Gül’ün ‘devam’ demesi

7 Mart 2015

Cumhurbaşkanı makamına çıkmış olanların tekrar sıcak siyasete dönmesi bizim için yabancı bir durum değildir.İsmet İnönü, milli şefliğinden sonra CHP’nin başına geçmiş, başbakan olmuş, siyasete partisinde Bülent Ecevit’e karşı yenilene kadar devam etmiştir.Abdullah Gül, Refahyol dönemindeki dışişleri bakanlığının ardından Ak Parti kurucusu ve ikinci ismi olarak 2002 seçiminden sonra başbakan olmuştur.Tayyip Erdoğan’ın yasaklı durumunun kalkması üzerine, Erdoğan başbakan olurken Gül de dışişleri bakanı olmuştur.2007’de Meclis tarafından cumhurbaşkanı seçilmiş olan Abdullah Gül’ün görev süresince izlediği “uzlaşmacı” ve “mutedil” hattın destekçileri de olmuş, bazı Ak Partililer ise onun günün siyasi gelişmelerinde “daha fazla Ak Partili” olmasını beklemiştir.Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olurken de “Putin-Medvedev formülü” de çok tartışılmıştır. Cumhurbaşkanı ile başbakanın yer değiştirerek ülkeyi aynı ikili olarak yönetmeleri formülü gerçekleşmemiştir.Ak Parti’de “üç dönem kuralı” dolayısıyla ciddi bir kadro değişikliği yaşanacaktır. Çok sayıda milletvekili ve bakan, bir dönem siyaset dışında kalacaktır.Ak Parti’nin kurucu kadrosunun tümü de, Abdullah Gül dışında üç dönemini tamamlamıştır ve bunların büyük çoğunluğunun tekrar aktif siyasete dönmeleri için “takvim” uygun değildir.Abdullah Gül’le ilgili olarak ortaya atılan “yeni parti” iddialarının da, Erdoğan karşıki cepheden gelen ve Ak Parti’nin bölünmesi umudundan başka bir şey olmayan niyetler olarak hiç bir karşılığı olmamıştır.Gül siyasete devam kararı alırsa, bunu Ak Parti dışında yapmasının ihtimali sıfırdır. Kendisi de bunu birçok kez açıkça söylemiştir.2015 seçiminden itibaren Türkiye’nin değişim ve dönüşüm sürecinin yeni bir aşamaya gelmesini, hatta hızlanmasını bekliyorsak Abdullah Gül’ün bu süreçte yerini almasının hem Ak Parti hem de bütün siyaset açısından faydalarının büyük olacağını her tarafsız göz tespit edebilir.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Ak Parti üst düzey yöneticilerinin Abdullah Gül’ün milletvekili adaylığıyla ilgili son sözleri de görülebilir, görülmelidir.İnsan kaynaklarımızı, deney ve birikimlerimizi daha iyi değerlendirmek, siyasette her zaman kalite yükseltir.

Devamını Oku

Yine HDP soruları

6 Mart 2015

7 Haziran genel seçimiyle ilgili iki ana sorunun cevabını hep birlikte araştırıyoruz. Bu soruların cevapları aslında giderek daha fazla birbirine bağlanıyor.Ak Parti, Anayasa’yı tek başına değiştirecek, başkanlık sistemine geçişi sağlayacak Meclis çoğunluğuna ulaşabilecek mi?HDP yüzde 10 seçim barajını aşabilecek mi?HDP’nin seçim barajını aşamaması durumunda, elde etme ihtimali olan 60-70 milletvekilinin hemen hemen tümünün Ak Parti’nin olacağını net olarak biliyoruz.Buna karşılık HDP’nin yüzde 10’a ulaşması durumunda, CHP’nin oy oranı yüzde 20 dolayına inse de, MHP’nin oy oranı yüzde 15’in altına inse de Ak Parti’nin 367 milletvekiline ulaşması çok zor görünüyor.Ak Parti’nin Anayasa değiştirme çoğunluğuna ulaşıp ulaşamayacağı sorusunun cevabını da diğer sorunun cevabı verecektir.Bunun siyasi tercihlere etkisi de daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.“Ak Parti’ye karşı oyları CHP’de birleştirelim” görüşü, hem yerel seçimde hem de cumhurbaşkanı seçiminde çökmüştür. CHP’nin de oyların kendisinde birleşmesini sağlama konusunda ışık vermemeye devam etmektedir.“Ak Parti’nin sınırlanması eşittir HDP’nin barajı aşması” denkleminin kuvvet kazanmasıyla HDP’ye ilgi de değişmektedir.Kürt meselesindeki ulusalcı refleksleri devam eden çevrelerde bile CHP’ye oy verme çağrısı yapılamamakta, HDP’ye oy verme çağrısı da yapılamadığı için yaygın bir kararsızlık hali görülmektedir.HDP seçimin kilit partisi olurken, barış sürecine sahip çıkmasıyla ilgili olarak dikkatlerin üzerine fazlasıyla yoğunlaşmış olması da doğaldır.Seçim başarısının barış sürecindeki ilerlemeyle çok yakından ilişkisi de HDP’nin kilit durumunu kuvvetlendirmektedir.HDP barajı aşar ve Ak Parti, medeni bir anayasa için HDP ile baş başa kalırsa ülkenin bütün siyasi denklemleri değişecek ve HDP asıl o zaman “Türkiye partisi” ve demokrat Türkiye’nin kurucu ortağı rolüne aday olabilecektir.Bunları düşünmek için henüz erken diyenler olabilir, ama bunları düşünmek 7 Haziran sonrası Türkiye’yi düşünmektir ve bunun için de sadece üç ay kalmıştır.

Devamını Oku

Barışın oya tahvili

4 Mart 2015

Her seçim önemlidir. Önemli toplumsal değişim süreçlerini yaşayan ülkemizde 7 Haziran seçimi daha da önemlidir.Bu seçimde 40 küsur milyon insan Tayyip Erdoğan’ın “2023 vizyonu”nu ve Türkiye Kürtlerinin silahı bırakmasını oylayacak.Erdoğan’ın “2023 vizyonu” içinde yeni anayasayla birlikte “kalıcı barış” da vardır ve seçmen bu vizyonun barış maddesini de oylayacaktır.Yeni anayasayla birlikte, barışın ve başkanlık sisteminin, seçmen nezdindeki ağırlıklarını henüz tam bilemiyoruz. Ama en sorunlu günlerde yapılan araştırmalarda bile halkın en az yüzde 60’ının barış sürecine destek vermesinden bu maddenin seçmenin kararında önemli etkisi olacağını söyleyebiliriz.AKP barış sürecindeki son gelişmeleri ele alırken, İmralı’yı, Abdullah Öcalan’ı ve HDP ile PKK-KCK’yı, Kandil’i farklı noktalara koyuyor. Bazı AKP sözcülerinin HDP eşbaşkanı Demirtaş’ı barış sürecinin önünde engel olarak ilan etmeleri de bu ayrımın en uç noktası olarak ortaya çıktı.Halkın gözünde, bu ayrımların etkisinin belli bir ölçüyü geçmediğinin göstergesi cumhurbaşkanı seçimi olmuştu. HDP de İmralı da bu seçimde alınan oyu, “Türkiye partisi olma iddiasının kabul ve onayı” olarak gördü.Son silah bırakma çağrısından önce yapılan hemen tüm araştırmalarda HDP’nin oy oranının yüzde 9’a çok yakın olması da cumhurbaşkanı seçimindeki havanın devam ettiğini gösteriyor.Abdullah Öcalan’ın silahlara veda çağrısının ardından HDP’nin oy kaybetmeyeceği ne kadar kesinse, oylarını artıracağı da çok net olarak görünmektedir.Silahlara vedanın AKP’nin “kardeşlik projesi”nin başarısı olduğunu düşünenler kadar, gerek Kürt seçmende gerekse CHP’den soğumuş seçmende HDP’nin bir çekim merkezi haline geldiğinin işaretleri çoktur.CHP’nin en garantili seçmeni olarak gördüğü, bu yüzden de “beyaz Türk” olarak horlanan kesimin artık “beyaz Türk” kalıplarının dışına çıkma eğilimine girmesi de esas olarak HDP’nin seçim avantajı olacaktır.“Kalıcı barış” henüz gelmedi, ama bundan sonra yaşanabilecek bütün dalgalanmalara rağmen geri dönüş olmayacağına inananların kendilerini ifade alanı olarak iki partiden başkası yoktur.Barışın ilk siyasi getirisi, bir anlamda oya tahvilinin AKP ve HDP’de gerçekleşeceğiaçık olarak görülmektedir. Bu noktada iki partinin seçim öncesi polemikleri de belki ikisi arasında ve daha çok Kürt seçmen üzerinde etkili olabilir, ama bu kadar.

Devamını Oku

İç güvenlik paketi

3 Mart 2015

Meclis’teki iç güvenlik paketiyle ilgili eleştiri ve tepkilerin başını HDP çekmiş, diğer muhalefet partileri de HDP’ye katılmıştı.Pakette, güvenlik güçlerinin “önleyici” nitelikte olarak kabul edilen bazı icraatlarının temel hak ve özgürlükleri çiğneyici nitelikte olduğu ortak görüş olarak ortaya çıkmıştı.Paketteki bazı maddeler de, zaten kanunlarda var olan çeşitli yasakları biraz daha açar ve bazı açık isimlendirmeler yapar niteliktedir.Molotof kokteyli kullanmak zaten suçtur, insana zarar verici her türlü aletin, sapanın da bu amaçla kullanılması suçtur. Gösterilerde milis ve para-militer üniforma giymek de, bunun işaretlerini taşımak da suçtur, suç işlemek amacıyla yüzünü kapamak da suçtur. Bunların hepsinin karşılıkları ceza kanunlarında vardır.İç güvenlik paketinde, zaten suç olan bu eylemler, daha açık olarak tarif edilmiştir ve bunlar en çok Güneydoğu’daki gösterilerde ortaya çıkmaları nedeniyle tartışma yaratmıştır.Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı öncesinde ortaya çıkan “on madde”nin bazıları, aynı kelimelerle olmasa da iç güvenlik paketiyle ilgili görünmektedir.Bunlar, Hükümet ile HDP arasındaki görüşmelerde ele alınmış olmalıdır ki, bu maddelerde birkaç değişiklik yapılmış ve nihai metin açıklanmıştır.On maddenin çoğunluğu demokratik süreçle, bazıları Kürt gençlerinin şiddet ortamından çıkarak demokratik siyasete geçişleriyle ilgilidir.Bu noktada, iç güvenlik paketinin itiraz gören maddelerinin geri çekilmesi veya değiştirilmesi Hükümet açısından bu gençlerin şiddetle ilişkilerinin sona erdirilmesi noktasında önemli bir “iyi niyet” göstergesi olacaktır.Bu durumda “teröre taviz verildi” diye bağıranlar olacaktır, ama bu bir taviz değildir, doğru noktaya birlikte gelinmesidir.Doğru noktaya birlikte gelinirken, karşılıklı “iyi niyet” ve “kararlılık” gösterilmesi birinci ihtiyaç olarak görülecektir.İç güvenlik paketinin geri çekilmesi veya değişiklikler yapılması halinde şiddete yol açılmaz, tam tersine şiddetin yolları biraz daha kesilmiş olur.

Devamını Oku

Keşke Yaşar abi görseydi

1 Mart 2015

Çağrı uyduruk bir “tarihi çağrı” değildir, gerçek bir “tarihi çağrı”dır.Cumhuriyet tarihinin en uzun ve en kanlı Kürt isyanını başlatan, otuz yıldan fazla bu isyanı yöneten kişi, örgütüne silah bırakma çağrısı yapmıştır.Barış sürecinin, “kardeşlik projesi” olarak ilk işaretini veren siyasi iradenin beklediği nihai karşılık böylece gelmiş ve sürecin en son aşamasına, savaşsız ve kansız bir demokrasi hamlesi aşamasına geçilmiştir.Barış sürecinin gerçekleşebilmesinin koşullarını geçen on iki yılda sağlanmış demokratik gelişmeler oluşturmuştur.Çağrı yapıldığı andan itibaren, rahatsızlık ifade eden iki çevreden MHP tarafının tavrını anlamak kolaydır. MHP en büyük siyasi ve toplumsal dayanağını kaybetmek üzeredir.Rahatsız olanların bir kısmı hemen süreçte “çatlak” aramaya başlamış, Kandil’in Abdullah Öcalan’ın çağrısına uymaması halinde “biz demiştik” deme hazırlığına girişmiştir.Meseleyi, Abdullah Öcalan’dan daha iyi bildiği, daha iyi tahlil ettiğine inanmış olanların halleri ancak psikolojik deyimlerle açıklanabilir.Türkiye’nin en temel sorunun çözümü yolundaki ilerlemeleri de sadece Tayyip Erdoğan karşıtlığı gözlüğüyle görmeye alışmış olanların “Öcalan’ın kendilerine ihanet ettiği”ni düşünmeleri de yine siyasi kavramlarla açıklanabilecek bir hal değildir.Yaşar Kemal ağabey, dünyaya veda ettiği sırada silah bırakma çağrısının yapılmış olması, ömrünü barış ve insanların iyiliği için tüketmiş bir insan için büyük anlamlar taşıyor.Yaşar ağabey, keşke uğruna o kadar çaba gösterdiği barışın bu kadar yakınlaşmasını görebilseydi. Görseydi, o coşkulu kahkahalarını atar, bunların sırtına vurarak “üzülme ulan, barış oluyor diye üzülmek ayıptır” derdi.Barış sürecini başlatmış ve tamamlanma aşamasına getirmiş olanlar, bunun onuru ve gururunu yaşayacaklar. Siyasi olarak doğru tavırda durmanın nemalarını da yaşayacaklar. 1925’ten beri patlayan silahların susmasını sağlamanın onuru gerçekten büyüktür. Değil mi Yaşar abi?

Devamını Oku

7 Haziran’a doğru iki soru

27 Şubat 2015

Siyasi partilerin milletvekili aday listeleri 5 Nisan’da kesinleşecek. Doğal olarak aday adayları sayısında Ak Parti şimdiden bir rekora koşuyor.Milletvekili aday listelerinin seçmenin tercihlerindeki ağırlığı da bellidir. Dar bölge sistemlerinde adaylar çok daha büyük önem taşır. Ancak bizim sistemde ve siyasi alışkanlıklarda adayın oy tercihlerindeki etkisi daha düşüktür.Bunun toplam oy oranlarındaki puan hesabına dönüştürdüğümüz zaman artı yüzde 2 veya eksi yüzde 1-2 gibi rakamlar bulabiliriz.Yine de 7 Haziran’daki siyasi konumlanmada bu kez bu yüzde 1-2’ler daha büyük önem taşıyacak.Genar’ın yaptığı son araştırmada, bu yüzde 1-2’lerin dört siyasi parti için de büyük önem taşıdığını gösteriyor.Oy oranı yüzde 13.4 ile ciddi kayıp yaşayan MHP’nin siyasi ağırlığını devam ettirebilmesi için yüzde 15’in üzerine çıkması gerekir. Aksi durumda HDP ile aşağı yukarı aynı halk desteğine sahip olursa, MHP’nin varlık nedeni en ciddi sorgulamaya tabi tutulacaktır.CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, daha önceleri birkaç kez, görevini bırakması için partisinin oy desteğinde “anlamlı bir düşüş” olması gerektiğini söylemişti.Genar’ın tespit ettiği yüzde 25.2’lik oran da CHP’nin “anlamlı düşüş”ün sınırında olduğunu gösteriyor.CHP ve MHP’nin 7 Haziran’daki oy oranlarının biraz daha aşağıya inmesinin anahtarı da yurt dışı oylarda bulunmaktadır.Türk vatandaşlarının yurt dışındaki toplam oyları 2.5 milyon civarındadır. Eğer bu seçmenin yarısı oy kullanabilirse bunun sandığa yansımasının AKP için yüzde 2-2.5, HDP için yüzde 1-1.5 olması ihtimali yüksektir. Bunun için de Yüksek Seçim Kurulu’nun yurt dışındaki seçmenlerin oy kullanmasını kolaylaştıracak tedbirleri alması şarttır.Yurt dışından gelecek oylar üzerinden devam edersek, Genar’ın yüzde 47.7 gösterdiği Ak Parti yüzde 50’nin üzerine çıkabilecek, yüzde 8.9 görünen HDP de barajı aşacaktır. Bu da HDP açısından yine “kıl payı” demektir.7 Haziran seçiminin iki temel sorusuna ne cevaplar henüz ortaya çıkmamıştır.Birinci soru: Ak Parti anayasayı tek başına değiştirebilecek bir Meclis çoğunluğuna ulaşabilecek midir?İkinci soru: HDP yüzde 10 seçim barajını aşabilecek midir?Bu soruların cevaplarına belki de 7 Haziran akşamına kadar da yaklaşamayabiliriz.

Devamını Oku

On maddelik ‘tartışma’ teklifi

26 Şubat 2015

Barış sürecinde, geçen ay, kamuoyunu da heyecanlandıran bir aşamaya gelindiğinin çok taraflı işaretleri ortaya çıkmıştı.Nevruz’u beklemeden, Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı ve talimatını açıklaması, Hükümet tarafının da eş zamanlı bir açıklamayla bunu teyit etmesine çok yaklaşılmıştı.Sonra kamuoyunda da hayal kırıklığı yaratan bir duraklama ortaya çıktı. Bir de ‘Hükümetin ev ödev’ lafı edilince, hükümetten buna cevap geldi, sonra herkes durdu.Bu duraklamanın sorumlusu olarak Hükümet’i gösterenler de var, ama HDP yönetimini ve Kandil’i, “Aslında çözüm istemiyorlar” görüşüne kadar uzanan ağırlıkta suçlayanlar da var.Bu duraklamada suçlu aramak yerine, duraklamadan çıkmanın yolunu aramaya çalışanların sesleri de yine suçlamaların arkasında kaybolur gibi oldu.Bir süredir sözü edilen ‘on maddelik yol haritası’nın içeriğiyle ilgili rivayet de muhtelifken Selahattin Demirtaş bu on maddeyi açıkladı.Bu on maddenin, bir yol haritasından çok bir sonraki aşamanın siyasi gündemini özetleyen bir ‘tartışma teklifi’ olduğu böylece öğrenildi.Bu on maddede fazla heyecanlı bir içerik olmadığı için, basının ilgisi fazla olmadı. Demirtaş’ın açıkladığı on maddelik tartışma konuları şöyle:- Demokratik siyasetin içeriği- Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutları- Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri- Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi- Çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları- Çözüm sürecinin yol açacağı yeni güvenlik yapısı- Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal güvenceleri- Kimlik tanımı, kavramına ilişkin eşit mekanizmaların geliştirilmesi- Demokratik cumhuriyet, ortak vatan, milletin demokratik ölçülerde tanımlanması- Yeni anayasa.Aslında son madde bütün bu tartışma alanlarının, konularının bir şekilde ve somut olarak ortaya çıkmalarını sağlayacak maddedir.Öcalan’ın on maddesi, yeni anayasa ortaya çıkarken zaten ele alınması, somut demokratik ilkelere aktarılması gereken satır başlarıdır.Buna bir ‘ev ödevi’ tanımının verilmesine de tepki göstermenin manası yoktur, çünkü, Ak Parti, resmi belgelere de yazarak kendisine bu ev ödevini kendisi vermiştir.Peki İmralı, HDP ve Kandil ne bekliyor? “Mektubu aldım, bunun zaten bana ev ödevi olarak verilmesine gerek yok çünkü yeni anayasayla girilecek demokratik süreçte bunların hepsi vardır” denilmesini bekliyor.

Devamını Oku

Şiddeti hayatımızdan çıkarmak için

25 Şubat 2015

Genç kuşaklar için biraz daha farklı olabilir. Ama şiddet toplumumuzun her kesiminin gerçeğiydi.Evde başlayan, okulda kışlada devam eden, sonra yine evde canlanan şiddetle yaşamaya neredeyse alışmıştık.Çok uğraşıldı, okuldaki şiddet önemli ölçüde giderildi. Karakoldaki şiddet de en alışık olduğumuz hallerden biriydi, o da önemli ölçüde geriletildi. Ama onun yerine gösterilerdeki şiddet geldi.Büyük küçük gösterilerde, haklı haksız protesto eylemlerinde bu kadar çok şiddetin yaşandığı, bu kadar çok ölümün görüldüğü ender toplumlardan biri haline geldik.Bunun siyasetten şiddeti çıkaramamış anlayışlarla çok ilgisi var. Onun altında da, daha derinde, şiddetle “doğmak” var.Şiddetle “doğmak” deyince, evlerdeki silahları kastediyoruz. İki üç yaşında dedesinin, babasının, amcasının, dayısının tabancalarıyla oynayan ve onlar tarafından silaha alıştırılan çocuklara, en küçük yaşlarında bilinçaltlarına yapılan şiddet “yüklemesi”nden söz ediyoruz.“Bunun iyi bir şey olmadığını biliyorum, ama toplumun koşulları böyle, onun için kendini savunma güdüsünü veriyorum” gerekçesiyle yapılan şiddet yüklemelerine son vermenin de yollar var.Silah ruhsatlarının yine bilinen gerekçelerle ne kadar bol keseden verildiğini biliyoruz. Ve tabii ki ruhsatsız silahların bolluğunu da bütün yetkililer biliyor.Bir: Ruhsatsız silahların toplanması için bir “af” kanunu çıkar, bu silahları teslim edenlere herhangi bir kovuşturma yapılmaz ve ruhsatsız silah bulunduranların cezaları caydırıcı olabilecek şekilde yükseltilir.İki: Bütün silah ruhsatları iptal edilir ve yeni bir düzenleme ile yenilenmesi gerekenler yenilenir.Son günlerdeki olaylar dolayısıyla toplumdaki şiddetin çeşitli boyutları ele alınıyor, tartışılıyor. Ama temeldeki en büyük sorunlardan birine kimse değinmiyor.Medeni bir anayasa ve ceza kanunları için çırpınıp dururken, bir ileri bir geri giderek çağdaş bir nokta bulmaya çalışırken, neredeyse her iki evden birinde ruhsatlı ya da ruhsatsız bir silah bulunması çok az insanı rahatsız ediyor.Doğrudur, silahları toplamaya kalkmak bir cesaret işidir ve bunun ancak kuvvetli bir siyasi yönetim yapabilir.

Devamını Oku