçağa binmeden doyurmanızda yarar var. Çünkü yiyecek içecek ikramları çok zayıf hatta sıfır. Bir saat süren Roma, Napoli arası hiç yok.
Capri muhteşem bir yer. Bizim Büyükada kadar ama çok daha yüksek. Anacapri denilen bölgeden teleferikle 12 dakikada adanın en tepesindeki tesise çıkabiliyorsunuz. Manzara süper. Daracık sokakları, butik otelleri, sempatik ve orijinal mağazaları, ilginç restoranları ve dünyaca ünlü limonlarıyla Capri’den etkilenmemek mümkün değil. Biz gittik ve çok memnun kaldık. Özellikle gün batımındaki manzaranın güzelliği ve güneşin rengi müthiş etkileyici... İtalyanlar işlerini biliyor. Sanatkar millet. El işlerinde üstlerine yok. Capri gibi küçücük bir adayı cennet yapmışlar, dünyanın dört bir yanından turistler akın ediyor. Capri’ye ilk fırsatta tekrar gitmek isterim. Size de tavsiye ederim. Capri Amore!

DİĞER YENİ YAZILAR