Sarıgerme’de yeni bir tatil seçeneği : Club SenoMarmaris’e 1,5 saat uzaklıktaki Dalaman’da uçaktan inip valizimi aldıktan sonra alandan dışarı çıktığımda sabahın erken saatleri olmasına rağmen hava çok sıcaktı. Biran önce kalacağım otele ulaşmak istiyordum. Dalaman’dan kalınacak tesise gitmek genelde uzun bir yolculuk gerektirir. Ama bu kez durum farklıydı. Havaalanından çıktıktan sadece 25 dakika sonra Sarıgerme’de bulunan Club Seno’da ki şık odamın balkonundan çam ağaçları arasından görünen lacivert renkli denize bakıyordum. İtalyanca’da “körfez” anlamına gelen ve adını buradan alan Club Seno Dalaman havalanına çok yakın olmasının yanı sıra eşsiz bir doğaya kurulmuş. Tesis kurulurken ağaç kesmemek için gösterilen özen tesisin yayıldığı geniş alandan ve odaların dağılımından belli oluyor. Yemyeşil çam ormanları arasından Sarıgerme sahillerine bakan tesiste hemen tüm odalar deniz manzaralı. Yamaca kurulmuş olan otelde odanızdan çıktıktan sonra hemen birkaç adım mesafede bulunan bir durak göreceksiniz. Oadaki düğmeye bastığınız anda bir golf aracı hemen gelerek sizi tesisin istediğiniz yerine ulaştıracak. Geniş bir alana kurulu tesiste ulaşım için böyle bir çöçüm yaratılması güzel olmuş. Club Seno’da ki tüm restoranların açık ve kapalı alanları da deniz manzaralı. Çam ağaçlarının arasından kıvrılarak sahile indiğinizde ise incecik kumla kaplı kumsal ve lacivert renkli deniz sizi bekliyor olacak.Restoranlar açık büfe ve alakart olarak ayrılıyor. Ama açık büfe olan restoranda bile her ne isterseniz bulabilirsiniz. Yemekler ve servisin usta ellerden yapıldığını hemen hissedeceksiniz. İçinde bulunduğu otel gibi geniş bir alana yayılmış spa bölümünde aldığım masj ile yol yorgunluğumu atarak tatilime başladım. Öğleden sonra güneşin yattığı saatlerde ise sahile inerek Sarıgerme sahilibboyunca yaptığım yürüyüşün ardından kendimi masmavi sulara bıraktım. Alakart restoranda yediğim yemeğin ardından açık hava tiyatrosundaki yabancı gurubun keyifli dans şovunu izleyerek geceyi tamamladım.Sarıgerme hakkında bilgi:Dalaman Havaalanına yakınlığı ve modern konaklama tesislerinin hizmete girmesiyle popülerleşen Sarıgerme, Osmaniye köyünün sahilinin adı. Köy sahilden 850 m içeride. Sarıgerme adı, Osmaniye’nin içinden geçen ve kumsalı bölen Sarıçay’la ilişkili. Sarıçay ormandan kesilen kerestelerin denize taşınmasından kullanılırmış. Keresteler denize kaçmasın diye de deniz bağlantısı kapatılırmış. Bu işleme “germe” denirmiş. Sarıgerme adı da böyle oluşmuş. Tarihte ise Pisilis antik kenti kuruluymuş. 7 km uzunluğundaki kumsalı, sığ denizi ve biraz açıktaki Baba Ada’sıyla Sarıgerme sahili, bölgede kurulan derneğin girişimleriyle temizlenmiş, büfe, duş-wc, şezlong ve şemsiye, kabinlerin yanında Osmaniye köyüne çekçek bağlantısı gibi hizmetler sağlanmış. ahilin açığındaki Babaada, Marmaris Göcek arasında dolaşan teknelerin ve yatların uğrak yerlerinden biri. Adanın Sarıgerme’ye bakan yüzü korunaklı ve tekneler bu yüze bağlanıyor. Adanın arka yüzü ise kayalık ve dalma meraklıları için uygun. Sarıgerme Yılın dokuz ayı güneşli Sarıgerme'de senede dört mahsül alınıyor. Sıcaklık yaz kış 7 derecenin altına düşmediği gibi Şubat ve Martta açan portakal çiçekleri çevreye doğal bir parfüm kokusu saçıyor.Sarıgerme'nin solunda ve sağında iki koy var ki, anlatılabilecek gibi değil. Sarsıla Koyu ve Aşı Koyu. Mısır Hidivi Abbas Paşa'nın av köşkü olarak niyetlendiği "İstasyon binası" ise, günümüzde devlet üretme çiftliği olarak kullanılırken komik öyküsü ve doğal ortamı ile gelenlere keyif dağıtıyor. Dalaman Çayı'nın üzerinde taşınan tomruklar denize kaçmasın diye çayın deniz bağlantısı kapatılırmış. Bu işleme "Germe" deniyor. Dalaman Çayı'nın kollarından "Sarısu"da bölgenin deresi. İşte "Sarı" ile "Germe" birleşerek 4 yılda gelişip güzelleşen altın kumlu Sarıgerme ismini oluşturmuş. Esas yerleşim Osmaniye Köyü, sahilden 850 metre içerde kurulu. Yılın 9 ayı güneşli Sarıgerme'de senede 4 kez mahsül alınıyor. Sarıgerme'yi cümlelerle çizmeye sahilden başlarsak; 7 km. uzunluğunda sığ mı sığ, geniş mi geniş bir kumsalı denizde de devam ediyor.Babaada, sahili dalgakıran gibi korurken etrafında su sirkülasyonu oluşuyor. Ege ve Akdeniz'in bu buluşma noktasında farklı tuz yoğunluğu dikkat çekici. Babaada'nın Sarıgerme yüzü aynı zamanda yatların korunağı. Arkası ise, muhteşem kayaların yer aldığı bir balıkadam cenneti. Sarıgerme kıyı bantında bir iki karış derinlikli suda kilometrelerce yürünebilir. Baba Adası Sarıgerme sahilinin ve Sarıgermenin sembolüdür. Doğal dalgakıran vazifesi gören adanın sahile uzaklığı 650 metre civarındadır. Adanın Sarıgerme'ye bakan yüzü mavi yolculuğa çıkan yatlar için korunaklı bir sığınaktır. Adanın güneye bakan yüzü ise dalış meraklıları için bulunmaz bir yerdir. Adaya yüzerek veya sahilde bulunan teknelerle gidebilirsiniz. Adada herhangi bir yerleşim yoktur üzerinde zeytin ağaçları ve bir de eski çağlardan kalma yapı dikkatimizi çeker. Gözetleme veya zindan olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir.Pisilis Antik Kenti sarıgerme sınırları içerisindeki tek antik yerleşim birimidir. Kent şuan İberotel Sarıgerme Park'ın sınırları dahiindeki kumsal ve park alanının altındadır. Üst tarafından bir çok ev kalıntısı, şehir surlarını görebilisiniz. Pisilis sözcüğünün Luwi veya Karia kökenli olduğu,ancak Hellenler tarafından değiştirildiği sanılmaktadır. Büyük olasılıkla bu isim “Çam Geçidi” veya “Boğaz Geçidi” anlamındadır.Strabon, buradan Kaunos ile Kalynda arasında sadece bir kent olarak söz etmiştir. Kentin Lelegler tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Nitekim Akropol olduğu sanılan tepede Leleg tipinde sur kalıntılarına, Arkaik ve Klasik çağlarda eklemeler yapıldığı görülmektedir. Bunlar da Pisilis’in tarihinin çok eski çağlara kadar indiğinin kanıtıdır. Ayrıca surların taş işçiliği Myndos surları ile çok yakın benzerlikleri olduğunu da ortaya koymaktadır.Roma döneminde yerleşim deniz kıyısına kadar inmiştir. Ancak Arap akınları sırasında burada yaşayan insanlar yeniden akropole sığınmak zorunda kalmışlardır. Bu antik kent İberotel Sarıgerme Park Yetkililerinden alınan özel izinle gelen misafirlerin görme imkanı bulunmaktadır. Club Seno Setur İşbirliği;Alman turizm devi TUI'nin dünyada ilk kez Türkiye'de hizmete açtığı yeni otel markası Club Seno'nun yetkili satış acentesi Setur oldu. Hitap ettikleri müşteri kitleleri ve doğa konseptini benimsemiş olmaları Club Seno’nun ve Setur’un yollarını birleştirdi. Club Seno; misafirlerine seçkin tatil olanaklarını sunmayı amaçlayan Setur aracılığıyla daha geniş kitlelere ulaşacak. Club Seno'ya gitmek icin : www. setur.com.tr adresinden veya 444 0 738 numaralı çağrı merkezinden rezervasyonunuzu yaptırabilirsiniz.Fotograf Dünyasından :SIGMA USB DOCKSigma yeni seri objektifleri ile birlikte inanılmaz bir işi başararak objektifinizi kişiselleştirmeniz sağlayacak bir yazılım ve USB Dock geliştirdi. USB Dock ile objektifinizi kişisel bilgisayarınıza bağlayarak güncelleme, netleme hızı ve ayarları, sarsıntı önleyici (OS) ayarları, objektifin hangi mesafe aralığında çalışıp çalışmaması (fokus limitleyici) gibi birçok uygulamayı yapabiliyorsunuz. Fotoğraf makineleri üzerinde alıştığımız bu tip ayarları artık sadece kullandığınız Sigma objektife özel olarak da yapabileceksiniz. www.fotopro.com.trYUNAN ADALARI’NA KOLAY VİZE İLE GEÇİŞYunanistan makamlarının son açıklamaları doğrultusunda Türk Rus Belarus ve Ukrayna vatandaşları Yunanistan’ın 5 Adasına ( Rodos, Kos, Samos, Midilli, Sakız ,Kastellorizo (Meis).) KOLAYLAŞTIRILMIŞ VİZE PROGRAMI ile seyahat edebilecekler.Bu uygulama 30 Nisan tarihinde başladı 31 Ekim 2013 tarihleri arasında geçerli olacak. Bu uygulama için misafirlerimizin aşağıda belirtilen evrakları en geç tur geçiş tarihinden 3 gün öncesinde iletmesi gerekmektedir.KASTELLORİZO (MEİS) ADASI KAPIDAN VİZE İŞLEMİ İÇİN GEREKLİ OLAN EVRAKLAR: *Pasaportun fotoğraflı sayfasının fotokopisi*Vesikalık fotoğraf*Gidiş / dönüş feribot bileti şirket tarafından veriliyor.*Otel rezervasyon konfirmesi şirket tarafından veriliyor Yunan vizesi başvuru formu Bu evraklarla birlikte şirket sizler adına Adalar’daki makamlara başvuruluyor ve onay aldıktan sonra misafirler seyahat edebiliyor. Misafirler Adalar’a vardıklarında pasaportlarına “15 gün kalış süreli Yunan vizesi” basılıyor.Vize bedeli ücreti kişi başı 35,00 Euro'dur.Çocuklar için ayrı başvuru yapılmalı.Vize başvuruları için :KAHRAMANLAR TOURISM & YACHTING INC. YETKİLİ ACENTASI MEYDANI NO:19/A KAŞ/ANTALYA c20 www.meisferrylines.com c20 info@meisferrylines.comc20 o.kahraman@mynet.com
Adı “Göz” anlamına gelen Meis adası ile ilk tanışmama ünlü İtalyan yönetmen Gabriele Salvatores’in Akdeniz adlı filmi sayesinde olmuştu. Filmde 1. dünya savaşında bu küçük ve önemsiz adaya çıkartma yapan İtalyan askerleri kısa süre sonra adanın yaşam biçimine farketmeden uymuş ve geçen zaman içerisinde savaşı da unuturak uzun yıllar adada yaşıyorlardı. Ta ki farkedilip adadan alınana dek. Ancak bir tanesi saklanarak ömrünün sonuna dek adada aşık olduğu kadınla kalmayı yeğleyecek ve filmin sonunda bazı arkadaşları da onun yanına dönmeye karar verecektir. Filmin sonunda perdede geçen yazı çok etkileyici idi. “Kaçma şansı olanlara ithaf edilmiştir” yazısı ile son bulan bu filmden sonra Meis’e gitmek zorunlu olmuştu benim için. Bu küçük ve sevimli adaya son zamanlarda da daha sık gitmeye başladım. Çünkü artık ulaşım da çok kolay. Dalaman’a uçup oradan Kaş’a varmak 1,5 saat sürüyor. Ondan sonrası ise çok daha kısa.Kaş ile Göz arası feribotla sadece 20 dakika Kaş’tan her sabah kalkan feribotla 20 dakika süren kısa bir yolculuktan sonra adeta Üsküdar’dan Kabataş’a geçermiş gibi Meis’e ulaşıyorsunuz. Meis daha yaklaşırken ne kadar iyi korunduğunu size gösteriyor ve o renkle şirin evleri daha uzaktan gözünüzü almaya başlıyor. Yol bu kadar kısa olunca Kaş’la Göz arasında size de sık sık gitmenizi öneririm. Meis’te müzeye dönüştürülmüş olan Osmanlı Camii, St John Şovalyeleri’nin Kalesi, Likya Kaya Mezarı, Arkeoloji Müzesi, Aziz Konstantin ve Eleni Kilisesi, Paleokastro Kalesi ve Mavi Mağara mutlaka görülmesi gereken yerlerdir. Mavi mağaraya bir tekne ile gitmek gerekiyor ama mutlaka görmeniz gerek çünkü benim Akdeniz’de gördüğüm en güzel mağara bu. Eğer şanslı iseniz o bölgede yaşayan foklarla da tanışabilirsiniz bu kisa yolculukta. Mağaranın içinde yüzme fırsatını kaçırmayın dememe gerek yok değil mi? Adayı kuş bakışı görmek ve sabah sporu yapmak istiyorsanız merkezin hemen arkasındaki tepeye çıkan merdivenlerin yolunu tutun. Arada düzlükler de olduğu için rahatlıkla çıkılabiliyor ve tepeye çıktığınızda gördüğünüz manzara buna değecektir. Bunun dışında adanın dar ve keyifli sokaklarında gezinti yapabilir, Kaş’tan Meis’e gelin giden Huriye ve güleryüzlü eşinin Meltemi adlı Café’sinde denize karşı keyif yapabilirsiniz. Sadece onlar değil tüm ada halkının konukseverlikte adeta yarıştığını söyleyebilirim. Ayrıca Huriye size işlettikleri küçük plajdan yararlanmanızı da önerecektir. Bence haklı ve kaçırmayın. Bırakın kendinizi masmavi ve pırıl pırıl sulara. Meis’te geçireceğiniz bir kaç gün kendinizi yenilemenize yetecektir. Adadaki tüm restoranlar deniz kıyısında. Ben en çok Lazarakis ve Alexandria’nın mekanını ve yemeklerini sevdim. Hemen her türlü deniz ürününü bulabildiğiniz ve taze yediğiniz düşünülürse fiyatlarında makul olduğunu söylemek gerek. Mezelerin hemen hepsi fazlası ile leziz. Sabahları ise aynı mekanlarda denizin kıyısına bir sofra kurdurun benim gibi ve kahvaltı keyfini deniz kokusunu çekerek yapın.Yemeğinizi yerken limanın içinde gezen carettalar’ı izleyebilirsiniz. Herkes dostça davrandığı için rahatlıkla kıyıya yanaşıyorlar. Tamamen huzur ve sessizliğin hakim olduğu Meis’te dünyayı unutmak gerçekten çok kolay ve filmdeki İtalyan askerlerini sizde ada ziyaretinizden sonra çok iyi anlayacaksınız. Hatta eğer mümkünse gelmeden önce filmi mutlaka izlemenizi öneririm. Şimdi Meis’ gitmek çok kolay ve ucuz.Sedventure Meis için özel bir program hazırladı. Kaş’tan Meis’e ulaşım (gidiş/dönüş) ve 1 gece konaklama dahil iki kişilik odada kişibaşı 85 Euro ve eğer tek kişi gitmeyi düşünürseniz 95 Euro olan bu bir gece ve iki gün süren programı kendinize uyarlayıp istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.Vize: Meis’e gitmek için Shengen vizesi gerekiyor. Eğer vizeniz yoksa bu konuda da Sedventure’den yardım alabilirsiniz. Çünkü Kaş’taki Setur yetkili acentesi adadan vize alınması için de hizmet vermeye başladı.85 Euro’dan başlayan fiyatlarla Meis’e gitmek için :Sedventure Tel :0212 230 03 36www.sedventure.comBahar’da tripodlar da rengarenk…Tripod, amatör ve profesyonel tüm fotoğrafçıların vazgeçilmez aksesuarlarındandır. Bahar aylarının gelişiyle fotoğraf konuları da çeşitlenmeye başladı. Makro, doğa, mazara, portre derken bahar coşkusu ile bir çoğumuz fotoğraf çekmek için kendimizi dışarıya atmaya başladık bile… Velbon bir Japon markası ve 55 yıldır tripod üretiyor. Tasarımları çok güzel ve birçok ülkede tasarım ödülleri alıyor. Velbon bu yıla özel birbirinden güzel rengarenk tripodlar hazırlamış. 3 kg’a kadar taşıma kapasitesi olan bu hafif aluminyum tripodlar yarı profesyonel gövdeleri kolaylıkla taşıyabilecek düzeyde, fotoğraf çekme zevkimizi daha da arttıracak. www.fotopro.com.trEROL DOĞANER'DEN VAHŞİ RÜYA RESİM SERGİSİErol DOĞANER'in vahşi doğa fotoğraflarından oluşan “Vahşi Rüya'' Fotoğraf Sergisi, Setur Kalamış Marina'da 25 Nisan 3 Mayıs tarihlerinde sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.26 Nisan 2013 Cuma - DOĞANER in son kitabıyla aynı adı taşıyan “Vahşi Rüya '' Fotoğraf Sergisi Kalamış Hai Sushi Restaurant Sergi Salonu nda 12:00-21:00 saatleri arasında sanatseverlere açık olacak. EROL DOĞANER İN KADRAJINDAN VAHŞİ RÜYA Fotoğraf çalışmalarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı nın “Fotoğraf Sanatçısı '' belgesine sahip Gaziantep Ford yetkili satıcısı ve Sedventure müşterisi Erol DOĞANER, uluslararası yarışmalarda 350 fotoğrafı 30 farklı ülkede ödül almış ve birçok fotoğraf yarışmalarında jüri üyeliği yapmıştır. 15 yıldır fotoğraf çeken DOĞANER “Benim Afrika hayalim, Afrika ya gitmeden 5 yıl önce başlamıştı, bir gün mutlaka bu gizemli ülkeye gideceğimi biliyordum. Yıllar sonra alternatif turlar programı Sedventure ın danışmanı ünlü fotoğrafçı Süha DERBENT ile Kenya ya Nakuru ve Masai Mara ya gitmeye karar verdim. On günlük safari süresince bana her konuda yardımcı olan, adeta “vahşi yaşam uzmanı '' sevgili dostum Süha DERBENT ile güzel fotoğraflar çektiğime inanıyorum umarım ziyaretçiler de aynı kanıda olur '' dedi. Fotoğraf Sanatı Uluslararası Federasyonu na üye olan Gaziantep İpekyolu Fotoğraf Sanatı Derneği nin kurucuları arasında yer alan DOĞANER, Gaziantep te tüm sanatçıların eserlerini sergileyebilmesi amacıyla 1200 m2 lik bir alana sahip sanat galerisini sanatçıların hizmete açtığını dile getirdi. Sergi Takvimi: 25 Nisan - 3 Mayıs 2013 Yer: Setur Kalamış Marina / Hai Sushi Restaurant
Fethiye’nin gizli saklı kalabilmiş koylarından biri Kalemya. Karadan koya inmenin neredeyse imkanı yok. Ancak, mavi yolculuğa çıkıp koyu uzaktan görenler, ağaçlar arasına gizlenmiş gibi duran Hillside Beach Club ile karşılaşabiliyor ve mekanın nasıl büyülü bir yer olduğunu anlıyor. Ve eğer Hillside Beach Club’ta tatil yapmaya karar veren şanslı kişilerden biriyseniz ilk düşünceleriniz şu oluyor: Burası ancak bir cennet olabilir. Ben Hillside’a şimdiye kadar pek çok kez gittim. Geçtiğimiz hafta yine Hillside’daydım. Çünkü yalnız kalmak istersem kimsenin dokunamayacağı kadar yalnız, kalabalıklar içinde eğlenmek stersem de bir o kadar kalabalık bir ortamda olabilirdim. Konumu gereği su sporlarının her türlüsünün yapılabildiği Hillside’da olmak bambaşka bir duygu. Dalaman Havaalanından tam bir saat süren yolculuk sonucu ulaşabileceğiniz mekanda sizi güleryüzlü insanların tüm tatil boyunca çevrelediğini görecek ve belki de şaşıracaksınız. Henüz zaman varken mutlaka gidilmesi gereken bir yer diyorum Hilliside Beach Club için. Dediğim gibi bu mekanda tatil yapmak için çok neden var. İşte bunlardan bazıları...Tatilde spor keyfiHillside Beach Club, tatilini spor yaparak geçirmek isteyenlere pek çok seçenek sunuyor. Profesyonel eğitmenler eşliğinde yeni başlayanlar ve ileri seviyedekiler için wakeboard ve su kayağı dersleri seçeneklerin sadece bir kısmı. Su altının heyecan verici ve merak uyandıran gizemli dünyasını, uluslararası sertifikalı dalış derslerinden birini seçerek turkuaz suların derinliklerinde yapılan gündüz ve gece dalışlarıyla keşfedebilirsiniz mesela. Eğer isterseniz serin mavi sularda yelken yapmanın keyfi de bambaşka. Silent Beach’de yoga Silent Beach adı üzerinde sessiz koy. Sessizlik içinde kitap okuyarak ya da denize girerek zaman geçirebiliceğiniz koyda aynı zamanda çam ormanlarının arasında yapılan yoga ve pilates dersleri çok iyi birer seçenek. Eğer yoga ve pilates dışında mekanın dışına çıkıp yürüyüş yapmak isterseniz bu da düşünülmüş. Fethiye'nin doğal ve tarihi güzelliklerini görmek, farklı bir deneyim yaşamak isteyenler Fethiye Kaya Köyü’nün tarih kokan yollarında ve doğa ile iç içe trekking yapabilir.Motorlu su sporları ve hillsideMotorlu su sporları aktiviteleri; su kayağı, wakeborad, monoski, sky ski, kneeboard, trick ski, wakesurf ve barefoot ski, parasailing...Yani Hillside’da tüm bunları yapabilirsiniz. Hillside Beach club'da motorlu su sporları aktiviteleri Dünyanın en büyük su kayağı gösteri ekibinin kurucusu ve lideri Don Buffa danışmanlığında hazırlanıyor. Buffa, aynı zamanda Dünyadaki yeniliklerin Hillside Beach Club’da uygulanması ve yeni eğitim teknikleri konusunda da danışmanlık veriyor. Motorlu su sporları ekibi 11 kişiden oluşuyor. Eğitmen sayısı 9. Türkiye'de wakeboard ve su kayağı için en uygun deniz, doğa koşullarına sahip bir koy. Profesyonel mono kayakcıları için slalom parkuru da varHillside Beach Club “Reeder” ile pratik kitap okuma deneyimiBestseller kitaplardan loluşan geniş bir elektronik kütüphanesi olan Hillside Beach Club’da konaklayanlar ücretsiz olarak Türkçe, İngilizce ve Almanca çok sayıda kitap okuma şansına sahip oluyor. Sanda SPA ile strese dur deme zamanıHillside Beach Club’da hem sessiz koyda hem de merkezde iki SPA merkezi var. Sanda Nature SPAve Sanda SPA’da hem masaj hem de bakım yapılıyor. Uzakdoğu ve Akdeniz sentezi olarak tasarlanan Sanda Nature SPA’da, masaj öncesi ve sonrası ritüellerin hepsi yerine getiriliyor. İki odası çift kişilik olmak üzere toplam 6 odası bulunan merkezde odaların tümünde masaj çeşitleri ve özel vücut bakımları uygulanıyor. Her odanın içinde küvet ve duş var. Farklı mimarisi ile sakin ve rahatlatıcı bir ortamda hizmet veren, hamam, sauna, jakuzi, kar çeşmesi ve 8 masaj odası bulunan Sanda SPA’da Türk terapistler tarafında yapılan masajlar uygulanıyor. Masaj ve hamamdan sonra ise Spa Lounge’da geniş sedirlerde dinlenmeye devam edebileceğiniz bir ortam var. Çocuklar için HillsideHillside Beach Club’ta çocuklar için tasarlanan KidSide, gerçekten de çocukların hiç ayrılmak istemeyeceği bir mekan. Gün boyunca, çeşitli su kaydıraklarından kayarak, kendileri için özel olarak tasarlanan iki ayrı eğlenceli havuzda eğlenen çocuklar profesyonel eğitmenler gözetiminde oyunlar oynayıp iyi bir vakit geçiriyor. KidSide, annelerin 4-7 yaş arasındaki çocuklarını gönül rahatlığıyla emanet edecekleri bir mekan. Ayrıca 8-12 yaş grubu için Junior Club, 13-14 yaş grubu için de Teen Club’da her yaş grubuna hitap eden, özel aktiviteler tasarlanıyor. Profesyonel eğlence koçları eşliğinde yapılan futbol, basketbol, okçuluk, su sporları, masa tenisi ve playstation gibi oyunların yanısıra, tenis ve yelken dersleri, hip-hop, DJ’lik, tiyatro, ilüzyon ve havuzda dalış demoları ile çocuklar yaz aktivitelerinin pek çoğunu yaşıyorlar. Activity Club ise 8-12 ve 13-17 yaş gruplarının günün her saatini dolu dolu geçirecekleri sadece kendilerine özel bir alan. 8-12 yaş grubu için ayrılmış özel bölümde wii, playstation, dart, uno, monopoly gibi oyunlar, 13-17 yaş grubu içinse ek olarak DJ kabini ve dans pisti var. Her gün sabah 10:00’dan gece yarısına kadar açık olan Activity Club’da son moda ve en yeni aktivitelerin yanısıra, sinema gösterimi ve bingo oyunu masası da bulunuyor. Öğle yemeği ise genç misafirlerin en sevdiği tadlardan oluşuyor. Setur Tel:444 0 738 veya 0(850)210 0 738 www.setur.com.tr
Yaz yaklaşırken tatil hazırlıkları da herkesin kafasında şekilleniyor. Mavi yolculuk son yılların en çok tercih edilen tatillerinden biri. Ege’nin serin sularında ve ıssız koylarında yapılan bir haftalık bu yolculukların yanı sıra Yunan Adalarına yapılan yolculuklar da rağbet görüyor. Yer mavi, gök mavi, hatta sağın, solun mavi ile boyandığı bir dünyanın kapılarını aralayan mavi yolculuk halali bile etkileyici. Tekneye bindiğiniz bir Cumartesi gününden başlayalım isterseniz. Sizden önce inen yolculardan sonra temizlenen ve sizin için hazırlanan tekneye adımınızı atarken, dış dünya ile ilişkilerinizi ayakkabılarınızı çıkartıp, teknenin girişindeki sepete atarak bırakıyorsunuz.Mavi tatil bence dünyada yapılacak yolculuklar içinde en güzeli ve bu nedenle çok yakından tanımadığınız kişilerle çıkmamak da fayda var. Ne de olsa 20-30 metrelik ve 4 kamaralı bir teknenin içinde 24 saat birlikte olmak kolay olmasa gerek...Mavi yolculuk demişken size keyifli bir Yunan Adaları yolculuğundan seçenekler sunacacağım. İşte mavi yol tatili yapabileceğiniz en güzel adaları...NisyrosTekne Nisyros limanına demirledikten sonra adanın sahili boyunca küçük bir gezintiye çıkın. Burada göze çarpan balık restoranları, kafeler özellikle öğleden sonraları neredeyse tamamen boş. Adadaki dar sokaklar bu sokakların iki yanına kurulu biririne sırtlarını vermiş evler görülmeye değer. Nisyros’un bazen 1.5 metreyi geçmeyen sokak aralarında araba kullanmak olanaksız.Sokak aralarında güneşin kavurucu sıcağını hissetmeden bir yaz gününün keyfini çıkartmak ancak Nisyros’da mümkün olmalı. Mavi-beyaz renklerin hakim olduğu Nisyros sokaklarında mozaik desenli avlular, kapı önü süslemeleri ve sardunyalar karşılıyor sizi. Adanın en geniş alanı köy meydanı diye de tabir edilebilecek bir yer ve burada hem yerel hem de uluslar arası kahve sunulan kafeler var. Devasa manolya ağaçlarının altında akşamüstü kahve içmek bile insanı rahatlatıyor… Nisyros adasını turistik kılan en önemli yanı hala aktif olan volkanı. enteresan bir ada. Ege Denizi'nde bulunan ve "İncirli" anlamına gelen Yunan adası Nisyros'un, 1422'de patlayan yanardağı hâlâ aktif. Kraterin kıyısında kurulu olan Nikea Köyü, mozaikli meydanı ve orada kurulu kilisesi, bembeyaz sokakları ile fotografik açıdan da olağanüstü.Nisyros limanından her gün özellikle feribotun geldiği saatlerde kalkan otobüsler turistleri volkana götürüyor. Yılın belirli dönemlerinde su buharı ve gaz çıkışları olan volkanın yakınına gitmek ise kükürt kokusu nedeniyle çok zor. Nisyros Adasına gidip de adanın etrafındaki plajları ziyaret etmemek olmaz. Çünkü sakin mi sakin koyları ile Ege’nin serin sularına kendinizi bırakmak için ideal plajlar bunlar…SimiTürkiye’ye oldukça yakın olan bu adayı artık bilmeyen yok gibi. Ancak mavi yolculuk yaparken adanın dört bir yanını kaplayan ve inanılmaz güzellikteki kumsallara gitmemek mümkün değil. Simi’nin ünlü plajları arasında Nanou, Nimborios, Nos, Pedi, Sesklia, St. George, St. Marina, St. Nicnolas yer alıyor. Bu koylardan Nanou’da her türlü spor aktivitesi yapılabiliyor. Ayrıca taxi-bot ile adanın dört bir yanına tur alınabiliyor. Koydaki küçük Rum tavernalarında gönlüünzce eğlenebilirsiniz. Nimborios’da yine küçük ama güzel bir koy. Eğlenceli tavernaları ve plajı ile tanınıyor. Sesklia ise Simi’ye çok yakın küçücük bir ada. Akvaryum gibi bir denize sahip olan Sesklia denizi ve yüzmeyi sevenler için ideal bir seçenek. Sesklia’ya ulaşmak için motor botlar ve tekneler var.Ve RodosRodos’un kale içinde kalan bölümü çok ilgi çekici. Yüksek duvarlar arasında kalan dar, dapdar sokaklar, arnavut kaladırımı tabir edilen siyah küçük kaldırım taşları ile bezeli caddeler insanı kendine doğru çekiyor. Eski Rodos, 14. ve 16. yüzyıllar arasında Rodos şövalyeleri tarafından yapılmış. Rodos’un bir de estetik ameliyat geçirmiş olan yeni bölümü var. Çok zengin turistler orayı tercih ediyor ama eski Rodos her zaman çok çekici…Rodos dar sokakları ile eski bir fotoğraf karesinden fırlamış gibi duruyor. Eski kentin meydanı hem limana hem de kentin yüksek noktalarına sadece on dakika uzaklıkta. Meydan, kafeler ve restoranlarla dolu ve alış veriş yapılacak küçüklü büyüklü dükkanlar var. Bu dükkanları gezmek çok keyifli. Aynen Türkiye’de olduğu gibi çok sesli bir satıcı topluluğu var. Büfelerde döner yapılıyor. Meydandki kafelerde yemek yemek isterseniz mönüdeki isimlerin size çok tanıdık geldiğini farkedeceksiniz. Pilakis, cacık, ayran, imam bayıldıs, Greek salad ki bu tam anlamıyla bir çoban salatası, zeytinyağlı yemekler ve işte Rodos. Tam bir Akdeniz kültürü. Bodrum çıkışlı Yunan Adaları rotalarıKUZEY DODOKANES: (Bodrum, Kos, Leros, Lipsi, Patmos, Kalimnos, Bodrum)1. GÜN. Bodrum limanında tekneye biniş. Akşam yemeği ve geceleme limanda veya yakın bir koyda.2. GÜN. Öğleye doğru Kos'a varış. Teknede öğle yemeği sonrası şehirde dolaşabilir, Asklepion'u - Kaleyi veya Müzeyi gezebilirsiniz. Şehrin güneyindeki Empros - Hamamları'nın sıcak suyunda yüzmek de bir başka seçenek. Akşam yemeği ve geceleme Kos limanında. 3. GÜN. Öğle saatlerinde Leros adasına varış. Xerokampos'da bir yüzme molasından sonra Lakki veya doğudaki Agia Marina limanına giriş. Leros Adası -çok sükür- bir turizm cenneti olarak tanınmıyor ve bu nedenle de geleneksel yapısını önemli ölçüde koruyabilmiş. Öğleden sonra ve akşam saatlerinde kiralayacağınız bir motosikletle veya yaya olarak adayı gezebilirsiniz. 4. GÜN. Erken saatlerde yola çıkış. Lipsi adasında kahvaltı ve yüzme molası. Öğle saatlerinde Arki Adası'na varış. Bu bölge de kitle turizminin şerrinden kendini koruyabilmiş sakin bir köşe. 5. GÜN. 13. yy.'dan kalma Sen Jan manastırının hakim olduğu bir tepenin altındaki Patmos limanına varış. Hıristiyan geleneğinde önemli yeri olan adada gezebileceğiniz birkaç büyük manastır var. Tüm adaların ortak özelliği olan güzel koylar ve otantik köyler de eksik değil Patmos'da. 6. GÜN. Bugünkü hedefimiz Kalimnos (Kilimli) Adası. Yüzyıllardır süngercilikle geçinen adalıların bazılarının bir zamanlar oldukça iyi para kazandıklarını adanın merkezindeki bazı zengin konakları ispatlıyor.7. GÜN. Sabah kahvaltı sonrası yola çıkarak Turgutreis’den Türkiye’ye giriş yapıp son gecemizi Gümüşlük veya Bodrum’a yakın bir koyda geçireceğiz.8. GÜN. Kahvaltı sonrası Bodrum'da tekneden ayrılış.Normal Mavi Yolculuk rotalarına oranla daha uzun süreler seyir yapılan bu turda (toplam yaklaşık 180 deniz mili / 20 saat) hava şartlarına bağlı program değişiklikleri olabilir.Adalara genellikle öğle saatlerinde varılır. Çoğu adada uygun fiyatlarla motosiklet ve/veya araba kiralama imkanı vardır.Göcek - Kekova - Göcek1. GÜN. Göcek limanında öğleden sonra tekneye biniş. Mürettebatla tanışma, tura ve tekneye ilişkin bilgiler. Tercihe ve misafirlerin varış saatlerine bağlı olarak limanda ya da yakın koylardan birinde geceleme.2. GÜN. Sabah kahvaltı sonrası Ölüdeniz'e doğru hareket. Ahşap yatların plajın içine kadar girmeleri yasaktır. Sandallarla plaja çıkartıldıktan sonra, akşam üzerine kadar burada deniz ve kumdan faydalanma imkanı. Akşam yemeği ve geceleme Gemiler Adasında.3. GÜN. Sabah erken saatte hareket ve yaklaşık 3,5 saatlik bir seyirle Kaş limanına varış. İstege bağlı olarak burada serbest zaman veya yakındaki koylardan birine geçiş. Geceleme ve akşam yemeği Karaloz'da.4. GÜN. Sabah kahvaltı sonrası Kekova'ya varış. Yemek ve yüzme molası. Daha sonra Demre'ye hareket. Buradan sandalla kıyıya çıkıp, antik Myra'yı, Noel Baba kilisesini ve harabeleri gezme imkanı. Geceleme bu civarlardaki Gökkaya'da.5. GÜN. Sabahleyin Kalkan'a hareket. Buradan araç ile Patara, Letoon, Xantos turu yapma imkanınız var. Geceleme Kalkan limanında veya Yeşilköy'de.6. GÜN. Sabah kahvaltısından sonra Beştas Koyuna doğru hareket. Yemek ve yüzme molası verdikten sonra Fethiye'ye doğru hareket. İsteyenler buradan minibüsle Kayaköy'e gidebilir veya kaya mezarlarını ziyaret edebilir.7. GÜN. Bugün Göcek koylarına geri dönüyoruz. Kurdoğlu Burnunu geçip, Ağalimani'nda ilk yüzme molasını vereceğiz. Göcek'e varmadan önce son durağımız Hamam Koyu. Akşam üzeri Göcek'e varış.8. GÜN. Kahvaltı sonrası Göcek limanında tekneden iniş. Kişiye Özel Turlar için Sedventure: 0212 230 03 36Halka Açık Turlar için : Setur: 0216 444 0 738FOTOGRAF DÜNYASINDAN :Swarovski Optik – Swarovision EL Dürbün SerisiÇoğumuzun dünyanın en önemli kristal markalarından biri olarak tanıdığı Swarovski aynı zamanda dünyanın en önemli dürbün ve teleskop üreticilerinden de biri. Optik ekipman üretiminin en önemli unsurlarından olan temiz su ve havanın bulunduğu Avusturya’nın Tyrol bölgesinde bulunan fabrikasında dünyanın en kaliteli optiklerine sahip Swarovision EL serisi dürbünlerini üretiyorlar. EL serisi dürbünler taşıması ve kullanması çok rahat her türlü hava şartına dayanıklı çok şık tasarıma sahip. Ayrıca, uzun süreli gözlem yapılabilmesini sağlayan, gözü yormayan, yüksek kontrastlı ve ergonomik bir yapısı var. Swarovision EL Dürbün Serisiyle yaptığınız gözlemlerde, hayvanlar veya nesneler bir camın arkasında değil de sanki hemen önünüzdeymiş gibi bir gerçeklik hissine kapılıyorsunuz. www.fotopro.com.tr Şakir Gökçebağ SergisiPlato Sanat, kariyerlerinin ortasındaki önemli sanatçıların çalışmalarını Portfolyo Serisi adı altında sergiliyor. Sanatçıların kavramsal ve biçimsel çalışmalarının sırasıyla sergileneceği Portfolyo Serisi'nin ilk sanatçısı ise Şakir Gökçebağ. Gökçebağ'ın eserleri 3 Nisan - 12 Mayıs tarihleri arasında Plato Meslek Yüksekokulu Balat Kampüsü'nde sergileniyor olacak. Sanatçının retrospektif özellikler taşıyan eserlerinin sunulacağı sergi, sanatçıya ve güncel sanata dair önemli bilgiler taşıyor. Günlük hayatta kullandığımız objeleri çözümleyerek bilgimizin 'göreceli' olduğuna dikkat çeken Şakir Gökçebağ, toplumu ve hayatı deneyimleme biçimlerimize alternatifler öneriyor. Plato Sanat Portfolyo Serisi 1 - Şakir Gökçebağ Sergisi, 3 Nisan - 12 Mayıs 2013 tarihleri arasında Plato Sanat, T.C. Plato Meslek Yüksekokulu Balat Kampüsü'nde ziyaret edilebilir.
Almanya’da birçok şehri görmüş biri olarak, Viyana’ya ilk geldiğimde hislerim şöyle olmuştu: Alman kültürünü yaşayan hiçbir şehir size aristokrasiyi Viyana kadar hissettiremez, yine aynı şekilde hiçbir şehir size sanatı ve klasik müziği günlük hayatın içinde bu kadar yalın ve doğal bir şekilde sunamaz.Bu tarih ve sanat kokan kentin nüfusu İstanbul ile kıyaslandığında oldukça az. Sadece 1,5 milyonun üzerinde insanın yaşadığı kentin yüzölçümü ise 415 km2. Kentle özdeşleşen Tuna nehri merkezin biraz doğusundan akmasına karşın Tuna kanalı şehrin hemen tüm merkezini katediyor. MS 1’nci yüzyılda bir Roma garnizonu haline gelen Viyana 13’ncü yüzyılda Habsburg hakimiyeti altına girerek aristokrat kimliğinin ilk oluşumlarını başlatmış. Hangi Viyana Sizinki?Rönesans Viyana’sı mı?15’nci yüzyılda 1.Maximilian, şehri önemli bir sanat merkezi haline getirmiş. Hofburg’daki Schweizertor Rönesans Viyana’sının ayakta kalan en renkli eseridir. Burasi Hofburg saray kompleksinin anıtsal giriş kapısıdır.Barok Viyana mı? 1683’deki Osmanlı kuşatmasının ardından şehir rahatladı ve genişlemeye başladı. 4’ncü Karl döneminde Karlskirche ve Belvedere Sarayı, ayrıca Türk seferinin kahramanı sayılan prens Eugene için muhteşem bir kışlık saray inşa edildi. Bu saray günümüzde Maliye Bakanlığı binası olarak kullanılıyor. Viyana’nın her yanı barok mimarinin izlerini görebileceğiniz eserlerle doludur. Eski şehrin her sokağında Barok döneme ait en az bir yapı bulunuyor.Maria Theresa Viyanası mı?Maria Theresa’nın uzun saltanatı Schonbrunn sarayı tamamlandı ve ardından bu saray Avrupa’nın muzik merkezi haline geldi. Ringstarsse Viyana’sı mı?İmpadator Franz Joseph şehrin surlarını yıkarak yerine Ringstrasse’yi ve üzerine değisik saray ve binalari inşa ettirerek şehrin tarihindeki unutulmaz yerini aldı. Avrupa’nın en güzel müzeleri olan doğa tarihi müzesi ve sanat tarihi müzesi şehre kazandırıldı. Jugendstil Viyana’sı mı? Yüzyıl dönümü Viya’da entellektüel bir dışavurum yarattı. Freud, Gustav Klimt, Otto Wagner gibi kişilikler sanatlarında devrim yarattılar ve art nouveau’nun Viyana’daki karşılığı olan Jugendstil kendine özgü tarzını Viyanalılara hemen benimsetti.Gezilip görülecek yerlerSigmund Freud’un evi: Freud’un 1891’den 1938’e kadar yaşadığı bu ev restorasyondan sonra ziyarete açıldı.Hofburg Sarayı: Buradaki daireler 20’den fazla odadan oluşıyor ve Franz Joseph’in ve kralice Elisabeth’in tören salonları ve ikametgahları da burada yer alıyor.Schönbrunn Sarayı: Versailles Sarayı’na rakip olarak yapılan bu saray mutlaka gezilmeli.Belvedere Sarayı: Prens Eugene’in yazlık sarayiı ayrıca da bahçeleriyle ünlü. Figarohaus: Mozart 1784‘ten 1787’ye kadar bu barok binada yaşadı ve ünlü eseri Figaro’nun Düğünü’nü burada besteledi. Sanat Tarihi Müzesi: Ringstrasse üzerinde doğa tarihi müzesi karşısında yeralan bu müze mutlaka gezilmeli.Ayrıca şehrin sıfır noktasında bulunan Stephansdom Viyana’nın sembolü olmuş katedrali size bir göz ziyafeti çekecek.Viyana denilince en zor konulardan biri hangi kahveye gideceğinize karar vermek. Viyana kahveleri pek çok işleve sahip ve şehir hayatında önemli bir yer tutuyor. Bir kahvehanede gazetenizi okuyabilir, yemek yiyebilir, briç oynayabilir, içki içebilir, müzik dinleyebilir ya da arkadaşlarınızla muhabbet edebilirsiniz. Viyana’da ilk kahvehaneler 1683 yılındaki Osmanlı kuşatmasının kalkmasının hemen ertesinde Osmanlı ordusunun geride bıraktığı kahve çuvalları ele geçirildikten sonra açılmış ve bir daha da şehrin hayatındaki ayrıcalıklı konumunu asla bırakmamış.Landtmann: Freud’un sık sık geldiği bu kahvenin mudavimleri günümüzde tiyatrocular, gazeteciler ve politikacılardır. Central: Bir zamanlar yazarların gözde yeri olan bu mekan tüm kahvelerin içinde en muhteşem dekorasyona sahip olanıSperl: Meyveli turtaları bir harika.Eiles: Devlet görevlileri ve avukatların gözde kahvesi.Museum: Sanatçıların ve öğrencilerin tercih ettiği bir mekan. Hawelka: Şehrin en bohemi. Atmosfer sıcak ve gösterişli. Prückel: Yerel halkın gözde mekanlarından. Kleines: En küçük kahve. Evinizin salonu gibi.Frauenhuber: Mozart’ın eserlerini çaldığı kahve. Staatsoper yani viyana devlet operası, Viyana’nın gururu olarak Kabul ediliyor. Ne yenir?Viyana’ya gelip Wiener Schnitzel yemeden dönmek olmaz. Dana veya domuz eti dilimlerinin galeta ununa bulanarak tereyağında kızartılmasıyla pişirilen yemeği en iyi tadabileceğiniz yer Figlmüller.Schnitzelden sonar midenizde hala yer kaldıysa ünlü Sacher Otel’e kadar yürümek ve burada keşfedilen Sachertorte’yi tatmanızı öneririm.Eğer Viyanalılarla birlikte şarap için değişik kızartmaların tadına bakmak isterseniz gideceğiniz mekan Grinzing Köyü. Eski bir şarap köyü olan Grinzingte ilk zamanlar Viyanalılar şarap almaya geldiğinde yanlarında yemeklerini de getirip satın aldıkları şarapları burada içer ve sarhoş olurmuş. Günümüzde de Viyanalılar hala burada sarhoş oluyor.Viyana’ya gitmek için :Setur Tel: 444 0 738 veya 0 (850) 210 0 738 www.setur.com.trTur Tarihi : Viyana 25-28 Temmuz / Türk Havayolları (697 euro)Sedventure ile kişiye özel tur için : Tel :0212 230 03 36www.sedventure.comSocial Matic Fotograf MakinesiGünümüz iletişim teknolojisinin gelmiş olduğu yeni bir noktada Sosyal Matik Fotoğraf Makinesi yakında piyasaya çıkıyor.Henüz geliştirme aşamasında olan bu makinenin çözünürlüğü konusunda çok bilgi verilmezken 4:3 ekran boyutu ve 16GB dahili hafızaya sahip olacağı söyleniyor. 3G, WiFi ve Bluetooth bağlantıları destekleyecek olan bu makine yardımıyla çekmiş olduğunuz fotoğrafları kolayca sosyal medya hesaplarınıza yükleyebiliyor veya e-posta yoluyla gönderebiliyor olacaksınız. GPS özelliği ile fotoğrafların konum bilgisi kolaylıkla paylaşılabilecek. Eğer bu kamera hayata geçerse en büyük özelliği dahili yazıcısı yardımıyla çektiğiniz görüntüleri anında baskıya da dönüştürebileceksiniz.Fiyat bilgisi henüz bulunmayan bu sosyal fotoğraf makinesinin 2014’ün ilk aylarında satışa sunulması bekleniyor.Yine kaçırılmayacak bir sergi.The Empire Project sanat galerisi ile önemli hizmetler veren Kerimcan Güleryüz, alternatif ve deneysel fotoğraf çalışmaları sergilediği ikinci mekanı Poligon'da kaçırılmaması gereken bir sergi daha gerçekleştiriyor. Özellikle Kuzey Avrupa fotoğrafçılığını, dolayısıyla Türkiye de dahil olmak üzere tüm dünyadaki güncel fotoğraf anlayışını derinden etkilemiş olan ve ne yazık ki artık hayatta olmayan Ed van der Elsken'in Sol Yakada Aşk / Love on the Left Bank sergisi geçtiğimiz hafta kapılarını açtı. Sergi 11 Mayıs'a kadar görülebilir. Poligon Galata'da, Taksim - Şişhane metro hattının İstiklal Caddesi çıkışına çok yakın: Poligon - The Shooting Gallery Serdar-ı Ekrem Cad. Seraskerci ÇıkmazıAytemiz Apt. No: 2/1 Galata/Beyoğlu Galeri hakkında daha geniş bilgi için:theempireproject.com
Afrika doğası deyince hemen herkesin aklına küçük ağaçlardan ve çalılardan oluşan savan ormanları veya belgesellerde bolca gördüğümüz Masai Mara veya Serengeti düzlükleri gelir öncelikle. Afrika çoğunlukla kurak ve sıcak olarak anımsanır. Bu genelde doğru da olsa tam aksine doğanın büyüleyici güzelliğini görmek de mümkündür. Çok az yerde görebileceğiniz yemyeşil doğanın, rengarenk çiçeklerin bulunduğu yerler de vardır. Hatta bu yüzden doğanın yeşil kalbi de denebilir Afrika’ya. Kenya’da bulunan Nakuru gölü milli parkı işte tam da buna örnek teşkil eder. Bu gölün adını daha önce duymamış olsanızda eminim bir çoğunuz bir filmde görmüşsünüzdür. Karen Blixen’in yazdığı kitaptan uyarlanan Sydney Pollack’ın yönetmenliğini yaptığı Meryl Streep ve Robert Redford’un başrollerini oynadığı o meşhur “Out of Africa” filminden söz ediyorum. İzleyenler filmin başındaki o büyüleci sahneyi hemen anımsayacaktır. Göl üzerinden havalanan flamingolar her yeri pembeye boyarlar adeta. İşte bu yüzden Nakuru gölü kıyıları yüksek ve uzak bir noktadan bakıldığında pembe görünürler. Çünkü mevsimlere göre sayıları değişmekle birlikte göl üzerinde bulunan flamingoların sayısı bazen 600 bini bulmaktadır. Elbette göl üzerinde sadece flamingolar değil yüzlerce farklı kuş türü yaşamakta bugün bile. Ama estetik görünümleri ve renkleri ile en çok onlar ve bir de şirin halleri ile pelikanlar dikkat çekmekte. Nakuru’ya 1985 yılında çevrilen Out of Afrika filminden onca yıl sonra şimdi bu gün bile gitseniz görüntü o günlerdeki kadar sizi etkileyecektir. Dünyada çok az yerde görebileceğiniz büyüklükteki ağaçları hayranlıkla izleyeceksiniz. Ağaclar o denli büyük ki yatay dalları bile ülkemizdeki bir çok ağacın gövdesinden daha büyük ve heybetlidir. Hele bir de şanslı iseniz o yatay dalın üzerinde büyük bir keyifle yatan leopar bile görebilirsiniz. 70 den fazla ülke gezmiş ve Afrika’da uzun zaman geçirmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki yeryüzünde en iyi leopar izlenecek ve fotograflanacak yer burasıdır. Son gidişlerimden birinde çektiğim bir fotografı Nakuru’yu hiç görmemiş birine gösterdiğimde bana sorduğu soruyu unutamıyorum. “Bu leopar minyatür mü?” diye sormuştu. Hayatında o kadar büyük bir ağaç görmemiş biri için normal ama Nakuru’yu görsel hafızasına veya fotograf arşivine katmış biri için de o kadar komik bir sorudur bu.Nakuru Milli Parkı içinde veya hemen park girişine yakın bir safari kampında kalarak bölgeyi safari araçları ile gezmek son derece kolay. Hatta yollar Masai Mara veya diğer milli parklardakilerden çok daha düzgün ve sarsılmadan keyifle her yere ulaşılabiliyor. Park içerisinde bulunan Baboon Cliff adlı tepeden tüm gölü izleyebilir birbirinden güzel manzara fotografları çekebilirsiniz.Nakuru’da görebileceğiniz hayvanların hepsi bu yazıya sığmaz ama başlıcaları; leopar, aslan, bufalo, baboon, sırtlan, çakal, flamingo, pelikan, balıkçıl ve bir çok kartal türü diyebiliriz. Mesela aslanları hiç bir yerde görmeniz mümkün olmayan yemyeşil ağaçların altında izleyebilirsiniz. Bölgedeki safari kampları da safari dışındaki saatlerinizi geçirmek için keyifli ortamlar sunarlar. Genelde Masai Mara’ya giden turistler Nakuru’ya 1 gece konaklamak üzere gelip biri öğleden sonra ve diğeri de ertesi sabah olmak üzere 2 safari yapıp ayrılırlar. İşte tam da burada önemli bir tavsiyem var. Nakuru en az 2 gece geçirilmesi yani 4 safari yapılması gereken bir yerdir. Oraya kadar gidip birşey anlamadan dönmek istemezsiniz diye düşünüyorum. Benim son Nakuru ziyaretimde 2. gün bir anda yağmur başladı. Bu kadar hızlı ve iri taneli yağan bir yağmur çok az görülür cinstendi. Ve tam o sırada bir aslan ailesi ile karşılaştık. Araçların tavanları yukarı kaldırıldığından yağmur üzerinize yağmıyor ve yağmur sırasında bile izlemeye hatta fotograf çekmeye devam edebiliyorsunuz. Ben de öyle yaptım. Yemyeşil bir ormanın içerisinde sırılsıklam olmuş aslanları mis gibi kokan bir doğayı duyarak izledik ve görüntüledik. Yağmur bitince yerden yükselen su buharı ormanı daha da büyüleyici bir görüntüyle sunuyor. Bu nedenle ben Nakuru’da hep isterim yağmur yağmasını. Doğanın o büyüleyici görselliğine kavuşabilmek için. Kenya’nın başkenti Nairobi’ye karayolu ile yaklaşık 2 saat uzaklıkta bulunan Nakuru’ya giderken kullanılan yolu tamamı asfalt kaplı ve çok düzgün. Yol üzerinde bir çok yerleşimden geçiliyor. Buralarda da durmak ve dost canlısı Kenyalılarla iletişim kurmak ve fotograf çekmek sizin elinizde. Nakuru’ya Masai Mara’dan gidecekseniz o zaman 5-6 saat civarında bir karayolu yolculuğu yapmanız gerekli. Bu yolun yaklaşık 2 saatlik süresi toprak üzerinde alınıyor. Ama yol üzerinde göreceğiniz ilginç Kenya manzaraları bu yolu keyifli hale getirecektir. Hele ki fotograf merakınız da varsa tadından yenmez de denilebilir.Nakuru dönüşü Nairobi’de bir akşam yemeği önerim olacak. Tabi ki et yiyenler için bir öneri bu. Dünyaca ünlü Carnivore restorant’da keyifli ve unutulmaz bir akşam yemeği sizi bekliyor, kaçırmayın derim.Nakuru’ya gitmek için :Ramazan ve Kurban Bayramında veya Ekipman destekli Kişiye Özel Safari için:Sedventure Tel: 0212 230 03 36www.sedventure.comPhoto & Digital 2013 FuarıGörüntüler dünyasının en büyük buluşmalarından Photo & Digital 2013 Fuarı bu sene 11-14 Nisan tarihleri arasında kapılarını CNR Fuar Merkezi'nde açıyor. İki yılda bir düzenlenen ve Türkiye’nin tek fotoğraf fuarı olan bu organizasyona Canon, Nikon, Fuji, Sigma, Sony, Olympus, Samsung, Swarovski Optik gibi dünyanın ileri gelen firmaları Türkiye’deki temsilcileri aracılığı ile katılıyor. Fotoğraf makineleri, objektifler, video kameralar, çantalar, dürbün, teleskop ve fotoğrafçılık ile ilgili akla gelebilecek her türlü aksesuarın bulunacağı fuarda ayrıca sanat etkinlikleri de yer alıyor. Fotoğraf, video ve sinema ile uğraşan tüm profesyonel ve amatörlerin kaçırmaması gereken bir etkinlik bu. Fuarı ziyaret edeceğiniz gün başka bir program yapmayın zira görülecek çok şey olacaktır.Diyarbakır'da Fotoğraf GünleriGündemdeki kent Diyarbakır'da, bugünlerde fotoğraf konuşuluyor. Diyarbakır Fotoğraf Amatörleri Derneği DİFAK'ın girişimi ile ilk kez düzenlenen festival, fotoğraf tutkunlarını kente çekti. Başta Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, İstanbul'dan Fotoğraf Vakfı, Geniş Açı Proje Ofisi, NAR Photos ve Galata Fotoğraf Akademisi gibi kurumların desteği ile sergiler, gösteriler, söyleşiler ve atölyeler düzenleniyor. Etkinlik özellikle sanata ilgi duyan gençleri heyecanlandırdı. Etkinlik kapsamında Sümerpark Amed Sanat Galerisi'nde düzenlenen karma serginin açılışını Belediye Başkanı Osman Baydemir yaptı. 7 Nisan'a kadar gezilebilecek geniş katılımlı sergide Geniş Açı Proje Ofisi'nin uluslararası nitelikteki Orta Ölçekli Kent ve Avrupa'nın Sınırları çalışmaları, Galata Fotoğraf Akademisi öğrencilerinin belgesel projeleri, Silva Bingaz'ın Beyan başlıklı çalışması ve Orhan Cem Çetin'in ilk kez bu etkinlik ile gün yüzüne çıkan Herkes İçin Duvar Kağıtları serisi yer alıyor.Sergi, gösteri ve söyleşilerin gerçekleştiği bir diğer mekan da Cigerxwin Kültür Merkezi.Etkinliğin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi ve uluslararası katılımın artması düşünülüyor.
Setur’un davetiyle gittiğimiz Moskova’da hava akşam -12 leri gösteriyordu. İstanbul 15 derecelerle baharı karşılarken Moskovalılar ve biz baharı doanarak karşıladık. 12 milyonluk tarihi şehir bütün soğuğa , kar ve buza karşın, sokaları insanlarla ve arabalarla dolu ( muazzam bir trafik sıkışıklığı yaşanıyor şehirde ) capcanlı bir şehir. Hayli iddialı bir gece hayatı, lounge/ club eğlencesi olan şehirde bunun yanısıra gayet tarihi bir ortamda geleneksel Rus yemekleri de yiyerek de şehrin farklı yüzlerini keşfedebilirsiniz. Ben meraklısı için Cafe Puşkin’i öneririm. Giderseniz borç çorbası, beef straganof deneyin. Tabii Moskova’ya gitmişken olmazsa olmazlardan biri de dünyanın en eski ve en büyük metrolarından Moskova Metrosu’nun tarihi istasyonlarını gezmek. Cidden müze tadındaki bu istasyonlarda Rus tarihini, sovyet devrimini, bu kültürün ruhunu izlemek mümkün. Moskova’da benim için olmazsa olmaz bir ziyaret de yaptım. Nazım Hikmet’e uğradım. Ona verirdiklere değer herkesi duygulandıracak cinsten. Bence gidip büyük ustayı siz de ziyaret etmelisiniz. Bir de Kızıl Meydan’da Gum alışverişine uğramamak olmaz. Hem dünya markalarından keyifli alışveriş yapıp hem de keyifli bir kahve içerken dondurucu soğuğa da biraz ara vermiş olursunuz....17 Mayıs’da Antalya Beldibi’nde kapılarını açacak olan Vertia Luxury Resort, 20 Mart Çarşamba Günü Vertia Grubu işletmelerinden Premier Lounge Moscow’da özel bir davet ile tanıtıldı. Seçkin konukların yanısıra Türk ve Rus medyasının da katıldığı gecede tanıtım konuşması yapan Vertia Luxury Resort Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Murat Canik konuşmasında ‘’ Antalya’ nın en güzel bölgelerinden Beldibi’nde kurulan tesisin Türk tuziminde kalite çıtasını yükselteceğini söyledi. Tesisin inşaatından tasarımına büyük özen gösterdiklerine belirten Canik pazarlamasında da gerek Rus ortaklarımız gerekse Türkiye’deki çözüm ortağımız Setur’la çok başarılı bir süreç yaşayacağımıza şüphemiz yok ‘’dedi. Sorulan sorular üzerine Canik ‘’ Turizm alanında yatırımlarımız devam ediyor Vertia Luxury Resort Beldibi’ni 17 Mayıs ‘da açmayı hedefliyoruz. Yakın gelecekte başta İstanbul olmak üzere farklı bölgelerde yatırımlarımız devam edecek dedi. Otelin genel müdürü Şehsuvar Zennecioğlu’da şimdiden rezervasyon almaya başladıklarını belirtti.SETUR ‘LA YAŞAM KEYFİ...Her zaman müşterilerinin keyif anlarında hayallerini gerçek kılmayı hedefleyen Türk turizminn öncü markası Setur bu yaz da yine gerek Türkiye’ de gerekse dünyanın dört bir yanında başta Sedventure olmak üzere farklı markalarıyla hizmetlerini çeşitlendirerek sürüdüryor. Yaz tatili programlarının yapılmaya başlandığı bugünlerde Setur, protföyüne eklediği Vertia Luxury Resort ile Türk müşterilerine farklı bir seçenek sunmanın heyecanı içinde. Şehir yaşamının yoruculuğu ve karmaşıklığını geride bırakıp yazın neşeşini tam anlamıyla çıkarmayı planlıyorsanız, konfor, şıklık ve doğal güzellikleri bir arada sunan Vertia Luxury Resort’u keşfetmeye davetlisiniz. LÜKSÜ BİR DE “VERTIA LUXURY RESORT” İLE YAŞAYIN Yüksek kalite standartları ile huzur verici bir deneyim yaşatmayı hedefleyen Vertia Luxury Resort, kusursuz bir tatil hayali kuranları ve lüksü seven konuklarını bekliyor. Akdeniz’in yanı başında doğanın ortasında yeşilin tüm tonlarıyla çepeçevre sarılmış eşsiz konuma sahip Vertia Luxury Resort, muhteşem konaklama seçenekleri, dinlenme, eğlenme ve alışveriş olanaklarının yanı sıra benzeri olmayan bir Kongre Merkezi’yle konuklarına tek bir mekan içerisinde her şeyi sunuyor. Vertia Luxury Resort sınırsız hizmetleri, profesyonel personeli, kusursuz ambiyansı ve Vertia All Inclusive Konsept fırsatlarıyla “En İyi Tatillerim” listenizin en üstündeki rakipsiz yerini almaya hazır…Vertia Luxury Resort’da bir yandan arkeolojik alanlara, canlı şehir ve gece hayatına , alışveriş merkezlerine yakınken bir yandan da sakin ve huzurlu doğanın içindesiniz… Antalya şehir merkezine 16 km, Antalya Havaalanına 35 km, Kemer’e 18 km uzaklıkta olan Vertia Luxury Resort, suit, villa ve imtiyazlı kategoriler altında sınıflandırılan farklı konseptleri ile 412 geniş ve göz alıcı odaya sahiptir. 90.000 m2 büyüklüğündeki araziye inşa edilerek modern bir şekilde titizlikle donatılmış olan Vertia Luxury Resort, 5.500 m2 lik yüzme havuzu alanıyla misafirlerine aktivite havuzu, su kaydırağı, çocuk havuzu, bebek havuzu,spa havuzu gibi farklı alternatifleri bir arada sunmaktadır. LEZZETLİ BİR TATİLİN ADRESİ: VERTIA LUXURY RESORTUluslararası mutfaklardan zengin alternatiflerle bezenmiş Vertia Luxury Resort, 5 a la carte restaurant, 4 snack restaurant, 1 patisserie, 1 çocuk restaurantı var. A la carte restoranlarında Türk, Japon, İtalyan mutfaklarından farklı lezzetlerin sunulduğu Vertia Luxury Resort’te ayrıca dileyen misafirlere mutfak eğitiminin verildiği bir de “Vertia Mutfak Sınıfı”da bulunmaktadır. GigaPan ile devasa panoramalarGigaPan bir robot. Yeni nesil kompakt fotoğraf makinelerinde ve cep telefonu uygulamalarında örneklerini gördüğümüz panoramik görüntüleri SLR fotoğraf makineleri ile gigapiksel boyutlarında çekebilmemizi sağlıyor. Gözümüzün görebileceğinden çok daha fazla detay bu robot sayesinde yüzlerce hatta binlerce fotoğraf karesinin birleşiminden oluşan tek bir karenin içinde inanılmaz bir çözünürlükte karşımıza çıkıyor. Robotu satın aldıktan sonra seri numarasını girip, GigaPan sitesinden Stich (birleştirme) yazılımını indirebiliyorsunuz. Kullanımı oldukça basit olan bu program, robot yardımı ile çekilmiş 2000 kareye kadar fotoğrafı panoramik veya 360 derece olarak birleştirebiliyor. Karşımıza çıkan muazzam büyüklükteki görselin içinde detay aramak ve hatta çekim sırasından gözümüzün göremediği detaylara zoom yaparak ayrıntılarda dolaşmak inanılmaz bir keyif veriyor. Kompakt fotoğraf makinelerinden profesyonel D-SLR’lere kadar kullanılabilecek üç ayrı modeli olan bu sistem, orta sınıf bir fotoğraf makinesi veya bir objektifin fiyatına eşdeğer. Yani, yaptığı işe göre hayli ekonomik. Ama ortaya çıkan görüntünün değeri paha biçilmez. Kendinizin de kolaylıkla yapabileceğiniz örnekler için www.gigapan.com adresini ziyaret etmeniz yeterli.www.fotopro.com.trDizi ve reklam çekimlerinin perde arkasını merak ediyor musunuz?Görsel dünyanın en yetenekli genç profesyonellerinden Gökçe Pehlivanoğlu, 5 yıl boyunca dizi ve reklam setlerinde çektiği fotoğrafları "Set Up" başlıklı sergisi ile Galata Fotoğrafhanesi'nde sergiliyor. Profesyonel fotoğrafçılık ve yönetmenlik yaparak, ayrıca üniversitelerde dersler vererek hayatını kazanan Pehlivanoğlu, keyifle izlediğimiz filmlerin arkasındaki zorlu çabayı şöyle dile getiriyor: " Sıcak evinden uzak, soğuğun alnında, gecenin bir yarısı hatta sabahlayarak çalışmak, yemek yemeyi su içmeyi unutacak hale gelmek, haftanın 6 günü 18 saat boyunca, tüm bunlara rağmen canla başla ve keyifle çalışmak... Bir sette çalışmanın nasıl bir şey olduğunu anlamak için her şeyden önce orada olmak gerekiyor."Sergide, Kavak Yelleri dizisinden otomobil reklamlarına kadar farklı çalışmaların kamera arkasındaki yoğun emeği çarpıcı karlerde görebilirsiniz.13 Nisan'a kadar açık olan sergi, farklı düzeylerde fotoğrafçılık eğitiminin de verildiği Galata Fotoğrafhanesi'nde izlenebilir.Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf AkademisiSerdar-ı Ekrem Cad. Ali Hoca Sok. No: 15 AGalata - Beyoğlu / İstanbulTel: 212 243 71 87 / 0 530 614 24 54www.fotografakademisi.orgwww.galatafotografhanesi.com
Dubrovnik’te herşeyin güzelliğinin yanısıra örnek olabilecek bir turizm pazarlaması dikkatimi çekti. Kente her gün en büyük yolcu gemileri akın akın geliyordu. Kentin içinde ise hemen her gün farklı bir aktivite yapılıyordu. Konserler, tiyatro ve havai fişek gösterileri... Eski kenti yaşayan bir mekan olarak sunmak işte ancak bu kadar güzel başarılabilir diye düşündüm.Dubrovnik fotograf meraklıları için ise neredeyse bir açık hava stüdyosu tadında. Dar sokaklardaki yaşam, portreler ve mimari her yanı ile fotograflamaya değecek güzellikte. En azından 3 gün boyunca sürekli çekim yapılabilecek bir çok unsuru içeriyor.Adriyatik kıyılarının en güzel ülkelerinden biri Dubrovnik. Aslında Dubrovnik için güzel demek çok fazla anlam ifade etmiyor. Bir cennet tasviri yapmanız gerekse bunu Dubrovnik ile anlatabilirsiniz. Dağlardan denize dimdik inen kayaların üzerine kurulu, bahçelerin içine saklanmış evleri, mavi ile yeşilin birbirine karıştığı berrak bir denizi ve tarihi dokusunu yaşamla buluşturmuş haliyle Dubrovnik tam da tatil yapılacak bir yer. Belki de bu nedenle tüm dünyanın olduğu gibi Türk turistlerinin de ilgisini fazlasıyla çekiyor. Hatta diyebilirim ki, son zamanların en trendi ülkelerinden biri haline geldi.Dubrovnik güzel olmasına çok güzel bir ülke. Ancak tarihine bakıldığında kaderi çok parlak görünmüyor. Yakın zamanda yaşanan savaşla yerle bir olmuş görüntülerini izlerken insanın içi burkuluyor ama yine de Dubrovnik halkı çok kısa zamanda yaralarını sarmış ve toparlanmış görünüyor. Bu toparlanmada UNESCO’nun katkıları da büyük olmalı ama turist olarak gittiğiniz bu ülkede kendinizi dünyanın çok ayrıcalıklı bir coğrafyasında buluyorsunuz bu kesin.Özellikle kentin, eski şehir bölümü başlıbaşına zamanı durduran ve sizi neredeyse Ortaçağ’a götüren bir yer. Surlarla çevrili eski kente, Pile, Ploce, Peskarija ve Ponta kapılarından dört değişik noktadan giriliyor.ş 1991 yılında yaşanan savaştan sonra bozulan yapısı aslına uygun olarak yeniden yapılmış eski kentin adı Stari Grad. Şehri çevreleyen surlar üzerinde para ödeyerek ( 10 Euro) gezebiliyorsunuz ve buradan aslında hem Dubrovnik kıyılarını hem de surların içindeki eski kenti izleyebiliyorsunuz. Surların üzerinde bulunan kafeler de ayrıca keyif veren mekanlar. Eğer Dubrovnik’e giderseniz eski şehri çevreleyen surların üzerinde tur atmayı sakın ihmal etmeyin. Asla pişman olmayacağınız bir iki saatlik gezi sonunda kendinizi bir masal dünyasının içinde hissedeceksiniz. Surlardan indikten sonra bir kahve içip dinlenmek isterseniz eski kentin ortasından geçen ana cadde, Stradun üzerinde bulunan Orlando Kafe’ye gidin. Size sunulan mükemmel hizmet karşısında şaşıracaksınız. Kafenin garsonu sizin birgün önce içtiğiniz kahveyi, hangi kurabiyeyi beğendiğinizi bile hatırlayıp size ondan ikram etmeye çalışacak şaşırmayın. Yine aynı cadde üzerinde istediğiniz yemeği yiyebileceğiniz bir çok restoran bulacaksınız. Hatta caddeye bağlanan daracık sokakların içlerinde de belki yüzlerce kafe ve restoran bulacaksınız. Merdivenlerle kalenin yukarısına doğru yükselen kentin gizli kalmış bir çok köşesi olduğunu fark edeceksiniz. Eğer fotoğra çekmeyi seviyorsanız bu keşif harika olacak.Dubrovnik’de eski şehrin dışına çıktığınızda görecekziniz ki, bir kent isterse tertemiz olabilir. Üstelik bu sadece görünür olan sokakların temizliği değil. Her sokak arası aynı şekilde temiz tutuluyor ve trafik kuralları da çok net. Kimse kuralları çiğnemiyor. Bir araç kiralayıp Adriyatik kıyılarını gezebilir, birbirinden güzel sahillerde denize girebilirsiniz. Araç kiralama fiyatları günlük 54 Euro’dan başlıyor. Dubrovnik’de yemek Dubrovnik’de yemek denildiğinde insanın aklına gelebilecek en önemli şey tabii ki, deniz ürünleri. Burada birçok restoranda deniz ürünlerinin neredeyse tümünü bulmanız mümkün. Yani ne isterseniz var diyebilirim. Ayrıca pizza ve makarnalar da şahane ve en önemlisi Dubrovnik şarapları günün her saatini ayrı bir şölene dönüştürebilir unutmayın. Hırvatlar çok iyi şaraplar üretiyorlar. Dubrovnik’in en iyi restoranlarından biri eski kentin dışında bulunan Nautia ve diğeri de eski kentin içindeki Proto. Bu iki restoranda da deniz ürünlerinin tadına varabilirsiniz. AlışverişDubrovnik alışveriş açısından çok ucuz bir yer değil. Ancak yine de alınabilecek ucuz hediyelik eşyalar var. Mesela lavanta torbaları çok fazla üretimi yapılan ve satılan ürünler. Yakın bölgelerde lavanta tarlaları olduğu için lavanta çok satılıyor ve kokusu büyüleyici. Şarap kesinlikle alınmalı. Ayrıca mandalina reçeli de satın alabileceğiniz yerel ürünler arasında. Kentte zeytinyağı da dahil olmak üzede zeytinin her türlü ürünü mevcut. Zeytinyağı ve ürünleri alınabilir.KonaklamaDubrovnik’de denize kıyısı olan beş yıldızlı oteller de var. Ancak bence eski şehire yakın pansiyonlar ve üç yıldızlı oteller de kalmak için ideal hizmet veriyor. Dubrovnik’in tarihiDubrovnik, bir şehir devleti olarak kurulmuş. Ancak sonrasında, Osmanlı’da dahil olmak üzere pek çok imparatorluğa vergiler ödemek durumunda kalmış. Napolyon’un ülkeyi işgaline kadar cumhuriyetle yönetilmesine rağmen sonrasında Avusturya-Macaristan monarşik rejiminin parçası haline gelmiş. 1918 yılında Yugoslavya Krallığı’na, 1945’te Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’ne katılmış. Hırvatistan’ın bağımsızlık savaşı sırasında şehir, Sırp-Karadağ kuşatmasında ise çok büyük kayıplar vermiş. Gezilecek yerler Lokrum AdasıDubrovnik’e en yakın ada Lokrum’a çok rahat gidebilirsiniz. Limandan kalkan tekneler on dadika içinde adada oluyor. Adada ayrıca bir göl ve manastır da var. Kısa bir gezi için Lokrum ideal. Ada dışında kentin içinde gezip görebileceğiniz mekanlar arasında; Dubrovnik Katedrali, ST. Blaise Kilisesi, Franciscan Manastırı da bulunuyor.Dubrovnik’e gitmek için Kişiye Özel Turlar için Sedventure : 0212 230 03 36Halka Açık Turlar için : Setur : 0216 444 0 738 FOTOGRAF DÜNYASINDANYolculuklarınızda kendiniz kadar fotoğraf eklipmanınızı da rahat ettiriyor musunuz?Fotoğraf makineniz, objektifleriniz, diğer aksesuarlarınız, yolculuklarınızda güvende ve rahat taşınabiliyor mu? Sanırım, ağır maliyetlere katlandığımız ve en güzel hatıralarımızı belgelediklerinden duygusal bağlarla bağlandığımız fotoğraf makinemizi, objektiflerimizi, tablet bilgisayarımızı taşıma konusunda çoğu zaman zorluklarla karşılaşıyoruz. Yolculuğun tadını çıkartmaya gayret ederken bir yandan aklımızı meşgul edebilirler.Islandı mı? Düşerse hasar görür mü? Tüm fotoğraflar silinir mi? Çantamın içinde birbirlerine çarparak çiziliyorlar mı? Bagajda ağır bir valizin altında ezilliyor olabilirler mi? Hem korunaklı hem de anında çıkartıp kullanabileceğim kadar elimin altındalar mı?İşte bu endişelerle yola çıkan Amerikalı profesyonel fotoğrafçı ve tasarımcıların oluşturduğu bir ekip işe öncelikle kendileri için çanta tasarlayarak başlamışlar. Çevreden gördükleri olumlu tepkiler sonucunda 2005 yılında "Think Tank Photo" adıyla profesyonel fotoğraf çantası ve aksesuarları üreten bir firma haline gelmişler.Uzun uçak yolculuklarında değerli ekipmanınızı kabin içinde, yanıbaşınızda taşımanız için geliştirilen Think Tank Airport serisi, geniş model seçenekleriyle şıklık, güven ve konforu siz gezgin fotoğrafçıların kullanımına sunuyor.www.fotopro.com.tr***Bu Yarışmada Ödül Almak Gerçekten Çok "Güç".Dünyanın en prestijli fotoğraf ödüllerinden Prix Pictet (Pictet Ödülü) geçtiğimiz yıl dördüncü kez sahibini buldu ve hemen ardından finalistlerin çalışmalarından oluşan muhteşem sergi İstanbul'a geldi.Güncel sanat müzesi İstanbul Modern'de 30 Ocak'tan bu yana açık olan sergi 28 Nisan'da sona erecek.Tüm dünyayı ilgilendiren çevresel sorunlarla ve toplumsal çatışmalarla ilgili temel kavramları konu edinen yarışmanın bu kez teması "Güç" oldu. 76 ülkeden uzmanların aday gösterdiği 650'den fazla fotoğrafçı arasından bağımsız jüri 12 kişiyi finalist olarak seçti. Sergide finale kalan Robert Adams, Daniel Beltrá, Mohamed Bourouissa, Philippe Chancel, Edmund Clark, Carl De Keyzer, Luc Delahaye, Rena Effendi, Jacqueline Hassink, An-My Lê, Joel Sternfeld ve Guy Tillim'in çalışmaları açıklayıcı metinlerle birlikte görülebilir.Umut ve hüznün birlikte yaşandığı sergide büyük ödül Fransız fotoğrafçı Luc Delahaye'ın olurken, teşvik ödülü Afganistan'da sürdürdüğü çalışmaları nedeni ile genç fotoğrafçı Simon Norfolk'a verildi. Sergiyi kaçırmamanızı tavsiye ederim. Her zaman çarpıcı çalışmalara ev sahipliği yapan İstanbul Modern'i gezmek için de iyi bir bahane.www.istanbulmodern.org