AKP hakkındaki kapatma davasında geri sayım bugün başlıyor. Anayasa Mahkemesi bugün toplanarak esas hakkında görüşme için gün belirleyecek.
Görüşme tarihi tabii ki belli değil, bugünkü görüşmelerin sonucunda netleşecek. Ancak belli olan bir şey var ki o da bu tarihin çok uzak olmayacağı. Bir iki hafta içinde Yüksek Mahkeme’nin toplanma olasılığı çok yüksek. Hatta bu konuda Ankara’da bazı tarihler de konuşuluyor. Normal olarak aralarında bir illiyet bağı yok ama Yüksek Askeri Şura toplantılarının ardından Anayasa Mahkemesi’nin bu kritik görüşmeye başlayacağı söyleniyor. Hatta tarih verenler, en geç 6 Ağustos Çarşamba günü ilk toplantının yapılabileceğini iddia edenler de var.
Aynı gün karar çıkması zayıf ihtimal. Kuvvetli beklenti ise kararın 8 Ağustos Cuma günü piyasalar kapandıktan sonra açıklanacağı yönünde.
Peki karar ne yönde çıkacak?
Ergenekon’un dönemin Başbakan’ı Ecevit’i devirmek istediği iddialarını Hüsamettin Özkan, Bilal Çetin’e anlattı: Komutanlar ‘Ecevit’in sağlık sorunları var Başbakanlığı bir başkasına bıraksın’ demiş. Ecevit bu bilgiyi dinledi ama tepki vermedi...
Henüz iddianame ortada yok ama aleniyet kazanmayan bu iddianame ile ilgili olarak gazetelere her gün yeni bir iddia yansıyor. Son bomba Ergenekon çetesinin AKP’den önce Ecevit Hükümeti’ne de darbe girişiminde bulunduğu... İşin ilginç yanı bu iddiayı bir dönem Ecevit’in yakınında bulunan DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de doğruluyor. “Evet, o dönemde emekli generallerin Ecevit’e çekil baskısı vardı” diyor Sezer.
Türkiye’nin o günlerini anımsamakta yarar var. Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit, hastalanmıştı. Zamanının büyük bölümünü Başkent Hastanesi veya Oran’daki evinde geçirmek durumundaydı. Ekonomik kriz günden güne derinleşiyor, koalisyonda işler rayında gitmiyordu. Ve pek çok spekülasyonun yapıldığı günlerdi. Askerler acaba o günlerde Ecevit’e çekil baskısı mı yapıyordu? Eğer böyle bir durum var idiyse çok tanığı olması gerekir, ki Sezer olayı doğruluyor ve emekli generallerin baskısından söz ediyor. Dönemin güçlü Başbakan Yardımcısı, bir dönem Ecevit’e en yakın isim olan Hüsamettin Özkan ne diyor?
Ergenekon veya yeni adıyla “Agarta” terör örgütüyle ilgili tartışma, kamplaşma, kutuplaşma kolay kolay bitecek gibi değil. Çünkü bu olaya hemen herkesin bakışı önyargılı. Toplum, siyaset ve medya neredeyse ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim çok tehlikeli, eli kanlı müthiş bir darbe ve terör örgütünün ortaya çıkarılmakta olduğunu savunurken, bir kesim “dağ fare doğurdu” diyor. İddiaların, gözaltıların muhalefete gözdağı olduğunu, AKP hakkındaki kapatma davasının rövanşı olduğunu ileri sürüyor.
Özellikle CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu soruşturma konusunda hükümeti çok ağır bir dille eleştiriyor, suçluyor. Partisinin dünkü grup toplantısında da iddianameyi ve hükümetin tutumunu eleştirdi Baykal:
“Ortada çeteleşmeyle ilgili ne uygulama varsa gereken karar alınacaktır. Böylesine kapsamlı iddianamenin kamuoyunda siyasi etkiyle genişletildiği, gereksiz kişilerin bu kapsama alındığı kuşkusu vardır.”
Sözü iddianamenin belkemiği niteliğinde olacağı anlaşılan Danıştay saldırısına getiriyor Baykal soruyor:
“Danıştay cinayetini tutuklanan paşalar mı, İlhan Selçuk mu, Mustafa Balbay mı işledi?”
Öyle anlaşılıyor ki Baykal, cumhuriyet savcılarının iddianameyi, en azından bazı olaylar ve zanlılarla ilgili bağlantıları hükümetin yönlendirmesiyle kurguladığına, iddianameyi bunun için genişlettiğine, tutuklama ve gözaltıların muhalefeti susturma amacına dönük olduğuna inanıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in merakla beklenen iddianame ile ilgili açıklamaları Ergenekon soruşturması ile ilgili sis perdesini tümüyle kaldırmadı. Kafalardaki soru işaretleri tümüyle yanıt bulmadığı gibi yenileri de eklendi.
Açıklamalardan ortaya çıkan önemli noktalar var. Örneğin örgütün adının Ergenekon olmadığı, bunun bilinen anlamda klasik bir terör örgütü olmadığı gibi...
Yine önemli bir nokta da şu: Soruşturmanın eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen “darbe günlükleri” esas alınarak yürütüldüğü sanılıyordu. Ama öyle olmadığı açıklandı.
Türkiye’yi istikrarsızlaştırma, darbe yapma teşebbüsünde olan tehlikeli bir terör örgütünün varolduğu ifade ediliyor. Bu örgüt ve dolayısıyla soruşturma kapsamındaki zanlılara atılan suçlamanın özeti şu:
Ergenekon soruşturmasında artık sona gelindiği anlaşılıyor. Muhtemelen bir iki gün içinde iddianame açıklanacak ve dava resmen başlayacak.
Dava açılacak da acaba bir dava mı yoksa iki dava birden mi açılacak?
Ankara’da konuşulanlara, emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün açıklamalarına bakılacak olursa iki ayrı dava açılması ihtimal dahilinde. Biri Ergenekon soruşturması çerçevesinde İstanbul’da açılacak olan çete davası, diğeri de Ankara’da, Genelkurmay’da açılacağı varsayılan darbe davası.
Sayfa sayısının 2.500’ü bulduğu, bunun 60 sayfasının Danıştay saldırısı ile ilgili olduğu belirtilen iddianame resmen açıklanmadığı için henüz kesinlik kazanmış değil ancak Ankara kulislerinde konuşulan ilginç bir iddia, ilginç bir senaryo var.
Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arasındaki Ergenekon soruşturması polemiği giderek sertleşiyor. Karşılıklı suçlamalara her gün bir yenisi ekleniyor.
Erdoğan, Baykal’ı “Ergenekon’un avukatlığını yapıyor” diye suçluyor, Baykal, “Sen savcısı isen ben avukatlığı üstlenirim” diye yanıtlıyor.
Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında soruşturmanın gizli olması gereken bilgi, belge ve ifadelerin iktidara yakın yayın organlarına günü gününe nasıl sızdırıldığını soruyor.
Belli ki Baykal’ın bu konuda bir yargısı var ama yine de içinde o müthiş bir iddiayı da barındıran şu soruyu soruyor Başbakan’a ve Adalet Bakanı’na:
Türkiye’nin gündemi iki konuya odaklanmış durumda: AKP hakkındaki kapatma davası ve Ergenekon soruşturması. Yargı gündemindeki iki olay Türkiye’yi derinden sarsmaya, varolan siyasi krizi her gün biraz daha derinleştirmeye devam ediyor.
Kapatma davası da Ergenekon soruşturması da Türkiye’yi, toplumu ikiye bölüyor, kutuplaştırıyor.
AKP hakkındaki kapatma davasının iddianamesi, toplumun bir bölümü tarafından “Bir yıl önce yüzde 47 oyla iktidar olan AKP’ye karşı komplo, yargı darbesi” diye algılanıyor. Aynı kesimlerce Ergenekon soruşturması da “demokrasiyi yerleştirmenin, ülkeyi derin devlet çetelerinden, darbecilerden temizlemenin ilk adımı olarak” görülüyor.
Toplumun diğer yarısı ise AKP hakkındaki iddianameyi son derece ciddi buluyor. “AKP’yi laik cumhuriyetin geleceği açısından, demokrasi açısından ciddi bir tehdit olarak” algılıyor. Ergenekon soruşturması ve bu kapsamdaki gözaltılar, tutuklamalar da “AKP’ye karşı olanların, muhalefetin sindirilmesi, korkutulması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılması, itibar erozyonuna uğratılması projesi” olarak değerlendiriliyor.
Yargı gündemindeki iki dava Türkiye’yi derinden sarsıyor. Birincisi Anayasa Mahkemesi gündemindeki AKP ile ilgili kapatma davası, ikincisi de Ergenekon soruşturması...
Bu dava ve soruşturma Türkiye’de öteden beri varolan derin fay hatlarını aktif hale getiriyor, toplumu bölüyor, cepheleştiriyor. Yargı üzerinden adeta tarihi bir hesaplaşmanın fitilleri ateşlenmeye çalışılıyor.
Yargı gündemindeki iki olayda da ikiye bölünmüş durumda ülke. Örneğin AKP hakkındaki kapatma davası, AKP ve AKP’yi destekleyen çevrelerce, “demokrasiye, milli iradeye karşı yargı darbesi” olarak algılanıyor. AKP karşıtı muhalif kesim ise “hukukun gereği, laik demokratik cumhuriyetin korunması” olarak...
Aynı şekilde bir yılı aşkın süredir devam eden Ergenekon soruşturması ve önceki gün gerçekleştirilen şok gözaltılar için de algı farklı değil. Bu gelişmeyle ilgili olarak da çok keskin yorum ve algı farkları var: