Başlıklar

Canım Türkiyem

Haberin Devamı

Gazetelerin tiraj artırmak için başvurdukları en kolay yöntem dikkat çekici başlıklar atmak. İyi başlık bulmak ve tam yerine koyabilmek büyük maharet. Spor sayfalarındaki başlıklar ise diğerlerine göre daha çarpıcı. Bazen atılan başlıklarda kelime numaralarına baş vuruluyor. Beşiktaş’tan istifa eden Schuster için "7 Bitirdi !" bunun güzel örneği. Bazı başlıklar da şaşırtıcı. Yine Schuster’in istifasıyla ilgili "Sarı Melek Uçtu!" diye bir başlık atılmış mesela. Adamın seveni yoktu. Ne zaman melek oldu anlamadım gitti. Sansasyonel bir başlık atmak pahasına zırvalayanlar da var. Dört çeker motoruyla Bebek’te hava atan ve Deniz Akkaya’dan çocuğu olduktan sonra başka biriyle evlenen iş adamı Efe Önbilgin için atılan başlık “Bebek Kovboyu” Kovboyların ATV denilen araçlarla şehrin göbeğinde turladıklarını ilk kez duyuyorum. Başlık atmak için atanlar ve bu işi çok iyi yapanlar var. Vatan bu konuda en iyi başlıkları atan gazetelerin başında geliyor. Ya da kel alaka ama dikkat çeken bir başlıkla: “Vatan Baş Göz Ediyor.” Evlilik programı mı sandınız? Demek amacına ulaşan bir başlık oldu. Hepinize güzel başlıklı haberler dilerim.

Menopoz öteleme

Bilimsel çalışmalarını ABD’e sürdüren Prof. Dr Kutluk Oktay, kadınların korkulu rüyası menopozu geciktirecek yöntemi araştırıyormuş. Kıymetli doktorumuzun yeni hedefi menopozu 15 yıl ötelemek. Ben bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Kadın olmadığım ve menopozdan anlamadığım için değil. Tanrının düzenini bozmanın insan dengesini olumsuz etkileyeceğine inandığım için. Kadınlar 65 yaşında menopoza girerlerse daha kötü olur. O yaşta menopoza giren bir kadını düşündükte andropoza giriyorum. Hele bir de nasılsa vakit var diye anneanne olacak yaşta anne olmaya kalkan kadınlar olursa? Sırf çocuk doğurma olayı da değil. Menopozun 15 yıl ötelenmesi erkekleri de olumsuz etkiler. Kadınların menopoz dönemindeki siniriyle erkeklerin canına okuması işten bile değildir. Normal yaşta menopoza evet. Ötelemenin de bir haddi var canım!

İstanbulification

Amerikalıların “Californication” diye bir televizyon dizileri var. X-Files dizisinin Mulder’ı David Duchovny, Los Angeles’da yaşayan sorunlu ancak sorumsuz bir yazar olan Hank Moody’i canlandırıyor. Moody karakteri, seks bağımlılığı tedavisi gördüğünü açıklayan başrol oyuncusu David Duchovny için yazılmış. Sempatik ve yakışıklı Moody’nin maceraları her sezon daha ilginç oluyor. Uzun yıllar Los Angeles’da kaldığım ve oraları bildiğim için ‘Californication’ı izlemek benim çok hoşuma gidiyor. Bizde de “İstanbulfication” diye bir dizi çekseler büyük bir keyifle izlenir. Sonuçta İstanbul, Los Angeles kadar renkli bir kent. Kafeler, barlar, restoranlar müthiş. Geçen hafta Vatan’dan sevgili dostum Güney Öztürk ve cici eşi ile Asmalımescit’te ‘La Brise’ diye bir bistroya gittik harikaydı. Neden bizde de bir İstanbulfication olmasın? David Duchovny’nin canlandırdığı Moody karakterini bizden Nejat İşler çok rahat oynar. Hadi biraz cesaret. İstanbulfication fikri bence süper.

I am sorry Mr. Kelly

California’da üniversiteye gittiğim yıldı. Amerikan sürücü belgesi almak için sınava girdim. Yazılıyı kolayca geçtim. Ancak araba kullanmasını bildiğimi sanmama rağmen direksiyondan iki kez çaktım. Kendimden o kadar emindim ki direksiyon sınavının yapıldığı yere kendi arabamı kullanarak gitmiştim. Beni sınavda çaktıran yetkili oraya nasıl geldiğimi sordu. Kendi arabamla deyince “Hemen git kendine doğru dürüst araba kullanmasını bilen ehliyetli birini bul yoksa buradan gidemezsin” dedi. Ona göre çok tehlikeli araba kullanıyormuşum. Bir sonraki ehliyet sınavına girdiğimde bekledikleri gibi dikkatli araba kullandım ve ehliyeti aldım. Alır almaz da eski kötü huylarıma döndüm. Bir gün Wilshire Bulvarı’nda bana göre ağır giden bir Rolls Royce’a önce arkadan korna çaldım sonra da gaz verip solladım. Direksiyondaki adam haliyle tepki verdi. Ben de ona, sağ elimi sallayarak bizdeki ayıp işareti yaptım. Bir de baktım Rolls Royce’un içindeki sürücü dünyaca ünlü aktör ve şarkıcı Gene Kelly. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. “Singing In The Rain” filmiyle bütün dünyayı şemsiyeli dansı ve şarkısıyla kendine hayran bırakmış bir sanatçıyı resmen çıldırtmıştım. Üstelik bir de hakaret etmiştim. Üç gün aynaya bakamadım. Bir süre de şemsiye kullanamadım. I am sorry Mr. Kelly!

Düzeltme notu: Uçakta aşçı olur mu? diye yazdım. THY’nın 8 saatin üzerindeki seferlerinde Business Class’ta gerçekten Flying Chefs
yani Uçan Aşçılar varmış. Bilginize...

DİĞER YENİ YAZILAR