Genç kuşaklar için biraz daha farklı olabilir. Ama şiddet toplumumuzun her kesiminin gerçeğiydi.
Evde başlayan, okulda kışlada devam eden, sonra yine evde canlanan şiddetle yaşamaya neredeyse alışmıştık.
Çok uğraşıldı, okuldaki şiddet önemli ölçüde giderildi. Karakoldaki şiddet de en alışık olduğumuz hallerden biriydi, o da önemli ölçüde geriletildi. Ama onun yerine gösterilerdeki şiddet geldi.
Büyük küçük gösterilerde, haklı haksız protesto eylemlerinde bu kadar çok şiddetin yaşandığı, bu kadar çok ölümün görüldüğü ender toplumlardan biri haline geldik.
Bunun siyasetten şiddeti çıkaramamış anlayışlarla çok ilgisi var. Onun altında da, daha derinde, şiddetle “doğmak” var.
Şiddetle “doğmak” deyince, evlerdeki silahları kastediyoruz. İki üç yaşında dedesinin, babasının, amcasının, dayısının tabancalarıyla oynayan ve onlar tarafından silaha alıştırılan çocuklara, en küçük yaşlarında bilinçaltlarına yapılan şiddet “yüklemesi”nden söz ediyoruz.
“Bunun iyi bir şey olmadığını biliyorum, ama toplumun koşulları böyle, onun için kendini savunma güdüsünü veriyorum” gerekçesiyle yapılan şiddet yüklemelerine son vermenin de yollar var.
Silah ruhsatlarının yine bilinen gerekçelerle ne kadar bol keseden verildiğini biliyoruz. Ve tabii ki ruhsatsız silahların bolluğunu da bütün yetkililer biliyor.
Bir: Ruhsatsız silahların toplanması için bir “af” kanunu çıkar, bu silahları teslim edenlere herhangi bir kovuşturma yapılmaz ve ruhsatsız silah bulunduranların cezaları caydırıcı olabilecek şekilde yükseltilir.
İki: Bütün silah ruhsatları iptal edilir ve yeni bir düzenleme ile yenilenmesi gerekenler yenilenir.
Son günlerdeki olaylar dolayısıyla toplumdaki şiddetin çeşitli boyutları ele alınıyor, tartışılıyor. Ama temeldeki en büyük sorunlardan birine kimse değinmiyor.
Medeni bir anayasa ve ceza kanunları için çırpınıp dururken, bir ileri bir geri giderek çağdaş bir nokta bulmaya çalışırken, neredeyse her iki evden birinde ruhsatlı ya da ruhsatsız bir silah bulunması çok az insanı rahatsız ediyor.
Doğrudur, silahları toplamaya kalkmak bir cesaret işidir ve bunun ancak kuvvetli bir siyasi yönetim yapabilir.