Soğuk kış günlerine giden en iyi içki malt viskidir

23 Aralık 2006

İskoçya’nın kuzeyinde, alacakaranlık bastırdığında denize bakarsanız, içiniz ürperir. Kurşuni gölgelerin kararttığı lacivert suların ötesinde hiçbir şey yoktur, ıslak rüzgarlar ve soğuğun dışında! Yakalarınızı kaldırır, avucunuzda tuttuğunuz kadehi sıcak tutmak için iki elinizle kavrarsınız. Ve kadehi dudaklarınıza yaklaştırırken, yüzünüze ılık bir esinti yükselir, içinizin ilk yudumla ısınacağını müjdelercesine... İskoçya’nın kuzeyinde, Inverness’in bile daha kuzeyinde, Spey nehrinin vadisindeki kadar yoğun olmasa da, serpiştirilmiş birkaç damıtımevi bulunur. İskoçlar “viski soğuk havada damıtılır ve soğuk havada içilir” derler. Glenmorangie, Clynelish, Dalmore ve Old Pulteney gibi malt viskiler belki de is ve iyot kokan ada viskilerinden sonra bu tanıma en çok uyan malt viskilerdir. Evet, havaların soğumasıyla, içimizi ısıtacak içkileri hatırlamanın zamanı geldi. Sizi bilmem, ama benim kış içkim malt viskidir. Her birinin kokusu, tadı, arkadaşlığı farklıdır. Bazıları hafif bir rüzgarın esintisi gibi ılıman, bazıları ise fırtınalı bir denizde yüzünüze çarpan rüzgar kadar haşin olurlar. Ama hangisini ne zaman ve kiminle içeceğinizi bilirseniz, arkadaşlıklarına doyum olmaz.18 YILINI FIÇIDA GEÇİREN VİSKİLERİskoç viskileri meşe fıçılarda yıllanırlar. Bazı malt viskiler 18, 25, hatta daha uzun yıllarını loş mahzenlerdeki fıçılarda geçirirler, ama büyük çoğunluğu için bu süre 10 ile 12 yıl arasındadır. Ve fıçılarda geçen bu yıllarda damıtıldığında renksiz olan viski fıçılardan, renk, koku ve lezzet alır. İskoç viskicilerinin kullandıkları fıçılar genellikle daha önce içinde Amerikan viskisi bourbon yıllandırılmış olan fıçılardır. Amerikan kanunlarına göre viski yıllandırmakta kullanılan fıçı sadece bir kez kullanılabildiği için, Amerikalı viskiciler kullanılmış olan fıçılarını böyle bir kanunun olmadığı İskoçya’ya, oradaki viskicilere satarlar. Son 10 yıldır yaygınlaşan bir modaya göre viskiler artık uykularının son iki üç yılında içlerinde başka içki ve şarapların dinlendirilmiş olduğu fıçılara aktarılıyor ve bu “finishing” ile daha da lezzetli bir hale getirilmeye çalışılıyorlar. ŞARAP FIÇISINDA DİNLENDİRİLİYORBu konuda öncülüğü yapan Glenmorangie’nin 10 yıllığı İskoçya’da en çok içilen malt viskidir. 18 yıllığı ise muhteşem viskiler kategorisindedir, ancak ne yazık ki artık ülkemize ithal edilmiyor. Farklı fıçılar da “finishing” geçirmiş olanlardan Madeira, Sherry ve Burgundy Wood versiyonları oldukça başarılı. Son birkaç yılını Madeira adasının ünlü şarabının dinlendirildiği fıçılarda geçiren Glenmorangie Madeira Wood Finish fıçıdan adeta adanın kokusunu almış. Denemeye ve sevmeye değer bir viski. Glenmorangie Burgundy Wood Finish ise uykusunun son yıllarını Burgonya’nın ünlü şaraplarının fıçılarında geçirmiş ve çiçeksi bir parfüm kokusuyla bezenmiş. Damağınızda da yoğun, karmaşık, ama dengeli ve hoş bir tat bırakıyor. Ülkemize ne yazık ki artık bir zamanlar olduğu kadar çok malt viski ithal edilmiyor. İskoçlar fıçılarda geçen uzun yılların viskinin ateşini aldığını, ama geride bir sıcaklık bıraktığını söylerler. Kış soğukları bastırınca bu soylu içkileri hatırlamakta yarar var.Türkiye’de bulabileceğiniz en iyi malt viskiler:1. TaliskerSkye adasının malt viskisi, is, iyot ve deniz kokularıyla ada viskilerini sevenler için vazgeçilmez.2. CragganmoreSpeyside maltlarının en iyilerinden, hafif isli, çok karmaşık, yemek sonrası için muhteşem.3. Macallan Fine OakEskiden tamamı sherry fıçılarında yıllanan Macallan’ların ayarında değil, ama gene de çok iyi. 4. GlenmorangieFarklı fıçılarda yıllandırılmış çeşitleri bir “lezzet gezintisi” için ideal.5. Balvenie Double WoodGlenfiddich’in küçük kardeşi sherry fıçılarından aldığı lezzet ile dikkat çekiyor.6. GlenlivetDünyanın en önemli malt viskilerinden birisi.

Devamını Oku

Şampanyanın mucidi Dom Perignon yukarılardan gülümsüyor

15 Aralık 2006

Veliahtın eşi, Danimarka Kralı 9’uncu Christian’ın kızı ve Rus veliahtının eşinin de kızkardeşiydi. Asil çift Mısır’a giderken Prusya’nın başkenti Berlin’e uğramış, Bertie, kızkardeşi Victoria ve kocası Prusya veliahtı Friedrich ile hasret gidermiş, zamanın Berlin sosyetesiyle eğlenceli günler geçirmişlerdi. Orada yedikleri içtikleri yetmemiş olmalı ki, veliaht prens, eşi Galler prensesi ve yanlarındaki arkadaşlarının Nil nehri sefasında içilmek üzere yola çıkan altı buharlı gemiye tam 3 bin şişe şampanya konulmuştu. Annesi Kraliçe Victoria ölünce 7’nci Edward olarak tahta geçen Bertie eğlenceye ve şampanyaya çok düşkündü. Şampanya tarihi, kralların, kraliçelerin, asilzadelerin ve devlet adamlarının bu köpüren şaraba duydukları sevgiyle doludur. Her şey şampanya üreticisi Claude Moèt’in, Fransa kralı 15’inci Louis’e o zamanlar pek bilinmiyen şampanyasından krala göndermesi, onun da afiyetle içip Moèt’e “Şarabınızı çok beğendim” gibisinden bir teşekkür mektubu yazmasıyla başlamış. Oysa şarabı asıl beğenen “resmi” metresi Madame de Pompadour imiş. Madame de Pompadour da katıldığı davetlerde sürekli şampanya içerek bu içkinin Paris sosyetesinin vazgeçilmez içkisi olmasına katkıda bulunmuş. Hatta efsaneye göre, klasik şampanya kadehi, Madame de Pompadour’un göğsünün kalıbından yapılmış. 1789 Fransız devriminden sonra Fransa’nın tek hakimi olan Napolèon artık en önemli şampanya üreticisi haline gelen üçüncü nesil Moèt’in en iyi arkadaşları arasındaymış. Moèt o zamanlar bile en önemli şampanya üreticilerinin başında geliyormuş. Moèt, Epernay’daki malikanesinde Napoléon’u sık sık konuk edermiş. Hatta öylesine ki Napolèon ordularıyla doğuya yaptığı seferlerin başında yol üstündeki Epernay’a ve dostu Moèt’e uğramadan yapamazmış. Ve ona ithaf edilen Brut Imperial şampanyalardan içermiş.Moèt’lerin bir dahaki oğullarından pek hayır gelmeyince, işlere damat Pierre-Gabriel Chandon bakmaya başlamış. Hayırlı bir damat olduğu için de kayınpederi şirkete ortak yapmış ve günümüzün ünlü markası “Moèt et Chandon” ortaya çıkmış. Şirket iyice büyümüş, şampanyanın cazibesi bütün Avrupa’yı kaplamış. 1814 yılında Epernay’ı işgal eden Prusyalılar, şampanyalara saldırınca, Moèt acı bir gülümseme ile “Beni şimdi mahveden bu subaylar, bir gün beni zengin edecekler. Evlerine döndüklerinde herkese benim şampanyamın reklamını yapacaklar” demiş. Almanlar bölgeye 1940 yılında gene işgalci olarak döndüklerinde, yine şampanyaya el koydular, ama Fransızlar bu sefer bir çok şampanyayı mahzenlerde ördükleri eski görüntülü duvarların arkasına saklamayı başardılar.Dünyanın çeşitli yerlerinde de şampanya yılbaşları, kutlamalar başta olmak üzere içilmeye devam ediliyor. Artık pek kraliyet ailesi kalmadı, ama kalanların başında gelen Kraliçe Elizabeth hâlâ şampanya, Veuve Clicquot içiyor. Şampanyanın mucidi Dom Perignon da, eğer gittiyse, yukarılarda bir yerlerde gülümsemeye devam ediyor. Madame de Pompadour’un gittiği yerde ise şampanya veriliyor mu, işte onu bilemeyeceğim!

Devamını Oku

007’nin içkileri kafa karıştırmaya başladı

8 Aralık 2006

Ben James Bond filmlerini çok severim. Ta ilk filmlerindeki şimdi çok komik gelen özel efektlerden, nefes kesen kovalamaca sahnelerine, denizden çıkan Ursula Andress’ten Halle Berry’e kadar Bond güzellerinden, James Bond’un tek cümlelik esprili cevaplarına kadar, her şeyleriyle James Bond filmlerini çok severim. Ama gelin görün ki bu aralar gösterimde olan Casino Royale biraz kafamı karıştırdı. Ian Fleming, Casino Royale’i, Jamaika’da şimdi çok güzel bir butik otel olan evi Golden Eye’de yazmış. İçkiye düşkün bir yazar olmuş olmalı ki, kahramanı romanlarında da, filmlerinde de bol bol, hem de en iyisinden içki içiyor.James Bond favori içkisi Martini’nin nasıl hazırlanması gerektiğini Casino Royale’in romanında anlatıyor: Üç ölçek cin, bir ölçek votka, yarım ölçek Cinzano Dry vermut ile “shaken”, yani karıştırılmış değil, çalkalanmış. 007 romanda kokteylini hazırlayan barmeni tebrik ettikten sonra “Yalnız tahıl votkası kullansan daha iyi olurdu” diye nasihatte bulunuyor. Casino Royale’in filminde ise barmene siparişini verirken Martini’sinde kullanılması gereken cinin Gordon’s olduğunu ekliyor. AKTÖRLE BERABER VOTKA DA DEĞİŞTİJames Bond son filmlerinde içki markalarından sık sık bahsetmeye başladı. “Die Another Day”de Finlandia votka milyon doları geçen bir sponsorlukla 007’nin resmi votkası olmuştu, orijinal Martini’ler yerilerini Votka Martini’lere bırakmışlardı. Pierce Brosnan’ın yerini Daniel Craig’in almasıyla James Bond’un “resmi” votkası da Smirnoff oluvermiş. Ama filmde içilen Martini, Bond’un Casino Royale’de aşık olduğu Vesper Lynd’e ithaf ettiği Ian Fleming’in orijinal Vesper Martini. 007’nin tercih ettiği ve yatağının başında buz kovasının içinden eksik etmediği şampanya epeydir Bollinger. Bu filmde içmesi nasip olmuyor, ama siparişi gene Beluga havyar eşliğinde Bollinger. Bu arada filmde ilk defa bir James Bond’u (Halle Berry ile Mojito içmesi dışında) rom sipariş ederken gördüm. Soda ile içtiği Mount Gay çok iyi bir rom, ama Ian Fleming’in Jamaika’sının değil, Barbados’un romu... Fleming, herhalde ajanına Appleton içirirdi.Casino Royale’de Bond içkinin dışındaki konularda da kafa karıştırdı. Bol bol dayak yiyor, aşık oluyor, neredeyse oturup aşk şiirleri yazıyor. Dayak yedikten sonra Martini’sinin “shaken” veya “stirred” olarak mı tercih ettiğini soran barmeni, romandakinin aksine “Umurumda mı sanıyorsun” diye tersliyor. Aston Martin’i seyyar eczane olarak kullandıktan sonra, neredeyse ilk virajda parçalıyor. Bir de iki de bir denize girip adalelerini sergiliyor. Ursula Andress veya Halle Berry’nin yerine denizden kendisi çıkıyor. 007’nin ve bütün 00’ların patronu M ise, kadın olmasına rağmen içki konusunda ne istediğini ajanından daha iyi bilir gibi: M çalışma odasında Macallan veya Talisker gibi malt viskileri bulunduruyor. Bond’ların en iyisi Sean Connery de emekliye ayrılınca patronuna uydu. Son filmlerinden biri olan Entrapment’ta (Kurda Tuzak) kocaman yudumlarla Macallan içiyordu, yanında Catherine Zeta Jones ile! James Bond da bile galiba ne varsa eskilerde var. Acaba Roger Moore bu aralar ne içiyor?

Devamını Oku

Köylü içkisi votka nasıl sosyetenin içkisi oldu?

4 Aralık 2006

Bu haftaki hikayemiz bir köylü içkisinin, eski Türk filmleri misali dünyanın en sosyetik içkilerinin arasına girişinin hikayesidir. Votka dünyada Rus içkisi olarak tanınır, hatta votka kelimesinin Rusça’da su anlamına gelen bir kelimeden türediği söylenir. Ama votkadan bahsedilen 1404 yılına ait ilk yazılı kaynak Polonya’da bulunmuştur. Bu da Polonyalılar’ı votkanın mağrur sahibi yapar. Patates veya tahıllardan damıtılan bu renksiz ve tatsız içki yüzyıllarca köylüler tarafından içildikten sonra, ilk altın çağını Rus sarayına girdiği zamanlarda yaşadı. Sonra 1917 komünist ihtilalinde Çar Nikolai ile birlikte saraydan çıkıp, gene köylü ve işçi içkisi statüsüne döndü. BÜROKRASİ KORKUTTU Çar zamanında sarayın votka ihtiyacını karşılayan Smirnoff, komunist devrimden sonra Çar’ın başına gelenleri görünce İstanbul’a kaçmış. Smirnoff’un, İstanbul’da votka yapmaya çalışıp çalışmadığı bilinmiyor; ama denemeye kalktıysa bile, muhtemelen bizim o zamanki bürokrasiden korkup vazgeçtiğini varsayabiliriz. İstanbul’da kısa bir süre kalan Smirnoff daha sonra Amerika’ya gitmiş. Ama talihsiz adam orada da içki yasağıyla karşılaşmış. Ve ancak 30’lu yıllarda içki yasağı kalkınca, Amerikalılar’ın hiç tanımadıkları bu içkiyi orada damıtmaya ve “tadı ve kokusu olmayan viski” sloganıyla pazarlamaya başlamış. AMERİKA’DA PARLADIVotkanın asıl popülerleşmesi ve ilk önce Amerika’da ve sonra dünyada iyi bir içki olarak tanınması 50’li ve 60’lı yıllarda sinsice kokteyllerin içine sızmasıyla olmuştur. Sonra Bond, James Bond, Martini’sini votka ile içmiş ve içki dünyasında yeni bir yıldız doğmuş. Votka barlarda Cosmopolitan gibi modern dünyanın parlayan kokteyllerinde kullanılsa da genellikle meyve sularının veya enerji içeceklerinin içinde tercih ediliyor. Asıl votkaseverler ise votka içmenin tek yolunun buzluktan çıkarılmış shot kadehlerinde sek olarak olduğunu iddia ediyorlar. ÜÇ YIL DİNLENMELİBüyük içki şirketlerin dünyadaki 12 milyar dolar olduğu tahmin edilen votka pazarına saldırmaları ve tüketicileri viski veya konyak yerine votka içmeye özendirmelerine şaşırmamak lazım. Normal bir İskoç viskisi kanunlara göre en az 3 yıl meşe fıçılarda dinlendirilmelidir. Bu süre malt viskilerde 12 yıl, 18 yıl, hatta daha uzun süreleri gerektirir. Oysa votka damıttığınız zaman, viski daha yıllarca dinleneceği meşe fıçılara “yerleşirken” votkanız içki dükkanlarının raflarındaki yerini almış bile olur. Bir de son yıllarda birbiri ardına piyasaya sürülen premium votkalar var ki, bunlar fiyatlarıyla malt viski ve konyakları bile zorluyorlar. Üç beş defa damıtılıp çok rahat içimli bir hale gelen bu yeni nesil votkaların dışında artık üzümden bile votka damıtılıyor. GERÇEK VOTKA NEDİR?Üzümden damıtılan Ciroc ile bizim Mey’in yeni votkası Lokka premium votkalar arasında yer almaya çalışıyorlar. Öte yandan “Votka, brendi değildir” deyip üzümden votka damıtmaya karşı çıkan Kuzey ve Doğu Avrupa’nın votka ülkeleri, “Gerçek votka nedir?” kavgası çıkartıyorlar. Votkanın eskiden olduğu gibi sadece tahıl veya patatesten damıtılabileceği kuralını koymak isteyenlerin başını 007’nin tercih ettiği Finlandia votkası ile aynı adı taşıyan Avrupa Birliği’nin dönem başkanı ülke çekiyor. Yani Brüksel’de bir tek bizim limanlarımızı kime açacağımızı tartıştıklarını sanıyorsanız yanılıyorsunuz.Votka dünyasının en iyileriBELVEDEREPolonya arpasından damıtılan kendi de, tadı da berrak, ipek gibi bir votka. Kış manzarası işli çok şık şişesine kıyarsanız, iyi bir Martini yapmak için ideal.STOLICHNAYA GOLDNew York barlarında komünist Rusya’nın bu popüler votkasını sipariş etmek hâlâ çok “in”. Elit veya Gold ise, takdir edersiniz daha da havalı.RUSKİ STANDARDMoskova’nın en iyi mekanlarının favori votkası. Sahibi şimdi Imperia diye süper premium bir votka ile çıtayı daha da yükseltti. GREY GOOSEPremium votka çılgınlığını başlatan Fransız votkası, Fransa’dan böyle bir şey beklemeyen Amerikalılar’ı şaşkına çevirmişti. Hâlâ çok iyi. LEVEL Absolut’un premium votkası. Absolut sevenlerin bu zarif votkayı denemeleri gerekir. CIROCBeş defa damıtılmış bir Fransız votkası. Üzümden damıtıldığı için votkadan beklenmeyecek lezzetler içeriyor.

Devamını Oku