Ama dik yamaçlardan Akdeniz’e bakan özgün mimarisine, göz kamaştıran masmavi denizine, yemyeşil doğasından görkemli Vezüv yanardağına kadar tüm doğal güzelliklerine ve tarihi kalıntılarına bol zaman ayırıp keyfi çıkarılması gereken bir şehir Napoli...İtalya’nın üçüncü büyük şehri olan Napoli ve Sorrento yarımadasına gitmek için pek çok neden var. Müziği, lezzetleri ve Akdeniz mimarisi bunların başlıcaları denilebilir. Yaklaşan yaz mevsimini erken karşılama ayrıcalığı da bir başka önemli neden olabilir. Napoli, kenti Türkiye’yi anımsatan manzaralar da içeriyor. Dar sokakları, rahat insanları, pencere ve balkonlarından sarkan çamaşırları ile bize hiç de yabancı gelmiyor. Öte yandan alışveriş meraklıları için ise ayrıca çekici olabilir. Gezinizi daha çok tarih ve kültür ağırlıklı planlıyorsanız Napoli bu konuda da size iyi seçenekler sunuyor. Kraliyet sarayı, Castel Nuovo, San Carlo Operası, arkeoloji müzesi, Palazzo di Capodimonte müzesi ve şehre 30 dakika uzaklıktaki Pompei antik kenti ile bütün zamanlarınızı keyifle geçirebilirsiniz.Halen aktif olan Vezüv yanardağı şehrin hemen hemen her yerinden görülebiliyor. Bu görüntü, şehre ayrı bir etkileyicilik katıyor. Ben Napoli’ye bir tam gün ayırmakla birlikte Sorrento yarımadasına ve adı kendinden büyük Capri adasına da gitmeye karar verdim. Napoli’den sırası ile Sorrento’ya, oradan Positano’ya ve ardından da yarımadanın sonuna uzanarak Amalfi’ye kadar gittim.Yamaçlara Akdeniz mimarisi hakim Napoli çevresinde, her biri Akdeniz mimarisinin tipik örnekleri olan yerleşimlerin tümü dik yamaçlar üzerine kurulmuş. Denize inmek için genellikle merdivenlerden başka seçenek yok. Evler ve otellerin önleri açık olduğu için her yerden farklı manzara seçenekleri var. Kafe ve lokantalarda birbirinden lezzetli İtalyan mutfağı örneklerini tadabilirsiniz. Ve elbette uygun fiyata deniz ürünleri bulabileceğinizi de unutmayın. Yol boyunca rehberimiz Uğur Zaim’in açıklamaları ile gezimiz daha da güzelleşti. Rehberimizden birçok ünlünün yaşamak için bu sahilleri tercih ettiğini öğrendik. Tek tek onların yaşadığı evleri görerek falezlerin üzerinden geçtik. Aralarında Sophia Loren, Rudolf Nureyev gibi ünlülerin bulunduğu birçok kişinin neden burayı tercih ettiğini anlamakta güçlük çekmiyor insan. Çünkü yol boyu harika doğa manzaraları ile dolu.Napoli’den çıktıktan sonra başlayan Amalfi yolu, UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Aslında yol boyunca bulunan tüm yerleşimler de bundan nasibini almış. Zira burada yeni yapı yok. Hayli dar olduğu için araçların yan yana geçmekte zorlandığı ama her viraj sonrasında da size eşsiz manzaralar sunan bu yolda, Amalfi’ye varıncaya dek 1500 kadar viraj dönülüyor. Düzgün zeminli yoldaki seyahat başlı başına bir keyif sunuyor. Dar sokaklar arasında karşıma çıkan kafelerde espresso keyfini tabii ki kaçırmadım.Adı mı büyük, kendisi mi? Capri Başta “adı kendinden büyük” diye söz etmiştim Capri’den. Çünkü adını birçok filmde ve aşk hikâyesinde duydum. Bu kadar çok duyduğum için belki de bizim Büyükada’dan daha fazlasını bekledim. Adada dar sokaklardan ulaşılan küçük ama şirin meydanlar var. Tıpkı La Piazzetta’daki gibi her meydanda birçok kafe ve lokanta bulunuyor. Bu meydanların çevresinde toplanan halk, adaya tatile gelip bu kafelerde kahvesini yudumlayan Jack Nicholson, Leonardo di Caprio gibi ünlüleri, film seyreder gibi izlemeye bayılıyor!Yamaçlardaki manzara ise çok hoş. Napoli’ye gelip Capri’yi görmeden gitmek olmaz. Ama siz de benim gibi “adının büyüklüğü kadarını” beklemeden görün. Hele de Capri’ye gidip Limoncello almadan dönmeyin, çünkü tam yerindesiniz. İnsan bu kadar lezzetli yemekleri bulunca kendini tutmakta zorlanıyor ve işte o zaman hazmı kolaylaştırması ile ünlü Limoncello imdadınıza yetişiyor..Limon kokan diyarlar Sorrento limon ve portakal bahçeleri arasına kurulmuş bir yerleşim. Merkezin adı Piazza Tasso. Buradaki bir sokak kahvesine oturup çevreyi izlemenizi öneririm. Falezlere kurulmuş otellerin manzarası inanılmaz güzellikte. Kafe ve plajlardan başka zaman ayırıp 15. yüzyılda yapılan Corrale sarayını da ziyaret etmenizi öneririm. Ayrıca 14. yüzyıl yapımı olan katedral de görülmeye değer. Positano ise yine falezleri ile dikkatinizi çekecek. Sorrento ve Amalfi’ye oranla daha az turistin ziyaret ettiği Positano benim favorim oldu. Son durağım olan Amalfi ise zaten eşsiz güzellikteki bir coğrafyada kurulmuş. Sahilindeki plajda denizin tadını çıkarabilir ve sonra tüm sokaklarını tek tek gezebilirsiniz. Kasabadaki irili ufaklı dükkanlardan alışveriş yapmak da çok keyifli. Amalfi gerçekten adına yaraşır güzellikler sunuyor. Mitolojik hikâyede Herkül, Amalfi adında çok güzel bir su perisine aşık oluyor. Ancak Amalfi genç yaşta ölünce bu aşk yaşanamıyor. Bunun üzerine Herkül, anısına bu kasabayı inşa ediyor. Bu mitolojik hikâye Amalfi’yi daha da değerli ve özel kılıyor.Napoli’de ne yapmalı?* Kraliyet Sarayı: Dönemin ünlü mimarı Domenico Fontana tarafından 17. yüzyılda yapılmış. Bina, bir yangının ardından 19. yüzyılda yeniden inşa edilmiş. Ciddi hasarlara yol açan II. Dünya Savaşı’nın ardından ise sarayın restorasyonu yapılmış. Çarşamba günleri kapalı.* Castel Nuovo: Piazza del Municipio olarak geçen ve sahile uzanan Belediye Meydanı’nın üzerindeki görkemli kale, 1282 yılında Angevinler tarafından yapılmış, 15. yüzyıda Aragonlar tarafından yeniden inşa edilmiş. Kaledeki müzenin (Museo Civico) 14 ile 19. yüzyıl heykel, mozaik, tablo koleksiyonu göz alıcı. Pazar günü kapalı.* San Carlo Operası: İtalya’nın en büyük opera binası. 1727’de yapılmış. Napoliten müzik hayatının merkezi haline gelmiş. Kraliyet ailesine ait bölüm, 184 loca ve dev fresk çok etkileyici. Hafta sonu 14.00-16.00 arası rehberle geziliyor.* Milli Arkeoloji Müzesi: Via Toledo’nun devamındaki müzede Roma şehirleri Pompei ve Herculaneum’dan, Lazio, Campania antik kentinden objeler sergileniyor.* Palazzo di Capodimonte: Şehrin önemli müzelerinden biri Napoli’nin arkasındaki tepede. 1738’de inşa edildikten sonra Bourbon Kralı III. Charles’ın sarayı olarak kullanılmış. Müzede, Rönesans dönemine ait muhteşem tabloları görebilirsiniz.* Vomero: Eski şehrin hemen üstündeki Vomero’ya Montesanto füniküleri ile çıkabilirsiniz. Napoli’nin en yüksek noktasında ise Castel Sant’Elmo bulunuyor, manzarası çok güzel: Önde liman, yanda görkemli Vezüv yanardağı.Nasıl gidilir?Napoli, Sorrento yarımadası ve Capri gezisi için Gurme Tur veya Travel Club’ı arayabilirsiniz.Gurme Tur 0212 - 251 24 24info@gurmetur.com www.gurmetur.comTravel Club 0212 - 292 88 88info@travelclub.com.tr www. travelclub.com.tr
Kökeni, geçen yüzyılın başlarına kadar uzanan mavi yolculuk, düzenlenen butik turlarla artık sınıf atladı. Butik yatçılığın öncülerinden Cobra Yachting’in konukları arasında CEO’lar da var, sanatçılar da...Eskiden yazları tatil yapmak isteyen aileler, aşıklar, arkadaşlar Türkiye’de bir seçenek aradıklarında, genelde Ege ya da Akdeniz’in kıyılarında otel ya da pansiyonlar akla gelirdi. Son yıllarda yavaş yavaş artan bir biçimde mavi yolculuk önemli bir seçenek olarak tatilcilerin gözdesi haline geldi. Her ne kadar 25-30 metrelik bir teknenin içinde on kişi 24 saat bir arada olmak fikri herkese cazip gelmese de uyumlu bir ekiple muhteşem bir tatile dönüşebiliyor mavi yolculuk. Mavi yolculuk sanıldığı gibi 10-15 yıllık geçmişi olan bir tatil seçeneği değil. Çünkü kökleri geçen yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. Denir ki, mavi yolculuk Cevat Şakir’in 1925 yılında Resimli Hafta dergisinde çıkan “Hapishanede idama mahkum olanlar bile bile asılmaya nasıl giderler?” adlı öyküsünden dolayı İstiklal Mahkemesi tarafından Bodrum’da üç yıl kalebentliğe mahkum edilmesiyle başlıyor. Evet Cevat Şakir, diğer adıyla Halikarnas Balıkçısı o dönemlerde arkadaşları Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu gibi isimlerle çıkmış bu yolculuklara. TEKNELERDE VIP HİZMETİBen neredeyse her yaz, bir veya iki hafta mutlaka çıkarım mavi yolculuğa. Ancak öyle dinlendiğimi hissederim. Sabahları uyanıp denize atlamak, geceleri uyumadan denize girmek, gözünü denizin üzerinde açmak fikirleri çok cazip gelir bana. Çok uzun yıllardır Ege’de, Cevat Şakir ve arkadaşlarının başlattığı bu muhteşem tatili sürdüren insanlar hep oldu. Aslında şimdi de durum çok farklı değil. İrili ufaklı pek çok tekne, yaz boyunca mavi yolculuklara çıkıyor. Bazıları gerçekten çok lüks hizmet veriyor. Bunlardan biri de benim yolculuğa çıktığım, Cobra Yachting’in teknesi Cobra Queen’di. 32 metrelik bu gulet, pek çok lüksü barındırıyordu. Ağustos ayında 64 metrelik uzunluğu ile dünyanın en büyük guleti olacak tekneleri imalat aşamasında olan şirketin üç yatı var. Şirketin 30 yıllık VIP Servis deneyimi ve referansları, onları diğer firmalardan ayıran en büyük özellikleri diyebilirim. Yatlarda çalışan personel, her yıl servis, housekeeping ve karşılama gibi eğitimlerden geçermiş. Müşteriye özel rotalar düzenlenebiliyorGenellikle Türk karasularında ve özellikle de Göcek ve Gökova’da turlar yapan şirketin verdiği hizmet, müşterinin isteğine göre de belirlenebiliyor. Bu arada Yunan Adaları’na yapılan turlar da çok rağbet görüyormuş. 46 metrelik Cobra Sultan teknesi ise kış aylarında Maldivler’de hizmet verecekmiş. Cobra Yachting’in ünlü misafirleri arasında Sezen Aksu, Hülya Avşar, Adnan Polat, Adriano Galiani, Prada, Gucci, Warner Bros gibi markaların üst düzey yöneticileri de bulunuyor. Şirketin halen inşaası süren 46 metrelik teknesi Cobra Sultan, dünyanın en büyük lamine guleti olması nedeniyle şirket için bir gurur kaynağı. Ve zaten daha önce 41 metrelik Agean isimli en büyük ahşap guleti de yine Cobra Yachting yapmış. Geçen yıl denize indirdikleri 38 metrelik saç alüminyum olarak imal edilen yat da şirketi dünyada ayrı bir müşteri kitlesine ulaştırmış. * Antalya-Kaş-AntalyaDiğer programlara oranla daha çok yol yapılan ve daha çok yer gezilebilen bir rota. Belli başlı noktalar: Hiç sönmeyen ateşi ile Tahtalı Dağı eteğindeki Olimpos ve Faselis antik kentleri, Demre’deki (antik Myra) Kaya Mezarları, Tiyatro ve şehrin içindeki Noel Baba’nın kilisesi, sualtındaki duvar kalıntılarının görüldüğü “batık şehir” Kekova Adası, Kale Köyü (Simena), Kemer, Kaş ve Finike. * Göcek-KaşBir hafta gidiş, ikinci hafta dönüş tek yönde yapılan bu programda hem Göcek Koyları’nı ve Ölüdeniz’i, hem de Kekova ve Demre’yi; yani Antalya-Kaş ve Marmaris-Fethiye programlarının en çekici bölgelerini içeriyor. * Marmaris-Fethiye-MarmarisSazlıklar arasında bir labirent olan Dalyan ve Kaunos antik kenti, Göcek koyları, Göcek ve Fethiye limanları, Ölüdeniz, Gemiler Adası belli başlı uğrak yerleri. Gemiler adası yakınındaki Soğuksu’dan terkedilmiş Rum kasabası Kayaköy’e yürüyebilirsiniz. * Marmaris-Datça-MarmarisFethiye hattına göre koyların biraz daha sakin olabildiği bir rota. Yarımadanın ucundaki Bozukkale (antik Loryma), Bodrum Müzesi’nde sergilenen batığın bulunduğu Serçe Limanı, Bozburun, Orhaniye, Selimiye, Datça göreceğiniz belli başlı yerler. Selimiye’den yakındaki Turgut Şelalesi’ne gezi yapılabilir.* Bodrum-MarmarisYine birinci hafta gidiş; ikinci hafta dönüş olarak uygulanan bir program. Talep halinde Rodos, Simi ve/veya İstanköy’e de uğranabiliyor. Marmaris-Datça hattında görülen yerlerin çoğuna ek olarak Datça Yarımadası’nın ucundaki Knidos ve Gökova tarafında kalan Mersincik koyları da var. * Bodrum-BodrumMavi yolculuğun başladığı geleneksel rota. Günlerin çoğu Gökova Körfezi’nin küçük ve sakin koylar bakımından daha zengin olan doğu tarafında geçiyor. Karaada, Çökertme, Akbük, Çatı koyları, Yediadalar ve İngiliz Limanı, “Kleopatra Plajı” ile ünlü Sedir Adası, Mersincik, Karacasöğüt göreceğiniz belli başlı yerler. www.cobrayachting.com
Hint Okyanusu’ndaki 1860 kilometrekarelik egzotik ada Mauritius, tam anlamıyla kirlenmemiş denilebilecek yeryüzü cennetlerinden biri. Sizleri bu hafta, bu adanın renk cümbüşüne götürmek istiyorum. Biz bahara yeni girdik sayılır ama Mauritius’un da aralarında bulunduğu Hint Okyanusu’ndaki adalarda birkaç gün tatil, insana “Cennette miyim?” diye sorduruyor. Mauritius’ta hava sıcaklığı Nisan’a kadar 35 derece civarındayken şimdi 25-30 derece düzeyinde. Deniz suyu sıcaklığı, hep 25 derece olduğundan her mevsim girilebiliyor.Volkanik bir ada olan Mauritius’ta uçaktan indiğimde ilk izlenimim, dünyanın herhangi bir yerinde asla böyle bir renk cümbüşünün bir daha karşıma çıkmayacağı oldu. Maviler, kırmızılar, sarılar, yeşiller ve daha sayamayacağım kadar çok renk gözümü alıyordu. Siyahi kadınlar gerçekten giysileriyle rengarenkti.AdayI mercanlar çevrelemİŞBaşımı nereye çevirirsem çevireyim ya yeşil ya da turkuvaz mavi ile karşılaştım. Bir de volkandan püskürmüş lavların oluşturduğu siyahlık vardı yer yer. Ama hepsi o kadar uyumlu görünüyordu ki, zevkten sarhoş olmuş bir adam olarak otele ulaştım. Otelim Sugar Beach Resort’un kapısında karşıladılar beni. Ağaçlar arasında gizlenmiş otel, sanki şekerden yapılmış gibi görünüyordu. Odama yerleştim ve şortumu giyip kendimi dışarı attım. Epeyce bir yürüdükten sonra ulaştım sahile. “Gözlerime inanmakta güçlük çektim” diyebilirim rahatlıkla, çünkü inanılmaz bir okyanus manzarası vardı karşımda. Bembeyaz kumsallar, önümde uzanan turkuvaz renkte kocaman bir akvaryum duruyordu. Akvaryum diyorum çünkü okyanusun azgın dalgaları ve daha bir çok şeyden adayı koruyan mercan kayalıkları adayı çevreliyordu. Mauritius tam anlamıyla kirlenmemiş denilebilecek yeryüzü cennetlerinden biri. Lagünler ve plajlar, dünyanın en iyileri arasında. Sahilde biraz yürüdüm ve sonra kendimi okyanusun kucağına bıraktım. Döndüğümde tropik meyvelerden oluşan bir salata tabağı yedim, bu beni akşama dek idare etti.Ve gece ve Sega dans Akşam yemeği yine güleryüzlü Mauritiusluların hizmet ettiği harika bir atmosferde geçti. Yemeğin sonuna doğru piste çıkan Sega dansçıları adanın gerçek renk ve müziğinin ne olduğunu anlattılar. Adaya özgü bitkilerin baygınlık veren tuhaf kokuları, sega dansçılarının müziği ve uyumu beni sarhoş etmişti bile. Gündüzler rengarenk ama geceler ağırlıklı renk kırmızıydı Mauritius’ta.Gezilecek yerler Dünyanın üçüncü büyük botanik parkı Sir Seewoosagur Ramgoolam Botanik Bahçesi, Mauritius’un en gözde yerlerinden. Dev nilüferler, papatyalar, devasa ağaçlar arasında yapılan gezi saatlerce sürüyor. Başkent Port Louis’in pazarı Madagaskar esintilerinin tüm izlerinin bulunabileceği bir mekan. Tekstili oldukça gelişmiş olan Mauritius’ta örtüler, elbiseler, bluzlar Madagaskar desenleri ile bezeli. Mercan takılar da muhteşem.Benden söylemesi! * Adada Fransızca, İngilizce ve yerel diller konuşuluyor. Hintçeye de rastlanıyor.* Denizci kimliği çok güçlü olduğundan harika tekne modelleri satın alınabiliyor.* Mauritius’da alışveriş merkezleri, oteller ve restoranlarda kredi kartı geçerli.* Beş yıldızlı otellerin neredeyse tümünün pencereleri Hint Okyanusu’na bakıyor. * Adayı gerçekten keşfetmek isterseniz mutlaka helikopter turlarını yapın.* Alışveriş için pazar yeri dışında küçük shoplar var ama oteller de rağbet görüyor.Nasıl gidilir? Mauritius’a gitmek için Travel Club’ı arayabilirsiniz. Travel Club P 0212 292 88 88 www.travelclub.com.tr
Kenya’nın safari merkezi sayılan Masai Ovası’ndaki Masai Mara, en kısa sürede, en çok hayvanı, en yakın mesafeden güvenle izleyebilmek için muhteşem bir yer... Afrika’nın ruhunu koklayabileceğiniz bu ovada, bölgenin yemeklerinden eğlencesine kadar kültürel yapısını da tanımak mümkün...Hiç düşündünüz mü, neden hayatınızda en az bir kez Afrika’da safari yapmanızı öneriyorlar? Son 20 yılının en az yarısını safarilerde geçirmiş biri olarak size birçok neden sayabilirim. Doğanın kusursuzluğunu ve gücünü görebileceğiniz, mükemmel dengesine tanıklık edeceğiniz, dünyanın geri kalanında rastlayamayacağınız vahşi hayvanlarla burun buruna gelecek kadar yakınlaşmanın ayrıcalığını hissedebileceğiniz bir yerdir. Tabii aynı zamanda “uçsuz bucaksız” tanımının anlamını bulacağınız ve ne kadar küçük olduğunuzu daha iyi kavrayacağınız yerdir. İşte bu yüzden gidin ve Afrika ruhunu koklayın. Doğanın muhteşem güzelliğini o canlıları izleyerek yeniden fark edin. Afrika’ya aşık olacaksınız...İkİ seçkİn önerİKenya’nın safari merkezi sayılan Masai ovasında yer alan Masai Mara, en kısa sürede en çok hayvanı en yakın mesafeden güvenle izleyebileceğiniz yer olma özelliğini taşıyor.Bu uçsuz bucaksız ova üzerinde birçok safari kampı bulunuyor. Benim sizlere önerim ise ikisinde odaklanıyor. İlki olan Sarova Mara kampı, arazinin ortasında yer alıyor. Normal ve Club çadırlardan oluşan tesis gerçekten çok iyi organize edilmiş. Çadır dediğime bakmayın sakın. Dışı branda olmasına branda ama bir otel odasından büyük, zemini ahşap, banyo, tuvalet ve makyaj odaları ayrı bölümler halinde. Peki neden oda değil de çadır? Tabii ki misafirler gece gündüz doğadaki sesleri duyabilsin ve Afrika’yı hissedebilsin diye. Diğer önerim çok iyi konaklama koşulları arayanlar için seçtiğim Bateleur Camp. Hayal gücünüzü zorlayın ama boşuna olacak. Çünkü gittiğinizde anlayacaksınız ki, Bateleur Camp’ta sizi daha iyisi bekliyor olacak.Kenya’nın safari merkezinde gün uzun sürerAfrika’da gün erken başlar. Tertemiz havanın üzerinizde yarattığı etkinin de katkısıyla erken kalkmakta asla zorluk çekmezsiniz. Zaten hayvanların kahvaltılarını kaçırmamak için böyle bir zorunluluğunuz da vardır. Hemen her yerde olduğu gibi Masai Mara’da da sabah 06.00’da safari araçları kamptan ayrılır. Aracın açılır tavanından dışarı bakarak ovaya doğru ilerlersiniz. Merak etmeyin, daha ilk kilometreyi doldurmadan birçok hayvan size kendisini gösterecektir. Afrika’da gün doğmuştur bile... Göremediklerinize üzülmeyin, ovada ilerledikçe sayamayacağınız kadar hayvanla yakınlaşmış olacaksınız.Kahvaltının ardından, kampın geniş arazisinde gezmek, deliksiz bir uyku çekmek veya safariye devam etmek gibi üç seçeneğiniz olacak. Kampta öğle yemeği, saat 12.00 ile 14.00 arasındadır. Yemekten sonra dinlenebilir veya hemen safariye çıkabilirsiniz. Normalde araçların yeniden hareket saati ise 15.30’dur. Rehberiniz size özellikle tercih ettiğiniz aslan, leopar, çita veya filleri bulmak ve göstermek için tüm deneyimini kullanacaktır. Finaldeyse hiçbir yerde göremeyeceğiniz kadar güzel bir gün batımı var.Sakın geç yatmayınKampta yiyeceğiniz akşam yemeğinin ardından Masai dansçılarının otantik figürlerini izleyecek, ardından yarı açık barda gitar eşliğinde şarkılar dinleyeceksiniz. Geç yatmanızı önermem çünkü ertesi gün her zamanki gibi erken başlayacak Afrika’da. Kampta yemekler 5 yıldızlı otelleri aratmayan bir açık büfede sunulur. Mutlaka birçok beğendiğiniz seçenek bulunacaktır. Ekstra olarak alacağınız içeceklerin fiyatları sizi şaşırtacak kadar makuldur. Kampta bulunan hediyelik eşya mağazasını da mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Kişisel arşivinde binlerce fotoğrafı bulunan bir fotoğrafçı olarak size bu seyahatte en önemli tavsiyem, makinenizin deklanşörünü, parmağınızı kaldırmamacasına kullanmanız olacaktır. En değerli fotoğraflarınız yıllar sonra bakacağınız bu anı kareleri olacaktır. Emin olabilirsiniz ki, o fotoğraflara baktıkça Afrika sizi yeniden çağıracaktır...Nasıl Gidilir?THY ile İstanbul’dan Nairobi’ye direkt uçuluyor. Nairobi’den Masai Mara’ya gitmek için bir saatlik iç hat uçuşunu veya çevreyi izleme fırsatı bulabileceğiniz ama biraz sarsıntılı geçecek, beş saatlik karayolu yolculuğunu seçebilirsiniz.Masai Mara Safari organizasyonu içinEkolojik Turizm P 0216 456 75 22, 0 533 711 66 96 www.ecologic-travel.com
İlkbahar benim için hep yeniden doğuşun hatırlatıcısıdır. Ve doğal olarak ruhum gibi bedenimin de yenilenmesini arzularım. Sanırım hepimiz için böyledir. Bu yıl bahar temizliğine kendimden başlamak ve ilkbaharı vücudumda hissetmek istedim. Bunun için Bodrum Türkbükü’ne ve oradaki LifeCo’ya bir haftamı ayırdım. Henüz duymamış olanlar için hatırlatayım LifeCo ünlü iş adamı Ersin Pamuksüzer’in kendi yaşam felsefesini de aktararak kurduğu bir detoks oteli. Orada kaldığım bir hafta boyunca kendime ciddi bir zaman ayırdım. Okudum, araştırdım ve tekrar tekrar düşündüm. Boş zamanlarımdan birinde de otelin ziyaretçi defterini karıştırdım. Yazılan onca notun hepsini üşenmeden okudum ve fark ettim ki hepsi birbirinden farklı söylemlerle yazılmış olsa da her yazanın söylediği iki ortak şey var: Birincisi, “Buraya gelmek bugüne kadar kendime yaptığım en büyük iyilik” ve ikincisi ise “Yeniden doğduğumu hissettim” idi. Size de kendinizi sevme zamanınızın geldiğini hatırlatmak isterim. Gidin LifeCo’ya ve baharı karşılayın hem ruhunuz hem de bedeninizle.Detoks nedİr?Sindirimi hafifleterek, vücudumuzun ağır yiyecekleri sindirmeye harcadığı enerjiyi, toksinlerin atılımı, hücrelerin kendini tamir etmesi ve gençleştirmesine kanalize etmektir. Sindirim, vücudumuzun yaptığı milyonlarca iş içinde en fazla enerji harcadığı aktivitelerden biridir. Detoks esnasında, vücudumuza katı hiçbir yiyecek almayarak, sindirim yapmak yerine, enerjimizin tümünü vücudun tamiri, yenilenmesi ve temizlenmesi için kullanırız. Yani, 52 haftadan oluşan yılın sadece bir haftasını, bir nevi inzivaya çekilerek ve sindirimi yavaşlatarak yaptığımız eylemi, genel olarak “Detoks” olarak adlandırabiliriz. Detoks iki türlü yapılabiliyor. Ben Kolema adı verilen bağırsak temizleme işlemini yapmak istemeyenlerin seçtiği Green Detoks programını seçtim. Alyuvarlarımın görüntüsü değişti Detoks öncesi LifeCo’nun İstanbul’daki merkezine giderek, parmağımdan alınan kan örneğinin fotoğrafını çektirdim. Karmaşık bir alyuvar görüntüsü vardı. Bodrum’da geçirdiğim detoks haftasından sonra çekilen yeni fotoğrafta, alyuvarlarım bu kez çok netti. Cilt kalitesi hızla değişiyor kadınlar 6, erkekler 12 kilo veriyorMaster Detoks: Minimum 7 gün yapılan, 21 güne kadar devam eden bir sıvı oruç. Her gün, her birbuçuk saatte bir taze hazırlanmış meyve suyu ile tatlandırılmış içecekler içiliyor. Günde 10 kere içilen bu Shake ve Herb adı verilen içecekler kişiyi tok tutarken, vücutta bir temizlik başlatıyor. Ayrıca taze sıkılmış buğday çimi suyu günde iki kere havuç suyu ile birlikte içiliyor. Limitsiz bir detoks çorbası ve limitsiz bitki çayları var. Günde bir kere kolema adı verilen yaklaşık 30 dakika süren bir bağırsak temizliği var. Kese, sauna, buhar, masajlar ile deri detoksifasyonu yapılıyor. Günde iki yoga dersinden en az birine katılım öneriliyor. Yüzme, yürüyüş gibi hafif sporlar istenirse programa ekleniyor. Bu oruçta çiğneme tamamen bırakılıyor. Hızlı bir arınma için ideal bir program. Kilo fazlası var ise kadınlar bir haftada 4-6 kilo arası, erkekler 6-12 kilo arası yağ ağırlıklı kilo veriyorlar. Cilt kalitesi hızla değişiyor. Kan değerleri dengeleniyor. Enerjide büyük bir artış gerçekleşiyor. Kalınbağırsak çalışmaları düzenleniyor.Green Salatalı Detoks: Minimum bir gün ideali 10 gün ve üstü tavsiye edilen bir “alkali-çiğ” beslenme. Gün içinde devamlı salatalık, pazı, ıspanak, kereviz sapı, limon, elma zencefil gibi sebze ve meyvelerin taze sıkılmış suları ikram ediliyor. Günde iki kere de büyük bir salata yeniyor. Aralarda salatalık ve kereviz sapı yemek serbest. Ayrıca taze sıkılmış buğday çimi suyu günde iki kere havuç suyu ile birlikte içiliyor. Limitsiz bir detoks çorbası ve limitsiz bitki çayları var. Kese, sauna, buhar, masajlar ile deri detoksifasyonu yapılıyor. Günde iki yoga dersi var, en az birine katılmak öneriliyor. Yüzme, yürüyüş gibi hafif sporlar istenirse programa ekleniyor. Vücudu alkali yaparak sağlıklı olmak ve çiğnemeyi bırakmadan arınmaya başlamak için ideal bir program.Canlı gıdayla beslenin, her 15 kilo için 1 litre su içinAsidik yiyecekleri yüzde 25 ve alkali yiyecekleri ise yüzde 75 oranında tüketerek yaşamamızı öngören bu merkez, aslında mümkün olduğunca canlı besinleri tercih etmemizi öneriyor. Mesela tüm yeşil yapraklı sebzeler alkalik. Yüksek oranda asidik olan besinlerin başında ise tüm hayvansal ürünler geliyor. Ama hepsinden önemlisi sizin de tahmin edeceğiniz gibi su içmek. Vücudumuzdaki her 15 kilo için 1 litre su içmemiz gerekiyor her gün. Bütün bunları yaparken de tüm meyve ve sebzeleri zamanında yemek gerekiyor. Bu listeyi de bu nedenle veriyorum. Beş yıldır LifeCo’da insanlara daha sağlıklı, mutlu ve keyifli bir ömür sürmeleri için, vücutlarından ve hayatlarından en üst düzeyde verim alabilecekleri bir yaşam stiline geçmelerinin yollarını göstermeye kendini adamış bir sağlıklı yaşam stili koçu, detoks uzmanı olan Gül Kaynak bu konuda verdiği bilgiler ile sizin de kendinizi mutlu hissetmenizi sağlayacak bir uzman. Sorduğunuz her soruya inanılmaz bir sabır ve sakinlikle sizi ikna edecek detaylı açıklamalarla yanıt vereceğinden emin olabilirsiniz. Burada ünlüler de detoks yapmış... O kadar çok ki saymakla bitmez ama birkaçı; Cem Yılmaz, Gülben Ergen, Semiramis Pekkan, Ozan Güven, Demet Evgar, Yağmur Ünal...Sebze ve meyvelerin aylara göre zamanıOCAK: Brüksel lahanası, pırasa, kereviz, greyfurt, muz, pazı, nar, semizotu. ŞUBAT: Pırasa, kırmızı turp, mandalina, muz, kereviz, pazı, çağla, kuşkonmaz, fındık turp, roka, kestane, soğan, lahana.MART: Pancar, limon, kuşkonmaz, turp, bakla, bebe havucu, çilek, barbunya, karnabahar, mandalina, ıspanak. NİSAN: Enginar, havuç, bezelye, çağla, bebe havucu, domates, kiraz, enginar,dolmalık biber, lahana, brokoli, kereviz. MAYIS: Çilek, patlıcan, domates, arpacık soğanı, erik, barbunya, marul, kiraz, karpuz, bebe havucu, beyaz kuşkonmaz. HAZİRAN: Enginar, taze patates, marul, taze fasulye, dolmalık biber, bamya, vişne, şeftali, mısır, mürdüm eriği, salatalık, can eriği, çilek, havuç. TEMMUZ: Kiraz, vişne, karpuz, kayısı, taze sarımsak, mısır, kavun, üzüm, böğürtlen, incir, taze ceviz, dut, enginar, bezelye, marul, kırmızı erik. AĞUSTOS: Mürdüm eriği, üzüm, bamya, dut, iç bakla, taze ceviz, incir, taze fındık, göbek salata, kiraz. EYLÜL: Taze ceviz, taze fındık, bamya, kestane, pırasa, nar, karnabahar, ayva, domates, bamya, börülce, karpuz. EKİM: Armut, pırasa, karnabahar, nar, elma, kereviz, ıspanak, lahana, mandalina, taze ceviz, kabak, biber, incir, patlıcan, üzüm. KASIM: Lahana, portakal, mandalina, ayva, balkabağı, Brüksel lahanası. ARALIK: Kestane, balkabağı, pazı, kereviz, armut, roka.LifeCo Bodrum P 0252 377 63 10LifeCo İstanbul P 0212 325 32 80www.thelifeco.com.tr
Sevdiğim bir yere zamanımı ve bütçemi ayırarak gittiğimde canımı en çok sıkan şey, yer bulamamak ve kalabalık nedeni ile iyi hizmet alamamak olur. Mekan sahibinin yetersiz ilgisi, yavaşlamış servis, keyifle düşünü kurduğum yere karşı beni soğutur. “Nerede hata yaptım?” diye düşündüğümde de sonucu bulmak zor olmaz benim için. Hata bende ve yaptığım zamanlamadadır. İstediğim yere doğru zamanda gittiğimde, bu sorunların hepsinin ortadan kalktığını görür, hatta neredeyse gittiğim mekanı kapatmış gibi hissederim. Bu durumda, aldığım hizmet ve tattıklarım anılarımın süsleri olur. Kısa veya uzun fark etmez, tatilde en önemli şeydir zamanlama. Şimdi bu nedenle diyorum ki, Ege’nin tam zamanı... Yaz aylarının kalabalığı, karmaşası, otellerde yer bulma sorunu gibi dertlerden kurtulmanın yanı sıra balık seçeneklerinin en zengin olduğu dönemdeyiz. Her çeşit otun köy pazarlarından alınarak taze bir şekilde masaya getirildiği ve çok az insana sunulan hizmetin ayrıcalıklarından yararlanmak istiyorsanız yazı beklemeyin. Şimdi tam zamanı Cunda’nın. Cunda artık yaz aylarının kalabalığını kaldıramıyor. Yaz dışındaki mevsimlerde zamanı değerlendirebilecek alternatif programlara gereksinim var. Çok insana ortalama, hatta kötü hizmet vermek gibi bir riske girmektense zaten küçük olan kapasitenin kaliteli hizmete yönelmesi gerek. İşte Cunda’daki Otel Sobe tam da bu anlayışla yapılmış bir butik otel ve yaz dışındaki aylara yönelik hazırlıkları da var... Güzel bir bahçesi bulunan Sobe’de kahvaltıyı bahçede, kapalı alanda veya odanızda alabilmeniz mümkün. Cunda küçük bir yer olmasına rağmen son dönemde başta Rahmi Koç olmak üzere iş adamlarının desteği ile hızla gelişmiş ve gezecek çok yer ve yapacak çok etkinlik var.Nasıl gidilir? İstanbul’dan yola çıkacaklar için Yenikapı-Bandırma feribotu ile 2 saatte Bandırma’ya ulaşıp oradan da Balıkesir ve Havran’ı geçerek 3 saatlik bir yolculukla Cunda’ya ulaşabilirsiniz. Yolda Havran’dan durmadan geçerseniz karabiberli leblebi alamazsınız, bence unutmayın ve durun. Sobe Otel’in odalarında hamak ve şömine varMimar Seda ve Nüshet Ak tarafından yapılan ve hepsi birbirinden güzel 7 odadan oluşan Sobe Otel’de ben en çok hamaklı oda ile şömineli odayı sevdim. Hatta şımarıp her ikisinde de birer gece kaldım.Oda fiyat aralığı: Mart ayında 140-160 TL Nisan-Mayıs aylarında ise 200-220 TL P 0266.327 31 02-04 Bay NihatBay Nihat’taki soframızda Barbun tava, Deniz Çipurası ızgara, Sirkeli Kalamar, balık pastırması, Hindiba, hardal out, fener kavurma, akivades vardı ve herbiri mükemmeldi. Yemeğin üzerine ise bence yörenin en güzel lezzetlerinden biri olan lor tatlısı müthiş bir final oluyor. P 0266 327 17 77 www.baynihat.com.tr Sokaklarda “zeytinyağı” kokusunu takip edin Antikacıları, hediyelik eşya dükkanlarını gezerek alışveriş keyfi yapabileceğiniz gibi Ada’nın tarihi ve doğal güzelliklerini görmek için de bir plan uygulayabilirsiniz. Bunca yıl sürekli seyahat eden ve bu nedenle sürekli aynı yerde durma konusunda özürlü olan biri olarak öğle yemeği için Ayvalık yolunu tuttum. Çok da iyi yapmışım. Ayvalık sahilinde “Yörük” lakabı ile bilinen Mehmet Kurt’un işlettiği Şehir Kulübü’nde son derece zengin yerel yemek seçeneklerin arasında kayboldum desem yalan olmaz. 12 ay açık olan Şehir Kulübü’nde öğle yemeği saatini kaçırmayın çünkü en özel yemekler bu saatlerde tüketiliyor ve bitiyor. Ayvalık’a inmişken yol boyunca duyduğum zeytinyağı kokusunu izledim ve unutmadan hemen zeytinyağı aldım. Buraya kadar gelip almamak olmaz; size de öneririm. Bunun için yine merkezde bulunan Kürşat Yağları’nın mağazasına uğrayıp alışverişinizi yapabilirsiniz. Ben özellikle çeşnili olanı tavsiye ediyorum. Kürşat Yağları P 0266 312 70 94 www.kursat.com.tr ŞEHİR KULÜBÜSadece yöresel otlarla yapılan yemekleri saysam bu sayfa dolar. Ama ben yediklerimizi sayayım yine de: Tavuk etli keşkek, Sıcak Akkız, Ada köfte, Hindiba otu, otlu börek mükemmeldi. Ayrıca enginar, ahtapot salata ve kırma zeytinin de tadına baktık. Tüm otlar yöre pazarından taze taze alınıyor.P 0266 312 36 76Taşkahve’de dingin bir akşamüstü keyfi... Şehir Kulübü’ndeki güzel öğle yemeğinin ardından Cunda’ya dönüp sokaklarında gezen kedilerle arkadaşlığımı ilerlettikten sonra denize karşı oturup yüzümü akşam güneşine verip, Taşkahve’nin muhabbet tüten ocağından kahve içmenin tadını çıkardım. Siz de Cunda’nın vazgeçilmezi Taşkahve’sinde vitrayların arasından yansıyan ışıklar yere vurduğunda, kahve veya çayınızı Ada’nın yaşlılarının dinginliğini ve neşesini izleyerek yudumlayın. Cunda’da akşam yemeği ise bu mevsim tam keyif düşkünlerine hitap ediyor. Mekanı, sunumu ve sunduğu lezzetlerle marka olma başarısını göstermiş Bay Nihat tam bir mide bayramı olarak tanımlanabilir. Akşam yemeği için bir diğer seçenek de adını bilenlerin geldiği, fiyatları ile mütevazı mekan Yakamozu seçebilirsiniz. Cunda’da geceyi sonlandırmadan önce de size iki seçenek sunabilirim. Sakin bir sohbeti tercih ederseniz Laterna cafè-bar biçilmiş kaftan. Laterna P 0266 327 30 50 Yok hâlâ enerjiniz var ve harcamadan duramam diyorsanız Moshos taverna’da canlı müzikle coşabilirsiniz. Moshos P 0266 327 31 27
Gözlerinizi kapatın ve sadece düşleyin. Güzel bir koku eşliğinde teninizin ve yavaş yavaş vücudunuzun, haftanın bütün yorgunluğundan arındığını hissedeceksiniz. Buharın buğusunu, sıcak suyu rahatlatıcı etkisini, müziğin dinginliğini ve masajın huzur veren dokunuşunu yaşayacaksınız. Sonra dünyanın sayılı coğraflarından birinin üzerinde yükseleceksiniz bir balonun içinde. Ayaklarınız yerden kesilecek. Önce 100, sonra 300 metre ve yetmeyecek, 700 metreye kadar yükselip bakacaksınız aşağılara. Yeryüzü küçücük kalacak. Boşlukta süzülüp, tekrar tekrar alçalıp yükseleceksiniz sanki bir çocuk oyunun içindeymişsiniz gibi. Dünyaya gelmiş olmanın tadını çıkartacaksınız orada. Anlattıklarım uzak bir düş gibi gelebilir. Ancak, yanılıyorsunuz. İstanbul’dan uçağa bindikten sonra sadece 1,5 saat içinde varıyorsunuz güzel atlar ülkesi Kapadokya ve orada Uçhisar’da bulunan CCR Hotel’e. Yani diyorum ki, binin Nevşehir uçağına bedeninizi ve ruhunuzu yıkayın, sarılın kendinize ve şımarın. Ve elbette giderken yanınıza en sevdiğinizi alın, paylaşın bu sürprizi onunla.Kapadokya balonla daha da büyüleyici Bölgenin etkileyici coğrafyasını en keyifli izleme yolu her sabah erken saatlerde yapılan balon turları. Kapadokya’yı birçok kez gezmiş biri olarak en keyifli gezinin balonla yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Akşam otel resepsiyonuna bilgi vermeniz balon organizasyonu yapılması için yeterli. Sabah 06:30’da otelden alınacak ve balon turu sonrasında 08:30 civarında tekrar otele bırakılacaksınız. İsteyene mağara oda isteyene jakuzili İlk bakışta, Uçhisar Kalesi’nin eteklerinde bulunan ve geceye renk katan ışıklandırmasıyla dikkat çeken Cappadocia Cave Resort -CCR Hotels & SPA’nın mimarisini algılayamıyorsunuz. Aslında otel Uçhisar beldesinin çok eski bir mahallesinde yer alıyor. Harabe halindeyken alınmış eski evlerin restore edilmesiyle oluşturulmuş otelin misafir odaları ve hizmet binaları mahalleye yayılmış durumda. Çünkü, evler restore edilirken orijinal görüntüye sadık kalınmış. Sokak aralarından odalara gidinceye kadar mekan, doğayı bozmadan estetiği tarihle birleştirmiş durumda. CCR’da oda seçmek zor. Kapadokya mimarisi ögeleri taşıyan mağara odalar bulunduğu gibi size farklı manzaralar sunan ve her biri farklı dekore edilmiş birçok seçenek sunuyorlar. Ben tercihimi yöre mimarisini korumuş bir mağara odadan yana kullandım. Ama siz pencere kenarında jakuzisi bulunan manzaralı bir oda da seçebilirsiniz.KahvaltI keyfİ Otelde her sabah oldukça zengin seçenekler bulunan bir kahvaltı ile güne başlıyorsunuz ama eğer isterseniz, her sabah kahvaltı odanıza kadar ulaştırılıyor. Leea SPA güzellik merkezi CCR’daki Leea SPA’da her türlü etkinlik size özel “Şımartan terapiler” tadında. Altın terapisi, havyar terapisi, nar terapisi gibi isimler altında sunulan hizmetlerin her birinde vücudunuz gerçekten tüm yorgunluklarından arınıyor. SPA’da hizmet veren refleksoloji uzmanları Ahmet Bey ve Erdoğan beyler neredeyse Nostradamus gibi gelecekte başınıza gelebileceklerin kehanetinde bulunuyorlar. Sonra da refleksoloji dedikleri ayak altındaki noktalara yaptıkları basınçla terapi uyguluyorlar. Ben aromaterapiyi tavsiye ediyorum. Veya kese köpük masajı alarak derin bir uykuya dalabilirsiniz.CCR Hotel, Avustralya’nın haber sitesi Newz.au tarafından dünyanın müşterilerini büyüleyen 10 oteli arasında gösterildi. CCR Hotel www.ccr-hotels.com Tel: 0384 219 31 94-95Padişah Restaurant Padishah Restaurant Kapadokya’da Türk, İtalyan, Fransız ve Uzakdoğu lezzetlerinden yelpaze sunan zengin mutfağıyla adını duyuruyor. Uçhisar kasabasının eteklerinde tüm manzarayı görebileceğiniz camekanlardan oluşmuş. Hangi masayı seçerseniz seçin izole olmuş gibi oturuyorsunuz. Kaldığım sürece iki farklı yemek denedim. Pazı yaprağında levrek ve bernez soslu bonfile, ustanın Fransız mutfağına hakimiyetini kanıtladı. Ama özellikle kırmızı et sevenlere bölgeye mahsus Nevşehir tavası ve testi kebabını mutlaka öneririm. Bir de yine dünya mutfağından cream brulee gibi tatlıların yer aldığı mönüde yöresel bir tatlı olan cevizle doldurulmuş incir tatlısını, balkabağı katlarını mutlaka deneyin. Mutfak şefi Mikdat Usta Uçhisarlı ama daha çok genç yaşlarda Fransız tatil köylerinde uzun yıllar çalışmış ve tekrar memleketine döndüğünde İç Anadolu ile dünya mutfağının harika bir senteziyle, harika bir mönü hazırlamış. Mikdat Usta mönüleri hazırlarken sadece vejetaryenları ve diyet yapanları değil, günümüzde yavaş yavaş duymaya başladığımız Çölyak hastalarına glutenfree malzemelerle hazırlanmış, ekmekten pastaya zengin bir mönü de sunuyor.Şarap mahzeni Mahzenlerin şarapları dinlendirmek için işe yaradığını düşünürdüm. Oysa birbirine geçmeli mağara galerilerinden oluşuyor. Duvarlarında şarap tanrısının kabartmaları mekanın tam ortasındaki şömine ışığında sizi tarih sayfalarına taşıyor.Ulaşım * THY ile Nevşehir veya Kayseri’ye uçulabilir.* CCR Otel Nevşehir’e 7 km Tuzköy havalanına 40 km.
Kışın sonuna yaklaştığımız şu günlerde tepelerdeki son karlar ortadan kalkmadan hafta sonu kaçamağı için Kartalkaya’nın yolunu tutun. Peki, beyaza boyanmış dağların arasında geçireceğiniz zamanı en verimli nasıl kullabilirsiniz? Golden Key işte tam da size göre...Kış çoktan geldi de geçiyor bile denilebilir. Şubat ayının sonlarındayız artık. Yani, kar tatili yapmak için sadece bir veya iki ay zamanımız var. Geçtiğimiz hafta bu düşünceyle yola çıktım. Soğuk rüzgarların estiği ve her yanın beyaza boyandığı dağlara gidip, sessizliğin keyfini çıkardım.Kartalkaya’da bulunan Golden Key Oteli’ni aradım ve yerimi ayırttım. İstanbul’dan çıktıktan 3.5 saat sonra oteldeydim. Golden Key’in çok uzaktan bakınca bile fark edilen dikkat çekici dış cephesi, hemen kendini gösteriyordu. Aracımı park ettim ve kapıya yöneldim. Dışarıda fırtına vardı, hava oldukça soğuktu ama içerisi tam tersine sıcacık ve çok huzurlu görünüyordu. Çıtırtılarla yanan şömine, tamamen misafirlerin rahatlığını ön plana alan ve manzarayı da izlemelerine olanak veren oturma gruplarının olduğu lobide biraz dinlendikten sonra odama geçtim. Manzara muhteşemdi. Köroğlu Dağları’nın üzerine kurulu otelde hangi odada kalırsanız kalın dağ manzarasını izleyebiliyorsunuz. Golden Key Kartalkaya’nın dış mimarisi Fransız Lea Invent tarafından ve iç mimarisi ise Barbara Pensoy tarafından yapılmış. Özel aksesuarlar da Şeref Aldemir tarafından tasarlanmış. Daha kapıdan girer girmez ve birçok detayda Golden Key otelleri sahibesi Şebnem Uyar’ın elinin değdiği hissediliyor. Şebnem Hanım’ın çocuk sevgisi otele de yansımış. Otelde çocuklar için tasarlanan alanlar insanda çocukluğa dönme isteği yaratıyor. Otel Müdürü Nefi Sönmez’den aldığım bilgiye göre unutmadan ekleyeyim; İçinde bulunduğum otel, 2004-2006 yıllarında “En iyi beton prefabrik yapı ödülüne” layık görülmüş.Aralık ve Mart’ta doğanın güzelliğinden faydalanınKartalkaya aslında ciddi biçimde kayak sporunu sevenleri ağırlıyor ama sadece otelde konaklamak ve civarında kar keyfi yapmak için bile gidilebilir. Son yıllarda Türkiye’nin gözde kayak merkezlerinden biri haline gelen Kartalkaya, Bolu ilinin güneydoğusunda ve Köroğlu Dağları üzerinde yer alıyor. Bu bilgiler bile bölgenin gerçekten çok etkileyici olduğuna işaret. Verimli sezonu, Aralık ve Mart ayları arasında olan Kartalkaya’da doğanın bu eşsiz güzellikteki parçasına, bu kadar kısa sezona rağmen yüksek standartlar sunan oteli kazandıran Şebnem Hanım’ı ve günün her saati konuklarının memnuniyeti için içtenlikle ilgi gösteren otel müdürü Nefi Sönmez’i hep hatırlayacaksınız. Çünkü onlar tatilinizi güzel kılanlar olacak. Golden Key otelenin aynı zamanda hoş bir spa oteli olduğunu da unutmayın. Masaj, sauna, buhar odası ve açık hava jakuzisi ile keyfinizi tamamlayabilirsiniz.Nasıl gidilir? İstanbul-Ankara’yı bağlayan TEM otoyolunun Bolu Doğu sapağından çıkıp sağa, yani Bolu yönüne döndükten sonra 2 km ilerleyip sol tarafta Kartalkaya tabelasını görebilirsiniz. Bu sapaktan sonra 28 km yolunuz var. Sürekli açık tutulan yolda zorluk yaşamamak ve zincirle uğraşmamak için kar lastiği kullanmanızı ve güvenli bir şekilde ulaşmanızı öneririm.Kayak malzemelerinin tümünü otelde bulabilirsiniz Otelde kalırken, kayak ve snowboard yapmak istediğinizde, bu malzemeleri yanınızda getirmenize gerek yok. Bunları otelden kiralamanız mümkün, isterseniz satın da alabilirsiniz. Konakladığınız gece sayısı kadar ski pass, konaklama bedeline dahil. Ski pass kartınızla Kartal Otel pistlerinden ücretsiz faydalanabiliyorsunuz. Dorukkaya Otel pistlerinden faydalanmak isterseniz ek bir ücret söz konusu. Kayak, snowboard, snowkite dersleri profesyonel eğitmenler tarafından veriliyor.İki pistin toplam uzunluğu 20 km Kartalkaya kayak merkezinde Kartal Otel pistlerinde 2 adet telesiyej, 6 adet teleski ve 3 adet baby lift olmak üzere toplam 11 lift bulunuyor. Mekanik tesiste toplam taşıma kapasitesi 6 bin kişi/saat. 12 adet pistte toplam uzunluk 20 km’yi buluyor. Yeşil Lift (Chairlift - 700 m) Çamçukuru Lift (Chairlift - 650 m) İnekçayırı 1-2 (Ski-Lift - 900 m) Resuldede 1-2 (Ski-Lift - 600 m) Kazankaya (Ski-Lift - 650 m) Köroğlu Lift (Ski-Lift - 1200 m) 2 Baby Lift Kartalkaya’da hava durumu ve pistler için: http://tr.snow-forecast.com/resorts/KartalkayaOdada kahvaltıKahvaltıyı Köroğlu Dağları manzarasında yapmayı tercih ederek odamda aldım. Diğer odaların da manzarası aynı güzellikte olduğu için size de öneririm. Kahvaltıda otelde yapılan mısır ekmeği ve pekmezli ekmek mutlaka denenmeli. Ve yine Şebnem Hanım’ın dokunuşunu hissedeceğiniz kumkat reçelini asla kaçırmayın.Brasserie’de öğle yemeğiKestaneli bal kabağı çorbası, kuzu elbasan tava, kuşkonmazlı ravioli gibi seçenekler denenmeli. Öğle yemeğini İtalyan mutfağı seçenekleri sunan Brasserie de alabilirsiniz. İlk kez burada denediğim pancarlı risotto benim favori önerim.Akşam yemeğiKarla kaplı çevrenin yansıttığı ışık ile büyüleyici bir manzara eşliğinde yiyeceğiniz akşam yemeğinde otelin zengin şarap mönüsünü mutlaka inceleyin. Benim tercihim Summerland idi. Kartalkaya gecelerini Chocolate Cafe renklendiriyor. Uzun zaman gece eğlenecek bir mekanı olmayan Kartalkaya’da artık bu eksikliği çok iyi dolduran bir yer var. Üstelik hizmetleri sadece gece ile sınırlı da değil. Chocolate güne sabah kahvaltı servisi ile başlıyor. Kahvaltıda sucuk kavurma, poğaça, börek tamamen kendi ürünleri. Ev yapımı tarhana çorbası, burger köftesini özel olarak kendileri yapıyorlar. Kişiye özel barbekü partileri bile düzenleyebiliyorlar. www.chocolatecafe.com.trwww.goldenkeyhotels.com Tel: (0374) 234 50 59