Çorak toprakların bereketli diyarı GÖKÇEADA

6 Ağustos 2010

Bunun pek çok nedeni olabilir ama öncelikler arasında sakinlik özlemi vardır. Dahası, trafik keşmekeşinden uzak, bağırış çağırışın olmadığı bir tatil isteği, deniz, kum, doğal besinlerle süslenen sofralar ve daha pek çok neden eklenebilir buna. Gökçeada denince de pek çok insanın aklına deniz ve uzun sakin kumsallar geliyor ama ada için söylenebilecek en önemli şeylerden biri farklı dinleri ve kültürleri yıllardır bünyesinde barındırıyor olması. Dünyanın barışı özlediği çağımızda bu çok önemli diye düşünüyorum. Ada üzerinde yer alan yerleşimleri incelediğimde iki kültürün iç içe yaşadığı Zeytinli, sunduğu konaklama imkanı ile beni çekti ve Zeytindalı adlı butik otelde rezervasyonumu yaptım. Sakin bir haftanın beni beklediğini düşünerek Zeytinli köyüne ulaştım. Gündüzleri genellikle sakin ama geceleri eğlenceli bir hafta geçirdim. Ancak, nereden bilebilirdim ki; sabahları köy içinde karşılıklı duran kahvelerde Katina Hanım ile sohbet ederek kahve içeceğimi, akşamları Zeytindalı Otel’in restoranında Ada’da yaşayan Rumların eğlencelerine katılacağımı? Katina Hanım Zeytindalı Otel’in hemen yanında oturuyor. Hoş sohbeti ve her konuya espiri ile yaklaşımı sohbeti kaçınılmaz kılıyor, benden söylemesi.Zeytindalı Otel’in taş odaları dinlenmek için ideal tasarlanmış. Alt kattaki odalardan birini seçmenizi öneririm çünkü küçücük ve şirin birer bahçeye sahipler. Otelin restoranında oturmak ve gelip geçen herkesle sohbet etmek de mümkün. Otelin müdiresi Nurten Neşeli ise zaten soyadından da size bir ipucu veriyor. Tüm komşuların çok sevdiği Nurten Hanım ile ilgili fikrim giderek netleşti ve sonunda birçok kişinin bu otele onunla sohbet etmek için geldiğini bile düşündüm zaman zaman. Otelin diğer çalışanları ise günlerini adeta gelen konuklara Zeytinli köyü ve Ada ile ilgili bilgi vermeye adamış gibi görünseler de akşamları köyde yaşayan Rumların eğlencelerinde onlara katılarak günlerini keyifli geçiriyorlar. Sakızlı muhallebi yemeden dönmeyin Zeytindalı Otel’in aşçısı Ayfer Usta’nın önce mükemmel lezzetleri ile tanışacaksınız. Kendisi pek ortalarda görünmese de sunduğu yemekler ile sohbetinizin önemli bir bölümünü oluşturmuş olacak. Yerel ürünlerin de yer aldığı mükemmel kahvaltıya bayılacaksınız ama akşam yemeğiniz için önemli önerilerim olacak. Ayfer Usta’nın sundukları içerisinde beni en çok etkileyenler ızgara ahtapot, Girit mezesi, tarçınlı ahtapot salata, sebzeli sigara böreği, rezeneli muska böreği, deniz mahsullü börek, fıstıklı patlıcan salata, rakılı karides güveç, kılıç sarma ve kılıç rosto oldu. Ayrıca unutmamanız gereken en önemli detaylardan biri de gündüzleri açık olan Barba Hristo’da mutlaka sakızlı muhallebi yemek olmalı. Barba Hristo’nun yeri Zeytinli köyü içindeki Patrik Bartholomeo’un evinin tam karşısında ve yönlendirme tabelaları da var.Zeytinli KöyüGökçeada’ya deniz yoluyla geldiğinizde Kuzulimanı’na ulaşıyorsunuz. Ve Ada’nın batısına yol alınca 3 km. uzaklıktaki Zeytinliköy’e varıyorsunuz. Burası eski Rum köyü. Dünyadaki 300 milyon Ortodoks Hıristiyanın ruhani lideri olan 1. Bartholomeos 1940 yılında Zeytinli’de doğmuş. 1991 yılında Patrik ilan edilen Bartholomeos, senede birkaç kez doğduğu evi ziyarete geliyormuş. Dibek kahvesi meşhur olan köyde mutlaka kahve için. Dibek kahvesi taşa oyulmuş bir çukurda kahve çekirdeklerinin 10 kiloluk demirle ezildikten sonra elekten geçirilmesiyle yapılıyor. Kahve taze taze günlük hazırlanıyor.Nasıl gidilir?Gökçeada’ya Gelibolu yarımadasında bulunan Eceabat’a gelmeden hemen önce tabelalarını göreceğiniz Kabatepe iskelesinden yapılan feribot seferleri ile ulaşmak mümkün. Kabatepe Gökçeada arasında yaklaşık 2 saatte bir feribot seferleri düzenleyen Gestaş web sayfasından feribot saatleri ve diğer detaylar hakkında bilgi alabilir veya Gestaş’ı telefonla arayarak aynı bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu konuda dikkat etmenizi önereceğim bir ipucu da adaya iki farklı feribot çalışıyor. Bildiğiniz arabalı vapur şeklindeki feribotun ulaşımı 2 saat civarında sürerken diğer büyük ve kapalı feribot ile klimalı bir ortamda ve yaklaşık 1 saatte adaya ulaşabilirsiniz. Gestaş web sayfası http://www.gestasdenizulasim.com.tr Gestaş tel: 0532 444 0 752Ada’da dokuz köy bulunuyorGökçeada ayrıca tertemiz havasıyla da dinlenmek için ideal yerlerden biri. Gökçeada adını çok sık duyup bu güzel Ada’ya tatile gidenlerin en sık uğradıkları hayal kırıklığı Ada’nın çorak görüntüsü olabilir. Zaten Ada’nın eski adı İmroz’da ‘’Çorak topraklarda bereket tanrısı’’ anlamına geliyor. Ancak adayı Kuzulimanı’ndan ibaret sanmayın. Geziniz boyunca Ada’da gideceğiniz köylerde çok farklı yaşamlara ve doğal güzelliklere tanık olacaksınız. Köyler demişken Ada’da dokuz köy bulunuyor. Kaleköy, Tepeköy, Uğurlu, Eski Bademli, Yeni Bademli, Eşelek, Zeytinliköy, Şirinköy ve Dereköy. Ve hemen belirtmeliyim ki, Kaleköy, Tepeköy, Eski Bademli, Zeytinliköy ve Dereköy ağırlıklı olarak Rum köyleri. Burada tabii ki Türkler de yaşıyor ve halkların barış içinde nasıl bir arada olabileceklerini gösteriyorlar. Neler yapabilirsiniz?* DENİZ KEYFİ Adayı çevreleyen ve yaklaşık olarak 100 kilometreye yakın olan sahil gerçekten de harika kumsalları barındırıyor. Burada deniz çok ama çok temiz. Ada’nın en önemli plajları arasında; Aydıncık, Gizli Liman, Lazkoyu,Yuvalı, Pirgos, Kuzulimanı, Uğurlu, Yıldızkoy, Mavikoy, Yelkenkaya bulunuyor. Aydıncık önemli bir sörf merkezi. Yerli/yabancı birçok sörf meraklısını burada görmek mümkün.* ALIŞVERİŞAda denildiğinde satın almak için aklınıza gelebilecek ilk şey zeytinyağı. Ev yapımı salça, reçel, pekmez gibi ürünleri de alabilirsiniz. Ada’da arıcılık da çok yaygın. Kekik ve çam balı pek çok tezgahta satın almanızı bekliyor. Çavuş ve kara üzüm de oldukça yaygın olarak yetişiyor. Bu üzümler şarapçılık ve pekmezcilik açısından çok verimli. Yani Ada’nın eski bir geleneği olan ev şaraplarını da tercih edebilirsiniz.* GELENEKSEL TAT ZEYTİNArtık neredeyse gelenekselleşmiş bir üretim olan zeytincilik Ada’nın geçim kaynaklarından biri. 600 yıllık zeytin ağacı bulunan Ada’nın zeytinleri genelde yağlık. Bölge zeytincilik için devlet tarafından da destekleniyor ve teşvik kredileri veriliyor.Zeytindalı HotelOda kahvaltı hizmet veren ve 12 ay açık olan otelin oda fiyat aralığı kahvaltı dahil olmak üzere 250-300 TL. Sürekli gelen konukları çok olduğu için mutlaka rezervasyon yaptırarak gitmelisiniz. www.zeytindalihotel.com Tel: 0286 887 37 07 E-mail: info@zeytindalihotel.com

Devamını Oku

Sessiz ve lezzet dolu Bozcaada

31 Temmuz 2010

Son yıllarda artan bir biçimde popüler olduğunu bildiğim için gitmeden önce biraz daha özel bir şeçim yapmak istedim ve adanın merkezinde olmayan, adını manzarasına baktığı akvaryum koyundan alan Akvaryum Oteli arayıp rezervasyon yaptım. Merkeze 7 kilometre uzaklıktaki Akvaryum Otel’in birçok özel yanı var. Özellikle geceleri ıssızlığın ve sessizliğin keyfini çıkartmak, gökyüzünü ve eğer ay varsa denizin inanılmaz yansımalarını izlemek için ideal bir konumda. Otelin taş odaları birbirinden farklı ve her odanın bir terası veya balkonu mevcut. Bu mekanlarda seramik sanatçısı Şahin Paksoy’un pişirdiği Terracottolar yer alıyor. Her odada bir sanatçının eserini görmek mümkün. Odaların içlerinde gerçek yaprakların kullanıldığı abajurlar, zeminlerinde ise bölgenin geleneğine uygun çiniler görebilirsiniz. Otelin her yerinde görebileceğiniz bu tür ince detayların kombinasyonunu ise Mimar Bülent Sucu ve otelin sahibi Deniz Pak yapmışlar. Daha önce uzun bir süre pansiyon olarak hizmet veren küçük bir binaymış. Fakat şimdi oda + kahvaltı hizmet veren ve 15 odadan oluşan keyifli bir butik otele dönüşmüş. Gündüzleri Akvaryum Koyu’nda denize girerek adanın tertemiz sularında ferahlayabilir ve yemek için merkezdeki Ada Cafe, Martı Restoran veya Tayyare Pizza’yı deneyebilirsiniz. Bozcaada adı nereden geliyor?Mitolojideki adı ile Tenedos olan Bozcaada’nın öyküsünü özetlemek gerekirse; Poseidon’un çocuklarından biri olan Tenes’in babası, karısı ölünce yeniden evlenmiş. Üvey anne, Tenes’i sevmemiş ve bir kavalcıyı şahit göstererek kocasına üvey oğlu hakkında şikayette bulunmuş. Poseidon’un oğlu, kendi öz oğluna çok kızmış ve onu bir sandığa kilitleyerek denize atmış. Ama ölümsüz tanrının torunu olan Tenes, Bozcaada kıyılarında kızkardeşiyle birlikte konulduğu sandıktan çıkmayı başarmış ve bu şirin adaya yerleşip kendi adını (Tenedos) vermiş. Yıllar sonra, pişman olup çocuklarıyla barışmaya gelen babasını, kendi adasına kabul etmek istemediğinden, gemisinin iplerini keserek açık denizlere bırakmış. Adayı, kavalcılara ve iftiracılara yasaklamış. Bozcaada adı ise Türkler tarafından verilmiş ve Lozan antlaşması ile Türkiye’ye sınırlarına dahil olmuş.Ada CafeAda Cafe, Bozcaada deyince ilk akla gelenlerden olmasının yanı sıra sahibi Melih Bey’in renkli kişiliği ile de öne çıkıyor. Buraya asla sığmaz ama özetlersek, Melih Güney adanın bir bitkisi olan gelincik ile Ada’ya çok şey katmış. Neler mi? Şerbeti, reçeli, sabunu, muhallebisi ve tatlısı hatta zeytinyağlı gelincik bile sunuyor. İçimi son derece hafif olan gelincik şerbeti ve gelincik özlü soslu damla sakızlı muhallebiye bayıldım diyebilirim. Dedim ya Melih Bey, renkli bir kişilik ve bu nedenle onun mutfağından çıkan yemekleri tatmadan ve onunla sohbet etmeden Bozcaada’yı görmüş sayılmazsınız. Ada Cafe’de birkaç yemek yedim. Benim mönümde otlu balık, ada otları ile yapılan ve hikâyesini Melih Bey’den de dinleyebileceğiniz Çiporta salatası, gelincik ve ısırgan otları, keçi peyniri ile yapılan ada börek ile ahtapot, karides ile hazırlanmış güveç vardı. Tatlı olarak başta belirttiğim gibi gelincikli muhallebiyi mutlaka denemelisiniz. Tel: 0286 697 87 95 http://www.bozcaada.info Bozcaada’nın ŞaraplarıBozcaada’nın binlerce yıllık geleneği olan bağcılık ve şarap üretimi ülkemiz için önemli ve değerli bir zenginlik. Bu nedenle adaya gitmişken mutlaka yerli üretimi denemek gerekli. Bozcaada’nın şarap üreticileri arasında Talay, Çamlıbağ, Gülerada, Corvus, Ataol, Maçka, Dimitra Kopula markaları bulunuyor. Hepsini denememekle birlikte keyifle içtiğim Talay şaraplarını tavsiye edebilirim.Ada’da farklı ve beklenmedik bir lezzet Tayyare PizzaBozcaada’da bir gün de Ada ürünlerinden farklı bir lezzet denemek isterseniz birçok Adalı’nın deyimi ile “Kuzey Ege’nin en iyi pizzacısı” olan Tayyare Pizza’yı deneyin. İşletme sahibi Ferhat Bey’in pilot olduğunu içeri girer girmez anlayacaksınız. Tüm dekorasyonda izleri var. Oturduktan birkaç dakika sonra etrafı inceleyince ne kadar detaycı, pizzayı yerken de kaliteyi ve sunumu ne kadar önemsediğini anlayacaksınız. Ben Tayyare Pizza’dan kalkarken mutlu kalktım o kadarını söyleyeyim.Akvaryum OtelOda+Kahvaltı servisi veren Akvaryum Otel’de oda fiyat aralığı 220-450 TL.Alaybey Mahallesi,Mermerburnu Mevkii No: 31, 17680 Tel: 0532 746 46 www.akvaryumbozcaada.com denizpak@akvaryumbozcaada.comMartı RestoranBüyük şehirdeki yaşamdan vazgeçip bir adaya yerleşen herkes gibi Martı’nın kurucusu Oya Hanım’ın da hoş ve ilginç bir hikâyesi var. Ada’ya gitmeye karar vermesine veriyor ama bir türlü gerçekleştiremeyince bir gün kendi kendine “Ada bize inanmıyor” diyerek onu ikna etmeye karar veriyor. Ardından henüz ev bile bulmadan yüklüyor eşyalarını kamyona ve kendini Ada’da buluyor. Ada’yla tanışıyor. Şimdi sizde Oya Hanım ve eşinin sunduğu mükemmel lezzetlerle Ada’da deniz kıysında bulunan tek restoran olan Martı’da tanışmalısınız. Benim Martı’da tattığım ve en beğendiklerim ise, balık pastırması, labne peynirli patlıcan, kalamar tava, sarımsaklı karides, roka salatası, ızgara enginar kalbi, levrek külbastı, asma yaprağında keçi peyniri ve püre yatağında jalepano biberli böcek. Martı RestaurantTel: 0286 697 88 95 www.martirestaurant.com.tr

Devamını Oku

Yeşil ve mavi Olympos’da yan yana

23 Temmuz 2010

Geçen hafta Dubrovnik’e yaptığım geziden sonra, bu hafta doğanın içinde bir yerlere gitmeyi özledim. Bu kez yeşil ve denizin buluştuğu bir tatil beldesi olan Olympos’a gitmeye karar verdim. Sahile yakın bir yer tercih ettiğim için araştırınca karşıma Olympos Lodge çıktı. Antalya’nın sıcağını bana hissettirmeyecek yeşil alanlara sahip bu otelin bahçesinde günün sıcak saatlerinde kitabımı okuyarak veya bilgisayar başında zaman geçirmenin tadına vardım. Sakin ve kendinizle başbaşa kalabileceğiniz bir yer burası ve ben de bu duygunun tadına vardım.Olympos’da bir gün geçirdiğimde anladım ki, benim için en keyifli aktiviteler, sabah erken kalkıp 6,5 km uzunluktaki sahilde yürüyüş yapmak ve akşam ise gün batımına yakın 4 km mesafedeki Yanartaş’a çıkmaktı. Bu yürüyüşler sonrasında otele dönerken hemen otelin otopark girişine yakın bulunan Kaptan Büfe’nin buz gibi meyve suyu karışımlarının tadına bakarak otele döndüm. Gülsen Hanım’ın hazırladığı bu meyve sularını size de öneririm. Elbette yürüyüşler şart değil ama otelin mutfağında hazırlanan mükemmel yemekler de beni buna biraz zorladı. Aslında yörenin otları ile yapılan ve büyük tabaklarda sunulan salatalar bile doyurucu.Ağaç evlerde konaklamaOlympos Sit alanı olarak kabul edildiği için burada bulunan antik kentin kalıntıları civarında yapılaşma kesinlikle yasak. Bu nedenle konaklama ağaç evlerde yapılıyor. Zaten bu nedenle olsa gerek, Olympos ve ağaç evler kavramı neredeyse özdeşleşmiş durumda. Öte yandan bölgeye yakın bulunan Beydağları Olympos Milli Parkı ise dağcıların gözdesi durumunda. Olympos’un tarihiOlympos tarihine gelecek olursak; Helenistik devirde kurulan kent M.Ö. 100’de Lykia birliğinin önde gelen ve üç oy hakkına sahip altı şehrinden birisiydi. Yine M.Ö. 78’de Roma topraklarına katılan Olympos, Çıralı’daki Demirci tanrı Hephaistos efsanesi ile tanındı. Orta Çağ’da oldukça hareketli olan kent Osmanlılardan itibaren önemini kaybetti.Sahildeki tek otel: Olympos LodgeHelenistik devirde kurulan ve Lykia’da bulunan Olympos tarihi değerinin yanı sıra keyifli bir tatil beldesi. Olympos Lodge ise bölgenin sahilde bulunan tek oteli. Evcil hayvan da kabul eden otelin kurucusu ve sahibi Ziya Bey Almanya’da çalıştığı yıllarda yaptığı birikimle oteli hem profesyonel bir turizm anlayışı ile işletiyor, hem de gelen konuklarla tanışıp sohbet ederek kendi yaşamını burada sürdürüyor. Yoğun bir yeşil alan içerisinde bulunan odalar, geniş dinlenme mekanları ve otelin bahçesinde gezen ördekler, tavus kuşları ile mütevazı ve şık bir tatil mekanı yaratılmış. Doğa ile içe içe tatil imkanı sunan Olympos Lodge bu nedenle Charlize Teron, Tom Hanks, Sharon Stone gibi yabancı ünlülerin yanı sıra birçok Türk ünlüyü de ağırlamış bir mekan. Öte yandan, Olympos Lodge’da otelin sahibi Ziya Bey ile sohbet ederken bana ısrarla İrina Hanım’dan bir masaj almamı tavsiye etmesinin nedenini yaptığım ilk uzun yürüyüş sonrasında anladım. Gerçekten klasik masajı kelimenin tam anlamı ile “şişirmeden” ve tüm yorgunluğunuzu alacak şekilde yapan İrina Hanım’dan mutlaka bir masaj almanızı şimdi de ben sizlere tavsiye ediyorum. Her gün güleryüzü ile tüm konuklarla ilgilenen Otel Müdürü Ayşen Hanım benim için organize ettiği gibi size de bir tekne organize edebilir. Bence etsin çünkü bölgede Olympos’a yakın birbirinden güzel birçok koy bulunuyor ve buralarda denizin tadını çıkarabilirsiniz. Tekneye binerken yanınıza otelde hazırlatacağınız yiyecek ve içecekleri almayı unutmamalısınız.Çıralı efsanesi...Burada meşhur Yanartaş bulunuyor. Çıralı Plajı’nın üzerindeki tepelerde bulunan Yanartaş mitolojideki efsaneye göre; Likyalı Kahraman Bellerophon’un kanatlı atı Pegasos, sırtında ağzından ateş püskürten canavar Kimera ile savaşır ve onu bu noktada öldürür. Yöredeki inanışa göre canavarın ağzından çıkan ateş bugün hâlâ yanıyor. Burada yeryüzüne çıkan gaz, havanın oksijeniyle birleşerek, antik devirlerden beri yanıyor.Nasıl gidilir?Olympos Lodge Olympos Kemer ile Adrasan arasında bulunuyor. Aracınız ile giderseniz Ulupınar’a kadar sahil yolunu izleyin. Ulupınar yol ayrımında “Olympos” levhasını göreceksiniz. Tel: 0242 825 71 71 E-mail: info@olymposlodge.com.tr www.olymposlodge.com.tr

Devamını Oku

Adriyatik masalı Dubrovnik

16 Temmuz 2010

Vip Turizm’in davetlisi olarak gittiğim Dubrovnik’te her şeyin güzelliğinin yanı sıra örnek olabilecek bir turizm pazarlaması dikkatimi çekti. Kente her gün en büyük yolcu gemileri akın akın geliyordu. Kentin içinde ise hemen her gün farklı bir aktivite yapılıyordu; konserler, tiyatro ve havai fişek gösterileri... “Eski bir kenti yaşayan bir mekan olarak sunmak işte ancak bu kadar güzel başarılabilir” diye düşündüm. Adriyatik kıyılarının en güzel ülkelerinden biri Dubrovnik. Aslında Dubrovnik için güzel demek çok fazla anlam ifade etmiyor. Bir cennet tasviri yapmanız gerekse bunu Dubrovnik ile anlatabilirsiniz. Dağlardan denize dimdik inen kayaların üzerine kurulu, bahçelerin içine saklanmış evleri, mavi ile yeşilin birbirine karıştığı berrak bir denizi ve tarihi dokusunu yaşamla buluşturmuş haliyle Dubrovnik tam da tatil yapılacak bir yer. Belki de bu nedenle tüm dünyanın olduğu gibi Türk turistlerin de ilgisini fazlasıyla çekiyor. Hatta diyebilirim ki, son zamanların en trendi ülkelerinden biri haline geldi. Üstelik Türkler de vizesiz girebiliyor. Dubrovnik güzel olmasına çok güzel bir ülke. Ancak tarihine bakıldığında kaderi çok parlak görünmüyor. Yakın zamanda yaşanan savaşla yerle bir olmuş görüntülerini izlerken insanın içi burkuluyor ama yine de Dubrovnik halkı çok kısa zamanda yaralarını sarmış ve toparlanmış görünüyor. Bu toparlanmada UNESCO’nun katkıları da büyük olmalı ama turist olarak gittiğiniz bu ülkede kendinizi dünyanın çok ayrıcalıklı bir coğrafyasında buluyorsunuz, bu kesin. Ben de VIP Turizm şirketinin davetlisi olarak gittim Dubrovnik’e. İyi ki gitmişim çünkü oradaki dört gün boyunca kendimi çok iyi hissettim. Surların üzerinde tur atın Özellikle kentin, eski şehir bölümü başlıbaşına zamanı durduran ve sizi neredeyse Orta Çağ’a götüren bir yer. Surlarla çevrili eski kente, Pile, Ploce, Peskarija ve Ponta kapılarından dört değişik noktadan giriliyor. 1991 yılında yaşanan savaştan sonra bozulan yapısı aslına uygun olarak yeniden yapılmış eski kentin adı Stari Grad. Şehri çevreleyen surlar üzerinde para ödeyerek (10 Euro) gezebiliyorsunuz ve buradan aslında hem Dubrovnik kıyılarını, hem de surların içindeki eski kenti izleyebiliyorsunuz. Surların üzerinde bulunan kafeler de ayrıca keyif veren mekanlar. Eğer Dubrovnik’e giderseniz eski şehri çevreleyen surların üzerinde tur atmayı sakın ihmal etmeyin. Surlardan indikten sonra bir kahve içip dinlenmek isterseniz eski kentin ortasından geçen ana cadde, Stradun üzerinde bulunan Orlando Kafe’ye gidin. Size sunulan mükemmel hizmet karşısında şaşıracaksınız. Kafenin garsonu sizin bir gün önce içtiğiniz kahveyi, hangi kurabiyeyi beğendiğinizi bile hatırlayıp size ondan ikram etmeye çalışacak, şaşırmayın. Yine aynı cadde üzerinde istediğinizi yiyebileceğiniz birçok restoran bulacaksınız. Merdivenlerle kalenin yukarısına doğru yükselen kentin gizli kalmış bir çok köşesi olduğunu fark edeceksiniz. Eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsanız bu keşif harika olacak. Dubrovnik’de eski şehrin dışına çıktığınızda göreceksiniz ki, bir kent istenirse tertemiz olabilir. Trafik kuralları da çok net. Kimse kuralları çiğnemiyor. Bir araç kiralayıp Adriyatik kıyılarını gezebilir, güzel sahillerde denize girebilirsiniz. Araç kiralama günlük 54 Euro’dan başlıyor.Deniz ürünleri yiyip, şarap içebilir, zeytinyağı, lavanta satın alabilirsiniz AlışverişDubrovnik alışveriş açısından çok ucuz bir yer değil. Ancak yine de alınabilecek ucuz hediyelik eşyalar var. Mesela, lavanta torbaları çok fazla üretimi yapılan ve satılan ürünler. Yakın bölgelerde lavanta tarlaları olduğu için lavanta çok satılıyor ve kokusu büyüleyici. Şarap kesinlikle alınmalı. Ayrıca mandalina reçeli de satın alabileceğiniz yerel ürünler arasında. Kentte zeytinyağı da dahil olmak üzere zeytinin her türlü ürünü mevcut. Zeytinyağı ve ürünleri alınabilir. Gezilecek yerlerLokrum AdasıDubrovnik’e en yakın ada Lokrum’a çok rahat gidebilirsiniz. Limandan kalkan tekneler 10 dakika içinde adada oluyor. Adada ayrıca bir göl ve manastır da var. Kısa bir gezi için Lokrum ideal. Ada dışında kentin içinde gezip görebileceğiniz mekanlar arasında; Dubrovnik Katedrali, ST. Blaise Kilisesi, Franciscan Manastırı da bulunuyor. Konaklama: Dubrovnik’te denize kıyısı olan beş yıldızlı oteller de var. Ancak bence eski şehire yakın pansiyonlar ve üç yıldızlı oteller de kalmak için ideal hizmet veriyor. Kuşatmada kayıp büyükDubrovnik, bir şehir devleti olarak kurulmuş. Ancak sonrasında, Osmanlı’da dahil olmak üzere pek çok imparatorluğa vergiler ödemek durumunda kalmış. Napolyon’un ülkeyi işgaline kadar cumhuriyetle yönetilmesine rağmen sonrasında Avusturya-Macaristan monarşik rejiminin parçası haline gelmiş. 1918 yılında Yugoslavya Krallığı’na, 1945’te Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’ne katılmış. Hırvatistan’ın bağımsızlık savaşı sırasında şehir, Sırp-Karadağ kuşatmasında çok büyük kayıplar vermiş.En iyi restoran şehir dışındaDubrovnik’de yemek denildiğinde insanın aklına gelebilecek en önemli şey tabii ki, deniz ürünleri. Burada birçok restoranda deniz ürünlerinin neredeyse tümünü bulmanız mümkün. Yani ne isterseniz var diyebilirim. Ayrıca pizza ve makarnalar da şahane ve en önemlisi Dubrovnik şarapları günün her saatini ayrı bir şölene dönüştürebilir, unutmayın. Hırvatlar çok iyi şaraplar üretiyorlar. Dubrovnik’in en iyi restoranlarından biri eski kentin dışında bulunan Nautia ve diğeri de eski kentin içindeki Proto. Bu iki restoranda da deniz ürünlerinin tadına varabilirsiniz. Dubrovnik’e gitmek içinwww.vip.com.trTel: 444 78 47VIP Turizm- Cumhuriyet Cad. 173 Harbiye 34373 İstanbul

Devamını Oku

Bodrum’da butik keyif Doria Hotel

9 Temmuz 2010

On beş yirmi yıl önce Bodrum denildiğinde akla lacivert ve yeşilin birbirine karıştığı koylar gelirdi. Bodrum’da hem sakin bir tatil, hem de şehre inip bir iki kadeh atıp keyif yapabileceğiniz bir tatil seçeneği vardı. Şimdi ise ne yazık ki, Bodrum’dan söz edildiğinde insanın aklına ilk gelen aşırı kalabalık oluyor. Ben sakinlik arayanlardanım ve hafta sonu Doria Hotel Bodrum’un yolunu tuttum. “Neden Doria Hotel?” seslerinin yükseldiğini duyar gibiyim. Doria Hotel’i tercih ettim çünkü, Bitez Koyu’ndaki Doria Hotel, Bodrum’un otantik yapısını, Ege’nin nefes kesen doğal güzellikleriyle hotelin bulunduğu “Doria Beach”, denizinin temizliği ve çevreye gösterdiği özen sebebiyle uluslararası “Mavi Bayrak” ödülünü bile kazanmış. Burada kuralan localarda ise kendinize ait bir mekanda dinlenmenin ve denize girmenin hoşluğunu yaşıyorsunuz.BODRUM’A ÖZGÜ LEZZETLER AKDENİZ TATLARIYLA KARIŞIRSA Bu localarda size özel olan ve gün boyu süren servisin tadını çıkartın. Burada, Doria Beach barmenlerinin hazırladıkları kokteylleri de denemelisiniz. Deniz insanı acıktırır derler. İşte o zaman da hafif bir şeyler yemek isterseniz yayla soslu organik bahçe salatası ya da deniz mahsulleri salatası deneyebilirsiniz. Doria Hotel Bodrum’un pizzaları ise gerçekten harika. Restoranda Akdeniz mutfağından esinlenilerek hazırlanan yenilikçi lezzetleri tatmak mümkün. Otel, Bodrum’a özgü lezzetleri balık ağırlıklı Akdeniz mutfağının şaşırtan tatlarıyla birleştirmiş. Doria Hotel Bodrum, size sadece keyif sunmuyor. Otelin müdürü Tamer Cansever ve Ön Büro Müdürü Sema Koyunba’nın cana yakın tavırları da size gerçekten burada bir misafirmişsiniz ayrıcalığını yaşatıyor.Havuz, hamam ve SPA...Otelin iki açık ve bir kapalı yüzme havuzunda serinleyebilirsiniz. İki büyük havuz da Gümbet Koyu’na bakıyor. Her ikisinde de yüzerken Ege’nin lacivert sularını seyredebiliyorsunuz. Otelde ayrıca bir de Türk hamamı ve sauna mevcut. Burada da toksinlerinizden arınmak isteyebilirsiniz. Dahası Doria Hotel Bodrum’un size kendinizi harika hissettirecek bir de SPA’sı var. Aromaterapi, refleksoloji, selülit gibi pek çok masaj yaptırabiliyorsunuz. Benzersiz manzarası ile dört mevsim tatil imkanı Üstelik Doria Hotel Bodrum, sadece yaz ayları konaklayabileceğiniz bir otel de değil. Burada kışın da konaklama olanağı var. Doria Hotel, Ege ve Akdeniz’in sıcak renkleriyle pekiştirilmiş modern mimarisi, benzersiz manzarası ile dört mevsim tatil olanağı sunuyor. Bitez’de bulunan Doria Hotel Bodrum’dan dışarıdaki eşsiz manzaraya bakıldığında mavinin beş farklı tonunu görmek mümkün. Otelin iç mekânlarında kullanılan turkuvaz mavisinden havuzun mavisine, oradan da açık deniz ve gökyüzüne uzanan beş farklı mavi kuşak var. Otelin tasarımı mimar Sinan Kafadar’a ait.Doria’da ne yenir? Doria Hotel Bodrum’un insanı mest eden yiyeceklerini anlatan yiyecek içecek müdürü Hakan Saltık ve şef Ercan Yılmaz şunları söylüyor: “Yiyecek konseptinde kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz organik yeşilliklerden yapılan yaza özgü hafif salata çeşitleri, meşe odununda pişen yöresel otlu pide ve ince hamurlu pizzalar, dürüm ve sandviç çeşitleri, ev yapımı İtalyan soslu makarna çeşitleri, kırmızı et ve taze günlük balıklardan oluşan ana yemekler ve tatlılar bulunuyor. Favorilerimiz arasında Ege salatası, yayla soslu organik bahçe salatası, bir Bodrum klasiği olan çıtır mantı, Bodrum otlu pide, yoğurtlu kebap, tatlılarda ise Türk kahveli çikolatalı sufle yer alıyor. Doria Hotel akşam yemeği mönüsünde ise öğlen mönüsüne ek olarak yaz akşamlarına uygun başlangıçlar olan kılıç balığı carpaccio ve ılık ızgara levrek salatası, risotto çeşitleri ve daha fazla ana yemek çeşitleri bulunuyor. İçeceklerde mojito ön plandaBeach ve otel içecek mönüsünde tamamı taze meyvelerden yapılan klasik mojito, satsuma mojito, raspberry mojito, green apple mojito ve strawberry mojito’dan oluşan mojito çeşitleri ön plana çıkarken, melon martini ve passionfruit martini kokteylleride özellikle kadınlara hitap eden ferahlatıcı martini kokteylleri göz dolduruyor.Adres: Gündönümü Mevkii, Bitez, Bodrum Tel: (0252) 311 10 20 www.doriahotelbodrum.com

Devamını Oku

Huzurlu, keyifli ve romantik Bördübet

3 Temmuz 2010

Bazen sevdiğiniz birine sürpriz yapmak ve onu bir yere götürmek istediğinizde,özel bir yer bulmakta zorlanabilirsiniz. Ama unutmayın ki bazen gözümüzün önündekini göremediğimiz zamanlar olur. İşte gözümüzün önünde ve yakınımızda olan ama eminim birçoğunuzun hâlâ bilmediği bir yer, Bördübet. Hâlâ görmediyseniz ilk fırsatta sevgilinizi alın ve Bördübet’in size sunduğu huzurlu ve romantik ortamı yaşayın.Golden Key Bördübet Oteli, Marmaris’ten Datça’ya giden yol üzerinde bulunuyor. Datça yolu üzerinde görünür bir tabelası var ve Bördübet sapağından girerek siz otele gelene kadar aslında sizi ne kadar ayrıcalıklı bir tatilin beklediğini anlamanız mümkün değil. Otelin kapısından içeri girdikten ve resepsiyonu geçtikten sonra gösterilen ilginin sarhoşluğunu üzerinizden atamadan bir dere kenarında buluyorsunuz kendinizi. Üzerinde bembeyaz kuğuların hatta çok nadir olan siyahlarının da gezdiği bir dere. Derenin berrak suyunun içine doğru ve dikkatle baktığınızda rengarenk birçok balığın ve su kaplumbağasının süzüldüğünü de göreceksiniz. Dere kenarında birkaç dakika geçirirseniz sıraya girmiş minik yavruları ile ördekleri de görebilirsiniz. Aslında bütün bunları izlemek için dere kenarında beklemeye de gerek yok. Çünkü büyük bir S çizerek, dolanan, dere çevresinde yer alan oda veya evlerden birinde konaklarsanız, balkondan sürekli bu manzaraya bakabileceksiniz. Bördübet’te bulunan oda ve ev seçenekleri ise bir çift veya 5 kişilik aileyi bile ağırlayabilecek muhtelif büyüklüklerde yapılmış.Bördübet konumu ile “çok özel” bir butik otel. Onca yer gezmiş biri olarak, böylesini henüz görmedim. Irmak kıyısındaki evleri, büyük ve geniş yeşil alanlarının tamamının devasa çam ağaçlarının gölgesinde olması, onu bir botanik bahçesinden farksız kılacak çeşitlilikteki bitki örtüsü ile gerçekten eşi bulunmaz bir yer. Golden Key Bördübet Oteli, konumunun güzelliğine sığınmış otellerden de değil üstelik. Bu eşsiz doğanın sunduğu romantik ortamı işletme konukseverliği ile pekiştirmişler. Otelde birkaç gün geçirdikten sonra Golden Key Otelleri Genel Müdürü Nefi Sönmez ve tüm diğer çalışanların size gösterdikleri içtenlikli ilgi, “Bu insanlar galiba beni mutlu etmek için yaratılmış, ben ne kadar önemli biriymişim de fark etmemişim“ gibi yanılsamalara kapılmanıza neden olabilecek düzeyde. Peki, “Bu bir yaz tatili ve deniz nerede?” diyeceksiniz. Haklısınız, denizsiz bir yaz tatili olamaz. Bördübet’te denize girmek için bir yolculuk yapmak gerekli. “Şimdi bu da nereden çıktı, her gün denize girmek için yolculuğa mı çıkacağız” da diyeceksiniz. Evet, çıkacaksınız, hem de keyifli bir yolculuğa. 5-6 dakika sürecek bu yolculuğun bu kadar çabuk bittiğine de kızacaksınız üstelik. Çünkü denize girmek için her gün dereden otelin tarifeli sandalına bineceksiniz ve dere üzerinde harika bir doğa parçasını geçerken, su kaplumbağaları, balıklar, kuşlar ve daha birçok canlıyı izleyeceksiniz. Sandalı kullanan güleryüzlü otel görevlisi 5 dakikada sizi, otelin plajının ve restoranının bulunduğu adaya götürecek. Tarifeli sandal servisinin saatlerini de burada açıklayalım. Tarifeyi siz belirliyorsunuz. Yani aslında tarife yok. Her istediğinizde sizi götürüp, her istediğiniz anda geri getiriyorlar. Rengarenk çiçekler içerisinde gölge ve güneşlenme alanları içeren bu plaj ve restoranın bulunduğu yere otel görevlileri ada dese de burası aslında bir yarım ada. Bunu özellikle belirtmemin nedeni ise eğer isterseniz sizi adaya kara yolu ile 3 dk süren bir transferle götürebilecekleri gibi “Hayır ben kendim gideceğim” derseniz, otelde emrinize amade bisikletler hemen resepsiyonun yanında yer alacak. Sabah erken saatlerde bisikletle gitmek de gerçekten keyifli, tavsiye ederim.Otel doğal güzelliklerinin yanı sıra mutfağı ile de ön plandaAdada bulunan su sporları merkezinde dalış ve yelken dahil birçok hizmet sunuluyor. Su içerisinde bulunan sal ve trambolin mutlaka ilginizi çekecektir. Trambolinde oynamak ise fazlası ile eğlenceli. Otelin bulunduğu yemyeşil ve geniş arazi tamamen dolu olsa bile hiç kimse ile karşılaşmamak mümkün. Adanın üst bölümlerinde yapılmış oturma ve güneşlenme alanlarına çıkarak isterseniz yalnız kalabilirsiniz. Orada size Gökova’nın turkuvaz koy manzaraları eşlik edecektir.Eğer bu yazıdan etkilenip Bördübet’e gitmeyi düşünürseniz sizi önemli bir konuda uyarmam gerek. Bunun sorumlusu olmak istemem açıkçası. Otelde keyifli bir hafta sonu geçirmek isteyenler için bu uyarı pek geçerli sayılmaz çünkü 2 günde bir zarar görmezsiniz. Ama eğer 1 hafta falan kalacaksanız otelde sıkı bir düşmanınız var. Evet, aşçıya dikkat! Hepimizin bildiği yemekleri bile olağanüstü lezzetlere dönüştürebilme gibi bir yeteneği var. O,bu konuda kendine hakim olamıyor ama sizin olmanız gerek yoksa kesinlikle kilo alabilirsiniz. Otelin arka bölümünde bir organik bahçe yapılmış. Mutfakta kullanılan ürünlerin tazeliği ve lezzeti belki de bu nedenle de şaşırtıcı olmamalı diye düşünüyorum. Yemekler dışında adada ve otelde her gün çay saatinde sundukları pastalar sizi baştan çıkarabilir, benden söylemesi.Bördübet, devasa ağaçların gölge alanları ile size yazın sıcağını hissetmeden keyifli bir tatil sunmaya aday. Odamdaki klimayı bile çalıştırmaya gerek duymadan ağaçların doğal serinliği ile yetinebildim. Bu tatili sevdiklerinize ve kendinize armağan etmenizi öneririm.Nasıl gidilir?Golden Key Bördübet Oteli Marmaris’e 30 km mesafede ve Datça yolu üzerinde. Datça’ya doğru yol alırken Bördübet tabelasını sağda görebilirsiniz. Dalaman’dan otele ulaşmak 2 saat sürüyor.Golden Key Bördübet Telefon: 0252 436 92 30 (10)Web: www.goldenkeyhotels.com E-mail:bordubet@goldenkeyhotels.com

Devamını Oku

Tarih ve kültürün estetik kenti Varşova

26 Haziran 2010

Varşova’nın eski şehir diye adlandırılan savaşta yıkılmamış bölümü bir hafta sonu gezisi için ideal olur diye düşündüm ve bu hafta oradaydım. Gerçekten de etkileyici bir kent ile karşılaştım. Şehrin yeni bölümü daha çok alışveriş meraklılarının ilgisini çekebilir ama eski şehir herkesi büyüleyebilecek güzellikte... Varşova, Vistül (Vistula) Nehri’nin kıyısında kurulmuş bir kent. İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler tarafından yıkılıp, yakılmış. Ancak yeniden inşa edilmiş. Kentin içinde bulunan Kale Meydanı (Plac Zamkow) UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor. Varşova’da ulaşım çok kolay diye başlayacağım yazıma çünkü kentin neresinde kalırsanız kalın bence gezilip görülmesi gereken yer kesinlikle eski şehir ve oraya otobüsle gitmeniz çok kolay. Ayrıca kent içinde tramvay da oldukça yaygın bir biçimde kullanılıyor. Özellikle belirtmeliyim ki, otobüsle neredeyse her saat eski şehire ulaşmanız mümkün. Kaldığım otelden eski şehire gitmem sadece 15 dakikamı aldı diyebilirim. Otobüs sizi eski şehrin girişinde bıraktıktan sonra gezinize yürüyerek devam edeceğiniz için hazırlıklı olun ve ona göre giyinin. Varşova’da geçirdiğim günler boyunca eski şehir benim için fotografik olarak çok önemliydi. Ve eski şehri keşfetmek ayrıca keyif vericiydi. Aslında eski şehir denen bölüm, küçük bir alan sayılabilir. Burada bulunan kafeler, onların yakınlarında bulunan seyyar satıcılar ve gezerken saatlerce izlemekten bıkmayacağınız15’inci yüzyıldan kalma kiliseler olağanüstü...Ve bana göre eski şehir, bozulmamışlığı ile görülmeye değer. Eski şehirde dolaşırken başınızı nereye kaldırsanız Gotik ve Barok üslupla inşa edilmiş binaları göreceksiniz. Eski şehre ilk kez giden herkesin dikkatini çeken ise doğal olarak, harika mimarisi olan kraliyet konutu Zamek Krolewski binası oluyor. Benim de öyle oldu. Zamek Krolewski binası 2’nci Dünya Savaşı’nda yıkılmış Ancak 1970’lerin sonlarına doğru Barok stilinde yeniden inşa edilmiş. Ve yine eski şehirde Varşova’nın en eski kilisesi St. John var. Bina 15’inci yüzyılda yapılmış ama 1789 yılında büyütülerek katedral haline gelmiş.Alışveriş:Alışveriş yapmak isteyenler şehrin yeni bölümünde mimarisi ile de dikkat çeken Zlote alışveriş merkezini tercih etmeli.Nasıl gidilir:Varşova gezisi için Gurme Tur veya Travel Club’ı arayabilirsiniz.Gurme Tur 0212 - 251 24 24info@gurmetur.comwww.gurmetur.comTravel Club 0212 - 292 88 88info@travelclub.com.trwww. travelclub.com.trGezilecek görülecek yerler Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Kale Meydanı (Plac Zamkow), Chopin Müzesi (Muzeum Fryderyka Chopina), Ulusal Müze (Muzeum Narodowe), bugün müze olarak kullanılan ve 1971-1984 yılları arasında yeniden inşa edilen Kraliyet Kalesi (Zamek Krolewski), 14’üncü yüzyıl St. John Katedrali, savaşın yaptığı yıkımı oldukça iyi belgeleyen Varşova Tarih Müzesi (Muzeum Historyczne), 17. ve 18. yüzyıldan kalma binaların II. Dünya Savaşı sonrasında aslına uygun bir biçimde yeniden yapıldığı Eski Kent Meydanı (Rynek Starego Miasta), Kraliyet Sarayı’nı Lazienki Park’a bağlayan 4 kilometrelik Kral Yolu (Szlak Krolewski), 18. yüzyıldan kalma yazlık saray Wilanow Palace’ın yer aldığı muhteşem Lazienki Parkı, Poster Müzesi (Muzeum Plakatu) gezilebilecek yerler listesinde başlarda yer alıyor.Şehre tepeden bakmak...Tepeden bakmak dedimse sözünü ettiğim şey bildiğimiz tepe değil. Voluminous Sarayı tam bir tepe gibi kente hakim. 230 metre yüksekliğindeki sarayın seyir terasından kenti kuşbakışı izleyebilirsiniz. Ve eğer şehirdeki müzeleri görmek isterseniz Chopin Müzesi’ni kesinlikle tavsiye ederim. Öte yandan Naziler döneminde kentte hapishane olan Pawiak Müzesi’de görülmesi gereken yerler arasında. Hediyeniz akik taşlardan olsunVarşova’da eski şehrin tarihi dokusu içinde dar sokak aralarında gezerken arada bir karşınıza çıkacak, takı satan küçük dükkanlar olacak. Polonya’da bol bulunan akik taşları ile tasarlanmış takılardan hediye olarak da alabilirsiniz. Hediye almak için eski şehrin seyyar satıcılarını da unutmayın. Buralardan alacağınız küçük eşyalar birçok seçeneği barındırıyor. Eğer isterseniz sokak ressamlarının çalışmalarından da uygun fiyata eserler satın alabilirsiniz.Varşova’da yemekTüm gün kenti dolaşıp iyi bir akşam yemeği ile günü bitirmeyi kim istemez. Ben de yemek için Stare Miasto’ya gittim. Araç trafiğine kapalı meydanda birbirine güç verircesine dizili binaların altlarında restoranlar var. Küçük restoranların bazılarında çok iyi pizza yapılıyor. Deneyin derim. Zaten bir akşam serinliğinde şarap ya da biranızı içerken yanında tadacağınız pek çok yemek size iyi gelecektir. Sunumları da hoş ayrıca.

Devamını Oku

Eğlenceli, ucuz ve yeşil kent: Sofya

18 Haziran 2010

Bugün Avrupa’nın ve Osmanlı İmparatorluğu döneminin önemli kentlerinden biri olan Sofya, 16’ncı yüzyıla kadar Sredets diye anılıyordu. Kent, Sofya adını şehrin merkezinde bulunan Aya Sofya Kilisesi’nden almış. Geçtiğimiz hafta Bulgaristan’ın başkenti Sofya’daydım. Bu kentte kalınabilecek en iyi oteli araştırdığımda ise karşıma Dedeman Oteli çıktı. Rezervasyonumu hiç düşünmeden yaptırdım. İyi de yapmışım. Çünkü gerçekten de Sofya’da bulunan Dedeman Oteli, bu kentte kalınacak en iyi mekanlardan biri. Konukseverliği ile ön plana çıkan otelin SPA’sı, konuklarına kenti gezdirmek için ayarladığı rehberleri oteli çok özel kılıyor. Dedeman’da geçirdiğim üç gün benim için de tam anlamıyla keyifli oldu. Özellikle belirtmeliyim ki, otelin SPA’sı Bulgaristan’ın en iyi hizmet veren SPA’sı seçilmiş. Burada yaptırdığım masaj sayesinde, kendimi yenilenmiş, yorgunluğumu da atmış hissettim. Siz de Dedeman’a giderseniz, masajı gün boyu gezdikten ve yorulduktan sonra yaptırmanızda fayda var. Çünkü ben, otelin ayarladığı rehber sayesinde, kentin gezilip görülebilecek tüm mekanlarını, hiçbirini kaçırmadan karış karış gezmiş ve akşam saatlerinde yorgun bir şekilde otele dönmüştüm. Masaj bu nedenle iyi bir terapi olmuştu. Dedeman’da konaklamak çok özel çünkü burada hem Türk, hem Bulgar yemeklerinin en iyilerini Dedeman Princess’in Şefi Vedat Haksöz yapıyor ve onun özel sunumu ile yiyorsunuz. 500 yıl boyunca Osmanlı’nın hakimiyetinde olduYemekler ve SPA harikaydı ama eğer isterseniz otelin casinosu da Sofya’nın en büyükleri arasında. Yani burada gece boyunca keyifli dakikalar geçirebilirsiniz. Keyifli dakikalar demişken Sofya’da gece hayatı çok renkli ve eğlenceli. Dilerseniz sabahlara kadar süren eğlence var. Bulgaristan’a ve dolayısıyla Sofya’ya gitmişken pek çok şeyden söz edebiliriz. Kentin temizliği, yemyeşil parkları, ucuzluğu gibi... Ancak Bulgaristan’ın Türkler açısından önemli bir yanı da tarihi. Ve tarih denildiğinde de Osmanlı’dan bahsetmek önem taşıyor. Bulgaristan, neredeyse tam 500 yıl boyunca Osmanlı’nn yönetiminde kalmış bir ülke. Kentte Osmanlı’ya ait eserlerin yanı sıra Sovyetler Birliği döneminden kalma binaları da görüyorsunuz. Sofya’nın genel görünümüne bakıldığında, yemyeşil parklarla donatılmış olduğu insanın hemen dikkatini çekiyor. İklimi bakımından Türkiye’ye çok yakın olan Sofya tatil açısından iyi bir seçenek. Alexandr Nevski KatedraliHer turist açısından kentin en önemli görülecek mekanı Alexandr Nevski Katedrali. Bu yapı Sofya’nın en önemli turistik yeri. Alexandr Katedrali’nin etrafnda da alışveriş açısından çok seçenek var. Burada bol miktarda hediyelik eşya bulabilirsiniz. Hediyelik eşyalar daha çok Sofya’yı hatırlatacak türden. Alexandr Katedrali’nin yakınlarında bir de Rus Kilisesi var. Bu kilise de kentin gerçekten çok önemli ve görülecek yapılarından biri. Ayrıca Sofya’da, Zapaden Park, Vitoşa dağı, Yujen Park, Pançarevsko, Borisova Gradina, Virtopo Parkı gibi yerleri ise turistlerin en çok rağbet ettkleri gezi mekanları. Sofya’da bu turistik mekanları gezerken bunların yanı sıra pek çok eğlence mekanı olduğunu da eklemekte yarar var. Ve dünya markalarının ucuza satıldığı alışveriş merkezlerine de gitmek gerekir. KaplıcalarSofya alışveriş, gece hayatı açısından oldukça hareketli bir kent ama sadece kaplıcaları için bile bu kente gidilebilir. Kent doğal ve hidrotermal kaynaklar içeriyor. Ovça Kupel, Gorna Banya ve Bankya gibi yerlerde çok sayıda şifalı kaynakların bulunduğu biliniyor.Ne yenir?Restaurant Vodenitzata’nın kendine has yemekleri çok lezzetli. Örneğin, içinde salata, mantar ve peynir çeşitleri olan meze tabağı, ev yapımı ekmek ve Elena’nın fletosu, pastırma, Todoroff kırmızı şarabı, St. George’s günü tarzında hazırlanan biftek, “Vodenicata” kebabının tadına bakabilirsiniz. Adres: Vitosha Park, Dragalevtzi Phone: +359 2 9671058, +359 888 703103 http://www.vodenitzata.comGezilecek yerler * Siyavuş Paşa Camii (Aya Sofya Kilisesi)* Alexandre Nevski* Rus Kurtuluş Heykeli ve Parlemento Binası* Sofya Saint Kliment Ohridski Üniversitesi* Eski Türk Büyükelçiliği* Sovyet Ordusu Heykeli* Kartallı Köprü* 93 Harbi Rus ve Bulgar Şehitleri Anıtı* Kiril ve Metodiy Kütüphanesi* Koca Derviş Mehmet Paşa Camii* Ivan Vazov Devlet Tiyatrosu* Mahmut Paşa Camii* Gül Camii* Eski Komünist Partisi Binası* Tük Hamamı* Molla Seyfullah Efendi CamiiMüzeler* Tabiat Müzesi* Tarih Müzesi* Arkeoloji MüzesiSofya Gezisi için: Dedeman Bilgi ve Rezervasyon Hattı;0212 444 4 336hotels@dedeman.com www.dedeman.com

Devamını Oku