Şampanyanın mucidi Dom Perignon yukarılardan gülümsüyor

1869 yılının Ocak ayında İngiltere veliaht prensi Bertie ile eşi Galler prensesi Alexandra, Kahire ile Nil nehrini kapsayan beş haftalık bir ziyaret için Mısır’a gitmişlerdi

Haberin Devamı

Veliahtın eşi, Danimarka Kralı 9’uncu Christian’ın kızı ve Rus veliahtının eşinin de kızkardeşiydi. Asil çift Mısır’a giderken Prusya’nın başkenti Berlin’e uğramış, Bertie, kızkardeşi Victoria ve kocası Prusya veliahtı Friedrich ile hasret gidermiş, zamanın Berlin sosyetesiyle eğlenceli günler geçirmişlerdi. Orada yedikleri içtikleri yetmemiş olmalı ki, veliaht prens, eşi Galler prensesi ve yanlarındaki arkadaşlarının Nil nehri sefasında içilmek üzere yola çıkan altı buharlı gemiye tam 3 bin şişe şampanya konulmuştu. Annesi Kraliçe Victoria ölünce 7’nci Edward olarak tahta geçen Bertie eğlenceye ve şampanyaya çok düşkündü. Şampanya tarihi, kralların, kraliçelerin, asilzadelerin ve devlet adamlarının bu köpüren şaraba duydukları sevgiyle doludur.

Her şey şampanya üreticisi Claude Moèt’in, Fransa kralı 15’inci Louis’e o zamanlar pek bilinmiyen şampanyasından krala göndermesi, onun da afiyetle içip Moèt’e “Şarabınızı çok beğendim” gibisinden bir teşekkür mektubu yazmasıyla başlamış. Oysa şarabı asıl beğenen “resmi” metresi Madame de Pompadour imiş. Madame de Pompadour da katıldığı davetlerde sürekli şampanya içerek bu içkinin Paris sosyetesinin vazgeçilmez içkisi olmasına katkıda bulunmuş. Hatta efsaneye göre, klasik şampanya kadehi, Madame de Pompadour’un göğsünün kalıbından yapılmış. 1789 Fransız devriminden sonra Fransa’nın tek hakimi olan Napolèon artık en önemli şampanya üreticisi haline gelen üçüncü nesil Moèt’in en iyi arkadaşları arasındaymış.

Moèt o zamanlar bile en önemli şampanya üreticilerinin başında geliyormuş. Moèt, Epernay’daki malikanesinde Napoléon’u sık sık konuk edermiş. Hatta öylesine ki Napolèon ordularıyla doğuya yaptığı seferlerin başında yol üstündeki Epernay’a ve dostu Moèt’e uğramadan yapamazmış. Ve ona ithaf edilen Brut Imperial şampanyalardan içermiş.

Moèt’lerin bir dahaki oğullarından pek hayır gelmeyince, işlere damat Pierre-Gabriel Chandon bakmaya başlamış. Hayırlı bir damat olduğu için de kayınpederi şirkete ortak yapmış ve günümüzün ünlü markası “Moèt et Chandon” ortaya çıkmış. Şirket iyice büyümüş, şampanyanın cazibesi bütün Avrupa’yı kaplamış. 1814 yılında Epernay’ı işgal eden Prusyalılar, şampanyalara saldırınca, Moèt acı bir gülümseme ile “Beni şimdi mahveden bu subaylar, bir gün beni zengin edecekler.

Evlerine döndüklerinde herkese benim şampanyamın reklamını yapacaklar” demiş. Almanlar bölgeye 1940 yılında gene işgalci olarak döndüklerinde, yine şampanyaya el koydular, ama Fransızlar bu sefer bir çok şampanyayı mahzenlerde ördükleri eski görüntülü duvarların arkasına saklamayı başardılar.

Dünyanın çeşitli yerlerinde de şampanya yılbaşları, kutlamalar başta olmak üzere içilmeye devam ediliyor. Artık pek kraliyet ailesi kalmadı, ama kalanların başında gelen Kraliçe Elizabeth hâlâ şampanya, Veuve Clicquot içiyor. Şampanyanın mucidi Dom Perignon da, eğer gittiyse, yukarılarda bir yerlerde gülümsemeye devam ediyor. Madame de Pompadour’un gittiği yerde ise şampanya veriliyor mu, işte onu bilemeyeceğim!



DİĞER YENİ YAZILAR