DSP ile seçim ittifakı konusunda tam mutabakatın sağlanmasıyla birlikte CHP’nin seçimlerdeki şansının önemli ölçüde arttığına kuşku yok. Bu CHP’yi birinci parti yapar mı, tek başına iktidara taşır mı, yoksa yine muhalefette mi bırakır, bunlarla ilgili tahmin yapmak için henüz çok erken.
Ancak seçimde dört partinin barajı geçme ihtimalinin güçlenmesine paralel olarak CHP’li koalisyon seçeneği bir süreden beri çeşitli kesimlerde konuşuluyor. Özellikle sermaye piyasalarının, ekonomiyle ilgili kesimlerin kafalarını meşgul eden en önemli soru şu:
CHP AB sürecine, piyasa ekonomisine ve ekonomik programa ne kadar sadık kalacak?
Dünkü sohbetimiz sırasında Deniz Baykal’a bunu da sorduk. Ne AB sürecinden ne de serbest piyasa ekonomisinden geri dönüş olmayacağının altını çizen Baykal, “Türkiye artık dünyadan kopuk, kendi içine kapalı bir ülke olmayacak” dedi.
Ankara’da günlerden beri binlerce aday adayı seçimde iddiası olan siyasi partilerin kapısında birbirini kırıyor. Özellikle AKP, CHP, MHP ve DP çatısı altında birleşme yolunda ilerleyen DYP ile ANAP’ta listelerin ilk sıralarında yer alabilmek için büyük yarış var.
Günler öncesinden Ankara’da kamp kuran aday adayları partilerin etkili ve yetkili isimleri nezdinde lobi faaliyeti yürütüyorlar.
Binlerce aday adayı 4 Haziran günü Yüksek Seçim Kurulu’na verilecek listelerin garantili sıralarında yer alabilmek için yarışırken, partiler arasında da ilginç bir aday kapma yarışı var.
Bir yanda binlerce aday, öte yanda partilerin aday kapma yarışı...
CHP ile DSP arasındaki seçim ittifakı pazarlıkları son derece kritik bir aşamada. İpler geriliyor ama iki taraf da ipi koparmaya cesaret edemiyor. Çünkü üzerlerinde çok büyük bir kamuoyu baskısı var. Sosyal demokrat ve sol seçmen “birleşin aksi takdirde birleşmeyeni sandıkta cezalandırırız” diyor.
Önceki gün, sayı pazarlığı yüzünden bir ara ip kopma noktasına gelmişti ama dün karşılıklı iyi niyet açıklamalarıyla sürecin devam etmekte olduğu kamuoyuna en yetkili ağızlardan duyuruldu.
Dün DSP’den üç önemli açıklama geldi. Genel Başkan Zeki Sezer ve Genel Sekreter Ahmet Tan, sürecin kesilmediğini söylediler. Ancak en önemli ve satır aralarıyla birlikte okunması gereken açıklamayı ise yazılı olarak partinin en yetkili organı sayılan Kurucu Genel Başkan Rahşan Ecevit yaptı.
Ecevit’in açıklamasında üç kritik mesaj var. Birincisi “Güçbirliği mutlaka sağlanmalıdır” diyor. Ki görünüşte iki tarafta da bunun aksini söyleyen yok.
Meydanları dolduran yüzbinlerin “birleşin” baskıları karşısında CHP ile DSP’nin zoraki olarak girdikleri işbirliği arayışı çıkmaza doğru ilerliyor.
DSP aylar öncesinden CHP’ye seçim ittifakı ve işbirliği çağrısı yapıyor, CHP, “İttifaka hayır. Bu hülledir, kanuna karşı hiledir. Ama birleşmeye varım” diyordu. Sonunda kamuoyu baskısının da etkisiyle CHP, DSP’nin önerisine yaklaştı; “Peki kabul ediyorum, seçim ittifakı yapalım” dedi.
İki taraf da ittifak projesini hayata geçirmek için heyecanlı bir teknik çalışma içine girdiler.
Ama ne olduysa DSP’nin “yetkili kurulları”nda konu tartışmaya açıldığı andan itibaren işler zorlaşmaya başladı.
Türkiye sancılı bir seçim sürecine giriyor. İktidar partisi AKP, cumhurbaşkanlığı seçiminde uğradığı başarısızlığın hesaplaşmasını seçim meydanlarına indirme planları yapıyor. Kendilerini engellediğini düşündüğü devlet kurumlarını ve bu arada da CHP’yi halka şikayet edecek AKP. Bunun ilk işaretlerini önceki gün düzenliği Erzurum mitinginde verdi Tayyip Erdoğan.
Muhalefetin planı da farksız değil. Merkez sağ ve merkez sol muhalefet partileri birleşme ve ittifaklar yoluyla güçlerini konsolide edip toplumsal barış, cumhuriyetin temel değerleri ve laiklik ekseni üzerinden iktidar partisiyle hesaplaşmayı hedefliyor.
Güçbirliği konusunda merkez sağda sorun çözülmüş gibi gözüküyor. Artık DYP de ANAP da birleşme yolunda geri dönülemez bir noktaya gelmiş bulunuyorlar. 27 Mayıs kongresinin ardından tek çatı altında birleşecekler ve seçime birlikte girecekler.
Ancak merkezin solunda henüz bir netlik yok. CHP ve DSP en azından seçim işbirliği, ittifak noktasında bile henüz anlayış birliğine varabilmiş değiller.
Merkezin sağında ve solunda birleşme ve güçbirliği yönünde hem son derece hareketli hem de çok sancılı günler yaşanıyor. En ilginç gelişme ise birleşme yönünde çok önemli adımlar atan ANAP-DYP cephesinde yaşandı önceki gün. Erkan Mumcu eski genel başkanı Mesut Yılmaz’ın ortak listeden aday gösterilmesini veto etti.
Oysa Mesut Yılmaz, “merkez”de birleşme formülünü ilk ortaya atan, bu yöndeki girişimleri başlatan isimdi. Bir yıl önce bu yönde çalışmalara başlamış, Erkan Mumcu ile Mehmet Ağar’la ayrı ayrı görüşüp bir araya gelmelerini sağlamaya çalışmıştı.
Yılmaz’ın orijinal projesi sadece merkez sağ birliği, yani ANAP-DYP birleşmesi değildi. O daha geniş bir yelpaze düşünüyor ve bu iki partinin bir araya gelmesiyle sağlanacak yeni oluşuma merkez soldan Hikmet Çetin, Celal Doğan, Seyfi Oktay gibi isimleri de katmayı planlıyordu.
Şu anda projenin ilk aşaması gerçekleşti. DYP ile ANAP birleşme yönündeki en önemli adımı attılar. Bu adımın atılmasında kuşkusuz Mesut Yılmaz çok önemli rol üstlendi.
Ankara yakın tarihin en heyecanlı, en gerilimli siyasi olaylarını yaşadı son üç haftalık süreçte ve hâlâ da yaşamaya devam ediyor.
Gelişmelerin geri planını örten sis perdesi tabii ki henüz tam olarak aralanmış değil. Örneğin Tayyip Erdoğan’ın adaylıktan niye vazgeçtiği, Gül’ün adaylığının niye son anda kesinleştiği, Türk Silahlı Kuvvetleri ile hükümet arasındaki iplerin nasıl ve neden gerildiği henüz tam olarak netliğe kavuşmuş değil. Ama Başkent kulislerinde çok ilginç hikayeler anlatılıyor.
Örneğin 23 Nisan günü...
Devlet erkanı ve siyasetin önde gelen isimlerinin çoğu fiziken törenlere katılıyor ama ruhen, kafa olarak çok başka yerdeler. Çünkü o gün adaylık heyecanının dorukta olduğu gün...
Artık Erdoğan’ın aday olmayacağı kesin. Herkes düşük profilli adayın kim olacağını merak ediyor. Adı ön plana çıkan bazı isimlerin heyecandan neredeyse kalbi duracak. Parlamentonun da kamuoyunun da gözü kulağı Tayyip Erdoğan’da; acaba kimi işaret edecek? Düşük profilli aday adayları son girişimlerini yapıyorlar.
Destek isteyen bakan
Seçim süreci bugün fiilen çalışmaya başladı. 22 Temmuz milletvekili genel seçimlerinde oy kullanacak seçmenlerle ilgili listeler dün askıya çıktı.
Ve geçici listelerin askıya çıkmasıyla birlikte büyük bir skandal, 2002 seçimleriyle ilgili çok konuşulacak çok tartışılacak bir kuşku da ortaya çıkmış oldu.
Bu skandalı ilk tespit eden CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla. Kamuoyu araştırmaları ve rakamlar konusunda uzmanlığı ile bilinen Tanla, 2002 seçimlerinde seçmen sayısı konusunda öteden beri tereddüt taşıyan bir isimdi.
Dün aradı ve “Haklı çıktım, çok büyük bir skandal bu. 2002’den beri seçmen sayısı artmamış aksine azalmış” dedi.