Adriyatik Güzeli : Dubrovnik

Haberin Devamı

Dubrovnik’te herşeyin güzelliğinin yanısıra örnek olabilecek bir turizm pazarlaması dikkatimi çekti. Kente her gün en büyük yolcu gemileri akın akın geliyordu. Kentin içinde ise hemen her gün farklı bir aktivite yapılıyordu. Konserler, tiyatro ve havai fişek gösterileri... Eski kenti yaşayan bir mekan olarak sunmak işte ancak bu kadar güzel başarılabilir diye düşündüm.
Dubrovnik fotograf meraklıları için ise neredeyse bir açık hava stüdyosu tadında. Dar sokaklardaki yaşam, portreler ve mimari her yanı ile fotograflamaya değecek güzellikte. En azından 3 gün boyunca sürekli çekim yapılabilecek bir çok unsuru içeriyor.

Adriyatik Güzeli : Dubrovnik



Adriyatik kıyılarının en güzel ülkelerinden biri Dubrovnik. Aslında Dubrovnik için güzel demek çok fazla anlam ifade etmiyor. Bir cennet tasviri yapmanız gerekse bunu Dubrovnik ile anlatabilirsiniz. Dağlardan denize dimdik inen kayaların üzerine kurulu, bahçelerin içine saklanmış evleri, mavi ile yeşilin birbirine karıştığı berrak bir denizi ve tarihi dokusunu yaşamla buluşturmuş haliyle Dubrovnik tam da tatil yapılacak bir yer. Belki de bu nedenle tüm dünyanın olduğu gibi Türk turistlerinin de ilgisini fazlasıyla çekiyor. Hatta diyebilirim ki, son zamanların en trendi ülkelerinden biri haline geldi.



Dubrovnik güzel olmasına çok güzel bir ülke. Ancak tarihine bakıldığında kaderi çok parlak görünmüyor. Yakın zamanda yaşanan savaşla yerle bir olmuş görüntülerini izlerken insanın içi burkuluyor ama yine de Dubrovnik halkı çok kısa zamanda yaralarını sarmış ve toparlanmış görünüyor. Bu toparlanmada UNESCO’nun katkıları da büyük olmalı ama turist olarak gittiğiniz bu ülkede kendinizi dünyanın çok ayrıcalıklı bir coğrafyasında buluyorsunuz bu kesin.
Özellikle kentin, eski şehir bölümü başlıbaşına zamanı durduran ve sizi neredeyse Ortaçağ’a götüren bir yer. Surlarla çevrili eski kente, Pile, Ploce, Peskarija ve Ponta kapılarından dört değişik noktadan giriliyor.ş 1991 yılında yaşanan savaştan sonra bozulan yapısı aslına uygun olarak yeniden yapılmış eski kentin adı Stari Grad. Şehri çevreleyen surlar üzerinde para ödeyerek ( 10 Euro) gezebiliyorsunuz ve buradan aslında hem Dubrovnik kıyılarını hem de surların içindeki eski kenti izleyebiliyorsunuz. Surların üzerinde bulunan kafeler de ayrıca keyif veren mekanlar. Eğer Dubrovnik’e giderseniz eski şehri çevreleyen surların üzerinde tur atmayı sakın ihmal etmeyin. Asla pişman olmayacağınız bir iki saatlik gezi sonunda kendinizi bir masal dünyasının içinde hissedeceksiniz. Surlardan indikten sonra bir kahve içip dinlenmek isterseniz eski kentin ortasından geçen ana cadde, Stradun üzerinde bulunan Orlando Kafe’ye gidin. Size sunulan mükemmel hizmet karşısında şaşıracaksınız. Kafenin garsonu sizin birgün önce içtiğiniz kahveyi, hangi kurabiyeyi beğendiğinizi bile hatırlayıp size ondan ikram etmeye çalışacak şaşırmayın. Yine aynı cadde üzerinde istediğiniz yemeği yiyebileceğiniz bir çok restoran bulacaksınız. Hatta caddeye bağlanan daracık sokakların içlerinde de belki yüzlerce kafe ve restoran bulacaksınız. Merdivenlerle kalenin yukarısına doğru yükselen kentin gizli kalmış bir çok köşesi olduğunu fark edeceksiniz. Eğer fotoğra çekmeyi seviyorsanız bu keşif harika olacak.

Dubrovnik’de eski şehrin dışına çıktığınızda görecekziniz ki, bir kent isterse tertemiz olabilir. Üstelik bu sadece görünür olan sokakların temizliği değil. Her sokak arası aynı şekilde temiz tutuluyor ve trafik kuralları da çok net. Kimse kuralları çiğnemiyor. Bir araç kiralayıp Adriyatik kıyılarını gezebilir, birbirinden güzel sahillerde denize girebilirsiniz. Araç kiralama fiyatları günlük 54 Euro’dan başlıyor.

Dubrovnik’de yemek

Dubrovnik’de yemek denildiğinde insanın aklına gelebilecek en önemli şey tabii ki, deniz ürünleri. Burada birçok restoranda deniz ürünlerinin neredeyse tümünü bulmanız mümkün. Yani ne isterseniz var diyebilirim. Ayrıca pizza ve makarnalar da şahane ve en önemlisi Dubrovnik şarapları günün her saatini ayrı bir şölene dönüştürebilir unutmayın. Hırvatlar çok iyi şaraplar üretiyorlar. Dubrovnik’in en iyi restoranlarından biri eski kentin dışında bulunan Nautia ve diğeri de eski kentin içindeki Proto. Bu iki restoranda da deniz ürünlerinin tadına varabilirsiniz.

Alışveriş

Dubrovnik alışveriş açısından çok ucuz bir yer değil. Ancak yine de alınabilecek ucuz hediyelik eşyalar var. Mesela lavanta torbaları çok fazla üretimi yapılan ve satılan ürünler. Yakın bölgelerde lavanta tarlaları olduğu için lavanta çok satılıyor ve kokusu büyüleyici. Şarap kesinlikle alınmalı. Ayrıca mandalina reçeli de satın alabileceğiniz yerel ürünler arasında. Kentte zeytinyağı da dahil olmak üzede zeytinin her türlü ürünü mevcut. Zeytinyağı ve ürünleri alınabilir.

Konaklama

Dubrovnik’de denize kıyısı olan beş yıldızlı oteller de var. Ancak bence eski şehire yakın pansiyonlar ve üç yıldızlı oteller de kalmak için ideal hizmet veriyor.

Dubrovnik’in tarihi

Dubrovnik, bir şehir devleti olarak kurulmuş. Ancak sonrasında, Osmanlı’da dahil olmak üzere pek çok imparatorluğa vergiler ödemek durumunda kalmış. Napolyon’un ülkeyi işgaline kadar cumhuriyetle yönetilmesine rağmen sonrasında Avusturya-Macaristan monarşik rejiminin parçası haline gelmiş. 1918 yılında Yugoslavya Krallığı’na, 1945’te Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’ne katılmış. Hırvatistan’ın bağımsızlık savaşı sırasında şehir, Sırp-Karadağ kuşatmasında ise çok büyük kayıplar vermiş.

Gezilecek yerler

Lokrum Adası
Dubrovnik’e en yakın ada Lokrum’a çok rahat gidebilirsiniz. Limandan kalkan tekneler on dadika içinde adada oluyor. Adada ayrıca bir göl ve manastır da var. Kısa bir gezi için Lokrum ideal. Ada dışında kentin içinde gezip görebileceğiniz mekanlar arasında; Dubrovnik Katedrali, ST. Blaise Kilisesi, Franciscan Manastırı da bulunuyor.

Dubrovnik’e gitmek için

Kişiye Özel Turlar için Sedventure : 0212 230 03 36
Halka Açık Turlar için : Setur : 0216 444 0 738

FOTOGRAF DÜNYASINDAN

Yolculuklarınızda kendiniz kadar fotoğraf eklipmanınızı da rahat ettiriyor musunuz?
Fotoğraf makineniz, objektifleriniz, diğer aksesuarlarınız, yolculuklarınızda güvende ve rahat taşınabiliyor mu? Sanırım, ağır maliyetlere katlandığımız ve en güzel hatıralarımızı belgelediklerinden duygusal bağlarla bağlandığımız fotoğraf makinemizi, objektiflerimizi, tablet bilgisayarımızı taşıma konusunda çoğu zaman zorluklarla karşılaşıyoruz. Yolculuğun tadını çıkartmaya gayret ederken bir yandan aklımızı meşgul edebilirler.
Islandı mı? Düşerse hasar görür mü? Tüm fotoğraflar silinir mi? Çantamın içinde birbirlerine çarparak çiziliyorlar mı? Bagajda ağır bir valizin altında ezilliyor olabilirler mi? Hem korunaklı hem de anında çıkartıp kullanabileceğim kadar elimin altındalar mı?
İşte bu endişelerle yola çıkan Amerikalı profesyonel fotoğrafçı ve tasarımcıların oluşturduğu bir ekip işe öncelikle kendileri için çanta tasarlayarak başlamışlar. Çevreden gördükleri olumlu tepkiler sonucunda 2005 yılında "Think Tank Photo" adıyla profesyonel fotoğraf çantası ve aksesuarları üreten bir firma haline gelmişler.

Uzun uçak yolculuklarında değerli ekipmanınızı kabin içinde, yanıbaşınızda taşımanız için geliştirilen Think Tank Airport serisi, geniş model seçenekleriyle şıklık, güven ve konforu siz gezgin fotoğrafçıların kullanımına sunuyor.
www.fotopro.com.tr
***
Bu Yarışmada Ödül Almak Gerçekten Çok "Güç".
Dünyanın en prestijli fotoğraf ödüllerinden Prix Pictet (Pictet Ödülü) geçtiğimiz yıl dördüncü kez sahibini buldu ve hemen ardından finalistlerin çalışmalarından oluşan muhteşem sergi İstanbul'a geldi.
Güncel sanat müzesi İstanbul Modern'de 30 Ocak'tan bu yana açık olan sergi 28 Nisan'da sona erecek.

Tüm dünyayı ilgilendiren çevresel sorunlarla ve toplumsal çatışmalarla ilgili temel kavramları konu edinen yarışmanın bu kez teması "Güç" oldu. 76 ülkeden uzmanların aday gösterdiği 650'den fazla fotoğrafçı arasından bağımsız jüri 12 kişiyi finalist olarak seçti. Sergide finale kalan Robert Adams, Daniel Beltrá, Mohamed Bourouissa, Philippe Chancel, Edmund Clark, Carl De Keyzer, Luc Delahaye, Rena Effendi, Jacqueline Hassink, An-My Lê, Joel Sternfeld ve Guy Tillim'in çalışmaları açıklayıcı metinlerle birlikte görülebilir.

Umut ve hüznün birlikte yaşandığı sergide büyük ödül Fransız fotoğrafçı Luc Delahaye'ın olurken, teşvik ödülü Afganistan'da sürdürdüğü çalışmaları nedeni ile genç fotoğrafçı Simon Norfolk'a verildi.

Sergiyi kaçırmamanızı tavsiye ederim. Her zaman çarpıcı çalışmalara ev sahipliği yapan İstanbul Modern'i gezmek için de iyi bir bahane.
www.istanbulmodern.org

DİĞER YENİ YAZILAR