IMF ve uçak hikayesi

17 Kasım 2008

Uçak elden geçirilmiş. Gövde, kanat aksamı, iniş takımları ve motorlardaki bütün önemli parçalar yenilenmiş, ilave emniyet unsurları eklenmiş. Tecrübeli kaptan uçağı havalandırıyor. Kalkış tamamlandıktan, yol güzergâhındaki riskli bölge aşıldıktan sonra otomatik pilota bağlıyor ve yeni, genç, cevval uçuş ekibine devrediyor uçağı. Hava şeker gibi, etraf güllük gülistanlık, her şey yolunda gidiyor, uçuş ekibi de yolcular da hayatlarından çok memnun. Kokpit ekibi, uçağı önceki kaptanlardan çok daha iyi uçurduklarını, yolu kısalttıklarını düşünüyorlar hatta bu düşüncelerini yolcularla da paylaşıyor. Gerçekten de umulmadık biçimde olumlu hava koşullarının da etkisiyle yolculuk çok iyi geçiyor. Bu arada otomatik pilot devreden çıkıyor. Olsun, işler yine yolunda ve ekibin keyfi daha da yerine geliyor, “biz bu işi daha iyi yapıyoruz” inancı iyice güçlenmeye başlıyor. Ancak tam bu sırada hava bozuyor. Günlük güneşlik sakin ortam birden değişiyor, fırtınalar esmeye, uçak sallanmaya başlıyor. Ekip yolcuları “merak buyurmayın, bizim otomatik pilota falan ihtiyacımız yok” diye rahatlatıyor. Ve karşıda

“cümülo nümbus” adı verilen bulut kümeleri görülmeye başlıyor. Ki bu bulut kümeleri tecrübeli pilotların korkulu rüyası kuvvetli dolu ve yağmurların, çok kuvvetli elektrik ve hava akımlarının bulunduğu alanlar.

Nispeten daha az tehlikeli bulut kümelerinden birini geçtikten sonra “Hamdolsun cümülo nümbus’u teğet geçtik” diye anons yapıyor, kaptan pilot. Oysa asıl tehlike, asıl cümülo nümbus henüz geçilmemiş. Uçak hızla ona doğru ilerlerken durumu radardan izleyen kule, uçuş ekibini uyarıyor. Kokpitteki uçuş mühendisi feryat ediyor. Uçaktaki tecrübeli yolcular, emekli pilotlar “aman dikkat” diyerek kaptan pilotu uyarmaya çalışıyor ama ikinci pilot “Efendim yapacak bir şey yok. Ayrıca biz o bulut kümesinin içinden de geçebiliriz” diye kaptana gaz veriyor...

DÜĞMEYE BASILIYOR

Devamını Oku