Doğa, tarih ve macera: Karadeniz'de keşfe çıkılacak 5 sonbahar rotası

20 Kasım 2024

Karadeniz Bölgesi, göz alıcı manzaraları ve zengin kültürel dokusuyla adeta bir cennet. Bolu’dan Artvin’e kadar uzanan bu bölge; yemyeÅŸil vadiler, yüksek daÄŸlar ve göz alıcı maviliklerle dolu. Özellikle yerel halkın sıcak misafirperverliÄŸi, ziyaretçileri hemen kendine çekiyor. Her köy ise kendi hikâyesiyle dolu. Dar sokaklarda yürüyüÅŸ yaparken, sizi geçmiÅŸin izleriyle karşılayan tarihî taÅŸ evler oldukça büyüleyici…Karadeniz’in iklimi de doÄŸal güzellikleriyle uyum içinde. Ilıman ve nemli hava, bölgenin bereketli topraklarında çayın nefis yapraklarını yetiÅŸtiriyor. YoÄŸun ormanlar arasında kaybolmuÅŸ göletler ve çiÄŸ damlalarıyla kaplı çiçekler, doÄŸa severler için bir keÅŸif alanı sunuyor. Burada, temiz daÄŸ havasını soluyarak yürüyüÅŸ yapmak, adeta insanın ruhunu dinlendiriyor.Karadeniz sadece doÄŸasının güzellikleriyle de sınırlı deÄŸil; rafting gibi adrenalin dolu aktivitelerden, geleneksel demirci pazarlarına kadar her adımda yeni bir keÅŸif sunuyor. Özetle Karadeniz, alışılmışın dışında bir yolculuÄŸa çıkmak isteyenler için eÅŸsiz bir deneyim… CNN Travel editörleri de bu etkileyici bölgeyi keÅŸfetmek için güzel bir yazı kaleme aldılar. Feride Yalav-Heckeroth, Woojin Lee ve Nick Migwi imzalı haberde Karabük (Safranbolu), Bartın (Amasra), Trabzon (Sümela, Uzungöl) ve Rize’yi öne çıkaran bir rota oluÅŸturuldu ve her birinin güzelliklerine deÄŸinildi. Ä°ÅŸte tam da ÅŸu sıralar yola çıkılması gereken bu rotaya dair detaylar… OSMANLI Ä°MPARATORLUÄžU’NUN Ä°NCÄ°SÄ°: SAFRANBOLU / KARABÜK Karadeniz’in önemli turistik ÅŸehirlerinden biri olan Safranbolu, 17. yüzyılda zirveye ulaÅŸan ve Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen bir kasaba. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Safranbolu; Arnavut kaldırımlı sokakları, restore edilmiÅŸ tarihî evleri, camileri, hanları, hamamları ve çeÅŸmeleriyle adeta bir açık hava müzesi gibi. Cinci Hamamı, Köprülü Mehmet PaÅŸa ve Ä°zzet Mehmet PaÅŸa Camileri, Ä°ncekaya Su Kemeri, Eski Belediye Binası ve Saat Kulesi ÅŸehrin en önemli turistik mekânları arasında yer alıyor.Tarihi Demirciler Çarşısı ise en dikkat çeken adresi… Burada sadece birkaç usta zanaatkar, ÅŸehrin hemen her evinde bulunan ince iÅŸçilikli kilitleri ve kapı tokmaklarını yaparak geleneklerini sürdürüyor. Osmanlı PadiÅŸahı III. Selim’in sadrazamı Ä°zzet Mehmet PaÅŸa tarafından 1796 yılında yaptırılan çarşıda bir zamanlar 100'den fazla atölye bulunuyordu. Bugün ise sadece 4-5 atölye geleneÄŸi sürdürüyor. Karmaşık desenlere ve süslemelere sahip güzel el yapımı çaydanlıklar, sürahiler, tepsiler, kilitler ve kapı tokmakları hâlâ dükkanların vitrininde asılı duruyor ve gururla sergileniyor. Pazarın genç demircilerinden olan Cihan Ünal, bu gelenekleri yaÅŸatmak için tek başına bir görev üstlenmiÅŸ durumda… CNN'e verdiÄŸi demeçte, “Bu iÅŸi gerçekten sürdürmek istiyorum. Genç nesil bunu kirli, tozlu, dumanlı ve sıcak olduÄŸu için öÄŸrenmiyor. Ama ben seviyorum. Bunu kendim yapmak ve diÄŸer nesillere aktarmak istiyorum” ifadelerini kullandı. Safranbolu ayrıca geleneksel olarak yapılan lokumlar, Hindistan cevizi, fındık ve fıstık gibi yerel lezzetlerle de ünlü. Aynı zamanda yerel safranın yetiÅŸtirildiÄŸi ve ticaretinin yapıldığı bir merkez. Bu deÄŸerli baharat, hem mutfak kültüründe hem de saÄŸlık alanında önemli bir yere sahip. En güzeli de ziyaretçiler, Safranbolu’nun eÅŸsiz tatlarını keÅŸfederken, bu lezzetlerin ardındaki gelenekleri de öÄŸrenme fırsatı buluyor.TARÄ°HÄ°N DERÄ°NLÄ°KLERÄ°NE YOLCULUK: AMASRA / BARTINAmasra, hem tarihî hem de doÄŸal güzellikleriyle dikkat çeken bir baÅŸka Karadeniz rotası.  Ä°ki doÄŸal limanın etrafına dizilmiÅŸ büyüleyici evleriyle dikkat çeken Amasra, kumlu plajları ve küçük balık lokantalarıyla popüler olan bir adres.Antik Yunan’ın ünlü ‘Ä°lyada’ eserinde de adı geçen bu ÅŸirin kasaba, tarihî yapıları ve eÅŸsiz manzaralarıyla tıpkı Safranbolu gibi bir açık hava müzesi… Özellikle Amasra Kalesi, Roma dönemine ait kalıntıları ve Bizans etkilerini barındırarak, tarih meraklıları için eÅŸsiz bir keÅŸif noktası. Kale, denizle iç içe konumlanmış olup, ziyaretçilerine muhteÅŸem bir panoramik manzara sunuyor.Amasra, aynı zamanda yaz aylarında yerli turistler arasında popüler bir tatil beldesi. Göz alıcı plajları, sakin koyları ve taze deniz ürünleri sunan restoranlarıyla tatilciler için huzurlu bir kaçış noktası oluÅŸturuyor. Ancak sonbaharda ise bambaÅŸka bir çehreye bürünüyor. Güz mevsiminin ortaya çıkardığı renkler, Amasra’yı fotoÄŸraf tutkunları için vazgeçilmez bir rota yapıyor. Bölgenin kendisine has lezzetleri ise çok seviliyor. ÖrneÄŸin geleneksel mezeleri, misafirlerine unutulmaz bir gastronomik deneyim sunuyor. Özellikle de Amasra salatası, bölgenin en popüler lezzeti. Altı yıl önce Amasra’ya taşınan arkeolog Fatma BaÄŸdatlı’ya göre Amasranın güzelliÄŸi hem antik harikalarında hem de dinginliÄŸinde yatıyor. BaÄŸdatlı, CNN’e yaptığı açıklamada, “Amasra halkı tarihlerini uzun zamandır koruyor. Buraya geldiÄŸinizde doÄŸayı, sessizliÄŸi, gülümseyen insanları hissediyorsunuz ve çok huzurlu bir yer. Zaten genel olarak Karadeniz’de gezmek adeta destansı bir yolculuk” ifadelerini kullandı.DOÄžANIN KUCAÄžINDA BÄ°R CENNET: SÜMELA MANASTIRI VE UZUNGÖL / TRABZONOsmanlı döneminde önemli bir liman kenti olan Trabzon, Ä°pek Yolu’nun vazgeçilmez duraklarından biriydi. Günümüzde, modern yapılarla Osmanlı ve Bizans dönemine ait izlerin harmanlandığı bu ÅŸehir, geçmiÅŸin izlerini ziyaretçilerine sunuyor.  ÖrneÄŸin Trabzon’daki Ayasofya Camii, 13. yüzyıldan kalma ihtiÅŸamıyla dikkat çekiyor ve içindeki freskler, tarihî ve sanatsal deÄŸerleriyle büyük ilgi topluyor. Trabzon’un popüler adreslerinden biri de Sümela Manastırı… 1600 yıllık tarihiyle ve sarp daÄŸların eteklerine inÅŸa edilmesiyle büyüleyici bir durak olan bu manastır, görüntüsüyle oldukça büyüleyici… Manastıra ulaÅŸmak için tırmanılan 100’den fazla basamak, zorlu bir yolculuk gibi görünse de, varış noktasındaki etkileyici atmosfer ve muhteÅŸem panoramik manzara, tüm çabayı fazlasıyla deÄŸerli kılıyor.Åžehrin Uzungöl bölgesi ise yemyeÅŸil vadiler ve yüksek daÄŸlarla çevrili, huzur dolu bir daÄŸ köyü. Göl kenarındaki yürüyüÅŸ parkurları, yerel restoranlar ve muhteÅŸem daÄŸ manzaraları, son yıllarda bu bölgeye olan ilgiyi daha da artırdı. Burada, yürüyüÅŸ yaparken ya da göl kenarında dinlenirken, doÄŸanın sunduÄŸu huzuru içinizde hissedebiliyorsunuz.MACERA DOLU BÄ°R DOÄžA / RÄ°ZE Rize, zengin çay üretimiyle tanınan bir ÅŸehir. 1912 yılından bu yana çay tarımına ev sahipliÄŸi yapan Rize, düzenli yağışları sayesinde mükemmel bir çay yetiÅŸtirme ortamı sunuyor. Günümüzde, yemyeÅŸil çay tarlaları ve çay yapraklarını elle toplayan kadınlar, bu bölgenin simgesi haline gelmiÅŸ durumda…Macera arayanlar için Rize’nin Fırtına Vadisi ve Fırtına Deresi, heyecan verici rafting turlarıyla öne çıkıyor. Güçlü akıntılar ve zorlu parkurlar, profesyonel rehberler eÅŸliÄŸinde adrenalin dolu bir deneyim sunuyor. Ziyaretçiler, bu sırada muhteÅŸem doÄŸanın tadını çıkararak unutulmaz anılar biriktirirler. Rize, hem çayı hem de doÄŸal güzellikleriyle sonbaharda keÅŸfedilmeyi bekleyen bir cennet…

Devamını Oku

Bulaşıcılığı yüksek olan norovirüs nedeniyle vaka sayısı arttı! Grip ve Covid gibi kolayca mutasyona uğrayabiliyor…

20 Kasım 2024

Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte, hava sıcaklıklarının düÅŸmesi ve kapalı alanlarda geçirilen zamanın artması, çeÅŸitli virüslerin yayılma riskini de beraberinde getiriyor. Özellikle norovirüs gibi bulaşıcı hastalıklar, soÄŸuk havalarla birlikte daha sık görülmeye baÅŸlıyor. Her yıl tahmini 3,7 milyon kiÅŸi norovirüse yakalanırken, dünya genelinde bu virüs nedeniyle 200 bine yakın ölüm gerçekleÅŸiyor. Son günlerde yayımlanan yeni veriler ise Ä°ngiltere baÅŸta olmak üzere Avrupa’nın genelinde vaka sayılarının iki haftada neredeyse beÅŸte bir oranında arttığını gösteriyor. Bu durum, Ä°ngiltere ve Galler'deki Covid öncesi seviyelerin iki katından fazla bir artışı iÅŸaret ediyor. ‘ÜLKEMÄ°ZDE KIÅž AYLARI YAKLAÅžIRKEN NOROVÄ°RÜS VAKALARININ ARTTIÄžINI GÖZLEMLÄ°YORUZ’Benzer bir durum ülkemizde de yaÅŸanıyor. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hüsrev DiktaÅŸ, “Ülkemizde kış ayları yaklaşırken norovirüs vakalarının arttığını gözlemliyoruz. Norovirüs bulaşıcılığı yüksek olduÄŸu için vaka sayılarında artış eÄŸilimi görülüyor. Aralık-Åžubat ayları arasında özellikle kapalı alanlarda virüsün daha çok yayılması bekliyoruz dolayısıyla hijyen önlemleri almak büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı. ‘OLDUKÇA BULAÅžICI VE MÄ°DE-BAÄžIRSAK SÄ°STEMÄ°NÄ° ETKÄ°LÄ°YOR’ Norovirüsün kış döneminde sıklıkla görülen grip veya soÄŸuk algınlığı virüslerinden çok farklı olduÄŸunu söyleyen Doç. Dr. Hüsrev DiktaÅŸ, “Norovirüs güçlü bir virüs olarak kabul edilir çünkü oldukça bulaşıcı ve mide-bağırsak sistemini etkiler. Ä°nsanların birbirleriyle temas etmesi, enfekte yüzeylere dokunulması veya virüs bulaÅŸmış yiyecek ve içeceklerin tüketilmesiyle kolayca yayılır. Virüs, vücut dışında yüzeylerde günlerce canlı kalabildiÄŸi için de hızla yayılabiliyor” dedi. BU BELÄ°RTÄ°LERE DÄ°KKAT! Hastalığın belirtileriyle ilgili de konuÅŸan Doç. Dr. DiktaÅŸ, “Grip gibi üst solunum yolu semptomlarından en ayırt edici belirtileri; ani baÅŸlayan ÅŸiddetli mide bulantısı, kusma ve ishaldir. Karın aÄŸrısı, halsizlik ve bazen hafif ateÅŸ de eÅŸlik edebilir” ifadelerini kullandı. ‘ÇOCUKLAR, YAÅžLILAR VE BAÄžIÅžIKLIK SÄ°STEMÄ° ZAYIF OLAN KİŞİLERDE HASTALIK AÄžIR SEYREDÄ°YOR’ Virüsün en çok hangi yaÅŸ grubunu etkilediÄŸine de deÄŸinen Doç. Dr. DiktaÅŸ, “Her yaÅŸ grubunu etkileyebilse de özellikle çocuklar, yaÅŸlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kiÅŸilerde hastalık daha ağır seyrediyor. ÖrneÄŸin yaÅŸlı bireylerde dehidrasyon riski daha yüksek. Bu nedenle daha dikkatli olunmalı” ÅŸeklinde konuÅŸtu. NOROVÄ°RÜS GEÇÄ°RENLERÄ°N KAÇINMASI GEREKEN YÄ°YECEKLER NELER?“Norovirüs sırasında yaÄŸlı, ağır yiyeceklerden ve süt ürünlerinden kaçınılması önerilir” diyen Doç. Dr. Hüsrev DiktaÅŸ, “Sindirimi kolay olan çorbalar, haÅŸlanmış patates gibi yiyecekler daha iyi tolere edilecektir. Ayrıca, su ve elektrolit dengesini korumak için sıvı alımı da artırılmalı” dedi. NOROVÄ°RÜS NASIL TEDAVÄ° EDÄ°LÄ°YOR? Norovirüsün spesifik bir tedavisi olmadığının da altını çizen Doç. Dr. DiktaÅŸ, “Ancak belirtiler yönetilerek hastanın rahatlaması saÄŸlanır. Genellikle 1-3 gün içinde semptomlar azalarak kaybolur, ancak bu süreçte bol sıvı tüketimi ve istirahat önemlidir. ÇoÄŸu insan kendiliÄŸinden iyileÅŸir, ancak özellikle çocuklar ve yaÅŸlılarda dikkatli olunmalıdır” uyarısında bulundu.

Devamını Oku

Etkileri şaşırttı: Egzersizin faydalarını taklit eden ilaç bulundu! 10 km koşmak kadar faydalı oluyor

15 Kasım 2024

GeçtiÄŸimiz haftalarda, Danimarka'daki Aarhus Üniversitesi'nden bilim insanları, ‘LaKe’ adlı bir ilacın, vücudu aç karnına 10 kilometre koÅŸmaya denk bir metabolik duruma soktuÄŸunu duyurdu. Peki, bir hap egzersizin yararlarını ne kadar taklit edebilir ve bu gerçekten ne kadar etkili olabilir?Bu tür ilaçlara ‘mimetik’ adı veriliyor, çünkü egzersiz yapmadan vücudun egzersize benzer biyolojik etkilerini yaratıyorlar. Bu fikir aslında yeni deÄŸil: 2008'de, San Diego'daki Salk Enstitüsü, kemirgenlerde ÅŸeker yerine yaÄŸ yakmalarını saÄŸlayarak dayanıklılıklarını artıran bir ilaç geliÅŸtirmiÅŸti. ‘GW501516’ olarak bilinen bu ilaç, yasaklı bir doping maddesi haline gelmiÅŸ, ancak bunun gibi ilaçların geliÅŸtirilmesi devam etmiÅŸti.Bir baÅŸka örnek, 2015’te duyurulan ‘BileÅŸik 14’ oldu. Bu ilaç, farelerde açlık kan ÅŸekeri seviyelerini düÅŸürüp, glikoz toleransını artırarak kilo kaybına yardımcı oldu. Bunun dışında, metabolizmayı ve dayanıklılığı artıran yeni moleküller üzerinde de çalışmalar sürüyor. ÖrneÄŸin, SLU-PP-332 adı verilen bir molekül, kemirgenlerin egzersiz yapmadan yüzde 50 daha fazla koÅŸmalarını saÄŸladı.VÜCUTTA HIZLI BÄ°R LAKTAT ARTIÅžI OLUÅžTURUYORLaKe henüz sıçanlar üzerinde test ediliyor, ancak etkileri dikkat çekici. Ä°lk olarak, vücutta hızlı bir laktat artışı oluÅŸturuyor, bu da yüksek yoÄŸunluklu bir egzersiz sonrası yaÅŸanan etkiye benziyor. Ardından, vücutta enerji saÄŸlayan ketonlardan biri olan beta-hidroksibutirat (BHB) seviyesini artırıyor. Bu süreç, aç karnına egzersiz yapmanın yarattığı metabolik deÄŸiÅŸikliklere benzer etkiler gösteriyor ve kalp hastalıkları, felç ve diyabet gibi hastalıkların risklerini azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca LaKe testlerde herhangi bir toksisite belirtisi göstermiyor.LAKE Ä°LE EGZERSÄ°ZÄ°N TÜM FAYDALARINI SAÄžLAMAK MÜMKÜN MÜ?Pek çok uzmana göre ilaçla egzersizin tüm faydalarını saÄŸlamak pek de kolay deÄŸil. Çünkü egzersiz, vücudun tüm sistemlerini etkileyen karmaşık bir süreç. ÇoÄŸu uzmana göre birçok ilaç bu etkilerin sadece bir kısmını taklit edebilir. Egzersizin psikolojik faydaları, stresin azalması, ruh halinin iyileÅŸmesi gibi faktörler ise haplarla kolayca elde edilemez. Ayrıca, egzersiz kemik yoÄŸunluÄŸundan uyku kalitesine kadar birçok farklı fayda saÄŸlıyor ve bunlar, biyolojik etkileÅŸimlerin karmaşık bir sonucu.Son araÅŸtırma sonra bilim insanları bu tür ilaçların insanlara faydalı olabilmesi için daha çok teste ve araÅŸtırmaya ihtiyaç olduÄŸunu vurguladılar. Ancak, özellikle yaÅŸlılar, hastalar ve egzersiz yapamayanlar için bu ilaçlar önemli bir çözüm olabilir. ÖrneÄŸin, ameliyat sonrası iyileÅŸen kiÅŸiler veya uzayda mikro yerçekiminde kas ve kemik kaybı yaÅŸayan astronotlar için büyük fayda saÄŸlayabilir. Fakat egzersizin bireysel olarak saÄŸladığı fiziksel ve psikolojik yararları taklit etmek zor olacaktır. Åžu anda, hafif bir yürüyüÅŸ ya da birkaç squat gibi basit egzersizleri haplarla taklit etmek pek mümkün gözükmüyor. Sonuçta, egzersizin fiziksel ve psikolojik faydalarını elde etmek hâlâ en iyi yol. 

Devamını Oku

İki hafta boyunca ‘1950’lerde yaşadı’! Sonuçlara o bile çok şaşırdı…

14 Kasım 2024

Son yıllarda teknoloji, hayatımızın her alanını derinden etkileyerek yaÅŸam biçimimizi köklü bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirdi. Akıllı telefonlar, internet, yapay zeka gibi yenilikler, bize sonsuz bilgiye anında eriÅŸim, hızlı iletiÅŸim ve günlük iÅŸlerimizi kolayca halletme imkanı tanıdı. Ancak tüm bu yenilikler, yalnızca pratiklik sunmakla kalmayıp, aynı zamanda yaÅŸam tarzımızda bazı olumsuz etkiler de yarattı. ÖrneÄŸin artan dijitalleÅŸme, fiziksel aktivitemizi azalttı, gıda alışkanlıklarımızı dönüÅŸtürdü ve sosyal iliÅŸkilerimizi yeniden ÅŸekillendirdi. Bu dönüÅŸümü daha yakından görmek için, geçmiÅŸ yıllarda insanların nasıl yaÅŸadığını anlamak, bugünle kıyaslamak, günümüzün yaÅŸam kalitesini sorgulamak oldukça önemli. Gazeteci ve yazar Miranda Levy ise bu soruları yanıtlamak amacıyla 1950’lerin yaÅŸam tarzını deneyimlemeye karar verdi… Ä°ÅŸte Levy’nin The Telegraph’da kaleme aldığı yazı…Eski BirleÅŸik Krallık BaÅŸbakanı Harold MacMillan, 1957’de “Halkımızın çoÄŸu hiç bu kadar iyi bir hayat yaÅŸamadı” demiÅŸti, ancak o zamanlar yeni bir iPhone 16 Pro’yu hayal edemediÄŸi kesin. Aradan yetmiÅŸ yıl geçtikten sonra, akÅŸam yemeÄŸimi birkaç dokunuÅŸla sipariÅŸ verebiliyorum üstelik kapıma kadar da geliyor. Kitap okuyabiliyor, film izleyebiliyor, oyun oynayabiliyor ve bankacılık iÅŸlemlerimi telefonumdan halledebiliyorum. Bir zamanlar haritaya bakarak yol tarifleri alıyorken ÅŸimdi Google Maps sayesinde kaybolma derdim yok. OÄŸlum baÅŸka bir ülkede eÄŸitim görürken, onun geliÅŸimini bir akıllı telefon üzerinden takip edebiliyorum. Üstelik, bir zamanlar postayla beklediÄŸimiz haberleÅŸme yerine, tek bir tuÅŸla iletiÅŸim kurabiliyoruz.Günümüzde, teknoloji sayesinde yaÅŸam standartlarımız 1950’lere göre çok daha iyi. Ancak bu teknolojilerin sunduÄŸu kolaylıkları düÅŸünürken, yaÅŸam kalitemizin bazı alanlarda nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸine de göz atmak gerek.ÖrneÄŸin 1957’de Ä°ngiltere’deki erkekler ortalama 66,5 yıl, kadınlar ise 72,7 yıl yaÅŸarken, 2020-2023 arasında yaÅŸam süresi erkekler için 78,8, kadınlar içinse 82,8 yıl olarak tahmin ediliyor. Benzer durum pek çok ülkede de aynı. Uzmanlara göre bu artışın en temel nedeni antibiyotiklerin ve aşılama sisteminin geliÅŸmesi.1950’LERDE SAÄžLIKLI BESLENME DAHA YAYGINDIBununla birlikte, 1950’lerin yaÅŸam tarzının, günümüzden bazı açılardan daha saÄŸlıklı olduÄŸu da bir gerçek. O dönemdeki yaÅŸam biçimi, günümüzdeki obezite oranlarıyla kıyaslandığında, pek çok yönden daha saÄŸlıklıydı. 2004 tarihli bir çalışmaya göre, 1951’de ortalama bir kadının bel ölçüsü 69,85 cm iken, bu ölçü günümüzde 86,36 cm olmuÅŸ durumda. Hatta hükümetler, bu artışı durdurabilmek için kilo verme ilaçlarını gündeme getiriyor.Ulusal Obezite Forumu’ndan Tam Fry, 1950’lerde daha fazla kalori tüketildiÄŸini ancak bu kalorilerin daha aktif bir ÅŸekilde yakıldığını belirtiyor. Bugün ise daha az kalori alıyor, ama aynı oranda egzersiz yapmıyoruz. 1950’lerde saÄŸlıklı beslenme daha yaygındı, ancak modern yaÅŸamda fast food ve hazır yemekler öne çıkıyor. Ayrıca, o dönemde anneler evde yemek yaparken, günümüzde birçoÄŸumuz genellikle dışarıdan yemek sipariÅŸi veriyoruz.Gıda alışkanlıkları da o dönemde farklıydı. 1950’lerde, beslenme çoÄŸunlukla et ve sebzelerden oluÅŸuyor, sebze çeÅŸitliliÄŸi de bugün olduÄŸundan çok daha sınırlıydı. O yıllarda, iÅŸlemeye dayalı yiyecekler olsa da bu yiyecekler günümüzün aşırı iÅŸlenmiÅŸ gıdalarına kıyasla daha saÄŸlıklıydı. ‘Ä°KÄ° HAFTA BOYUNCA 1950’LERÄ°N YAÅžAM TARZINI DENEYÄ°MLEMEYE KARAR VERDÄ°M’Bir süredir modern hayatta, teknoloji ve konforun sunduÄŸu kolaylıklar arasında kaybolduÄŸumuzu düÅŸünüyordum. Bu nedenle, The Telegraph’tan gelen daveti kabul ederek, iki hafta boyunca 1950’lerin yaÅŸam tarzını deneyimlemeye karar verdim. Hedefim, eski bir yaÅŸam tarzının zorluklarını ve bu zorlukların nasıl farklı bir yaÅŸam tarzı yaratabileceÄŸini görmekti. Ä°ÅŸte yaÅŸadıklarım…‘HER GÜN ADIM SAYIM YÜZDE 50 ARTTI’Günlük aktiviteler, bazen spor salonu seanslarından daha fazla fayda saÄŸlayabiliyor. Özellikle alışveriÅŸ, bir nevi egzersiz gibi oluyor. Kalabalık bir caddede yaÅŸamam nedeniyle, arabamı otoparka koyup, süpermarkete gitmek yerine, birkaç ağır alışveriÅŸ torbasıyla her maÄŸazayı ayrı ayrı ziyaret etmeyi tercih ediyorum. Bu, hem fiziksel olarak zorlayıcı hem de verimli bir egzersiz saÄŸlıyor.Adım sayımı takip etmeye karar verdikten sonra, normalde günde 4-5 bin adım atarken, egzersiz ve yürüyüÅŸlerle bu sayıyı 9.000’in üzerine çıkarabiliyorum. Ancak bu süreçte 1950’lerin ürünlerinin ne kadar ağır olduÄŸunu fark ettim; örneÄŸin, bir torba patates, karnabaharlar ve konserve etler, modern gıdalara kıyasla oldukça hantal. Bu eski tip Ä°ngiliz ürünlerini, daireme taşırken kaslarımın ne kadar çalıştığını hissettim.Her gün adım sayımı yüzde 50 artırdım, normal bir günde 7 bin 500 adımı geçiyorum. Bu deneyim, 1950’lerde kadınların günümüzdeki kadınlara kıyasla üç kat daha fazla kalori yaktığını belirten eski bir araÅŸtırmayı hatırlatıyor. AraÅŸtırmaya göre, geleneksel ev iÅŸlerinden (çamaşır yıkama, ütüleme, alışveriÅŸ yapma gibi) dolayı, 1952’de ortalama bir kadın günde 1.818 kalori tüketirken, 1.512 kalori yakıyordu. Oysa günümüzde kadınlar ortalama 2.178 kalori tüketiyor ve günlük aktivitelerinden sadece 556 kalori yakabiliyorlar.‘ÇAMAÅžIR TAHTASI KULLANMAK DÜÅžÜNDÜÄžÜM KADAR KOLAY OLMADI’Bu keÅŸif, bana 1950’lerin ev hanımlarını da hatırlattı. O dönemde çamaşır makineleri henüz yaygın deÄŸildi; elle yıkama ve ütüleme gibi iÅŸler oldukça fazla fiziksel güç gerektiriyordu. Ben de bu iki hafta boyunca, eski alışkanlıkları taklit etmek amacıyla ‘yıkama günü’ uygulamaya baÅŸladım. Çamaşır makinelerinin 1947’de Ä°ngiltere’ye gelmiÅŸ olmasına raÄŸmen, birçok evde 50’lerin sonuna kadar yoktu. Çamaşır tahtası kullanmak ise düÅŸündüÄŸüm kadar kolay olmadı; ıslak çarÅŸaf takımlarının ağırlığına karşı koymak, oldukça zorlayıcıydı. Ayrıca, yaÄŸmurlu havada her ÅŸeyin içeride kurutulması gerektiÄŸi için dairemin her köÅŸesi kumaÅŸlarla doldu. Bu süreç, insanların neden eskiden kıyafetlerini üç, hatta dört kez giyip sonra yıkadıklarını anlamama yardımcı oldu.‘YEMEKLER BÄ°RAZ ZORLADI’1950’lerde yemek, günümüzün sunduÄŸu kolaylıklardan oldukça uzaktı: hazır yemekler, fast food zincirleri, paket servis hizmetleri yoktu (bazen balık ve patates kızartması hariç). Baharatlar, egzotik meyveler veya süper gıda kavramları da yoktu. Mesela babam, “Hiçbir zaman restorana gitmedik” diyor. O dönemde bir yemek planı yapıp, pazartesiden cumartesiye kadar aynı yemekleri yerdiniz. Pazar günü ise klasik bir rosto hazırlanırdı. Peki, bu sıkıcı mıydı, yoksa aslında bir düzenin parçası mıydı?Bu deneyim, özellikle mutfakta çok yetenekli olan ortağım Jeremy için oldukça heyecan verici bir meydan okuma oldu. Jeremy’nin Amerikalı olması, bir ek katman ekliyor; çünkü o, 1950'lerin Amerika’sının dev buzdolapları, büyük arabalar, banliyö evleri ve ilk fast foodlarıyla nasıl dönüÅŸtüÄŸünü anlatırken büyük bir keyif alıyor. Oysa biz, hâlâ otobüslerle ve çeÅŸitli yaÄŸlarla uÄŸraşıyorduk (Jeremy’ye Amerikalıların bizden bile daha ÅŸiÅŸman olduÄŸunu hatırlatarak bu baÅŸlangıç avantajının övünülecek bir ÅŸey olmadığını belirtiyorum).Tariflerimizi bulmak ise kolay olmadı: Konserve somon sandviçleri, buharlaÅŸtırılmış sütle yapılan konserve meyveler ve jambon salatası gibi klasik 1950’ler yemekleri araÅŸtırıyoruz. Jeremy bir kutu tütsülenmiÅŸ balık kızartıldığında ise adeta evden kaçtım. Ancak sonra, Jeremy, Büyükbaba Joe’nun Instagram hesabını keÅŸfetti.Büyükbaba Joe, 91 yaşında ve eski bir askeri polis. 1950’lerin Ä°ngiliz yemeklerini, muhteÅŸem Brummie aksanıyla, çoÄŸu zaman kızı da yanındayken yorumluyor. Joe’nun en meÅŸhur yemekleri arasında konserve dana eti haÅŸlaması ve çeÅŸitli yaÄŸlarla yapılan her türlü kızartma bulunuyor. Jeremy, ilk olarak Joe’nun tuzlanmış dana eti haÅŸlamasını yapmaya karar veriyor. Bu tarif, patates ve soÄŸanların bolca yaÄŸ ile baÅŸlatılması ve üzerine bolca karabiber eklenmesiyle hazırlanıyor. BaÅŸlangıçta burun kıvıran biri olarak, denemek istemiyorum ama sonunda bir çatal alıp tadıyorum ve oldukça lezzetli. Biraz tuzlu olsa da özellikle kahverengi sos ile harika bir tat alıyor. Bu haÅŸlama birkaç gün boyunca yeterli oluyor.DiÄŸer günlerde yemekler çok basit: Beyaz ekmek üzerinde peynirli sandviçler, salatalar ve pazar günleri yapılan klasik rosto dana eti. Patates ve lahana eÅŸliÄŸinde baharatlar olmadan yenen bu yemekler, herhangi bir süslemeye izin verilmeden hazırlanıyor. Cuma günleri ise, balık-patates kızartması, sanki Noel günüymüÅŸ gibi büyük bir keyifle tüketiliyor.GÜRÜLTÜLÜ VE AMANSIZ ÇEVRÄ°MÄ°ÇÄ° DÜNYADAN UZAKLAÅžMAK BANA BÜYÜK BÄ°R ZEVK VERDÄ°’BoÅŸ zamanlarını 1950’lerde internetsiz geçiren babama, o dönemde neler yaptığını sorduÄŸumda, “Evimizin bodrumunda, tahta levhalardan yapılmış bir masa tenisi masamız vardı. Çok güzel turnuvalar yapardık. Top genellikle de tuhaf yönlere uçardı” dedi. Bunun dışında, babamın ana eÄŸlencesi radyoydu; “Odama çıkar, yataÄŸa girer ve Journey Into Space ya da The Goons dinlerdim. Bir randevu gibiydi; hiçbir bölümünü kaçırmazdım” dedi.Birçok Ä°ngiliz ailesi gibi, babam ve büyükannem de televizyonlarını ancak Haziran 1953’teki taç giyme törenine yetiÅŸtirebildiler. Bugün televizyon izlemesem de yine de bir dizi izleyememek beni can sıkıcı bir ÅŸekilde rahatsız etti. Ancak e-postayı kullanmaya devam etme ÅŸartım vardı, çünkü yoksa iÅŸimi yapmam imkânsız olurdu. Bunun dışında, cep telefonumu, özellikle Google'ı, mümkün olduÄŸunca sınırlı kullanmaya yemin ettim. Telefonumdan sıkça bir ÅŸeyler aradığımı, bu deneyim sırasında fark ettim. Hava ne kadar soÄŸuk olacak? O dükkân saat kaçta açılıyor? O aktris daha önce nerelerdeydi? Gibi onlarca soru soruyormuÅŸum…Bu süreçte büyük eÄŸlencelerim olmadı. Genelde Jeremy ve ben mahallede, alacakaranlıkta yürüyüÅŸler yaptık. Bu dönemde, metroda Londra’nın merkezine giderken yanımda götürdüÄŸüm iki romanı bitirdim. En son ne zaman böyle bir ÅŸey yaptığımı hatırlamıyorum, ancak bu iki hafta, bana, gürültülü ve amansız çevrimiçi dünyadan uzaklaÅŸarak büyük bir zevk verdi.15 GÜNÜN ARDINDAN…1950'ler tarzı bir yaÅŸamaya devam etseydim, kilo verme eÄŸilimimin daha da devam edeceÄŸinden ÅŸüphem yok. Bacaklarım ve kollarım, tüm taşıma, yıkama ve sürükleme iÅŸlerinden sonra kesinlikle daha güçlü hissediyor.Ayrıca fark ettiÄŸim bir baÅŸka ÅŸey de daha iyi uyuyor olmam: Gece boyunca en az bir kez uyanıyorum. Bu, yatmadan önce ekranlardan uzak kalmam ve iyi bir kitabın uyku verici etkisiyle ilgili olabilir. Belki de en güzel ÅŸey, çevremdeki insanlara daha fazla deÄŸer vermem; yerel esnaf, yanımdan geçerken gülümsediÄŸim komÅŸular, barda oturan yerliler.MeÄŸer baÅŸlarımızı öne eÄŸip sürekli telefonlarımıza gömülerek dolaşırken, ne kadar zaman ve hayat kaybetmiÅŸiz… Kabul ediyorum, hayat 1950’lerde daha zordu ama en azından ebeveynlerimiz yanımızdaydı ve tadını çıkaracak kadar yakındılar. 

Devamını Oku

Uzmanları şaşırttı: ‘Yürüyen zatürre’ vakaları kafaları karıştırdı! ‘Poliklinik ve acil servislere başvurular arttı’

6 Kasım 2024

Sonbahar mevsimiyle birlikte, ABD'de çocuklar arasında yürüyen zatürre vakalarında kayda deÄŸer bir artış gözlemleniyor. Benzer durum ülkemizde de yaÅŸanıyor.Uzmanlar, bu artışın ‘Mycoplasma pneumoniae’ (zatürrenin yaygın bir nedeni) adlı bakteriden kaynaklandığını ve özellikle uzun süren öksürük ÅŸikâyetleri olan çocukları etkilediÄŸini vurguluyor.ABD’de Vanderbilt Üniversitesi Tıp Merkezi’nde çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanı olan Dr. Buddy Creech, CNN’e yaptığı açıklamada “Yaz başından beri, zatürre hastası çocuklarda bu özel zatürre türüne yakalanmış gibi görünenlerin sayısındaki dikkat çekici artışı gözlemliyoruz” dedi.Dr. Creech, aÄŸustos ayında Nashville bölgesindeki dört çocuk doktorunun kendisine ulaÅŸarak yaz aylarında neden bu kadar çok çocuÄŸun öksürdüÄŸünü sorduÄŸunu belirtti. Bu doktorlar, zatürre için kullandıkları ‘amoksisilinin’ de (göÄŸüs enfeksiyonları (zatürre dahil) ve diÅŸ apseleri gibi bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılır) bu vakalarda iÅŸe yaramadığını düÅŸünüyor.CDC UYARDI: OKUL ÖNCESÄ° ÇAÄžINDAKÄ° ÇOCUKLARDA ARTIÅž GÖRÜLÜYORABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) ise geçtiÄŸimiz hafta ebeveynleri ve doktorları uyarmak amacıyla yayımladığı bültende, zatürre vakalarının bu yıl özellikle okul öncesi çağındaki çocuklarda artış gösterdiÄŸini bildirdi.CDC’nin verilerine göre, acil serviste zatürre nedeniyle görülen ve Mycoplasma için pozitif çıkan 2 ila 4 yaÅŸ arası çocuk sayısı nisan ayında yüzde 1 iken, akim ayı başında yüzde 7,2’ye yükseldi. Daha büyük çocuklarda ise teÅŸhis oranları aynı dönem içinde yüzde 3,6’dan yüzde 7,4’e çıktı.ÜLKEMÄ°ZDE DE ACÄ°L SERVÄ°SLERE BAÅžVURULAR ARTIYORKonuyu Çocuk GöÄŸüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sedat Öktem’e danıştığımda vakaların ülkemizde de artış gösterdiÄŸinin altını çizdi. Prof. Dr. Öktem, “Ülkemizde ÅŸu an için istatistiki bir veri olmamakla beraber benzer ÅŸekilde bu vakalarda artış olduÄŸunu gözlemliyoruz. Yaz aylarında solunum enfeksiyonlarında belirgin azalmalar görürdük. Ancak bu yaz bu vakalar nedeniyle poliklinik ve acil servislere baÅŸvurular arttı. Ayrıca bu vakalar nedeniyle yaz aylarında bile hastane yatışlarının arttığını gözlemledik” ifadelerini kullandı.YÜRÜYEN ZATÜRRENÄ°N FARKI NEDÄ°R?Zatürreye sebep olan çok sayıda virüs ve bakteri olduÄŸunu söyleyen Prof. Dr. Sedat Öktem, “Bazı bakteriler ile oluÅŸan zatürrelerde çok yüksek ateÅŸ, hızlı nefes alma, solunum sıkıntısı, oksijen seviyesinde düÅŸme, beslenememe, sıvı kaybı gibi bulgular olabiliyor ve evde ya da hastanede yatarak tedavi gerektirebiliyor” dedi.“Bazı virüs ve bakterilerin yaptığı zatürreler ise daha hafif seyrediyor ve ayakta bu hastalık atlatılıyor” diyen Prof. Dr. Öktem, “Mycoplasma Pnömoni’nin neden olduÄŸu zatürrelerde çoÄŸunlukla hafif seyrediyor. Bu nedenle bu mikrobun yaptığı zatürre çoÄŸunlukla ayakta atlatıldığı için Amerika’da walking Pneumonia (yürüyen zatürre) tabiri kullanılıyor” ifadelerini kullandı.BU BELÄ°RTÄ°LERE DÄ°KKAT!Hastalığın belirtilerine de deÄŸinen Prof. Dr. Sedat Öktem, “ÇoÄŸunlukla; öksürük, baÅŸ aÄŸrısı, halsizlik, ateÅŸ gibi belirtiler gösteriyor. Küçük çocuklarda ayrıca ishal ve kusma da görülebilir. AteÅŸ olmadan burun akıntısı, ÅŸiddeti giderek artan ve haftalarca süren öksürük, astım ataklarının ortaya çıkması ve hışıltının eÅŸlik ettiÄŸi çocuklarda özellikle Mycoplasma pnömoninin neden olduÄŸu yürüyen zatürre akla gelmelidir” ÅŸeklinde konuÅŸtu.YÜRÜYEN ZATÜRREDEN KORUNMAK Ä°ÇÄ°N NELERE DÄ°KKAT EDÄ°LMELÄ°?Hastalıktan korunmak için dikkat edilecek hususlar konusunda da uyaran Prof. Dr. Öktem, “Öksürme ve hapşırmalar sırasında ağız ve burun kapatılması ve ellerin sık yıkanması ile hastalığın bulaÅŸması azaltılabilir. Ayrıca sınıfların havalandırılması havada bulunan mikropların sayısının azaltılmasına ve mikrobun bulaÅŸma olasılığının azalmasına yol açabilir. Bu nedenle soÄŸuk havalarda bile çocukların tenefüse çıkması ve sınıfların havalandırılması çok önemli” dedi.NASIL BÄ°R TEDAVÄ° YÖNTEMÄ° UYGULANIYOR?“Üst solunum yolu enfeksiyonu özel bir tedavi gerektirmeden iyileÅŸebiliyor. Ancak zatürre geliÅŸmesi durumunda mutlaka antibiyotik ile tedavi edilmeli” diyen Prof. Dr. Sedat Öktem, “Astım ataklarını tetiklemesi durumunda havayolundan buhar tedavileri gerekebilir. Hafif zatürre bulguları olanlarda ayaktan ÅŸurup ya da haplarla tedavi edilirken; oksijen deÄŸeri düÅŸük olan, solunum sıkıntısı, hızlı nefes alma, beslenememe sorunları olan çocuklar hastaneye yatırılarak tedavi gerekiyor” ifadelerini kullandı.  

Devamını Oku

Hava soÄŸudu ama yağış yok! YaÄŸmur ve kar ne zaman etkili olacak?Â

5 Kasım 2024

Hafta sonundan itibaren yurdun büyük bir bölümünde yüksek basıncın etkisi hissediliyor. Uzmanlar, özellikle Ä°stanbul dahil birçok ÅŸehrin yağışsız bir dönem geçireceÄŸine iÅŸaret ediyor. Öte yandan, Rusya’dan gelen soÄŸuk hava akımları da Türkiye’ye doÄŸru ilerliyor. Bu durum soÄŸuk severler için sevindirici bir geliÅŸme olsa da bu hava deÄŸiÅŸimlerinin genel hava durumunu nasıl etkileyeceÄŸi de merak ediliyor. Konuyu Ä°stanbul Aydın Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Meteoroloji Mühendisi Dr. Güven Özdemir’e danıştığımda, son günlerde Polonya merkezli ‘Azor Yüksek Basıncı’nın, Avrupa’nın büyük bir kısmını etkilediÄŸine dikkat çekti. ‘GECE Ä°LE GÜNDÜZ ARASINDAKÄ° SICAKLIK FARKININ BELÄ°RGÄ°NLEÅžMESÄ°NE YOL AÇIYOR’Bu yüksek basınç sisteminin bir ucunun Ä°skandinav ülkelerine, diÄŸer ucunun ise ülkemize kadar uzandığını söyleyen Dr. Özdemir, ÅŸu bilgileri paylaÅŸtı:“Azor Yüksek Basıncı’nın, Belarus ve Ukrayna üzerinden taşıdığı soÄŸuk ve kuru hava kütlesi, özellikle Yıldız ve Poyraz rüzgârlarıyla Avrupa’ya yayılmakta. Yüksek basınç alanlarında genellikle açık, bulutsuz ya da çok az bulutlu bir gökyüzü hakimdir. Gündüz, güneÅŸin doÄŸuÅŸuyla birlikte kara yüzeyleri güneÅŸ radyasyonunu emer ve bu bölgelerde yere yakın hava sıcaklıkları artar. GüneÅŸ batarken, gökyüzü açık gecelerde kara yüzeyleri aldıkları radyasyonu hızla geri verir ve ısı kaybı yaÅŸanır. Bu da gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkının belirginleÅŸmesine yol açar.” BU HAFTA KARADENÄ°Z’E KAR GELÄ°YOR, KASIM ORTASINDAN SONRA DA YAÄžIÅžLARIN YURDUN GENELÄ°NE YAYILMASI BEKLENÄ°YORBu hafta sonuna kadar ise Karadeniz’in tamamında, özellikle Sinop, Kastamonu, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin’in yüksek yayla kesimlerinde yoÄŸun kar yağışı beklentisi olduÄŸunun altını çizen Dr. Güven Özdemir, “Hava sıcaklıkları mevsim normallerinin altında seyrediyor. Yağışlı havalar ve kar yağışı da merakla bekleniyor. Ancak ÅŸu ana kadar yağışlı sistemler ülkemize uÄŸramadı ya da sadece günübirlik etkili oldu. Bu da genellikle Karadeniz sahil bandında görüldü. Fakat Azor Yüksek Basıncı’nın etkisini kaybetmesi ve yerini yağışlı sistemlere bırakması, kasım ayının ikinci yarısında etkili olacak gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.‘POLAR VORTEX OLARAK BÄ°LÄ°NEN SÄ°STEMÄ°N ZAYIFLAMASI, KIÅžIN SOÄžUK VE KARLI GEÇMESÄ°NE YOL AÇACAK’Kış mevsiminde nasıl bir hava beklendiÄŸine de deÄŸinen Dr. Güven Özdemir, “Kutup girdabı (Polar vortex) olarak bilinen sistemin zayıflaması, kışın soÄŸuk ve karlı geçmesine yol açacaktır. Kutupsal jet akımının hızının azalması, yani bu akımın bozulması, kutup bölgelerindeki soÄŸuk havanın güneye, yani bölgemize inmesine neden olacak. Özetle bu yıl kış mevsiminin DoÄŸu Avrupa ve ülkemizde, eski yıllardaki gibi olmasa da soÄŸuk, yağışlı ve karlı geçme olasılığı yüksek görünüyor” dedi. 

Devamını Oku

Hesabında 23 milyon lirayı görünce ÅŸoke oldu! Kaynağı belli olmayan yerden gelen paraya dikkat!Â

31 Ekim 2024

Ä°nternet ve mobil uygulamalar aracılığıyla yapılan iÅŸlemler, hayatımızı kolaylaÅŸtırsa da dolandırıcılık gibi olumsuz durumlarla karşılaÅŸma olasılığını artırıyor. Özellikle son yıllarda sosyal medya platformları ve çevrimiçi bahis siteleri, suçlular için cazip hedefler haline geldi. Bu baÄŸlamda, kullanıcıların dikkatli olması ve dijital ortamda güvenliÄŸini saÄŸlamak için gereken önlemleri alması her zamankinden daha önemli…GeçtiÄŸimiz günlerde Ä°zmir’in Menderes ilçesinde yaÅŸanan bir olay ise bu konuyu bir kez daha akıllara getirdi. Özkan Aydik adlı bir vatandaÅŸ, doÄŸalgaz faturasını ödemek için uygulamaya girdiÄŸinde, hesabında tam olarak 23 milyon 16 bin 393 Türk Lirası bulunduÄŸunu fark etti. Bu duruma ÅŸaşıran Aydik, durumu bankanın müÅŸteri hizmetlerine bildirdi. Ancak kendisine paranın kaynağı hakkında bilgi verilmedi. Aydik de hemen banka ÅŸubesine giderek fazla parayı iade etti ve paranın nereden geldiÄŸine dair bir açıklama alamadı. Özkan Aydik, Ä°HA’ya yaptığı açıklamada, “Bu para nereden geldi, ben parayı iade ettim ama para nereye gitti; onu öÄŸrenmek istiyorum. Banka yetkilileri, paranın geldiÄŸi ve gittiÄŸi yeri kural gereÄŸi söyleyemediklerini bildirdi” ÅŸeklinde konuÅŸtu.Peki bir kiÅŸinin hesabına haberi olmadan gelen para, tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabilir mi? EÄŸer kiÅŸi, hesabına geçen parayı harcarsa nelerle karşılaÅŸabilir? Konuyu Avukat Ceren Küpeli ve Marmara Üniversitesi Ä°letiÅŸim Fakültesi Görsel Ä°letiÅŸim Tasarımı Anabilim Dalı BaÅŸkanı ve BiliÅŸim Teknolojileri Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık ile mercek altına aldık.‘KAYNAÄžI BÄ°LÄ°NMEYEN PARALAR BÄ°RÇOK FARKLI ÅžEKÄ°LDE SUÇ Ä°LE Ä°LÄ°ÅžKÄ°LÄ° OLABÄ°LÄ°R’ Ceren Küpeli, “Özellikle dolandırıcılık suçunda, suç faillerinin suça konu ürünü satarlarken alıcı hesap sahibi olarak genellikle masum kiÅŸilerin hesaplarını kullandıklarını ve böylelikle izlerini gizlediklerini görüyoruz. Dolayısıyla, hesabınıza gelen para herhangi bir suçun geliri olabilir. EÄŸer parayı iade etmekten imtina ederseniz ve harcarsanız kendinizi örgütlü bir suçun ‘parayı tutan ya da iÅŸleme alan’ müÅŸterek faillerinden biri olarak bulabilirsiniz” dedi. “Önemle belirtmeliyim ki, paranın gönderildiÄŸi ‘hedef hesap’ doÄŸrudan suç soruÅŸturmasında sorgulanan ana faillerden biri olarak kabul edilir” diyen Küpeli, “Ä°ade etmediÄŸiniz paraya iliÅŸkin olarak, kendinizi kaynağını bilmediÄŸiniz para hesabınıza gönderildiÄŸinde, neden iade etmediÄŸinizi kanıtlamak zorunda bulacaksınızdır” ifadelerini kullandı.‘BANKANIN, BU PARA TRANSFERÄ°NÄ°N NEREDEN GELDİĞİNÄ° AÇIKLAMASI GEREKÄ°YOR’Prof. Dr. Ali Murat Kırık ise “EÄŸer banka bu durumu düzgün yönetmezse veya para transferi bir hata sonucunda yapılmışsa bile, kiÅŸi uzun süren incelemelere ve hatta olası dava süreçlerine maruz kalabilir. Bu noktada bankanın, bu para transferinin nereden geldiÄŸini açıklaması ve hesap sahibini de bilgilendirmesi büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, kiÅŸi istemeden de olsa yasal bir karmaÅŸanın içine çekilebilir” ifadelerini kullandı.‘PARANIN HESAPTA KALMA SÜRESÄ° DE ÖNEMLÄ° BÄ°R RÄ°SK FAKTÖRÜ’Gelen paranın hesapta kalma süresinin de önemli bir risk faktörü olabileceÄŸine dikkat çeken Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “Hesap sahibi, paranın kendisine ait olmadığını fark etmeyip bu meblağın birkaç gün ya da bir hafta gibi bir süre boyunca hesabında kalmasına izin verdiÄŸinde, dolandırıcılık ya da kara para aklama gibi yasa dışı iÅŸlemlerin bir parçası olarak deÄŸerlendirilme riski doÄŸabilir. Bu nedenle bir hesaba habersiz gelen paranın fark edilmesi halinde, en kısa sürede bankaya bilgi vermek ve paranın kaynağının araÅŸtırılmasını talep etmek en saÄŸlıklı yol” dedi. ‘EN YAKIN ARKADAÅžINIZA BÄ°LE PARA GÖNDERÄ°RKEN AÇIKLAMA KISMINA NE PARASI OLDUÄžU YAZILMALI’Para gönderirken açıklama kısmının boÅŸ bırakılmaması gerektiÄŸinin de çok önemli olduÄŸunu vurgulayan Ceren Küpeli, “GeçmiÅŸ dönemlerde çok büyük sorunlar yaratmayan açıklamasız para gönderimi, günümüzde büyük bir öneme haiz oldu. Bu nedenle en yakın arkadaşınıza bile para gönderirken açıklama kısmına ne parası olduÄŸu mutlaka yazılmalı…” uyarısında bulundu.“BANKA HESABINIZI KÄ°RALAYIN, BÄ°NLERCE LÄ°RA KAZANIN” MESAJLARINA Ä°NANMAYIN!Son dönemde “Banka hesabınızı kiralayın, binlerce lira kazanın” mesajları da çoÄŸaldı. Peki, insanlar bu duruma nasıl kanıyorlar? Dolandırıcılar nasıl bir ikna yöntemi izliyor? “Bu süreçte genellikle güven telkin eden ve acil bir ihtiyaç algısı yaratan bir dil kullanılıyor” diyen Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “‘Ek gelir’, ‘risk yok’, ‘güvenli’ gibi ifadelerle süslenmiÅŸ mesajlar, özellikle maddi sıkıntılar yaÅŸayan veya hızlı kazanç arayan kiÅŸileri hedef alıyor. Dolandırıcılar, hesap sahiplerine birkaç günlüÄŸüne hesaplarının kullanılacağını ve sonrasında ciddi miktarlarda bir ödeme yapılacağını vadederek masum insanları dolandırma planlarının bir parçası haline getirebiliyor. Böyle cazip görünen teklifler karşısında dikkatli olmak ve hiçbir koÅŸulda banka hesap bilgilerini baÅŸkalarıyla paylaÅŸmamak büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.IBAN DOLANDIRICILIÄžI DA ARTIYOR! BURADAKÄ° EN BÜYÜK RÄ°SK Ä°SE PARANIN GERÄ° ALINMASININ ÇOK ZOR OLMASIBanka hesap kiralama dışında IBAN dolandırıcılığı da son dönemde sıklıkla gözleniyor. Burada dolandırıcılar nasıl bir yöntem izliyor?Dolandırıcıların burada genellikle sahte satış ilanları veya sahte yardım kampanyaları gibi çeÅŸitli yöntemler kullanarak kurbanlarını tuzaÄŸa düÅŸürdüÄŸünün altını çizen. Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “ÖrneÄŸin, sosyal medya veya alışveriÅŸ sitelerinde cazip fiyatlarla ürünler sunarak ya da acil durumlar için yardım talep ettiklerini belirterek insanların dikkatini çekiyorlar. Kurbanlarıyla iletiÅŸime geçtikten sonra, parayı kendi IBAN numaralarına veya baÅŸka bir dolandırıcılık ağında kullanılan sahte bir hesaba yönlendirmelerini istiyorlar. Bu iÅŸlem sırasında hızlı davranmayı teÅŸvik eden, aciliyet algısı yaratan ifadelerle baskı kurarak kiÅŸileri ikna ediyorlar” dedi.“IBAN dolandırıcılığında en büyük risk, gönderilen paranın geri alınmasının oldukça zor olması” diyen Prof. Dr. Kırık, “Dolandırıcılar, parayı aldıktan sonra genellikle izlerini kaybettirmek için parayı hızla baÅŸka hesaplara aktarıyorlar veya kripto para gibi takibi zor yöntemlere çeviriyorlar. MaÄŸdur, durumu fark ettiÄŸinde para çoktan baÅŸka hesaplara aktarılmış olabiliyor ve geri alınması imkânsız hale geliyor” ifadelerini kullandı.    

Devamını Oku

‘Nuh’un Gemisi’nin yeri ortaya çıktı! Bilim insanları 3 bin yıllık dünyanın en eski haritasını çözdü!

30 Ekim 2024

Antik metinlerin ve arkeolojik buluntuların incelenmesi, tarihsel olayların ve mitolojik anlatıların derinlemesine anlaşılmasına olanak tanıyor. Özellikle Mezopotamya bölgesinde yapılan çalışmalar, Nuh’un Gemisi gibi evrensel hikâyelerin, farklı kültürlerde nasıl yeniden ÅŸekillendiÄŸini gözler önüne seriyor. Bu baÄŸlamda, eski Babil tabletleri gibi eserler, yalnızca tarihî veriler sunmakla kalmayıp, aynı zamanda bu tür hikâyelerin insanlık tarihinde nasıl köklendiÄŸini ve zamanla nasıl evrildiÄŸini de gösteriyor. Bu doÄŸrultuda, Londra’da bulunan British Museum’da yapılan araÅŸtırmalar, antik bir Babil haritasında Nuh’un Gemisi’nin izlerine ulaÅŸarak ilgi çekici sonuçlar elde etti.3 BÄ°N YIL ÖNCESÄ°NE AÄ°T KÄ°L TABLETTEKÄ° SIRBilim insanları, yaklaşık 3 bin yıl öncesine ait bir kil tablet üzerindeki dünyanın en eski haritasını çözerek, bu haritada ‘Nuh’un Gemisi’nin de yer aldığını ortaya çıkardı. Bu tablet, Babil dönemine ait ‘Imago Mundi’ olarak bilinen bir eser olup, dünyanın yaratılışını betimleyen ve kama biçimli semboller kullanan dairesel bir diyagram içeriyor.British Museum’daki araÅŸtırmacılar, tabletin antik dildeki Ä°ncil referansını keÅŸfettikleri bilgileri geçen ay kamuoyuna açıkladılar. Tabletin arka yüzü, bir yolcunun yolculuÄŸu sırasında karşılaÅŸacağı ÅŸeyleri tarif eden talimatlar içeriyor. Bu talimatlardan birinde, ‘parsiktu kadar kalın bir ÅŸeyi görmek için yedi fersah yol kat etmesi gerektiÄŸi’ ifade ediliyor. ‘Parsiktu’ terimi, Büyük Tufan'dan kurtulmak için gereken teknenin büyüklüÄŸünü açıklamak amacıyla baÅŸka antik Babil tabletlerinde de kullanıldı.IMAGO MUNDÄ°, ASTRONOMÄ°K OLAYLAR VE GELECEKLE Ä°LGÄ°LÄ° KEHANETLER SUNUYORImago Mundi, 1882 yılında günümüz Irak’ında bulunmasından bu yana araÅŸtırmacıları etkilemeye devam ediyor. Çivi yazısıyla yazılmış bu antik metin, yalnızca Babilliler tarafından kullanılmış olup, o dönemde bilinen dünyanın tamamını kapsayan bir harita… Ayrıca astronomik olaylar ve gelecekle ilgili kehanetler de sunuyor. Haritanın alt orta kısmında, dünyayı çevrelediÄŸine inanılan ‘Acı Nehir’i temsil eden bir daire ile çevrili Mezopotamya yer alıyor. Tablet zamanla hasar görmüÅŸ olsa da araÅŸtırmacılar, tabletin arkasındaki açıklamalarla uyuÅŸan daÄŸları simgeleyen sekiz üçgenin varlığını tespit ettiler. British Museum küratörü Dr. Irving Finkel bir YouTube videosunda, “ÖrneÄŸin dördüncü sayı, 'Dördüncüye kadar yedi fersah yol kat etmeniz gerekir' diyor” ifadelerini kullandı. Yolcunun, sonunda dev bir gemiye nasıl rastlayacağı da detaylı bir ÅŸekilde anlatılıyor.Dr. Finkel, bu 'parsiktu' ölçümünün bir Asur bilimcisi için ilginç olduÄŸunu, çünkü bu tür bir bilginin yalnızca bir kez çivi yazılı tabletlerde bulunduÄŸunu belirtti. Dr. Finkel, “Bu, teorik olarak Nuh'un Babil versiyonuna göre inÅŸa edilen geminin tasviri” ifadelerini kullandı.Babil versiyonundaki hikâyede, Tanrı Ea’nın (Enki) tüm insanlığı yok eden bir tufan gönderdiÄŸi, UtnapiÅŸtim ve ailesinin Tanrının emriyle bir gemi inÅŸa edip içini hayvanlarla doldurduÄŸu anlatılıyor. Dr. Finkel, “Bu anlatıda ayrıntılar yer alıyor; Tanrı, 'Bunu yapmalısın' diyor ve Babil Nuh'u, 'Bunu yaptım!' diye yanıt veriyor" ÅŸeklinde konuÅŸtu.AÄžRI DAÄžI’NIN ZÄ°RVESÄ°NÄ°N, NUH'UN GEMÄ°SÄ°NÄ°N ÅžEKLÄ° VE BOYUTLARIYLA ÖRTÜÅžTÜÄžÜ Ä°FADE EDÄ°LÄ°YORGılgamış Tufanı hikâyesi, yaklaşık 3 bin yıl öncesine ait kil tabletlerde yer alıyor ve Ä°ncil'deki Tufan ise yaklaşık 5 bin yıl öncesine dayanıyor. Dr. Finkel, Urartu’ya giden yolu kat eden herhangi birinin teorik olarak daÄŸda geminin ahÅŸap kalıntılarını görebileceÄŸini açıkladı.Ä°ncil'de geminin, yaÅŸamayan tüm canlıları ve dünyayı sular altında bırakan 150 günlük bir sel felaketinin ardından Türkiye’deki ‘AÄŸrı Dağı’na yerleÅŸtiÄŸi belirtiliyor. AÄŸrı’nın zirvesinin, Nuh'un gemisinin ÅŸekli ve boyutlarıyla örtüÅŸtüÄŸü ifade ediliyor.GEMÄ°NÄ°N ÖLÇÜLERÄ° DE BELLÄ° OLDUGeminin ölçüleri ise ‘300 arşın, 50 arşın, 30 arşın’ olarak tanımlanıyor; bu da geminin yaklaşık 155 metre uzunluÄŸunda, 26 metre geniÅŸliÄŸinde ve 16 metre yüksekliÄŸinde olduÄŸu anlamına geliyor. Geminin AÄŸrı Dağı’nda karaya oturduÄŸu iddiası hâlâ bilim dünyasında tartışılıyor.Bazı bilim insanları bu oluÅŸumun doÄŸa tarafından meydana geldiÄŸini öne sürüyor, bazıları ise bunun yüce bir güçten kaynaklandığını savunuyor.Ä°stanbul Teknik Üniversitesi öncülüÄŸündeki uzmanlardan oluÅŸan bir ekip, yıllardır daÄŸda kazı çalışmaları yürütüyor. Bu çalışmalar sonucunda bilim insanları, 2023 yılında 3 bin ila 5 bin yıl öncesine ait insan varlığını gösteren kil, deniz materyalleri ve deniz ürünleri bulduklarını açıkladılar. Ancak Sidney Üniversitesi’nde görevli olan Dr. Andrew Snelling, daha önce AÄŸrı Dağı’nın geminin yeri olamayacağını, çünkü dağın sel suları çekildikten sonra oluÅŸtuÄŸunu savunuyor.Tarihsel bir olay olarak kabul edilmesine raÄŸmen, çoÄŸu bilim insanı ve arkeolog, Nuh’un Gemisi hikâyesinin kelimesi kelimesine yorumlanmasına inanmadıklarını dile getiriyor. Bu durum, antik metinlerin ve mitolojik ögelerin tarih boyunca nasıl yorumlandığına dair tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Devamını Oku